Yeni Üyelik
29.
Bölüm

19.Bölüm

@bitterimrjn

Merhabalar nasılsınız? Yeni bölümü yayınladım. Sitede çok sıkıntı var.

Wattpad'de yayınladım.

Keyifli okumalar

Yorumlarda buluşalım.

HOŞ GELDİN

 

Yarım kalmış bir aşkın sevdanın acısını masadaki herkes gibi bende yaşıyordum. Ama Asel ve Aslan için bir yıkımdı. Alacağı cevap neler doğurur bilmiyoruz.

 

"Ne sözünden bahsediyorsun Kılıç?" Ayağa kalkmış Anka'nın karşısında duruyordu, öfkeli bakışlarla Aslan.

 

"Ne bok dönüyor derhal anlatın biriniz?" Asel ve Anka arasında gidip geliyordu tüm bakışlar. Onlar sustukça öfke ve merak artıyordu.

 

"Asel beş yıldır senden ne için ayrıldığını biliyorum." Diyen Anka oldu. Asel söyleme diye yalvaran bakışlar ve kısık sesle söylüyordu. Korktuğu bir şey vardı sanki?

Asel bir hışımla kalktı. Ve gitmek için masayı terk etti. Ama bir kaç adım atması ve kolundan tutulup durması bir oldu. "Bu defa kaçmana izin vermeyeceğim. Konu neyse hepsini tek tek söyleyeceksin." Dedi Aslan ve Asel'i kendine çevirdi.

 

 

Asel'in göz yaşları sel olup aktı. "Kolumu bırak, söyleyecek bir şeyim yok." Kolunu Aslan'ın elinden çekti. Aslan önüne bir daha geçti. "Beni delirtme bilmem gereken neyse hemen söyle." Adı gibi kükredi resmen.

 

Asel sadece yüzüne baktı. Bütün var gücüyle Aslan'ın göğsünden itekledi. Bir iki adım sendeleyen Aslan daha çok öfkelendi.

"Senin yüzünden adi herif seni korumak için senden vazgeçtim." Diye bağırdı Asel.

 

Aslan'ın konuşmasına izin vermeden devam etti. "Seni korumak için senden, sevdam dan vazgeçtim. Önüme iki seçenek sundular ya senden vaz gececektim. Yada işinden ihraç edilecektin. " Göz yaşları içinde Aslan'ın gözlerinin içine baktı.

 

Aslan ise ne diyeceğini bilmez bir şekilde sadece Asel'e baktı. "Duydun işte rahatladın mı? Tuncay komutan kafayı takmıştı bana bir süre rahatsız etmeye başladı. Nerde görse sıkıştırıp beni seninle tehtid ediyordu." Her söylediği söz Aslan'ın omuzlarının düşmesine ve iradesini yerlebir etmesine neden oluyordu.

 

 

"Neden bana bir şey demedin? Neden siktiğim piçin seni rahatsız ettiğini söylemedin. Neden? Neden?" Diye bağırdı ellerini saçlarının arasına geçirdi. Kendi etrafında sert adımlarla dönüp durdu. Asel'in karşısına geçti. "O şerefsiz seni rahatsız ederken nasıl olurda bana demezsin? "

 

Asel "Seni tanıyorum sana söyleseydim çeker vururdun. Mesleğini hayatını hiç düşünmeden yakardın." Aslan başını salladı. "Yakardım hiç düşünmeden, ama unuttuğun bir şey var. Seni bırakıp hiç bir yere gitmezdim. O şerefsize gereken dersi verirdim. Ama sana verdiğim sözü tutar seni bırakmazdım." Gözlerinde hayal kırıklığı vardı.

 

"Sen ikimize kıyıp gittin. Eğer gerçekten beni sevseydin bana söylerdin. Bir vedayı bile çok gördün sen bana. Ne sana olan aşkımı nede sevgimi hak etmiyorsun." Dedi ve arkasını dönüp hızlı adımlarla evden çıktı. Asel daha fazla ayakta duramayıp dizlerinin üstüne çöktü. Hıçkırarak ağlamaya başladı. Anka ve tim Aslan'ın peşinden gidince ben ve Sara Asel'in yanına geçtik.

 

Onun gibi diz çöktüm kollarımın arasına alıp sarıldım. Ağlaması dahada şiddetlendi. "Geçecek Asel seni anlayacak, biraz sakinleşmesi lazım." Dedim.

"Geçmeyecek bana öfkesi kırgınlığı geçmeyecek. Beni affetmeyecek." Dedi ağlamasını sürdürerek.

 

"Seni hala seviyor. Sadece sindirmesi için zaman ver ona." Bir süre sarılı şekilde durduk. Onun ağlaması durunca banyoya geçip elini yüzünü yıkamış sonrada yalnız kalmak istediğini söyleyip gitmişti. Ne kadar onu tek bırakmak istemesemde buna ihtiyacı olduğunu düşünerek göndermiştim.

 

Çınar ve Sara da bir süre daha oturup onlarda gitmişti. Şimdi sadece ben ve Tura vardık. Salonda koltukta oruyorduk. Başımı onun omuzuna koymuş bir şekilde duruyordum. Saçlarımı yavaşça okşuyordu.

 

 

"Züm."

"Efendim."

"Kendini nasıl hissediyorsun? Sevmek nasıl bir şey? " böyle bir soru beklemediğim için hafifçe doğrulup yüzüne baktım.

"Kendimi hiç hissetmediğim kadar mutlu ve huzurlu hissediyorum. Anka bana bunu fazlasıyla yaşatıyor." Gözlerimdeki ışıltıyı görebiliyordu. Eliyle önüme gelen saçlarımı itekledi.

 

"Senin adına o kadar mutluyum ki; sen her şeyin en güzeline layıksın." Dedi.

"Sende bu mutluluğu yaşayabilirsin." Elimi kalbinin üzerine koydum."Şu kalbi artık açmalısın ördüğün duvarları kaldırmalısın." Kimseyi kalbine almak istemiyordu. Sevmekten korkuyordu. En çokta annesi ve babası gibi sevgi vermemekten korkuyordu.

 

 

"Bilmiyorum Züm o kapıyı açmaya korkuyorum. İncitirsem, kırarsam hem karşımdakine hemde kendi kalbime yazık etmiş olurum."

 

"Tura bak bende senin kadar korkuyordum. Gör bak şimdi o kadar seviliyor ve seviyorum onsuz bir saniyem geçsin istemiyorum. Sevmenin bu denli güzel olduğunu bilmiyordum. Midemde kelebekler uçuşuyor onu her gördüğümde içimdeki sevgi kat be kat artıyor." Gözlerine baktım beni öyle güzel dinliyordu ki Benimle heyecanımı yaşıyordu.

 

 

"Biliyormusun Züm en çok seni böyle mutlu görünce senin gibi sevmek sevilmek istiyorum. Ama bir okadar da korkuyorum." Dedi üzgün bakışlarıyla kollarımı boynuna doladım.

 

"Ne olur yapma bunu kendine aç gönül kapını sen onlar gibi değilsin. Senin bu güzel yüreğin kimsede yok. Kendine bir şans ver." Dedim kollarını belime doladı.

 

"İyiki varsın Züm. İyiki benim kardeşimsin kızıl şeytan." Dedi hemen geri çekildim. "Bana bak küçük dev bu kızıl şeytan seni öyle bir döver bir ay kendine gelmezsin. Kızıl şeytanmış." Geçirdim karnına dirseğimi karnını tutarak "Ahhhh." Dedi yanımdan bir hışımla kalktı. "Kızıl şeytansın işte kızıl seytan." Diye bağırarak salondan kaçtı. Çünkü elime aldığım terlikle peşinden koşmaya başladım.

 

"Sen terlik yemeyi özlemişsin küçük dev. Seni bir elime geçireyim gör bak neler yapıyorum sana ." Diye bahçede o önden ben peşinden kovaladım. Yorgunlukla kendimizi çimlerin üzerine kendimizi attık.

 

Bir süre ikimizde sessizce soluklandık. Başımı onun tarafına çevirdim. Aynı şekilde oda bana döndü. Güldü. Gülüşüne karşılık verdim. "Hep yüzün böyle gülsün kızıl şeytan." Dedi.

"Güldüğüm her yerde sen ol yanımda." Dedim.

 

Başımızın üstünde beliren gölgeye bakışlarımı kaldırdım. Yüzünde beliren gülümsemeyle bize bakan bir çift ela göz vardı. "Napıyorsunuz burda nefes nefese kalmış bir şekilde?" Dedi başımızda dikilmeye devam etti.

 

"Senin bu kızıl abisini terlikle kovalamaya kalktı. " Dedi Tura. Başımda dikilmeye son veren iki gözümün çiçeği yanıma oturdu. "Elbet vardır haklı sebebi." Dedi bana bakıp bir göz kırptı.

 

"Bu çocuk kende beni böyle terlikle kovalardı. Sara bizi ayıran ve hep ortada yanan kişi olurdu." Dedi o günler gözümde bir film şeridi gibi geçti.

 

"Küçük dev seni yakalarsam kafanı kıracağım." Peşinden koşuyordum. "Hemen misketimi getir bana ." Tura misketlerimi hep benden çalıp oynuyordu.

"Kızıl şeytan bırak bir defa oynayayım." Sara'nın arkasına saklanmıştı yine "off yine ne için kavga ediyorsunuz?" Diye aramıza girdi. "Hepsi küçük devin yüzünden misketimi almış yine." Sıkıntılı bir nefes almıştı.

 

"Tura niye alıyorsun onun misketini bilmiyormusun onun için değerli." Tura bu kez mahçup bir ifade ile bakmaya başladı. "Züm bir kere oynasam, sen hep kızıyorsun sarı olanı hiç kimseye dokundurmuyorsun." Demişti.

 

Beni geçmişten uyandıran Tura'nın sesi oldu. " Züm o sarı misketin sahibi kimdi? Hiç birimize dokundurtmuyordun." Dedi yani başımda bana içtenlikle bakan Anka'ya baktım.

 

Yavaşça doğruldum. Şimdi üçümüz de karşılıklı oturuyorduk. Elimi Anka'nın elinin üstüne koydum. Tura'ya döndüm. "O misketin sahibi Anka'ydı." Dedim.

 

Gözlerini şaşkınlıkla açtı. "Şaka yapıyorsun? Siz çocukken görüştünüz mü? bundan benim niye haberim yok." Anka beni kendine doğru çekti. "Hatırlıyormusun hani bir amca sık sık yetimhaneye hediye getirirdi. O gün Anka da gelmişti. Tabi ben adını sormamıştım. İşte o hediye getiren Ahmet bey yani Anka'nın babasıymış." Bunu bende yeni öğrenmiştim.

 

 

"Anka o gün o misketi bana vermişti. Yine geleceğini söylemişti. Sakla demişti onun için kimseye dokundurtmadım." Başını salladı. "Şimdi anladım. Kardeşimin gönlünü ezelden çalan çocuk senmişsin be enişte." Dedi içten bir gülümseme sundu bize bana doğru açtı kollarını anında karşılık verdim.

 

O benim abim canımdan öteydi. "Çok mutlu Züm, gülüşün hiç solmasın." Sesi ağlamaklı çıkmıştı. Omzuma değen ıslaklığı fark edince geri çekilmek istedim. İzin vermedi başını saçlarıma gömdü. Ağladığını kimsenin görmesini istemiyordu.

 

 

"Turam,abim, iyikim sen hep yanımda ol. Sen de gül sevil mutlu ol." Dedim gözümden bir damla yaş aktı. Ne kadar böyle sarılı durduk bilmiyorum. Kendimize gelip sarılmaya son verdi. Geri çekilip önce bana baktı. Sonra Anka'ya baktı. "Kardeşim önce Allaha sonra sana emanet. Saçının bir teline zarar gelirse senin yanında mutsuz olursa, göz yaşı dökerse acımam vururum seni. Benim Zümrüt ve Sara dan başka kimsem yok. Onlar mutluysa ben mutluyum. Mutsuzsa bende mutsuzum." Dedi.

 

"Eyvallah kardeşim. Zümrüt senin için ne kadar değerliyse benim içinde o kadar değerli." Dedi alnıma bir öpücük kondurdu.

 

Tura ayağa kalktı. "Hadi ben kaçar kendinize dikkat edin." Dedi onu uğurlayıp içeri geçmiştik. Anka ile önce mutfağı topladık. Sonra salon ve bahçeyi de toplayıp kendimizi duşa atmıştık.

 

Duşta rahat durmayıp bir birimizi tahrik edip durmuştuk. Duşu alıp çıkmıştık. Şimdi Anka'nın kollarında uzanıyordum. Saçlarımı okşayan Anka'ya başımı kaldırdım. "Aslan nasıl? Sence Asel'i affeder mi?" Bugün olanlardan sonra Anka Aslan'la çıkmıştı. "Bilmiyorum güzelim. Aslan için zor bir durum affetmez istediği kadar onun için yapmış olsun Asel'i affetmez onu tanıyorum."

 

"Onlar için çok üzüldüm." Dedim.

"Bende üzgünüm Aslan gerçekten çok sevdi Asel"i her anına şahidim böyle olmalarını istemezdim."

"Zaman ikisinede gereken şey zaman."

 

Kollarımı beline doladım başıma bir öpücük kondurdu. "Uyu güzelim." Onaylayan bir ses çıkardım.

 

"İyi geceler Nefesim."

"İyi geceler kalbim."

 

 

********

 

Başımı araba koltuğuna yaslamış en güzel manzarama bakarak Zümrüdüanka'ya gidiyorduk. "O güzel bakışına ölürüm." Dedi.

"En güzel manzarama ölürüm." Dedim aşk dolu gülümsememi sunarak.

 

"Manzaranı yesinler." Çapkın bir bakış atarak. "Manzaramı benden başka kimse yiyemez kendine gel aslanım." Bir kahkaha patlattı arabanın içinde yankılandı.

"Nasıl bir şeysin sen güzelim? Ölürüm kızım sana."Dedi bir yola bir bana bakıyordu.

 

"Nasıl mı bir şeyim? Güzel, çekici,seksi,akıllıyım. Ölme benimle yaşa." Dedim. "Hepsine katılıyorum en çokta seksi oluşuna." Yönümü ona çevirdim kemerin izin verdiği kadar. Dudaklarımı önce yaladım ardından alt dudağımı dişlerimin arasına aldım. Kırmızı ışıkta durduğu için bu hareketlerimi görebiliyordu. Seksi bir bakışta göndermeyi ihmal etmedim.

 

Bu hareketime seslice yutkundu. Gözleri dudaklarımda gidip geldi."yapma şunu kızım araba kullanıyorum." Sesi bir yalvarış gibi çıktı. Uzanıp dudaklarına küçük bir buse bırakma niyetindeydim. Kemerime uzanıp hızlıca açtı. Beni kucağına oturttu.

 

Beklemeden dudaklarıma sert bir şekilde yapıştı. Dudaklarımı aralayıp karşılık verdim. İkimizde dudaklarımızı parçalar casına emip çekiştiriyorduk. Dilinide bu cümbüşten eksik etmedi. Sıcak nefesi ve tadıyla kendimi onun hareketlerine bıraktım. Elleri kazağımın içine göğüslerime doğru yol aldı. Sütyenle birlikte sertçe sıktı. Dudaklarımdan bir inleme firar etti. Duyduğumuz korna sesleri ile geri çekilmek zorunda kaldık.

 

Nefes nefese "yapma böyle şeyler kızım dayanamıyorum sana. Kalk geç yerine trafiği bir birine kattık." Belimden tutup yolcu koltuğuna geçmemi sağladı. "Ben neyaptım azgın olan sensin." En masumane bakışı attım. Sanki az önce onu tahrik eden ben değilmişim gibi baktım.

 

Başını iki yana salladı. "Tak kemerini ayartan o ama arsız olan ben." Dedigi gibi kemerimi taktım "Senin libodin hep tavan benim bir bakışıma azıyorsun."Dedim bakışlarımı yola çevirdim.

 

"Sadece sana, sadece senin için libodim yüksek kızılım." Dedi bir süre sonra Zümrüdüanka'nın önünde durmuştu. Birlikte arabadan inip binaya giriş yaptık. Anka bileğini okuttu daha sonra bende bileğimi okutup asansöre doğru ilerledik. "Alphan albay hepimizi çağırdığına göre çok önemli bir görev olacak." Dedim asansör düğmesinin dördüncü katına bastı. "Bende öyle düşünüyorum güzelim. Aslan ve timini de çağırdığına göre önemli ve zor bir görev." Asansör durup kapıları açılınca birlikte çıkıp toplantı odasına geçtik.

 

 

Odada Aslan ve timi yanı sıra Çınar,Sara,Tura ve Asel vardı. "Merhabalar." Deyip Anka ile boş sandalyelere oturduk.

Bakışlarımı Asel'e çevirdim. Sanki dün hiç bir şey olmamış gibi dimdik oturuyordu. Dışarıdan ne kadar bunu yansıtmaya çalışsa da gözlerinde binbir duygu vardı. İçi içini yiyordu.

 

Aslan'da ondan aşağı kalır yanı yoktu. Arada bir bakışlarını Asel'e çevirsede hemen geri çekiyordu. Bu görev en çok ikisini zorlayacaktı. Ben onlara dalmışken toplantı kapısı açıldı. Hepimiz ayağa kalktık.

İçeri giren Alphan albay ve biri üniformalı biri takım elbiseli iki kişi girdi. Biri yarbay Ahmet Koç'tu. Takım elbiseli kim olduğunu bilmiyordum burda olduğuna göre önemli bir mevkiye sahipti.

 

 

Selam duruşunda durduk. "Rahat olun çocuklar." Diyen Alphan albay oturmamız için emir verdi. "Az çok hepiniz ne için sizi buraya topladığımızı anlamışsınızdır. Sizleri Suriye"ye birini almanız için görevlendiriyorum. Ekipçe gidip o adamı sağ salim buraya getireceksiniz. Ülkemiz için çok önemli bir adam şuanda Suriye'nin Humus şehrinde işid tarafından esir alınmış durumda. Sizlerden onu getirmenizi istiyorum." Dedi odadaki ekranı açtı. Kır saçlı ellili yaşlarında olan bir adamdı. "Gizli bir görev için Suriye ye giden Binbaşı Yusuf Kurt' u geri getirmeniz gerekiyor. Elinde gizli görev hakkında belgeler var ne pahasına olursa olsun onu alıp geliyorsunuz." Dedi.

 

Yarbay Ahmet Koç "sizler için her olanak sağlanacak önce Suriye'ye gideceksiniz orda sizi bir ekip karşılayacak. Size sakladıkları yeri söyleyecek gerekli koordinatları hazırlayacaklar." Bizlere tek tek baktı. "Anka ve Aslan bu görevin başına ikinizi koyuyorum. Tüm komutlar sizde olacak. En ufak bir hata istemiyorum. Hazırlığınızı en kısa sürede bitirin sonra da Suriye gideceksiniz." Dedi.

 

"Emredersiniz albayım." Diye gür bir ses çıkardı masadakiler. "Önce Allaha sonrada sizleri size emanet ediyorum. Sağ salim gidip gelin çocuklar. Şimdi çıkabilirsiniz." Dedi sırayla hepimiz odadan çıktık. Bu görev açıklandığından beri içime bir huzursuzluk yerleşti. Diğerlerine belli etmemek için üstün bir çaba sarf ensemde olmuyordu.

 

Ama beni benim kadar tanıyan elimi sıkıca tutan adam."İyimisin güzelim ne düşünüyorsun? " hissetmişti bendeki huzursuzluğu "İyiyim sadece görevi düşünüyordum. Ben ve Sara ilk kez bu kadar büyük bir görev üstleniyor ve ülke dışına çıkıyoruz." Dedim. Saha görevi yapmıştım ama bu denli büyük bir göreve çıkmamıştık.

 

"Korkuyormusun?" Başımı hayır anlamında salladım. "Hayır ama içimde bir sıkıntı var." Birlikte dışarı çıktık. Hepsi kendi aralarında dağılmıştı. Arabaya doğru ilerledim. "Ben yanındaysam sana bir şey olmasına izin vermem. Korkmana gerek yok." Arabanın kapısını açıp binmeme yardımcı oldu. "Korktuğum kendim değil size bir şey olması sana bir şey olması. Sen yanımda olduğun sürece korkmamda." Eğilip saçlarıma bir öpücük bıraktı.

 

 

"Kimseye bir şey olmayacak güzelim. Şimdi seninle acil bir işimiz var. Canını sıkma." Deyip kapıyı kapattı. Kemerimi taktım oda sürücü koltuğuna oturup kemerini taktı. "Nereye gidiyoruz?" Arabayı çalıştırıp gaza bastı. "Sürpriz güzelim. On beş dakika sabret sadece." Dedi hızla ana yola çıktı.

 

 

*********

 

 

On beş dakika sonra geldiğimiz yere baktım. Sorgulayan gözlerle Anka'ya ve karşımdakilere bakıyordum."Neler oluyor Anka neden burdayız ve neden herkes burda?" Elini belime koydu. "Nikahımız için tüm sevenlerimiz burda. Biraz ani oldu ama görev dönüşünü beklemeyeceğim. Yarına çıkacağımız belli değil ve bunu geciktirmenin anlamı yok."

 

Ağzım beş karış açık ona bakıyordum. Böyle bir şey beklemiyordum. Ne zaman her şeyi düşünmüş ve ayarlanmıştı. Ellerimi avuçlarının arasına aldı. "Güneşim, ayım,pusulam,karanlığımın ışığı, Zümrütlerinde kaybolduğum, hayatım,neşem,mutluluğum,nefesim,ömrüm, canımın cananı benimle bir ömür yaşamaya var mısın? Ömrüme ömür katarmısın? Seninle var olmama izin verirmisin?" Aşık olduğum elaları benim zümrütlerimde buluştu.

 

 

Göz yaşlarım akmak için kendine yol bulurken "Seninle son nefesime kadar varım. Seninle yaşar bu gönül, hoş geldin gönül bahçeme, varlığınla, sevginle ömrüne ömür, ömrüme ömür olmaya varım." Dedim kollarımı boynuna doladım. Onun elleri belimi bulur ken arkadan alkış ve ıslık sesleri yükseldi.

 

Kollarından ayrılıp karşımızda sevinçle bakan arkadaşlarımıza baktım. Anka'nın annesi, kardeşi, Sara,Tura,Çınar,Asel,Aslan ve timi hatta Alphan albay bile vardı. "Siz hepiniz biliyormuydunuz?" Diye sordum. Hepsi evet anlamda başını salladı.

 

Sara yanıma gelip" enişte kızımızı hazırlamak için alıyoruz izninle."deyip kolumdan çekip götürdü. Peşinden Hilal anne Bade ve Asel de gelip beni hazırlanacağım odaya götürdüler. Bu arada nerdemiyiz kendi evimizdeyiz. Bahçenin havuz tarafını çok güzel bir şekilde hazırlayıp süslemişlerdi.

 

Sabah evden çıkarken böyle bir şey yoktu. Hepsini biz evde olmadığımız zaman ayarlanmıştı. Bahçeyi beyaz ve yeşil dekore edilmişti. Her şey o kadar güzel ve eşsiz di ağlamamak elde değildi.

 

 

Odama doğru çıktık. İçeri girince gözlerim yatağın üstündeki gelinliğe takıldı. Balık modeli olan göğüs dekoltesi ve Fransız danteli işlemeli olan gelinliğe hayran hayran baktım. Bu gelinliği Sara ile katalokta görmüş beğenmiştim. Şuan karşımda olduğuna inanamıyorum.

Sara'ya döndüm "Bu bunu ne ara ayarladınız?" Gözümden bir damla yaş aktı.

 

"Bebeğim ağlamak yok en güzel gününde göz yaşı dökmek yok. Ve evet her şeyi en detayına kadar Anka ayarladı. Tekliften tut bugünü bile hepsini önceden ayarlanmıştı. Sadece nikahı biraz erkene çekti." Dedi göz yaşımı sildi.

 

Hilal anne yanıma gelip "Güzel gelinim çok mutlu ol. Sende benim bir diğer evladımsın rabbim seni oğluma, oğlumu da sana bağışlasın mutluluğunuz her daim olsun. Evliliginizde saygınızı,sevginizi koruyun." Dedi sıkıca sarıldı. Annem yoktu belki ama bana ikinci anne olmuştu Hilal anne.

 

"Yeter duygusallığı bırakın bizi sabırsızca bekleyen bir damat var. Oyalanmayı bırakın diyen Bade idi. "Tamam hemen hazırlanıyoruz." Dedi Sara "Sen duşunu al. Hemen sonra seni hazırlayalım." Dedi beni banyoya sürükledi. Her şey çok hızlı oldu. Duşumu alıp içeri geçmiştim. Ne ara kuaför gelmişti bilmiyorum artık sorgulamayı bıraktım.

 

Saçımı çok abartmadan şekillendirip inci tacımı taktım. Hafif bir makyaj yapıp gelinliği giyindim. Hazır olunca ayna karşısına geçtim çok güzel görünüyordum.

"Züm çok güzel oldun peri gibisin." Dedi Sara "Gördüğüm en güzel gelin benim yengem." Dedi Bade "Çok güzel görünüyorsun canım." Dedi Asel ve Hilal anne gözü yaşlı bakıyordu.

 

"Benim güzel melek gelinim bahtında güzel olsun. Bir ömür mutlu ol güzel yavrum." Dedi sıkıca sarıldı. Geri çekildi. "Teşekkür ederim Hilal anne." Dedim.

Kızlara tek tek baktım. Sara uzun saks mavisi bir elbise giyinmiş, Asel siyah saten straplez uzun bir elbise giymişti. Bade uçuş uçuş bebe mavisi vardı üzerinde. Hilal anne şık lacivert uzun bir elbise giyinmişti.

 

Ben onları süzerken odanın kapısı çalındı. İçeri önce Alphan albay ve siyah salaş bir takım giyen Tura girdi. "Müsadeniz var mı hanımlar." Dedi Alphan albay. Kızlar çıkınca Alphan albay karşıma geçti.

 

"Canım kızım benim biliyorum benide baban yerine koydun. Şu hayatta üçünüz benim çocuklarım oldunuz. Saçının teline zarar gelse dünyayı yakarım. Hep mutlu ol yüzündeki gülümseme hiç eksik olmasın." Dedi sıkıca sarıldı. "Teşekkür ederim Alphan baba her daim yanımda olduğun için baba eksikliği yaşatmadığın için çok teşekkür ederim." Dedim alnımı öpüp geri çekildi. "Her zaman yanındayım güzel kızım." Dedi ve çıktı odadan.

 

 

Tura dolu gözlerle karşıma geçti. Hiç bir şey söylemeden sıkıca sarıldı. Geri çekilip sağ elini sol yanağıma koydu. "Zümrüt'üm canımın içi mutlu ol olur mu. Sen benim hep kıymetlim olacaksın. Başın sıkışırsa ilk arayacağın kişi benim hüznün de mutluluğunda yanındayım. Gözlerinden sadece mutluluktan yaş aksın. Anka ile güzel bir yuvan olsun. Seni çok seviyorum canım kardeşim." Dedi o benim hiç var olmayan canım abimdi.

 

"Teşekkür ederim. Her daim yanımda olduğun için abi eksikliği hiç yaşanmadığın için iyiki sen. Sende mutlu ol olurmu? Hem daha görümcelik yapacağım bir yenge hanım olmadı. Acil bir yenge aranıyor diye ilan çıkaracağım." Dedim Bir kahkaha patlattı.

 

Onunla birlikte bende güldüm."Ah benim güzel kızıl şeytanım." Dedi sıkıca sarıldı yeniden. O sırada kapı tıklatılıp açıldı. Sarılmaya son vermemiz Anka'nın gelişi oldu.

 

Üzerine siyah ünlü bir markanın takımını giymişti. İçine beyaz bir gömlek siyah bir kravat takmıştı. Sakallarını azda olsa kısaltmış,saçlarını şekillendirmişti. Nefesimi kesmiş, canıma kastı vardı.

 

Ben onu süzerken aynı şekilde oda beni süzüyordu. Gözleri beğeni ve aşkla bakıyordu. Tura kenara çekildi yerini Anka aldı. "Kardeşim sana emanet arkasında ben varım. Olurda onu üzersen gerisini getirmeme gerek yok." Dedi Anka'nın omuzunu sıktı ve odadan çıktı. Şimdi sadece ikimiz vardık.

 

 

"Melek gibi olmuşsun nefesimi kestin Zümrüt." Eliyle yanağımı okşadı. "Sende çok yakışıklı olmuşsun bayım canıma kastınız var." Yüzüne en güzel gülümsemesini yerleştirdi. "Benim güzeller güzeli gelinim. Ruhum,nefesim ,canımın içi, can özüm,her şeyim." Gözlerim doldu.

 

 

"Son nefesime kadar seni mutlu etmeye çalışacağım. Her anında yanında olacağım. Sesin bu evde çocuklarımızla neşeyle şakısın. Seni canımdan çok seviyorum." Dedi alnıma bir öpücük bıraktı. "Seni çok seviyorum."Dedim sol kolunu karnına doğru büktü elimi kolundan geçirip birlikte dışarı çıktık. Merdivenlerden birlikte inip bahçeye geçmiştik. Alkışlar eşliğinde nikahın kıyılacağı alana geçtik.

 

Heyecandan titriyor kalp çarpıntım hızlanıyordu. "Anka çok heyecanlıyım." Dedim. "Benim de senden farkım yok güzelim." Masaya geçmiş nikah memuru gelmişti. Benim şahidim Sara olmuştu. Tura yerini ona vermişti. Anka'nın ise Çınar olmuştu.

 

Evetlerle kıyılan nikahımız sizleri karı koca ilan ediyorum. Gelini öpebilirsinle bitmişti. Dansımıza geçmiştik. Sezen Aksu'nun Hoş geldin. Şarkısı çaldı.

 

 

Hiç ummazdım

Oldu

Sonbaharda

Hediye gibi geldin

Hoşgeldin

 

Gözlerinin içine bakarak şarkıya eşlik ettim.

 

Seyirlik değil ömürlük olsun

Dilerim bu defa bu son olsun

Seyirlik değil ömürlük olsun

Bir yastıkta nasip olsun

 

Alnını benim alnıma koydu. Şarkıyı ikimizde bir birimize armağan ettik.

 

Gel koynuma gel

Oynuma gel

Akşam gözlü esmer

 

Safa geldin

Son ihtimalim

Bir sana kalmış halim

Hoş geldin

 

"Hoş geldin bana." Dedim

"Hoş geldin bana." Dedi

 

 

 

 

 

 

Veeee bir bölümün daha sonuna geldik.

 

Önümüzdeki hafta sezon finali vereiyoruz. Çok uzatmayacağım sadece bir ay belki daha az.

 

Bölüm hakkında düşüncelerinizi yazmayı unutmayınız.

 

Sizleri seven yazarınız. Sezon finali bölümünde görüşmek dileğiyle kalın sağlıcakla.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Loading...
0%