@bitterimrjn
|
Merhabalar Sezon finali ile geldim. Çok ara vermemeye çalışacağım. Bölüm sonu yorumlarda buluşalım. Yıldızlarınızı eksik etmezseniz sevinirim. Şarkılar
Göktan Türkmen/ Ah Yandım Kayahan/ Emrin olur Cem Adrian/ Kül Koray Avcı/ aşk sana benzer
CANIM ACIYOR
Bu akşam anladım ki, bir insan diğer bir insana bazan hayata bağlandığından çok daha kuvvetli bağlarla sarılabilirmiş. Gene bu akşam anladım ki, onu kaybettikten sonra, ben dünyada ancak kof bir ceviz tanesi gibi yuvarlanıp sürüklenebilirim. Sabahattin Ali
Sevdiğim diğer yarım, canımdan öte,aşık olduğum adam. Bir rüyayı yaşar gibi geçip gitmişti bir hafta. Evlendiğimizin üzerinden bir hafta geçmişti. Her anımı dolu dolu yaşadım. Artık o benim kocamdı. Kollarından sessizce çıkmaya çalıştım. Ahtapot misali kollarını bana dolamış uyuyordu. Tekrar çıkmak için çabaladım.
Homurtusuyla söylendi. "Yat uyu Zümrüt kıpırdama." Dedi beni daha da sıktı kollarının arasına "Anka nefes alamıyorum. Bıraksana be adam." Oralı olmayan kocam beni iki bacağının arasına sıkıştırdı. Bir bacağını benim bacağım üstüne koydu. Başım boyun girintiside göğsüne sokar casina sarıldı. Başıma bir öpücük kondurmayı da ihmal etmedi.
Aramızdan rüzgar bile geçemez durumdaydık. "Uyu güzelim uyu bir kaç saatimiz var. bırak rahat bir şekilde uyuyalım." Dedi Pütürlü sesiyle yeni uyandığı için sesi boğuk çıkıyordu.
"Ya tamam ama bırak nefes alayım. Ahtapot gibi yapıştın." Dedim kıkırtıma engel olmadan bir gözünü açtı bana baktı. "Bence yerinden gayet memnun gibi duruyorsun." Çapkın bir bakış bahşetti beyfendi.
"Kollarında nefessiz kalmaktan memnun değilim kocacım." Dedim kollarını azda olsa gevşetmişti. Fırsattan istifade ederek kucağına oturdum.
İki elimi göğsüne yerleştirdim. Yüzüme doğru gelen saçlarım onunda yüzünü esir almıştı yüzüne değen saç uçlarım onu huylandırmış yüzünü buruşturmuştu. Sağ elini kullanarak yüzüne gelen saçlarımı benim omuzumdan geriye itekledi.
"Sana nefes olurum Zümrüt kollarımda nefessiz kalmana dayanamam." Dedi elinin tersiyle yanağımı okşadı. " Rüya gibisin. Benim olduğuna inanamıyorum. Benimlesin, kollarımdasın, nefesinle, varlığınla canıma cansın nergis kokulu Zümrüt'üm." Eğilip dudaklarına bir öpücük bıraktım. Geri çekildim. Bir elimle alnına dökülen nemli saçlarını arkaya doğru ittim. Açılan alnına bir öpücük kondurdum. Hiç bir ses etmiyor kendine bana bırakmış bir şekilde duruyordu. Yüzünde memnun bir ifade vardı.
"Bulmuşum böyle yakışıklı bir koca bırakırmıyım. Bir dediğimi ikiletmeyen kocaya can hayran." Dedim. Bir kahkaha patlattı. Karnının üstünde oturduğum için bütün kaslarını hissediyordum."Yavrum sen ve bu özgün sözlerin." Dedi gülmeye devam ederek.
"Ne o beğenemediniz mi Anka bey?" Dedim imalı bir bakış attım. "Sen ve beğenilmemek mümkün mü güzelim? Her bir zerrene, her bir kelimene aşık bu adam." Dedi ensemden tutup kendine doğru çekip dudaklarıma yapıştı.
Ne olduğunu anlamadığım anda kendimi yatakta onu üstümde buldum. Dudaklarını dudaklarımdan ayırmadan öpmeye devam etti. Ellerimi çıplak sırtında gezmeye başladı. Öpüşü sertlesince tırnaklarımı sırtına geçirdim. Bu hareketimle ikimizininde inleme sesi koptu. Önce alt dudağımı emdi,sevdi, dişledi. Aynı şeyi üst dudağımada yapmayı ihmal etmedi. Öpüşü bir hayat gibi yaşama sebebiydi. Dudaklarımı aralayıp dilimi onun diliyle buluşturdum. Tadı tadıma nefesi nefesime, ruhu ruhuma karıştı. Nefes almak için geri çekildi. Dudaklarımı öyle sert öpmüştü ki sızlıyordu.
"Dünyam yaşama sebebim, cennetim her şeyim. Güzel karım." Dedi yüzüme gelen saçları çekti. Bir insan bakışlarıyla her şeyi anlatabilir mi? İşte Anka onu yapıyor. Sevgisi öyle güzel, öyle içten her zerrem ona aşık.
"Sen bana bu hayatta verilen en güzel hediyesin. Seni bana kılmış rabbime şükürler olsun. Sensiz bir hayatı düşünemiyorum. Sensiz ben yok olur kaybolur. Ne olursa olsun benden gitme. Seninle açtı bu gönül bahçem. Soldurma susuz bırakma." Dedim.
"Sen benim nefesimsin, sen yoksan ben nefes alamam. Senin zümrütleri görmezsem yaşayamam. Cennetim olan kokun olmazsa boğulurum." Dudaklarıma tutkulu bir öpücük bıraktı. Geri çekilip elimi tuttuğu gibi yataktan kaldırdı.
"Şimdi karnımızı duyuralım güzelim. Sonra çıkmamız gerekiyor." Dedi benimle birlikte önce banyoya girip elimizi yüzümüzü yıkadık. Birlikte kahvaltı hazırlayıp o bana ben ona yedirdim. Keyifli kahvaltı sonrası üstümüzü değiştirip evden çıktık. *******
Sara'dan "Kapının önündeyim bebeğim." Mesajını görünce sonkez aynadan kendime baktım.
Güzel görünüyordum. Üzerimde saks mavisi diz altımda biten bir albise vardı. Ayağıma aynı renk stilettolarımı da giydim. Siyah küçük çantamı aldım. Sarı saçlarımı sıkı bir at kuyruğu yapmış hafif bir makyaj ile bütünlemiştim .
Hazır olduğuma kanat getirip siyah kabanımı alıp evden çıktım. Heyecandan her an yere yigilabilirim. Asansöre binip sıfıra bastım. Asansör kapısı açılınca içinden çıktım. Dışarıda siyah spor arabasının ön kaportasına yaşlanmış olan sevdiğim adam vardı.
Hızlı adımlarla yürüdüm. Beni fark edince yerinden ayrılıp bana doğru geldi. Yüzündeki gülümsemeyle beni baştan aşağı süzdü. Tam karşımda durunca "Bu ne güzellik bebeğim." Yanağıma bir öpücük kondurdu. "Güzel olmuş muyum. Çok abartılı değil dimi?" Dedim heyecanlı çıkan sesimle.
"Senin her halin güzel. Sadece güzelliğine güzellik kalmışsın." Dedi. Arabaya doğru ilerleyip benim kapımı açtı. "Bin bakalım güzelim." Açtığı kapıdan içeri geçip oturdum.
Kapımı kapatıp kendi tarafına geçti. Kemerlerimizi taktık. Yola koyulduk. "Çınar." Dedim. "Efendim bebeğim." "Ailenle tanışacağım ama ya beni sevmezlerse." "Sence seni sevmemek diye bir şey mümkün mü?" "Bilmiyorum. İlk kez bir aile tanışması yaşıyorum." "Akışına bırak canımın içi." "Senin için söylemesi kolay." "Senin içinde kolay Sara niye bu kadar geriyorsun kendini." "Benim seni tanıştırabileceğim bir ailem yok. Ailem sadece Zümrüt ve Tura dan ibaret birde Alphan albay var." Sona doğru sesim üzgün ve kısık çıkmıştı.
Elini elime uzattı. "Saram ben senin babanda ourum. Ailen de olurum. Eşinde, arkadaşında her şeyin olurum." Dedi. Minnetle baktım. "Teşekkür ederim. Ve seni seviyorum." Dedim. "Seni seviyorum ömrüm." İçim mutlulukla dolup taşıtı.
Yarım saat sonra çok güzel bir evin önünde durmuştu. İki katlı bir villa evdi. Kucağımdaki çiçekleri alıp arabadan indim. Çınar'da arka koltuktan aldığı tatlıyı alıp yanıma geldi.
"Hadi geçelim güzelim sakin ol. Rahatla endişe edeceğin bir şey yok." Dedi bir elini belime koyup birlikte bize açılan bahçe kapısından içeri girdik.
Büyük bir bahçesi vardı. Çok güzel bir bahçe takımı köşede duruyordu. Ben bahçeyi incelerken evin kapısı açıldı. Çınar'ın direktifi ile oraya doğru ilerledim.
Kapıda duran kırk beşlerinde olan kadın bize gülümseme ile bakıyordu. Üzerinde diz altında biten şık lacivert bir elbise vardı. Saçları siyah ve dalgalıydı. Gözlerinde gözlük vardı. Güzel bir yüz hatı onu çok tatlı gösteriyordu.
"Hoş geldiniz çocuklar." Dedi ince bir ses tonu vardı. Aynı gülümseme ile karşılık verdim."Hoş bulduk." Dedim. "Annem Nilgün." Dedi elini uzattı. Uzattığı elini tuttum. "Sara Ak. Tanıştığıma memnun oldum." Nilgün hanım "Bende memnun oldum Sara. Buyurun geçin içeri." Dedi.
İçeri girip çiçekleri uzattım. "Bunlar sizin için." "Teşekkür ederim canım çok güzeller." Bizi salona buyur etmişti. İçerde ellili yaşlarında saçları hafif aklar vardı. Sanki karşımda Çınar'ın yaşlı hali vardı. Bu babası olmalıydı. "Hoş geldiniz." Elini uzattı karşılık verdim."Hoş buldum efendim." Dedim "babam Haldun ve kardeşim Toprak." Dedi Çınar onlarlada kısa bir tanışma buhabbeti yapıp koltuklara oturmustuk.
Üzerimde endişe ve gerginlik bir okadar heyecan vardı. Beni çok güzel ağırlayan ailesi ile gerginliğim bir süre sonra geçmiş. Sohbet eşliğinde devam etmiştik.
Nilgün hanım beni kızı gibi sevmişti. Haldun beyde aynı şekilde davranmıştı. Kardeşi Toprak Çınar gibi eğlenceli bir karakterdi.
Nilgün hanım çok güzel bir sofra hazırlamış hep birlikte yemek yiyorduk. "Sara burda tek başına mısın? " Diye sordu Haldun bey. "Evet Haldun amca ailem yok. Annem beni beş yaşımda yetimhaneye bıraktı. Sonrada hiç görmedim. Haberimde yok. Babam ise ben doğunca annemi terk etmiş. Kısacası kimsem yok." Dedim boğazıma düğüm olmuş şekilde. "Sadece yetimhanede tanıştığım. İki kardeşim var onlarla büyüdüm. Onlardan başkada kimsem yok." Dedim.
Çınar elini elimin üste koydu. Yanımda olduğunu hissettirmek için güç vermişti. "Kusura bakma kızım seni üzmek istemezdim." Başımı hayır anlamında salladım.
"Önemli değil Haldun amca üzülmüyorum artık. Beni düşünmeyen insanlar için üzülmeye değmez." Dedim.
Nilgün hanım "Bu saatten sonra bizi de ailen olarak görebilirsin kızım. Çınar'ın dediği gibi çok güzel bir kalbin var bu ev senin de evin." Dedi duygulanmamak için kendimi ne kadar sıksamda dolan gözlerime hakim olamadım.
"Çok teşekkür ederim. Beni böyle benimseyip sevdiğiniz, ailenizden biri olarak gördüğünüz minnettarım size." Dedim.
Yemeğimize dönüp güzel bir sohbet açıp devam etmiştik. Çayımızı içip tatlımızı yemiş geç saatte mutlu bir şekilde eve dönmüştüm. Çınar ve ailesi bana iyi davranmış kendimi özel hissetmeme neden olmuştu.
Sıcak bir aile ortamım vardı artık. Bu günden sonra beni seven insanlara sıkıca sarılıp kaybetmemek için elimden geleni yapacaktım.
******
Sabah erken saatte Zümrüdüanka da toplanıp son kez detayların üstünden geçmiştik.
Şimdi ise Alphan albayın bize verdiği görev için Suriye'ye gidiyorduk. Giden ekipte Anka, ben, Sara,Tura,Çınar, Asel.Aslan ve timden 8 kişi vardı.
Ne kadar belli etmesekte hepimizin içinde bir endişe vardı. "Aslan komutanım kurtaracağımız Binbaşı'yı tanıyormusunuz?" Diye sordu Sinan.
"Namını çok duydum bire bir tanışmadım malesef." Dedi Aslan.
Uçakla Şırnak'a inmiş şimdide zırhlı araçta Suriye'ye giriş yapmış Humus doğru yol alıyorduk. Bizi burda da bir ekip karşılamış üç zırhlı araç ile gidiyorduk.
Humus a varmamız 3 saatimizi almıştı. Saklandıkları yere gelmiş hepimiz konum almıştı. "Bu siktigim piçlerin leşini sermeden gitmeyeceğim." Diyen Aslan konteynerin arkasında duruyordu. Hepimiz dağılmış bir şekilde hedefe ilerliyorduk.
Ben ve Anka konteyner arkasında hemen karşımızdaki konteyner arkasında Aslan ve timinden Umut, Serdar vardı. "Duman timi beni duyuyormusunuz, her kes iyimi?"Diye Soran Aslan "Komutanım bizden Sinan vuruldu. Durumu ağır." Dedi Umut üzgün çıkan sesiyle "Umut, Sinan'ı hemen güvenli bölgeye alın."Dedi.
"Göktan ve Yiğit onları koruyun." Anka hemen karşıdan gelenlere karşılık vererek kurşun sıktı. "Emredersiniz komutanım."Diyen Duman timi güvenli bölge için bizler de onlara yardımcı oluyorduk.
"Tura konumun nasıl?" Diye sordu Anka. O sırada ön tarafa doğru ilerliyordum. Önden Anka ve Aslan, hemen arkamda Asel ve Serdar vardı. "Şu anda sizi net görüyorum. İçerde görebildiğim kadar on kişi var. Solunuzda yedi kişi." Dedi. Sıkılan kurşunla bedenimi duvara yasladım.
Derin bir nesef aldım. Başımı saklandığım yerden çıkardım. Bir kaç kez üst üste ateş ettim. Bir adamı indirdim. Geri çekildim."iyimisin Zümrüt?" Diye soran canım kocamdı. "İyiyim." Göz ucuyla bana baktı. İyi olduğumu görünce ileri doğru devam ettik.
"Sen iyice hanımcı oldun Kılıç." Dedi Aslan. "Hanımcılık kazanacak be Aslan'ım." Keyifle söylemişti bunu. Tekrar bana bir baktı en sevdiğim elalarından birini kırptı. Gülüşüm yüzüme yansıdı. Sıkılan kurşunla kendimize geldik. "Yenge hanım ölümle burun burunayız siz cilveleşiyorsunuz." Dedi Aslan. Kınayan bir bakış attım.
"Kocam değil mi? Yer ortam fark eder mi Aslan komutanım?" Dedim. "Vayyy konuştu yılın çifti." Araya giren Çınar oldu. "Bir daha desene kocam diye." Dedi canım kocam. Kıkırtıma engel olamadım. Kulağıma benimle birlikte gülen bir kaç kişi daha vardı. "Önden yürü kocam." Dedim. Tüm ekip gülmeye başladı. Çünkü Anka alık alık bakıyordu. "Götüne yiyeceksin kurşunu görürsün kocamı." Dedi Aslan Anka'ya "Bir kocam deyişine göte değil her yerime kurşun yerim. Kıskanma." Dedi Anka.
Yavaşça ilerlemeye devam ediyorduk. "Komutanım hemen öndeki binada iki kişi cam kenarında dikkatli olun." Dedi Göktan.
"Tura indirebilirmisin?"sordu Anka. Tam o sıra sol kolundan vurulan Aslan oldu."sikeyim." Koluna baktı. Asel "iyimisin?" Diye sordu.
"Önemli bir şey yok. Küçük bir sıyırık." Dedi soğuk bir sesle. Asel sadece başını sallamakla yetindi. Asel'e karşı hiç bir yumuşaması yoktu. Gardını hiç indirmiyor ola bildiğince soğuk davranıyordu. Asel bu duruma ne kadar üzülsede üzerine gitmiyor geride duruyordu.
Kulağımda duyduğum inleme sesiyle "Tura iyimisin?" Dedim. Vurulmuştu acı bir inleme sesi ondan gelmişti. Kalbim hızlıca atmaya başladı. Tura soruma cevap vermedi. "Tura." Dedim tekrar sesi gelmedi. Acıyla "Tura ses ver iyi olduğunu bileyim." Dedim. "Zü- Züm." Dedi acı dolu çıkmıştı kısık sesi. "Tura yalvarırım iyi olduğunu söyle bana." Dedim ağlamaklı çıkan sesime Sara da eşlik etti. "Kardeşim cevap ver." Gözümden bir damla yaş aktı. "Vu. Vuruldum omuzumdan." Dedi ama yalan söylüyordu.
Onu tanıyordum. O acı çeksede iyiyim derdi sırf biz üzülmeyelim diye. "İyiyim siz ilerlemeye devam edin." Dedi kısık çıkan sesi ile azda olsa içim rahatladı. Eski binanın içine Anka, Aslan ve timinden Serdar, Fırat, Yiğit içeri girerken ben Asel ve Çınar dışarıyı korumaya başladık.
Sara koordinatların olduğu yerde bize bilgi veriyordu. Tura ve Umut keskin nişancı olarak konumlanmıştı. "İçerideyiz Umut ve Tura görüş açınızdaki adamları indirin." Diye emir verdi Aslan. "Giriş temiz devam edebilirsiniz. Bodrum kattakiler görünmüyor yardıma geliyorum." Dedi Umut. Tura ise yerini korumaya devam ediyordu.
Bir kaç kişi indirmiş, İçeri girenlerin çıkmasını bekliyorduk. Bir süre sonra silah sesleri çoğalmaya başladı. İçimdeki sıkıntı giderek artmaya başlamıştı. "Adamımızı kurtardık çıkıyoruz." Dedi Anka.
"Aslan komutanım başımız sağol sun." Dedi Göktan yutkunmakta zorlandım. Gözlerim doldu. İlk şehidimizi vermiştik. Şu bir kaç günde timin hepsini çok sevmiştim. Sinan kendi halinde sessiz esmer, uzun boylu kahve gözleri vardı. "Başımız sağ olsun. Şehadet şerbetini hep ilk ben içeceğim diyordu." Dudaklarımdan bir hıçkırık koptu. Her kes sessizliğe büründü.
Aslan ve Serdar Yiğit esir Adamımızı çıkarıp çıkmışlardı. Anka ve Fırat daha çıkmamıştı. Kulaklıktan duyduğum sesle bütün soğuk kanlığım kayboldu.
"Zümrüt'üm ve Saram olurda bana bir şey olursa arkamdan sakın ağlamayın olur mu güzellerim?" Dedi Tura kalbim param parça oldu. Tura iyi değildi di mi?
"Tura ne diyorsun sen? İyimisin hemen yanına geliyorum." Dedim ve hızla onun yanına koştum. Beni diğerleri koruyordu. Ağlayarak yanına gittim. "Tura ses ver küçük dev bana veda edemezsin?" Dedim.
Olduğu binaya girdim. Çatı katına durmadan devam ettim. Vardığımda gördüğüm manzarayla "Tura. HAYIR." Diye çığlığım olduğum yeri inletti. Tura omuzundan değil boyun girintisinden vurulmuştu.
Giydiği can yelek onu koruyamamıştı. Yanı başına dizlerimin üzerine çöktüm. Başını bacağımın üzerine koydum. "Turam, abim, bana bak küçük dev." Dedim göz yaşlarım durmaksızın akıp duruyordu.
"Yalvarırım aç gözünü böyle olmaz beni Sara'yı bırakamazsın yalvarırım aç o yeşil gözlerini." Yüzünü avucuma aldım yanağındaki kanı temizledim. "Zümrüt Tura iyi mi ne olur iyi de?" Diye ağlayan Sara'ya "Sara ,Tura iyi değil gözünü açmıyor. Açmıyor Allah kahretsin onu kaybediyorum." Diye haykırdım.
"Zümrüt kendine gel. Nabzını kontrol et." Dedi Anka. Hemen dediğini yaptım nabzı çok hafif atıyordu. "Çok yavaş atıyor nabzı." Dedim yeşil gözlerini zorlukla açmaya çalıştı. "Kurbanın olayım aç gözünü sana bir şey olmasın seni kaybedemem." Elimle Yanağını oksadım. Başına bir öpücük kondurdum göğsüme doğru çektim.
Göz yaşlarım durmaksızın akmaya devam ediyordu. "Zü.. Züm. ağ. Ağlama sakın." Başımı iki yana salladım. "Yorma kendini seni kurtaracağız." Dedim gözlerinin içine baktım. O sırada Sara'da gelmişti. "Tura sana bir şey olmayacak." Dedi onunda ben den farkı yoktu.
"Gü.. güzellerim sizi önce Allah'a sonrada bir birinize ve kocalarınıza emanet ediyorum." Dedi zorla konuşuyordu. Öksürerek ağzından kan kusmaya başladı. "Veda eder gibi konuşma yalvarırım." Gözyaşlarımı hızlıca sildim. Ama yerine yenileri yerleşiyordu. Bir elini Sara sıkıca tutuyordu. Diğerleri neredeydi hiç bir fikrim yoktu. Kulağıma uğultu sesler geliyordu. Hiç birini anlayamıyordum.
"Bu hayat bana hiç adil davranmadı. Tek tutunduğum bir dal vardı. Oda sizdiniz. Bana sevmeyi sevilmeyi siz öğrettiniz. Size abi olmak bu hayatta yapabildiğim tek ve en güzel şeydi." Gözlerine yaşlar yerleşti. Bir daha öksürdü.
"Sen bizim asla var olmayan abimiz babamızsın." Elini karnıma koydum. "Daha yeğenini göreceksin. Görmeden gitmeye kalkma." Dedim yüzünü okşadım. Dudaklarına küçük bir kıvrılma yerleşti. "Dayı mı olacağım?" Başımı salladım. Gülerek "Evet Dayı oluyorsun daha babası bile bilmiyor." Dedim dudaklarımdan acı bir hıçkırık çıktı.
"Bizi sahipsiz bırakma senin Sara'nın bebekleri ile büyüyecek benim bebeğim. Onun için gitmekten bahsetme." Çok yeni öğrenmiştim dün akşam yaptığım test pozitif çıkmıştı. Türkiye'den gelirken her ihtimale karşı kendimle bir kaç tane getirmiştim. Çünkü bir kaç gün geçikmişti regl dönemim. Tam emin olmak için bir hafta beklemiş ve testi yapmıştım.
Görev sonrası Anka'ya sürpriz yapmak istemiştim. Tura'ya da böyle bir anda söyleyeceğimi düşünmemiştim. "Yeğenim dayısının bir tanesi seni göremeyeceğim için özür dilerim. Ama seni hep seveceğim." Dedi gözleri yavaşça kapandı.
"Hayır,Hayır, Hayır gitme yalvarırım bizi bırakma Tura."Dedim Sara ile ağlamalarımız şiddetlendi bir birine karıştı. Tura önce gözlerini yüzündeki gülümseme ile kapattı. Sonra kolları ve başı boşluğa düştü. "TURA HAYIR OLMAZ OLMAZ." Boğazım yırtılırcasına bağırdım. Bağrışımla etrafta yankı yaptı kuşlar korkudan kanat çırptı. Ama Tura gözlerini bir daha açmadı.
Kollarımda sıkıca tuttum sarıldım kokladım. Gitmişti bizi bırakıp gitmişti. Sara ikimizi kucaklayıp sıkıca sarılmış ağlıyordu. Duyduğumuz sesle olduğumuz yerden sarıldık. Patlamıştı Anka'nın içinde olduğu bina Patlamıştı. Peki Anka neredeydi?
Kulaklıktan öyle bir cızırtı ses geldi kulak zarımı patlatacak şiddetindeydi. "Anka, Fırat ses verin." Diye soran Aslan içime kor bir ateş daha atmaya yetmişti. Anka'dan nede Fırat'tan ses gelmedi. Kollarımda Tura'nın cansız bedeni yanı başımda benim halimle eş değer Sara ve hiç bir ses vermeyen kocam. Başımı gökyüzüne kaldırdım. "Allah'ım onuda benden alma." Diye yalvardım.
Annemi, babamı, Tura'yı kaybettim. Kimsesizliğime bir yenisini daha ekleme Allah'ım. Dudaklarımdan bir hıçkırık bir feryat yükseldi. Olduğum yere çivilenmiş hareket edemiyordum.
Tura gitmişti. Kalbim çok acıyor içim paramparça bir halde ama olduğum yerden kalkamıyorum. Biri yada birileri beni sarsıyor, konuşuyor ama ne tepki verebiliyor ne konuşabiliyorum. Ben Anka'nın da beni bırakıp gittiğini duymak istemiyorum.
"Zümrüt bırak Tura'yı hadi güzelim." Başımı iki yana salladım bırakmam bırakamam ki nasıl onu bırakırım.o gitmişti benden bizden gitmişti. Çınar bir daha kollarımdan almak istedi. "Hadi bırak Anka'yı bulmamız gerekiyor yapma şimdi kendini kaybedemezsin." Çınar'ın da gözleri dolu doluydu. "Gitti." Dedim sesim o kadar kısık çıkmıştı ki kendim bile zor duydum.
"Biliyorum hadi kalk arkadaşlar onu götürecek bizim Anka'yı bulmamız gerekiyor o binadan çıkıp çıkmadığını bilmiyoruz." Dedi transa girmiş gibi Başımı sağa sola sallıyordum.
"Böyle olmayacak."diyen Sara benden önce kendini toparlamayı başarmıştı. Yüzüme inen tokatla başım sol tarafıma düştü.
Hıçkırarak ağlamaya başladım. Kollarım gevşedi. O kadar sıkmıştım kendimi kollarım ağrımış lakin içimde ki acı onu bile hissetmeme izin vermiyordu. Çınar ve Göktan Tura'yı kollarımdan alıp götürdüler.
Sara kollarını bana doladı sıkıca sarıldı. O ağladı ben ağladım. İkimizin acısı aynıydı gitmişti çocukluğumuz, kardeşim,abim,sırdaşım,dostum gitmişti. Bizi bırakıp gitmişti. "Anka oğlum ses verin. Fırat." Diye bağırdı Aslan yeniden.
Oda gidemezdi gitmemeliydi. Karnımda onun çocuğunu taşırken beni bir başıma bırakıp gidemezdi. Kendime gelmem gerekiyordu ama o gücü ne kollarımda nede bacaklarımda bulamıyorum.
"Ko. Komutanım hakkınızı helal edin. Şehitlik şerbetini içtim. Anama babama sakın arkamdan ağlamamalarını söyleyin. Vatanım size emanet." Dedi Fırat ağlamalarıma bir son gelmiyordu.
Üç kişiyi şehit vermiştik. "Oğlum bırakma kendini sizi çıkaracağım ordan." Dedi Aslan.
Ama Fırat'ın söylediğiyle dünyam bir kez daha başıma yıkıldı. "Komutanım Anka'yı vurdular yaralı haliyle gizli geçitten götürdüler." Dedi. Hızla olduğum çatı katından indim.
Olmaz, Olmaz sende gidemezsin benden."Fırat senin durumun nasıl?" Dedi Aslan adımlarım koşuya döndü. "Benim çıkmam imkansız Komutanım. Üzerime beton yığını döküldü. İki kurşun yedim. Burdan uzaklaşın on sn sonra büyük bir patlama olacak. Anka'yı götürdükleri yola bomba düzeneği koydular." Dedi.
Bacaklarım bir den koşmayı bıraktı. Dizlerimin üstüne çökmemle patlama meydana geldi. "HAYIR." çığlığımla olduğum yerden savrulmam bir olmuştu. Elimle karnımı korurken sırtım sert bir yere çarptım. Hissettiğim acıyla inleye bildim. Çünkü artık canım o kadar açıyordu ki fiziksel acıyı hissetmiyordum. Elim karnıma zorlukla gitti.
Gözümden bir yaş aktı. "Sende beni bırakıp gitme bebeğim." Bir hıçkırık koptu dudaklarımdan. "Zümrüt yaşa benim için bebeğimiz için yaşa size geri dönmek için elimden geleni yapacağım." Duyduğum ses kocamın Anka'nın sesiydi. Sesi Pütürlü ve kısık çıkmıştı.
"Anka bizi bırakma. Sensiz yaşayamam. nefesim olmadan yaşayamam."Dedim ama ses gelmedi karşıdan duyduğum ses benim görmüş olduğum sesmiydi bilmiyorum. Hayal ve gerçeği ayırt edecek durumda değildim. Bilincim kapanmadan elimi sıkıca karnıma sardım." Beni bırakmayın."dedigim son sözlerim oldu. Sonra her şey karanlık, her şey sessiz.
Evetttt. Sezon finali verdik.
Çok büyük bir ara vermiyoruz en kısa sürede yeniden buluşmak dileğiyle kendinize dikkat edin. Allah'a emanet olun.
Bölüm hakkında düşüncelerinizi alayım.
Malesef 3 şehit verdik
Aslan'ın timinden Fırat ve Sinan şehit oldu.
Tura kitabın başında ona ölüm yazılıydı. Bir ara vaz geçtim ama olması gerekiyordu. Turam hüzünlü kekim belki başka bir evrende bizimle olur.
|
0% |