MERHABALAR
YENİ BİR BÖLÜMLE GELDİM .
OKUYUP YORUMLARDA BULUŞALIM.
YILDIZLARINIZI EKSİK ETMEZSENİZ SEVİNİRİM.
KEYİFLİ OKUMALAR 🥰
Edip Akbayram/ Hasretinle Yandı Gönlüm
Gönlüm dağlarda/özlem özdil
KOKUNA HASRET
Hamileliğin 3. Ayı
Günler akıp gidiyor. Ama ben hala bana aşkla bakan o günde takılıp kaldım. Onsuz geçen her gün ömrümden gidiyordu. Onun olmadığı bir dünyada nefes almak bile ağrıma gidiyor. Yataktan doğrulup oturma pozisyona geçtim.
Üzerimdeki tişörte baktığım gibi gözlerim doldu. Üzerimde onun tişörtü değil beni sıkıca saran kolları evim yuvam olan bedeni olmalıydı. Kıyafetininde ki kokusu gün geçtikçe azalıyordu. Başımı pencereden görünen gök yüzüne çevirdim .
"Seni çok özledim. Hasretin, yokluğun ölümden farksız. Kokuna nasıl hasret bıraktın beni." Elimi karnıma koydum. Hafif varlığını belli eden mucizem gün geçtikçe yaşama ve bana tutunuyordu. Ben burdayım anne sen gücünü benden al der gibi büyüyordu içimde.
"Bana bıraktığın mucizem sayesinde dayanıyorum. Ne kadar dayanıyorum onuda bilmiyorum. Senin için evladımıza iyi bakacağım." Gözümden bir damla yaş aktı. Sabah kusmalarım tüm şiddetiyle devam ediyordu.
Yine bulanan midemle yataktan kendimi atıp banyoya klozetin önünde dizlerimin üzerine çöküp içim dışıma çıkana kadar kustum. Gözlerimdeki yaşlar şiddetle akmaya başladı. Midemdeki öz suyuna kadar dışarı cikardim. Ağlayarak musluğu açtım. Ağzımı çalkaladım. Diş fırçama macunu sürüp fırçaladım. Elimi yüzümü yıkayıp kendimi yere bıraktım. Sırtımı soğuk fayansa dayayıp ayaklarımı öne doğru uzattım. Ellerimi karnıma koyup hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım.
Kapı çalma sesini duymama rağmen cevap vermedim. Beklediğim sevdiğim adam gelmedikten sonra ne diyebilirim. Hilal anne banyo kapısının önünde beni yerde ağlarken görünce hemen yanıma dizlerinin üzerine oturup."Kızım bu halin ne bir yerin mi ağrıyor? Karnın mı ağrıyor hastahaneye gidelim mi?" Diye sordu.
Yüzümü avucuna alıp göz yaşımı sildi. "Anne çok acıyor."
"Neren acıyor güzel kızım?"
Elimi kalbime koydum. "Burası çok acıyor nefes alamıyorum. Ben kocamı diğer yarımı çok özledim." Dedim beni kollarının arasına aldı. Sıkıca sarıldı benimle birlikte oda ağlamaya başladı.
"Ah benim güzel kızım. Bu acını nasıl dindiririm bilmiyorum. Çünkü benimde canım çok yanıyor." Dedi. "Anne yapamıyorum olmuyor nereye baksam onu görüyorum. Kokusu gittikçe benden gidiyor ya bir gün yüzüde benden giderse nasıl yaşarım." Dedim.
"Bilirim acın çok büyük. Ama bir evladın var kızım. Ondan güç al onun için Anka'm için dayanmak zorundayız. Anka gibi olamam belki ama hep yanında olacağım. Senin ve torunumun." Saçlarıma bir öpücük kondurdu. Saçlarımı okşadı.
"Ya bebeğime yetemezsem, ona iyi bir anne olamazsam ben anne olmayı bilmiyorum ki Anka da yok. Ben onu nasıl büyüteceğim?"
"Sen çok güzel bir anne olacaksın ve bebeğini en güzel şekilde büyüteceksin biz hep yanında olacağız. Hadi şimdi kalk şu yerden hasta olacaksın?" Dedi beni yerden kaldırdı. Elimi yüzümü yıkadım. Odaya geçtim.
"Gel kahvaltı yap miden boş bebeğin biraz vitamin alsın. Sende güçten düşme kızım." Kollarımı tutup birlikte mutfağa geçtik. Bade ocağın önünde çay dolduruyordu. "Sen şöyle otur kızım." Beni sandalyeye oturttu Hilal anne. Bade her birimizin önüne çayı koydu.
Yanıma gelip sulu bir öpücük kondurdu. "Günaydın yengem." Dedi eğilip yeni çıkan karnımı öptü. "Günaydın halacım." Doğrulup yerine oturdu. "Günaydın güzelim." Dedim Hilal anne fırından çıkardığı ıspanaklı böreği önüme koydu. Mis gibi kokuyordu.
Mide bulantılarım yüzünden pek çok şey yiyemiyordum. Kokulara aşırı bir hassasiyetim oluşmuştu. Ama canım bugün güzel kokan ve nar gibi kızaran çıtır böreği çekmişti. İki dilim alıp tabağıma koydum.
Hızlı bir şekilde ilk dilimi yedim."anne eline sağlık çok güzel olmuş." İkinci dilimide ısırmaya başladım. "Afiyet olsun kızım şifa olsun can olsun size. İlk defa iştahla yiyorsun." Bu halimden memnundu. Yemediğim zamanlarda üzülüyordu.
"Hepsi senin torunun yüzünden bir şey yedirmiyor ki babası kılıklı." Dediğim gibi boğazımda ki lokmayı yutamadım. İçim burkuldu. Gözlerim doldu. Bu halimi gören Hilal anne "aynı babası torunum babasına hamile kaldığımda ilk altı ay hiç bir şey yiyememiştim. Çok zor bir hamilelik geçirmiştim onun yüzünden. Ama Bade tam tersi önüme ne konulsa yerdim. Hele gece yarısı Ahmet babanı bezdirirdim."Dedi o günleri hatırlayınca yüzünde buruk bir tebessüm oluşmuştu.
"Ben hala oburum anne." Diyen Bade nedense hiç göstermiyordu. Yiyip yiyip kilo almayanlardandı. Bir oturuşta koca bir pizza yediğine şahit olmuştum."Onca yediğin nereye gidiyor anlamıyorum ya çöp gibisin?" Dedi Hilal anne. Uzun saman sonra ilk kez içten gülümsemiştim.
"Allah vergisi anacım."dedi bir parça böreği ağzına attı. Hilal anne sen iflah olmazsın der gibi başını salladı. "Zümrüt kızım bugün yine gidecekmisin Zümrüdüanka'ya?" Son bir haftadır her gün gidiyordum. Sanki orda onu görecekmişim gibi gidiyordum. "Evet anne gideceğim. Hem Alphan baba bir şey diyecekmiş onun için gideceğim." Dedim.
"Canın ne istiyor akşam yapayım kızım?" Bu kadına kurban olurum ben. Beni Bade den ayırmıyor hatta daha çok değer veriyordu. "Sana zahmet olmazsa sarma yaparmısın zeytin yağlı. "Dedim kısık çıkan sesimle.
"Ne zahmeti kızım yaparım tabiki hiç çekinme canın ne isterse yaparım." Ayağa kalkıp arkadan boynuna sarıldım. Yanağına bir öpücük kondurdum. "Iyiki varsın Hilal anne minnettarım sana." Elini elimin üstüne koydu.
"Sende iyiki varsın kızım. Hem ne minnettarı kızım sen benim oğlumun emaneti torunumun güzel annesi." Bir öpücük daha kondurdum yanağına. "Ben üvey evlatmıyım hani bana öpücük hani sarılma." Diyen Bade'ye güldüm. Ayağa kalkıp gelip bize sarıldı. "Deli kızım." Dedi Hilal anne.
"Yenge benide okula bırakırmısın?"
"Bırakırım güzelim hadi hazırlan geç kalmayalım." Dedim ben odama gidip hazırlandım. Üzerime yelekli bir palazzo pantolonlu siyah bir takım giyindim. Ayağıma rahat bir ayakkabı giyinip siyah küçük çantamı ve ince siyah trençimi giydim. Saçlarımı sadece taramıştım.
Odadan çıktım Bade hazır bir şekilde beni bekliyordu. Üzerine salaş yeşil bir gömlek içine beyaz bir krop ve yüksel bel kotunu giymişti. Saçını benimki gibi açık bırakmıştı. "Biz çıkıyoruz anne." Dedim Hilal anneye. "Tamam güzel kızlarım dikkatli gidin." Dedi
Bade ile evden çıktık. Önce onu okula bırakacak ordan Alphan babanın yanına gitmek için yola koyuldum.
*****
KARA ASLAN
Ben Kara Aslan 29 yaşında üst teğmen olarak Şırnak'ta görev yapan bir askerim. 7 yıldır orda görev yapıyorum. Bir timim var daha doğrusu kardeşlerim. Bir zamanlar o tim de sevdiğim kadında vardı.
Taki bir görev sırasında beni bırakıp gidene kadar. Ben onunla evlilik hayali kurarken o bir veda bile etmeden gitmişti. İlk öğrendiğimde canımdan can gitmişti. Uğruna ölümü göze aldığım bir çift zeytin gözlüm.
Fatih albayın istifasını verdiğini ve gittiğini söylediğinde o an orda ölmek istemiştim. Daha sonra Anka'nın yanına gittiğini öğrendiğimde hiç vakit kaybetmeden peşinden gitmiştim. Onun karşısına geçip neden diye sormak istedim.Beni hiç mi sevmediğini öğrenmek istedim.
Ama onu gizliden bir süre takip ettim. Mutluydu. Yüzü gülüyordu. Anka'ya gidip konuştuğumda oda bir şey demedi. Sonra karşısına çıkmaya beni sevmediğini söylemesini kaldıramam diye geri görevime döndüm. Taki Zümrüt'ün kaçırılması olayında onu görene kadar bir kez bile karşılaşmamıştım.
O zeytin gözlerini gördüğüm an öfkem ve özlemden kaynıyordu tüm bedenim. En büyük hainliği bana kalbim yaptı. Onu gördüğümde Onun için yine çarpmış hatta hızlanmıştı. Elimle söküp atmak istedim. Canımı yakmıştı beni yarı yolda bırakıp arkasına bile bakmayan kadın için çarpmaması gerekiyordu.
Yinede çarpan kalbimi yok sayıp o akşamki yemekte tüm her şeyi öğrenmiştim. İşte o vakit hiç bir yere sığamadım. Öğrendiklerim beni yıkmıştı. Her şeye rağmen bana güvenip söylemesi gerekiyordu. Bizi bir uçurumdan atması değil. Ben ona o güveni hiç mi vermemiştim.
Bir yolunu bulur Tuncay denen şerefsizi ondan bizden uzak tutardım. Ama o çekip gitmeyi seçmişti. Anka'nın ölümünden sonra her şeyin boşuna olduğunu anladım. Zümrüt'ü gördükçe vicdan azabım büyüyor. Onları ölüm ayırmıştı. Bizi ise bir güven problemi bu daha çok ağrıma gidiyor.
Şu dünyada ne kadar yaşayacağımızın belli olmadığı ama bizim hiç ölüm yokmuş gibi bir birimizi boş sebeplerle bitirdiğimiz dünyada acı çektiriyoruz. Düşüncelerimle Zümrüdüanka'ya varmıştım.
Alphan albay Anka'nın yokluğunda buranın başındaydı. Dün arayıp buraya gelmemi istemişti. Konuyu bilmesemde gece uçağa binip gelmiştim. Taksiden inip Zümrüdüanka'ya giriş yaptım. Asansöre basıp beşinci kata Alphan albayın olduğu odaya çıktım. Asansörden inince odaya doğru gelip kapıyı tıklayıp içeri girdim.
Görmek istediğim kişi kesinlikle Asel değildi. Köşedeki koltukta tek başına oturuyordu. Üzerine siyahları geçirmişti. Onu kolay kolay başka rengin içinde göremezdiniz. Siyah kargo pantolonun üzerine siyah üzerine yapışmış bir tişört vardı. Siyah saçlarını sıkıca bağlamıştı. Dudaklarından eksik etmediği kırmızı ruju ve siyah göz kalemi ile onu hem sert hemde seksi gösteriyordu.
Ben onu süzerken oda beni süzdü. "Alphan albay yok mu?" Diye sessizliği bozdum."Birazdan geleceğini söyledi. Hayırdır sen Şırnak'ta değilmiydin?" Diye sordu. Kapıdan çekilip karşısındaki koltuğa oturdum. Gözlerinin içine baktım."Dün Alphan albay arayıp önemli bir konu olduğunu söyledi. Barbaros komutandan izin alıp geldim. Gerçi haberi olduğunu söyledi. Şimdi burdayım." Dedim arkama yaşlandım.
"Anladım." Dedi gözlerini benden çevirip odadaki büyük cama baktı. Ben bakışlarımı onun aksine üzerinden çekmedim. Her bir detayını izledim. Mesela ezbere bildiğim çenesinin solundaki bene baktım. Ne çok öperdim o beni. Uzun ince boynu vardı. Hafif kavruk bir teni vardı. Esmer güzeliydi.
Uzun ve kıvrık kirpikleri vardı. Dolgun dudakları alt dudağı biraz daha dolgundu.Öpülesiydi. Minicik bir burnu,İnce beli dolgun vücut hatları vardı. Aklımı alıyordu. Bakışlarını bana çevirdi. "Neden bana öyle bakıyorsun?" Dedi.
"Nasıl bakıyorum?"
"Öpecek gibi."
"Belki öpmek istiyorumdur." Göz kırptım.
Yanakları kızarmıştı esmer tenine rağmen belli oluyordu. "Seni terk eden kadını mı öpmek istiyorsun?" Sesindeki heyecan ve şaşkınlık onu çok tatlı gösteriyordu.
"Haklısın bana bir açıklama gereği bile duymadan hayatımdan siktir olup giden kadını öpmek istiyorum."ettiğim küfüre kaşlarını çattı.
"Düzgün konuş. Küfür etmene gerek yok."Dedi.
"Hadi ordan sen hayatımın içine edip giderken bir şey olmuyorsa ben küfür edince mi sorun oluyor?" Dedim. "Seni isteyerek bırakmadım. Buna zorlandım."
"Sen beni bile isteye bıraktın. Bana hiç güvenmedin, sevmediğin gibi."
"Bana her şeyi diyebilirsin ama sevmediğimi söyleyemezsin." Diye yükseldi. Sinirlenmişti. Aynı şekilde bende sinirlendim.
"Sen beni sevmedin kızım benim sevgim sana ağır geldi. İlk sorunda arkana bakmadan çekip gittin." Dişlerimin arasında tısladım ona. Ayağa kalktı. Bende onunla birlikte kalktım. Karşımda bir kaç tur atıp önümde durdu.
"Seni bile iseye bırakmadım. Seni canımdan çok sevdim." Diye bağırdı.
"Beni sevseydin beş yıl sonra gerçekleri söylemezdin. A doğru unutmuşum sen anlatmadın Anka zorla anlattırdı." Bu kez bağıran bendim.
"Lan sen gittin ben öldüm. Canımdan can gitti. Sığamadım hiç bir yere kendimi o görevden bu göreve attım. Belki ölürüm dedim. Çünkü yokluğun ölümden farksızdı."diye kükredim sesim odada ses yalıtımı olmasaydı dışarı rahatlıkla çıkardı.
Gözleri dolmuştu. "Böyle olsun istememiştim. Yemin ederim böyle olsun istemedim. Evet senden gittim. Ama bende senin yokluğunda öldüm. Sevdamıza ihanet etmiştim." Dedi sol gözünden bir damla yaş aktı. O yaşla benim içim acıdı.
"Sen böyle olsun istedin. Ve dediğin gibi sen Sevdamıza ihanet ettin." Sesim bu defa daha kısıktı. Bizi bu hale getirmesine dayanamıyordum. "Özür dilerim biliyorum bunların telafisi yok. Ama seni çok seviyorum. İlk günkü gibi sevgim hiç eksilmedi." Dedi bana bir adım attı. Aramızdaki mesafeyi azalttı. Kokusu tüm ciğerlerime nufus etti.
Ellerini yüzüme yerleştirdi. Hiç bir tepki veremedim. Gözlerimi kapattım,dokunuşuyla tüm bedenim kasıldı. "Bir özürle seni affedemem. Bu bütün çektiğim acılara ihanet etmiş olurum."Dedim gözlerimi açmadan konuştum. "Sana kendimi nasıl affettire bilirim beni yine sevmen için ne yapabilirim?Yeniden zeytin gözlün olmam için ne yapabilirim?" Dedi o kadar yakınımdaydı ki nefesi yüzüme değiyordu.
Alanıma sızıyordu. Elleri yüzümde teftişe çıkmıştı. "Seni affetmek istiyorum ama bunu nasıl yapacağımı bende bilmiyorum." Dedim ve beklemediğim bir şeyi yaparak tüm algılarımı kapattı. Bedenim taş kesildi. Sıcak dolgun dudaklarını benim dudaklarıma hapsetti.
Tüm duvarlarımı yerle bir edip yıktı. Tam geri çekiliyordu ki elimi ince beline koyup onu kendime çektim. Sert bir şekilde kendime yapıştırdığım için dudaklarından bir inilti firar etti. Aralanan dudaklarını kendi dudaklarımın arasına alıp sert bir şekilde onu öpmeye başladım. Onun elleri yüzümden boynuma ordan enseme gitti elleri.
Bende ensesini tutup daha çok kendime bastırdım. Öpüşümde sadece hasret ve özlem vardı. Beş yılın özlemi vardı. Alt dudağını iki dudağımın arasına alıp ezdim, emdim. Beni buna hasret bıraktığı için öpüşüm sertleşti ve resmen koparmak ister gibi öptüm.
Dilimi onun aralıklı olan dudaklarından içeri sızdırdım. Her bir duvarını keşfe çıktı. Oda bana eşlik ederek dillerimiz buluşturup tüm özlemi giderdi. Başımı hafif sola doğru eğdim rahat bir pozisyon alıp öpmeye devam ettim. Taki odanın kapısı bir gümbürtü ile açılınca bir birimizden uzaklaştık. Asel arkama saklandı. Bu hali beni güldürebilirdi. Ama karşımda gördüğüm kişilere ölümcül bakışı atmakla meşguldüm.
Çınar,Sara,Zümrüt ve Umut karşımda sırıtıyordu. "Oha ses kesilince birinden biri kesin birini öldürdü dedim. Vay anasını bunlar ölümü bırakıp sıcak sahnelere geçmiş." Dedi Çınar.
"Ama ben sana dedim ateşli bir kavganın sonu öpücükle biter."Dedi Sara.
"Bebeğim sen kapat gözünü hiç görmedin bu sahneyi." Diyen Zümrüt elini yeni yeni belli olmaya baslayan karnına koyması bütün sinirimi alıp gitti.
"Amcacım burda hiç masum olmayan olaylar dönüyor görmedin duymadın bir şey."Dedi Umut.
"Hepinizin ne işi var burda?" Dedim söylediklerini duymazdan gelerek. Çınar masaya doğru ilerleyip ıslak mendili alıp birini bana diğerini Asel'e uzattı. "Bu halinizle sizi ciddiye alamıyorum. Ama kırmızı ruj yakışmış KaraAslan." Dedi o an fark ettiğim şeyle hemen dudağımı sildim.
Sara ve Zümrüt bize bakıp gülüyordu. "Ne gülüyorsunuz yengeler?" Dedim Asel'le birlikte koltuklara oturdum. Asel utandığı için sesini bile çıkaramıyordu. Gözleri her yerde dolaşıyordu. Bu halleri çok tatlıydı.
Zümrüt sağıma oturdu. Sara,Çınar ve Umut karşımızdaki koltuğa oturdular. "Siz barıştınız mı?" Dedi hemen yanımda oturan Zümrüt. "Pek belli olmuyor mu? Delilleri ile karşımızda oturuyorlar."Dedi Umut.
"Sus lan senin dilin pek bir uzamış sanki?"Dedim.
"Ama komutanım."Dedi.
"Hiç çocuğa kızma kırmızı dudaklarını gördük." Dedi Çınar.
"Girmeseydiniz barışa bilirdik." Dedim
"Çüş ebenin ebesini-" Küfrünü yarıda kesti. Çünkü yanımızda hamile olan Zümrüt vardı.
"Bundan sonrası yatakta biterdi lan ne barışı diyorsun." Çınar'a ters bir bakış attım.
"Tamam ya kapatın konuyu zaten utanıyorum." Dedi Asel'e hep birlikte kahkaha attık. Kolumun altına alıp saçına bir öpücük kondurdum. Gözüm birden sağımda oturan Zümrüt'e kaydı. Dolu gözlerle dudaklarında buruk bir tebessümle bakıyordu.
Asel'i bırakıp ona sıkıca sarıldım. "Sorun yok hamilelikten bütün bu hallerim." Dedi ağlamaklı çıkan sesiyle."Özür dilerim." Dedim. Demedi bir şey sadece sarıldı.
Sarılmamıza Alphan albayın içeri girmesi oldu. Zümrüt'le hepimiz ayağa kalktık. Alphan albay "oturun çocuklar." Dedi biz otururken Zümrüt Alphan albaya gidip sıkıca sarıldı. Hepimizi bakışları onlardaydı. Alphan albay Zümrüt'e Sara'ya ve Tura'ya baba olmuştu. Tura'nın ölümüyle ve ardından Anka'nın ölümü onuda derinden etkilemişti.
"Nasılsın kızım?" Dedi kollarından ayrıldı Zümrüt. "Ne kadar iyi olabilirsem o kadar iyiyim baba." Dedi saçlarına dudaklarını bastırdı. Diyecek bir şey bulamadı. Alphan albay. Zümrüt yanıma gelip oturdu. Alphan albay masanın başında durdu. Sırayla hepimize baktı.
En son gözlerini benim ve Zümrüt'ün üzerinde durdurdu. Derin bir nefes aldı. "Biliyorsunuz burası Anka'ya ait ben sadece geçici olarak burdayım. Benim emekliliğim geldiği için burdan ve görevimden ayrılıyorum. Biraz sakin bir hayat yaşamak istiyorum."Dedi Zümrüt'e baktı."kızlarım ve torunumla." Dedi Sara'yı da söyleyerek.
"Buranın başına normal şartlarda Zümrüt'ün geçmesi gerekiyor. Anka'nın eşi olarak ve vasisi olduğu için ama hamile olduğu için bir süre daha buraya geçmesini istemiyorum. Yorulup kendini heba etmeni görmek istemiyorum. Onun için buranın başına Zümrüt'ün yerine daha deneyimli olduğu için Aslan'ı geçirmek istiyorum." Çınar'a dönüp baktı. "Biliyorum bu görevi sana vermem gerekiyordu. Ama Aslan Anka'dan sonra en deneyimli kişi seni yok saymak istemiyorum. İznin varsa Aslan geçsin." Dedi. Çınar hiç bir alınganlık göstermeden "Sen nasıl uygun gördüysen o uygundur. Benim için her hangi bir sıkıntı yok. Hatta size teşekkür ederim bu yükü bana yüklemediğiniz için. Bence de Aslan burayı en iyi şekilde yönetecektir. Her hangi bir sorunu olursa yanında olurum." Dedi
Minnettarla baktım ona. "Hayırlı olsun o zaman KaraAslan." Dedi " timinle görüş seninle buraya gelmek isteyen olursa gelebilirler. Zaten Umut burda." Başımı salladım. "Teşekkür ederim albayım." Dedim. "Çıkabilirsiniz çocuklar." Hep birlikte ayağa kalkıp odadan çıktık.
Zümrüt, Sara ve Çınar önce Tura'nın mezarına gideceklerini ordan da eve geceklerini söyleyip ayrıldılar. Umutta bir işi olduğunu söyledi. Ben ve Asel kalmıştık.
"Yemek yemeğe gidelim mi?" Diye sordum.
"Olur." Dedi. Elini tutup birlikte arabaya binip yemek yemek için restoranta yol aldım.
*****
ZÜMRÜT
Zümrüdüanka dan ayrıldıktan sonra önce Tura'nın mezarına gitmiştim. Benimle birlikte Sara ve Çınar'da gelmişti. Daha sonra ben eve geçerken onlarda kendi evlerine gitmişlerdi.
Hilal anne bir tencere dolu sardığı yaprak sarmasını dolu bir tabakla bitirmiştim. Ama canım bebeğime fazla geldiği için hepsini tekrar çıkarmak zorunda kalmıştım. Sonra sıcak bir duş alıp üzerime rahat bir pijama takımı gitmiştim. Hilal anne bir bardak ılık süt getirip içmemi istemişti.
Sütü içip her gün yaptığım gibi kamerayı ayarlayıp karşına geçtim.
"Merhaba küçük mucizem. Seni bugün de çok seviyorum. Gün geçtikçe içimde büyüyorsun ve varlığını hissettiriyorsun." Elimi yeni çıkan karnıma koydum. Kıkırdadım.
"Sana bugün babanı anlatacağım. Senin baban bambaşka bir adamdı. Biliyormusun ben ve baban çok küçükken bir yetimhanede tanıştık. Evet bebebeğim bir yetimhanede çünkü senin annen yetimhanede büyüdü. Küçük yaşta anneanneni ve dedeni kaybettim. Kimsem olmadığı için beni devlet kendi himayesinin altına aldı.
Yetimhaneye bazen birileri gelirdi ellerinde hediyeler olurdu. Bizimle oyunlar oynar kitaplar okurlardı. İşte yine öyle bir günde babanı gördüm. O ela gözlerine o zaman vurulmuşum da haberim yokmuş." Sesim titredi. Ağlamak istemiyordum.
"Baban bana o gün bir misket verdi. Onu saklamamı istedi. Alıp sakladım ve hala bende baban da benim gibi saklamış." Ayağa kalktım komidinin çekmecesini açıp iki misketi alıp geldim. Avucumu açıp kameraya doğru yaklaştırdım.
"Bak işte bunlar bizim uğur misketlerimiz yıllar geçti aradan ben babanı o günden sonra görmedim.
Taki bir görev sırasında onu görünce ama ben onu tanımadım. Baban beni tanımış öyle dedi yani. Sonra ben Sara teyzen ve Tura dayın onun olduğu yere gelip göreve başladık. İşte o zaman baban bana söyledi. Aramızda kalsın ben babanı ilk gördüğümde aşık olmuştum." Dedim sır verir gibi konuştum ardında güldüm.
"Her neyse biz babanla sevgili olduk. Ömründe görebileceğin en güzel seven adamdı senin baban. Ela gözleri gür uzun kıvrık kirpikleri vardı. Siyah saçları hafif kemerli ama güzel bir burnu ve yüz hatları vardı. Helede benim öpmekten sevmekten bıkmadığım çenesindeki çukuru işte orası benim yuvamdı."ağlamayacağım dedim ama bu lanet olası hormonlar yüzünden ağlayıp duruyorum.
"1.90 boyu kaslı bir vücudu vardı. Göğsünde bir Anka kuşu var.Acaba doğunca kime benzersin bence babana benze onun gibi yakışıklı bir oğlan çocuğu olmanı çok isterim. Ama baban bir kızı olmasını istiyordu. Benim gibi olmasını istiyormuş. Sen yinede baban gibi ol.
Her insan güzel sevmez senin baban beni dünyanın en mutlu kadını yapıyordu. Bir severdi ki beni sevişine aşık olurdum. Her bir sözü bir yemin gibiydi. Kıyamazdı bana saçlarımı saatlerce okşayıp tarandı. Örmeyi bilmezdi ama örmek için çabalardı sıkılmadan." O an gözümün önüne geldi.
"Anka daha ne kadar saçımı kurutmayı düşünüyorsun?" Elleri nemli saçlarımın içinde gezip duruyordu. Onlarla aşk yaşıyordu. "Zümrüt'üm her bir saç teline tek tek ilgilenmek öpüp koklamak istiyorum. O yüzden rahat otur benim ve saçının arasına girme güzel karım." Saçlarıma dudaklarını bastırdı.
Kıkırdadım. "Ölürüm sana be kocam."
"Ölme benimle yaşa." Dedi bu defa rolleri değiştirmiştik. Makineyi kapattı. Tam bitti derken bu defa saçımı üçe ayırdı. "Kocam napıyorsun?" Dedim.
"Örmeye çalışıyorum güzel karım. Uslu dur demekten yoruldum." Dedi. Aradan ne kadar geçti bilmiyorum. Artık uykum gelmişti. "Kocam çok uykum geldi. Sen saçlarımla ilgilenirken uykumu getirdin." Dedim. "Şu komidindeki lastiği uzat bitti güzelim sonra uyuturum ben seni." Lastiği alıp ona uzattım. Elimden almadan önce parmaklarımı öptü. Elimden aldı ve saçımın ucuna taktı.
Yataktan kalkıp aynadan baktım değişik bir şekilde örmüştü. Hoşuma gitmişti. "Kocam eline sağlık çok beğendim." Tekrar yatağa geçtim yorganı benim için açtı önce o girdi. Kolunu açıp yanına kollarının arasına girdim."Güzel olmadığının farkındayım ama kızımın saçını örebilmem için senin üzerinde pratik yapmalıyım." Dedi saçlarımdan öptü. "Daha olmayan kızımı kıskanma sebebim oldun." Dedim göğsü kalkıp indi seslice güldü. "Kızınıda kıskanmasın be güzelim." Gülüşü devam ediyordu.
"Sen böyle beni ikinci plana at bak nasılda kıskanıyorum." Dedim üzerime eğilip "Sen her zaman benim önceliğim olacaksın." Dudaklarımı öptü.
O anıdan çıktım. "İşte senin babam böyle güzel bir adamdı. Seni ve babanı çok seviyorum güzel yavrum." Dedim ve kamerayı kapattım.
Dolaptan aldığım kazağı kollarımın arasına alıp yatağa girdim. Kokusunu çekerek eksik yanımla gözlerimi kapattım. "Her nerede isen iyi ol. Bizi bulacağına inanıyorum. Seni seviyorum ela gözlü kocam." Dedim kendimi uykunun kollarına bıraktım.
Evetttt. Bir bölümün daha sonuna geldik.
Evet Zümrüt zor günler geçiriyor ama umudumuzu kaybetmiyoruz.
Asel ve KaraAslan sonunda barıştı.
Peki basılmaları.
Yeni bölümde görüşünce kadar Allah'a emanet olun.
Seviliyorsunuz. Oy ve yorum yapan parmaklarınız dert görmesin.
Okur Yorumları | Yorum Ekle |