Merhabalar size yeni bölümle geldim.
Okuyup yorumlarda buluşalım.
Final sahnesinde düşüncelerinizi merak ediyorum.
Yıldızlarınızı eksik etmeyip, emeğimin hakkını verirseniz sevinirim.
Hatalarım var ise affola.
Keyifli okumalar.
Selami Şahin /özledim her şeyini
ÖZLEM VE KAVUŞMA
Hamileliğin 6. Ayı
Özlemek öyle bir duygu ki canını en derinden yaralayabiliyor. Kokusunu, sesini, tenini özlemek aldığın her nefeste ciğerlerine batması demek. Günler geçip giderken özlem bir o kadar artıyor ve can yakıyordu.
Böyle zamanlarda en çok annemi özlüyorum. Onun dizinde uzanıp saçlarımı okşamasını o güzel sesiyle söylediği ninnilerini duymayı çok özledim. Çok az hatırladığım her gece uyumadan söylediğim balkanca şarkıyı söylemeye başladım.
"Jovano, Jovanke
Kraj Vardarot sediš, mori
Vardar’ın kıyısında bi yerde oturuyorsun canım
Belo platno beliš
Beyaz keteni ağartıyorsun
Se´ nagore gledaš, dušo
Yükseklere dalmış bakıyorsun
Srdce moe Jovano
canım benim jovano
Jovano, Jovanke
Ja se tebe čekam, mori
Oysa ben seni bekliyorum
Doma da si dojdeš
Yuvana(evine) gelmeni bekliyorum
A ty ne dovagljaš, dušo
Ama gelmiyorsun sen
Srdce moe, Jovano
Canım benim jovano
Jovano, Jovanke
Tvojata majka, mori
Senin anneciğin canım
Tebe ne te pušta
Bir türlü izin vermiyor
Pri mene da dojdeš, dušo
Yanıma gelme diye hayatım
Srdce moe, Jovano
Canım benim jovano"
Söyleyerek büyümüş olan karnımı okşadım. "Annem,güzel bebeğim." Dedim anında karşılık vererek tekme attı. Dördüncü ayda hareket etmeye başladığından beri onunla konuşuyor,oda sanki cevap olarak hareket ediyordu. İlk kıpırdadığında hüngür hüngür ağlamıştım.
O an ki duyguyu tarif bile edemezdim. İçimde bir can vardı. Her gün büyüyor ve hareket ediyordu. "Anneni yalnız bırakmadığın için seni bana bağışlayan rabbime şükürler olsun." Bir tekme daha attı. Kıkırdadım bu duygu çok güzeldi. Düşünsenize içinize bir mucizeyi büyütüyorsunuz. Ona bir şey olacak korkusuyla yaşıyorsunuz. Rahmime ilk düştüğü an onunla büyük bir bağ kurmuştum.
Anka'dan sonra tek tutunduğum dal mucizemiz olmuştu. Anne iç güdüsüyle onu her şeyden korumak istiyordum. Altıncı aya girmiştim. Artık hareketlerim gittikçe yavaşlıyor daha dikkatli oluyordum.
Bugün tam tamına Anka'sız 135 gün oldu. Bebeğimi öğrendiğimde bir buçuk aylık hamileydim. Ve Anka'ya bile söylemeye fırsatım olmamıştı. Tura'yı kaybedince oda herkes gibi öğrenmişti. En çok bu zoruma gidiyor. Varlığını öğrendiği bebeğini ve beni göremeden bizden alıp götürmüşlerdi.
Varlığını yine tekmeyle hissettiren bebeğime yani karnıma baktım. Yatakta sırtımı başlığa dayamış, ayaklarımın altına yastık koyup uzanmıştım. Kamerayı tam karşıma koymuştum. Her günümü kaydediyordum. Olurda bir gün Anka'ya sevdiğim gelirse bizden ayrı geçirdiği her günü eksik hissetmesin diye çekiyordum.
Ne olursa olsun ondan umudumu kesmedim. Kesmeyede niyetim yoktu, içimde bir his hep onun yaşadığını söylüyordu.
"Merhabalar mucizem bugün tam tamına 28 haftalık oldun. Kocaman bir karnım var senin sayende. Çok kilo almadım sadece şişkin bir göbeğim var. Ben bundan çok mutluyum biliyormusun? Çünkü sen büyüyorsun ve varlığını hissettiriyorsun. Annen seni çok seviyor inanıyorum baban benden bile çok seviyor seni." Bu hamileliğin en sevmediğim yönü beni çok duygusal birine çevirmesi oldu.
"Ah o yakışıklı babanı çok özledim biliyormusun. Ben kocamı diğer yarımı çok özledim. Onun yokluğu beni çok eksik hissettiriyor, baban benim her şeyim sende öyle." Bir tekme daha atan bebeğim gülümsememe neden oldu. "Sende seviyorsun dimi babanı anlatmamı. Sana gece gündüz anlatsam doymam ki çünkü eşsiz bir baban var." Üzerimdeki askılı şort takımın üst kısmını göğsüme kadar yukarı çektim. Göbeğimi ortaya çıkardım.
"Anka bak bu bizim bebeğimiz, bizim mucizemiz. Cinsiyetini öğrenmedim, öğrenmek istemedim sen yanımda olmadığın için öğrenmek istemiyorum. İlk kalp atışını sensiz duyduğumda hem mutlu oldum. Hem çok üzüldüm. O anı bir daha sensiz yaşamak istemedim. Seninle öğrenmek istiyorum. Doğuma kadar öğrenmeye de niyetim yok." Yine gözümden bir damla yaş aktı.
Elimi göbeğime koydum birkez daha "biz seni çok özledik kocam. Ne olur bize geri dön. Sensiz tek başıma doğuma gitmek istemiyorum. Her neredeysen bul gel bize benim ve bebeğimin sana ihtiyacımız var. Seni seviyorum ela gözlü canımın canı."
Gözümden yaşlar sel olup aktı. Ağlaya ağlaya doğrulup yavaşça kalktım. Zorlandıkça daha çok ağlamaya başladım. Güçlükle kamerayı kapattım. Banyoya doğru gittim. Elimi yüzümü yıkadım. Tekrar odaya geçtim yatağa değil odadaki kocaman cam pencerenin önüne geçtim. Baharın son günleri olduğu için havalar ısınmış yaza merhaba demeye niyetleniyordu.
Camı açıp gecenin serin havasının içeri sızmasına izin verdim. Gökyüzünde parlak yıldızlar ve dolunay geceye göz kırpıyordu. Derin nefes alıp biraz öylece sadece gökyüzüne baktım. Kapımın çalması ile yönümü kapıya çevirip içeriye giren tatlı görümceme baktım. "Yengem abimin canları annem bu sütü içmen için gönderdi." Deyip yanıma geldi.
Her akşam Hilal anne aksatmadan içmem için sütü ısıtıp içirirdi. Ona bu konuda minnettarım hamileliğimin bütün huysuzluğumu çekiyordu. Bir kere bile of dediğini duymadım. Sanki bebeğiymişim gibi benimle ilgileniyordu.
"Teşekkür ederim güzelim. Annem nerde ?" Elindeki sütü alıp yatağımın yanındaki komidine bıraktım. Yanıma gelip oturmam için yardım eden Bade konuşmaya başladı."Sen seviyorsun diye oturmuş sarma sarıyor onun için sütünü getirmek bana nasip oldu." Yatağa oturdum sırtımı yatak başlığına yasladım bir yastık alıp belimin arkasına koydu. Sütümü elime verip ayak ucuma oturdu.
"Onada hep zahmet veriyorum. Benim yüzümden çok yoruluyor." Sütümden bir yudum içtim. "Yengem benim annem bunları mutluluktan yapıyor sen yemek yiyince oda çok mutlu oluyor. Zahmette vermiyorsun torunu istiyor diye yapıyor." Dedi. Güldüm.
"Hemen pabucumuzu dama attı. Bütün ilgiyi şimdiden üzerine çekti küçük tavşan." Karnıma bir öpücük kondurmayı da ihmal etmedi. "Bebeğime tavşan deme halası." Gülüp karnıma yaklaştı."O halasının minik tavşanı dimi halacım annen aramıza giriyor bak." Beni bebeğime şikayet ediyordu.
"Sen dinleme halanı kapat kulaklarını bebeğim." Dedim sütümden büyük bir yudum daha içtim."Ya yenge niye giriyorsun sen bizim aramıza dimi tavşanım. Sen bir doğ bak halan seninle nasıl ilgileniyor bütün vukuatları birlikte yapacağız." Diyen Bade'ye baktım.
"Bade bebeğimden uzak dur. Git kendine başka vukuat arkadaşı bul bebeğimi kendi kötü amellerine alet etme." Yalancı bir tehditle ona baktım. Kahkaha attı. Bende güldüm.
"Güzel yengem benim seni çok seviyorum. Abimin en güzel emanetleri." Deyip önce karnıma bir öpücük kondurdu. Sonrada yanaklarıma sulu bir öpücük kondurdu. "Bizde seni seviyoruz güzelim." Yataktan çıkıp ayağa kalktı. Sütümü bitirip bardağımı aldı. "Ben çıkıyorum yenge varmı bir isteğin." Dedi. "Yok güzelim bir şey olursa haber ederim. Gözlerim kapanıyor zaten uyuyacağım." Dedim.
"İyi geceler yengem ve halasının küçük tavşanı." "İyi geceler güzelim." Dedim. Işığı kapatıp odadan çıktı. Kendime rahat bir konum ayarlayıp bacak arama yastığı koydum. Baş ucumdaki ışığı açık bıraktım. Anka'nın tişörtüne sıktığım parfümünü koklayarak kendimi uykunun kollarına bıraktım.
******
Sara
"Çınar sana sesleniyorum duymuyormusun beni?" Diye bağırdım. Onun evinde olduğumuz için mutfakta çoğu şeyin yerini bilmiyorum. Film gecesi yapacaktık. Aldığımız atıştırmalıkları kaplara koyuyordum. Onları içeriye taşımak için yardıma çağırdım. Daha doğrusu çağırıyordum. Duymadığı için bağırmak zorunda kalmıştım.
Mutfak kapısından bana baktı. "Ne oldu yavrum niye bağırıyorsun?" Gözlerimi devirdim. "Kaç defa seslendim duymadın en son bağırmak zorunda kaldım. Şimdi yardım et şunları içeri taşıyalım." Dedim sert bir sesle. Komut almış gibi hemen yanıma gelip masada duran tabakları aldı. "Ödümü kopardın bebeğim bir şey oldu sandım." Dudaklarıma bir öpücük kondurup hiç bir şey olmamış gibi rahat bir şekilde içeri girdi.
Ardından bir şaşkın ben bırakarak. Başımı iki yana sallayarak elime bir şarap ve iki kadeh alıp peşinden içeri girdim. Siyah köşe koltuğunun önündeki küçük masaya elimdekileri bıraktım. Çınar'da meyve ve çerez tabağını koymuş filmi seçip köşe kenarına uzanmış kollarını bana açmış bir şekilde bekliyordu.
"Kollarım seni bekliyor ömrüm." Dedi. Hiç bekletmeden kendimi kollarının arasına bıraktım. Bir elini belime koydu diğerini boynumun altından sokup iyice kendine çekti. Dudaklarıma başımı döndürecek şekilde bir öpücük kondurdu.
Geri çekilip "Ne izliyoruz?" Dedim.
"CASABLANCA izledin mi?" Başımı hayır anlamda salladım.
"Sen daha önce izledin mi?"
"Hayır bebeğim seninle ilk kez izliyorum."
Filmi açıp izlemeye başladık.
Filmin konusu:
"Nazilerin bütün Avrupa’yı kasıp kavurduğu sıralarda, Amerika vizesi alabilmek için göçmenlerin toplandığı Fas’ın Casablanca şehrinde geçiyor. Tüm Avrupa kıyımdan geçmiştir neredeyse. ABD’ye ulaşmak isteyenlerin savaşta taraf tutmayan Portekiz’in başkenti Lizbon’a geçmesi gerekirdi. Lizbon’a giden yol ise Fas’ın başkenti Casablanka’dan geçiyordu. Filmin açılış sahnesinde anlatıcı konuya şu şekilde giriyordu."
O arada Çınar'ın elleri hiç rahat durmuyordu. Elleri tüm vücudumu keşfe çıkıyordu." Çınar uslu dur ya dikkatimi dağıtıyorsun." Dedim kime diyorum ki eli bu defa sol göğsümün üzerinde geziniyordu. "İzle yavrum uslu uslu duruyorum işte." Şaka gibiydi bu adam."Bu mu uslu uslu durman." Elini göğsümden çektim. Bundan memnun olmayan Çınar el mecbur yönünü tekrar ekrana çevirdi.
“İkinci Dünya Savaşı’nın başlamasıyla, tutsak Avrupa’daki birçok göz umutla, çaresizlikle özgür Amerika’ya yönetiyordu. Lizbon önemli bir kalkış noktası olmuştu.Ama herkes doğrudan Lizbon’a gidemediği için uzun ve dolambaçlı bir mülteci rotası çıktı. Paris’ten Marsilya’ya, oradan Akdeniz’i aşıp (Cezayir) Oran’a, oradan da Afrika kıyısı boyunca tren veya otomobille ya da yürüyerek Fransa’nın yönetimindeki Fas’ın Kazablanka şehrine doğru bir yolculuktu."
Filmin ilerleyen bölümün de ikimiz için birer kadeh şarap doldurmuş keyifle hem içip hem izliyorduk.
“Kimse için kendimi tehlikeye atmam. Ben, beni ilgilendiren tek konuyum.” diyen, hiçbir ideali olmayan Rick’in, “Rick’s Cafe American” adlı gece kulübü, özgürlüğe kaçış rotasında her türden insanın bir araya geldiği bir mekândır: Nazi subayları, kumarbazlar, seyyahlar, kaçak vize – kaçak pasaport arayanlar ve satanlar, direnişçiler, casuslar ve eski aşklar… Rick’in, Almanların Paris’i işgali sırasında tanıyıp âşık olduğu fakat sonradan kendisini terk eden Ilsa, bir direniş örgütünün lideri olan kocası Victor Laszlo ile birlikte Casablanca’ya gelir. Onlar da Nazilerden kaçıp Lizbon’a geçmenin yollarını aramaktadır.
Rick’in elinde bir vakit Almanlar tarafından öldürülen bir tanıdığının verdiği iki vize vardır. Ilsa’yı bir türlü affedemeyen fakat onu hâlâ seven Rick, önceleri yardım etmek istemez. Ilsa, Rick’i Paris’te neden terk ettiğini açıkladıktan sonra Rick fikrini değiştirir. Âşık olduğu kadını savaştan uzaklaştırmak için Gestapo şefi Strasser’i öldürür. Havaalanındaki o unutulmaz veda sahnesinden sonra Ilsa ve kocasını taşıyan uçak bulutlar arasında kaybolur."
Filmi izlemek işeyen olursa (Casablanca ) yazıp izleyebilir.
Film bitince gözlerim uykuya yenik düşmek üzereydi. Film boyunca Çınar asla uslu durmamıştı. "Yavrum uyudun mu?" Diye beni kontrol etti. "Uykum geldi Çınar bırak uyuyayım." Dedim sanki ona kurşun sıkmışım gibi acı bir şekilde baktı.
Eli yeniden vücudumda gezmeye başladı.
" Uyumayı unut." Dedi ve beni ani bir şekilde kucağına aldı. Dudaklarımdan tiz bir çığlık koptu. Ellerimi boynuna sardım. "Çınar ne yapıyorsun kalbime indiriyordun.?" Diye çıkıştım. "Saram güzelim bu koltukta uyumayı düşünmüyordun her halde." Dedi benimle birlikte salondan çıkıp koridorda soldaki kapının önünde durdu. "Sarışın kollarım dolu kapıyı açarmısın?" Ellerimi kapı kulpuna koyup aşağı indirdim. Ayağıyla kapıyı itip bizi içeri soktu.
İçerde kocaman bir yatak vardı. Gri ve krem renklerinde olan oda çok şık duruyordu. Odada iki tane kapı daha vardı. Birinin banyo ve diğerinin giyinme odası olduğunu bilgim için etrafı incelemeyi bıraktım. Çoğu geceler o bende kalıyordu yada ben onda. Ama artık onunla yaşama kararı almıştık.
Tura ve Zümrüt olmayınca tek başıma o evde kalmama izin vermiyordu. Bugün itibari ile artık onunla yaşayacaktım. Beni dikkatli bir şekilde yatağa bıraktı. Ama üzerimden çekilmedi. Hatta rahat bir pozisyon alarak beni yatak ve kendi arasında sıkıştırdı. "Uykun açılmıştır diye düşünüyorum." Dedi yüzüme gelen saçları kulağımın arkasına sıkıştırdı.
Başımı hayır anlamda salladım."hala uykum var. Sende geç yanıma uyuyalım." Dedim derdinin ne olduğunu bildiğim için kıvrandırmaya niyetliydim. "Uykunun açılması için bir çok uygulama şeklim var ama." Dedi yüzünü yüzüme yaklaştırdı. Dirseklerini başımın yanına yerleştirdi.
"Ne gibi?" Dedim bütün ağırlığı bir koluna vererek diğer elini açıkta olan belime koyup yavaşça okşamaya başladı.
"Bizzat göstermeyi tercih ederim." Dedi eli belimden karnıma ve göğüslerime doğru yol aldı. Sağ göğsümü iç çamaşırımın üzerinden sıktı. Dudaklarımdan bir inilti çıktı. Arzu dolu bakışları yüzümde geziniyordu.
Adi bir gülümseme yerleştirdi dudaklarına "uykunu açtığımı düşünüyorum." Dedi cevabımı beklemeden dudaklarıma kapandı. Hoyratça öpmeye başladı. Uykum tamamen kaçmıştı. Ona anında karşılık verdim. Kollarımı boynuna koyup kendime doğru çektim.
Bu hareketimle güldüğünü hissettim. İki bacağımın arasına yerleşip kendini bana bastırdı. Bacak aramdaki sızı gittikçe daha çok hissettirmeye başladı. Dudakları boynuma ilerledi, önce öptü sonra dil darbesiyle ıslatıp dişlerini boynuma geçirdi. "Çınar." Dedim adını inlemem hoşuna gitmişti.
Üzerimden doğrulup beni de kendiyle oturur hale getirip üzerimdeki askılı crop'u tek hamleyle çıkardı. Straplez beyaz sütyen ile karşısında durdum. Koyu kahve gözleri daha da koyulaşmış bir şekilde bana bakıyordu. Sol göğsüme bir öpücük kondurdu. Elini belime atıp sütyenin kopçasını açıp göğüslerimi özgür bıraktı. "Sara'm ölürüm kızım sana." Ellerimi boynuna sarıp öpmeye başladım.
İlk hamle bu defa benden gelmişti. Benimle birlikte yatağa doğru eğildi. Sırtımı soğuk yatakla buluşturdu. Elleri göğüslerimi buldu. Okşayıp sıkmaya başladı. Bütün inlemelerimi dudaklarına hapsediyordu.
Ellerimi üstündeki tişörtün eteklerine koyup üstünden çıkardım. Böylelikle bir birimizden ayrıldık. Ben onun kaslı temiz vücudunu süzerken oda beni süzüyordu.
"Yavrum çok güzelsin." Dedi İki göğsümlede ilgilenip sevip öpüyordu.
"Çınar." Diye bağırdım. Sadistçe gülüp aynı hareketine devam etti. İki göğsümlede iyice ilgilenip aşağılara doğru indi. İçimde patlak veren duyguyla bundan haz almaya başladım. İkimizin üstünde hiç bir şey kalmayana kadar soydu.
Hazır olduğumu anladığı vakit birbirimize karıştık. Renklerimiz birleşip bir tablonun en güzel eserini ortaya çıkardı. Her bir darbede daha çok bir birimize karıştık. Bir süre sonra darbeler hızlandı. Ve bir boşluğa düştük. Nefes nefese bir birimizde soluklandık.
Beni kollarının arasına alıp sıkıca sarıldı. Terlemiş ıslak bedenlerimiz bir birine yapıştı. O kadar yorulmuştumki gözlerimi kapattım. "Sara'm güzel sevgilim uyuma duş alalım." Dedi "ya Allah aşkına senin benim uykumla ne sorunun var bırak uyuyayım." Dedim. Kahkaha atıp beni kucağına alıp banyoya götürdü.
"Bende seni çok seviyorum sarışın." Duşa kabinin içine koyup suyu ayarladı. Önce beni daha sonra kendini yıkayıp çıktık banyodan üzerime saten geceliği geçirip yatağa girdim. Oda sadece bir şort giyinip girdi yatağa beni göğsüne yatırdı. "Artık rahat rahat uyuyabilirsin yavrum." Dedi saçlarıma bir öpücük kondurdu.
"İyi geceler sevdiğim."Dedim
"İyi geceler sevgilim."Dedi.
Kendimi sevdiğim adamın kollarında uykuya bıraktım.
*****
Zümrüt
Gözlerimi yavaşça açtım. Güneşin tüm ışınları perdenin arkasından yüzüme vuruyordu. Gözlerimi solumda duran çerçeveye çevirdim. Evlilik teklifi ettiği zamandan çektiğimiz resim vardı. Beni kollarının arasına alıp yanağıma kondurduğu öpücükle benim yüzümde kocaman gülümseme vardı.
Gözlerimin içi gülüyordu. "Sensiz bir güne daha uyandım nefesim." Dedim. "Sensizlik çok zor senin kollarında uyanmamak, nefesini boynumda hissetmemek beni eksik bırakıyor." Yavaşça doğruldum. Elimi karnıma koydum. Hissetmiş gibi sol tarafıma bir tekme geçirdi. "Sanada günaydın bebeğim. Bu hareketlilikle ilerde topçu olup çıkarsın başıma." Mucizemle sabah sohbetimizde başlamış oldu. Sol tarafıma bir tane daha geçirdi.
"Bebeğim annene niye vuruyorsun? Sabah sabah pek hareketlisin. Bu hareketliliğin sebebi nedir?" Bu defaki biraz daha sert olunca dudaklarımdan bir inleme çıktı. "Annem bu acıttı ama." Dedim yataktan önce ayaklarımı sarkıttım. Kendimi öne doğru ittim yataktan destek alarak ayağa kalktım.
Banyoya girip işlerimi halledip çıktım. Giyinme odasına geçip salaş siyah kısa kollu diz altında biten kalp yaka detaylı siyah elbiseyi giyinip,ayağıma düz taban rahat bir terlik giydim. Açık bıraktığım saçlarıma siyah bir taç takip odadan çıktım.
Merdivenlerden dikkatlice aşağıya indim. Merdivenleri bitirip mutfağa geçeceğim sırada kapıda Hilal anneyle karşılaştım. Elinde bir tabak börek vardı. Tabağı görmemle bütün odağım ıspanaklı böreğe kaydı. "Sanada günaydın kızım."Diyen Hilal anne gülümseyerek bana bakıyordu.
"Kusura bakma anne böreği görünce bütün odağım oraya kaydı. Çok güzel görünüyor. Bu arada günaydın." Dedim mahçup sesimle elini uzatıp yanağımı okşadı. "Ne kusuru yavrum hadi gel sofra hazır. Birazdan çocuklarda gelecek." Dedi.
Birlikte bahçeye kurulan sofraya geçtik. "Kim geliyor anne?" Dedim haberim yoktu kimin geleceğinden. "Sara, Çınar, Asel, Aslan ve Umut gelecek. Sabah aradılar bende kahvaltıya gelin dedim." Sandalyeyi çekip oturdum. "İyi yapmışsın anne ama kendini yine yormuşsun." Dedim.
Böreği masaya koydu. Bir parça alıp tabağıma uzattı. Elime alıp ısırdım. Yanıma gelip yanağıma bir öpücük kondurdu. "Afiyet olsun kuzum. Sen bir şeyler atıştır onlar gelene kadar." Dedi.
Tekrar içeri geçti. Elinde bu defa kızartma ve acılı ezme vardı. Gözüm bu defa acılı ezmeye kaydı. "Bebeğim zaten midem ekşiyip duruyor. Acı yiyemeyiz." Dedim ama canımda çok istiyordu. Zil sesini duyunca Hilal anne kapıyı açmaya gitti. Bir kaç dakika sonra tüm ekip bahçeye gelmişti. "Hoş geldiniz." Dedim.
"Hoş bulduk." Dediler hep bir ağızdan. Onlar yavaştan masaya geçip oturdular. Sara yanıma gelip arkadan sarıldı boynuma yanağıma bir öpücük kondurdu. "Nasılmış benim kraliçem." Dedi.
"İyiyim sarışın. Sen nasılsın?" Dedim
"Bende iyiyim kraliçem teyzem sen nasılsın? " Dedi elini şişmiş göbeğime koydu. "Bugün çok hareketli teyzesi sanki top koşturuyor içerde." Kahkaha attı.
"Oyyy yerim ben onu bir an önce doğ teyzen seni çok merak ediyor." Dedi.
"Teyzesi otursun kendine çocuk yapsın."Dedim. Benden uzaklaşıp sandalyesine oturdu. "Teyzesi daha evlilik teklifi almadı. Çocukmu yapacağım." Masadan bir "oooo" Sesi yükseldi.
"Damat bey duydunuz." Dedim Çınar'a. "Sarışın teklif etsem kabul edermiydin?" Diye sordu Çınar. "Ettin de kabul mu etmedik?" Dedi Sara. Çınar sessiz kaldı. Yakında bir teklifle gidecek kesin Sara'ya. "Siz nasılsınız ikinci baharını yaşayan aşıklar." Dedim.
"Bir birimizden uzak kaldığımız yılların hasretini gideriyoruz." Dedi Aslan.
"Bir birinizden bir daha ayrılmayın. Hayat kısa her an yakınındakine hasret kalabilirsiniz." Dedim burnumun direği sızladı.
Hilal anne ortama düşen sessizliği bozdu."Hadi çocuklar kahvaltınızı yapın." Dedi. Hamilelikten dolayı sıkça lavaboya gidip geliyordum. Ve yine lavabo ihtiyacı duydum. "Ben bir lavaboya geçeyim." Dedim. "Yardım edeyim Zümrüt." Diyen Sara "Teşekkür ederim ben hallederim. Siz kahvaltınıza devam edin." Dedim ve içeri geçtim.
Lavaboda işlerimi halledip bahçeye gececektim ki kapı çaldı. Ayakta olduğum için "Ben bakarım Bade gelmiştir. Bugün iki dersi vardı." Dedim içeri geçip dış kapıyı açtım.
Karşımda gördüğüm siluetle dona kaldım.
Gözlerimi onun gözüne kitledim. Nefesim kesildi. Kalbim durdu sandım. Gözümden bir damla yaş aktı. "Anka." Dedim sesim bir fısıltıdan ibaretti.
"Geldim Zümrüt'üm."Dedi.
Veee sonunda Anka geldi.
Bir bölümün daha sonuna geldik.
Anka geldi ama bu dört buçuk ayda neredeydi.
Neler geldi başına?
Nasıl kurtuldu hepsini yeni bölümde öğreneceğiz.
Haftaya yeni bölümde görüşmek dileğiyle kalın sağlıcakla.
Okur Yorumları | Yorum Ekle |