Yeni Üyelik
11.
Bölüm

8. Bölüm

@bitterimrjn

 

 

Selam.

Nasılsınız?

Yeni bölümle geldim.

Bölüm hakkında düşüncelerinizi merak ediyorum.

 

Keyifli okumalar sevgili okurlarım🌺❤️

 

 

 

 

 

KADER

 

 

Örtüldü hafızanın örtüsü

Tasalarımın bittiği yerde.

Yükseliyor şimdi perde, perde

"Geri gelen saadet" türküsü.

 

Orhan Veli

 

 

 

Zaman su gibi akıp gidiyor.

Kum saatinin her kum tanesi gibi akıp giden bir ömür. Her geçen saniye hayatımızdan bir şey götürüyor. Yavaşlatmak ne mümkün.

 

 

Zaman ben den her şeyimi çok hızlı aldı. Aldığı gibi güzel şeyler de bahşettiğı oldu. Belki zamansız bir vakitte giden ailem onların yokluğunda sığındığım ve bana bahşedilen kardeşlerim. Saram ve Tura can parçalarım, Alphan albay ikinci babam ve O.

 

Yeniden karşıma çıkması işte bizim kaderimizdi. Bizi ilk bir misketle buluşturan bağ yıllar sonra tekrar bir misketle bağladı.

" Zamansız gelen ayrılıklar, Zamansız gelen mutluluklar."

 

*****

 

 

En son organ mafyası ile görüşeli 2 hafta olmuştu.

Şimdi karşımda duran en karizmatik haliyle bütün heybetiyle Anka bugün gelen arama ile bizi topladığı toplantı odasında nasıl ilerleyeceğimizi anlatıyor.

 

Üzerinde bacaklarını saran siyah kot pantolon aynı renkte siyah dar kesim gömlek ve postallarıyla çok yakışıklı duruyordu. Ona hayranlıkla bakan gözlerim, onun bana dönen bal sarısı ela gözleri benim yeşillerimle buluştu. Bakışmamızı kesen o oldu.

 

"Beklediğimiz haber geldi. Böbrek verecek kişiyi bulmuşlar. Bu gece 2' de ameliyat için hazırlanın dediler."Diyen Anka hepimize tek tek baktı. Toplantı odasında Alphan albay ve yüksek rütbeli iki adam daha vardı. Ben'Tura,Çınar,Asel ve adını yeni öğrendiğim Fırat ve Arda vardı. Onlar Anka'nın ekibinden.

 

Alphan Albay "Tamda istediğimiz gibi. Bu gece hiç bir aksilik istemiyorum. Bu görevide en layıkıyla yapacağınıza inanıyorum." Dedi

Alphan albayın yanında oturan Mehmet amir "Uzun zamandır bu adamları takip ediyoruz. Yerlerini önceden ayarladığımız, Çınar ve Tura öğrenmiş oraya ayrı bir ekip göndereceğiz bütün çocukları dikkatli bir şekilde ordan alacaklar. Sizin ekip ameliyat yapan bölgede olacak uzaktan sizleri takip edeceğiz. Olası bir çatışma çıkarsa müdahale etmek için yardıma geleceğiz."Diyerek konuşmasını tamamladı.

 

Anka başını salladı. "Ben Zümrüt ve Asel içerde olacağız. Çınar ve Tura onlar kapıda onların adamı olarak duracak. Fırat ve Arda üzerimizdeki ses cihazından ve takip cihazından yakın mesafeden takip edecekler. Olaki bir aksilik çıkarsa içerden haberi onlar size verecek." Dedi

 

Alphan albay "çocuklar önceliğiniz kendi canınız olacak. Dikkatli olun, hepinizi eksiksiz burda görmek istiyorum. Hadi akşam için hazırlanın." Dedi hep birlikte ayağa kalktık.Odadan çıktık. Akşam 10'da Anka gelip beni alacaktı. Tura, Çınar ve Asel birlikte çıktılar. Beni Anka eve bırakacaktı. Şimdi onun arabasında birlikte evime doğru yol alıyorduk. Sara daha iyi olduğu için ZÜMRÜDÜANKA' da masa başında çalışacaktı. Aklıma gelen fikirle Anka'ya döndüm.

 

 

"Sana bir kahve borcum vardı. İstersen gel borcumu ödeyeyim." Dedim yüzünü bana çevirdi. Bakışında anlamadığım bir duygu geçti. "Olur bu defa teklife icabet etmek gerekir." Dedi yanaklarımın kızardığını hissediyordum. Hızla arabadan indim.

 

Oda benimle birlikte indi. Apartman kapısını açtım. Önde ben ilerledim hemen arkamdan o geliyordu.. Asansöre bindik. 3. Kat tuşuna bastım. Onunla ilk defa bu kadar dar alanda bulunuyordum. Üstümde anlamdıramadığım bir gerginlik vardı. İkimizde sessizliğe gömülmüştük. Duran asansörden önce ben indim. Çantamdan anahtarı çıkardım. Kapıyı açtım.

 

İçeri geçmesi için kenara çekildim. İlk defa evime geliyordu. Onun gerginliği vardı üzerimde. İçeri geçti. "Ceketini çıkar istersen ."Dedim. Ceketini çıkarıp bana uzattı. Portmantoya astım. Kendimkini de çıkarıp astım.

 

Ona salonu gösterdim. " Geç otur sen ben kahveyi yapıp hemen geliyorum." Dedim gözlerini salonda gezdirdi bir süre sonra "güzel tatlı bir ev" dedi gülümsedim. Anka oturma gurubuna oturdu. Bende mutfağa geçtim. Kahve makinesine kahveyi koydum. Aklıma nasıl içtiğini sormadığım geldi. 'Ah salak kafam sorsana nasıl içiyorsun diye' kendi kendime söylene söylene geri salona geçtim. Anka ayakta bizim çerçeveli resimlerimize bakıyordu.

 

"Kusura bakma kahveni nasıl içersin? Sormayı unuttum." Dedim utanarak sesimi duyunca bana döndü. Dudağının kenarı kıvrıldı. "Sade "dedi. Geri mutfağa döndüm kahveyi hazırladım. Pişen kahveyi iki kupaya doldurdum. İki bardak su ve Sara'nın yaptığı çikolatalı kurabiyeleri de koydum. Tepsiyle birlikte içeri geçtim. Anka hala aynı yerde resimlere bakıyordu.

 

Kahveleri orta sehpaya koydum. Duyduğu sesle bana döndü, yanımdaki koltuğa oturdu. Kahvenin birini ona uzattım diğerini ben aldım. Bir yudum aldıktan sonra Anka "Sara ve Tura ile uzun zamandır birlikte siniz galiba? Diye sordu.

 

 

Başımı salladım. "Evet uzun zamandır birlikteyiz. Altı yaşımda yetiştirme yurdunda kaldığım dönemde tanıştık. O günden beri hep birlikte olduk. Hiç ayrılmadık. Onlar bana arkadaş,kardeş en önemlisi ailem oldular. Onlar için yapamayacağım bir şey yok"dedim.

 

Yüzüne baktım. Merhametle bakıyordu. "Keşke seni o gün ordan çıkarıp yanından hiç ayrılmasaydım. Seni orda bulamamak beni çok üzmüştü. Üstüne babamın ölümü iyice beni bir dipsiz bir kuyuya çekti." Dedi.

 

Sesindeki üzüntüyü net hissediyordum.

"Her şey olacağına varır. O zaman olması gereken olmuştu. Bizi bir misket ile bir birine bağlayan kader yıllar sonra yeniden bir misketle buluşturdu." Dedim

 

"Öyle " dedi bir süre ikimizde konuşmadık. Kahveden bir yudum aldım. Onun bakışları benim üzerimdeydi. Ona tam dönerek aramızdaki mesafe biraz daha azaldı.

 

Bakışlarımı onun yüzünde gezdirdim. Gür siyah saçları, kalemle çizilmiş gibi kaşları, hafif kemerli bir burnu, kalın etli dudakları ve çenesindeki minik çukuru tek tek izledim. Sol kaşının hemen üzerinde derin bir yara izi vardı. Ona çok yakışıyordu. Gözlerinin elası beni benden alıyor o gözlerde kaybolmak istiyorum.

 

Ben ona böyle bakarken oda benim gibi yüzümün her detayını ezberlemek ister gibi bakıyordu. Elindeki kahveyi masaya bıraktı. Aynı benim gibi yönünü bana çevirdi.

 

Sağ elini kaldırdı yüzüme gelen bir kaç saç telini kulağımın arkasına yerleştirdi. Elini çekmeden "Seni bir kere buldum. Bir daha asla bırakmam" dedi. Elini yüzümde gezdirerek biraz daha yaklaştı. Baş parmağı yanağımı önce okşadı ordan alt dudağımın kenarını " Sen ki bana imkansızlıklarla gelen kadın. Sen ki şu yüreğimi çarpıtan kadın." Diyen nefesi yüzüme çarpıyordu. Patlayacak derecede çarpan nabzımı söylediği sözleriyle eridim. Kalbim yerinden çıkacak sandım.

 

Yanaklarımın alev alev yanmasına neden olan yanağımda hissettigim nemli sıcak dudaklarınının verdiği hisle,gözlerimi kapattım. Midem deki kelebekler uçuşuyordu. Yanağımda ki sıcak nefesini hala hissediyor, çillerimi bir bir öpüyor, kokumu içine çekiyordu. Hafifçe uzaklaşan nefesi beni büyük bir boşluğa itti. Gözlerimi açtım. Hala yüzüme çok yakın duruyordu.

 

 

"Sen bana gelen en güzel armağansın. Hayatıma neşe günüme güneş ol." Dedi.

 

Ben ona alık alık baktım.Ne diyeceğimi ne yapacağımı bilmiyor sadece yüzüne bakıyordum. Böyle anı bir anda beklemiyor oluşum yüzümdeki ifadeden belli oluyordu.

 

"Be.. Ben ne diyeceğimi bilemiyorum." Dedim saçmalayacak gözlerimi kaçırdım. Elini çeneme koydu hafifçe başımı kaldırdı. "Sen yanımda ol. Bir şey demene gerek yok. Çünkü bütün sözcükleri gözlerin en güzel şekilde ifade ediyor." Dedi.

 

En güzel gülümsememi ona sundum. Bakışı dudaklarıma kaydı. Benim zaten bakışlarım etli dudaklarındaydı. Hafifçe yaklaştı öpmek için yanıp tutuşan tarafım kendini onun akışına bıraktı.

 

Nefesi dudaklarımda hissedince içimdeki heyecan ve kalbim şaha kalktı. Tam o sırada kapı açılma sesini duydum. Benim gibi oda duymuş olacak ki hemen benden uzaklaştı.

 

Sara'nın sesini duyunca hemen ayağa kalktım. Az önceki yakınlığımızdan dolayı yüzümün kızardığını hissediyordum. Elim ayağım bir birine dolaştı.

 

"Züm evdemisin?" Diye seslenen Sara salona gelmişti.

İçerde beni ve Anka'yı görünce önce şok oldu. Bir benim suratıma bakıyor bir onun 'burda ne işi var?' Gibi bakıyordu. Kendime çeki düzen vererek Sara'nın yanına gittim.

 

"Akşam ki operasyon için erken geldim. Beni Anka bırakınca bir kahve ısmarladım." Diyerek açıklama yaptım. Başını salladı. Anladım. Elini Anka'ya uzattı. "Hoşgeldin. Kusura bakma beklemiyordum. Burda olduğunuzu " dedi. Anka elini sıktı. "Önemli değil zaten bende kalkıyordum." Dedi.

 

Bana döndü "Akşam seni onda alırım" dedi. Kapıya doğru ilerledi. "Tamam Akşam görüşürüz." Dedim ceketini ona uzattım. Kapıdan çıkıp gitti. Bende salona geçtim. Az önce yaşadıklarımın etkisinden çıkamamıştım. Ne zaman bu hale geldiğimizi bilmiyordum. Her şey çok ani olmuştu.

 

Sara yüzünde muzip bir gülümsemeyle bakıyordu. "Ne.. Ne öyle bakıyorsun kızım?" Dedim "Hiiiççç..nasıl bakıyormuşum? Ne oluyor burda yani sen ve Anka?" Diye sordu.

 

"Bir şey olduğu yok ne olacak ki sadece kahve içtik, ne olabilir ki?" Dedim

 

Yüksek sesli bir kahkaha attı. "Yeme beni güzelim ne olduğunu gayette iyi biliyorsun. İlk günden adamı göz hapsinde tutuyordun. Görüyorum ki oda boş değilmiş yani.." dedi

 

"Ne saçmalıyorsun Sara yok öyle bir şey Dedim sana ben odama gidiyorum akşama kadar biraz dinleneyim." diye gittim. Yanından arkamdan "Kaç bakalım Zümrüt hanım kaç nereye kadar." Diye bağırdı.

 

Odama girdim. Ilık bir duş alsam iyi olacak dolaba dogru gittim. Rahat bir kaç parça kıyafet aldım. Banyoya girdim. Duşumu aldım. Yatağıma uzandım akşama daha 4 saat vardı. Biraz uyusam iyi olacaktı.

 

********

 

Yataktan başımı kaldırdım. Saate baktım iki saat uyumuşum. Elimi yüzümü yıkadım. Sara'nın hazırladığı yemeği yedim. Biraz sohbet ettikten sonra üzerimi giydim. Siyah dar bir pantolon, üzerine siyah bir badi giydim. Saçlarımı sıkı bir at kuyruğu yaptım. Hazır olduğumu hissedince deri ceketimi siyah çantamı aldım.

 

O sırada Anka geldiğini bildiren bir mesaj atmıştı. "Sara kuzu ben çıkıyorum. Şans dile bize" Dedim sıkıca sarıldım. "Dikkat edin kendinize sağ salim geri dönün."dedi yüzüme sulu bir öpücük bıraktı.

 

Hızlıca çıktım Anka arabanın önünde duruyor sigarasını içiyordu. Onu görünce midemdeki kelebekler uçuşuyor kendime hakim olamıyordum. Üzerini benim kombimin bir benzeri vardı.'Çok yakışıklı bu adam' diye içimden geçirdim. Derin bir nefes aldım. Yanına vardığımda oda beni fark etti. Önce beni baştan aşağı süzdü. Bunu ne zaman yapsa heyecanlanıyor, vücut ısım değişiyordu.

Sigarasını söndürdü. Ön kapıyı bana açtı. "Çok bekletmedim inşallah " Dedim arabaya geçmeden.

 

"Yok yeni geldim." Dedi arabaya bindim oda şoför koltuğuna geçti. Asel'i evinden alacaktı. "Nasıl hissediyorsun?" Diye sordu.

"Biraz stresliyim bu işi de sağ salim halledelim." Diye cevap verdim.

 

"Bir şey olmayacak her şey istediğimiz gibi ilerliyor. Ve sen benim yanımdan hiç ayrılmayacaksın." Dedi

 

Gergindi onu hissedebiliyorum. Benim için biraz daha gergin olduğunu anlıyorum.

Gerginliği biraz olsun gitsin diye "Tamam senin yanından hiç ayrılmayacağım ama sende kendine dikkat edeceksin." Dedim

 

 

Bir süre ikimizde konuşmadık. İkimizde çok gergin ve stresliydik ilk defa operasyona katılmıyordum. Ama onunla ilk kez katılıyorum bu beni de onuda endişelendiriyordu. Yoldan Asel'i de almıştık. Şimdi bize verilen adrese gelmiştik.

 

 

Elimden sıkıca tutup bize yolu gösteren adamla içeri doğru yürüdük. Küçük bir hastahane gibi duran iki katlı binanın zeminine inmiştik. Benim üzerimde içeriyi gösteren kamara cihazı vardı. Anka ve Asel de kulaklık vardı. Onlar dışarıdaki ekiple haber alış verişi yapıyordu.

 

 

Üç tane ameliyat odası vardı. Hepsinin dolu olduğu belli oluyordu. Sadık bizi bekleme odasında bekliyordu.

 

Anka ile birlikte yanına geçtik. Yüzünde iğrenç bir gülümseme vardı. Etrafta onlarca adamı vardı her köşede bir kaç adamı duruyordu. "Hoşgeldiniz. Hazırmısın ameliyat için. Çok uğraştım, ama en sonunda buldum." Dedi.

"Çok heyecanlıyım bana yeni bir hayat bahşediyorsunuz." Dedim Anka elimi dahada sıktı. Gergin olduğumu hissediyordu.

 

"Hadi o zaman seni hazırlamaları için bekliyorlar." Diye bize yol verdi. Anka "önce bir ameliyathaneyi görebilirmiyiz. Sonuçta önemli bir ameliyat ve nasıl bir ortam olduğunu görmek hakkımız diye düşünüyorum." Dedi.

 

Sadık "Tabiki nasıl isterseniz." Dedi önden o çıktı. Arkasından biz ilerledik. Üzerimize sterline edilmiş kıyafetleri giydirdiler. Birinci ameliyathane kapısını açtı. Camın önünde duruyorduk.

 

Sedyede yatırılmış 16 yaşlarında bir kız yatıyordu. Daha anestezi edilmemiş sadece bekliyordu. Gözleri bir an bize döndü. Gözlerinde yardım çığlığını görebiliyordum. O an içeri girip kızı ordan çıkarmak istedim.

 

Dayanamıyorum o masum göz yaşlarına. Birden elimi sıcak bir el tuttu. Yüzümü ona çevirdim oda en az benim kadar sinirlenmişti. Gözlerinden görebiliyordum.

 

Sadece gözlerini bir kaç kez kırptı. 'Sakin ol.' Diye baktı. Başımı sadece salladım.

Ordan çıktık 2. Ameliyathane daha kötü durumdaydı. Sedyede 10 yaşlarında bir erkek çocuğu yatıyor. Ve başında doktor diye adlandırıldığı şerefsizler vardı. Bu çocuk için ne yazık ki geç kalmıştık. Gözümden bir damla yaş aktı. Küçük cansız bedeni ortadan ayrılmış ve bütün organları çıkarılmıştı. Daha fazla dayanamadım kendimi dışarı attım.

 

Attığım gibide kusmaya başladım.

Hemen yanı başımda duran Anka bir eli belimde bir eli saçlarımı tutuyordu. Gözlerimden yaşlar akmaya devam ediyordu. Anka'ya baktım. "Bu çok kötü bunu nasıl yapabiliyorlar zalimce bu" Dedim. Kısık bir sesle " biliyorum zor ama kendini toplaman lazım. Az kaldı güzelim hepsini geldiği yere gömeceğim." Dedi.

 

Kendimi biraz daha iyi hissettiğim için "iyiyim hadi bitirelim işlerini" Dedim.

 

Son ameliyathaneyi görmemize gerek kalmadan, Anka operasyona başlama işareti verdi. Ve birden her yerde silah sesleri gelmeye başladı.

 

Anka belindeki silahı çıkardı. Bende çıkardım. Sadık etrafındaki adamlara bağırmaya başladı. "Ne oluyor lan burda bu silah sesleri ne?" Diye baktı etrafına oda silahını çıkardı. Bize döndü. Anka "Sadık buraya kadar. Şerefsiz teslim ol."Dedi

 

Sadık ona baktı. "Sen.. sen beni oyuna getirdin. Seni geberteceğim." Diye bağırdı ve silahını Anka'ya doğru çevirdi. Dışarıdan silah sesleri daha çok gelmeye başladı. O sırada Çınar ve Tura göründü. Koridorun sağında Sadık ateş etti onun kurşunu Anka ya gelmeden ben onun omuzuna sıktım. Acı çığlığını duyduğumda Sadık köşeye çekildi. Onunla bizde hemen koridorun yanlarındaki odalardan birilerine saklandık.

 

Karşıdaki odaya Anka geçmişti. Sadık"ın adamları onu bir odaya çekmişlerdi. Gittikçe yakınlaşan silah sesleri ile üzerimize kurşunlar yağmaya başladı. Ben bir hedefi vurdum. Anka köşesinden çıktı. İki silah ile iki hedef vurdu.

 

Çınar "Abi bize de adam bırak hepsini sen vurma. Şova gerek yok." Diye bağırdı.

 

Anka "Çınar çenen çalışacağına silahın çalışsın." Dedi öfkeli sesiyle bir kurşun daha sıktı. Tura bu defa seslendi. "Zümrüt iyimisin?" Dediğinde bir kurşunda ben sıktım. "Tura az kurşun görmedik bebeğim" Dediğim anda Anka'nın sinirli bakışına yakalandım. 'Ne' der gibi baktım.

 

 

Yüzü iyice sinirli bakıyordu. "Oğlum bunlar niye bitmiyor karınca sürüsü gibi biri bitiyor biri geliyor. Oruspu çocukları." Diye bağırdı Tura ona cevabı Çınar verdi. "Kardeşim Şerefsiz çok ne bekliyorsun? Ama hepsini gebertene kadar durmak yok." Dedi.

 

Benim taraf açık hedef olmaya başladı. Kurşun sıkmaya devam ediyor koridoru kontrol ediyordum. O sıra bir kurşun olduğum duvara isabet etti. Kendimi son anda saklayabilmiştim.

 

 

Nefes nefese kalmış, kendimi duvarın arkasına sakladım. Her yerden silah sesleri geliyor, gittikçe daha çok sesler gelmeye başladı.

 

Tam karşımdaki duvarın arkasında Anka duruyor. Elinde iki tane silahla hiç durmadan kurşun yağdırıyor. Bir tanesini bile es geçmiyor, nişancılığı da dövüş konusunda çok iyiydi. Hayran kalmamak elde değildi. Üzerindeki kıyafetlerle ve anlına dökülen bir kaç saç tutamıyla elindeki silahlarıyla çok ilgi çekici ve karizma duruyordu. Bu durumda bile aşırı yakışıklıydı.

 

Yönünü bana çevirdi. Aramızda sadece bir koridor vardı. "Zümrüt açık alandasın. Hemen yanıma gel, seni koruyacağım." Dedi. Başımı duvar kenarından uzattığım an bir kurşun daha duvara isabet etti. Yine eski konumuma geçtim.

 

 

"Üçe kadar sayacağım, aynı anda çıkıyoruz. Tamam mı?" Dedi. Aynı anda "bir, iki, üç " dedik ben elimdeki silahla sıkarken Anka iki silahıyla kurşun yağdırıyordu. Hızla onun yanına geçtim beni duvar ve kendi arasına sıkıştırdı. İkimizinde hızlanan nefesleri bir birine çarpıyordu.

 

İkimizin yakınlığı yine içimde sayısız duygular içinde bırakıyordu. Sanki kalbim yerinden çıkacak gibi hızlı atıyordu. Yüzümüz bir birine o kadar yakındı ki gözlerindeki her bir kirpiğini sayabilecek bir yakınlıkta duruyordu. Nefeslerimiz bir birimizin yüzünü okşuyordu.

 

Gözleri bende bir an ayrıldı ve başını hafif sola eğdi. İki kurşun ard arda sıktı. Hala aynı pozisyonda duruyorduk. Bu defa başını biraz daha eğdi boynuma doğru şah damarımın üzerindeki küçük nergis dövmesine nemli sıcak dudaklarını bastırdı. Benim bütün algılarım kapandı.

Nefesim kesildi. Nabzım patlayacak şekilde hızlı atmaya başladı. Bir süre orda soluklandı. Nefesi hala boynumu okşuyordu. "Çok güzel kokuyorsun." Dedi bugün olanlar ve bu temasları beni içinden çıkamayacak durumlara sürüklüyordu.

 

Yüzünü boynumdan çekti. Gözlerindeki o alev almış duyguyla karşı karşıya gelmek hiç kolay değildi. Kendimden hiç beklemediğim bir şey yaparak ayak parmak uçlarımdan, yükselerek anın heyecanıyla dudaklarımı onun dudaklarıyla birleştirdim.

 

Dudaklarındaki sıcaklığı önce yanaklarıma ordan boğazıma ve tüm vücuduma tehsir etti. Bunu benden beklemediği çok belli oluyordu. Çünkü onu öptüğüm an vücudu kaskatı kesilmişti.

 

Ondan ayrılarak kızarmış yüzümle ona baktım. Afallamış bir şekilde bana bakiyordu. Çok sevimli görünüyordu. Yüzünü sevme isteği artıyordu.

 

"Bunu beklemiyordum. Kalbime zararsın kızım. Kurşunlar yetmiyor gibi kalbime birde sen kurşun sıkıyorsun?" Dedi ve olduğumuz duvara bir kurşun isabet etti. Buda bizi kendimize getirmeye yeterli oldu. "Ama bunu saymıyorum. Bu işi halledelim o zaman alırım bunun ifadesini." Dedi ve beni arkasına aldı bir kaç kurşun daha sıktı.

 

Omzunun üzerinden bana baktı. Ona gülümseyerek

"Ne zaman istersen ifademi alabilirsin?"Dedim

 

Bakışı dudaklarıma değince daha çok gülümsedim.

"Sonum olacaksın sonum" dedi önüne döndü. Ben arkasında kıkırdadım.

"Gül sen gül! Son gülen ben olacağım." Dedi

 

"Yaaa ben neyaptım ki?" Dedim sesimi masum çıkararak sanki onu az önce öpen değilmişim gibi üste çıkmaya çalışıyordum.

 

 

Silah sesleri azalmaya başlamıştı. Anka kulağındaki kulaklığa dokundu. " Dışarıda durum nasıl? " Diye sordu. Karşıdan aldığı olumlu cevapla bu defa Asel'e seslendi. "Sizin taraf ne durumda?"Diye sordu. Temiz burası size doğru geliyoruz." Diyen sesini duydum.

 

Tura "Sadık sizin hemen yanındaki odada." Diye bağırdı. Onu kendi ellerimle yakalayacağım kendi içimden konuştum.

 

 

Anka dışarı bir göz attı. Silah sesleri azalmıştı. "Çınar ve Tura bizi koruyun. Sadık"ın yanına geçeceğiz." Dedi beni arkasına aldı. Yavaşça olduğumuz duvardan uzaklaştık Çınar ve Tura bizi koruyordu. Hemen Sadık"ın olduğu odanın kapısını araladı. O sıra içerden bir kurşun sıkıldı. Son anda kendimizi geri çekmiştik. Ben onun arkasında duruyordum.

 

"Sadık daha fazla uğraştırma bizi kaçışın yok. Burdan ancak ya ölün yada dirin çıkar." Dedi içerden bir süre ses gelmedi. Daha sonra "size teslim olmaktansa ölmeyi yeğlerim." Dedi ve bir kurşun sesi duyuldu. Hemen içeri girdik. Gördüğümüz manzara ise ne diyeceğimi bilemedim.

Sadece bu kadar çabuk ölmesini istemiyordum.

 

Kendi cezasını kendi kesmişti. Şakağından sızan kan açık gözleri ile yere bakıyordu.

 

"Şerefsiz kendini öldürdü." Dedi kesinlikle böyle olmamalıydı. Cezasını çekmeliydi.

 

"En kötü şekilde cezasını çekip öyle ölmeliydi." Dedim

 

 

Silahlar susmuştu. Çocukları Mehmet amir kurtarmıştı. Ameliyathanedeki kızı Asel almıştı. Yaralı olan adamları toplanmıştı. Emniyet güçleri. Bu operasyonda böylelikle bitmişti.

 

 

Çınar ve Tura yanımıza gelmişlerdi. " Buda bitti. İyi uğraştırdı. Şerefsiz pislik." Dedi Çınar

 

Hep birlikte dışarı çıkmıştık. Hemen arkamda duran Anka kulağıma fısıldadığı kelimelerle vücudum ısındı.

 

"Alınması gereken bir ifaden var güzelim."

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Evet bir bölümün daha sonuna geldik.

 

 

Bölüm hakkında düşüncelerinizi yazarsanız çok sevinirim.

 

Yanlışlarım ve hatırım var ise affola

 

 

Yeni bölümde görüşmek dileğiyle

 

Allah'a emanet olun.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Loading...
0%