@bitterimrjn
|
Selam. Önce bir duyuru yapmak istiyorum.
Bundan sonra bölümler her pazartesi saat 21.00'de sizlerle olacak.
Bölüm hakkında düşüncelerinizi bekliyorum.
Keyifli okumalar ❤️
İlk öpücük❤️
Tesadüf seni önüme çıkarmasaydı, gene aynı şekilde, fakat her şeyden habersiz, yaşayıp gidecektim. Sen bana dünyada başka bir hayatın da mevcut olduğunu, benim bir de ruhum bulunduğunu öğrettin.
Sabahattin Ali
Anka'dan
1 ay önce
Çok gariptir ki insan hayatında beklemediği şeyler hep bir anda olur. Benim de öyle oldu. Babamla gittiğim yetimhane ziyaretinde o küçük kızıl saçlı Zümrüt yeşili gözlü kıza o an vurulacağımı. Şimdi belki o yaşta ne anlarsın sevmeyi diyebilirsiniz. Bunun bir açıklaması ne yazık ki bende de yok. Tek bildiğim o kızıl saçlı kızı o günden sonra hiç unutamamış olmam.
İşte buna Sevda derim. Onu her yerde aradım. Bulamadım. Gitmediğim kapı gezmediğim sokak kalmamıştı. Kızıl saçlı kız ortadan yok olmuştu. Sanki hiç var olmamıştı. Taki onu bir operasyon sırasında karşımda görene kadar.
Büyümüştü, hemde çok güzel bir kadın olmuştu. O an onun o kızıl saçlı kız olduğundan şüphelenmiştim. Ta ki yüzünde ki saç tutamını üfleyerek savurmasını görene kadar. İşte o an o olduğunu anladım. Kalbim yerinden çıkacak sandım. Ya o beni hatırlamıyorsa diye düşündüm. Kalbim sızladı. Onu Cahid şerefsizin yanında görünce, hemen yanlarına gitmiş kendimi tanıtmıştım. O an gözlerime öyle bir bakmıştı ki oda beni tanıdı sanmıştım.
Sesini duymak için kıvranıyordum. Duymak istiyordum, o güzel sesinin tonunu duymalıydım. Elini uzatıp kendini tanıttığında işte an onun o sesine bir kez daha aşık oldum.
O kadar güzel bir ses tonu vardı ki dünyanın en güzel melodisi gibiydi. Kızıl saçları, zümrüt yeşili gözleri, yüzündeki minik çilleri, fındık kadar burnu helde kiraz gibi dolgun dudakları onu öyle çekici bir kadın yapıyordu ki! bakmaya doyamıyordum.
Yanından uzaklaştım uzaktan onu takip etmeye başladım. Üzerinde sırt ve yırtmaç dekoltesi olan siyah bir elbise vardı. Onu çok seksi gösteriyor ve onu kıskanma iç güdüsü ile sarsılıyordum. Hemen resmini Çınar'a atıp araştırmasını söylemiştim.
Bir saat içinde bilgileri elime ulaşmıştı. Okuduğum her bilgide kaşlarım daha çok çatılıyor sinirlerim bozuluyordu. Yıllardır aradığım kız dibimdeymiş haberim yok.
Onu yetimhaneden alan bilgilerini silen Alphan albaymış. Bilgilerinde bu akşamki operasyondan sonra benim yeniden kurduğum ZÜMRÜDÜANKA'ya gireceği yazıyordu. Hemen Alphan albayı aradım.
"Hayırdır evlat sen beni ararmıydın hayırsız" diye söylendi. Dudaklarım hafif kıvrıldı. "Ne oldu ihtiyar hala yaşıyormusun?"Dedim onu kızdırmak hoşuma gidiyordu.
"Ulan eşek sıpası büyüdün adam oldun mu sanıyorsun kendini aldırtma ayağımın altına."dedi yüksek çıkan sesiyle koca bir kahkaha attım. "Yok anladım. Sen ölümsüzlük iksiri bulup içmişsin, benim gibi kaç kişiyi cebinden çıkarırsın yaşlı kurt." Dedim oda gülüyordu.
Gülen sesi duyulmayacak gibi değil "De hele derdini sen beni boşuna aramazsın. Bu saate aranmayacağımı bilmene rağmen. Anlaşılan konu önemli" dedi. İşte en çok bu huyunu seviyorum yaşlı kurdu. Hemen anlıyordu sorunu hiç uzatmadan konuya girdim.
"Elimde bir dosya var ve bu dosyada üç kişi var. Zümrüt Akay. Sara Yıldırım ve Tura Terzioglu bunları yarın ZÜMRÜDÜANKA'ya gönderiyorsun. Onları benim ekibe istiyorum. Onları sen eğittiğine göre güvenebileceğim kişiler anladığım kadarıyla"dedim
Neden istediğimi bilmesini istemiyordum. "Evlat en az senin kadar iyiler ve kendim kadar güveniyorum hepsine" dedi. devam etti. "Zaten artık benim yanımda durmalarına gerek yok. Yeteri kadar eğitildiler, senin ekiple iyi iş çıkaracaklar" dedi.
"Tamam yaşlı kurt kendine dikkat et." Dedim telefonu kapattım. Salona geri döndüm. Kızılıma baktım. 'Buldum seni bu saatten sonra asla bırakmayacağım seni' diye kendime söz verdim.
Şimdiki zaman
Organ mafyası operasyonu bitmiş herkes dağılıyordu. Hemen önümde kızıl saçlım duruyordu. 1 saat önce çatışma sırasında onu boynunda ki dövmeden öpmüştüm. Oda hiç beklemediğim bir şey yaparak dudaklarını dudaklarımla birleştirmişti.
Kurşunların arasında o kısa süreli öpücüğü benim bütün vücudumu kaskatı olmasına neden olmuştu.
Hemen sonra çekildiğinde kızaran yüzü onu çok tatlı göstermişti. Onun o dudaklarına kapanıp tadını sonsuza kadar tatmak istiyorum. Bunu ona hatırlatmak için kulağına doğru eğildim.
"Alınması gereken bir ifaden var güzelim." Dedim. Anında nefesi kesilmişti. Nefes almayı unutmuştu benim kızılım. Yüzümde eğlenen gülümsemeyle arabaya geçtim.
O hala orda dikiliyordu. Ön koltuğun kapısını açtım. "Ne o gelmiyormusun?" Dedim. Yüzündeki saç tutamını üfledi. Yüzü küçük bir kız çocuğu gibi somurtuyordu. Bu hallerini sarıp sarmalamak istiyordum.
Ayağını yere vura vura geldi. Oturdu kemerini taktı. Hala bu haline gülüyordum.
Şoför koltuğuna geçtim, yüzümdeki gülümseme yerini korurken "Gülmesene be.." diye kızdı. Bu hali beni daha çok eğlendirdiği kesin "Nasıl oluyormuş güzelim dumura uğramak." Dedim kollarını bir birine bağladı.
Bende arabayı sürmeye devam ettim. "Ama ama ilk sen öptün. Bütün dikkatimi dağıttın. Bunun suçlusu ben değil sensin." Dedi kısık sesle söylediklerine daha çok güldüm.
Haklıydı ilk öpen bendim ama bu onun yüzünden oldu. Kokusu burnuma dolarken! O an kokusunda kaybolmak istedim.
Şuan yine kokusunda kaybolmamak için kendimi zor tutuyorum.
Evinin önüne vardığımda arabayı durdum. Emniyet kemerini açtı. Kaçmak için hareketleniyordu ki bileğinden tuttum.
Bakışlarını bana çevirdi. "Napiyorsun sen bıraksana bileğimi?" Diyen kızılım onu daha çok kendime çektim. "Nereye kaçtığını sanıyorsun güzelim."Dedim
"Be.. Ben sadece.." dedi kelimeleri tekrarlayarak bu hali onu daha çok öpme isteği yaratıyor bende. "Sen sadece nee! Senden almam gereken bir ifade var. Nereye kaçıyorsun hemen." Dedim Heyecanlandığı aldığı hızlı alıp verdiği nefesinden belli oluyordu.
"Bir yere kaçtığım yok. Ben sadece eve gidiyordum." Dedi hızlı hızlı konuşarak cevap verdi. "Acelen mi var. Bak ne güzel konuşuyoruz." Dedim ona biraz daha yaklaşarak aramızdaki mesafeyi en aza indirdim. Bir elimi kaldırdım yüzüne doğru. Yanağını iki parmağımın tersiyle okşamaya başladım. Gözlerimi Zümrüt yeşili gözlerinden ayırmadan yüzünde gezdi parmaklarım. Elimi boynundan ensesine doğru götürdüm. Yüzümü iyice yaklaştırdım. Yüzündeki çilleri kızaran yanaklarında daha belirgin oluyordu.
"Bu ateş beni de seni de yakar güzelim. " Dedim. Gözlerini kapattığı an beklemeden dudaklarımı onun sıcak kiraz rengi dudaklarıyla birleştirdim. İçimdeki istek daha fazlasını ister gibi yavaş bir şekilde hareket etmeye başladım. Önce biraz bekledi sonra benim için araladığı dudaklarına büyük bir arzuyla devam ettim.
Aldığım tat beni kavuracak şekilde güzeldi. Diğer elimi beline doğru götürdüm. Kendime biraz daha çektim. Alt dudağını emmeye başladım. Onun da elleri boynumdan orda bir diğer eli saçlarımın arasında gezmeye başladı. Susuz kalmış gibi bir birimizi öpüyorduk. Yavaşça dilimi onun dili ile buluşturdum. Öpüşmemiz daha sehvetli bir hal olmaya başladı. Hiç ayrılmak istemediğim ve bundan sonra dudaklarının müptelası olacağımı çok iyi biliyordum.
Nefesimiz kesilene kadar öpmeye devam ettim. Soluklanması için bir biriminden yavaşça ayrıldık. Alnımı onun alnıyla birleştirdim. İkimizin hızlı alıp verdiği nefeslerimiz bir birine çarpıyordu. Elimi yüzünden çekmedim Hafif hafif okşamaya devam ediyordum.
Nefesini biraz düzene sokunca "Bu bu çok güzeldi." Dedi Dudaklarım kıvrıldı cüretkar yönü yine ortaya çıkmıştı. "Bu senin güzelliğin ve artık bu kiraz gibi dudakların müptelayım. Kokunun hastası olduğum gibi sonum olacak kadar güzelsin Zümrüt'üm." Dedim
Boynuma sarıldı. Bu defa o kokumu içine çekmeye başladı. Bir birimizin kokusunda bir süre kaybolduk. Şah damarındaki nergis dövmesine dudaklarımı bastırdım. Burası benim yuvam, soluklandığım yerdi.
Yavaşça ayrıldım istemesemde, yüzündeki saçlarını kenara çektim. Gözlerine baktım. "İyiki girdin hayatıma, iyiki buldum seni , günüme güneş, geceme ay oldun." Dedim
"İyiki buldun beni karanlığıma ışık oldun."dedi dudaklarına bir buse daha bıraktım.
"Yarın kahvaltıya gidelim. Sabah gelir alırım seni.." Dedim başını aşağı yukarı salladı. "Tamam yarın görüşürüz. Ben artık gitsem iyi olacak." Dedi hızla arabadan çıktı. Kapıyı kapatmadan bana döndü.
Dudaklarına bir gülümseme kondurdu. El sallayıp kapattı. Al al olan yanaklarıyla çok tatlı görünüyor. O içeri gidince bende kendimi toparladım. Ama yüzümdeki aptal sırıtmaya hakim olamadım. Hızla evime doğru yol aldım.
Zümrüt'ten
İçim içime sığmıyor yüzümdeki salak sırıtmayı bir türlü silemiyorum. Dün Anka ile arabadaki öpüşmemiz beni anlamadığım duygulara sürüklüyor, kendime hakim olamıyordum.
O anı düşündükçe yanaklarım al al oluyor ateşim çıkıyor, midemdeki kelebekler kanat çırpıp uçuşuyor. Bu duyguyu ilk kez tadıyorum ve ilk onunla olması beni daha heyecanlı biri haline getiriyordu. Sara ve Tura'nın bakışlarından kaçmak için odamda duruyordum. Henüz aramızdaki durum çok yeni ve bunu konuşmak için hazır değildim.
Dün bana bugün için kahvaltıya gideceğimizi söylemişti. Üzerine rahat bir şeyler giyin motosiklet ile geleceğini yazan bir mesaj atmıştı.
Nereye gideceğimizi bilmediğim için! Üzerime gözlerimin renginde balıkçı yaka bir kazak, altımada siyah dar bir kot giydim. Motosikletle gideceğim için saçımı sıkı bir at kuyruğu yaptım. Makyaj yapmayı seven biri degilim. Hafif bir makyaj yaptim. Siyah deri ceketimi siyah çizmelerimi giydim. Odamdan çıktım.
Sara ve Tura beni süzüyordu. ""Hayırdır kuzu nereye böyle süslenmişsin? "Diye sordu Sara " Anka ile kahvaltıya gideceğim." Dedim
Tura ve Sara'dan uzun bir "Oooooo" çıkmıştı. "Bak sen bizim kıza ne oluyor kahvaltıya çıkmalar anlat çabuk.." diye kolumu çekiştirip koltuklara oturttu. Üzerime meraklı gözlerle bakan arkadaşlarım "Şey.. Ne olduğunu bende bilmiyorum. Sadece yanında kendimi huzurlu hissediyorum." Dedim Tura elimi avucunun arasına koydu sağımda Sara solumda o vardı.
"Züm her ne olursa olsun. Ne yaşarsan yaşa biz hep senin yanındayız. Kendini nasıl hissediyorsan öyle yaşa mutlu ol. Çünkü gözlerinin içini parladığını uzun zamandır görmüyorum. Solmasın gözlerindeki ışık."dedi bir abi gibi sıkıca sarıldım. "İyiki varsınız" Sara'da sarıldı. Duygusal anımızı bölen benim telefon sesi oldu. Onlardan ayrılarak telefona baktım. Arayan Anka'ydı.
Hemen cevap verdim."Efendim." Dedim "aşağıdayım güzelim hadi in." Dedi. "Tamam hemen iniyorum." Dedim.
Çocuklara "görüşürüz " deyip çıktım. Hızlı adımlarla apartmandan çıktım. Siyah bir motosikletin önünde duruyordu. Üzerinde siyah bir kot krem renkli bir kazak ve siyah deri ceketiyle çok yakışıklı duruyordu. Onu öpmemek için kendimi zor tutuyordum. Yanına gittim.
"Hoşgeldin." Dedim bana yaklaşarak elini belime koydu yanağıma bir öpücük bıraktı. Dünkü öpüşmemiz den sonra bu hareketlerini artık yadırgamamam gerektiğini biliyordum. "Hoşbuldum güzelim." Dedi elindeki bir kaskı başımdan geçirdi.
"Motora binmeyi severmisin bilmiyorum ama!" Dedi "severim hatta benim de var bir tane." Dedim "sevindim. bir gün yarışırız o zaman? Diye sordu. Oda kendi kaskını taktı. "Neden olmasın. Alırım belki boyunun ölçüsünü" Dedim gülümsedim. Oda gülümsedi. "İddialıyım diyorsun?" Diyerek motora bindi. Bende arkasına bindim kollarımı beline sardım. Motoru çalıştırdı. İstanbul sokaklarından çıktı ormanlık bir yolda devam etti.
Hızlı sürdüğü motosikletle keyifli bir yolculuk ile bizi çok güzel bir kahvaltı yerine getirmişti. Sakın çok sıcak bir ortamdı.
Girdiğimiz mekanın içinde bir odun sobası yanıyordu. İçi sıcacıktı. Motorla geldiğimiz için biraz üşümüştüm. Hava bulutlu ama çok soğuk değildi. Icerde cam kenarında bir masada oturduk. Yüksek bir kesimde ormanın içinde güzel bir mekandı.
Yaşlı bir amca geldi. "Hoşgeldiniz.Anka oğlum." Dedi anlaşılan sık geliyordu. "Hoşbulduk. Sedat amca bize bir kahvaltı göndersen her zaman ki gibi." Dedi "Tamam evlat hemen kurduruyorum masayı." Dedi masadan uzaklaştı.
Anka'ya döndüm. "Sık geliyorsun buraya seni iyi tanıyor gibi?" Dedim "evet uzun zamandır buraya geliyorum. Eskiden Çınar'la daha sık gelirdim." Diye yanıtladı.
"Güzel şirin sıcak bir yer gözden uzak sevdim." Dedim
O sıra kahvaltı kurulmuş sıcak çaylar önümüze konulmuştu. "Afiyet olsun." Diyen genç çocuk masadan ayrıldı.
Sessizlik içinde kahvaltımızı yaptık. Çok acıktığımı kahvaltıyı yaparken fark ettim. İştahla yaptığım kahvaltıdan başımı kaldırdım. Anka gülümseyerek bana bakıyordu. "Niye öyle bakıyorsun. Hiç mi kahvaltı yapan birini görmedin?"Dedim
Yanaklarım kızardığını hissediyordum. "Gördüm çok gördüm. Ama senin kadar güzel ve iştahlı bir şekilde yiyeni görmedim. Sana baktıkça bakasım geliyor. O kadar güzelsin ki güzelliğin karnımı doyurmaya yetiyor." Dedi bu adam bu güzel sözleri nerden buluyor? Her söylediği sözle kalbim yerinden çıkacak gibi hissediyorum.
"Ağzın güzel laf yapıyor." Dedim yüzünde munzur bir ifede oluştu. Beni utandıracak bir şeyler söyleyecek gibi baktı. Ve " Ağzım başka güzel şeylerde yapabiliyor. Bunu dün gayet net bir şekilde gösterdiğimi düşünüyorum." Dedi beklediğim gibi beni utandırmak için hiç beklememişti. Şaşkın şaşkın ona bakmam ona koca bir kahkaha attırdı.
Bu adamın gülüşü için ölünürdü. Hep gülsün istiyordum. "Pislik yapma. bilerek yapıyorsun dimi? Daha çok utanayım diye." Kızdım. "Güzelim sen böyle utanınca daha çok öpmek istiyorum. Ve tekrar uygulayacağıma emin olabilirsin." Dedi
"Tamam sus yemeğini ye" Dedim Kahvaltıyı yaptık bir süre daha oturup kalkmıştık. Yolda yağmur hafif hafif yağmaya başlamıştı. Onun için motoru yavaş sürüyordu.
Işıklarda durmuş bekliyordu. O an aklıma gelenle motordan indim. Anka bana bakıyordu. "Ne oldu iyimisin? Dedi.
Elimi motora götürdüm. Kontağı kapattım.
Elimi Anka'ya uzattım."Benimle dans et." Dedim. Şaşkın şaşkın yüzüme bakıyordu. "Yavrum iyimisin ne dansı yolun ortasında." Dedi Ama bunu kesinlikle yapmak istiyorum. "Hadi ama teklifimi geri mi çevireceksin? Varmısın benimle bu çılgınlığı yapmaya? Dedim
Bir elime bir bana birde etrafa baktı. Sonra başını iki yana salladı. "Sonum olacaksın sonum." Dedi ve elimi tuttuğu gibi kendine çekti. Yolun ortasında iki çılgın gibi dans etmeye başladık. İçim içime sığmıyor onunla birlikte olmak eğlenmek bam başka bir duyguydu.
En son ne zaman bu kadar mutlu olduğum kahkahalarla güldüğümü hatırlamıyorum. Benimle birlikte oda gülüyor eğleniyordu. Bir birimizin ruhunu görüyor gibi hissediyordum.
"Sana inanamıyorum, en çokta kendime şu halimize bak iki deli gibi yolun ortasında dans ediyoruz."dedi ama onunda benim gibi eğlendiğıni görüyorum. Ne kadar kabul etmesede ayak uyduruyordu.
"Kötü bir şey yapmıyoruz ki sadece dans ediyorum. Mekan fark etmiyor ana bırak."Dedim
Bir süre daha dans ettik. Işıklarda ki insanlar durmuş bizi çekiyordu. İyiki kasklarımızı çıkamamış öyle dans etmiştik. Büyük bir alkış koptu etraftan bizi alkışlıyor eğleniyorlardı.
Motora doğru ilerledik hala gülüyorduk. Tam Motora biniyordum! Bir silah sesi duydum. Etrafıma bakındım ama karnımda hissettiğim sıcaklıkla olduğum yerde kaldım. Anka silahını çıkarmış silah edenlere karşılık veriyordu. Duyduğum sesler uğultu gibi gelmeye başladı. Elimi karnıma bastırdım. Hissettiğim acı ve parmaklarımda gördüğüm kırmızı sıvıyla dizlerimin üstüne çöktüm.
Gözlerim kimseyi görmüyor sesler uğultu gibi geliyordu. Yüzümde hissettim elle başımı kaldırdım. Anka'nın endişeli bakışlarını gördüm. "İyimisin güzelim duyuyormusun beni? Diye sesi yankılanıyor kulağımda "Zümrüt konuş benimle ha güzelim." Sesi yavaşça uzaklaşıyordu. Kulaklarımdan sadece dudaklarımdan "Anka" çıkmıştı.
"Ambulans geliyor. Bana bak lütfen konuş benimle!" Diye duyduğum son sözleriydi. Gözlerim karanlığa kapandı. Bilincim kapanmıştı.
***** Anka'dan
Az önce kollarımda deli gibi dans eden çılgın kadın. Şimdi kollarımda kanlar içinde yatıyor. Nasıl bu kadar dikkatsiz olabildim? Nasıl gelen kurşunu fark etmem? Benim yüzümden, benim dikkatsizliğimden.
"Zümrüt güzelim ne olur aç gözlerini, yeşillerini benden esirgeme." Ama açmadı gözlerini son söylediği benim adımdı. Ambulans geldi. Sağlık ekibi ilk kontrolü yaptı. "Hastanın nabzı çok düşük acil hastahaneye götürüyoruz." Dediler hızlı hareketle ambulansa taşıdılar.
"Bende geleceğim." Dedim elini hiç bırakmadan onunla birlikte bindim. Hemen oksijen cihazını taktılar. "Bilinci kapalı ve çok kan kaybetmiş." Diyen sağlık ekibi nefes almamı zorlaştırdı.
Acil kapısından hemen hemen doktorlar onu alıp ameliyathaneye taşıdılar. Elini hoc bırakmadan onlarla birlikte gittim. "Beyfendi burda beklemelisiniz. Acil ameliyata alınacak. Kangurubunu biliyormusunuz? İhtiyacımız olabilir."Diyen hemşire "0Rh+ " Dedim. Onu ameliyathane götürdüler.
Hemen telefonu çıkardım. "Çınar... Tura Sara ve Asel'i alıp gel hastahanedeyiz. Zümrüt vuruldu." Dedim zorlukla konuşarak. "Ne diyorsun abi? Vuruldu da ne demek?" Diye soran Çınar'a "vuruldu oğlum gözümün önünde kollarımda vuruldu." Diye bağırdım. Telefonu kapattım.
*****
Saatlerdir. Ameliyathane kapısında bekliyorum. Kimse bir şey demiyor. Kafayı yemek üzereyim, kalbim sıkışıyor nefes alamıyorum. "Abi kalk bir elini yüzünü yıka biraz hava al." Diyen Yanımda oturan Çınar'a baktım.
"Yokmu bir haber daha hangi siktiğimin piçi yaptı. Bulamadınız mı? "Diye sordum. O an ameliyathane kapısı açıldı. Orta yaşlarında bir doktor çıktı.
Ayaklandım. Benimle birlikte diğerleride kalktı. Sara "kardeşim nasıl Zümrüt nasıl? "Diye sordu. Üzgün çıkan sesiyle "Durumu geldiğinde çok kötü durumdaydı. Bilinci kapanmıştı. Kurşun iç organlarına zarar vermişti. Kurşunu çıkarmak çok zor oldu." Dedi derin bir nefes aldı tekrar bize baktı. "Durumu kritik önümüzdeki 48 saat çok önemli, şimdilik yapabileceğimiz bir şey sadece bekleyeceğiz." Dedi. Ve bizden uzaklaştı. Nasıl durumu kritik nasıl bekleyeceğiz? Der kendime tekrarladığım sorulardan beni kendime getiren telefon sesi oldu.
Elime aldım. Arda arıyordu. "Buldum de siktigim piçi buldum de." Dedim.
"Abi buldum yaptıran kişi Cihad."dedi.
Yeni bir bölümün daha sonuna geldik.
Haftaya görüşmek dileğiyle! Allah'a emanet olun.
|
0% |