Yeni Üyelik
12.
Bölüm

10.Bölüm¿

@black_dream356

Gözlerimi açtığımda her yerin çok karanlık olduğunu gördüm adım atsam kötü bir şey olacak gibiydi. Önümü görebilecek bir şeyler bulmam gerekiyordu. Etrafa bakıyorum ama pek bir şey görünmüyordu. Sağ tarafıma baktım bir şey yok sol tarafıma baktım hiç bir şey görünmüyor. Nasıl ilerleyecektim bilmiyorum.


Düşünmeye başladım o sırada önümden hızlıca uçan bir şey geçti. Ne olduğunu anlamadım o hızla bir daha geçti. Çok korkuyordum, çok şaşırdım, elim ayağım titriyordu. Aklıma bir şey gelmişti, o ışıklı şeyi yakalayabilirsem önümü görebilmek için kullana bilirdim. Korkmamalıyım kendimi cesaretlendirdim.


O uçan şeyin gelmesini bekledim. Ses çıkarmadan kıpırdamadan bekledim. Kanat sesleri geliyordu evet o uçan şey geliyordu. Artık tutmak, yakalamak için hazırdım. Gözlerimi kapatıp ellerimle hızlı bir şekilde yakaladım. Gözlerimi açtığımda birden gülme krizi tuttu beni, “korktuğum şey bu olamaz, bundan korkulur mu hiç yaa..


“Sakin bir şekilde benden korkma ben sana zarar vermeyeceğim. Ellerimle hafif, canını yakmayacak bir şekilde tuttum. Ateş böceğini önümü aydınlatmak için kullanabilirim. Artık hazırım elimde ışığım korkusuzca gidebilirim.



Yavaş adımlarla etrafa bakarak ilerledim. O kadar çok yürüdüm ki artık yürüyecek halim kalmadı. Çok yorulmuştum, dayanamayıp yere oturdum. Biraz oturduktan sonra ışıkları yanan okula benzeyen bir yerdi, oraya gidebilirdim.


Hızlı bir şekilde o yere doğru ilerledim okulun kapısının oraya kadar gelebildim ama çok garip kapısı vardı. Kocaman dev kadar kapısı vardı. Kapının ortasında kocaman tersten bi soru işareti vardı ve çok garipti ilk defa böyle bir şey gördüğüm için çok şaşırdım.


İçeri doğru ilerledim, sağıma soluma bakarak ilerliyordum. Gördüğüm heykeller karşısında şok oldum. Rüyalarıma kabus gibi çöken o siyah kapüşonlu adamın heykelleri vardı. Birinde renklere göre kapüşonlu heykeller vardı.


Çok şaşırmıştım ilerledikçe çok şaşırıyor ve korkuyordum. En çokta ilerideki heykeller beni şaşırtmıştı. Siyah kapüşonlu adam ortada diğer kapüşonlu heykeller etrafında duruyordu. Orada bile yüzü görünmüyordu.


İlerledikçe farklı heykeller görüyordum. En önemlisi de yere çizdikleri o muazzam işaretti. Soru işaretine benziyordu ama bu biraz farklıydı tersten soru işareti Korkmaya başladım dışarısı böyleyse içerisi nasıldı.


Titreyerek içeri girdiğimde kocaman bir koridor vardı; ilerledikçe korkuyordum, koridorun sonuna geldiğimde etrafımda hep tablolar asılmıştı. Bütün tablolarda siyah kapüşonlular var ama hiç birinin yüzü görünmüyor. En çok ta duvarda asılı duran aile tablosuna benzeyen bir şey vardı.


Tabloya yakınlaştıkça farklı bir şeyler oluyordu. Sanki tablo beni içine doğru çekiyordu. O kadar çok odaklandım ki sesleri duyamadım. Etrafıma bakındım karşıma iki yol vardı. Ya sağa ya da sola doğru gidecektim bende sesler sol tarafta daha çok geldiği için sol tarafa gitmeyi seçtim.


Yavaş ve sessiz bir şekilde ilerlerken yaklaşan sesler beni çok ürkütmüştü. Siyah kapüşonlu adam simgesi olan kocaman kapının arkasından geliyordu. Yavaş yavaş yaklaştım. Gördüklerim karşısında şok oldum. Siyah kapüşonlu, kırmızı kapüşonlu, sarı, mavi, yeşil .. aklınıza gelebilecek her türlü kapüşonlu insanlar vardı.


Bir şeyler konuşuyorlardı ama ben bir şey anlayamadım. Ama siyah kapüşonlu olanlar daha çok konuşuyorlardı ve diğerleri onlardan korkuyor gibiydiler ama çözemedim.


Ne o olduysa o an oldu biri beni gördü, kalbimin ritmi ve nabzım çok hızlı atmaya başladı. Gören kişinin yüzü görünmüyordu ama gördü beni ve diğerlerine haber verdi. Birden bütün gözler üstüme yayıldı. Ne yapacağımı şaşırdım elim ayağıma dolanmıştı.


Bir saniye kendime gelemedim ama sonrasında yürüme sesleriyle kendime gelince koşar adımlarla dışarı kaçmaya çalıştım. Kalbim çok hızlı atıyordu, Kendi kendime “bu ne abi neyin içine düştüm nasıl kurtulacağım buradan ya kahretsin yolumu kaybettim olamaz çıkış neredeydi ya...” diye söylenmeye başladım. Hem koşuyor hem de kendimle savaş veriyordum. O sırada biri ağzımı kapatıp kendine doğru çekti.


Ne olduğunu anlayamadan kendimi hiç beklemediğim, görmediğim yerde buldum. O kimse eli hala ağzımda sıkıca kapatmış elinden kurtulmak için çırpınıyorum. Nefes alamıyorum bırak beni diye bağırıyordum ama eli ağzımda olduğu için pek anlaşılmıyordu.


Daha fazla dayanamayıp onu kolumla karnına doğru vurmamla kurtula bildim. Ona doğru döndüğümde “sen ne yapmaya calışıyorsun aptal rahat bırak beni sen siyah kapüşonlu adam benden ne istiyorsun neden peşimdesin, Burası neresi?’’ Diye hem sonu gelemyen sorularımı soruyor hemde korktuğum için hakaret ediyordum.


“Tamam sakin ol zamanı geldiğinde her şeyi anlatacağım.” Artık bu olanlardan sıkılmıştım bu aptal, can sıkıcı rüyaları görmek istemiyordum. Her seferinde beni oyalıyorlardı. Patlamak üzereydim bende son kez ‘’Neden yüzünü bana göstermiyorsun?’’ diye sorduğumda aynı cevapları alıyorum “Tamam inan bana şuan olmaz zamanı değil.” Diyip duruyordu. Neyin zamanı değil anlayamıyorum ben çok yoruldum.


Bu olanlar rüya mı, gerçek mi yoksa ben deliriyormuyum? ‘’Göstermeden şuradan şuraya gitmem.’’ “Tamam tamam sakin ol göstereceğim” Dedi. Kapüşonu çıkardığı an kısa süre ama bana uzun gelen bu an da şaşkına döndüm. ‘’Sen ssen Mert senin burada ne işin var? Ne oluyor gerçekleri anlat bana neden hep peşimdesin.’’ “Her şeyin bir açıklaması var ama şuan olmaz. Zamanı geldiğinde anlayacaksın”dedi.


Konuşmalarımız devam ederken birden camın kırılmasıyla çok korkmuştum. Gördüğüm şeyin karşısında şaşırmıştım. Kolları uzun olan bir yaratık camlara saldırıyordu. Yakaladıklarını kendine doğru çekiyordu. Çirkin olan bu yaratık sebebini bilmediğim bir şekilde çok öfkeliydi.


Seslere tepki veren bu yartıktan çok korkuyorlardı. Herkes saklanacak delik arıyordu.


Mert ışıkları kapatıp ses çıkarmamamı söylüyordu. Camdan olup bitenleri izlerken çok kormaya başladım. Dışarıda biri çöp kovalarının olduğu yerde bir adam saklanırken birden çöpün içinden ses gelince yaratık çöpe doğru saldırdı. Çöp kocasını tuzla buz etmişti. Orada duran adamda ne yapacağını şaşırıp öylece kaldı. Adam sessizliğe bürünsede o iğrenç yaratık nefes sesini duyunca oadamı yakaladı.


Ben daha fazla dayanamayıp Merte ne oluyor burada bunlar gerçek olamaz diye bağırınca sesim canavara gitti. Bizim olduğumuz yere doğru kolarını uzatmaya başladı. Ne olduğunu anlamadığım bir şekilde beni tuttu, çirkin canavar beni kendine doğru çekmeye başladı.


Havda süzülüyordum beni oradan oraya fırlatıyordu. Çok korkuyordum, nefes alamıyordum. O kadar çok sıkıyordu ki vicudumu hissetmemeye başladım. Siyah kapüşonlu adam bana yardım ediyordu. Diğer insanlarda canavarı öldürmeye çalışıyor ama pek işe yaramıyordu. Ben o kadar yükseklerdeyim ki nefes alamıyordum.


Canavarın ellerine vurmaya başladım ama bir şey hissetmiyordu. Kocaman canavar benim vurmamla ne olacak, benim vuruşum sinek vuruşu gibidi. Anlamıştım artık sonuna geldim. Gözlerimi kapattım artık hazırdım, gözlerimi kapattığımda karanlığa savrulup gidecektim her şey buraya kadarmış.


Kendi kendime gözlerim kapalı bir şekilde bağırarak bu cümleleri kuruyordum. “Korkunun ecele faydası yok her şey burada son bulacak. Canım annecim seni çok seviyorum kendine çok iyi bak beni asla unutma en kıymetlim” Kendi konuşmamdan başka bir ses yoktu. Galiba o çirkin canavar beni öldürmüştü. Gözlerimi yavaşça açtığımda bir an cennette olduğumu düşündüm ama siyah kapüşonlu adam yani mert bana doğru bakıyordu ama bir terslik vardı.


Merte doğru tersten bakıyordum ve her yer gözümün önünden hızla geçiyordu. Canavarı öldürmeyi başarmıştı ama benim yüksekten yere çarpmama engel olacak gibi görünmüyordu. Canavarın elinden binlerce kilometrelik yükseklikten aşağı kuş misali düşmeye başladım. Yardım edin yardım edin diye bağırmaktan sessim kısılmıştı. Bu sefer sonuna geldim dedim her şey buraya kadarmış hayıııır diyerek bağırdım...

Loading...
0%