Yeni Üyelik
1.
Bölüm

1. Bölüm

@blackandranch

Anlatıcı:

 

Kocaman yatında tekti. Aslında tek sayılmazdı yat'ı süren bir kaptan vardı fakat onun varlığını bile duymuyordu..

Sessizce üstünde duran bikinileriyle şezlongta güneşin altında boylu boyuna uzanıyordu simsiyah saçları beline kadar geliyordu gözlüklerini ve Bluetooth'lu beyaz kulaklıklarını takmış şarkısını da fullemişti "hot n cold"
Katty perry aşığı olan bu kadın keyfinden asla ödün vermiyordu bu yüzden yanına gelen bu adamı bile fark etmemişti bir kol onu dürttü ve kulaklıklarını çıkartıp onu rahatsız eden adama gözlükleriyle sorgularcasına baktı ve "ahh tanrım kim bu beni rahatsız eden aptal.." Diye düşündü.

Yanına gelen adamı korumalarından biri olduğunu düşünüyordu çünkü babası ona fazlasıyla düşkündü her şekilde güvende olmasını isterdi ama nereden bulmuştu babası bu kızı ?

Doğru unutmuştu ki babası'nın uzanamayacağı eli yok ve her şeyi bir telefonla öğrenirdi.
"Konuş ne için gönderdi babam seni yine beni mi özlemiş Türkiye'ye mi gelmemi istiyor?" Diye sitemle sordu kadın.

Adam " Gözlüğünü çıkartırsan görürsün kim olduğumu!" Diyerek yakındı

Kadın kimin onunla bu şekilde hadsiz konuştuğunu öğrenmek için gözlüklerini biraz aşağı indirdi ve göz ucuyla duran adamı süzdü ve aniden gözlüğünü çıkarttı.

"heey burada ne arıyorsun ?!" Diye ayağa kalktı kadın şaşkın bir şekılde.

Bu adam kuzeni Çağrıydı!

Çağrı sırıtarak ayağa kalkan kuzenine sarıldı ve konuştu "Nasılsın, beni özledin mi kuzen?"
"Ahh hiç sanmıyorum.." diyerek yarım ağız güldü kadın ve devam etti " Seni hangi rüzgar attı buraya bakalım babam koruma göndermek yerine seni mi gönderdi yoksa?" Dedi

Çağrı ciddileşerek "Konuşacağız, Ve evet baban gönderdi beni kuzen." Dedi

Kadın ortada bir sorun olduğunu anlayınca şezlongun yanında ki pareosunu üstüne giydi ve şezlongun üstüne oturdu ardından kuzeni Çağrı'nın da oturması için hemen yan tarafında ki şezlongun gösterdi ve Çağrı oturunca Kaptan'a döndü. "Hemen iki tane viski getir !" Diye seslendi.
Viskiler gelince Kadın hemen anlatması için Çağrı'ya döndü.

Çağrı konuşmaya başlayarak "Biliyorsun uzun süredir Türkiye'de sen olmayınca baba'nın yanında bizzat ben vardım fakat 1 yıldır işler pek iyi gitmiyor çünkü yeni bir düşman edindi.." Kadın konuşmasını bölmemek adına devam etmesi için bekledi ve Çağrı devam etti " Piyasada ki en güçlü kişi babanken bir anda düşüş yaşamaya başladı çünkü onu geçmek isteyen gözünü hırs boyamış bir adam vardı adam o kadar güçlü ki baban sıkışmaya başladı elinden ne geldiyse yapıyordu ve hâla da yapıyor fakat nafile.. Bu adam neden bu kadar hırslı olduğunu öğrenmek adına biraz araştırma yapınca asıl derdini öğrendim Adam'ın canından bile sevdiği annesini kaybetmiş.."

Kadın hemen merakla "nasıl?"

Çağrı viskisinden bir yudum alarak devam etti "Baban 16 sene önce sen daha küçükken bir uyuşturucu deposunu patlatmıştı bu hem göz dağı vermek için hem de biliyorsun baban ne kadar silah, bomba vs kaçakçılığı yapsa bile uyuşturucu onun kırmızı çizgisi bu yüzden o depoyu ardından bir malikaneyi patlattı...

Soykar malikanesini."

Kadın hemen atladı "onlar kim be?"

Çağrı "Baba'nın düşmanları hiç bitmezdi ve tek babanda hırs yoktu Soykar ailesinde de hırs vardı o zamanlarda da tüm her yerde Soykarlara karşılık Dinçsoylar olarak ikiye ayrılırdı insanlar.. Babanla Soykarlar eskiden yakın arkadaşlarmış fakat bir anda aralarında bir sıkıntı oluşmuş bunu inan bende bilmiyorum çok kez babana sordum fakat beni geçiştirdi ve bunun hakkında hiç bir bilgi edinemedim. Babanla Soykarlar aralarında ki bu anlaşmazlık çok uzun sürdüğü için Baban yine sebebini bilmediğim bir şekılde Soykarların malikanesini patlatmış içinde bir sürü çalışanla birlikte Ahu Soykar ve Fırat Soykar ölmüşler.."

Kadın "çocukları peki, o da ölmüş mü?"
Çağrı yeniden " Hayır , tüm bu olanlar olurken o Fransa da yatılı özel bir okuldaymış tüm bu olanları duyduğundaysa anında Türkiye'ye gelmiş. O büyüyene kadar amcası Tarık işleri ele almış fakat bu sadece batmamasına yaramış. Piyasadan çekilmişler uzun süre de ortalıkta görünmemişler.."

Kadın olanları merakla dinlerken viskisini kafasına dikmiş ve yanında duran şişeden yeni bir bardak doldurmuş ve ardından "ee küçük çocuğa ne olmuş kim bu ?"

Çağrı yeniden gülümseyip "Pars Soykar. Babanı bitirmek isteyen adam.."

Kadın yeniden "vay be intikam almaya çalışıyor yani hmm Türkiye de olsam kesinlikle bu çatışmayı kaçırmazdım. Peki bunun beni ilgilendiren kısmı ne buraya geliş amacın ne Çağrı?"

Çağrı "Baban yardım istiyor senden Ahenk. Türkiye'ye dönmeni istiyor. Pars'ı gizlice bitirmeni istiyor.."

Ahenk kahkaha atarak güldü "Ne saçma iş ."

Çağrı "ekibin yeniden hazır kuzen." Ahenk sinirlendiği gözlerinden okunuyordu "O işlere bulaşmayacağım babam bunun altından kalkabilir yeniden kendimi riske atamam Çağrı biliyorsun bıraktım ben bu işleri !" Diyerek bağırdı.
Çağrı "biliyorum sevgili kuzenim fakat babanı daha önce hiç böyle görmedim o çok yoruldu ona yardım etmen gerekiyor lütfen."

Ahenk "Babam kendi götünü kurtarmak için yeniden beni ortaya atıyor tanrım ahh bıktım bu adamdan.."

"Bak ahenk baban yaşlandı ve daha önce olan şeyden sonra çok üzüldüğünü belli etti zaten seni yeniden kazanmak istiyor ve Pars'ı da bahane ediyor bunu ona yapma bak benimle Türkiye'ye gel ve pişman olursan bu işi yapmak istediğini söylersen senin geri İtalya'ya gelmene izin vereceğim yeter ki sen gel."

Ahenk sinirle başını ovaladı bir kac saniye sinirle soluklandı ve kafasını onaylayarak salladı ardından yatın ucuna gidip denize atladı sinirlerını yatıştırmak adına yüzdü derinlere..

 

Ahenk

Ahenk, uyum demektir.Herkes ismini sever fakat ben sevmezdim bana bu ismi annem koymuştu sebebi de o yüzdendi. Annem beni hiç sevmezdi. Annem uyuşturucu bağımlısıydı her ne kadar bunu babamdan gizlemeye çalışsaydı da belli oluyordu küçük yaşta olan ben bile fark etmişken babam nasıl fark etmeyecekti sonuçta. Babamın olmadıgı ya da gec gelecegı akşamlar annem'in yanına gider sürekli kendimi sevdirmeye çalışırdım..

19 yıl önce

"Annecim babam geç gelicekmiş bana hikaye okur musun?" Diye sordu küçük Ahenk Daha 7 yaşındaydı..

"Çekil git başımdan Velet !" Diye çemkirdi kadın

"Annecim bana niye Velet diyorsun ki benim ismim Ahenk." Dedi yine küçük kız

"Bana bak aptal çocuk eğer susmazsan seni bodruma kapatırım!"

"A-ama ben bir şey yapmadım ki.." dedi küçük Ahenk. Galiba annesi kotu tarafından uyanmıştı gün olarak diye geçirdi aklından daha sonra küçük bedeniyle annesinin kucağına atladı ve kıkırdadı.

Ahenk'in annesi sinirle ayağa kalktı ve "Sen çok kaşınıyorsun ne hakla bana dokunursun sen !" Diyerek küçük Ahenke tokat atti ardından saçından tutup Bodrum katına ilerledi. Korkmuyordu kocasından çünkü geç gelecekti. O gelmeden 30 dakika önce arardı hep kadın da bundan fırsat bilip Bodrumda ki kızı alıp babasına hiç bir şey söylememesi için tehdıt ederdi.
Kadın bir hışımla küçücük kızı bodruma fırlattı ardından lambaları patlatıp ağzını bantla kapattı.

" Biraz burda kalda aklın başına gelsin!" Dedi ve ardından çıktı

Küçük Ahenk karanlıktan çok korkardı sankı karanlığın içerisinden bir canavar çıkıp onu yiyecek gibi hissederdi bu yüzden hemen aglamaya başladı fakat ne sesini korumalar duyardı ne de bir başkası..

Küçük Ahenk kac kez babasına sorardı "babacım annem neden beni sevmiyor?" Derdi fakat babası o zamanlar anlamazdı çünkü Ahenkin annesı, babası eve geldiğinde ona iyi davranmaya çalışırdı ve onu dövdüğünü de asla belli ettirmezdi bu yüzden babası ahenk'e hep "Benim güzel kızım onu nereden çıkardın annen seni çok seviyor.." derdi.

Günümüz

Ahenk 

Annem öleli 7 yıl oluyor yani ben 17 yaşlarımdayken ölmüştü ona üzülmemiştim çünkü 13 yaşımdan sonra İtalya'ya gelip burada eğitim gördüm bu şekilde annemin gazabından da kaçmış oldum. Annem beni öldürmek için çok uğraşmıştı yemeklerime zehir koyardı bana da uyuşturucu vermeye çalışırdı ve hatta ben uyurken beni boğmaya çalıştığı bile oluyordu! Her seferinde bana "Katil, katilsin sen !" Diye bağırırdı babam yokken fakat 10 yaşımdan sonra artık belli etmeye başlıyordu babamın yanında da ama babam ona kızarak bir şekilde susturmaya çalışsada işe yaramıyordu bir gün babamın yanına gidip başka bir ülke de okumak istediğimi söylediğimde itiraz etmedi buna.

 

Uzun süre yüzmüştüm fakat sinirim ve korkum hala geçmiyordu denizin en derinliklerine dalıp sakinleşmeye çalışıyordum ama işe yaramıyordu en son koca denizden çıkıp yat'a yeniden bindim etrafa baktığımda Çağrı yoktu galiba o da yatıyla gelip hemen beni ikna edince geri dönmüştü. Tanrım kesinlikle Türkiye'ye dönmek istemiyordum ve bu siktiğimin işini yapmakta. Bunu bırakalı bayağı olmuştu.
19 yaşımdayken babam beni görmek istediğini söyleyerek Türkiye'ye döndüm. Bir iş yapmamı söylediğinde ajan olarak bir düşmanı'nın yerinde çalışıp ona bilgi aktarmamı istedi. Bana bir ekip kurmuştu ve onlarla çok iyi anlaşıyordum her şey tam yerinde giderken bir köstebek çıktı ve babamın düşmanı benim onun kızı olduğumu öğrendiğinde beni zorla kaçırdı. İtalya da sadece okumuyordum aynı zamanda oraya gittiğim ilk andan beri dövüş ile ilgili ne varsa hangi kurs varsa onlara gidiyordum kendimi korumak adına. Bir Karanlık Bodrum'un içine kapatıldığımda nefes almam zorlaşıyordu ellerim, gözlerim ve ağzım kapatılmıştı. 5 gün boyunca o bodrumda türlü türlü işkenceler gördüm. Ellerime çivi sapladılar, elektroşok verdiler, dövüldüm üstelik bacağıma da kurşun sıktılar bunun da videosunu babama gönderdiler. Hayır ağlamadım çok acı çektim fakat ağlayamadım sadece karanlık olduğu için ağladığım anlar oluyordu o da yalnızkendi. En son babamlar beni bulduğunda karın boşluğuma 2 kurşun sıktılar. Uzun süre komada kaldıktan sonra karar verdim ve yemin ettim. Bir daha asla, asla!

 

Mecburdum, uzun süre sonra yeniden bu işlere girmek asla istemiyordum bunlar bende travma bırakmıştı her gece kabus dolu günlerle uyanıyordum ve elimin acısıyla saatlerce yeniden uyuyamıyordum. Evet, ellerim iyileşmiş olabilir ama ben her uyuduğumda yeniden ellerime çivi batırıldıgını hissederek acısını çekiyordum.
Babam'ı çok seviyordum ama beni bu işlere bulaştırdığı için çok sinirleniyordum o kadar adam varken niye ben?!

Islak saçlarım hemen deniz suyuyla bulaşınca düzlüğünden çıkıp dalga dalga olmaya başlamıştı. Kaptan'a gidip "Evime döneceğim oldukça hızlı bir şekılde benı anladın mı bu yüzden bu sikik yat'ı olabildiğince yine de hızlı sür!"

 

2 saat sonra

Nihayet karaya geldiğimizde hemen korumamdan birini aradım ve arabamı attıgım konuma getirtmesini istedim. Dakikalar sonunda arabamı alıp dağlık evime sürdüm. Gösterişi severdim aslında fakat konu ev olunca sadeliğe dibim düşerdi. Orman, çimen,çiçeklik arasında olan dağ evim o kadar rahattı ki bayılırdım. İtalya da kendime rahat konforlu bir hayat kurmuştum. En iyi üniversiteleri bitirip en çok istediğim mesleğin sahibi oldum. Estetik cerrahı.
Diyeceksiniz baban bu kadar zenginken niye meslekte çalışıyorsun ne gerek var ki?

Babamla en son gördüğüm zaman komadan çıktığım zamandı daha sonra atar topar İtalya'ya geldim ve parasına asla dokunmadım fakat biliyorum ki bir gün babam öldüğünde ya da elden ayaktan düştüğünde yerine benim geçmem gerekiyor neyse artık.

Eve girip Çağrıyı aradım açtığında "Türkiye'ye bir uçak bileti istiyorum sakin boş olsun uçak özellikle de first class oldugunu belirtmeme gerek yoktur umarım. 3 saate hazır olsun!" Diyerek yüzüne kapattım ardından önce buz gibi bir duşa girip kendimi iyice yıkadım. Duştan çıkıp saçlarımı kurutup düzleştirdim ardından makyaj masamın önüne geçtim ve kendime baktım..

Övünmek gibi olmasın ama estetiğe ihtiyacım kesinlikle olmadıgını söylemek isterim. Dolgun dudaklarım, yeşil gözlerim, bembeyaz süt gibi tenim, kemikli yüzüm ve minik burnum.. Fakat tek rahatsız olduğum şey çillerim. Bence böyle seksi bir surata hiç yakışmıyorlar bu yüzden hep kapatıyordum onları fakat zaten yeteri kadar yorulmuştum ve zaten kimse görmeyecek diye kapatma gereği duymadım sadece dudaklarıma kahve tonlarında rujumu sürdüm ve dolabıma gidip her zaman ki gibi elbise seçtim. Çok fazla elbise giyen biriydim elbise olmadan bende olmazdım yani. Vücudumun üst kısmını sıkıca sararken belimden aşağısı sanki iki ayrı parçaymış gibi siyah fırfırlıydı(tenis eteği şeklinde denebilir ama elbise) siyah elbise boğazlıydı ve uzun kolluydu tüm kıvrımlarımı gösterirken altıma da uzun siyah çizmelerimi giydim bir kaç takı taktım ardından bavuluma bir kaç eşya koydum. Şimdilik geri kalanı burada kalsın zaten geri geleceğim bir iki güne.

 

Havalimanına geldiğimde uçağın hazır olduğunu ve içeride 2 3 kişi oldugunu duydum tek bu yüzden de rahatça içeri girdim kafamın estiği yere oturdum ve rahatla yayıldım hostes kızdan viski istediğimi söyledim. Viskimi yudumlarken sinirle başımı telefonumdan kaldırdım ve "Bu uçak ne zaman kalkacak artık !" Diye bagırdım.

Hostes kadın tedirgin bir şekilde "Efendim birini bekliyoruz ve o gelmedi hâla.." dedi ve "Banane kimse kim onu beklemek zorunda mıyım ben derhal bu uçağı hareket ettirin yoksa çok kötü yaparım sizi!" Diyerek dişlerimin arasından konuştum. Ardından ayağa kalkıp pilotun olduğu ön tarafa doğru ilerledim hostes kızda arkamdan ilerledi tabi "efendim lütfen yerinize oturun bir kaç dakika daha bekleyin.." diyince hostese baktım ve kadın'ın ne kadar üzgün olduğunu ve korkmuş olduğunu fark ettim. Kesinlikle kadınlara karşı bir zaafım var.

Yerime oturup ayaklarımı yere vura vura beklemeye başladım ardından uçağın kapısı kapanınca sinirle güldüm ve arkama dönerken "sonunda gelmeye zahmet etmiş !"

Arkamda duran adamla göz göze geldim. Mavi gözleri uzun boyu ve giydiği beyaz gömleğin içinden bile gözüken kasları...

İyice karşımda ki adamı süzdüm saçları dağılmış ve kemikli yüzü onu fazlasıyla yakışıklı gösteriyordu.. İçimden Yunan tanrısı diye geçirdiğim adam konuşmaya başladı.

"Bir sorun mu var ?" Diyerek kaşlarını çattı.

 

Loading...
0%