Yeni Üyelik
3.
Bölüm

3. Bölüm

@blackwinangel_3445

BAŞLIYORUZ

At arabasının durmasıyla gözlerimi araladım. Andromeda Sarayı'nın bahçesine giriş yapmıştık. Arabadan önce abim, ardından Sodie en son da ben indim. Etrafa bakındığımda Kral Henry ve Kraliçe Modie yüzlerindeki gülümsemeyle bize bakıyordu. Yanlarında Prens Leroy ve Prenses Luna vardı. Prenses de bize gülümsüyordu ancak Prens Leroy için aynı şey geçerli değildi. Prens Leroy ona baktığımı fark etmiş ve bana gülümseyerek baş selamı vermişti. Bende aynı şekilde karşılık verince tekrar eski haline döndü.

Kral ve Kraliçenin önüne geldiğimizde selam vermek için eğilecekken onlar benim önümde eğilmesiyle şaşıp kalmıştım. Abim ve Sodie' ye baktığım da onların da eğildiklerini gördüm. Kafa karışıklığıyla Kral ve Kraliçe'ye baktım. Tekrar doğrulduklarında bu sefer be önlerinde eğildim. Prens ve Prenses' e baş selamı vererek "Kralım ve Kraliçem bize hem ülkenizi hem de sarayınızı açtığınız için çok müteşekkiriz. Kral babam ve Kraliçe annemin sizlere selamı var." dedim. "Ne demek Prenses Andromeda ülkesi her zaman yanınızdadır. Asırlara dayayan bir dostluğumuz var. Hem Kral babanla da çocukluğumuzdan beri dostuz. Dostumu yarı yolda bırakmam." Gülümseyerek söyledikleri üzerine bende gülümsedim ve " Tekrardan teşekkürler, size bir sorum olacak müsaadenizle sormak istiyorum." dedim. Kral Henry yemekte sorumu yanıtlayacağını söyleyerek saraya girdik.

Prenses Luna ile bana tahşis edilen odaya doğru gidiyorduk. "Uzun zaman oldu görüşmeyeli özlemişim " gülümseyerek Luna' ya döndüm " Bende özlemişim." dedim. Durdunca "Burası senin odan. İçeride ihtiyacın olabilecek her şey mevcut. Nevresimlerin sabah yenilendi. Rahatlıka uyuyabilirsin. Kıyafetlerin dolabına yerleştirildi. Şimdi biraz yat yemek için seni nedimelerden biri uyandırır." " Teşekkürler Prenses" dememle "Prensese gerek yok Amaris, arkadaşız biz." dedi.

Luna gidince bende odaya girdim. Kapıyı açınca yatak ve komidinler vardı. Kapının arkasında da kapı vardı, büyük ihtimalle lavaboydu. Yatağımın karşısında cam, camın önünde iki tane tekli koltuk vardı. Camın sağ tarafında yani yatağımın sağ tarafında çalışma masam, çalışma masanın karşısında makyaj masası vardı. Makyaj masasının solunda dolabın yanında kitaplık vardı.

Camdan balkona açılan bir kapı vardı. Kapıyı açar açmaz beni muhteşem bir manzara karşıladı. Balkon çok büyük değildi ama yinede güzeldi.

Odaya tekrar girdim ve lavabo olduğunu düşündüğüm kapıya doğru ilerledim. Üzerimdekileri çıkarmam gerekiyordu ama tek başıma yapamayacağım için kapıdaki muhafızlardan nedimem Maria' yı çağırmalarını söyledim. Ben dolaplarımı karıştırırken kapım çaldı 'Gir' komutumla Maria içeri girdi. Ellerini önünde bağlayarak bana selam verdi ve "Beni çağırmışsınız Prensesim" dedi. "Maria üzerimi değiştirmeme yardımcı olur musun? Bir an önce dinlenmek istiyorum." "Tabi majesteleri banyoyu hazırlamamı ister misiniz?" dedi. "Ben hazırlarım Maria, sen sadece şu elbisemden kurtulmama yardımcı ol yeter." dedim. Banyoya doğru yürümemle Maria'da beni takip etti. Elleri elbisemin arkasındaki ipleri buldu ve çözmeye başladı.

Maria üzerimi değiştirmeme yardımcı olduktan sonra ona yemeğe kadar uyuyacağımı beni uyandırması söyledim. Güzel bir duş aldıktan yatağıma uzandım.

"Majesteleri uyanın."

Maria'nın sesini duymamla gözlerimi araladım. "Prensesim yemek için sizi bekliyorlar." demesiyle yataktan kalkıp odada ki banyoda elimi yüzümü yıkadım. Odaya geri girdiğimde dolabımın önünde beni bekleyen Maria'ya doğru ilerledim. Maria'yı geleceğimi bildirmesi için aşağı gönderdim. Dolabın kapağını açıp içinden göğüs kısmı taşlı, belden aşağısı düz yeşil bir elbise seçtim. Elbisemi giydikten sonra saçımı ve makyajımı yaptım. Normalde Maria yapardı ama bugün kendim yapmak istemiştim. Masamdaki aynadan kendime bakıp " İçimdeki bu güç iyi mi, kötü mü bilmiyor ama ne olursa olsun bu gücü kendim yapacağım." dedim ve kapıya doğru yürüdüm. Odanın kapısını açınca karşımda eli havada kalmış Prensi görünce şaşırdım. Elini ensesine götürerek " Gecikince merak ettim de." dedi. Gülümseyerek kafamı salladım. Geçmem için geri çekilip yol verince yanından geçerek koridorda yürümeye başladık. Ellerimiz birbirlerine değmek üzereydi. Her adımımızda ufaktan tenlerimiz değiyor ve bu beni hecanlandırıyordu.

Merdivenlerden inip salona gelince herkesin masaya oturmuş beni beklediğini gördüm. Özür dileyerek abimin yanına oturup Kral'ın yemeğe başlamışını bekledim ancak Kral yemeğe başlamamış hala bana bakıyordu.

"Kralım tekrardan özür dilerim bir dahakine gecikmemeye çalışacağım." dedim fakat Kral gülümseyerek "Kusura bakmayın benim hatam, ben sizin yemeğe başlamanız için size bakıyordum. Bu topraklarda bir evde kim en güçlü ise önce onun yemeğe başlaması uygun görülür. Yaşça küçük olsa bile." demişti. "Anladım, biraz değişikmiş kusura bakmayın hemen başlıyorum." Diyerek kahvaltıya başladım. Benim başlamamla herkes başlamıştı. Galiba gittiğim her ülkede değişik kurallar ve adetlerle karşılaşacaktım...

Kahvaltımızı yapmıştık ve şuan herkes oturmuş Kral Henry ve Prens Leroy' un gelmesini bekliyorduk. Kahvaltıdan sonra plan hakkında konuşmak için bizi buraya toplamıştı. Sonunda salonun kapısı açılınca bakışlarımı oraya çevirdim. Sonunda gelmişlerdi. Onların gelmesiyle herkes ayaklanmıştı. Ben hariç. Ondan güçlü olduğumu kabul etmişse onun için hazır ola geçmeyecektim. Sorun olacağını da zannetmiyorum da zaten. Kral ve Prens'te oturunca ayaklanan herkes de yerine oturmuştu. Kral Henry'nin konuşmaya başlamasıyla dikkatimi ona verdim. " Prenses öncelikle bugünden itibaren Prens Leroy' dan dövüş ve kılıç dersleri alacaksınız. Aynı zamanda Prenses Luna' dan da ateş elementi için yardım alacaksınız. Leroy' da ateş derslerinize katılacak. 1 ayınız bu şekilde geçecek. Tabi Prenses Sodie' de size aynı zamanda su elementine çalıştıracak. Böylelikle zamandan da tasarruf edeceksiniz. Sizin içinde uygunsa tabi." dedi.

"Benim için uygun ancak bir şeyi merak ediyorum. Neden dövüş ve kılıç derslerini muhafızlardan biri çalıştırmıyor da Prens çalıştırıyor" dedim. Prens gülerek "Rahatsız mı oldunuz Prenses?" dedi. Benimle dalga geçiyordu. Bende gülerek "Evet Prens'im rahatsız oldum" dedim. Kral Henry gülümseyerek aramıza girdi "Her ne kadar muhafızlarıma güvensem de sizi emin ellere bırakmak istedim. Hem Leroy dövüş ve kılıç kullanımında oldukça iyidir. Size kendini kanıtlayacaktır." Dedi.

"Buna ne şüphe"

 

***

Üzerimdeki elbiseden kurtulmuş bugünkü derslerim için rahat kıyafetler giymiştim. Altıma siyah deri bir tayt, üzerime renkli bir kazak giydim. Kazağımın üzerine de beyaz ayağıma kadar uzanan kaşemi giydim. Ayağımda dizime kadar gelen uzun siyah bir bot vardı. Saçlarımın ön taraflarını tek tek ördürüp arkadan bağlatmıştım. Siyah tokamı da bileğime takıp odadan dışarı çıktım.

Kapıdaki muhafızlarda benimle birlikte yürüyerek bahçeye çıktık. Beni Prens Leroy' un olduğu yere doğru yönlendirdiler. Kılıç seslerini duymamla yaklaştığımızı anladım. Leroy az ilerde ayakta dikilmiş muhafızların kılıç talimini izliyordu. Ellerini göğsünün üzerinde birleştirmiş, sert bakışlarıyla muhafızları izliyordu. Az ilerisinde Kral, Kraliçe ve Luna oturmuştu. Leroy benim geldiğimi görünce duruşunu düzeltti ve başıyla selam verdi. Bende aynı şekilde selam verince az önce talim yapan muhafızlardan kılışları alarak yanımızdan gönderdi. Benimle beraber gelen muhafızlarda gidince elindeki kılıçlardan bir tanesini bana verdi ve karşıma geçti.

"Daha önce hiç kullandın mı?" Ah, ne sanıyordu beni. Filmlerdeki gibi elini sıcak sudan soğuk suya koymayan prenseslerden mi? Karşısındakinin kim olduğunu unuttu sanırım. Hatırlatalım o zaman. Elimdeki kılıcı havaya kaldırdım ve kolumu sabit tutarak çevirmeye başladım. Aniden ona doğru savurunca ne olduğunu anlayamadan kendini bir adım geri attı. Şaşkın şaşkın bana bakarken "Kim olduğumu unuttun sanırım. Prenses Amaris İthilien, Ay'ın varisi, geleceğin kraliçesi, 4 elementin sahibi ve Kraliçe Diana'nın varisi... Sence kılıcı kullanmama gibi bir şansım var mı?" diyerek göz kırptım. Kılıç olmayan elini göğsüne doğru getirdi, bir ayağını da arkaya atarak selam verdi ve " Kusuruma bakmayın prensesim." Dedi gülerek.

"Eee hadi başlayalım"

*

Gerçekten kılıç kullanmakta oldukça iyiydi. Beni bile zorlamıştı. Babam bir gün Beatrice'in geleceğini biliyordu ve bu yüzden beni her yönden geliştirmeye çalışmıştı. Ancak eksik olduğum konular çok fazlaydı. 4 elementin hepsini tam anlamıyla yönetemiyordum. Aynı anda kullanmam ise imkansızdı. Kraliçe Diana bile 4 elementin hepsini aynı anda kullanamamıştı. Denediğinde ise ağır sonuçlarla karşılaşmıştı. Ölüm ile burun buruna gelmişti... bu yolculuğa da bir yönden 4 elementi yönetebilmem için çıkmıştım. Kılıç ve dövüş dersleri ise pekiştirmek içindi.

 

Ben düşüncelerime dalmışken Leroy kılıcını bana doğru savurdu. Son anda görmemle geriye çekildim. Gülerek bana bakıyordu. Az önce benim ona yaptığım gibi benimle alay ediyordu. Bende gülüp kafamı sol omzuma doğru yatırıp kaşımı havaya kaldırdım. Gülümsemesini büyüterek kılıcıyla bana doğru gelmeye başladı. Kafamı dikleştirdim ve ciddi bir yüz ifadesi takındım. Kılıcımı ona doğru savurdum. Kılıcıyla beni geri savurdu ve bu sefer üstüme doğru gelen o oldu. Kılıcını dik bir şekilde bana savurunca bende yatay şekilde tutarak onu engellemeye çalıştım. Ama sadece çalıştım çünkü neredeyse bütün kuvvetiyle kılıcı üzerime itiyordu.

Daha fazla dayanamayacağım için bir sağ ayağımı yanıma doğru adımladım ve yana kaçarak kılıcın altından çekildim. O öne doğru düşmek üzereyken arkasına geçtim ve kılıcı ona savurdum fakat aniden arkasını döndü ve yere düşmeden kılıcıma karşılık verdi.

Şuan bir eli yerde destek alıyordu, bir eliyle de kendini savunuyordu bende onun üstüne doğru eğilmiş kılıcımla ona baskı uyguluyordum. Daha fazla dayanamamış olacak ki düştü. Ama düşerken de beni belimden tutarak üzerine çekti. Kılıçlarımız ise hala aynı pozisyondalardı. Düşsek bile kendimizi savunuyorduk, pes etmiyorduk ama kılıçlarımızda ki baskı azalmıştı. Kendi kılıcını kenara bırakırken benimkini de aldı. Ellerim onun göğsünde dururken şaşkın bakışlarımı ona yolluyordum. O ise sanki yüzümün her yerini ezberlemek istermiş gibi bakışlarını yüzümün her yerinde gezdiriyordu. O kadar çok çalışmıştık ki rahatsız etmesin diye ön tarafını ördüğüm saçlarım akmaya başlamıştı.

Gözümün önüne gelen saçımı eliyle kulağımın arkasına aldı ve "Benden önce düşmene asla izin vermem... sen düşmeden ben düşerim ama senin düşmene izin vermem," kulağıma yaklaşarak "Kraliçem" diyerek cümlesini tamamladı.

Loading...
0%