Yeni Üyelik
4.
Bölüm
@blanco_s

"Umay bu halin ne?" Irmak sanki beni ilk defa tam bir şekilde giyinmiş olarak görüyormuş gibi garip bir ifadeyle bana bakıyordu. Üzerimde kışlık bir elbise vardı. Siyah ince çorap giymiş bir şekilde saçlarımı yapıyordum.

"Ne varmış halimde?"

"Bir şey yok da henüz bara gitmek için erken değil mi?"

Aynanın karşısında kendime baktım. Kumral hatta koyu sarı olan saçlarım belime kadar düz bir şekilde uzanıyordu. Güzel olmuştum. Gözlerimi ortaya çıkartan koyu bir makyaj yapmıştım.

"Bara gitmiyorum ki," dediğimde bakışlarımı aynadan çekip ona çevirdim. Kaşları usulca çatılmış neden böyle giyindiğimi anlamaya çalışıyordu. Her zaman böyle giyinsem de genelde bu saatlerde pijamayla onlarla otururdum ya da dersten sonra uyurdum. Bu saatte giyinmem Irmak’ı epey şaşırtmıştı.

"O zaman biriyle mi buluşacaksın? Neden anlatmıyorsun ya?"

"Çok mu abartmışım?" dedim üzerimdeki elbiseye bakarken.

"Çok güzel olmuşsun da erkekler bu kadar güzel olmana değmez kızım." Irmak başını iki yana salladı. Ona göre öyleydi de yine de iki yıllık bir ilişkisi vardı. Bazıları, ben, o kadar şanslı değildi.

"Biriyle buluşmayacağım ki. İçimden öyle süslenmek geldi," diye mırıldandım. "Ama sanki göz makyajı biraz abartı olmuş gibi. Neyse silerim ya."

"Yeliz sende bir haller olduğunu söylemişti de inanmamıştım ama kız haklıymış." Irmak yanıma gelip kolumdan tuttuğu gibi dedikodu köşemiz olan salondaki açık kahverengi üçlü koltuğumuza sürükledi. Ben ne kadar hazırlanmışsam o da o kadar ev halindeydi. Kahverengi saçlarını gelişi güzel toplamış, eski bir pijama takımıyla duruyordu. Pijamasının üzerinde çamaşır suyu lekeleri bile vardı.

"Yeliz gelsene!" diye seslendiğinde Yeliz de odasından çıkıp aynı dağınıklıkla bana baktı. "Hangi eğlence kulübüne gidiyorsun bu akşam?"

"Gitmiyorum ki," dedim bezmiş bir şekilde. İlla evde pijamayla mı takılmak gerekiyordu yani?

"Oha gitmiyor musun? Vizeler bittiği gibi sabahlara kadar içeceğim diyen sen değil miydin kızım?" Yeliz şok geçiriyormuş gibi gözlerini kırpıştırırken arkama yaslandım.

Evet ben Umay Kırca biraz gece hayatına düşkündüm.

Aslında gece hayatı bana düşkündü. Arkadaş ortamım eğlenmeye açtı ve ben de onların arasında parti kızıydım. Bazı geceler sabaha kadar partiler ve evin yolunu zor bulurdum.

Bu halimden pek memnun olmasam da atlatmaya çalışıyordum. Yine de bu bir bağımlılıktı ve o kadar da kolay bırakılamıyordu. Bu yüzden kızların şaşırması çok normaldi çünkü vize haftasından önce eve doğru düzgün gelmezdim bile. Geldiğim saatler de ya ders sonrası ya da eğlence sonrasıydı. Odama ya da dedikodu koltuğumuza yığılır kalır, kızlar beni uyandırana kadar kıpırtısız yatardım.

Şimdiyse sınavlar bitmişti ve ben adeta partiye gidiyormuş gibi giyinmiş bir şekilde onlarla oturuyordum.

"Evde oturmaya karar veremez miyim ya? Hem ben de kira ödüyorum buraya," diye homurdandım.

"Sana evde oturma demedik ki. Sadece hazırlanmış bir şekilde evde oturman garip. Yoksa evde mi içeceksiniz? Biliyorsun eve çıkarken içme konusunu konuşmuştuk." Irmak dikkatle bana bakarken telefonuma bir bildirim geldiğini duyunca hemen dikleştim.

"Evde içmek yok, biliyorum tabii ki kuralları. Takılmalık çocuk getirmek de yok ki getirmem de zaten. Of kızlar acıktım ben ya."

"Nohut yemeği vardı," dedi Yeliz.

"Yok siz yiyin ben döner sipariş ettim."

"Yine mi?" Irmak şaşkınlığını gizlemeden sormuştu çünkü bir haftadır her gün döner yiyordum. Bütün paramı içkilere harcadığım göz önünde bulundurulursa dışarıdan pek bir şey yemiyordum. Eh her ay eve alışveriş yaparken yemeklik malzeme de alıyorduk ve hepimiz sırayla yemek yapıyorduk.

"Döner yiyesim var," dedim omuz silkerek. "Kurye gelir şimdi."

"Ben çözdüm işi." Yeliz keyifle güldü ve Irmak'ın yanına oturup dedikodu moduna geçti. "Bu kesin kuryeye aşık oldu."

"Yok artık! O yüzden mi her gece döner alıyorsun?"

"Abartmayın ya," dedim ve ayaklandım. Her an gelebilirdi ve ben bu soğukta onu bekletmek istemiyordum.

Yedi gündür döner yediğim için hangi gece izinli olduğunu da çözmüştüm. Gelen diğer çocuk kaskını çıkartmış ve hafif flörtöz bir şekilde tebessüm ederek benimle muhabbet etmeye çalışmıştı. Onun aradığım kişi olmadığını daha beni aradığı an anlamıştım. Eh artık o günler sipariş vermezdim.

"Sen abartma asıl. Her gün döner mi yiyeceksin cidden?" Irmak bana seslenirken onu duymazdan gelerek odama ilerledim ve yatağımın üzerindeki telefonu alarak odadan çıktım. Daha ev kapısına ulaşamamıştım ki kaydettiğim o numaranın araması ekranda gözüktü.

Kurye Çocuk arıyor.

Yüzümde istemsiz oluşan tebessümle konuşmayı açtım ve sesimi biraz incelterek konuştum. "Efendim?"

"Merhaba," dedi o her gün sesini duymaya şimdiden alıştığım kurye çocuk. Kasktan gelen boğuk sesi bile yutkunmam için yeterdi. "Siparişinizi getirdim."

"Bak yine aynısını yaptın," diyerek kapıyı açtığım gibi terliklerimi giydim. Evet bu kombine terlikler hiç uymamıştı ama botlarımı giymem onu soğukta daha çok bekletmem demekti.

"Ne yaptım?" diye sordu şaşkınlığı sesine yansırken. İstemsizce kıkırdarken beni nefes bile almadan dinliyordu.

"Çıkmadan önce değil de gelince haber verdin. Üşüyeceksin."

"Sorun değil, işim bu."

O an içim hüzünle doldu. İşinin soğukta beklemek olduğunu mu düşünüyordu?

"Hayır işin bu değil," dedim hızla merdivenlerden inip sesli bir nefes alırken. "Dur yüz yüze konuşalım."

Bir şey demesine izin vermeden telefonu kapattığım gibi kapıyı açtığımda onu birkaç gündür gördüğüm şekilde, motoruna yaslanmış bir haldeyken gördüm. Telefonunu pantolonunun cebine yerleştirirken beni gördüğü gibi dikleşmişti.

Her zaman yaptığı gibi sepete doğru ilerlemesini bekledim ama o öylece kaldı.

Ona doğru adımlarken yüzümdeki istemsizce oluşan tebessümü yok etmeye çalıştım ama bu imkansızdı. "Evet ne konuşuyorduk?"

"Hı?" diye bir ses çıkarttığında güldüm.

"Ben hatırladım. Senin... pardon sizin işiniz soğukta insanların keyfini beklemek değil. Hem bu soğukta motor sürüyorsunuz. Bence birkaç dakika sizi bekleyebilirler."

Kurye çocuk ne konuştuğumdan bir habermiş gibi öylece bana bakıyordu. Kahverengi gözlerinden hiçbir şey anlamasam da beni dinlediğine emin olmak istiyordum. Umarım beni dinliyordu.

"Olsun," dedi en sonunda ve derin nefes aldı. "Ben bu işin zorluklarını bilerek kurye olmaya karar verdim."

"Okuyor musun?" Bir anda çıkan soru ikimizi de şaşırttı. Beni terslemesini beklerken yerimde kıpırdanmamak için zor duruyordum. Terslerse ne yapardım ki?

Bir daha döner yiyemezdim. Anısı olurdu sonuçta...

"Evet, son sınıfım."

"Ben de üçüncü sınıfım," dedim sormasa da.

Aklına siparişim gelmiş olacak ki bir anda irkildi ve hızla yanımdan geçip motorun arkasındaki sepetten artık ezbere bildiği paketi çıkarttı. "Kusura bakma konuşurken unutmuşum siparişinizi."

"Siz kelimesi çok resmi değil mi?" dedim bir anda. Başını bana çevirdiğinde yüzünü görmesem bile kaşlarını kaldırdığını hayal ettim. "Yani bana sen diye hitap edebilirsin ya da direkt Umay diyebilirsin."

Şu an bana adını söylemesinin zamanıydı. Hatta söyleyecekti, emindim ama telefonu bir anda çalmaya başladı.

Bir şey mırıldandı ama ne dedi, benimle mi alakalıydı anlamadım. "Kusura bakma usta arıyor açmam lazım."

"Aç tabii," dedim ve bana uzattığı paketi elinden aldım. "Kolay gelsin sana."

"Teşekkürler. Sana da afiyet olsun... Umay."

Kalbimin gümbürtüsü bütün dünyayı ayağa kaldırabilecek kadardı.

Telefonu açıp hoparlöre alırken ona sırtımı döndüm ve kapıya doğru ilerlemeye başladım.

"Neredesin len sen? Yeni sipariş geldi."

"Geliyorum usta," dediğini duydum. Benim yüzümden ustasından azar yiyecek diye içime bir endişe doğmuştu ama o bunu hissetmiş gibi birden bana seslendi.

"Umay?"

"Efendim?" diye sordum hızla ona dönerken.

"Ustam bana kızmaz yani beni tuttuğunu düşünmeni istemem. Hem biliyorsun bizim dükkanın en sevilen müşterisi oldun bir anda."

Güldüm, bir şeyler söylemek istesem de istemsizce gülmek dışında hiçbir şey yapamıyordum. İyice aptala dönmüştüm.

"Neyse ben seni tutmayayım bu soğukta," dediğinde durabilirim demek istesem de yine hiçbir şey diyemedim.

"İyi eğlenceler." Kaskın önünü kapatırken neden böyle dediğini anca benim etki alanımdan çıkarken anlayabilmiştim,

Kıyafetim yüzündendi!

O yüzden seni tutmayayım demişti.

Ah kurye çocuk sen beni tutsan keşke...

🌯

Loading...
0%