Yeni Üyelik
5.
Bölüm
@blanco_s

Dışarıda otururken burnumun ucunun kızardığını hissediyordum. Soğuktan korunmak için giydiğim beyaz hırkama iyice sarılırken herkes delirdiğimi düşünüyordu ve haklı da sayılırlardı. Bence de delirmiştim ama kendime engel olamıyordum.

Daha yüzünü bile görmediğim bir çocuk için her akşam döner yiyordum. Sadece birkaç dakika konuşmak için bu kadar çaba vermem tamamen delilikti ve ben de neden bunu yaptığımı bilmiyordum. Sadece konuşmak istiyordum. Yüzünü görmek, sesini duymak ve gülüşüyle tebessüm etmek istiyordum.

Tabii onun bunu anladığından emindim. Her akşam döner sipariş eden bir kızın tek amacı karnını doyurmak olamazdı bence. Aptal biri değilse onunla ilgilendiğimi anlardı ama ne kötü ne de iyi bir tepki vermemişti. Bir tepkiye ihtiyacım vardı. Kötü bile olsa ondan bir tepki alırsam eğer en azından kafamda her ne dönüyorsa bunu durdurabilirdim.

Acaba sevgilisi var mıydı? Sevgilisi varsa bir daha sipariş vermemem en iyisiydi ama sevgilisinin olup olmadığını nasıl öğrenecektim hiçbir fikrim yoktu. Dönercinin adı dışında onun hakkında hiçbir şey bilmiyordum. Yakında dönerciyi basıp ustayla arkadaş olmayı düşünüyordum ama eğer çocuğun sevgilisi varsa bu onun için kötü olabilirdi. Gerçi kızın benden haberi var mıydı? Şahsen sevgilisi olsam ve birinin onu böyle takıntı haline getirdiğini öğrensem gerçekten de sinirlenirdim.

Kendimi koca bir aptal gibi hissediyordum.

"Ben ne yapıyorum ya?" diye mırıldandım yerdeki taşları ayağımla ittirirken. "Çocuk çalışıyor ve kibarlık yapıyor diye hemen eriyip bittim ya. Sanki erkek yok anasını satayım."

Erkek çoktu ama hepsi öküzün tekiydi. Ya da benim ortamımdakiler kız avcısı öküzlerdi, emin değildim.

Ses tonu ve kahverengi gözleri dışında hiçbir şeyini bilmediğim bu çocuk da belki onlardandı. Müşteri kaybetmemek için kibar olmaya çalışıyor olabilirdi. Eh ben de iyi bir müşteri olmuştum çünkü hem her akşam onlardan döner sipariş ediyordum hem de hep beş yıldız verip puanını yükseltiyordum. Çocuk beni kaybetmemek için kibarlığa devam edebilirdi. Kim devamlı müşterisini kaybetmek isterdi ki?

Omuzlarım kendiliğinden düşerken yerdeki taşlardan bakışlarımı çektim. Düşüncelerim artık beni üzmeye başlamıştı. Belirsizlikten nefret ediyordum. Onun için sadece müşteriysem bilmek ister ve bu durumu sonlandırırdım. Döner yemekten de yorulmuştum.

"Umay?" Adımı duymamla beraber gözlerimi kırpıştırarak bana seslenen kişiye baktım. Çetin elinde alışveriş poşetiyle apartmanın girişine doğru ilerlerken önümde durdu. "Hayrola kimi bekliyorsun bu soğukta?"

Çetin bizim bir üst katımızda kalan ve aynı sınıfta olduğum bir arkadaşımdı. Irmak'la bizi tanıştıran oydu. Irmak, eski ev arkadaşlarının mezun olmasıyla beraber eve yeni kişiler arıyordu ve Çetin de benim arkadaşım olduğundan bana haber vermişti. Eh Yeliz'le yurttan kaçmayı düşündüğümüz için hemen kabul etmiştik. Şimdiyse neredeyse bir buçuk yıldır buradaydık.

"Yemek sipariş ettim de onu bekliyorum," dedim burnumu çekerken. Çocuk beklemesin diye sipariş verdikten beş dakika sonra kapıya çıkmıştım ama sanırım zamanı biraz ayarlayamamıştım.

"Ha," diye mırıldandı. "Bende yerdin kızım. Neden boşa masraf yapıyorsun?"

Aslında yemek bahaneydi de bunu şimdi Çetin'e söylemesem daha iyiydi.

"Evde durmuyorsun ki. Nereden bileyim yemek yaptığını aa?" dedim hafif sitemli bir şekilde.

"Anahtar verdim ya bak işte. Boşa harcama paranı, birkaç gün sonra Murat'ın doğum günü partisi var."

Murat'ın doğum gününü tamamen unuttuğum için kaşlarım istemsizce çatıldığında Çetin'e unuttuğumu belli etmemek için bakışlarımı ondan çektim. Murat da bizim sınıftan bir arkadaşımızdı ve her gece akıyorduk. Yani ben bütün paramı yemek için harcamadan önceki zamanlarda akıyorduk. Şimdi onlar akıyor olmalılardı.

"Tamam ya," dedim ve omuz silktim. "Sen bana hangi kulüpte olacağını yazarsın."

"Tamam." Çetin elindeki poşeti biraz daha sıkı kavradı. "Senin yemek geliyor herhalde. Acıkırsan yaz makarna yapmıştım."

Onu onayladım ve kollarımı göğsümde bağlayarak sokakta yankılanan motor sesine doğru baktım. Sağ taraftan gelen siyah motorla beraber dudaklarıma otomatikman yerleşen gülümsemeyi yok etmeye çalışıyordum.

Çetin sonunda apartmana girdiğinde kurye de motorunu durdurup başını sağ tarafında kalan bana çevirdi.

"Sizi... seni kapıda beklemiyordum," dedi hafif şaşkın bir tonla. Kaskını başından çıkartması için içimden dualar ederken ona doğru adımladım.

"Kaç gündür soğukta bekliyorsun. Bekleme istedim," diye mırıldandım.

Kaskın göz kısmını bile açmadığı için hiçbir tepkisini göremiyordum. Neden kaskını açmıyorsun diye cırlamak ve başından kaskı çıkartmak istesem de bunu yapamayacağımın bilincinde olarak ellerimi hırkamın üzerinde gezdiriyordum. Meraktan çatlayacaktım. Bir kere yüzünü görsem olmaz mıydı?

Sol bacağını motorun üzerinden geçirerek yere bastı ve motordan inip tam karşımda durdu. Aramızda aşırı bir boy farkı yoktu, on santimetre belki de on beş santimetre vardı. Göz hizam kaskının başlangıcına geliyordu.

"Benim işim bu," dedi ve eli bir anda kaskının atındaki kemer tarzı şeye gitti. İçime heyecan dolarken bu heyecanı gizlemek için gözlerimi kaçırmam gerekti ama kaskını çıkartırsa ve yüzünü göremezsem diye çok korktuğumdan hemen ona baktım.

"Burnunun ucu kızarmış. Ne zamandır dışarıdaydın?" Kemikli elleriyle kaskını çıkartmak için bir hamle yaptığında sorusu zihnimden uçup gitti ve bir anda onun yüzü gözlerimin önünde belirdi.

Aynı eli gibi kemikli bir yüzü vardı. Saçları kaskın içinde kaldığından dağılmıştı ama düzdü. Uçları neredeyse sarıydı ama dipleri açık kahveydi. Sanırım kumraldı, tam anlayamamıştım.

Hafiften çıkmış sakalları en son birkaç gün önce tıraş olduğunu gösteriyordu.

Burnu biraz büyüktü ve düz bir şekilde iniyordu ama yüzüyle bütünleştiğinde gerçekten yakışıklıydı.

Ama onu gözüm bir yerden ısırıyordu. Onu daha önce gördüğümden emindim. Bu yüzü daha önce görmüştüm.

Az önceki sorusunu hâlâ yanıtlamadığımı fark ederek burnumu çektim ve cevapladım. "Biraz oldu çıkalı."

"Bir dahaki siparişinde lütfen ben seni aramadan dışarı çıkma." Motorun arkasına doğru ilerlerken tekrar ekledi. "Lütfen."

"Seni tanıyor olabilir miyim?" diye sordum konuyu tamamen değiştirirken. Arkadaki sepeti açıp siparişimi hemen bulduğunda bakışları bana döndü. Kaşlarını hafifçe kaldırıp hiçbir şey belli etmeyen bir yüzle bana baktığında kalbim tekledi. "Bilmem, tanıyor olabilir misin acaba?"

"Sen beni tanıyor musun?"

"Hıhım," dedi ve siparişimi sepetten alıp sepeti kapattı. "Adın Umay ve her akşam döner yiyorsun."

"Hayır öyle değil," dedim başımı iki yana sallarken. "Gerçekten bir yerde tanışmış olabilir miyiz çünkü yüzün çok tanıdık geldi."

Diliyle dudaklarını ıslattıktan sonra siparişimle beraber bana doğru ilerledi ve paketi uzattı. Elinden poşeti alırken parmak uçlarım onun sıcak parmaklarına değmiş ve bedenimde bir enerjinin yayılmasına neden olmuştu. Bu enerjiye hiç alışık değildim ama parmaklarından uzaklaşamıyordum da.

"Bilmiyorum," dedi sadece. "Belki okulda görmüşsündür."

"Belki," dedim ben de ama hiç emin değildim. Gece kulüplerinden birinde de tanışmış olabilirdik. Tabii o öyle yerlere gidiyorsa.

"Daha fazla üşüme," dedi motoruna doğru ilerlerken. "Ve beni tanıdığını düşünüyorsan belki de tanışmışızdır."

Kaskını başının üzerine takmadan önce minik bir tebessümle yüzüme baktı. "Afiyet olsun Umay."

Gözlerimi kırpıştırıp şaşkın bir ses tonuyla konuştum. "Kolay gelsin kurye çocuk."

Kaskını başından geçirirken bile minik de olsa tebessümü vardı. Kaskını taktıktan sonra motoruna bindi ve başını son defa bana çevirip baktıktan sonra motorunu çalıştırdı. Beni sorularla beraber yalnız bırakırken onun kim olduğunu ve nereden tanıdığımı düşünmeye başladım.

Keşke adını söyleseydin kurye çocuk. O zaman işim daha kolay olurdu.

Şimdiyse işim hiç kolay değildi. Acaba kızlar onu tanıyor olabilir miydi? Belki benim onunla tanıştığımı biri hatırlayabilirdi.

Derin nefes aldım ve o motoruyla yanımdan uzaklaşırken onu içten içe tanıdığımı kendime hatırlattım.

Acaba nereden tanıyordum?

🌯

Loading...
0%