Yeni Üyelik
10.
Bölüm

9.BÖLÜM - SAMANLIK SAMAN

@blkzpriv

Demirhan eve geldiğinde bir duş alıp çıkmaktı istediği. Babası salondan seslendi. Sesli bir soluk vererek salona gitti. Kahvaltı ediyorlardı.

"Günaydın" dedi masaya doğru giderek.

"Nerdesin sen?"

"İşlerim vardı."

"Ne işin vardı?"

"Niye soruyorsun baba?"

"Neden Deniz'in yanında olduğunu söylemiyorsun?"

"Gerek var mı?"

"Yok tabi de, baya sakinleşmişsin. Tatlı kız tabi."

"Ne alakası var? Yanında kalacak kimse yoktu, bende kaldım. Ne var bunda?"

"Bak sen şu işe! Hani hisseleri almanın bir yolunu bulacaktın? İhaleye ne kaldı şurada, iki hafta içinde para yatırmamız lazım unuttun mu?"

"Unutmadım baba."

"Bak oğlum, başka bir yolu var. Hemde çok kolay bir yol."

"Neymiş o?"

"Deniz'le evlen!"

"Ne diyorsun baba ya? Kaç yaşında o kız sen farkında mısın?"

"Ne var lan? Çok küçük sanki. Yaş farkı olur ne olmuş. Mantıklı ol, hisseler bizim olur, sorunda kökten çözülür."

"Sen iyice delirdin ama ben sana uymayacağım."

"Düşün bunu Demirhan." Demirhan salondan çıkarken ağzının içimden sövüyordu. Öyle ahım şahım bir yaş farkı yoktu ama Demirhan zihnen çok büyük geliyordu kendine. Deniz'i küçük görüyordu ve uyuşmalarının mümkün olmadığını düşünüyordu. Hoş oluru olsa bile sevmeden yapılan evliliklerin sonunun boşanma, olmazsa ihanet olduğunu biliyordu. En korktuğu şeydi ihanete uğramak ki, başına da gelmişti.

*

İbo, Selo ve Buse gelmişti o sabah. Buse bana duş aldıracaktı, bunun için gelirken aldığı pijamaları, havluları çıkarıyordu poşetlerden. Bana sevdiğim şeylerden almışlar yemem için. Onlar gelince Demirhan gitmişti

"Siz çıkın bakalım, ben kızımı yıkayayım."

Selo ve İbo odadan çıkarken bende ayağa kalktım. Bir duş alsam hiç fena olmazdı. Belki su mikropları kırardı da çabuk iyileşirdim.

Banyoya girdik. Buse suyu ayarlarken üstümü çıkardım.

"İyi misin canım?"

"İyileşmek istiyorum artık Buse. "

" İyileşirsin canım, hep böyle kalacak halin yok ya. Gel."

Suyun altına girdiğimde dünya varmış gibi hissettim. Buse, canım ciğerim bilir ne kadar titiz olduğumu. Özenle yıkadı beni. Tertemiz çıktım suyun altından. Kurulanınca kremledi her yerimi. Güzel kokuların hastasıyız.

Üstüme temiz iç çamaşırları ve pijamaları giyince kasvetli hali biraz olsun attım üstümden. Saçım havluya sarılıyken Buse kirlileri topladı.

"Yatağa geç hemen."

Odaya dönüp yatağa girdim. Dağınıklığı toplayıp, kirlileri yanında götürmek için poşete koydu. Yeni çorapları birbirinden ayırıp ayaklarıma giydirdi. Sırf beni yıkamak için getirdiği şeylerin arasında saç kurutma makinesi de vardı. Saçlarımın suyunu alıp taradı. Ardından saçlarımı kurutmaya başladı. Bu sesi duyunca Selo ve İbo odaya geldi. Buse'nin elleri arasında mayıştım. Şefkatlidir Buse, çok anaç bir kızdır. Bunda boşanmadan önce bebeğinin beş aylıkken karnında kalbinin durmasıyla ilgisi yoktur. O çocukken de böyleydi. Dünyaya anne olmak için gelmiş gibi.

Benim ise hep ablam gibiydi. Korumacıydı, üstüme titrer, üstüne titrerim. İbo biraz farklıdır. Benim kardeşimi benden başka kimse dövemez söylemi vardır ya abilerin, öyledir. Kardeşinle geçinemezsin ama onu çok sever, çok düşünürsün. Selo ise senden bir yaş büyük olan abindir ve bütün yaramazlıklarında ortağı olursun.

Biz farklı ailelerden olsak da birlikte büyüdük demek mümkündü. Bu kadar büyümeden, hayata atılmadan önce bir aradaydık. Büyümek nasıl bir şey biliyor musunuz? Hani çocukken kahrını çeken anne dünyayken, büyüyünce dünyanın kahrını çeken sen olurmuşsun gibi. Roller, hayatın içinde sürekli olarak değişen rollerimiz.

Saçlarımı kurutup onları da bir kenara koyduktan sonra saçlarımı örmeye başladı.

"Rahatladım valla. Ellerim dert görmesin çiçeğim."

"Amin canım amin. Oje de süreceğim sana. Biraz motive ol."

"Hihi canımsın."

Onun için de hazırlıklı gelmişti. Saçlarımla işi bittiğinde karşıma oturup bağdaş kurdu. Küçük çantanın içini önce yarısı gidem ojelerimi sildi. Tırnaklarımı düzeltip törpüledi. Sonra beyaz oje sürmeye başladı. Beyaz oje erkeklerin dikkatini çekermiş, bir ara hep böyle diyordu. Nasıl gülüyordum buna.

Kapı vuruldu ve yine Demirhan geldi. Buse gelene baktı, sonra bana. Gülüşünü tutarak oje sürmeye döndü.

"Buse!" Kıkırdadı. Demirhan bir poşeti getirip yanıma koydu. "Niye zahmet ettiniz" diyerek içine baktım. Çikolata vardı. "Teşekkür ederim."

"Rica ederim." Buz dolabı imanını yediğim. Niye böyle bir adam ya. İnsan biraz nezaket için bile güler. Yok bunda hiçbir şey yok. Kro gibi tipi var, maço da zaten. Ama yine biraz bi' tebessüm, bi' gülüş, bi' bir şey yani. Belki insan sevmiyordur. Belki sevgilisinin yanında böyle değildir, olabilir. Ama işte biz insanoğlu bir güler yüz bekleriz.

"Eh ben gidiyorum" dedi İbo, yanıma gelip saçımın üstünden öptü aynı zamanda. "Gene geleceğim."

"He İbişko ya, gelcen kanka aynen!" Gelmedi çünkü. Üç gündür ilk defa geldi.

"Ben sana planı iptal edeyim dedim köpek, git dersen böyle olur. Anasını satayım ev panayıra döndü çıkamadım."

"Git git hade, yallah."

"Seviyorum seni çocuğum, görüşürüz."

"Salak bu ya" diyerek diğer elime geçti Buse.

"Ağzını kırarım Buse."

"Oşt." İbo çıkıp gitti.

"Çiçeğim bende limana gideceğim ama hemen geleceğim." O Artvin'den yeni gelmiş, geldiği gibi soluğu yanımda almıştı. Hem o geleceğim derse gelirdi.

"Tamam canım."

"Bir şey istiyor musun?"

"Cips."

"Tabletimi de getireyim o zaman film izleriz. Anam yemek yapar sana hem."

"Olur."

"O zaman iki saat sonra burdayım." Elimi öperek ona yolladım.

"Sen gelince ben çıkarım Selo."

Selo da gitmişti. Demirhan'a baktım. Acaba o da gidiyorum der mi.

"Ha ben! Ben gidiyorum toplantım var." Başımı salladım. Bir şey söyleyecek gibi oldu, sonra vazgeçti. Seri bir şekilde odadan çıkarken Buse'yle gülüştük.

"Güzel adam ha!"

"Suratsız."

"Hıı, Tufan güler yüzlüydü de ne oldu sanki."

"Ya bak şimdi!"

"Uğursuz böcek. Bir görsem boğazını sıkacağım hâlâ çok sinirliyim. Basiretsiz göt."

Buse'nin siniri kolay kolay geçmezdi. Bulduğu her fırsatta arı gibi sokacaktı. Ne diyeyim ki, haklı.

 

*

 

Yasemin iş bulmuştu. Bir okulda hademe olarak işe girdi bir arkadaşı sayesinde. Akşam üzeri eve geldiğinde Tufan koltukta uyuyordu. Bütün gün evde olduğunu evin dağınıklığından anlamıştı. Tufan dağınık bir adamdı. Ne yemek yapar, ne dağıttığını toplar, ne de bir çöp atardı evden. El bebek gül bebek büyüdü annesinin evinde. Erkek adam deyip ona böyle şeyler öğretmedi annesi. Oysa bir gün yalnız kalırsan karnını doyuracak kadar bilgin olsun deseydi şimdi kadın işi değil de, müşterek derdi böyle şeylere.

Yasemin odanın kapısını sesli kapattığında gözlerini açtı. Kendini doyurmayı beceremeyen bir adamı Tufan, hal böyle olunca sabah yediğiyle duruyordu ve sürekli acıkan birine göre bu kadar süre aç olmak asabiyet nedeni oluyordu. Annesi olsa hiç aç kalmazdı.

Doğruluğu gibi telefonu eline aldı. Annesini aramıştı sabah ama annesi açmadı. Mesaj attı, belki dönüş vardır diye baktı ama yoktu. Oturup ağlamak istiyordu. Annesine gitmek istiyordu, bu durum onu boğuyordu.

Bugünden beri Deniz'i düşünüyordu. Kimdi o yanında ki adam? Neydi bu samimiyet? Hemen sevgili mi yapmıştı? Bu ne cesaretti?

Yasemin mutfağa geçti. Tezgahın üstünde bir şeyler yapmaya çalışılmış ama yapılan tek şey orayı kirletmek olduğunu gördü. Hayretler içinde mutfağa baktı.

"Ne yaptın burada Tufan?"

"Yemek yapacaktım ama tüp bitti."

Ellerini beline koyarak salonun kapısına geldi.

"Mutfağın halini soruyorum."

"Ne var ki?"

"Tufan burası ananın evi değil, bende anan değilim. Senin arkanı toplayacak enerjim yok benim."

"Tamam ben yaparım" diyerek kalktı. Mutfağı toplamak için girdiği yerde bir dakika içinde iki bardak, bir tabak kırdı. Yasemin'in cinleri tepesine çıktı.

"Çık şuradan. Seni yetiştiren ananın-"

"Hop hop" dedi hemen. Söz annesine gelince erkekliği tutmuştu. "Ağzını topla Yasemin."

"Ne olur toplamazsam? Kendi dağıttığını toplayamayan adam mı olur?"

Tufan bunu öyle bir duyuyordu ki adamlığına hakaret gibi geliyordu sözleri. Ve o bir boşluk açıyordu hatrında. Deniz evi hep temiz tutuyordu gördüğü kadarıyla. Deniz'in ağzı varmış da dili yokmuş meğer.

" Adamlığımı sorguluyorsun? "

" Öyle yapıyorum Tufan, var mı diyeceğin? Ne yaptın bugün? İş aradın mı? Evde ağza koyacak bir kuru ekmek bile yok."

"Bulacağım."

"Ne zaman?"

"Bulacağım işte üstüme gelme."

"Acele et Tufan, acele." Gözdağı verir gibi bir tavır koydu ortaya. Bazı kadınlar böyleydi. Kendi çalışırken eşini ezmeye kalkar, hele de onun hiç işi yoksa. Yasemin için sevgi, aşk bu dönemde kendini yiyerek tüketti. Hayatını kolaylaşmak yerine zorlaşırken tek istediği paraydı. İki gönül bir olunca samanlık seyran falan olmuyordu. İki gönül bir olunca çaba istiyordu. Bir elin nesi var iki elin sesi vardı çünkü. Doğru olan da buydu.

 

Loading...
0%