@bloodcecilion
|
Karanlık salonun duvarları boyunca asılı duran, eskimiş kadife perdeler her zamankinden daha ağır görünüyordu. Odayı dolduran koku, kan ve şarap arasında bir yerlerde, iç gıcıklayıcı bir tınıya sahipti. Cecilion, loş ışığın süzüldüğü uzun masanın başında, gözlerini masadakiler üzerinde gezdirirken, Kan İblislerinin bakışlarındaki açgözlülüğü ve hırsı hissetti. Her biri, yüzyıllardır karanlıkta hüküm süren kendi hanedanlarını korumak için burada bulunuyordu. Ancak bu gece bir şey farklıydı; bu, basit bir toplantının ötesindeydi. Aralarındaki gerginliğin sebebi, kanın artık eskisi gibi birleştirici değil, bölücü bir unsur haline gelmesiydi. Cecilion, masanın kenarındaki kristal kadehinden derin bir yudum alarak, en sonunda sessizliği bozdu. "Gecenin karanlığında bir araya geldik. Ancak her birimiz kendi gölgelerimizde kayboluyoruz. Bize ihanet eden kimdi, bunu öğrenmemiz gerekiyor." sözleri, odanın içinde yankılandı. Kan İblislerinin gözleri daha da parladı, birbirlerine baktılar. Daha sonra da gözleri genç adamı buldu. Yakışıklı ve çekici bir görünüşü vardı. Sabırlı kişiliğinin ardında esrarengiz fırtınalar dolanıyordu. Bu gece, bir araya gelmek zorunda oldukları son gece olabilir miydi? Masadaki sessizlik, Cecilion'un sözleriyle bir anlığına kırılmıştı ama yine de derinlerde saklanan bir huzursuzluk vardı. Kan İblislerinin her biri, onun gözlerinde kendi karanlık kaderini görür gibi titiz bir sessizlik içindeydi. En sağda oturan Raziel, kan kırmızı cübbesiyle koltuğunda hafifçe geriye yaslandı, uzun siyah tırnaklarını masanın yüzeyinde hafifçe tıkırdatarak sessizliği kendi tarzında bozdu."İhanet," diye mırıldandı Raziel, sanki kelimeyi tadına vararak söyler gibi. "Bu meclise o kelimeyi getiriyorsan, Cecilion, düşmanımızın dışarıda değil, burada, aramızda olduğunu ima ediyorsun. Kimse kolay kolay bu tür bir iddiayla ortaya çıkmaz." Cecilion, Raziel'in bakışlarını soğukkanlılıkla karşıladı, karşısındaki iblisin içindeki kurnazlığı ve hırsı bilerek. Raziel'in çevresindeki iblisler, onun gibi düşünmeden edemiyorlardı; Cecilion, uzun zamandır bu meclisin karanlık iplerini elinde tutuyordu. Ancak şimdi denge bozulmuştu ve herkes kendi çıkarının peşindeydi. Masadaki diğerlerinden biri, Alaric, cılız bir gülümseme eşliğinde ellerini birleştirerek konuşmaya katıldı. "İhanet? Ah, Cecilion... belki de senin kontrolün zayıflıyor. Zamanın çoktan geçti ve bunu kabullenmek yerine suçu başkalarına atmaya mı çalışıyorsun?" Alaric'in sesi, keskin bir tehdit taşıyordu. O sırada, masanın karşı ucunda sessizliğini koruyan Lilith, gözlerini ağır ağır açtı. Diğerlerinin tartışmalarına katılmak yerine Cecilion'un yüzüne bakıyordu, ince dudaklarının kıvrımında sessiz bir sır yatıyordu. Onun bu dingin duruşu bile başlı başına bir meydan okumaydı. Cecilion, Alaric'e döndü, gözlerinde soğuk bir ışık belirdi. "Bu gece burada bulunmamızın sebebi güç değil, Alaric. Dengeyi sağlayamayanların yok edileceği bir çağın içindeyiz ve aramızda bir hain varsa, bu yalnızca bir kişinin değil, hepimizin sonu olabilir." Sözleri odanın içinde yankılanırken, tüyler ürperten bir sessizlik yeniden çöktü. İblislerin her biri, kendi çıkarlarını koruma düşüncesiyle sessizce birbirlerini süzmeye başladılar. Kan İblisleri arasında çatırdayan sadakat, bir volkan gibi patlamaya hazırdı, ve Cecilion bunu gayet iyi biliyordu. Lilith, sonunda sessizliğini bozarak, ince ve melodik sesiyle odayı doldurdu. "Eğer burada gerçekten bir hain varsa, onu bulmanın tek bir yolu var. Kan, her zaman doğruyu söyler. Bir kan ritüeli yapalım. Kim temizse, hayatta kalacak." Bu öneri, odadaki gerginliği bir kat daha artırmıştı. Kan ritüeli, sadece güce ve itaate değil, sadakate de hükmeden eski bir büyüydü. Herkesin damarlarında akan karanlık, eninde sonunda ortaya dökülürdü. Cecilion, gözlerini hafifçe kıstı, Lilith'in teklifini değerlendirirken masadakilerin yüzlerinde beliren korkuyu izledi. Kan İblisleri, kendi kanları kadar sırlarına da bağlıydılar; bu ritüel, gerçek ihanetin açığa çıkmasını garantilerdi. "Kan ritüeli," diye tekrarladı Cecilion, sesinde hafif bir alayla. "Peki... bu gece burada kimin ne kadar temiz olduğunu göreceğiz." diyerek, Lilith'i tasdikledi kendinden emin bir şekilde. Temiz olduğundan emin olmanın gururuyla bir hayli soğukkanlı davranıyordu. Alaric dehşet verici bir kıskançlıkla Cecilion'u izliyordu. Hainin o olmasını her şeyden çok istiyordu. Kan ritüeli önerisi, masadakilerin bakışlarında kaçınılmaz bir tehdit olarak belirmişti. Her biri, bu eski büyünün ne kadar yıkıcı olabileceğini biliyordu; ama bu aynı zamanda, kimin hain olduğunu öğrenmenin en kesin yoluydu. Raziel'in gözleri daraldı, kasvetli bir gülümseme dudaklarında belirdi. "Kan ritüeli, ha?" diye mırıldandı. "Ne kadar... eski moda. Ancak, sadakatimizi sorgulayanlar için mükemmel bir cevap." Alaric ise yüzünde beliren sinirli ifadeyi gizleyemedi. Ellerini sıkarak Cecilion'a döndü. "Bu ritüel yalnızca kanımızı dökmekle kalmaz, sırlarımızı da açığa çıkarır. Herkesin sakladığı bir şeyler vardır, Cecilion. Eğer bu yola girersek, hiç kimse zarar görmeden kurtulamaz." Cecilion, gözlerini yavaşça Alaric'ten Lilith'e çevirdi. Lilith, zarif bir şekilde sandalyeye yaslanmış, tüm bu gerginlikten hoşnut gibi görünüyordu. Ritüelin kendi planının bir parçası olup olmadığını merak etti; ama şu an önemli olan, masadaki dengeleri yeniden sağlamaktı. Kan İblisleri arasındaki güven zaten zayıftı, ritüel bu güveni ya tamamen parçalayacak ya da ihanetin gerçek yüzünü açığa çıkaracaktı. "Sakladığınız sırlar mı var, Alaric?" diye sordu Cecilion, sesi sakin ama içinde bir tehdit barındırıyordu. "Hepimiz bu masada birbirimize karşı bir şeyler saklıyoruz. Ancak şimdi bunların hiçbir önemi yok. Mesele, bu ihanetin bizden birini yok edip etmeyeceği. Hain kimse, hepimizi tehlikeye atıyor." Raziel, Cecilion’un sözlerini izlerken şeytani bir keyif aldı. "O halde başlayalım," dedi. "Kanın doğruyu söyleyeceğine hepimiz inanıyoruz. Eğer bir hain varsa, ritüel onu gösterecek. Ama cesaretin varsa, Cecilion, ritüeli başlatmak sana düşer." Cecilion, gözlerini yavaşça masadakilerin her birine çevirdi. Lilith'in sakin gülümsemesi, Raziel’in açgözlü bakışları, Alaric’in gerilen çehresi... Hepsi, bir şekilde ihanetin işaretlerini taşıyordu. Ancak o, bu oyunun sonunu görmek için sabırsızlanıyordu. Kan ritüeli yapılacaksa, bu yalnızca bir güç gösterisi olmayacaktı; bu, en zayıf halkayı ortaya çıkaracak bir sınav olacaktı. Sessiz adımlarla yerinden kalktı ve odanın en karanlık köşesinde duran eski bir masaya yöneldi. Masanın üzerinde siyah, oymalı bir kadeh duruyordu. Kan ritüelinin başlaması için herkesin kanını bu kadehe sunması gerekiyordu. Kan döküldükçe, ritüelin gücü açığa çıkacak, ihaneti saklayanlar acı dolu bir şekilde ifşa olacaktı. Cecilion, kadehi eline alarak masaya döndü. Gözleri, odadaki herkesi bir kez daha süzerken, sözleri soğuk bir kararlılıkla yankılandı. "Bundan sonra geri dönüş yok. Kanın adaleti, en derin sırlarımızı ortaya çıkaracak. Hazır mısınız?" Lilith hafifçe başını eğdi, yüzündeki ifadede meydan okuyan bir dinginlik vardı. "Elbette," dedi usulca. "Kanın gerçeği ortaya çıkaracağına güveniyorum." Alaric gergin bir nefes aldı, yüzü beyazlaşmıştı. "Bu çılgınlık!" dedi dişlerini sıkarak. "Eğer bu ritüel yapılırsa, masadakilerin hiçbiri aynı kalmayacak." Raziel ise bir adım öne çıktı, kan kırmızı gözleri hırsla parladı. "Hiç kimse aynı kalmayacak, Alaric. Bu gecenin sonunda hepimiz farklı olacağız. Ama hayatta kalanlar kimler olacak, işte bu asıl soru." Cecilion, herkesin gözünde beliren korkuyu ve hırsı izlerken, içindeki karanlık güçleri kontrol ediyordu. Bu ritüel yalnızca bir hainin ortaya çıkmasını değil, aynı zamanda masadaki güç dengesinin tamamen değişmesini sağlayacaktı. Ve Cecilion, bu oyunun en büyük kazananı olmayı planlıyordu. Kadehi masanın ortasına koydu ve kan dolu gözlerini Lilith’e dikti. "İlk kan senin olsun," dedi.Lilith zarif bir hareketle yerinden kalktı, bileğini kadehe doğru uzatarak ince bir kesik attı. Kanı kadehe düştü ve odanın içine bir sessizlik yayıldı. Kanın kokusu odayı doldururken, herkes nefesini tutmuştu. Ritüel başlamıştı. Lilith’in kanı kadehe damladığında odanın içinde belirgin bir uğultu duyuldu. Kan ritüelinin gücü, yıllar boyunca kullanılan ve korkulan bir büyüydü. Kadeh, içindeki kanla hafifçe parıldarken, odadaki hava ağırlaştı. Cecilion, Lilith'in hareketlerini dikkatle izledi. Sanki her damla kan, odadaki herkesi biraz daha derin bir karanlığa çekiyordu. Lilith’in bileğindeki yara hızla iyileşirken kadehi Raziel’e doğru uzattı. "Sıra sende," dedi soğukkanlı bir gülümsemeyle. Raziel, kadehi alırken yüzünde sinsi bir memnuniyet belirdi. Her zaman güçten beslenen biriydi ve bu ritüel, onun en büyük eğlencesiydi. Kısa bir bıçak hareketiyle bileğini kesip kanını kadehe damlattı. "Kan, her zaman doğruyu söyler," diye mırıldandı alaycı bir tonla. Ancak gözleri bir an için Cecilion'a kaydı; her ne kadar güvence verir gibi davransa da, bir şey sakladığı belliydi. Alaric ise tereddüt ediyordu. Gözleri, odadaki her bir İblis'in üzerine korkuyla kayarken, elini yavaşça kadehe uzattı. "Bu… delilik," dedi, sesi titriyordu. "Bu ritüel bizi mahvedecek." Cecilion, Alaric’e soğuk bir bakış fırlattı. "Ya ritüele katılırsın, ya da masadaki yerini kaybedersin, Alaric. Tercih senin." Alaric, dişlerini sıkarak bileğini kesti ve kanını kadehe ekledi. Fakat onun yüzündeki dehşet, diğerlerinden çok daha belirgindi. Bu ritüel, sadece ihaneti ortaya çıkarmakla kalmayacaktı; aynı zamanda masadaki herkesin karanlık sırlarını da açığa çıkaracaktı. Alaric, kendi içindeki gizlerin ışığa çıkmasından ölümden daha fazla korkuyordu. Son olarak, Cecilion kadehi aldı. Tüm gözler onun üzerindeydi. Gücünün büyüklüğü karşısında her zaman bir mesafe koruyorlardı ama şimdi hepsi, onun da kanını dökmesini bekliyordu. Kadehi havaya kaldırdı ve gözlerini karanlık duvarlardaki gölgelere dikti. "Bu ritüel, bizi kurtaracak olan tek şey. Kan dökülmeli ki, ihanet açığa çıksın." Bileğini kesip kadehe damlayan kanıyla ritüel tamamlandı. Kadeh aniden parlamaya başladı, içindeki kan karanlık bir kırmızı ışıkla titreşirken bir yankı tüm odayı sardı. Kan İblisleri, her biri tedirgin bir şekilde geri çekildi. Kadeh artık sadece basit bir içki kabı değil, bir ceza aracı haline gelmişti. Cecilion’un kanıyla birlikte ritüelin gücü zirveye ulaşmıştı. Kadeh havada yavaşça dönmeye başlarken içindeki kan parlamaya devam etti. Her damla kan, masadakilerin üzerine bir lanet gibi çökecekti. Kan, en zayıf ve en gizli sırları ortaya çıkaracaktı. Herkes nefesini tutmuştu. Gözlerini bir an olsun kadehten ayıramayan Alaric, alnından dökülen soğuk terlerle yutkundu. Raziel’in bakışları ise tam tersine, bu ritüelin keyfini çıkarıyordu. Bir anda, odanın tam ortasında bir yansıma belirdi. Kan, karanlık bir gölgenin içinde toplanmış gibiydi. Oda, çıldırtıcı bir uğultuyla dolarken, gölgenin içinde yavaşça bir siluet şekillendi. İhanet, kimin içindeyse şimdi ortaya çıkacaktı. Kanın derinlerinden bir ses yükseldi, tiz ve yankılı bir fısıltıyla: "Hain… aranızda…" Gözler, hızla birbirine döndü. Herkes kendi sırasının gelmesinden korkuyordu, ama aynı zamanda diğerini de suçlamak için tetikteydi. Gölge, yavaşça hareket etmeye başladı, masanın çevresinde döndü. Raziel'in etrafında dolandı, Lilith'e yaklaştı, ardından Cecilion'un önünde duraksadı. Ancak hiç kimse bir şey söylemeye cesaret edemedi. Gölge sonunda Alaric’in üzerine yoğunlaştı. Alaric, korku dolu bir nefesle geriye çekildi. "Bu… bu mümkün değil!" dedi, sesi panik içinde titriyordu. "Ben… ben hain değilim!" Ancak kadeh, onun önünde durarak gerçeği haykırıyordu. Alaric’in kanı, ihanetle lekelenmişti. Yavaşça kan, onun çevresinde bir araya gelirken gölge de onu sarmaya başladı. Alaric, çığlık atarak yerinden fırladı, ama çok geçti. Gölge onu tamamen yutmuştu, masadaki diğerleri ise soğukkanlılıkla izliyorlardı. İhanetin bedeli ağırdı; Alaric, gölgelerin içinde kaybolmuştu. Cecilion, soğuk bir şekilde izledikten sonra kadehi tekrar eline aldı. "İhanet bedelini buldu," dedi sakin ama ağır bir sesle. "Geriye kalan bizler, şimdi yeni bir düzen kuracağız." Lilith, Cecilion'a bir bakış attı, gözlerinde tehlikeli bir parıltı vardı. Raziel ise derin bir nefes alarak gülümsemeye başladı. Masada kalanların hepsi, Alaric’in yok edilmesiyle yeni bir güç dengesi oluşacağını biliyordu. Ama bu sadece bir başlangıçtı. Karanlık oyun daha yeni başlıyordu ve herkes bunun farkındaydı.
|
0% |