Yeni Üyelik
3.
Bölüm

KARANLIĞIN SESİ: CECILION - Fasıl II

@bloodcecilion

Avalor’daki devasa opera salonu, Cecilion’un büyüsünün dışında, tamamen sıradan insanların dünyasında var olan bir ihtişam abidesiydi. Salon, gösteri başlamadan önce bile büyüleyici bir atmosferle doluydu. Tavanı süsleyen devasa avizeler, kısık bir ışıkla parıldıyor; altın yaldızlı duvar süslemeleri, gösterinin ihtişamına işaret ediyordu. Yüzlerce kişi, salonun kadife koltuklarına yavaş yavaş yerleşiyordu. Karanlığın ve Cecilion’un gerçeğinin farkında olmadan, bu gösteriyi sabırsızlıkla bekliyorlardı.

Kuliste ise Cecilion, insanların dünyasında sakladığı gerçek kimliğiyle sessizce hazırlanıyordu. Kendi karanlık krallığından çok uzaktaydı, ancak bu dünyada kimsenin bilemeyeceği bir maskenin ardında saklanarak gücünü gizlemeyi başarmıştı. İnsanların gözünde sadece muhteşem bir opera sanatçısıydı, ama onun gerçekliği, bu salonun ötesindeydi.

Gösterisine saatler kala, Cecilion, operanın sahne arkasında derin nefesler alarak hazırlıklarını tamamlıyordu. Üzerindeki gösterişli kostümü, onun asaleti ve zarafetini insanlara uygun bir biçimde sergileyebilmesi için özenle seçilmişti. Ancak kostümün altındaki büyü, gerçekte kim olduğunu gizliyordu. İnsanlar, onun karanlık bir varlık olduğunu asla bilemezdi. Onlar, sadece büyüleyici bir ses, olağanüstü bir sanatçı olarak onu göreceklerdi.

Bir süre sonra, Cecilion aynanın karşısına geçti. Gerçek kimliğini saklayan yüzüne dikkatlice baktı. Saçları mükemmel bir şekilde taranmış, gözleri ise sakin ve kararlıydı. Ancak içinde fırtınalar kopuyordu. Bu dünyada var olmak ve aynı zamanda gücünü kontrol altında tutmak, en büyük zorluklarından biriydi. Bugün ise her şeyin değişebileceğini biliyordu. Bir anlık dikkatsizlik, gerçek kimliğinin açığa çıkmasına neden olabilirdi. Fakat Cecilion, sahneye adım attığında her şeyi kontrol edebileceğinden emindi.

Gözlerini kapattı ve derin bir nefes aldı. O anda, insanların ruhlarına dokunan o büyülü sesi zihninde yankılandı. Bu gece, sahne sadece bir gösteri olmayacaktı. Bu gece, insanlara hem bir sanatçı olarak hem de bir karanlık lord olarak hükmedecekti.

Perdenin arkasından seyircilerin uğultuları hafifçe duyulabiliyordu. İnsanlar, Cecilion’un performansını dört gözle bekliyorlardı. Onun muhteşem sesine ve gösterisine hayrandılar; kimse onun bu dünyaya ait olmadığını bilmiyordu. Gözleri yavaşça sahneye kayarken, içindeki karanlık güçlerin kıpırdanışını hissetti. Bu gece, büyüsüyle sadece sesini değil, aynı zamanda karanlığını da kullanarak onları etkileyecekti. Ancak kimliğini açığa çıkarmamaya dikkat etmeliydi. Her şey, ince bir çizgide yürüyordu.

Tam o sırada kulisin köşesinden usulca biri yaklaştı. Bu, Lilith’ti. İnsanlar arasında bir varlık gibi görünse de, o da tıpkı Cecilion gibi kendi dünyasının dışındaydı. Gözleri parlıyordu, bu akşamın tehlikesini ve büyüsünü hissediyordu. "Hazır mısın, Cecilion?" diye sordu sessiz bir tonda. "Bu dünyada hala kimliğini saklayabiliyorsun. Ama bu gece bir hata yaparsan, her şey değişebilir."

Cecilion, Lilith’e kısa bir bakış attı. "Kimliğimi açığa çıkaracak kadar zayıf değilim," dedi soğukkanlı bir şekilde. "Bu insanlar, benim kim olduğumu asla öğrenemeyecek. Sadece sesimi ve büyümü hissedecekler."Lilith, hafif bir gülümsemeyle başını salladı. "Gösteri başlamak üzere. Dikkatli olmalısın. Gücünü kontrol etmek, izleyiciler üzerinde nasıl bir etki yaratacağını bilmek demektir."

Cecilion, sahnenin kenarına doğru adım attı. Gösterinin başlama zamanı gelmişti. İnsanlar merakla ve heyecanla bekliyordu. Ama bu gece, onları sadece bir opera sanatçısı değil, karanlığın hakimi büyüleyecekti. Kimliği gizlenmiş olsa da, Cecilion’un gücü perde arkasından süzülüyordu.

Perdeler yavaşça açıldığında, salonu hafif bir tüy gibi saran sessizlik, devasa opera salonunun atmosferini doldurdu. Gözler, sahnenin tam ortasında duran Cecilion’a kilitlenmişti. O, sahnenin merkezinde dururken üzerinde taşıdığı karanlık zarafeti adeta bir pelerin gibi sergiliyordu. Seyirciler, onun insanüstü duruşundan etkilenmişti, ancak hiçbiri gerçekte karşılarında ne kadar tehlikeli bir varlık olduğunu bilmiyordu. Cecilion yakışıklılığı, cazibesiyle ve insan görünümüyle onları etkisi altına alıyordu.

Gözlerini kapatan Cecilion, derin bir nefes aldı. İçinde taşıdığı karanlık güçlerin, büyüsünün derinliklerinden dışarı süzüldüğünü hissetti. Fakat kontrolü elden bırakmamaya kararlıydı. Bu gece, yalnızca sesiyle onları büyüleyecekti. Karanlık güçlerini, insanlar üzerinde bir etki yaratmadan ince bir perde arkasında saklayacaktı.

İlk notalar başladığında, salonun dört bir yanını büyüleyici bir müzik kapladı. Cecilion’un sesi, salonun duvarlarını yankılatarak, adeta zamanın durmasına sebep oldu. Seyirciler, derin bir nefesle onun sesinin içinde kaybolmaya başlamıştı bile. Her notası, insanları esir alıyor, kalplerine ve zihinlerine işliyordu. Cecilion’un sesi, sadece bir şarkı değildi; her bir melodi, izleyicilerin ruhlarına birer kanca gibi saplanıyordu. Onlar farkında olmadan, Cecilion’un kontrolü altına giriyorlardı.

Ancak Cecilion, tam olarak istediklerini alana kadar dikkatli olmak zorundaydı. Gücünün insanlara zarar vermemesi için büyüsünü ince bir çizgide tutuyordu. O, sadece sesini ve sahne sanatını kullanarak onların hayranlıklarını kazanmalıydı. Bu, büyüyle insanların ruhlarını ele geçirmekten çok daha ince bir sanattı.

Ancak sahne ışıklarının altında parlayan Cecilion, sahne boyunca yürümeye başladığında, bir anlık bir tereddüt hissetti. Gölgelerin içinde bir hareketlilik fark etti. O anda, karanlığın içindeki varlıkların kıpırdanmaya başladığını hissetti. Sadece bir anlığına, güçlerinin kontrolünden çıkma tehlikesi vardı. Derin bir nefes aldı, kendini topladı, ama o kısa anda Lilith’in söylediklerini hatırladı: "Bu gece bir hata yaparsan, her şey değişebilir."

Seyirciler bu küçük aksaklığı fark etmediler, tamamen Cecilion’un büyüsünün etkisi altındaydılar. Fakat Cecilion, içinde büyüyen karanlığın kendini zorladığını hissediyordu. Kendi içindeki gölgeler ona meydan okurcasına hareket ediyordu. Sahne arkasındaki Lilith, Cecilion’u izlerken hafifçe gözlerini kısmıştı. O da bir şeylerin ters gittiğini fark etmişti.

Tam bu sırada, Cecilion bir sonraki parçasına geçmek için derin bir nefes aldı. Fakat salonun arka sıralarından bir hışırtı duyuldu. Karanlık bir figür, gölgeler arasında hızlıca kayıyordu. Cecilion’un gözleri sahne ışıklarının altında parıldarken, figürün kim olduğunu anlamaya çalıştı. İnsanlar arasında mıydı yoksa bir büyü varlığı mı? O an dikkatini toplamalıydı, çünkü kimliğinin açığa çıkmasına sebep olacak bir hata, hem kendisi hem de tüm planları için felaket olurdu.

Sesi tekrar yükselirken, figürün hareketi durdu. Seyirciler bu durumu fark etmemişlerdi, tamamen Cecilion’un sesine kapılmışlardı. Ama Cecilion, içerideki büyünün ince iplerini daha da sıkı tutmaya başladı. Eğer o figür gerçek bir tehditse, hem gösteriyi hem de kimliğini tehlikeye atmadan bu durumu çözmek zorundaydı.

Gösteri devam ederken Cecilion’un zihni, sahne ile gölgeler arasında gidip geliyordu. Her nota, her hareket, onu izleyen kalabalığı daha da içine çekiyordu. Ancak Cecilion, karanlık figürün tekrar ortaya çıkmasını bekliyordu. Gölgeler ona her an saldırabilir, onu ele verebilirlerdi. Fakat o anda kontrolü elinde tutmalıydı.

Salonun derinliklerinde yankılanan sesiyle, Cecilion bir kez daha seyircilerin zihnine hükmetti. Figür bir tehdit olabilir, ancak bu geceki gösterisi onun gerçek gücünü gösterecekti. Gölgeler içinde saklananlar, Cecilion’un karanlığını hafife aldıklarında neyle karşı karşıya olduklarını anlayacaklardı.

Cecilion’un sesi, operanın koca salonunu büyülemiş, izleyicilerin adeta nefesini kesmişti. Herkesin dikkati onun zarif hareketlerine ve büyüleyici sesine kilitlenmişti. Ancak Cecilion’un zihni tamamen bu dünyada değildi. Gölgelerin içindeki hareketlilik, sahneye fırlayıp gerçeğini ortaya çıkarabilecek bir tehlike barındırıyordu. Gösteri devam ederken içindeki karanlık gücü sıkı sıkıya kontrol altında tutmak zorundaydı.

Bir sonraki melodiye geçtiği anda, gölgelerden gelen tehdit daha da belirginleşti. Sahnenin en gerisindeki bir figür hızla hareket etti. Seyirciler bu figürü göremiyorlardı, çünkü Cecilion’un büyüsü onları tamamen etkisi altına almıştı. Ancak Cecilion, o karanlık figürü açıkça hissediyordu. Bu figür, sıradan bir insan olamazdı. Gücünden etkilenmeyen biri ya da başka bir yaratık olmalıydı.

Sahnedeki performansını kesmeden, Cecilion zihnindeki büyüyü güçlendirdi. Perdenin arkasında saklanan Lilith, sahneyi izlerken gözleri daha da ciddileşmişti. O da gölgelerin arasında hareket eden bu varlığı fark etmişti. "Cecilion, dikkatli ol..." diye fısıldadı içinden, onu uyarır gibi. Ama Lilith sahneye müdahale edemezdi; Cecilion’un sahnede yalnızca bir sanatçı olarak görülmesi gerekiyordu.

Figür, Cecilion’un etrafındaki gölgelerde sinsice dolaşıyor, adeta onu sınar gibi hareket ediyordu. Cecilion’un içindeki karanlık, bu tehdit karşısında daha da uyanmaya başlamıştı. Gücünü kullanarak onu yok edebilirdi, fakat bunu yaparsa kimliği açığa çıkardı. İnsanlar, karşılarında sadece bir sanatçı olmadığını anlarlardı. Bu yüzden dikkatlice hareket etmeliydi.

Gösteri devam ederken figür, seyircilerin göremeyeceği şekilde sahneye iyice yaklaştı. Cecilion, sahnede bir adım attığında, gölgelerin içinden bir el hızla ona doğru uzandı. O anda zaman sanki yavaşladı. Cecilion’un kalbi bir an duracak gibi oldu, ama bedeninin kıpırdamasına izin vermedi. Seyircilerin onu izlediği her saniyenin farkındaydı. En ufak bir hatanın her şeyi mahvedeceğini biliyordu.

Figür, Cecilion’a dokunacak kadar yaklaşmıştı. Ancak tam o sırada, Cecilion içindeki karanlığı hafifçe serbest bıraktı. Gölgelerden yayılan bir karanlık dalga, figürü anında sardı. Bu, izleyicilerin göremediği, sadece büyü dünyasında olan bir savaştı. Figür, Cecilion’un gücünün farkına vararak geri çekildi. Ama tam o anda, o figürün kim olduğunu anladı: Bu, Alaric’in geride bıraktığı bir ajan olmalıydı. Cecilion’un kimliğini ve gücünü ortaya çıkarmak için gönderilmişti.

Seyirciler, Cecilion’un şarkısındaki ani değişikliği fark etmeden, büyülenmiş şekilde performansı izlemeye devam ediyorlardı. Ancak Cecilion’un zihni bir fırtınayla çarpışıyordu. Figürü etkisiz hale getirmek için karanlığını dikkatlice kullandı, onu sessizce yok etti. Sahnenin arkasında ise Lilith, Cecilion’un bu tehdidi fark ettiğini anlamıştı. Sessiz bir memnuniyetle başını eğdi. Gölgelerde saklananlar her zaman en tehlikeli olandı, ama Cecilion, bu gece galip çıkmıştı.

Son şarkının son notaları salonda yankılanırken, seyirciler büyülenmiş bir şekilde yerlerinden kalktılar. Alkışlar yükseldi, hayranlık dolu gözlerle Cecilion’u izliyorlardı. Onlar için Cecilion, sadece bir sanatçıydı. Ama Cecilion, sahnede bir galibiyet kazanmıştı. Gölgeler içinde saklanan tehlikeyi savuşturmuş, kimliğini korumuştu. Ancak bu küçük zafer, daha büyük bir savaşın başlangıcı olabilirdi.

Perdeler kapandığında, Cecilion derin bir nefes aldı. Lilith, sahne arkasında ona yaklaşarak sessizce baktı. "Başardın," dedi alçak bir sesle. "Ama tehlikenin tamamen geçmediğini biliyorsun."

Cecilion, Lilith’in gözlerine baktı. "Bu sadece bir başlangıç," dedi soğukkanlılıkla. "Onlar gelecek, ben de hazır olacağım." Lilith, hafifçe başını eğerek onayladı. Cecilion’un yanında durmak, yalnızca onun için değil, aynı zamanda kendi türü ve geleceği için de bir zorunluluktu. Cecilion’un güçleri, karanlıkla iç içe geçmişti, ancak bu yalnızca bireysel bir yolculuk değildi. Karanlık varlıkların kaderi, bu sahnenin ötesinde şekilleniyordu ve Lilith, bu savaşta doğru yerde olmalıydı.

Cecilion, performansın büyüsü ve seyircilerin alkışları arasında yalnızlığına çekilmeyi her zaman bir lütuf olarak görürdü. Opera salonundaki kalabalık yavaş yavaş dağıldı. İnsanlar onun sesine hayranlıkla bakarken, Cecilion sahnenin karanlık köşelerine çekildi. Kalabalığın hayranlık dolu bakışları geride kaldığında, kendini tekrar ait olduğu soğuk ve sessiz karanlığa bıraktı.

Gösteri bitmişti, ama asıl karanlık oyun daha yeni başlıyordu.

O gece, her zamanki gibi, Cecilion yalnızdı. Kimsenin bilmediği, kimsenin hissedemediği bir boşluk vardı iç dünyasında. Bir krallığın küllerinden gelmiş, kimliğini korumak zorunda olan bir yaratık olarak, bu dünya ona ne kadar hayran olsa da, asla gerçek benliğini açığa vuramayacaktı. Kendisini bu yola mahkum eden kararları düşündü. Dışarıdaki bir balkonda ayın parlak ışığı altında durdu, karanlık mavi gökyüzüne bakarak düşüncelerinde kayboldu.

Ayın solgun ışığı, Cecilion’un yüzünü aydınlatıyordu. Büyüyle şekillenmiş gözleri, ayın parıltısında daha da derinleşiyor, içindeki karanlık arzuları gözler önüne seriyordu. Her gece bu balkona gelir, kendisiyle yüzleşirdi. Yalnızlığına gömüldüğü bu anlarda, içindeki fırtınaları dinlerdi. Geçmişinin hayaletleri, ona huzur vermezdi. Kral olduğu günler, krallığını kaybedişi, intikam arzusu... Tüm bunlar, her gece zihninde tekrar tekrar canlanırdı.

Ancak bu gece farklıydı. Gölgelerin içinde hareket eden o figür, Cecilion’un dikkatini yeniden gerçek dünyaya çekti. Alaric’in ona karşı oynadığı bu yeni oyun, onu tetikte tutuyordu. Bir sonraki hamle ne olacaktı? Cecilion, aya dalgın bir şekilde bakarken zihninde bunları tartıyordu. Gösterisinin yalnızca bir bölümünü sahnede sergilemişti; asıl performans, sahne arkasında, gölgelerde oynanıyordu.

Lilith ise uzaktan Cecilion’u izliyordu. Ay ışığında, onun karanlık silueti ne kadar soğukkanlı görünse de, Lilith, Cecilion’un içinde ne kadar büyük bir fırtına koptuğunu hissedebiliyordu. Bu fırtına, sadece Cecilion’u değil, onların dünyasındaki her şeyi değiştirebilirdi. "Bir hata yaparsan, her şey değişir" demişti. O hata yaklaşırken, Lilith de Cecilion’un yanında kalmaya kararlıydı. Çünkü yalnızca onun karanlığı, yaklaşan felaketi durdurabilirdi.

Cecilion, derin bir nefes alarak gökyüzünden gözlerini çekti. Gölgelerden gelen tehdit, onu zayıflatmamıştı. Aksine daha güçlü hissettiriyordu. Ancak bir şeyler değişiyordu, ve bunun farkındaydı. Ay ışığına son bir kez bakıp içeriye dönerken Lilith’e doğru yaklaştı. "Karanlığın içindeki savaş, sadece bana ait değil," dedi soğukkanlı bir sesle. "Senin de bu savaşta bir rolün var. Gölgeler her an üzerimize çökebilir, ama biz hazır olacağız."

Lilith, onun bu kararlılığını hissetti. "Yanında olacağım, Cecilion. Ne olursa olsun."

Cecilion, hafif bir baş hareketiyle onu onayladı. "Bana ihtiyacın olduğunda bileceksin," dedi ve karanlığın içine doğru yürüdü. Kendi yolunda ilerlerken, her adımında içindeki güç daha da büyüyordu. Gölgelerdeki tehdit daha önce hiç olmadığı kadar yakın olsa da, Cecilion, karşılarına çıkan her şeyi yok edecek kadar kararlıydı.

Loading...
0%