@bloodcecilion
|
Gölgelerin arasından belirginleşen siluetler, büyük bir taş odada toplanmaya başlamıştı. Derinlerden yankılanan uğultular, her bir adımın karanlığın kalbine daha da yaklaştığını hissettiriyordu. Kan İblisleri'nin eski yuvası, yeniden uyanan güçlerle doluydu. Her biri daha güçlü ve özgür olmanın hayaliyle toplanmıştı. Bir nevi dönüm noktaları için... Carmilla, sessiz adımlarla kapıdan içeriye süzüldü. Odanın merkezindeki büyük taş masa etrafında, uzun zamandır bir araya gelmemiş olan iblislerin soğuk bakışları birbirine karışıyordu. O ise kurnazca bakışlarla onları süzerken yanında bir figür daha belirdi—kim olduğunu bilmese de, yüzündeki karanlık sır hemen dikkat çekiyordu. Masaya oturduklarında, Cecilion'un karanlık gölgesi kapının eşiğinde belirdi. Bakışları, özellikle yeni gelen üzerinde yoğunlaştı. Gergin bir sessizlik içinde, Kan İblisleri'nin en önemli toplantısı başlamaya hazırdı... Carmilla, Cecilion'un yanına yaklaşmasını fark ettiğinde yüzünde küçük bir gülümseme belirdi. Ancak yanında duran yabancı figürün varlığı, gergin bir enerji yayıyordu. Cecilion, sevgilisinin yanına gelerek, onunla birlikte yeni gelen kişiyi dikkatlice inceledi. Yüzü ona tanıdık geliyordu; geçmişin karanlık köşelerinde bir yerlerde görmüş gibiydi. "Burada da karşılaşmamız tesadüf olmasa gerek..." diye mırıldandı Cecilion, bakışlarını açık tonlardaki bu yüzden ayırmadan. Kafasında dolaşan sorulara rağmen soğukkanlılığını koruyarak ona doğru bir adım daha attı. Carmilla, onun bu sözlerine karşılık sadece başını hafifçe eğip, dudaklarında beliren ince bir gülümsemeyle karşılık verdi. "Görüyorsun ya sevgilim," dedi Carmilla, "Kan İblisleri, uzun zamandır eksik olan parçasını buldu." Yabancı figürün dudakları aralandı ama hiçbir şey söylemedi; sadece Cecilion'un derin bakışlarına karşılık verdi. Cecilion, Vladimir’e dikkatle baktı. Bu meydan okuyan sözler, odadaki gerginliği daha da artırmıştı. Kan İblisleri'nin arasında kendinden bu kadar emin konuşan birinin olması şaşırtıcıydı. "Seni buraya getiren nedir, Vladimir? Bizim soyumuzdan değilsin..." diye sordu Cecilion, sesinde ince bir sorgulama ve rahatsızlık vardı. Dışarıdan, belki de uzak diyarlardan, gelen bir adamın klanlarına katılması tabii olarak içinde yoğun bir şüphe uyandırmıştı. Salonda bulunan Kan İblisleri'nden çok farklıydı. Ve belli ki kendilerinden daha yaşlı ve tecrübeliydi. Vladimir, gözlerini Cecilion'dan ayırmadan, soğukkanlılığını koruyarak dudaklarını araladı. "Sizin soyunuzdan değilim ama sizden daha iyi olduğum kesin." diye yanıtladı ve ardından histerik bir kahkaha kopardı dudaklarından, ses odada yankılanırken, herkesin dikkatini üzerine çekti. Carmilla, bakışlarını Vladimir’e çevirdi, ancak sessiz kalmayı tercih etti. Vladimir'in özgüveni, karşısındaki herkesin sabrını sınar gibiydi. Lilith'in sert sesi aniden odayı doldurdu. "Yeter!" diye bağırdı. "Siz ikiniz itişmeyi bırakın ve masaya oturun!" Vladimir, küçümser bir bakışla Cecilion’a kısa bir göz attı, ardından yavaşça masadaki yerini aldı. Odaya yayılan bu gergin hava herkesin üzerine ağır bir örtü gibi çökmüştü. Geriye sadece Cecilion’un yeri kalmıştı. Cecilion, dudağının kenarında hafif bir gülümseme belirdi. Rahat adımlarla masaya yöneldi. Carmilla’nın elini nazikçe tuttu, ona bir anlık güven ve huzur verircesine. Masadaki özel yerine oturdu ve Carmilla’yı yavaşça kucağına oturttu. Kan İblisleri arasındaki bu yeni düzen ve gerilim, toplantının daha ne kadar sürprizlerle dolu olacağının habercisiydi. Cecilion'un soğukkanlı sözleri odada yankılandı: "Bakıyorum ki benden habersiz birini bulma zahmetinden çekinmemişsiniz ama bir koltuk daha eklemeyi unutmuşsunuz." Lilith'e bakmadan yaptığı bu göndermeyle ortamı daha da germişti. Gözleri sabit bir noktaya dikili, karanlık bir sükunetle konuşmuştu. Lilith, bu sözler üzerine hafifçe kaşlarını çattı, ancak herhangi bir karşılık vermedi. Masadaki sessizlik daha da derinleşti, her bir İblis’in üzerine bir ağırlık çökmüş gibi. Vladimir, Cecilion’un iğneleyici tonuna alaycı bir bakış fırlatıp gülümsedi, ancak bu kez sessiz kalmayı tercih etti. Carmilla, Cecilion’un kucağında rahat bir şekilde otururken, Lilith’in bu meydan okuyan hava karşısında nasıl bir tepki vereceğini merak ediyordu. Cecilion'un sakin ama etkili sözleri odanın atmosferini daha da yoğunlaştırdı. "Rahat ol tatlım, hak ettiğin yerdesin," dedi, Carmilla'yla göz göze gelip ona güven veren bir bakış vererek. Ellerini iki yana açtı ve o kendine has alaycı tavrıyla ekledi, "Burası da böyle işte, bir sessizlik, bir kaos..." Carmilla, Cecilion’un bu kendinden emin ve rahatlatıcı tavrına gülümseyerek karşılık verdi. Ancak masadaki diğer Kan İblisleri için bu, tam bir belirsizlik anıydı. Lilith, hala kontrolü elinde tutmaya çalışırken, Vladimir'in gözlerinde ise kurnaz bir parıltı vardı. Masadaki enerji, her an patlamaya hazır bir gerilim yaratıyordu. Cecilion’un sözleriyle ortaya çıkan bu zıtlık, İblislerin arasında ince bir sınır gibi duruyordu—sanki kaos ve sessizlik arasında gidip gelen bu dengeyi bozan her hareket, karanlık bir fırtınayı tetikleyebilirdi. Cecilion derin bir nefes alarak masaya baktı. "Her neyse, önemli olan anlaşabilmemiz ve bir arada, aynı safta durabilmemiz," dedi, sözleri kararlı ve yumuşaktı. Sadece Raziel'in ondan beklediği bir hamleydi bu. İçindeki kaosu susturarak pragmatik bir tavır sergiliyordu; bir liderin soğukkanlılığıyla hareket etmesi gerekiyordu. Masadaki gözler Cecilion’a çevrildi. Lilith, soğuk bakışlarını Cecilion’a dikmiş, onun bu sakin ve stratejik tutumunu anlamaya çalışıyordu. Vladimir ise bir an durakladı, o alışılmış histerik ifadesi yerini hafif bir şaşkınlığa bırakmıştı. Raziel, Cecilion’un bu açıklamasıyla memnun görünüyordu. O her zaman soğukkanlı ve uzun vadeli planlar yapmayı tercih edenlerden biriydi. Carmilla, Cecilion'un sözlerini onaylarcasına başını hafifçe eğdi. Birliktelikleri her ne kadar kişisel ve tutkulu olsa da bu masada hepsinin tek bir hedefi vardı: Güç ve hayatta kalma. Cecilion’un bu hareketi, masadaki gerilimi yumuşatmıştı ama kimse tam olarak rahatlamış değildi. Toplantının gidişatı henüz belli değildi ve karanlık güçler, her an yeniden yüzeye çıkabilecek şekilde derinlerde pusuda bekliyordu. Cecilion’un sorusu masada yankılandığında, gözler Vladimir’e çevrildi. Cecilion, sinsi bir gülümsemeyle ona bakarken, gerilimi artırmak istercesine bakışlarını Vladimir’in üzerinde tutuyordu. “Belki de soylu beyefendiden başlamamız gerek. Bize ne vadedebilirsiniz Bayım?” dedi, sesi alayla karışık bir merak taşır halde. Vladimir, Cecilion’un bu meydan okumasından rahatsız olmuş gibi görünse de alışkın bir şekilde gülümsedi. İnce dudaklarından dökülen sözcükler karanlık bir yankı bıraktı odada. "Sizlere verebileceğim şey, hiçbirinizin hayal edemeyeceği kadar saf bir güç... Taze kan, taptaze yaşam..." dedi, gözleri hafifçe kısılmıştı. "Noxus'un arka sokaklarında dolaşan binlerce zavallının ruhlarını sömürebilir, onları emerek bu orduyu besleyebilirim. Ama bunlar sadece başlangıç." Vladimir, masada ağır hareketlerle geriye yaslandı ve ellerini açarak konuşmasını sürdürdü: "Soyluluk, her zaman kanla kazanılır. Bunu sizler de gayet iyi biliyorsunuz. Ben de bu kanı sizler için sonsuz bir şekilde sunabilirim. O.. etrafınızdaki aptallar.. ellerindeki gücü kazanmak için ne günahlara girdiler. Ama siz! Kan İblisleri... Onlarla aynı dünyada yaşamak için, kendi cehenneminize dönmemek için bedeller ödüyorsunuz." Cecilion, hafif bir baş hareketiyle onu dinledi, ancak gözlerinde belli belirsiz bir ifade vardı. "Peki... Bu güç ne kadar sadık? Çünkü biz burada saf güçten ziyade sadakati de arıyoruz," dedi. Bu soru, Vladimir’in gururunu okşamak yerine zayıflığını işaret eder gibiydi. Vladimir ise kendinden emin bir kahkaha attı. "Sadakat? Benim sadakatim sadece güce, benimkisi güçle bağlı bir anlaşma. Sizlere de aynı bağlılığı gösterebilirim... Eğer bunun karşılığını verebilirseniz. Sonuçta dünya denen bu cehennemde her şey karşılıklı, haksız mıyım?" Cecilion, Vladimir'in aniden değişen görünümüne karşı kırmızı gözleriyle ilgisiz gibi bakıyordu, ancak bu dönüşüm açıkça diğerlerini etkilemişti. Vladimir, zarif bir şekilde kıyafetinin kenarlarını düzeltti, tacını başına oturtarak son rötuşu yaptı. "Sizin istediğiniz, tam olarak bu, değil mi?" dedi, sesi artık eskisinden daha melodik ve sakin bir tona bürünmüştü. Cecilion'un dudaklarında hafif bir gülümseme belirdi, ancak bu sadece alay dolu bir tebessümdü. "Güzel bir gösteri, Vladimir. Ama sadece görünüş yetmez. O soyluların arasına sızıp güvenlerini kazanabilir misiniz?" Vladimir, bu soruya sakin bir şekilde karşılık verdi. "Soylulara güven kazandırmak... Onların zayıflıklarıyla oynamak benim için çocuk oyuncağı, Cecilion. Onlar yüzeyde ne kadar güçlü görünürlerse görünsünler, içeride zayıf ve kolay manipüle edilebilirler. Beni gördüklerinde, tüm o savunmaları düşer. Benim içimdeki karanlığı asla göremezler. Onları nasıl yönlendireceğimi, hangi ipleri çekeceğimi çok iyi bilirim." Carmilla, Vladimir’in bu yeni görüntüsüne bakarken gözlerini Cecilion’un yüzüne çevirdi. Cecilion, ciddi ve anlaşılmaz bakışlarını ona çevirdiğinde, bu oyunun artık daha ilginç hale geldiğini hissediyordu. "Peki," dedi Cecilion. "Bu görünümünle onları etkileyeceğine şüphe yok. Ancak, gerçekte hangi amaca hizmet ettiğin konusunda şüphelerim var. Bunu bana açıklamadan, seni güvenilir bir müttefik olarak görmem zor." Vladimir, kısa bir an duraksadıktan sonra kaşlarını hafifçe kaldırarak cevap verdi: "Benim amacım, sizin gibi kan iblislerinin güçlerini daha da artırmak ve bu dünyada kontrolü ele almak. Noxus’un şanı bütün kıtaları saracak. O soyluları köleleştirip, onları istediğimiz gibi yönlendirebiliriz. Biz kazandıkça, her şey bizim olacak." Cecilion, Carmilla’ya kısa bir bakış attıktan sonra Vladimir’e döndü. "Peki... Görelim bakalım, bu becerilerini ne kadar iyi kullanabileceksin. Ama unutma Vladimir, seni her zaman izliyor olacağım." Cecilion'un sözüyle Vladimir gayet rahat ve kendinden emin bir tavırla. "Zaman beni bilge yaptı.. daha sabırlı değil." Birden bire Cecilion'un arkasında belirdi. Vladimir'in gözleri tüm sinsiliğiyle parlarken kışkırtıcı fısıldaması Cecilion'un kulağını doldurdu. Gözleri bastırdığı açlığıyla parlarken Vladimir'in kendisinden uzaklaşmasıyla kendine geldi. "Yarın gece bir balo düzenlenecek. Earl Ansaac tarafından." dedi Cecilion, ciddi bir tavırla. Elini yavaşça masaya koydu. "Bu baloda pek çok soylu da teşrif etmiş olacak. Ve bazı karanlık yüzler..." "Küçük bir intikam meselesi ha?" dedi Vladimir, küçümsercesine gülümseyerek. Cecilion'un sinirlerini bozmuş olsa da sabırlı olmakta kararlıydı. En nihayetinde Vladimir de artık aralarındaydı ve alışması gerekiyordu. "Earl Ansaac, aptalca bir intikamdan fazlasını hak ediyor... TAZELENEN YARALAR... ACI ve PİŞMANLIK." Geçmiş Cecilion'un gözlerinin önünde tekrar canlarırken elini kaldırıp yumruğunu sıktı. Masanın etrafını kandan sarmaşıklar sarmaya başladı. Raziel ve Lilith, bu ani öfke belirtisiyle ayaklanırken; Vladimir ve Carmilla'nın gözlerinde ise yoğun bir arzu ve açlık vardı. İkisi de Cecilion'un bu hamlesinden zevk alıyor gibiydi. En nihayetinde gösteri başlıyordu! |
0% |