@bloodcecilion
|
"Gece Aşkların Üzerine Çökmez..." Carmilla
"Tüm Geceler Bizim Olacak... Yıllar Boyu." Cecilion
Balodan Bir Süre Sonra...
Balo gecesinden sonra Avalor'un yüksek sosyetesi, Cecilion ve Carmilla'nın dansını dilden dile taşıdı. Herkes, adeta büyüleyici bir peri masalından çıkmış gibi görünen bu çiftin gecedeki varlığı ve birbirlerine olan derin tutkusu hakkında konuşuyordu. Özellikle Earl Ansaac'ın balosunda, geçmişleri karanlık sırlarla dolu olduğu düşünülen bu çiftin ansızın ortaya çıkışı, birçok insanda hem merak uyandırdı hem de tedirginlik yarattı.
Ancak dedikodular yalnızca onlar hakkında değildi. Avalor’un zarif balo salonlarında fısıldaşanlar, Vladimir, Swain ve Viego'nun kimliği ve niyetleri hakkında da çeşit çeşit söylenti üretiyordu. Bazıları, bu üç yabancının Avalor’a yeni bir düzen getirmek için geldiğine inanıyordu; bazılarıysa onların sırlarla dolu, gizemli kişiliklerinin Avalor için tehlike arz ettiğini düşünüyordu.
Cecilion ve Carmilla ise bu ilginin bedelini düşünmeden edemiyorlardı. Birbirlerine olan sevgileri her şeyden daha güçlü olsa da bu yeni tanınmışlık, gizlilik içinde sürdükleri hayatlarına riskler katıyordu. Carmilla, gecenin büyüsünde kaybolduğu anların ardından şimdi, gözlerde bir hedefe dönüşmenin huzursuzluğunu hissediyordu. Cecilion ise her zamanki dinginliğiyle onun yanındaydı, ama o da kalbinin derinliklerinde, geçmişlerinden gelen gölgelerin her an üzerlerine çökecekmiş gibi bir hisle yaşamaya başlamıştı.
Bu üç gizemli adamın, Vladimir, Swain ve Viego’nun Avalor'da ortaya çıkışı onları nasıl bir oyunun içine çekecekti? Cecilion ve Carmilla'nın masalsı aşkı bu yeni tehdide karşı dayanabilecek miydi? Şimdi, her bakış, her fısıltı, hatta her dokunuş bile bu yasak aşkın sınırlarını zorlamaya hazır görünüyordu. (...)
Cecilion ve Carmilla, yoğun ve hareketli bir geceden sonra nihayet şatolarındaki yatak odalarında baş başa kaldılar ve bir süreliğine inzivaya çekilmeye karar verdiler. Geniş, karanlık ve sessiz yatak odası, ikisinin kahkahalarıyla yankılanıyordu. Yatak, büyük bir canopy ile süslenmiş, zarif dantel perdelerle çevrelenmişti. Odanın köşelerinde titrek mum ışıkları dans ederken, gölgeler duvarlarda büyülü bir atmosfer yaratıyordu.
Cecilion, gülümsemesiyle birlikte, Carmilla’nın gözlerinde parlayan merak ve heyecanı gördü. "Gece muhteşemdi," dedi, sesinde bir tını vardı. "Ama bu an, her şeyden daha değerli."
Carmilla, başını hafifçe eğerek gülümsedi. "Balo sonunda bittiğinde, herkes gidecek diye düşündüm. Ama burada kalmak, ikimiz için bir ödül gibi," dedi, sesi yumuşak ve melodik bir tonla odanın derinliklerine yayıldı.
Cecilion, odanın genişliğinde adım atarak Carmilla’ya daha da yaklaştı. "Beni etkileyen sadece gece değil, seninle geçirdiğim her an. Bu anı, şatolarımızın duvarlarından bile daha kıymetli kılan ne?"
Kendine güvenli bir duruşla Carmilla, elini Cecilion’ın kollarına yerleştirdi. "Kendimi seni tanırken buldum. Senin varlığın, karanlıklarımı aydınlatıyor."
Gözlerinin derinliğinde kaybolmuş gibi, anın tadını çıkararak Cecilion, Carmilla’nın parmaklarıyla elini avucunun içinde tuttu. Gece boyunca hissettikleri her şeyi, şu anda paylaştıkları bu mahrem ortamda daha da yoğun bir şekilde hissediyorlardı. Karanlığın içinde, birbirlerine yakınlaşan vücutları, yalnızca içsel korkuları ve arzuları aşıyordu.
Gözlerinin buluştuğu anda, odada zamanın durduğunu hissettiler. Kalplerinin ritmi, gecenin sessizliğinde bir melodi gibi yankılandı. Bu an, sonsuz bir süre gibi uzarken, aralarındaki çekim daha da derinleşiyordu.
Koca şatoda sadece ikisi vardı ve dışarıda onlara eşlik eden loş ay ışığı, pencerelerden süzülen narin bir parıltı ile odayı aydınlatıyordu. Cecilion, Carmilla'nın elini tuttu ve onu etrafında döndürdü; kıyafetlerinin dantel detayları ve saten dokusu, dansın akışıyla havada dalgalanıyordu.
Cecilion’un gözlerinde bir kıvılcım yanıyordu; onun etkisiyle Carmilla, kendini bir masalın içindeymiş gibi hissetti. "Beni izle," dedi Cecilion, melodik sesi odanın köşelerine yayılırken. "Bu gece seninle yazdığım her kelimeyi, bu dansla ölümsüzleştiriyorum."
Dans etmeye başladıklarında, odanın karanlığı onları dış dünyadan tamamen ayırmış gibiydi. Kalp atışlarının senkronize olduğu bu an, ikisi için de yalnızca bir dans değil, aynı zamanda ruhlarının birbirine bağlandığı bir iletişim haline gelmişti. Carmilla, gözlerini kapatarak müziğin sesini içten dinledi ve Cecilion’un hareketlerine kendini kaptırdı.
Cecilion, Carmilla’yı nazikçe kollarıyla sardı; sıcaklığı, gecenin serinliğinde ona güvenli bir sığınak sunuyordu. Her dönüşte, Carmilla’nın gözlerinde parlayan yıldızlar, Cecilion’un kalbini daha da hızlandırıyordu. Onun yanında olmak, her şeyin ötesinde bir his, bir uyum, bir tamlık hissi veriyordu.
Aşk dolu bu sessiz gecede, ikisi de başka bir dünya yaratmış gibiydiler. Ay ışığının dans eden gölgeleri, etraflarında bir halı gibi uzanıyordu. Cecilion, Carmilla'nın gözlerine baktığında, bu geceyi hiç bitmemesi gereken bir masal gibi hissetti. "Seninle her an, bir rüyaya dönüşüyor," dedi Cecilion, içindeki hisleri daha fazla bastıramayarak.
Carmilla gülümsedi, onun sıcak sözleri ruhunu besliyordu. "Bu geceyi hiç unutmamalıyız," diye fısıldadı, gözleri parlayarak. İkisi de bu anın değerini biliyordu; çünkü karanlığın içindeki bu aşk, hem acı hem de tutku dolu bir hikayenin başlangıcını müjdeliyordu.
Durduklarında, Carmilla'nın zarif parmakları Cecilion’un gömleğini kavradı. Derin bakışları, kalbindeki arzuyu yansıtıyor, gecenin büyüsü içinde kaybolmuş gibi görünüyordu. "Bu geceyi özel kılmak istiyorum," dedi, sesi fısıldayan bir melodi gibi havada süzüldü.
Cecilion, Carmilla'nın gözlerindeki kararlılığı gördü ve yüreğinde bir ateşin parladığını hissetti. Kalp atışları hızlanırken, Carmilla'nın parmakları yavaşça gömleğinin kenarına yöneldi. "Sadece bu an için," diye ekledi, derin bir nefes alarak.
Cecilion, onun elinin sıcaklığını hissederken, bir an için bu geçici anın ebedi olmasını arzuladı. "Carmilla," diye mırıldandı, fakat kelimeleri boğazında takıldı. Onun yanında olmak, ruhunu özgürleştiriyordu.
Carmilla, gömleği yavaşça çekip çıkarmak istediğinde, Cecilion’un içindeki itiraz ve tutku arasında bir savaş başladı. "Beni unutma," dedi. "Bu gece birbirimizin kalbinde yer alalım."
Duyguların yoğunluğu o kadar derindi ki, kelimelerin ötesine geçmek istiyordu. Cecilion, derin bir nefes alarak, gözlerini Carmilla'nın gözlerinden ayırmadan ona yaklaştı. "Bu gece, hayallerin gerçek olacağı bir an," dedi, duyguları kelimelere dökmekte zorlanarak.
Carmilla, gömleğin kenarını parmaklarıyla daha da çekti; o an, hem bir meydan okuma hem de bir davet gibiydi. Cecilion, karanlığın içinde ona daha da yakınlaştı, tüm korkuları geride bırakarak. "Sadece bu gece değil, her an seninle olmayı hayal ediyorum," dedi, derin bir tutkuyla.
Gecenin sessizliği, onların arasında kaybolan her sözcüğün yankısını taşıyordu. Kalpleri aynı ritimle çarparken, Carmilla’nın parmakları, Cecilion’un gömleğini yavaşça çıkararak, onları bu büyülü anın derinliklerine sürüklemeye devam etti.
"Carmilla..." diye mırıldandı Cecilion, gözlerinde beliren hafif bir kararsızlıkla. Onu arzuluyordu, ama zihninin derinliklerinde bir gölge vardı, bu anın anlamını sorgulayan. “Bundan emin değilim,” diye fısıldadı, sesi hem korkularını hem de tutkularını aynı anda yansıtıyordu. Carmilla’nın ona yaklaşması, içindeki karışık duyguların daha da yoğunlaşmasına neden oluyordu. Zihni hep o geceye kayıp gidiyordu. Güzel bir hayalle başlayan ve acı bir ölümle sonlanan geceye. Yine öyle olur muydu? Geceyle başlayıp geceyle biter miydi?
Carmilla ise hiç tereddüt etmemişti. Gözlerinde tutkunun ışıltısı parlıyordu, gecenin karanlığında daha da büyüleyici hale gelmişti. Gözlerini Cecilion’unkilere dikerek, dudakları aralandı ve derin bir nefes aldı. “Ama ben seni istiyorum,” dedi, sesi içindeki özlemi açıkça belli ediyordu. Ardından, bir adım daha atarak ona tamamen yaklaştı. "Bu gece... bütün gece seninle olmak istiyorum." dedi, Cecilion'un bir zamanlar verdiği ahdini hatırlatırcasına. "Tüm geceler.. bizim olacak..."
Carmilla’nın sıcak nefesi Cecilion’un tenine çarptığında, aralarındaki hava bir anda ağırlaştı. Zaman durmuş gibiydi, dünya sadece onların etrafında dönüyor, ay ışığı onlara eşlik ediyordu. Cecilion, zihnindeki tüm karışıklığa rağmen onun bu dürüst ve açık sözlerine kayıtsız kalamıyordu.
“Bu an,” dedi Cecilion, derin bir nefes alarak, “hem beni kendine çekiyor, hem de korkutuyor. Ama senin yanında olmamak, bundan daha korkunç.” Bu itirafı içindeki yarayı daha da derin hale getirmişti. Neden diğerleri gibi o anı da zihninden söküp atamamıştı? "Ya seni tekrar kaybedersem?" demek istedi bir an ama bastırdıkça bastırmaya karar verdi. Eninde sonunda bir adım atmak zorunda kalacaktı.
Carmilla, parmaklarını hafifçe Cecilion’un çıplak omzuna dokundurdu, dokunuşu bir sözden daha anlamlıydı. "Korkma," diye fısıldadı, sesi artık sadece bir fısıltı değil, bir vaat gibiydi. "Bu gece, her şey seninle daha anlamlı. Benimle olmayı seçersen, korkularını unuttururum."
Aralarındaki mesafe tamamen kapanırken, Carmilla’nın sözcükleri Cecilion’un içinde yankı buldu. Onun derin arzusu, Cecilion’un kararsızlığını gölgede bırakmaya başlamıştı. Ay ışığının altında, sadece onlar ve gece vardı, birbirlerine sürüklenen iki ruh gibi…
"Carmilla..." diyebildi Cecilion, sesi neredeyse bir fısıltı kadar zayıftı. Gözleri ona baktığında, içindeki tüm kararsızlıklar bir an için eriyip gitmişti. O an, her şey silinmiş, sadece Carmilla'nın varlığı kalmıştı. Gözleri sarhoş, bakışları onu içine çeken bir girdap gibiydi. Dudakları kurumuş, susamış gibi ona doğru uzanıyordu; aralarındaki mesafe artık bir nefes kadar daralmıştı.
Carmilla, Cecilion'un bu kırılgan ama derin arzuyla dolu halini gördüğünde, ona daha da yaklaştı. Gözleri Cecilion'un dudaklarına kayarken, içindeki ateşin nasıl kontrol edilemez bir hale geldiğini fark ediyordu. Kalbinin attığını, kanının hızla damarlarında dolaştığını hissediyordu. Her şeyin doğru olduğu bir anda, onun yanında olmak istiyordu.
"Benimle bu geceyi paylaş, Cecilion," diye fısıldadı. Parmakları hafifçe onun yanağına dokundu, tenindeki sıcaklığı hissediyor, o anın büyüsüne kapılıyordu. "Bu gece sadece bizim olsun."
Cecilion, derin bir nefes aldı ve bakışlarını Carmilla'nın gözlerinden omuzlarına doğru kaydırdı. Parmakları hafifçe elbisesinin ince kumaşını kavradı, sıcak ve kararlı dokunuşlarıyla omuzlarını saran zarif kumaşı yavaşça aşağı doğru indirmeye başladı. Carmilla'nın teni, Cecilion'un parmaklarının izlediği yolda açığa çıkarken, odadaki sessizlik daha da derinleşti. Ay ışığı, onun narin omuzlarına vuruyor, tenine altın gibi bir parıltı veriyordu.
Carmilla, nefesini tutmuş, Cecilion'un hareketlerini dikkatle izliyordu. Varlığının her hücresi bu anı hissediyor, Cecilion'un dokunuşu ona hem güven veriyor hem de içinde alevlenen bir tutkuyu körüklüyordu. Yavaşça gözlerini kapattı ve dokunuşun yarattığı duyumlara teslim oldu. Onun elleri, sanki gecenin sihriyle hareket ediyormuş gibi nazikti ama aynı zamanda arzuluydu.
Cecilion'un yavaş ve nazik dokunuşları Carmilla'yı ona daha da yaklaştırıyordu. Aralarındaki gerilim yoğunlaşıyor, her an daha da derinleşiyordu. Carmilla, Cecilion'un yakınlığında huzur ve arzu arasında bir yerde kaybolmuştu. Kalbi hızla atarken, onun sıcak dokunuşları vücudunda bir yankı gibi dolaşıyordu. Cecilion'un elleri, tenini keşfetmeye devam ederken, kıyafetinin ince kenarlarına ulaştığında, Carmilla'nın nefesi hızlandı.
Tam o anda, Cecilion aniden durdu ve bir adım geri çekildi. Dokunuşlarını ansızın kesmesi, Carmilla'nın gözlerinde şaşkınlıkla karışık bir arzu yarattı. Beklenmedik bu hareket, onun içinde bir boşluk hissetmesine neden olmuştu, ama aynı zamanda Cecilion'un içsel mücadelesini de gösteriyordu.
Cecilion, bir an için aralarındaki mesafeyi koruyarak, gözlerini Carmilla'nın gözlerine dikti. Gözlerinde beliren kararsızlıkla, "Seni incitmek istemiyorum," dedi, sesi kısık ve boğuk bir tınıya sahipti. O an, her şeyin sadece arzudan ibaret olmadığını, içlerinde daha derin bir şeylerin büyüdüğünü hissediyordu. Ancak Carmilla'nın susamış bakışları onu daha da çekiyor, içinde bastırdığı her şeyi ortaya çıkarıyordu.
Carmilla, Cecilion'un geri çekilişine aldırmadan, ona bir adım daha yaklaştı ve ellerini onun boynuna doladı. "Beni incitemezsin," dedi, sesi yumuşak ama kararlıydı. "Beni sadece, kendinden uzak tutarsan incitirsin."
Onun bu sözleri Cecilion'un zihninde yankılandı, içindeki duygular bir an için daha da karmaşık hale geldi. Ama bu gecenin büyüsü, onların arasında hiçbir engelin kalmaması gerektiğini fısıldıyordu. Aralarındaki çekim artık geri döndürülemez bir hale gelmişti.
Cecilion, içindeki bastırdığı tüm duyguların bir anda dışa vurmasıyla hareket etti. Carmilla'yı aniden kavrayıp onu soğuk taş duvara yasladığında, odadaki hava daha da yoğunlaştı. Carmilla, beklenmedik bu hamleyle irkilmiş, gözlerinde bir an için şaşkınlıkla dolu bir ifade belirmişti. Nefesi hızlanmıştı; kalbinin atışları göğsünde yankılanıyor, ona bir anlık korku ve aynı zamanda yoğun bir arzu karışımı hissettiriyordu.
Cecilion'un elleri bileklerine sıkıca sarılmıştı, güçlü ve sert bir dokunuştu. Onun bu karanlık ve baskın tavrı, Carmilla'nın zihninde fırtınalar estiriyordu. Bir yandan afallamış gözlerle ona bakıyor, bir yandan da bu kontrolün ve tutkunun altında yatan daha derin bir bağı hissediyordu.
Cecilion, Carmilla'ya daha da yaklaştı, nefesi onun boynuna değecek kadar yakınlaşmıştı. "Seni istiyorum, ama seninle olan bu bağdan kaçamayacağımı bilmek beni tüketiyor," dedi, sesi derin ve karanlıktı. Parmakları bileklerinde biraz daha sıkılaştı, ama gözlerinde hâlâ Carmilla’ya zarar vermek istemeyen o tanıdık kararsızlık vardı.
Carmilla ise, gözlerini onunkilerden ayırmadan derin bir nefes aldı. Şaşkınlığı yavaşça yerini, Cecilion’un bu karanlık ve güçlü tarafına karşı beslediği içsel çekime bıraktı. Dudakları aralandı, ama kelimeler dökülmeden önce sadece onu izledi. "Beni daha çok korkutuyorsun," dedi, sesi biraz kısık ama bir meydan okuma gibi yükseldi. "Ama aynı anda daha da çok sana çekiliyorum."
Cecilion’un bakışları derinleşti, içindeki çelişkili duygularla mücadele ederken, Carmilla’nın o korkusuz meydan okuyuşu onu bir adım daha öteye sürüklüyordu. Ellerini hafifçe gevşetti, ama yine de onun yakınlığını ve aralarındaki o yoğun çekimi kaybetmemek için geri adım atmadı.
Cecilion’un gözlerinde bir gölge gibi dolaşan kararsızlık, Carmilla’nın meydan okuyuşuyla adeta bir alev gibi büyüdü. Onun bu korkusuz yaklaşımı, kendisini hiç kimseye açmayan Cecilion’un içinde derin bir yankı buldu. Elleri hafifçe bileklerinden aşağı kayarken, bir yandan da kendini ona daha yakın hissetti; sanki aralarındaki bu bağ tüm sınırları kaldırıyordu.
“Beni asıl korkutan şey, seninle birlikteyken hissettiklerim,” dedi, sesi neredeyse bir fısıltı kadar yumuşak, ama bir o kadar da kesindi. “Karanlığın içinde bile, senin ışığın beni buluyor, Carmilla. Ama ışığın gözlerimi alıyor ne yazık ki...”
Carmilla, Cecilion'un kulağına yaklaşıp veda gecesinde kendisine söylediği şarkıyı mırıldandı.
Sonsuz gece, yalnızlığımı bırakmıyor
Gözlerimde hala senin izin var
Kanım sıcak yanan bir ateş gibi
Sana olan aşkım, ormanların derinliğinde
Saklanan yaralarımız, karanlık bir sır gibi
Yasak bir aşk, kanımda yanan bir ateş
Sonsuzluğu paylaşan bedenlerimiz
Gece, karanlık bir perde gibi örtüyor
Aşkımız, yasak ve acılı bir hikaye
Kanımın rengi seninle bütünleşsin...
Cecilion, Carmilla’nın kulağına fısıldadığı o tanıdık melodiyi ve sözleri duyduğunda, kalbinde derin bir sızı hissetti. Bu şarkı, onların başlangıcının ve aynı zamanda içlerinde sakladıkları o yasak aşkın sembolüydü. Her kelime, geçmişin acı dolu hatıralarını hatırlatıyor, ama aynı zamanda birlikte aştıkları tüm engellerin gücünü simgeliyordu.
Şarkının sözleri etraflarında yankılanırken, Cecilion gözlerini kapatıp anın içine çekildi. Kanlarının ve karanlığın içinde, sanki yalnızca birbirlerine ait bir dünyadaydılar. Parmakları, Carmilla’nın beline hafifçe dolandı, onu kendine daha da yaklaştırdı. Dudakları boynuna dokunduğunda, kendi içindeki derin arzular, karanlık bir fırtına gibi harekete geçti.
“Bu şarkı, benim seninle olan bağımı her zaman hatırlatacak,” dedi, sesi titrek ama içten bir kararlılıkla. “Karanlıkta da olsak, sonsuz gecede yalnız değiliz artık. Seninle her şey daha gerçek, daha güçlü.”
Carmilla ona bakarken, gözlerindeki sevgi ve teslimiyet tüm gücünü Cecilion’a hissettirdi. İkisi de yasak olan bu aşkın bedelini biliyorlardı, ama birbirlerine olan tutkuları her şeyin önüne geçiyordu. Ve işte, o karanlık gecenin ortasında, gölgelerin ardında, bu şarkıyla birbirlerine yeniden bağlandılar.
Carmilla hızla çarpan kalbiyle cesaretini toplayıp Cecilion'u bir hamlede kanepeye doğru itti. Beklediği anın yaklaştığını hissediyordu. Cecilion'un dilinde konuşacaktı. Karşısında zayıf, insan Carmilla'nın olmadığını gösterecekti.
Göz açıp kapayıncaya kadar Cecilion'un hançeriyle onun göğsünde bir yara açtı...
Cecilion, bir anlık şaşkınlıkla geri çekildi ve göğsünde açılan yara etrafında parlayan kanı gördü. Ancak yüzünde acı yerine beklenmedik bir heyecan vardı; Carmilla'nın kararlılığı ve cesareti ona hem meydan okuma hem de derin bir hayranlık hissi veriyordu. Kendisine hükmedebilecek kadar güçlü bir partneri karşısında bulmak, içindeki karanlık arzuları daha da körüklemişti.
“Demek bana kendi yöntemlerimle cevap vermek istiyorsun…” dedi, sesi hafif bir öfke ve keyifle titreşiyordu. Kanı parmaklarına bulaştırarak kahkaha attı. Artık her ikisi de sadece sevgi değil, aynı zamanda karanlık bir rekabetin getirdiği keskin bir elektrikle doluydu.
Kanepeye uzanmış halde yatan Cecilion, Carmilla'nın kararlılığını görmekten fazlasıyla etkilenmişti. “İstediğin buysa, cesaretini takdir etmeliyim Carmilla,” diye mırıldandı, dudakları arsız bir gülümsemeyle kıvrılırken. "Ama unutma ki benimle oyun oynamak, ateşle dans etmek gibidir.”
Carmilla, elinde Cecilion’un hançerini sıkıca kavradı ve bir an bile tereddüt etmeden üzerine eğildi, gözleri karanlığın içinde parlıyordu. Karanlıklarıyla ve tutkularıyla birbirlerini sınarken, artık geri dönüşsüz bir yolda olduklarını ikisi de biliyordu.
Cecilion'un gözlerinde karanlık bir parıltı belirdi. "Dişe diş, kana kan... Öyleyse, küçük iblisim, istediğin kadar ileri git," dedi, sesinde vahşi bir meydan okuma saklıydı. Elleri yavaşça Carmilla'nın bileklerine doğru uzandı ve onu bir hareketle kendine çekti, aralarındaki mesafeyi tamamen ortadan kaldırdı.
Carmilla, Cecilion'un bu yaklaşımına meydan okuyarak karşılık verdi. Gözlerinde çılgınca bir ışıltı belirdi, ince bir gülümsemeyle dudakları kıvrıldı. "Mmm, gösteriye biraz kan lazımsa, o zaman seni hayal kırıklığına uğratmayacağım, vahşi sevgilim..." diye fısıldadı. Hançerini bir kez daha kaldırarak, dikkatlice Cecilion'un tenine hafifçe sürttü, iki düşman gibi tetikte bekleyen bakışları onu izliyordu.
Bu ateşli çekişme ikisinin de arzularını daha da alevlendirdi; hem kanın hem de birbirlerine duydukları çekimin etkisinde, sınırları zorlayarak tutkularını açığa çıkardılar. Karanlık ve tehlikeli bir oyunun içine çekilmişlerdi, ikisi de birbirlerinin sınırlarını keşfetmeye kararlıydı.
Cecilion, dişlerini Carmilla'nın boynuna geçirirken, geceyle bütünleşmiş bir yemin gibi kanları birbirine karıştı. Gökyüzünde yankılanan gök gürültüsü, sanki bu kadim bağın kutsandığını ilan edercesine yükseldi. Carmilla'nın boynunda hissettiği dişlerin yoğun hazzıyla gözleri kapandı, elindeki hançer bir anda parmaklarının arasından kayıp gitti ve yere düşerken yankılanan bir sesle kırıldı.
Carmilla’nın kanı, Cecilion'un karanlık ve uzun zamandır bastırılmış aç damarlarına süzülürken, aralarındaki bağ daha da güçleniyordu. Cecilion, Carmilla'nın titreyen bedenini sıkıca kavrayarak onun her bir titreyişini hissetti. Bu bağ, aşkın karanlık ve yasak yüzünü tüm kudretiyle açığa çıkarıyor, onları hem birbirlerine mahkum ediyor hem de özgürleştiriyordu. Kanları bir olduktan sonra, Cecilion başını yavaşça kaldırıp gözlerini onun gözlerine dikti; ikisi de artık tek bir bedende atıyor gibiydi, sonsuz bir sırra birlikte hapsolmuşlardı. |
0% |