@bloodcecilion
|
Cecilion, sessizce oturmuş, Carmilla’nın huzurlu yüzünü izliyordu. O uyurken her nefes alış verişi, gergin geçen gecenin tüm kasvetini sanki silip süpürüyordu. Şatonun derin karanlığında, sadece şöminenin hafif çıtırtısı duyuluyordu. Cecilion’un kalbindeki fırtına bir anlığına dinmiş gibiydi. Her zamankinden daha kırılgan ve daha yalnız hissediyordu ama Carmilla’nın varlığı, onu sükûnetin eşiğinde tutuyordu. Carmilla’nın elini hafifçe avuçlarına aldı, parmaklarını okşadı. Bu küçük an, her şeyden daha gerçek ve daha derin geliyordu ona. Sessiz bir iç çekişle, kendi içindeki karanlıkla barışmaya çalışırken, sadece onun yanında olmasının yeterli olduğunu fark etti. "Sonsuza kadar seninle olacağım," diye mırıldandı kendi kendine, sanki söz verircesine. Cecilion, o anın gerçek olup olmadığını sorgularken kalbinin derinlerinde bir çelişki hissediyordu. Carmilla'nın huzur dolu yüzüne baktıkça, onun yanında oluşu bir rüya gibi geliyordu. Belki de her şey bir illüzyondu, belki bu an da zihninin ona oynadığı bir oyundu. Ancak parmaklarının, Carmilla'nın yumuşak tenine dokunuşu gerçekti; ısısı ve nefesi gerçekti. "Bu an mı bir rüyanın parçası yoksa rüyalarım mı gerçek oluyor?" diye fısıldadı kendi kendine. Zihni hala karanlık gölgelerin etkisindeydi, ama Carmilla'nın varlığı onu bu dipsiz kuyudan çekip çıkarıyordu sanki. "Bir rüyaysa bile, kaybolmak istemem bu rüyanın içinde," diye ekledi, onun yanında olmanın verdiği huzuru tüm benliğiyle hissederken. Cecilion, yavaşça Carmilla’nın yanına uzandı, elleri titreyerek onun ay gibi parlayan gümüş saçlarına dokundu. Parmakları, her telin yumuşaklığına nazikçe değdiğinde içinde derin bir huzur hissetti. Onun yanında olmanın, karanlığın içinde parlayan bir ışık gibi olduğunu fark etti. Carmilla'nın yüzüne bakan Cecilion, gözlerini kapatarak sessizce onun saçlarını okşamaya devam etti. İçindeki fırtınalar bir anlığına durmuş, derin bir sükûnet yerini almıştı. Bu anı sonsuz kılmak istiyordu; rüyaysa bile, bir daha uyanmak istemiyordu. "Seninle her şey daha gerçek, Carmilla," diye fısıldadı, karanlık geçmişinin izleri arasında kaybolurken onun yanında hissettiği ışığı kalbinde saklayarak. "Cecilion..." diye mırıldandı Carmilla yanında Cecilion'un varlığını ararcasına yavaşça hareketlendi. Cecilion, Carmilla'nın hafifçe mırıldanıp adını söylediğini duyunca irkildi. Onun yavaşça kıpırdanarak kendisine doğru hareket ettiğini hissettiğinde kalbi hızla çarpmaya başladı. Kollarını daha sıkı sardı ona, karanlığın içinde birbirlerine sarılarak buldukları huzur o anı büyülü kılıyordu. "Buradayım, Carmilla," diye fısıldadı Cecilion, sesi bir meltem kadar yumuşaktı. Onun yanında olduğunu bilmesini istiyordu, tüm karanlıklara rağmen, her fırtınada sığınağı o olacaktı. Carmilla, Cecilion’un sıcak varlığını hissederek biraz daha yaklaştı. Gecenin sessizliği onları sararken, bu karanlık şatoda sadece birbirlerine sahiptiler. "Cecilion.." diye mırıldandı tekrardan. "Gitme..." diye ekledi ardından. Cecilion, Carmilla’nın fısıltıyla söylediklerini duyduğunda kalbi sızladı. Onun bu kadar kırılgan, bu kadar muhtaç bir şekilde “Gitme…” demesi, derinlere gömdüğü duygularını harekete geçirdi. Kollarını daha da sıkı sardı, sanki onu bir daha bırakmayacakmış gibi. "Hiçbir yere gitmiyorum, Carmilla," dedi Cecilion, sesi yumuşak ama kararlılıkla doluydu. "Sonsuza kadar burada kalacağım, seninle." Gözlerini kapatıp onun kokusunu içine çekti, sanki bu anın hiç bitmemesini istiyormuş gibi. Karanlık ne kadar derin olursa olsun, artık yalnız değildi. Cecilion, Carmilla'nın yüzüne yayılan hafif gülümsemeyi gördüğünde kaşlarını çattı. İçindeki karanlık ve kaosun arasında, bu gülümseme ona yabancı geliyordu. "Neden gülümsüyorsun, Carmilla?" diye sordu, sesi tedirginlikle doluydu. Carmilla, gözlerini hafifçe aralayarak Cecilion’a bakmaya devam etti. "Çünkü... ne kadar karanlıkta olsak da, seninle birlikteyken ışığı hissediyorum," dedi fısıltıyla, parmaklarını nazikçe onun yüzüne dokundurarak. "Sanki her şeyin sonunda yine bana dönüyorsun." Cecilion’un kalbi bu sözlerle bir anlığına duracakmış gibi oldu. Kafası karışmıştı, ama bu karışıklıkta bile Carmilla'nın yanında olmak ona bir teselli veriyordu. Cecilion, bir an için söylemek istediği kelimeler dudaklarının kıyısına kadar geldi. Ancak, onları dışarı salmak yerine, derin bir sessizlik içinde kaldı. Gözleri Carmilla'nın dudaklarına kaydı, zihninde yankılanan binlerce düşünceyi susturmak istercesine nefesini tuttu. O anın yoğunluğu içinde sadece dudaklarını izlemek yetti ona. Sanki dünyada başka hiçbir şeyin anlamı kalmamıştı. Sadece Carmilla'nın nefes alışları, dudaklarının hafif titremesi ve aralarındaki o küçük mesafe... O mesafe, bir anda hem çok yakın hem de ulaşılamayacak kadar uzak geldi. Sonunda, derin bir iç çekişle boynunu eğip alnını onun alnına yasladı. Sessizliği paylaşıyorlardı, ama bu sessizlik her şeyden daha gürültülüydü. Carmilla'nın dudakları, hafif ve nazik bir dokunuşla Cecilion'un dudaklarına değdi. Bu an, beklenmedik ve masum bir sürprizdi. Cecilion, bir an için duraksadı, kalbi bu küçük ama yoğun temasla hızlanmıştı. Carmilla’nın bu beklenmedik cesareti karşısında derin bir şefkat hissetti. Onun yumuşak ve narin öpücüğü, Cecilion'un içinde yankılanan fırtınaları bir anlığına dindirdi. Karanlık, içinde taşıdığı tüm ağırlık ve pişmanlıkları silip süpüren bir huzur dalgasına dönüştü. Cecilion, karşılık vermekte tereddüt etmeden ona daha da yaklaştı, nefesi onun tenine karışırken, uzun zamandır hissetmediği bir aidiyet hissetti. Birlikte, dünyadaki her şeyden kopmuş, sadece birbirlerine ait iki ruh gibiydiler. Cecilion'un içinde beliren bu tanıdık his, derin bir ürpertiyle birleşti. Carmilla'nın öpücüğü, ona geçmişten gelen bir anıyı hatırlatmış gibiydi; sanki daha önce bu anı yaşamış, aynı duygu denizinde kaybolmuştu. Bir an için nefesi kesildi, ürperme bedenine yayıldı. Bu his, onun içindeki karanlıkla kesişen bir çizgide, hem bir özlem hem de bir korkuyu tetikliyordu. Carmilla'nın teni, dudaklarının sıcaklığı ona ne kadar huzur verse de Cecilion, bu anın gerçekliğinden şüphe duyuyordu. "Bu bir hayal mi?" diye düşündü kendi kendine. Derinlerde bir yerde, her şeyin bir yanılsama olmasından korkuyordu. "Sorun ne Cecilion?.." diye fısıldadı Carmilla, dudaklarını fazla uzaklaştırmadan. Cecilion, Carmilla'nın dudakları kendi dudaklarına bu kadar yakınken, ne kadar uzak kaldığını hissetti. "Sorun ne Cecilion?" sorusu, zihninde yankılandı. Fısıltısı derin bir çatlağı hatırlatır gibiydi. Gözlerini yavaşça kapattı, bir an için ne söyleyeceğini bilemedi. "Seninle her şey... çok gerçek," dedi boğuk bir sesle, nefesi hala tutulmuştu. "Ama aynı zamanda... sanki her an kaybolacakmış gibi hissediyorum." O an kalbinde yükselen korkuyu ve içindeki karanlık gücü bastırmaya çalışarak ekledi: "Seni koruyamamaktan korkuyorum, Carmilla... Seni bu karanlık dünyada tutmaya hakkım var mı?" Cecilion, Carmilla’nın elleri göğsüne bastırıldığında, sanki tüm ağırlığını ona teslim etmiş gibi hissediyordu. Sözleri zihninde yankılanırken, boğazındaki düğüm daha da sıkılaştı. "Senin için ölmeyi göze aldım, karanlık da olsan senin olmaya hakkım yok mu Cecilion?" O, onu yatağa yatırırken, bu soruyla yüzleşmek zorunda kalıyordu. Bir an boyunca gözlerini Carmilla'nın yüzünden ayıramadı. Derin bir nefes alarak yavaşça konuştu: "Sana sahip olma fikri bile... beni sonsuz bir girdaba çekiyor, Carmilla. Korkuyorum, çünkü seni ne kadar istersem... o kadar kaybedeceğimden korkuyorum." Karanlık odanın sessizliği bu sözleri sardı, Cecilion'un sesi neredeyse bir itiraf kadar ağırdı. Hüzünlü bir yüzle geri çekildi Cecilion... Usulca Carmilla'nın yanına oturdu. Pencereden sızan karanlığa ve Ay ışığının soluk ışıltısına baktı. Carmilla, Cecilion'un kelimelerindeki derinliği ve acıyı hissedebiliyordu. O da derin bir nefes alarak, yavaşça yanına oturdu. Sessizlik aralarına bir an daha hükmederken, Carmilla, Cecilion’un karanlığa olan korkusunu anlıyordu; çünkü aynı karanlık, ona da içsel bir huzur kadar ürkütücü bir kaos sunuyordu. "Bizim için böyle olmak zorunda değil," dedi Carmilla, sesindeki yumuşaklık her kelimeye sızıyordu. Parmaklarını Cecilion'un eline nazikçe dokundurdu. "Karanlık seni korkutuyor, ama ben buradayım. Ne olursa olsun, seninle yüzleşmeye hazırım. Beni kaybetmekten korkma, çünkü seninle olmayı seçtim." Sesi fısıltı kadar yumuşak ama o kadar güçlüydü ki Cecilion, Carmilla'nın bu kararlılığına şaşırmıştı. Cecilion’un gözleri ona doğru döndüğünde, bu kez içinde yanan bir arzuyla gözlerine bakıyordu. İçindeki karmaşa, bir an için yerini o derin sevgisine ve sahiplenme isteğine bıraktı. "Sana söz veremem, ama şunu biliyorum... Seninle olmak... her şeyden öte." "Bu dünyada kalbinden başka güvenli yer yok..." dedi Cecilion. Ardından Carmilla da onu tasdiklercesine sözünü tekrar etti. İkisinin gözleri de sessiz ve soluk geceye döndü. Carmilla başını yavaşça Cecilion'un göğsüne bıraktı. Cecilion, Carmilla'nın başı göğsüne yaslandığında derin bir nefes aldı. İçinde, onu rahatlatan ve aynı zamanda kaygılandıran o tanıdık sıcaklık belirdi. Elleri, refleksle Carmilla'nın sırtına yerleşti, onu kendine daha da yakınlaştırdı. "Kalbim... senin sığınağın olacaksa," diye mırıldandı, gözleri pencereden dışarıdaki karanlığa kayarken, "o zaman bu kalbin güvende olduğundan emin olmalıyım." Sesinde derin bir kararlılık vardı. Carmilla, Cecilion’un göğsündeki ritmik kalp atışlarını dinlerken, onun derin nefesini hissetti. Bir an için, ikisi de dünyadan kopmuş, sadece birbirlerinin varlığında sığınmış gibiydi. "Birlikte olduğumuz sürece," dedi Carmilla yavaşça, başını kaldırmadan, "karanlık bile bizim için bir tehdit olmayacak." Cecilion, Carmilla'yı sıkıca kollarına alırken, ona daha da yakınlaşmanın verdiği huzur ve sıcaklıkla derin bir nefes aldı. Arkasındaki yastığa yaslanıp ayaklarını uzattı, bedeni rahatladı. Carmilla ise Cecilion'un göğsüne sokulup, onun güven veren kollarında huzur buldu. İkisi de, sessizliğin içinde birbirlerine sığınmışlardı. Dışarıdaki karanlık, şatonun etrafında dolaşsa da, onların oluşturduğu bu küçük dünyada sadece birbirlerinin sıcaklığı ve güveni vardı. Cecilion, Carmilla'nın saçlarını nazikçe okşayarak, "Böyle, tüm karanlığı dışarıda bırakabiliriz," diye fısıldadı. Carmilla, gözlerini kapatarak, onun kalp atışlarını dinlemeye devam etti. "Sadece sen ve ben... burada," diye mırıldandı, huzur dolu bir sesle. |
0% |