@blowbreeze
|
Sabah erken kalkıp derse yetişmesi gerektiği halde gecenin bir buçuğunda gözleri kapanmaya direten her normal insan gibi ben de Instagram'da paylaşım yapmaya karar verdim. Zaten kaç gündür, geçen sabah ki kahvaltımızdan esinlenerek bir paylaşım yapmak istiyordum, hazır uykum kaçmışken fırsat bu fırsat... O gün çok farklı bir gündü zaten. Her bir anını ayrı ayrı ele alacak olsam kalınca bir psikolojik roman yazabilirim sanırım. Bırakın her bir anını Toprak'taki ruhsal geçişliliği ele alsam kitap yazmaya yeter de artardı bile. Hatta öyle ki yazdığım roman mesela yeni dönemin bir Dr. Jekyll and Mr. Hyde'ı olabilirdi. Şaka bir yana gerçekten bu çocukta D.K.B (Dissosiyatif Kimlik Bozukluğu) falan yoktur değil mi? Yoktur tâbi, yani inşaallah. Her seferinde karşıma daha değişik biri olarak çıkıyor ya da ben henüz onu tanıyamadığım için sürekli ona bir karakter oturtmaya çalışıyorum ve sanırım her seferinde yanılıyorum bu yüzden de birçok karakteri bünyesinde barındırdığı düşüncesine kapılmış olabilirim. Bilmiyorum, gerçekten bilemiyorum... Mesela ilk gördüğümde çok ama çok havalı, gururlu, ukala birisi olduğunu düşünmüştüm. Sonralardan hava falan derdinde olmadığını sadece soğuk bir yapıya sahip olduğunu düşünmeye başladım. Sanki duyguları alınmış gibi, ruhsuz... O gün kapıyı çarpıp çıktığında korkutucu, asi bir yanı olduğunu da düşünmüştüm mesela. BlueDream da kafamı karıştırmıyor değil tabi. Çünkü orada çok duygusal, çok düşünceli, çok ince anlayışlı bir kişilik yansıtıyor. Geçen pazar günkü haline gelirsek o bende tam bir muamma işte... Neydi Allah aşkına o hali. Çekinmiş miydi mesela benden! İçine kapalı sümsük bir çocuk gibiydi. Aslında benle alakalı değildi bence çünkü geldiğinden beri bir tuhaflık vardı onda, belki de canı bir şeye sıkılmıştı. Bak yine aynı şeyi yapıyorum, onu düşünerek zaman harcıyorum. Evet biliyorum, onu değil psikolojisini çözmek istiyorum ama yine de her boş kaldığımda aklımı kurcalamasından hoşlanmıyorum. Günlerdir zaten aynı sorular dönüyor beynimin içinde ve her seferinde bu düşünce faslı onun o gün usulca kapıyı kapattığı anının görüntüsüyle son buluyor. Neden etkilendim o sessiz gidişten inanın hiç bir fikrim yok... En iyisi yapacağım paylaşıma odaklanmalıydım ve öyle de yaptım. Aslında ilk başlarda Toprak'la iletişime geçmek için açtığım bu hesap şimdilerde şahsi hesabımdan daha çok ilgi alanıma giriyor. Ben bu hesapta bazen dizi replikleri bazen de kendi cümlelerimi, ya da beğendiğim sözleri hoş bir resmin üzerine ekleyerek paylaşıyorum. Bu gece ise yıkılmış domino taşlarının oluşturduğu bir görsele "Küçük dokunuşların büyük etkilerine inanın derim." yazdım, paylaş butonuna basıp telefonu yatağa bıraktım. Bütün düşüncelerimden sıyrılmak için zihnimi neden uyuyamıyor olduğum sorusuyla meşgul ederek bir şarkı tutturdum. Bir müddet sonra söylediğim şarkının etkisine büsbütün kapılıp yattığım yerde ritim tutmaya başlamıştım bile. Saat çoktan iki buçuk olmuştu eğer biraz daha uyuyamazsam yarın derste zombi gibi takılacağım kesin ki bu teorimin pratikte gerçekleşmesi için bana yardımcı olmak maksadıyla olsa gerek sağ olsundu Toprak beyimiz de devreye girmiş bulunmaktaydı. Genelde paylaşımlarımı like'lıyordu ama bugün bir tık daha ileri gitmişti. Neden ya neden gecenin ikisinde gönderimi beğeniyorsun, hayır madem beğendin neden bir de gelip yorum atıp kafa açıyorsun! En başta gelen bildirim seslerine aldırış etmemenin uykuya dalmam açısından daha isabetli olacağını düşünerek duymazlıktan geldiysem de sessize almamın daha iyi bir fikir olduğu düşüncesiyle telefonu elime aldığımda Toprak'tan yorum bildirimimin olması bırakın telefondan uzak durmayı beni büsbütün konunun içine hapsetmiş bulunmaktaydı. "Küçük dokunuşların hayatımıza etkisi yadsınamaz bir gerçek ama bence yine de çok fazla cesur olmaya gerek yok çünkü bazen o ufacık diye önemsiz görülen dokunuşların ciddi anlamda olumsuz sonuçları olabildiği de başka bir gerçek. O görselde yanlış bir taşa dokunmak gibi mesela..." 'Ne yaşadın sen arkadaş!' demek isterdim bu yoruma cevap olarak ama malum birbirimizi tanıdığımızı o bilmediği için daha resmi bir giriş yapmalıydım. "Hayatta yaptığımız hiçbir hareket ve söylediğimiz söz boşlukta yok olmuyor bilakis hepsi zamanı geldiğinde bir olay örgüsüne dönüşmek üzere askıda bekletiliyor diye düşünüyorum. Zaten eğer aksini iddia edersek ceza ve mükafat, dünya ve ahiret gibi inançlarımıza ters düşmez miyiz? Yani demem o ki tabi ki her şeyin iyi ya da kötü, olumlu ya da olumsuz bir karşılığı var. Ve elbette biliyorum bazen gerçekten iyi niyetle atılan bir adımın sonunda uçurumdan düşülebiliyor ama yine de bu, iyilik yapmaktan vazgeçeceğimiz anlamına gelmiyor." Biraz uzun bir cevap yazdığımı kabul ediyorum ama takdir edersiniz ki onunla diyalog kurmayı çok uzun zamandan beri bekliyorum bu sebeple bu fırsatı kaçırmak gibi bir niyetim yok! Gerçi beyimiz lütfeder cevap verirse uykuma, yarınki derslerde şuuruma veda etmek gibi bir bedel ödeyecektim. Tüm bunları göze alarak derin bir nefes çekip bastım gönder tuşuna. Dakikalar içerisinde cevap geldi. Arkadaş sen ne ara okudun o destan gibi yazıyı da analiz ettin de bir de cevap yazdın! "Açıkçası kendi mutsuzluğunda hemhal olan bir yüzü seyretmeyi, o kişinin göz pınarlarında yaş olmaya tercih ederim" Ya bu çocukla her yazışmamızda neden çıkmazlarda hissediyorum kendimi! Tam kıyısına yaklaşıyorum, tam elimi daldırıyorum gönlünün sularına sonra amansız bir dalga olup savuruyor beni. Nefesimi kesiyor içinde saklı tuttuğu dünyanın karanlığı. Neden bir insan hele de sevdiği birinin mutsuzluğuna rıza göstermeyi tercih eder... Olmuyor, algım yetmiyor. Al işte yine tıkandı muhabbet. Ne diyeyim, ne cevap vereyim ben şimdi. Ama yok, ben bu sefer öyle kolay pes etmeye niyetli değilim zaten uykum kaçmış, sinirlerim tepemde! "Hepimiz insanız, tabi ki yaptığımız her şeyde en doğruya ulaşacağız diye bir iddiam yok. Ama kusura bakma da eğer elimden bir şey geleceğini düşünüyorsam tüm içtenliğimle çıktığım bir yolda eğer olurda bir taşa denk gelir, yanlışa sebep olurum korkusuyla bir korkak gibi oturup insanların hele de sevdiklerimin mutsuzluklarını izlemeyi seçmek çok bencilce olmaz mı?" Aslında içimden bu nasıl bir bencillik diye başlayan çok hakaret dolu sözler yazmak geçmedi değil de ben yine de insaflı davranıp hem muhabbetin bekası açısından da doğru olacağını düşünerek bu yorumu soru sorarak bitirmeyi tercih ettim. Sanırım böyle yaparak isabetli davrandım ki cevap çok da gecikmedi. "Ufak tefek müdahalelere sözüm yok ama asıl sırf iyilik perisi olma dürtülerine yenik düşüp başkalarının mutsuzluğundan zevk almak çok daha bencilce değil mi?" Vay arkadaş! Yoruma gel! Yok ben anladım, biz aynı dünyanın beyinlerini taşımıyoruz. Sinirden şuan telefonu fırlatasım var da yapmıyorsam telefonuma kıyamadığımdandır. Gözümün önüne Ikon'un Killing Me mv'sinden Bobby'nin olduğu bir kare geliyordu. Neyse ki başka bir karede Bobby arkadaşlarıyla birlikte gelip beni yatıştırıyordu. Kalkıp odanın içinde birkaç tur döndükten sonra da hala sinirim yatışmayınca mutfağa geçiş yaptım. Önce büyükçe bir bardak su içip sonra ıvır zıvır zulamı patlattım. Kötü günlerim için yaptığım yatırımımın meyvesi; biricik gofretlerim, cipslerim ve drajelerime bu zorlu gecemde bana destek oldukları için teşekkür ediyordum yaptığım yaramazlığın izleri olan paketleri çöpe atarken. Şimdi kendimi daha iyi hissediyordum ve eğer hala uyanıksa karşılık vermeye hazırdım. Yeniden odama geçip biricik yatağım, güzel çekyatıma uzanıp telefonumu elime aldım. Tam yorum yazacaktım ki vazgeçtim. Vazgeçtim çünkü asıl maksadım onun iç dünyasını keşfetmekti ve BlueDream hesabı aklıma gelince bu hedefime, gönderi altına yorum yaparak ulaşamayacağım kanısına vardım. Çünkü yaptığı yorumlar görünüyor diye birilerine tepki olarak, inadına ya da ne bileyim kendinden bile kaçmak, duygularını açığa vurmamak için böyle ters yorumlar bırakıyor olabilirdi sonuçta. Zaten kendini rahat bir şekilde, özgürce, içinden geldiği gibi ifade eden birisi olsaydı başka bir hesaba ihtiyaç duymazdı. Tamam, bazen şahsi olarak değil bir sayfa olarak hesap açılıyor tıpkı benim açtığım gibi. Ama eğer öyle olsaydı kendi yansıttığı kişiliğinin bu kadar dışında bir profil oluşturur muydu? Ne bileyim, gerçek kimliği ve oradaki hali arasında dağlar kadar fark olması normal mi? Evet bir çok özenti insan var kendini olduğunun dışında biri gibi yansıtmaya çalışan ama gayesi bu olsa normal hayatında da farklı olmaya çalışmaz mıydı! Bilmiyorum, emin olamıyorum ama dediğim gibi böyle açıktan yazışarak bir yere varabileceğimi de zannetmiyorum. Bu yüzden, biliyorum gecenin bir saatinde bunu yapmam çok da hoş bir hareket olarak algılanmayacak ama yine de durumu daha iyi analiz edebilmem adına bu adımı atmak zorunda hissettiğim için ona cevap olarak Dm'den mesaj attım. "Hala daha iyiliğe inanan insanların varlığı tüm mevcudat için Allah'ın bir lütfu olsa gerek. Senin o iyilik yaparak egolarını tatmin etmekle itham ettiğin iyi yürekli insanlar olmasa dünyada mutluluk diye bir kavram kalmazdı. Gerçi bunu çok da umursayacağını zannetmiyorum zira sen ve senin gibi bir algıya sahip olan insanlar için mutsuzluk, bencil olmamaya eş değerde olduğu için keyfiniz yerinde olurdu herhalde." "Kimseye bir lafım yok! Kimsenin yaptığı iyiliğe mani olacak da değilim. Mutluluğun kendisiyle de mutlu olan insanlarla da düşündüğünün aksine herhangi bir derdim yok. Herkes kendini nasıl daha rahat hissediyorsa öyle davranma hakkına sahip sonuçta. Siz iyilik meleklerine bol şanslar diliyorum! Seninle durup gecenin bir yarısı bu konuyu tartışacak değilim ama kafama takılan ufak bir nokta var, beni neden dünya barışına mani tek etken gibi görüp, bir tehlike unsuruymuşum algısıyla yaklaşarak bu olayı gereksiz büyütüp özelden mesaj atma ihtiyacı hissettiğini çok da anlayabilmiş değilim doğrusu. Herkesin kendi görüşü deyip geçebilirdin pekalada!" Dumura uğramak kelimesinin sözlükteki karşılığı an itibariyle Damla Saygın'dır sanırım. Çok kötü duvara toslamıştım. Çocuk haklıydı, ne desem boştu. Sosyal ortamlarda olayı şahsi boyuta indirgeyenlerden nefret eden ben, sırf Toprak'ı çözmek isteme dürtüme yenik düşerek haddimi aşmış, saçmalamıştım doğrusu. Öf! Şimdi ne yapmalıydım... Şimdi kalkıp ona hani olurda sen herkese açık bir yerde kendini ifade edemediğin için böyle katı yorumlar bırakıyorsundur diye öyle yaptım diyemezdim ya! Ne iğrenç bir geceydi, saat dörde geliyordu, uyuyamamıştım ve hırsıma yenik düşüp kendimi çok saçma bir durumun içine sokmuştum. Allah kahretmesin ki ben hararetle özelden tartışırız diye zaten cevabını beklediğim için mesajı direk önüme düştü ve gördüğüm görüldü. Şimdi hemen bir cevap yazmalı ve durumu toparlamalıydım. Ama ne yazmalıydım! Ne yazmalıydım da durumu toparlamalıydım... "Yanlış bir algıya sebep olduğum için üzgünüm. Sadece bu konuyu herkese açık bir ortamda konuşmaktansa özel mesaj atmayı daha makul gördüm. Maksadım sana tehlikeli madde muamelesi yapmak ya da ithamda bulunmak değildi. Ama yine de yaptığın yorumların beni korkuttuğu gerçeğini saklayacak değilim. Belki dünya için bir tehlike arz ediyor değilsin ama bu tavrınla etrafındaki insanları üzüyorsundur." "Söyledim ya! Kimsenin önünde bir engel değilim! Kaldı ki etrafımdakiler iyilik yapmak istediğinde yapıyorlar zaten, neden onları üzeyim!" Attığı bol ünlemli cevaptan anladığım kadarıyla demek istediğimi anlayamamış kafası karışmıştı. "Onların iyilik yapmasına mani olduğun için değil onların desteğe ihtiyacı olduğunda duyarsız durduğun için inciniyor olabileceklerini kastetmiştim." diye mesajını cevaplayarak açıklık getirmek istedimse de konuya, çok da umurunda değildi besbelli ki mesajımı görmüş ama cevap atmamıştı. Yine bir meramına ulaşamamış konuşma daha orta yerinde son bulmuştu. Daha karşılıklı iki kelam edemediğim insandan yazışırken nasıl bir performans bekliyordum ki zaten! Güzelim uykuma, yarın rüya alemi ve gerçek dünya arasında mücadele ederek derse odaklanmak için heba olacak beyin hücrelerime yazık olmuştu doğrusu. Tüm üzüntümü de alıp gömüldüm yastığıma, başımı yastığa koyar koymaz zaten patlamak üzere olan beynim ve göz kapaklarım işbirliği yaparak derin bir uykunun kollarına bırakmışlardı bedenimi.
|
0% |