
2. Bölüm
Bölüm şarkıları: Mazlum Çimen - Feryad-ı İsyanım Hüseyin Turan - Yar Demedin
Kafamı çevirip baktığım an gürültü de kalabalığın orasında tüm heybeti ile dikilen bir adet Miran Bedirhan göründü. Elimde ki çatalı yavaşça yerine koyarken masama doğru yaklaşmaya başladı. O heybeti ile yaklaştıkça insanların bakışları da geldiği yöne doğru yani bize kaymaya başladı. Sessizce gelmesini beklerken o tam yanıma geldi o sıra da Adar Berfin de fark edip yerlerinde dikleşti. Adar bir yandan da beni kontrol ediyordu bir sorun olmadığını belirtir gibi gözümü açıp kapadım. Tam bu sıra da yanımdan gür sesi yükseldi.
"Arin hoş geldin. Gerçi iki gündür söylemek için beklediğim geç kalınan bir hoş geldin ama olsun yine de hoş geldin."
'Sağol Miran.'
"Uzun cümlelerin için sen sağ ol asıl (kinayeli bir şekilde). Nerdesin iki gündür? Hiç çıkmadın dışarıya"
'Sen nerden biliyorsun çıkıp çıkmadığımı bu bir, ikinci olarak umarım beni takip ettirme gafletine düşmemişsindir yine!'
"Takip ettirmek demeyelim de adamlarım malum araziye hakim her yerde gözleri kulakları var sizin evde ister istemez gözlerine çarpıyor. Bugün çok sakinim o yüzden güzelce seninle konuşabiliyorum Arin farkındaysan."
'Miran hoşgeldin dedin bence başka bir şey demene gerek yok! Şimdi lütfen rahat bırakırsan uzun zamandır görmediğim dostlarımla iki çift sohbet etmek istiyorum. Ağalığı başka bir masa da yapabilirsin bizim masamız da değil!'
" Elbette ki seni kırmayacağım bende bu mekanın methini çok duydum diye geldim. Gideyim bir bakayım gerçekten övülen kadar var mıymış. Yan masadayım!" Son cümlesini uyarır gibi söyledikten sonra Adar'a keskin bir bakış atıp ondan beklenilmeyecek sakinlikte uzaklaştı. Ben Adar'a sataşmadan uzaklaşmasının şokunu yaşarken kendi içimde Miran'daki değişimi sorgulamaya başladım. Miran normalde benim canımı iyice sıkıp, etrafımda ki insanlara sataşıp beni bu masadan kaldırtmadan gitmezdi.
Adar hadi devam edelim diyene kadar da sorgulamam sürdü. Biz konuşmaya devam etmeye başladığımızda yer yer yan taraftan sesler, gülüşler yükselmeye devam etti. Göz ucuyla yan masaya baktığımda hayli kalabalık bir ekip olduklarını fark ettim. Fakat bu gülüşler bizim masanın aksine dostluk masası değil de sanki hepsi Miranın emriyle tereddütlü gülüşler sunan emir masası gibiydi. Biraz zaman geçtikten sonra biz konuşmaya dalarken sık sık üzerimde ki bakışları hissetmeme rağmen dönüp yan tarafa bakmadım. En iyi yaptığım şeyi yaparak Miran'ı görmezden geldim. Bir anda Adar birini görür gibi oldu sonra seslendi.
"Alihan kardeşim" O seslendiği için otomatik olarak dikkatimiz o noktaya kaydı. sonra uzun boylu genç ve dikkat çekici yakışıklılığa sahip tanıdık bir adam gülümseyerek bizim masaya doğru gelmeye başladı. Dikkatimi tanıdık simasına kaydırdım. Masamızın önüne geldiğinde Adar ayağa kalkıp sarılırken hal hatır sordu.
Ardından bize dönerek " Daha önce İstanbul’da doğum günüme gelmişti. Hatırladınız mı? Hani İstanbul’dan çok yakın dostum Alihan. Sık sık bahsederim. İş için Mardin'de kalacak bir süre kendisinin inşaat şirketi var." Diyerek takdim etti. Daha sonra Alihan’a hitaben “Berfini zaten tanıyorsun kardeşim. Arinle de bir kaç karşılaştınız.”Alihan bunun üzerine zarif bir gülüşle önce Berfinle selamlaşıp ardından elini bana uzatarak " Merhaba daha önce yüz yüze gelsekte tanışma fırsatımız olmadı doğru düzgün. Ben Alihan. Tanıştığıma çok memnun oldum Arin hanım.'' Dedi muazzam bir gülüş eşliğinde.
'Hanım lafından çok hoşlanmam. Arin, sadece Arin diyebilirsiniz. Bende memnun oldum tanıştığımıza.' Dedim kendime gelip. O sırada yan taraftan yüksek gerilim enerjisi gelmeye başladı. Sesler tamamen gitmişti ufak mırıltılar vardı. Hiç o tarafa bakmadım eğer bakarsam gecemin zehir olacağını biliyordum.
O sırada Adar " Kardeşim ne ayakta dikiliyorsun geçsene yabancı yok beraber devam edelim yemeğe " dedi bana yandan bakarak, bu bana karşı tereddütteyim bakışıydı. Alihan buraların adetinden dolayı sanırım yok falan diye geveleyince bir anda bana nerden geldiğini bilmediğim cesaretle 'Buyurun geçin hem bende İstanbul'da okuyorum ortak konuşacak konu sayımız ikiye yükseldi Adar'la birlikte. Beraber yemeğe devam edelim sizin için bir mahsuru yoksa' deyince Adar'la Berfin'in bana ne yapıyorsun bakışı eşliğinde Alihan masamıza geçti. Benle Berfin yan yana oturduğumuz için direk karşıma oturdu. Allahtan arada ki mesafeden Miran'ın sesleri çok ayırt edemeyeceğinin rahatlığı ile arkama yaslandım.
Berfin kulağıma eğilip "Kızım sen manyak mısın? Bu neyin gösterisi farkındaysan Miranla aynı mekandayız. Sen resmen uyayan deliyi zorla uyandıracaksın şimdi bir şey yaparsa ne yapcaz?"
' Merak etme o bana hiç bir şey yapamaz. Onun yüzünden hayatımı yeterince kısıtladım. O kim ki daha fazlasını yapacağım. Herkes duracağı yeri bilmeli. Bence artık ona hayatımın hiç bir köşesinde yeri olmadığını göstermem gerekiyor.' Derken bir anda Berfin sözümü kesti. "Sakın Arin sakın ateşle oynama! Özellikle o ateşi Alihan üzerinden hiç oynama! Miran bu dünyada kimsenin karşılaşamayacağı cehennemin sahibi! Önüne geleni yakmaktan çekinmez bunu unutma. Hele konu sensen sonunu düşünmek dahi istemiyorum.'' Biz fısır fısır konuşurken Adar Alihan'la olan konuşmasını bitirerek bize doğru döndü. "Eeee ne fısıldaşıyordunuz bakam kızlar"
"Bişey yok aşkım. Arin Midyat'ın gecesini ne kadar özlediğini anlatıyordu. Bende ona bu yıldızlı ışıltıya aldanmaması gerektiğini, arkasında ki karanlığın her zaman böyle dingin ışıltısı olmadığını hatırlattım." Ben bana yaptığı göndermeyi anlarken gülümsedim sessizce. Konuşma bir şekilde başlarken ben istemsizce gerilmeye başlayıp sessizliğe gömüldüm. Alihan bana döndü göz göze gelince içimde bir heyecan kırıntısı oluştu. Gözlerinde ki rahatlatıcı ifadeyle "Sen İstanbul'da ne okuyordun Arin" diye sordu. Bende hemen mimarlık deyince İstanbul'la alakalı konuşmaya başladık.
Yan tarafta ki masadan huzursuzluk artmaya başlayınca gerilip Adar'la göz göze geldim. Bana tereddütle bakıyordu. Ben tam nefes alıp kafamı kaldırıp etrafa bakma gafletine düşerken Miran'ın ürkütücü bakışları ile karşılaştım. Adete beni gözleri ile bin parçaya bölüyordu. Bana bakarak peşinden ayırmadığı en yakın adamı olan Halit'in kulağına eğilip bişeyler söyledi. Halit hemen başını sallayıp yanından ayrıldı. Yanından ayrılır ayrılmaz yine gözlerime delici bakışlarıyla bakınca gerilmeye başladım. Daha fazla gerilmemek için hemen gözlerimi kaçırdım. Şarkılar zaman ilerledikçe iyice melankolik olmaya başladı. Biraz sonra Mazlum Çimen'den feryad-ı isyanım çalmaya başlarken istemsizce gözlerim yine Miranın masasına kaydı. Ben daha bakıp gözlerimi çekme fırsat bulamadan Miran'la gözlerim birleşti. Zaten en başından beri bakışlarını çekmiyordu. Şimdi daha da açık açık bana baktığını gösterir gibi elindeki rakı bardağı ile şarkıya eşlik ediyordu:
Mem nelere gark olmadı zinin ateşi için
Ferhat dağı delmedimi Şirinin düşü için
Kusur ise her saniye her yerde seni anmak
Mecnun azmı yemin etti Leylanın başı için
Gözlerinin dokunduğu her mekan memleketim
Bakı verde uzamasın gurbetim esaretim
Ahmet Arif hasretinden prangalar eskitmiş
Beni böyle eskitense prangalı hasretin
Sana yine sana yandım Nesimide dün gece
Gözlerinle yüzüleyim bend olayım hallaca
Böyle hüküm buyurmuşlar Tanrılar divanında
Ha ben sana yollanmışım ha Muhammet miraca
cümle cihan güzellerin yüzlerine ben örsün
gözlerin balyozu oldu içerimdeki örsün
ruhumdaki fırtınalar merihi usandırdı
Nuh'a haber eyleyinde gelsinde tufan görsün
Gelsinde tufan görsün derken hırsla gözlerime bakınca direk önüme döndüm. Onun bana karşı olan takıntısını nasıl yeneceğimi bilmiyordum. Hayatım boyunca hiç aşık olmadım, olmama izin verilmedi... Aşk böyle bir şey mi hiç bilmiyorum ama bu kadar kasvetli, zorba olmayacağını biliyorum. İnsan sevdiğine kıyamazdı oysa Miran defalarca kez bana kıydı. Belki fiziksel olarak değil ama psikolojik olarak sürekli arkamda bir sürü cesetle dolaştım.
Ben düşünceler alemine dalıp suskunlaştıkça zaman aktı. Akan zamanda şarkılar sürekli değişti. Her değişen şarkı da Miranın masasında ki şişeler boşaldı tekrar yenisi geldi. Adar'la Berfin'de durumun farkına varınca ikisi de gecenin sonuna geldiğimizi idrak etti. Adar bize bakarak "Bence artık yavaştan kalkalım" deyince hemen kafamı salladım. Alihan "Çok güzel zaman geçiriyorduk, sizin için sıkıntı olmazsa devam etseydik uzun zamandır bu kadar içten konuştuğumu hatırlamıyorum." Derken Adar " Kardeşim kızların işleri var yarın. Malum düğün arefesindeyiz onlar da çok yorulmasınlar. Sonra yine konuşur, plan yaparız" diye dışından konuşurken bakışlarından bunun imkansızlığı bana kadar ulaştı.
Adar'la Alihan hesabı isterken masaya gelen garson hesabın ödendiğini söyleyince birbirimize baktık. Adar daha sonra nasıl derken garson Miran'ların masayı işaret ettiği zaman ufaktan korku sardı içimi. Miranın gereğinden fazla alkollü olması ve hırsını umarım bizim üzerimize salmaz duası ile Berfin'e doğru yanaştım. Alihan ortamdaki gerginliğin farkına vararak Adar'a dönüp " Kardeşim onlar kim" dedi. Adar tanıdık diye gergin bir şekilde geçiştirirken Alihan çoktan bir problem olduğunu anladı. O sırada toplu olarak Miranın masasına bakınca bardağını bize doğru kaldırdı. Devamında Adar itiraz edip garsona kendi ödemeye çalışınca garson “abi başım belaya girmesin biliyorsun Miran ağamın hesap ödediği masadan o parayı asla alamam.” Dedi.
Bunun üzerine Adar sesli bir soluk verdikten sonra hiç birimizin tahmin etmeyeceği olay oldu. Alihan aniden cebinden çıkardığı bir deste parayı sert bir şekilde masaya vurarak " Başka masanın hesabını, başka masadan alamazsınız. Üstelik hesap ödenen taraf gördüğün üzere istemezken emrivaki yapılmaz. Böyle bir saygısızlığa da gerek yok. Biz kendi hesabımızı ödüyoruz. Paraları da beyefendiye geri mi iade edersiniz yoksa başkasına mı ikram edersiniz orası bizi alakadar etmez. Yürü Adar gidiyoruz" dedi. İşte o an elim ayağım gelecek olan kıyameti anlayarak buz kesti.
Alihan’ın çıkışa doğru yönünü çevirmesiyle Miran'ın 20'den fazla adamının ayağa kalkması bir oldu. Bunun üzerine Miranın Alihan'a hışımla bakışı eşliğinde adamlarını el işareti ile yerine oturtması bir oldu. Daha sonra Adar'a hitaben konuştu "Adar arkadaşın hangi şehirde, kimin masasında, kimlerle oturduğunu da kimin ikramını geri çevirdiğini de bilmiyor galiba! Ona biraz yardımcı ol yoksa yarına bağıracak ne sesi kalır ne de para fırlattığı eli!"
Adar Miran'a doğru yürüyerek "Miran arkadaşım buralı değil. Ama bu senin yaptığın saygısızlığı da kapatmıyor bilmiş ol." Alihan olayı daha da harlayarak "Sen kimsin de benimle bu şekilde konuşabiliyorsun. Ali kıran baş kesen misin!" diye daha da yükselince yanımdan Berfinin Allah kahretsin diyen fısıltısını duydum.
Ben daha da yerime çivilendiğim vakit Miran'ın gürültüsü tüm Mardin'den duyuldu. "Ali kıran değil Miran Bedirhanım! Sakın baş kesenliğimi kendi üzerinde denettirme, sakın!"
O sıra ben titremeye başladığımda Adar olası krizi engellemek için hemen Miran'ın önüne geçti. " Miran kızlar var yanımızda, o sinirine hakim ol. Buralı değil diyorum sana daha fazla büyümesin olay." Dedikten sonra Miran benimle göz göze geldi benim titrememi görünce yerine oturdu.
"Adar arkadaşına Mardin'in karanlık sokaklarının çok kişiyi yuttuğunu anlat. Anlat ki sesi kaybolmasın karanlık sokaklarda" Alihan bunun üzerine tekrar konuşmadan Adar onu tutup çekiştirdi. Bizde mecburen arkasından yürümeye devam ettik. Daha ben ikinci adımımı atmadan Miran'ın korumalarından birinin önüme fırlaması bir oldu. Ben ne yapıyorsun diye sormadan konuştu.
"Yenge sizi ben eve bırakacağım buyrun"
'Size kaç kez dedim bana yenge demeyin diye! Ben kendim geldim kendim gideceğim ne sıfatla bırakacaksın sen beni eve?'
" Yenge ağam buraya doğru hareket edip seni eve kendi bıraksın istemiyorsan bence sakince gidelim de bu gece bitsin bir an önce."
Berfin bana dönerek kafa sallayınca şansımı daha fazla zorlamak istemediğime kanaat getirdim. Şu an Alihan'a iyice sarmasın diye mecburen o arabaya binmek zorundayım. Adar'a haber vererek araca bindik. Zaten Adar'da Alihan'ı otele götüreceği için itiraz da etmedi. Bizde böylece eve doğru yola çıktık.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |