
5.BÖLÜM
Düğünün üzerinden 15 gün geçmişti. Ben düğünün ertesi gününde düğün yorgunluğunu yaşarken, Adar’ın beni araması ile şaşırmıştım. Sonra söyledikleri daha da şaşırmama sebep olmuştu.
DÜĞÜN SABAHI
‘Arin sana bişey söylemem lazım’
“Düğün sabahında hayırdır Adar evlendim pişman oldum deme sakın kızımızı verdik artık.”
‘Saçmalama kızım. Karımla sarılıp uyumak varken sabahın köründe keyfime aramadım seni! Alihan başımın etini yedi mecbur kaldım.’
‘Ne Alihan mı?’ Heyecandan yerimde dikelmiştim bile
“Ya Alihan, ısrarla seninle konuşmak istiyormuş sanırsam mermiye kafa atası varmış. Bende adam kahraman olmak istiyor herhal diyerek kıramadım çocuğu.”
‘Adar gerçekten çok gıcıksın sabah sabah. Farkındaysan sen yeni evlisin. Senin keyifli olman gerekmez mi?’
“Neden acaba? Arin bu işin şakası yok biliyorsun değil mi?”
‘Havlayan köpek ısırmaz rahat ol! Miran bişey yapamaz bana. Ben senin kadar kafama takmıyorum sen neden bu kadar üstünde duruyorsun şu herifin.' Dedim Miran’ın tüm orta doğu başta olmak üzere dünyayı titrettiğini bir an unutarak.
BUGÜN
O günden sonra Alihan’la güzel bir ilişki kurmuştuk. Bir ay süren uzaktan bakışmaları konuşma evresine çıkarmıştık. Evden çıkmam dikkat çekmesin diye ya yemek arabasının arkasında ya da tarlaya giden iş arabasıyla çıktım dışarı. Önlemi bununla bırakmadım tabiki dışarıda da görülmemek için çoğunlukla Berfin’lerin ev ya da Adar’ın güzelim bağ evi meskenim olmuştu. Annem ise Miran görmesin diye gizlice çıktığımı bilirken sürekli Berfin’lerde ne yaptığımı anlamamıştı garibim. Başta Alihan bu saçmalığa tepki verirken, onu 2 ay sonra İstanbul’da daha rahat olacağım bilgisi biraz susturmuştu. Ama haklı olduğu nokta vardı bende bu süreci ne kadar sürdüreceğimi bilmiyordum. Zamana bırakmıştım her şeyi…
Miran’a gelecek olursak garip bir şekilde düğünden sonra beni parçalayacağını düşündüğüm adam sessizliğe gömülmüştü. Bu benim canıma minnet derken sessizliğin arkasından gelecek felaket bugün bana merhaba diyecekti.
Güne gözlerimi telefonumun sesiyle açtım. Telefonu elime aldığımda Alihan’ın adını gördüm. Hızlıca yerimden kalkarak telefona ‘Günaydın’ diyerek neşeyle bağırdım. Bazen içimde ki deli kendini tutamıyordu.
“Gün şimdi aydı işte” deyince güldüm.
“Bugün napıyoruz?” Diye devam edince
‘Valla ben bugün sağa sola koşturuyorum seni bilemem’ dedim. Telefonun karşısından gelen oflama sesleriyle
‘Her gün görüşemeyiz benim de işlerim var hem senin de programın yoğundu bugün şantiyeye gidecektin hani?’
“O işte pürüz çıkmış, şimdi toplantı da detayları öğreneceğim. (Arkadan gelen gürültü ile) O zaman tamam canım haberleşiriz dikkat et kendine” diyerek telefonu kapadı. Bende hazırlanıp aşağı indiğimde annemle babam kahvaltı da beni bekliyordu. Hızlıca ikisini de öpüp yerime geçtim.
“Kızım şu düğündü, işlerdi derken doğru düzgün vakit geçiremedik. Artık sürekli tüm gününü Berfin’lerde geçirme. En azından akşamları beraber vakit geçirelim.” Diyen babama gülümsedim. Tüm günümü Berfin'le geçirmemem dışında sorun yoktu aslında ama tabiki bunu babama söylemedim.
‘Emrin başım üstüne Hazar ağam, mesaj alındı.’ Ben böyle söyleyince gülüp bana sarıldı. Ailem benim her şeyimdi. İkisi de benim için her fedakarlığı yapmıştı. İstanbul’a gitme mevzumda babamın Miran’la yaşadığı problemleri en yakından gördüm. Miran gibi bir adam bunca zaman sustuysa bunda Babamın arkamda dağ gibi duruşu en önemli etkendi.
“Kızım baban sana saat siparişi vermiş. Adar’a benim takıları almaya gittiğinde bugün onu da al mutlaka.“
‘Aslan babam sana bayıldığımı daha önce söylemiş miydim?’ O bana gülüp ayaklanınca istemsiz saate baktım normal de bu saatte çıkmazdı.
‘Baba hayırdır bu saatte sen bir yere mi gideceksin?’
“Akşama aşiret toplantısı varmış kızım mecbur sabahtan işleri halletmem lazım. Önce tarlaları kontrol edip sonra şirkete geçeceğim.”
‘Ne toplantısı bu baba durduk yere bir problem yoktur inşallah?’
“Bende sordum kızım ama Hazar beyde bilmiyormuş toprak mevzusudur başka ne olacak habersiz.”
‘Peki madem ben kahvaltıdan sonra çarşıya inerim haberiniz olsun’ dedikten sonra kalkıp Fatma ablalarla sofrayı toparladım.
Zaman geçince Hasan abiyle Adar’ın dükkana gitmek üzere yola çıktık. Yolda giderken içime değişik bir sıkıntı çöktü. Sanırsın kocaman bir el kalbimi sıkıyordu. Derin nefes aldığım sırada Hasan abi bana bakınca, kafamı ona doğru çevirdim. Bana soru sorunca ‘Abi kusura bakma duyamadım tekrar söyler misin?’ Dedim.
“Bişey demedim kızım rengin sarardı bir sorun yoktur inşallah.”
‘Yok abi içim sıkıldı sadece’ deyince o da zorlamadı kafamı cama yaslayarak yolu izlemeye başladım. Zaten evime yakın olan çarşıya hemen varmıştım. Arabadan inerek kuyumcuya girdim.
“Ooo hoş gelmişsin bacıların bir tanesi, çay mı kahve mi?”
Ona gülümseyerek yaklaşırken ‘hoş buldum. Çay olsun’ derken vitrinin önünde ki koltuğa çöktüm. Adar beni incelerken “Bir sorun mu var gülüm” deyince ‘yok abim sadece kendimi çok iyi hissetmiyorum. Araba da biraz kötü oldum herhalde neyse sen anlat alıştın mı evliliğe?’
“Vallaha denendi ve onaylandı üzerine tavsiye de edildi. O kadar diyorum sana”
‘Daha Alihan’la evlenmek için en az 3-4 senem var. Ama bir kaç sene sonra bu tavsiyeni düşüneceğimden emin olabilirsin.’
“Sen harbiden Alihan’la evleneceğini mi düşünüyorsun?” Diye sorunca ters ters suratına baktım.
‘Yine psikolojimi bozmaya heveslisin anlaşılan. Zaten merak etme çokta meraklısı değilim evlilik müessesesin. Daha önümde rahat 3-4 senem var. Okul bitecek çalışma hayatına başlayacağım. Üzerine iyice tecrübe kazanacağım uzun iş yani anlayacağın. Hem o ne demek Alihan benden iyisini mi bulacak sanki aşk olsun.’
“Yok Alihan senden iyisini bulmaz da çevirdiğimiz dümenler ortaya çıktığında sen Alihanı bulamayacaksın sadece onu dedim ben.”
‘Sen gerçekten çok büyütüyorsun bu Miran’ı kafanda. Bak on beş gündür ruhu bile duymadı. Üstüne üstlük 1 ayı geçti Alihan’la tanışalı daha onu idrak edemedi. Hem öğrense en fazla ne yapabilir? Zaten ben ona bir konuşma yapmışım varya of diyorum bacın olayı çözdü. O günden sonra ayağımda ki prangalar genişlemeye başladı. Bak görürsün ben İstanbul’a dönmeden tamamen kapanacak bu mevzu.’
“Neyse daha fazla konuşup sıkmayayım canını inşallah dediğin gibidir.” İnşallah deyip tekrar başka konuları konuşmaya başladık. Adar’la konuştukça da içimde ki sıkıntı biraz daha azaldı. Biraz sonra Adar siparişlerimi çıkarıp bana teslim etti o sırada ben saatimle aşk yaşıyordum.
Adar bana dönüp “atölyeye geçeceğim ordan almam gereken bir kaç parça var. Sende gel birlikte yürüyelim. Hem içinin sıkıntısı azalır hem de bana yol arkadaşı olursun” Dedi. Adar kendi yaptığı özel tasarımları atölyesinde hazırlardı. Gerçekten çok yetenekliydi. Onu onayladıktan sonra çıkarken bir yandan da Hasan abiyi arayıp gelmesine gerek kalmadığını haber verip yola koyulduk. Atölye 15 dakikalık yürüme mesafesindeydi. Biz çarşının içinden geçerken Adar’da bir yandan keyifle Berfin’le yaşamanın güzelliklerini ballandıra ballandıra bana anlatıyordu. Bende gülerek onu dinliyordum. Gerçekten tanıdığım en güzel çiftlerden biri onlardı. Hani ruh eşim tabiri vardır ya hah işte Adar’la Berfin birbirinin tam olarak ruh eşiydi. Atölyenin sokağına geldiğimizde ben ona dönerken Adar karşıya bakınca birde durdu.
Bende kafamı çevirip kime bakıyor diye bakınca siyahlara bürünen bir adet Miran Bedirhan’ı gördüm. Gözünü kırpmadan arkasında ki jeepe yaslanarak bana doğru keskin bakışlar atıyordu. Sanki ilk kez gördüğü birini inceler gibi bakınca içimden bu ruh hastası acaba niye böyle bakıyor diye geçirdim.
Uzun zaman geçtikten sonra hala önümüzden çekilmeyince Adar dayanamayıp “Bişey söylemeyeceksen içeri geçeceğiz Miran ağa!” Deyince
‘Sen kimsin ki sana bişey söyleyeyim ben Adar?’ Diyen Miran’la Adar sabır çekip ileri adım atacakken koluna yapıştım. Çünkü biliyorum o adım atarsa Miran asla durmazdı. Böylece kimin zararlı çıkacağını da sorgulamaya gerek kalmazdı. Ben Adar’ı tutunca Miran dönüp elime baktı sonra uzun süre inceleyip bişey demeden geri arabasına bindi. Adar’la birbirimize baktık Adar bu neydi şimdi diyene kadar bende anlamsız bakışlar atıyordum. Miran’ı ömrümde ilk kez sabırlı görüyordum. Herkesin tanıdığı Miran sabır tahammülü olmamasıyla bilinirken, son bir ayda Miran’da tam tersi yönde davranışlar görüyordum. Değişti desem bu dünyanın sonunun gelmesi demek olurdu. Peki ne oluyordu anlayamıyordum. Bizi dumura uğratan Miran’dan sıyrıldıktan sonra Adar içeriden alacağı eşyaları alıp beni eve bıraktı. Eve gelince Alihan’la biraz konuştuktan sonra uzun zamandır biricik ev arkadaşımı aramadığı hatırlayıp bir posta da onunla konuşma seansı yaptım. Daha sonra önümüzde ki yıl yapacağım staj için araştırmalarıma başladım.
Aradan uzun zaman geçtikten sonra bilgisayarımı kapatıp yatağıma uzandığım zaman kapımın çalmasıyla yerimden kalktım. Ben gel diyene kadar odaya nefes nefes giren Fatma ablayla panik oldum. Noldu demeye kalmadan “hanımım yetiş Hazar ağam bir hışım eve geldi ama durumu hiç iyi görünmüyor. Hasan ağabey zorla divana yatırtmaya çalışıyor.” O konuşmasını bitirirken ben olduğum yerden hızlıca kalkıp merdivenlerden koşarak indim. Aşağı inerken divanda babamı yarı baygın oturur gördüğüm an ellerim titremeye başladı.
‘Baba noldu? Neyin var? Niye hemen hastaneye gitmediniz bu halde eve geldiniz?’ Derken babam dolu dolu gözlerini bana çevirdiğinde kalbime sabah hissettiğim o sancı tekrar saplandı.
Biz birbirimize bakarken Hasan abi bize açıklama yapmaya çalışıyordu. “Arin kızım bende bilmiyorum vallah, aşiretler toplantısına gitmiştik Miran ağanın konağına. Ben dışarıda bekliyordum bir baktım bir hışım dışarı çıktı ağam. Eli ayağı buz kesmişti çok ısrar ettim ama ne yaptıysam hastaneye götüremedim.”
Babam bana bakmaya devam ederken annem hala bağıra çağıra hastaneye gidelim diyordu. Ama babam bir an olsun bakışlarını benden çekmiyordu. O an gelecek felaketi babamın gözlerinden okuyabiliyordum.
Dakikalar sonra ağzımı açıp, 20 yıllık ömrümde ilk kez cevabını duymaktan korktuğum o soruyu sorabildim:
‘Baba lütfen söyle ne oldu toplantıda?’
Babam özür dilerim kızım dediği an gözlerimden iki damla yaş düştü. Ellerimin titremesi bu sefer ayaklarıma da vurunca tüm vücudum ayakta durmakta zorlandı. Annem benim dilimin yetmediği soruyu tamamladı.
“Neyin özrü bu Hazar! Doğru düzgün söyle artık niye Arin’den özür diliyorsun, toplantının bizim kızımızla ne alakası var?”
Babam felaketten direk kıyamete geçiş yaparak bütün umutlarımı yaktığı son cümlelerini söyledi:
“Toplantı Arin içinmiş Dila. Miran Arin için özel toplantı istemiş. Toplantı da bizim yıllar önce Baran’la aramızda söylediğimiz sözü farklı yerden alarak aşirete beşik kertmesi olarak sundu. Bunu sunma amacı da oylama isteği de değil direk kararı açıklamakmış. Bu sözün iki tarafın rızasının ardından onaylanacağını söylesem bile kabul etmedi.”
Annem bağıra çağıra “Ne demek Arin, ne evliliğinden bahsediyor o iblis! Yıllar önce kendi aranızda söylediğiniz söze ben kızımı kurban etmem. Duydun mu beni asla etmem! Üstelik siz evlilik şartı da koymamıştınız o deli kendi kendine uydurmuş. Söyleyemedin mi bunu, nasıl kabul edersin sen!” Diye bağırdığında
Babam hemen “Kabul etmedim zaten Dila. Miran’da kabul etmemem üstüne sadece tek bir cümle söyleyip toplantıyı bitirip herkesi evinden kovdu.” Annem hızlıca ne söyledi deyince ben sadece başkasının hayatını izler gibi onların konuşmasını izledim.
“Ya Arin’in soyadı Bedirhan olacak ya da tüm Arslanlı kanı akacak seçim sizin dedi.” Beni benim bile tanımadığım tüm aşiretimde ki insanlardan sorumlu tutmuştu. O kadar caniydi ki bunu yapamaz bile diyemiyordu kimse. Allahım ben ne yapacaktım, nasıl bir belaya bulaşmıştım. Okulum, hayatım, gülüşlerim, gençliğim ne olacaktı? Alihan'a ne diyecektim? Peki Miran Alihan’ı öğrenirse ben nasıl onu kurtaracaktım?
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |