
6. BÖLÜM
Bölüm Şarkıları: Sezen Aksu - Küçüğüm Neşet Ertan - Cahildim Dünyanın Rengine Kandım Hirai Zerdüş - Ne Kadar Acıyor Yüreğim
Bir köşede durmuş sadece izliyordum. Annemin babama bağırışlarını, Hasan abinin başını eğişini, Fatma ablanın ne yapacağını bilmeyişini izliyordum. En çokta babamın dolu gözlerle bana bakışını izliyordum. Duyguları sorsak hemen hepsini tasvir ederiz. Mutluluğu, üzüntüyü, kaygıyı hepsini tek tek anlatırız. Ama en çok tarif edemediğimiz iki duygu vardır: Biri üzüntüdür. Canın ne kadar yanarsa yansın bunu kelimelerle ifade edemediğin acı hissidir. Diğeri de bugün bu bahçede izlediğim çaresizliktir. Başkasının benim hayatım hakkında benden habersiz yazdığı senaryoyu, benim yerime değiştirmek için uğraşan insanların savaşını hiç bir şey yapmadan izlememdi. Bu duygu acıdan bile ağırmış, öğrendim.
Ayakta daha fazla duramayacağımı hissettiğim an kendimi yere bıraktım. Hepsinin bana doğru koşusunu gördüğüm an da sadece anneme iki kelime söyleyebildim 'Berfin'i çağır.'
Saati önemsemeden o an en çok ihtiyaç duyduğum insanı istedim. O gelene kadar da hiç bir şey yapmadan odama çıkarılışımı izledim. Yatağın üstüne uzandığım da kapı açılır açılmaz gördüğüm Berfin'le bir anda ağzımdan hıçkırık kaçtı. Hemen kollarını açıp bana sarılır sarılmaz sarsıla sarsıla ağladım. Ne kadar süre ağladım bilmiyorum, Berfin herkesi odadan çıkartıp saçımı okşadıkça ben ağlamaya devam ettim. Tek bir soru sormadı sadece bekledi, ağlamamın bitmesini ve ona her şeyi anlatmamı bekledi. Ağlamam durduktan sonra yerimden doğruldum.
'Berfin hani küçükken her gün sırayla birimiz masal okurduk ya... Sonra birbirimize sarılıp masalın sonunu hayal ederdik. Ben hayal edemeyince sana dönüp Berfin ben hayal kuramadım sen nasıl kurdun hayalini dediğimde hep bana derdin ya çok kolay her masalın sonu güzel biter diye… Bitmiyormuş biliyor musun? Adar'la evlendiğin gün kapıdan çıkmadan önce benim kulağıma benim masalım güzel bitti sıra senin masalını güzel bitirmekte dediğinde bile inanmıştım sana! Ama hepsi yalanmış. Ben ne yapacağım Berfin? Beni en iyi sen tanırsın yapamam ki… Benim iklimim kurur, çiçeklerim solar. Ben kışı bile sevmem, yazın güneşini severim. Kardan daha soğuk adamla nasıl erimem? Berfin ben karanlıktan korkarım. İlla bir ışık görmek için bir yerleri aydınlık bırakırım. Nasıl zifiri karanlıkta yaşarım bundan sonra sen söyle! Arkamı da dönemem Berfin. Küçücük çocukları babasız, doğmayan bebekleri kana bulayamam asla. Ben ne yapacağım Allah kahretsin ne halt edeceğim?'
Ben sinir krizi geçirirken Berfin elimden tuttu 'Sakin ol Arin'im. Bak bir yolu vardır, hep oldu. Bunca zaman kaçmadın mı sen bu caniden, şimdi de kaçış yolu buluruz. Hiç bir zaman ümitler tükenmez ki sen annemle babam öldüğünde daha küçücük çocukken gözyaşımı silip söylemedin mi bana? Bak şimdi o çocuk bir köşeden seni izliyor kendine gel sen bu kadar çabuk pes etmezsin. Başkaları için tüm töreye kafa tutan kızın cesareti nerede? Ben Adar süryani diye cesaret edemezken beni zorla ikna eden kimdi? Okula devam etmek istemezken zorla kaydımı yapan kimdi? Sen çok başkasın Arin her zaman da başka olacaksın bu yüzden pes etmiyorsun. Başını kaldır sadece bir duş al, saçını örelim sonra güzelce uyu yarın sakin kafa ile bir yol bulmaya çalışacağız hadi kalk!" Diyerek bana cesaret veren Berfin'le duşa girdim. Altında uzun süre ağladıktan sonra dışarı çıktım. Berfin dediği gibi saçımı örüp beni uyutana kadar yanımdan ayrılmadı. Sabah olduğunda gerçekler gün yüzü ile daha çok canımı yakmaya başladı. Bir yandan da sürekli arayan Alihan'ı meşgule almak zorunda kalıyordum. Ben daha kendim ne yapacağımı bilmezken ona ne diyebilirdim ki?
3 gün geçmişti, bana 3 asır gibi uzun gelen 3 koca gün... Bu 3 gün dışarı çıkmazken Adar benim yerime Alihan'a hasta olduğumu, iyileştiğim de onunla konuşacağımı söyleyip durmuştu. Sonunda odamda otururken ani kararla üstümü değiştirip aşağı indim. Berfin'le annem beni hazırlanmış görünce birbirlerine bakıp bana koşturdu. Onlar daha konuşmadan ben onlara dönerek 'Miran'la konuşmaya gidiyorum. Sizde hiç kimseye bişey söylemiyorsunuz. Asla bana tek kelime de etmiyorsunuz.' Diyerek dış kapıdan çıktım. Hasan abiye elimle durmasını söyledikten sonra sokağın sonuna ilerleyip, Miran'ın peşime taktığı iki korumaya bişey söylemeden oturdukları aracın arka kapısını açıp bindim.
Birbirlerine şokla bakan iki adamı umursamadan şoför koltuğunda ki adama döndüm: 'Miran hangi cehennemdeyse bişey demeden oraya arabayı sürüyorsun hemen!' Adam tereddütte kalsa da yanında ki kafa sallayınca mecbur arabayı sürdü. Araba Bedirhan Holding önünde durunca içten içe sevindim. Evine gitmeyi ya da boş arazi de onu bulmayı istemezdim.
Hızlıca arabadan inerek koşar adım yukarı çıktım. Zaten padişah hazretleri kendine en üst katı kapatmıştır mantığı ile en tepeye çıkarken önüme geleni şaşkın bir şekilde gerimde bırakmayı da arkamdan dur yenge diye bağıran iki ahmağı takmamayı da ihmal etmiyordum. En üste nihayet vardığımda kapıyı çalmadan açıp tüm gücümle kapattım. Çıkan sesle Halit'le Miran kapıya döndüklerinde beni görür görmez Halit Miran'a selam verip yanımdan geçip gitti. Bu süreçte ne ben gözlerimi Miran'dan ayırıyordum ne de o benden. Ona yaklaştığım da Miran hemen masada ki silahı fark edip hızlıca alıp beline taktı. Ona küçümseyerek baktım. O zaten buydu hep belinde ki silaha güvenen zalimin biri. Ben konuşmayınca o konuşmaya girdi.
"Arin'im hayırdır sen normalde bu şirketin önünden bile geçmezdin. Hangi rüzgar attı seni daha doğrusu kasırga mı demeliyim?"
Ellerimi önümdeki masaya dayadıktan sonra eğilerek içimdekileri döktüm.
"Hep neyi merak ettim biliyor musun Miran? Nasıl bu kadar leş bir adam olmayı becerdiğini. Bir insan uğraşsa bu kadar kötü olamaz çünkü! Arkanda duran beş para etmez aşiretine güvenip her haltı yapıyorsun. Sattığın silahlarla binlerce insanın hayatını elinden alıyorsun, kendi öldürdüklerini saymıyorum bile. Sattığın uyuşturucu ile onlarca insanı bataklığa sürüklüyorsun. Daha saymadığım ve akla gelemeyecek her haltı sen bir arada yapıyorsun. Gerçekten Miran sen nasıl yaşıyabiliyorsun? Hadi yaşadın diyelim benden ne istiyorsun? Ben bir karıncaya bile kazayla basmaktan korkarken sen canlı kanlı insanların üstüne en ağır şekilde basmaktan korkmuyorsun. Benim adımı hangi akılla kendinle yan yana yazmaya kalkıyorsun?'
"Bitti mi? Sanırım bitti. Öncelikle benim arkamda ailem durmuyor ben onların arkasında duruyorum. Senin ağzına küfür gibi aldığın her işi yapıyorum doğrudur. Ama asla masumlara satmıyorum. Ben uyuşturucuyu götürüp bizzat insanlara içirmiyorum. Okul önünde sattırmıyorum, kendim içmiyorum. Bir kişiye özel satmıyorum. Sadece sınırdan geçişini sağlıyorum. Kendi iradesi ile alan alır, gerisi de beni alakadar etmez. Saydığın tüm suçları da işliyorum ama en büyük işlediğim suç ne desen seni sevmek derim. Senin bağımlılığın beni daha beter bir insan yapıyor. Bu da benim elimde değil. Seni kendimle bir yazmaya gelince de bana baktığın ilk an, gözlerini gördüğüm ilk an seni kaderime yazdım. Bununla da anca gurur duyarım."
Utanmadan söyledikleriyle daha da sinirlendim. Ellerimi dayadığım masaya daha da yaslanırken bir kaç saniye dişlerimi sıkıp tekrar konuştum.
"Sen gerçekten ne tür bir psikopatsın? Miran bak biz seninle beraber büyüdük sayılır. Ben sana bir güne bir gün farklı bir gözle bakmadım ki, sana tek bir umut kırıntısı bile vermedim. Neden bana zulmediyorsun? Ne yaptım ben sana? Birazcık sende değerim varsa kapat bu konuyu lütfen yalvarıyorum sana!'
Daha biraz önce beline taktığı silahı geri çıkararak masadan bana doğru ittirdi.
''Seninle evlenmekten vazgeçişim anca ölmemle gerçekleşir. İlla seninle evlenmemi istemiyorsan beni öldür şimdi! Sende bende kurtulalım.''
'Saçmalama...'
"Çok ciddiyim. Bak şimdi buraya ölümümümden benim sorumlu olduğumla alakalı bir yazı yazıp imzalayacağım. Sen beni öldürürsen asla mesul tutulmayacaksın. Al silahı hadi! Beni öldürmekten başka kurtuluşun yok! Eğer öldürmezsen bu kapıdan çıktığın an nişan hazırlıklarını başlatacağım."
Ellerimi dayadığım masaya vurarak yerimde doğruldum. Daha sonra son bir çabayla reddettim.
'Seni tanıdığım güne lanet olsun Miran. Ben insanım, insan! Benden birini öldürmemi nasıl beklersin? Bu kapıdan çıkıp gideceğim ama bil ki o evliliği ölsem bile kabul etmeyeceğim. Sen kendi kendine nişan yapabilirsin fakat ben bulduğum her fırsatta senden kurtulmak için uğraşacağım. Ve emin eninde sonunda senden kurtulacağım.' Diyerek hızlıca kapıdan çıktım. Kapının önünde bekleyen Halit'e nefretimden bir nebzeyi bakışlarımla sunarak şirketten çıktım. Kapıda beni bekleyen iki salağa bakmadan doğru yürümeye başladım. Arkamdan takip etmelerini umursamadan dakikalarca yürüyerek Adar'ın kuyumcusuna geldim. İçeri girince o beni görmenin şaşkınlığını yaşamadan koşarak ona sarıldım. Sessizce ağlamaya başladığım an Adar dükkanda çalışan herkesi dışarı yolladı.
"Gülüm noldu? Niye evden çıktın sen?"
'Miran'a gittim Adar. Vazgeçmeyecek! Ne yaparsan yapayım vazgeçmeyecek.' Ben ona konuşmayı baştan sona anlattığımda o da çaresizce bana baktı. Artık ölümden önce ki son durakta tüm yüklerimden kurtulmak için ertelediğim konuşmayı yapmaya karar verdim.
'Adar senden bişey isteyeceğim. Beni Alihan'la görüştürmen gerekiyor. Daha fazla onu bekletemem, bitirmem lazım artık.' Ben cümlemi bitirir bitirmez bana dönen Adar: "Biri görürse başınız belaya girer Arin. Artık Miran'ın nişanlısı diye herkes seni biliyor. Zarar görürsünüz."
'Bak benim bağ evinden alacağım eşyalarım var. Senden rica ettim sende beni kırmayıp götürdün. Sana söyleme sebebim de saatimin kopçasını ve daraltılmasını yapman için sana onu getirmemdi. Herkese böyle söyleyeceğiz. Saati yaptırırken acil bağ evine gitmem lazımdı beni sen götürdün. Alihan'ı da ara bir şekilde bağ evinin yolunun sonunda ki köprü altında beni beklesin. Sen adresi ona atarsın. Lütfen Adar son bir kez konuşacağım. O bizim dünyamızdan çok uzak en azından açıklama yapmam gerekli. Böyle bir vedaya hakkı var.' Beni onaylamak zorunda kalan Adar'la etrafımızı iyice kontrol edip yola çıktık. Miranın daha fazla üstüme gelmemek için Adar’ın yanına gittiğim an adamları çekeceğini bilecek kadar onu tanıyordum.
Ben camdan izlediğim yola dalarken Adar bana döndü: "Saatin nerde bu arada, yanında mı?"
'Yanımda, neden ki?'
"Ver bakalım en azından minareyi çaldık, kılıfını hazırlayalım. Siz konuşurken bende onu yaparım." Her şeyi benim yerime düşünen Adar'a gülümseyip saatimi çantadan çıkardım. Ona verdikten sonra bir daha konuşmadan yolun bitmesini bekledik. Geçen uzun zaman sonra köprü altına vardığımızda
Adar bana dönerek: "Ben arabadayım Arin etrafa göz kulak olacağım. Geç kalma sakın! Evdekilere haber verdim zaten dükkandan çıkarken aklın kalmasın." Ona gülümsedikten sonra arabadan indiğimde Alihan hızlıca yanıma gelip sarıldı.
"Nerdesin sen aklım çıktı bişey oldu diye, telefonlara da cevap vermedikçe daha da çıldırdım. Eve gelecektim ama Adar izin vermedi." Ben onun konuşmasının bitmesini bekledikten sonra suyun başına doğru ilerdim. O da bir sorun olduğunu anlayıp sustu. En sonunda direk konuşmanın en iyisi olduğuna karar verdim.
'Alihan, bitti.' Bana anlamsızca bakmaya başladıktan bir kaç saniye sonra "Anlamadım Arin ne diyorsun sen doğru düzgün anlatır mısın?"
'Ben evleniyorum. (Uzun süre bekledikten sonra onun da konuşmaması üzerine devam ettim.) Miran'la...'
Sadece ne diyen fısıltısını duydum. Sonra baştan sona özet geçerek evlenmek zorunda olduğumu ona anlattım. Konuşma bitene kadar tek kelime etmedi zaten etseydi cesaret toplayıp söylediğim her kelime ağzıma tıkanır kalırdı. O tam tahmin ettiğim üzere bağıra çağıra itiraz edip benim buna mecbur olmadığımı anlatmaya çalışırken tek bir cümle söyleyerek arkamı dondüm. 'Başka çarem yok. Benim yerime herkes nefes alsın diye kabul etmek zorundayım. Zaten kabul etmeme gibi bir seçeneğim de yok. Bu son görüşmemizde hoşça kal.'
Hızlıca yanından ayrıldıktan sonra arkama bakmadan arabaya binecekken kolumu tuttu. Tutuşu canımı yakmamak için oldukça hafifti. Bu detay bir kez daha ona imrenmeme sebep oldu. Sessizce arkam dönük durunca konuşmaya başladı.
”Seni ilk kez bir yıl önce gördüm. Adar iş için İstanbul’a gelmişti. Hep bahsettiği kız kardeşinin de İstanbul’da okuduğunu söyledi. Sonra yanına gelecekti. Bende aynı yol üzerinde olduğum için onu bırakmayı teklif ettim. Neyse senin oturduğun siteye geldiğimizde Adar indi. Bende tam o sırada çalan telefonu cevaplamakla meşguldüm. Adar’ı izlerken üzerinde siyah eşofman sıfır makyajla dışarıda bekleyen bir kadına sarıldığını gördüm. O an içimden bir şeyler koptu sanki… Hayatımda gördüğüm en güzel yüzdü, yüzün. Hemde hiç makyaj yokken. Bir kadın nasıl bu kadar sade olup bu kadar da özenli durabilirdi? Dışarıda konuşan sizi izlemeye devam ederken telefondaki sesi çoktan unutmuştum. Hala ısrarla sizi izliyordum. Bir süre sonra senin kahkaha attığını gördüm. Yemin ederim ben hayatımda bu kadar güzel bir şey görmemiştim Arin. Yüreğimde akan sıcaklıkla ne kadar orda durduysanız bende durdum. Siz içeri girdikten sonra bir süre daha hareketsizce gittiğiniz yeri izledim. Daha sonra ayrılarak eve geçtim. Bütün gece yüzün gözümün önünden gitmemişti. Adeta büyülenmiştim. İlk başlarda kendime bir kez gördüğüm yüze delicesine etkilendiğim için günlerce kızdım. Sonra kendi içimde seni yaşattım. Adar her geldiğinde onu senin yanına bırakıp, alırken daha fazla bağlandım. Bu böyle sürdü gitti. Ta ki Adar’ın doğum gününe kadar… Hatırlarsan Berfin’de gelmişti. Adar bir restoranda doğum günü için yakınlarını toplamıştı. Kalabalık bir ekiptik. Ben heyecan içinde tüm gece seni izledim. Sende bir o kadar kendi halindeydin. O kadar asildin ki seni yakından tanıdığım ilk anda asaletine vurulmuştum. Daha sonra Adar bende ki durumu fark ettikten sonra bizim olamayacağımızı söyledi. Bende kendi içimde devam ettim. Mardin’de seninle ilk karşılaştığımız an içimde ki duygular dışarı taştı. Artık bu duyguların adı aşktı biliyordum. Ondan sonra sana çok aşık oldum Arin. Ve bunun karşılığını bana attığın adımla aldım. Ben günlerdir mutluluktan ölürken şimdi gelmiş bana mutsuzluktan öl diyorsun. Şimdi sen söyle her türlü ölüyorsam bu niye mutsuzluktan olsun?”
Konuşmasının sonuna gelince bana bağlandığı fark ettim. Bu detay beni mahvetti. Her şekilde Alihan’ın bu hikayeden yara alacağını artık anlamıştım.
’Git Alihan, daha fazla yara almadan bu şehirden git.’
”Öylece gidemem Arin.”
Arkamı ona dönerek göz göze geldim. ‘Ne demek gidemem? Gitmek zorundasın. Seni şimdi bile benim yanımda görürlerse ne olur biliyor musun? Sorgulamadan kafamıza sıkarlar. Buraya en azından sana veda ederken bunları ben yüzüne söylemeliyim bilinciyle geldim. Ama daha ilerisi yok Alihan. Daha ilerisi uçurum. O yüzden lütfen birbirimiz için geçmişte ufak bir anı olarak kalalım. Hoşça kal.’
Onun bir şey demesine fırsat bırakmadan hızlı adımlarla arabaya bindim. Adar bir kaç saniye bana bakınca sadece sürmesini söyledim. Adar'ın iyi misin diye sorusunu duyana kadar da yere bakmaya devam ediyordum.
'Umarım bir gün tamamen iyi olabilirim Adar, umarım.' O omzumu sıktıktan sonra saati uzattı. Hemen çantaya koyup kafamı cama yasladım.
Birinin adımı söylemesi sonucu gözlerimi açtığımda havanın karardığını fark ettim. Ben tam ne oluyor demeden Adar "Hadi eve geldik, içeri geçelim." Dedi. Hızlıca başımı aşağı yukarı sallayarak araçtan indim. Seri adımlarla içeri geçtiğimde beni kapının önünde bekleyen Miran'la burun buruna geldim. Ben ağzımı açmadan bana bağırarak "Diyarbakır yolunda ne halt ediyordun" diye sorunca Adar'la ikimiz aynı anda yutkunarak bakıştık. Benim konuşamayacağımı anlayan Adar paçamı kurtarmaya çalıştı.
"Önce bir o ses tonuna sahip çık Miran ağa! Arin'in bağ evinden alacağı bir kaç eşyası vardı. Bana saatini tamire getirdiğinde aklına geldi bizde bir koşu alıp geldik. Sana ben niye şuan hesap veriyorum?"
"Nişanlısı olma sıfatıyla hesap veriyorsun. Alin şirketten çıkıp saat mi yaptırmaya geldi? Siz kime yalan söylüyorsunuz?" Dediğinde Adar'ın allahtan yapmakta akıl ettiği saatimi hızlıca bileğimden çıkarıp Miran'a uzatması bir oldu.
"Bak bakalım sen anlarsın mücevherden daha bir kaç saat önce yapılmamış mı? Üstelik senin bizim Diyarbakır yolunda olduğumuzdan nerden haberin oldu?"
"Benim adamlardan biri geçerken Arin'i arabanın içinde Mardin yoluna doğru girerken görünce Halit'e haber vermiş." O böyle söylediğinde çaktırmadan ikimiz de rahatlamıştık. Demek ki Alihan'ı kimse görmemişti. Bunun rahatlığı içinde derin nefes alıp yanında geçeceğim zaman ayağım takılıp yere düşmemle ağzı açık olan çantamın devrilmesi bir oldu. Sinirle yerde ki çantayı toparlamaya başladığım an telefonumun sesi duyuldu. Tam telefonu almak için uzandığımda benden önce Miran aldığında üzerinde yazan isimle sesli bir şekilde söyleyerek bana baktı
"Alihan arıyor." Elim ayağım buz kesti. Tek kelime ağzımdan çıkamadı. Telefon ısrarla çalınca Miran telefonu açarak hoparlöre aldı. Kaba sesiyle alo dediğinde karşı taraftan ses gelmedi. İçimden lütfen kapat telefonu Alihan dediğim esnada telefon kapandı. Miran önce bana bakıp ardından hiç birimizin beklemediği bir anda telefonumu karşı da ki duvara fırlattı. Ardından hiç kimseyi umursamadan "Halit" diye bağırarak bahçe kapısını çarpıp çıktı.
Ben yere çöktüğüm zaman beni kaldıran Adar'ın kulağına eğilip 'hemen Alihan'ın yanına git. Miran giderse senden önce konuşturmasın. Lütfen abi...' Diye yalvardığım sıra sessizce tamam deyip beni bahçe mobilyasına oturttu. Annemler iyi misin diye sorular sorarken Adar hızlıca evden ayrılmıştı. Ben ev ahalisine kısa bir açıklama yaptıktan sonra Berfin'i arayacağımı söyleyerek annemin telefonunu alıp odama çıkmıştım.
Berfin'i arayıp her şeyi anlattığımda beni sakinleştirmesini beklediğim arkadaşım daha da panik yaptırdığında telefonu kapayıp bana mutlaka haber ulaştırmasını tembihledim. Daha sonra yemek yiyip, duş aldıktan sonra kimseden haber gelmemesinin rahatlığı ile kendimi uykunun kollarına attım.
Sabah olduğunda kahvaltımı yaptığım esnade koşarak içeriye giren Berfin'le babam "kızım noldu? Neden sabahın köründe koşarak geliyorsun bir sıkıntı yoktur inşallah." diye sorduğunda Berfin bana bakarak "Yok Hazar babam. Bugün hastaneye gitmem gerekiyor da tahlil vermek için beni de kan tutar malum o yüzden Arin'le gidecektim." Ben kendi kendime ne tahlili derken beni bir anda sürükleyen Berfin'le baş başa kaldım.
'Berfo tamam koşturma çıktık işte! Ne tahlili bu sabah sabah ayrıca benim niye haberim yok hastaneye gideceğimizden?' Dediğim an Berfin derin nefes alıp ağzında ki baklayı çıkardı.
"Arin'im şimdi söyleyeceğim ama sakın heyecanlanma önemli bişey yokmuş. Alihan ufak bir rahatsızlık geçirmiş de benim doktor randevum da seni onun yanına sokacam kötü mü etmişim ben!"
'Ne rahatsızlığı, ne oldu çabuk söyle'
"Alihan yaralanmış. Daha doğrusu vurulmuş. Ama bak korkma durumu çok ciddi değil." O an korkudan kalbim ağzımda atmaya başlamıştı. Hızlıca taksiye binip hastaneye geldiğimizde danışmaya giderek Berfin'in doktora sıra kağıdı aldık. O sırada dikkatlice etrafa bakan Berfin Adar'dan aldığı oda numarası ile beni çekiştirdi. 3. Kata çıktığımızda Berfin etrafa bakarak kapıyı çalınca içeri adım attık. Biz içeri girerken hiç vurulma olayı yokmuş gibi gülerek sohbet eden ikili bize döndüler.
Hızlıca yerinden doğrulan Alihan heyecanla bana baktı. Benden önce geçmiş olsun diyen Berfin'le bende sesimi çıkarabildim. 'Geçmiş olsun, iyi misin? Nasıl oldu bu' diye sorduğum sıra Alihan'ın bakışları Adar'a kayınca kapıyı işaret etti.
"Tamam mesaj alındı biz Berfin'le onun doktoruna gidelim o kadar sıra almış boşa gitmesin. Kapıya ben iki polis memuru çıkartcam kardeşim sizde rahat rahat konuşun. Arin Abim çok uzamasın yalnız biz hemen geleceğiz." Diyerek Berfin'le kapıdan çıkan Adar bana da uyarı çekmeyi unutmadı.
"Boş ver kazayı bişeyim yok zaten. Sen nasılsın asıl? Tekrar yanıma gelmen için yaralanmam gerektiğini bilseydim sürekli kurşun yerdim ben" diyen Alihan'la güldüm. Yarası umrunda değildi. Hala gözlerimin içine gülüyordu. Onun gülüşü ile bende huzurla nefes aldım en azından iyiydi.
’Sahiden nasıl oldu bu?’
”Ufak bir kaza sadece daha fazlasını düşünme. Zaten az zamanımız var onu da ısrarla olayı öğrenmekle mi geçireceksin?”
Ağzından asla laf alamayacağımı anlamamla konuyu değiştirmek için işleriyle alakalı bir kaç bir şey sordum. Biz biraz konuştuktan sonra daha fazla burada durmamam gerektiğini hatırladım. Adar ve Berfin odaya geldiğin de Berfin'le birlikte hızlıca yanlarından ayrıldık. Tam bahçe kapısından çıkarken önümde duran Miran'la beraber Berfin'in eline yapışmam bir oldu...
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |