Yeni Üyelik
1.
Bölüm

Başlangıç

@blueisarchive

 

 

 

 

 

 

DİLFİRUZ : gönle ferahlık veren, sevindiren demek.

 

 

 

 

 

Şarkılar:

 

 

koliva, yüksek dağlara doğru

 

 

İmera, imera fera

 

 

Gürkan uygun, bu şehir girdap gülüm

... 

 

🍃

 

"ANNE! SEN NE DİYORSUN YA! CİDDİ OLAMAZSIN OLMADIĞINI SÖYLE BANA! BEN DAHA 26 YAŞINDAYIM EVLENMEK NE DEMEK! HEMDE TANIMADIĞIM HAYATIMDA GÖRMEDİĞİM BİR ADAM İLE SİZ ÇILDIRMIŞSINIZ!"

Genç kız 10 dakikadır aralıksız Annesine bağırıp duruyordu. Nedeni ise bilmeden evlendiğiydi. Daha küçüktü ne evlenmesiydi.

 

Sinirle ayağa kalktı. Oturma odasında duran eline geçen ne varsa hepsini yerle bir etti. Annesi ne kadar durmasını söylesede durmadı daha da hırslandı.

O sırada babası İdris şanovaoğlu gelmişti. Karadeniz'de adı ticaret'te en iyisi olarak anılırdı.

 

Fahriye şanovaoğlu...

 

Henüz 26 yaşında körpe bir kız çocuğuydu! Elbette şımarık büyümemişti. Aksine dik başlı bir Karadeniz kadar omuzları dik biriydi. Karadeniz gibi hırçındı, uslanmazdı inadı inat biriydi.

 

Deli yürekti anlayacağınız. Ona böyle seslenirdi herkes.

 

Kolay pes etmez, kim ne derse desin yine kendi başına buyruk davranırdı. Erkek gibi büyümüştü, yetiştirilme tarzı bir erkekten farksızdı. Kalıplı biriydi en başında, limanlara giderken hep siyah giyinirdi.

 

Siyah kargo pantolon, siyah şapka, siyah hırka, siyah botlar... Herşeyi siyahtı, gözleri hariç. Gözleri maviydi, Karadeniz mavisi hemde.

 

Kadın olmaktan uzak biriydi. Ya da kendini öyle tanımlardı.

 

1.82 boyunda, siyah uzun saçlı, mavi gözlü biriydi. Öyle ilk görüşte birinin aşık olacağı bir güzelliği yoktu. Burnu geniş, dudakları orta derece dolgun, gözleri küçüktü.

 

Velhasıl kelam denize tutkundu. Deniz işletme ve yönetimi okumuştu. 2 yıllık olması umurunda değildi. Onun için deniz olması yeterdi.

Annesi ona çaresizce bakarken babası gerilmiş dudakları ve çatık kaşları ile kızına bakıyordu. Anlaşma için evlilik şarttı bir kere. Ticaret söz konusu olduğunda İdris şanovaoğlu kimseyi tanımazdı. Bu evlilik olmak zorundaydı.

 

Suat eringiz'in oğlu Demir Eringiz ile evlenecekti.

 

"sesini alçalt" dedi kendini zor tutuyordu. Sinirliydi çünkü çok sevgili kızı evin her köşesini dağıtmış üstüne annesine bağırıyordu.

"sen ciddi misin baba?"

Genç kız şaşkındı başında koca bir dert varken babası buna mı takılmıştı yani?

İnanamadı o an, babasına" ciddi misin?" bakışı atarken bir kere daha bağırmaktan gocunmadı. Kim olursa olsun kendini savunurdu.

 

"BABA SEN BENİMLE DALGA MI GEÇİYORSUN? NE EVLENMESİ YA! BENİM İZNİM DAHİ YOKKEN ÜSTELİK HABERİM BİLE YOK NE EVLENMESİNDEN BAHSEDİYORSUN SEN?"

babası bir kez daha ikaz etti kızını.

"o sesini hemen alçalt fahriye!"

Bir kere daha bağıracakken babası kızının kolundan tuttuğu gibi onu dışarıya sürükledi.

Annesi firüze hanım, eşine her ne kadar dur desede eşi onu kâle bile almamıştı.

"baba bırak beni! BABA SANA DİYORUM BIRAK KOLUMU HEMEN!" kolunu babasının elinden kurtarmaya çalışıyorken.

"sana o sesini kes dedim değil mi?şimdi gel benimle!" dedi babası sürüklemeye devam ederken.

Nereye götürüyordu babası onu!

"beni nereye götürüyorsun baba!ALLAH AŞKINA BU EVLİLİK NEREDEN ÇIKTI BİRŞEY SÖYLE ARTIK!"

Babası ona sus dedikçe daha da çok bağırıyordu.

Susmazdı, inatçıydı.

Babası susmayacağını anlayıp onu omuzlarından tutup silkeledi.

"KENDİNE GEL FAHRİYE NEREDE BENİM DELİ YÜREKLİ KIZIM! EVLİLİKTEN Mİ KORKUYORSUN. SEN! RABBİM DIŞINDA HERKESE GÖZÜ KARA OLAN SEN Mİ KORKUYORSUN!" dedi babası. Ne saçmalıyordu babası.

"UNUTMADIM, UNUTMAMDA! SENCE EVLİLİKTEN KORKAN BİRİNE Mİ BENZİYORUM BABA. ASIL KIZDIĞIM TANIMADIĞIM BİR ADAM İLE EVLENİYORUM HABERİM DAHİ YOKKEN HEMDE"

Omuzlarını babasının elinden kurtardı.

Çok öfkeliydi. Fırtına kopsa dinmezdi öfkesi.

"bak kızım, evlenmek zorundasın. Ticaret için yapıyoruz bu evliliği sadece birkaç ay evli kalacaksın mallarımızın güvenli kalmasına kadar."sustu. Düşündü. Bir daha konuştu babası.

" sen koca deli yürek, benim kızım fahriye şanovaoğlu bunu babana borçlusun. Yapmak zorundasın yoksa o çok severek okuduğun bölüm de, denizleride bir daha göremezsin fahriye! Zorundayız kızım, adam bunu istedi mallar oğluna ait, oğlu için istedi oğlu da kabul etti. bir düşün, deniz olmadan yaşamayazsın sen. Sadece birkaç ay, sonra boşanacaksınız ve sen denizlere kavuşacaksın. Bir düşün fahriye, bir kere olsun deli yürekliğini kenara bırak ve düşün!"

Babası öylece yüzüne bakarken düşündü fahriye.

Bir oyun oynayacaktı yani, evcilik.

Olmaz dedi içinden bir ses, asla olmaz dedi. Sonra diğeri girdi araya deniz olmadan nefes alamazsın dedi, dar gelir sana Karadeniz dedi. Sen Karadeniz'in adı ile nefes alıyorsun dedi. Kiminle evlenecekti? Yaşlı biriyle olmaz diye düşündü babası bunu yapmazdı. Kim olduğunu umursamadı yüzünü görmek bile istemiyordu.

Görmeyecekti de

"kim baba? Adı ne?"

Babası içten içe sevindi, kızının inadı inat biri olduğunu bilirdi.

Ama deniz onun, en keskin yarasıydı.

"Adı... Demir, Demir Eringiz 33 yaşında" dedi babası derin bir soluk alırken.

Devamını söylemeyi dili varmadı. En iyisi kendi gözleri ile görmekti.

"gel benimle fahriye görmen gerekiyor?"

Babası kızının elinden tutarak jip'e bindirdi.

"nereye gidiyoruz?" diye sordu genç kız.

"kocan ile ilgili bilmen gereken en önemli bilgiye gidiyoruz" dedi arabayı çalıştırırken.

"Koca diyip durma baba! Hala öfkeliyim! Hem ne diye gidiyoruz istemiyorum onu görmek falan! Zaten evcilik oynamayacak mıyız ne bu onu görme merakın?" dedi çatık kaşlarıyla babasına bakarken.

"bilmen gerekiyor fahriye! Hem o senin kocan olacak ister kabul et ister etme! Ama gidiyoruz!" dedi arabayı sürmeye başlarken.

Nereye gidiyorlardı acaba?

Burayı biliyordu daha önce bu limandan geçmişti.

Deniz'e açılırken, ufak bir kaza yaşamıştı o gün. O an da bu limanı görmüş imdadına bir adam yetişmişti.

Adamı tanımıyordu ama ela gözlerini asla unutmamıştı.

Unutmak mümkün müydü?

Kafasını hızlı bir şekilde sağa sola salladı.

"iyi misin?" diye sordu babası.

"Evet, iyiyim baba hemde çok o kadar mesutum ki müstakbel kocam ile görüşmek için sabırsızlanıyorum."dedi alaycı bir tavırla.

Babası ofladı. Yol boyunca konuşamadılar.

Geldikleri yer bir zamanlar kaza yaptığı o limandı.

Buraya niye gelmişti adamlar burayla mı ortaktı?

Ya da burada bulunan birkaç geminin sahibi.

Araba'dan inerken babasına seslendi. "Niye geldik buraya, burası ne alaka?"

"Az sabır fahriye, az sabır" dedi babası limana doğru adımlarken.

Genç kız babasını homurdana homurdana takip etmeye başladı.

Ne diye geldilerse buraya!

Babası ondan önce giderek limanda bulunan küçük ofise girmiş bir adam ile oradan çıkmıştı.

Orta yaşlarda, belki de babası ile aynı yaşta bir adamdı gelen.

Bu gidişle Esra erol'a çıkmasak bari fahriş, 60 yaşında adama "ben onu seviyorum "deyipte çocuk peydahlayamayız ha bilesin yani.

Adam uzun uzun karşısında ki kıza baktı.

Asalet vardı yüzünde. Karadeniz kızı olduğu belliydi.

Adam genç kızdan biraz kısaydı.

Belki 1. 80 boyundaydı.

Oğlu daha da kısa galiba diye düşündü. Fahriye tipe bakmazdı kalbe bakanlardandı o da lakin boy takıntısı olan biriydi. Evleneceği kişinin hep ondan uzun olduğunu hayal ederek büyümüştü. Zaten kendisi oldukça uzun bir kızdı.

Ondan uzun birini zor bulurdu galiba.

Babası kısaysa kesin oğlu da kısa diye geçirdi içinden.

Neyse zaten çok fazla görmeyeceğim biri dedi.

Babası ve yanında ki adam genç kıza baktı.

Adam sonunda konuşmaya başlarken elini uzattı fahriye'ye.

Fahriye tek kaşını kaldırıp elini uzatan adama aşağıdan tiksinç bir bakış attı.

"siz Suat eringiz olmalısınız!" dedi adamın elini sıkmaya tenezzül dahi etmezken.

Elini ne diye Sıkacaktı canım! Yok bir de Ay babam diyip elini öpseydi! Adam genç kızın bu yaptığına içten içe gülse de, yüzünü ifadesiz tutarak kıza uzattığı elini çekmedi.

" bir Karadenizli olarak uzatılan eli tutmamak ayıp olur değil mi fahriye?" dedi hala eli havadayken.

Fahriye denilen söz ile daha da sinirlenmişti.

"siz yanlış anlamışsınız Suat bey! Elini uzatan kişi eğer benim iznim dahi yokken oğluna beni alıyorsa tıpkı bir mal gibi ve babam da buna göz yumuyorsa değil size elimi vermek sizi gördüğüm yerde yolumu baştan yaratırım “dedi hiddetle çok az kalmıştı.

Şarterleri attıkça atıyordu.

Babası aniden" FAHRİYE DÜZGÜN KONUŞ"demesiyle fahriye gülmeye başladı.

" SİZ NE DİYORSUNUZ YA SIRF SENİN OĞLUN VE SEN İSTEDİN DİYE EVLENECEK MİYİM BEN!"dedi bağırarak. Bu sefer babasına döndü dişlerini sıkarak." İster denizsiz kalayım, istersem evsiz koca Karadeniz bana ev olamayacaksa bunca zaman boşuna sevdalanmışım toprağıma"dedi yüzü kızarmıştı. Boğazındaki damarlar çıkmış, kırmızı görmüş bir boğa gibi duruyordu iki adamın karşısında.

Babası kızının nasıl sakinleşeceğini biliyordu.

Eğer demir'i görürse öfkesi bir nebze olsun dinerdi.

Demir evdeydi. Liman ile ev arası 15-20 dakika sürüyordu. Babası ile Suat Bey yanyana yürürken kızının da elini tutmayı ihmal etmiyordu.

"iyi alıştın sende çekiştirip çekiştirip durmaya beni!"

"bin arabaya fahriye!" diye sinirle tısladı.

Arabanın kapısını açarak koltuğa oturdu, sinirle kapıyı kapattığında kapı sanki yerinden çıkacak gibi oldu. Babası şoför koltuğunda, Suat bey sağ koltukta, inatçı kızı ise arka koltuğa geçmişti.

Ve şuan demir eringiz'in evine gidiyordu.

Müstakbel çok sevgili eşinin yanına!

Dakikalar sonra eringizlerin evlerine geldiklerinde onları bir kadın karşıladı. Galiba Suat bey'in eşiydi.

"Emin misin Suat? Görmese daha iyi olur" dedi adının ne olduğunu bilmediğim sevgili kaynanam.

"olacak, olmalı bu şekilde evlenemez haberi olmalı asuman" dedi Suat bey.

Neden bahsediyorlardı? Yoksa adamın haberi yok muydu?

Asuman hanım bana baktıktan sonra, babama gözlerini açıp kapatarak işaret verdi. Hepimiz içeri geçerken, ben ne göreceğimi merak ediyordum.

Sevgili babam benden daha ne saklıyordu acaba?

Yukarı çıktığımızda birkaç oda sonra bir odanın önünde durduk sıkılmıştım iyice!

"Baba Allah aşkına ne yapıyoruz burada? Benden ne saklıyorsun yine?" diye sordum bıkkın bir nefes vererek.

Asuman hanım odanın kapısına tıklayarak içeriye girdi.

Kapı yavaşça bize doğru açılırken büyük bir oda bizi karşıladı.

Kapıdan gördüğüm kadarı ile siyah ve gri renklerle dekore edilmiş, büyükce bir cam olduğunu görmüştüm. Dışarıdan tüm deniz gözüküyordu.

Annesi benim içeriye geçmemi ister gibi eli ile gel işareti yaptı.

Odaya yavaşça girdiğimde içimden sakin kalmam gerektiğini bir kere daha hatırlatmış oldum.

Odanın içinde durduğumda gözüm etrafa bakındı. Daha sonra sağ tarafımda duran geniş yatağa ve gri yatak örtüsü'nün üstünde ki iri cüsseli, kalıplı adama.

Ama... Ama... Bu adam

Yatakta uzanmış bu adam bana limanda yardım eden adamdı.

Demir eringiz bu adam mıydı yani?

İyi de niye uzanmış bana bakıyordu ki?

Ayağa kalkma zahmetinde bulunsaydı keşke diye düşündüm içimden.

Annesi bakışlarımdan anlamış olacak ki bana döndü ve "benim oğlum 8 yıldır yürüyemiyor. Belden altı felçli" dedi. Peki ya o gün beni nasıl kurtarmıştı?

Gemim kocaman kaya'ya çarptığı zaman dengemi kaybederek denize düşmüştüm.

O sırada tek hatırladığım bu adamı görmüş olmamdı. Beni nasıl kurtarmıştı o zaman?

Demir bana olan bakışlarını hala sürdürüyor ara sıra annesine bakıyordu.

Gördüğüm kadarı ile elleri ile yorganı sıkıyordu.

Sevmiyordu belli ki, annesinin böylesi bir açıklama yapmasını kim severdi.

Ela gözleri sarı, griye dönmüş Kahverengi saçları dağılmıştı. Esmer desem esmer değildi belki de bronz bir teni vardı. Ten rengini çözememiştim. Kollarından gördüğüm kadarı ile vücudunda lekeler vardı ya da benleri. Kollarında tek tük vardı, yüzünde daha fazlaydı. O an Emin olmuştu bu adamın tüm vücudunda ben vardı.

İtici durmuyor aksine hoş duruyordu. Unutamadığı ela gözler karşısında ona bakıyordu.

Demir eringiz diye geçirdi içinden. Kim olursan ol ya da nasıl olursan ol kocam, kocamdır.

Ama sana bu hayatı daha da zindan edeceğim Demir eringiz. Emin ol bu evliliği kabul ettiğin için pişman olacak o ayların bitmesi için hergün dua edeceksin.

Sana yemin ederim ki, Karadeniz şahidim olsun yüzüne bir kez gülmeyeceğim hayatımı mahvettiniğiniz için.

Sana Karadeniz'de değil yuva başını sokacak bir çöp bile bırakmayacağım.

Ne sana, ne babana, ne de babama... Sözüm olsun, Karadeniz duysun. Çünkü ben sözümden dönmem.


🕊

 

 

 

 

 

İlk bölüm nasıldııı, sevdiniz miii? Aklımda Bayadır vardı bu kurgu hatta daydreaming yaptığım için her saat başı xvshsvs oradan geldi diyelimmm.

 

 

 

 

 

Yorum yapmayı ve yıldıza basmayı unutmayın desteğinize ihtiyacım var 🪻

 

 

 

 

 

Demir eringiz'i nasıl buldunuz?

 

 

 

 

Sizce fahriye şanovaoğlu yaptığında haklı mı?

 

 

 

 

 

Yorumlarınızı benimle paylaşın lütfennn yazım tarzım nasıl değiştirmem gereken yerler neler? Ya da istediğiniz bir şeyler varsa lütfen söyleyin saygılı bir şekilde her eleştiriye açığım.

 

Fahriye'nin boyu :1.82

Demir'in boyu:2.04

Loading...
0%