Heyecan… Şaşkınlık… Belki biraz korku ve adını henüz koyamadığım vücudumda olan karmaşık ve bir o kadar da değişik duygular. Hepsinin sanki yeri ve zamanı tamda o akşammış gibi bir anda yaşanması.
Tamam, bir şeylerin farklı olmasını bekliyordum ama kesinlikle bu yaşadıklarım beklentilerimin dışındaydı. Tek isteğim, Alazı yanındaki o kadınla gördüğümde hissettiğim duygunun benzerini ona da yaşatmaktı o kadar. Bu kadar hızlı ve farklı bir yaklaşım beklentilerim arasında kesinlikle yoktu.
Kulaklarıma dolan melodi, tangonun başlangıç kısmı olsa da, bedenimin hissettiği tıpkı bir mehter marşıydı. Koca koca davullar beynimin içinde gümbürdeyerek ilerliyordu, bense kal gelmiş bir şekilde sadece Alazın yüzüne bakıyordum.
‘’ Yüzüme bu şekilde bakmayı keser misin? Senden şuan için tek isteğim, bil yada bilme ama benimle dans et! Et ki, içimdeki canavara dur diyebileyim Çisem!’’
Sadece birkaç saniye gözlerinin içine baktığımda, oradaki beklentiyi hissettim. Başımı hafif bir şekilde oynatarak onu onayladım. Yüzündeki belli belirsiz gülümseme ile bu sefer nazik bir şekilde belimden ve elimden tutup, ortada bulunan insanların içine doğru ilerletmeye başladı. ‘ Ne yani, cidden bilmiyor olsam bile benimle bu dansı edecek miydi? Bu öyle alalade yapılan bir dans değildi ki! Tango, bir kere aşkın dansıydı! Tutkunun dansıydı!
İçimdeki küçük şeytan sahalara çıkıp, ‘ hadi göster kendini kızım ve ona tutkunun ne demek olduğunu hissettir’ diye fısıldıyordu. Bu saatten sonra bana düşen sadece ona ayak uydurmaktı sanırım.
Haa… Bu arada, Yanlış anlaşılma olmasın lütfen, Alaza değil! İçimdeki küçük şeytana!
********
Dans eden topluluğa doğru yaklaştığımızda, başlangıcı nasıl yapacağımızı düşünerek Alazın yüzüne baktığımda, müzik bir anda değişti.
Alazın gözlerindeki şeytani parlamanın oluşumuna an be an şahit oldum. Kafasından hangi düşünceleri geçiriyor ise fena tongaya düşeceğinden haberi yoktu ne yazık ki.
Benim hakkımda henüz çok birşey bilmediği gibi, bu dans hakkında ne kadar tecrübeye de sahip olduğumu bilmiyordu. İşte tam o an, herşey bir anda başladı ve ben Alazın bedenine çekilerek yapıştım.
Vücudunun bütün hatlarını, bedenimle bir bütün oluşturduğunu hissediyordum. Bedenlerimiz arasındaki sessiz haykırışın ilk adımlarının başlatanda buydu
Kendimi kulaklarıma dolan müziğe ve ana bıraktım. İçimde kaynamaya başlayan enerjiyi dışarıya atmaya çalıştığım an, belimin iki tarafından ağır hareketlerle yukarılara çıkan eller hiç bana yardımcı olmuyordu. Başım istem dışı arkaya doğru eğilerek Alazın kokusuna muhtaçmışçasına boyun girintisine doğru yol almaya başladı bir anda. Belimdeki hareket eden ellerden onunda tıpkı benim gibi kasıldığını hissedebiliyordum. Elleri vücudumu ağır ağır keşfedermişçesine turlarken, hiç ummadığı bir şey yapıp bedenimi daha çok bastırdım ona doğru.
Dudağımın sağ köşesini hafif ve alaycı bir gülümseme eşliğinde yukarı kalkmasını sağladıktan sonra, alttan alttan dik ve elimden geldiğince dişi bir bakışla Alazın gözlerinin içine baktım. Başımı‘’ hadi başla’’ dercesine küçük bir hareketle salladım. Gözlerinin bir anda şaşkınca açan Alazın bakışlarını sanırım birkaç sene hiç unutmayacaktım. Madem böyle bir şey istemişti, ona istediğini fazlasıyla verecektim!
Müziğin ritmine göre ağır ağır hareket ederken, tek koluyla beni bir anda çevirmesiyle sırtım ona yapışık bir hale geldi. Kollarımı çaprazlama bir şekilde etrafımda sardığında, yüzümü yan çevirip sadece bir kaç saniye soluklanmak istemiştim. Bunun yanlış bir istek olduğunu parfümüne karışmış ten kokusunu alınca anlamış oldum.Gözlerimiz birbirine karışmış haldeyken, ikimizinde göğsü aldığı nefesler yetmiyormuşçasına bir aşağı bir yukarı hareket edip duruyordu. Kısacık bir an yüzünün aldığı şekilden dişlerini sıktığını anladım. O kadar yakınımdaydı ki, aldığı sık nefesler yüzüme vurdukça istemsizce geriliyordum. Aramızda yaşanan sessiz fırtınayı bölen şey burnunu yanağıma sürtüp hemen ardından tek kolumun bilek kısmından tutarak beni öne doğru itmesi oldu. Hareketlere aşina olduğum için kendimi dansın figürüne uygun hale getirmem bir kaç saniyemi aldı. Hala daha ileri itildiğim yerde kendi halimde ufak ufak sallanırken, sırf Alazın yüzünün aldığı şekli görebilmek için yaptığım hareket dansın bir parçasıymışsına başımı hafif yana çevirip yüzüne baktığımda şaşkınlığının her saniye biraz daha arttığının görebiliyordum. 'Sen daha çok şaşıracaksın Alaz efendi' diyerek kendi içimdeki savaşa bir son verdim ve sallandığım yerde bir anda kendi etrafımda dönerek Alaz' ın bedenine sığındım. İşte tam o an henüz başına gelecek olanlardan haberi olmayan zavallı Alaz, boş boş yüzüme bakmaya devam ediyordu. Yüzünde, bir şeyleri anlamaya çalışırmış gibi bir ifadesi olsa da, henüz cevabını bulamadığına adım kadar emindim. Sesimi ona duyurmak için biraz daha yaklaştım ve dudaklarımın kısa bir süre kulağına değmesine müsade ettim.
''Hazır mısın sevgilim? Herşey daha yeni başlıyor.'’
Bu akşam tarihe bir şekilde kazınacak olsa, kesinlikle Alazın şaşırma günü olarak eklemek isterdim. Yaşanılanlar içerisinde neye şaşıracağını bulamamış bir Alaz bakışı, keyfime keyif katmaktan başka bir şey değildi benim için. Dudağının sol tarafında oluşan hafif gülümsemesi ile, az önce tıpkı benim ona yaptığım gibi iç gıcıklatan bir ses tonu ile;
''Beni daha ne kadar şaşırtabilirsin bilmiyorum ama sahne senin SEVGİLİM!''
Dile getirilmesi ne kadar kolay olsa da, gerçek anlamda hiç bir duygu beslemediğin birine söylenmesini asla ama asla doğru bulmadığım üç hecelik bir kelime 'SEVGİLİM.'
Sakin bir kafayla düşündüğümde o an için doğru zaman olduğunu hissetiğim sözcük, ne kadar da kolay bir şekilde çıkıvermişti dilimden. Sanki daha önce defalarca kez dile getirilmiş gibi...
Alaz, büyük ihtimal benden duyduğu için tekrarlamıştı. Onun açısından pek bir anlam ifade etmeyen ve iki dudağı arasından alalade çıkan o sözcüğün gerçekten benim için ne anlam ifade ettiğini bilse, yeniden söyler miydi diye düşünmekten alamadım kendimi bir süre.
Bulunduğumuz durumun farkındalığıyla, dudaklarıma ufak bir tebessüm kondurup devam etmek için ilk hamlemi yaptım.
O ana kadar Alazın sırtında olan elimi, geniş omuzlarına doğru ağır ağır çıkartarak, ensesine doğru ilerlettim. Boynunda oluşturduğum küçük hareketlerin devamında, sıradaki hareket için kendimi hazırlayıp, Alazın gözlerinin en derinine baktım.
Anlasın istedim beni. Belki de yaşadığımız bu kısacık süre içinde tanısın.
Olur muydu bizden? Yapabilir miydik gerçekten bilmiyordum ama, olsun istedim.
Hayatımda bir tek o olsun ve biz daha önce hiçbir olumsuzluk yaşamamışçasına bir olalım istedim.
Yavaş yavaş, olabilecek en sakin hareketlerle elim hala daha Alazın boynunda olan yerini koruyorken, sağ bacağımı yırtmacımında izin verdiği ölçüde, onun sol bacağı üzerinde gezdirerek yukarı çıkarmaya başladım. Yaptığım hareketin ancak farkına varabilmiş olacak ki, belimden bana destek olacak o hareketi yaptı ve parmakları tenime bir ateşmişçesine değdi. Vücudum sanki kor ateşlerin içine düşmüş gibi yanmaya başladı.
'Biraz daha' dedim kendi kendime 'son bir kaç küçük hareket ve bitti.'
Ağır ağır bacağının üzerinde dolaştırdığım bacağımı bir anda ona doladığımda, adeta kıskacım altına almışım gibi bana doğru eğilmek zorunda kaldı. O bana doğru eğildikçe, ben ondan sanki kaçmaya çalışırmış gibi daha çok yere doğru eğilmeye başladım. Belimde olan eli destekçim miydi yoksa köstekçim mi bilinmez ama bacağıma dokunan ve yavaş bir şekilde sahiplenircesine yukarılara doğru çıkan kısım içimdeki ateşe hiç yardımcı olmuyordu.
O yukarılara çıkarken, ben daha çok yere doğru eğiliyordum ve biz neredeyse tek vücut haline gelmiş yatay bir şekilde duruyorduk.
İçimden henüz beşe kadar saymıştım ki, sırtıma uyarıcı bir şekilde batan parmakların gerçekliğiyle yavaş yavaş olduğum yerde Alaz sayesinde yükselmeye başladım. Bu yükseliş burunlarımız birbirine değene ve nefeslerimiz bir bütün oluşturacak duruma gelene kadar devam etti. Biz bir dakikaya yakın birbirimizin gözlerinin içine bakarak soluklanırken, ne olduğumuz yer ne de insanlar zerre kadar umurumda değildi.
Ta ki, hemen yanımızda başlayan ve son hız uzaklara doğru yayılan alkış seslerinden dolayı, Alazın yüzüme vuran ılık nefesi benden ayrılana kadar.
Koskoca salonda bakışlarımı gezdirirken, utangaçlığımın yavaş yavaş ön plana çıkmaya başladığını yanmaya başlayan yanaklarımdan hissediyordum. El ele tutuşmuş bir vaziyette, danstan önce oturduğumuz masaya doğru ilerlerken, Alaza baktığımda surat ifadesinden hiç bir şey okunmuyordu. Bir insan bu kadar mı dış dünyaya karşı ketum ve suratsız olabilirdi?
Hiç bir mimiği oynamaz mıydı cidden bir insanın?
Kabullenmekten başka bir seçeneğim olmadığını bilerek yürüdüğüm yolda, uzak mesafeden görünen bir silüet, biraz sonra hiç iyi şeylerin olmayacağını adeta bas bas bağırıyordu.
O an içimden geçen tek şey, gördüğüm şeyin tamamen benim kuruntum olmasından yana olsa da, her adım atışımızda biraz daha netleşen görüntüdeki kişi, kalbimi avuçlarının arasına alıp adeta sıkarmışcasına canımın yanmasına, nefesimin kesilmesine sebep oluyordu.
Hissettiğim karmaşık duygular vücut hareketlerime de yansımış olacak ki, Alazın bana seslenişi ile kendime geldim.
''İyi misin Çisem ? Birşey mi oldu?''
Benim farkına vardığım şeyi onun görüp görmediğini anlamak istercesine gözlerimi tüm yüzünde dolaştırdım. Dışarıya karşı ne kadar sert gözükse de, gözlerime değen bakışlarındaki sıcaklıktan henüz Alev'i fark etmediğini anladım. İstedim ki benden duymasın. Benim onun varlığını bildiğimi bilmesin. Ne kadar saklayabilecektim bilinmez ama onu bir kez daha yaralamak istemedim ve olabildiğince doğal olmasına çalıştığım bir gülümsemeyle baktım gözlerinin içine.
''İyiyim sevgilim! bir problem yok!''
İçim şuan bas bas bağırsa da iyiydim ben! Bulunduğumuz yerden, bazı şeyleri en azından Alaz görmeden, çıkıp gitsek çok daha iyi olacaktım. Ama.... İşte, koskoca bir ama...
Benim yalandan da olsa söylediklerim onu tatmin etmiş olmalı ki, elimin üstüne kondurduğu ufacık bir öpücük, içimin daha çok acımasına sebep oldu.
Yapma Alaz! Canını acıtacağını bildiğim şeyler çok yakınımızda ama elimden hiç bir şey gelmiyor. Ne seni bulunduğumuz ortamdan götürebilirim ne de onu görmeni engeleyebilirim ve bu durum beni çok çaresiz hissettiriyor.
Danstan önce oturduğumuz masaya geldiğimizde, Myron ve bir kaç kişiden dansımız ve aramızdaki uyum hakkındaki tebrikleri kabul ettik. Dakikalar geçtikçe, bedenim burdaymış gibi gözükse de, ruhum hiç olmadık yerlerde, olmadık şeylerle meşguldü. Etrafımı kontrol ettiğim sırada, aradığımı bulamamak daha çok gerilmeme sebep oldu. Gözlerim yuvalarından çıkacakmış gibi etrafı turlarken, hemen Alazın arkasından daha öncesinde duyma zorunluluğuna eriştiğim sese maruz kaldım.
''Herkese iyi akşamlar!!!''
İşte... olan olmuş, korktuğum şey en sonunda varlığını adeta kafama vururcasına ' ben buradayım' demişti.