Yeni Üyelik
2.
Bölüm

GÜVEN

@bluemoonn

Yaşamımız boyunca bir çok defa karşılaştığımız yada karşılaşmak istediğimiz mutluluk ne demekti?

Gün içinde karşımıza çıkan, bize farklı farklı duygular sergilememizi sağlayan bir kavram mıydı?

Eğer mutluluk, şu an kalbimin içindeki delicesine taklalar atarak uçan kuş sürüsüyse, ben gerçekten de çok mutluyum demekti sanırım.

*******************

İnsanın idealleri ve amaçları vardır.


Zaten bu amaçlarımız için değil midir çabalamamız çoğu zaman.

Kafe den çıktığımız da, hepimizin yüzü gülmekten ağrır duruma gelmişti.

Biliyordum ki evde de beni merak içinde, nasıl bir sonuç aldığımı düşünen insanlar vardı.

Ah benim yakışıklı babam!!!

Öyle bakmayın amaaaa.....Her kız çocuğu için babası özeldir ve dünyanın en yakışıklı erkeğidir...

Sırf biz okuyalım, bir yerlere gelelim diye değil miydi bu çabası?

''Okuyun kızım'' diye söyler her zaman. ''Okuyun! siz ki kız evladısınız, kolunuz da altın bileziğiniz olsun. Kafanızı hiç bir zaman düşürmeyin yere,

dik olun, korkusuz olun. Benim kızlarım olduğunuzu, ne kadar güçlü karaktere sahip olduğunuzu, önce kendinize sonra herkese kanıtlayın. Kız

kısmı okumaz diye düşünen insanlara, kızların isteyince okuyup bir yerlere gelebileceğini gösterin. Yaşadığım sürece her daim bir adım arkanızdayım ama olurda gün gelir, artık arkanızda gölgemi hissetmezsiniz, işte o zaman her zamankinden daha çok ayakta olmalı ve birbirinize sahip çıkmalısınız zümrüt gözlüm'' diye söyler.

Evet ben babamın ''zümrüt'' gözlüsüyüm.

Bana bu şekilde hitap eder.

Öyle bir kucağı vardır ki, sarılmalara doyamazsın.
Sıcacıktır, şevkattir onun iki kolunun arası, güvendir çoğu zaman.

Canım babam...

***************

Ben düşüncelerimin içinde dalmış durumdayken, evimizin önüne geldiğimi fark etmeme sebep olan şey mahallemizin afacan tayfasının sesi sayesinde olmuştu.

"Çisem abla, top geliyor dikkat et!!!"

Parmağımın zile dokunması ve kapının açılması hemen hemen aynı zamana denk gelmişti.

Karşımda gözlerinde ki merak ve endişe karışık duyguyu gizleyemeyen bir Yağmur vardı.

''Abla nerde kaldın. Sen bizi meraktan öldürmeye falan mı çalışıyorsun. Bak öyle bir niyetin varsa çok çabalamana gerek kalmayacak çünkü başarmak üzeresin.''

Onu birazcık sinir etmekten zarar gelmezdi! Vakit onu kızdırma vaktiydi!

''Tamam, bak geldim, burdayım prensesim."

İçeriye girerken, arkamda bir adet homurdanan Yağmur bırakmıştım bile çoktan. Söylemiştim ya seviyorum böyle seslenmeyi.

''Rahatlığa bakar mısın yaaa...Sen nasıl bu kadar rahat olabiliyorsun merak ediyorum doğrusu. Meraktan çatladık diyorum ama sen! Yok yaa kime diyorum ki ben.''

Arkamda hala daha söylenmeye devam eden Yağmura sıkıca sarılıp içeriye geçerken, bundan sonra ne yapmam gerektiği konusunu da ayrı bir düşünür olmuştum.

Salonun kapısından adım atmamla beraber;

''Yavrum! nedir sonuç? Kazanmış mısın? Kazanamadıysan da üzülme olur mu? Seneye tekrar girersin. Daha çok çalışırsın ben sana inanıyorum da güveniyorum da canımın içi."

Anneme cevap çokta uzaktan değil, hemen yanı başındaki babamdan geldi.

''Hanım bir dur ya! Kızın değil konuşmasına nefes almasına bile müsade etmedin. Yüzüne baksan anlarsın zaten ne kadar endişeli olduğunu, sen daha da heyecanlandırıyorsun onu.''

Ben o ara sadece etrafımda uçuşan konuşmalara alık, alık bakmakla yetinirken Yağmurun sesi ile kendime geldim.

''Konuşsana kızım, yok ya kal geldi kıza! Ablaaa... Sana diyorum!''

Lafını bitirmesini bile beklemedim daha fazla. Ne olacaksa olsun bitsin di bir an önce Yoksa bir yerlerde bayılıp kalmam an meselesiydi.

''Kazanmışımmmm'' dedim. Bir çırpıda. Ben beklenmeyecek kadar yüksek bir ses tonuyla. Sonrası;

Annemin şükür nidaları, babamın ben biliyordum şeklindeki söylemlerinin yanı sıra yağmurun:

''Heyt bee kimin ablası be!'' Söylemleri..

Herkes o kadar farklı duygular içerisine girmişti ki, annem sorana kadar kimsenin aklına gelmemişti sanırım nereyi kazandığım.


''Eeee...Anlat bitanem neresiymiş. Hangi şehir? Hangi okul? Ne yaparsın sen oralarda tek başına, yok ya ben gönderemem ki seni uzaklara.
Ne yapsam bende mi gelsem seninle? Geleyim demi? Ayyy niye soruyom ki! Geleyim tabi, arka çıkarım sana oralarda."

Artık konuşmasını mı desem evhamlı serzenişlerini mi desem bölen yine babamın gürlemeyle karışık sesiydi.

''Yine başladı bizim taramalı tüfek. Artık sustur susturabilirsen. Hanım Allahını seversen bir sus ne olur, susta kızı bi dinleyip öğrenelim.''

Yüzümdeki tebessüm ile izliyordum canım ailemi. Her ne kadar onlardan ayrılmak bana da zor gelecek olsada, içimdeki heyecanda bambaşkaydı.

 

''Şimdi... Hazırsanız başlıyorum. ilk önce okulum İstanbul da'' dememle beraber annem den bir,

''Hiiiii'' nidası yükseldi. ''Ne yapacaksın yavrum sen o kadar uzakta?''

Az önce ki mutluluğun yerini, çoktan endişenin kapladığı gözlerle bakıyordu yüzüme.

Konuşmamı tamamlamak adına,

''İstanbul üniversitesi, mimarlık fakültesi, yani ne kadar olmayacağını düşünerek yazsam da, okumak istediğim bölüm. Yurt için başvurular başlıyor, bir yurda yerleşebilirsem gerisinide yaşayarak görücez artık sultanım. Hem sen demez miydin? Bende, babanızda erkek gibi yetiştirdik kızlarımızı diye?''

Yüzündeki endişenin yerini, bir nebze de olsa umuda bıraktığını görmek, kendimi mutlu hissetmemi sağlamıştı.

''Eee, Babacım sen konuşmayacak mısın? Fikrin nedir? Yoksa sende mi annem gibi düşünüyorsun?'' Babam, söylediklerimden sonra uzun uzun inceledi yüzümü. Hemen yanında duran masanın sandalyesini eliyle gösterip;

''Gel bakalım sen önce bir yamacıma'' dedi. Yanına varmama bir adım kala, bir anda ayağa kalktı ve beni kollarının arasına aldı. Başımın üzerine kondurduğu öpücük ile vermişti bana olan cevabını. Hissetmiştim o an için.


Yanındayım, arkandayım, her ne karar verirsen ver benim sana güvenim tam demişti bir nevi.

Bizim konuşmamıza gerek yoktu ki, birbirimizin gözlerinde ne demek istediğimiz yazardı sanki.O beni hep anlardı zaten.

Birbirimizden ayrıldığımızda,

''Şimdi oturabilirsin.'' dedikten sonra konuşmasına devam etti. ''Seni öğrendik, Sizin tabirinizle tayfa mıydı? takım mıydı? Her ne ise işte onlarda durumlar ne?'' Yüzümde beliren kocaman gülümsemenin sebebi kesinlikle babamın demeye çalıştığı şeyden ibaretti.

''Hepimiz yerleştik babacım, ne kadar zor olsa da artık bizim takımda farklı şehirlere dağılmak zorunda. Kötü olan kısım, hepimiz farklı yerlere dağıldık. Ali, Çağtayın yanını Ankara yı kazandı, onun yanına gidecek. Aramızda en şanslı o çıktı, Çağtay ona destek olur en azından. Defne Kocaeli yi kazandı. Cansu da Konya... Anlayacağın hepimiz bir yerlere yerleştik''

Suratımın aldığı şekilden miydi bilmem ama hepsinin gözlerinde merhamet duygusunu sezebilmiştim. Ayrılmak bizler için zor olacaktı ama bizler bunun da üstesinden gelecektik bir şekilde, gelmek zorundaydık.

''Madem öyle, şimdiki işimiz olabilecek en yakın zamanda gidip hem kayıt işlemlerini halledelim hem de seni bir yerlere yerleştirelim.
Hangi şehirleri yazdığını az çok bildiğim için kendimce bazı ayarlamalar yapmaya çalıştım. Siz bilmezsiniz ama anneniz tanır asker arkadaşım var İstanbul'da. Telefonda da olsa görüşürüz bağlantıyı koparmadık hiç. Geçenlerde böyle bir durumun olasılığı hakkında konuştuk, ihtiyaç olursa seve seve yardımcı olacağını söyledi. Onu ararım neler yapabileceğimizi bir konuşuruz. Hem bildiğim o da senin okula yakın bir yerlerde oturuyor olması lazım. Bu gibi durumlar için kenara koyduğumuz bir miktar paramızda var şükür. Bizi bir düzlüğe çıkarır en azından yani anlayacağın yurt işini unut kızım."

Babamın konuşması Yağmur tarafından bir anda kesildi.

''Babaa... Şey! Konuşmanı bölüyorum ama hep beraber gidicez demi ablamın okuluna.''

Babam her ne kadar ciddi görünse de alttan bir tebessüm ederek,

''Bizim de hakkımız değil mi canım? Bir İstanbul havası alıp tatil yapmak? Gidip görelim bakalım zümrüt gözlümü nasıl bir yere yolluyoruz. Hep beraber gidiyoruz evladım. Hanım kendinizi hazırlayın en geç bir haftaya İstanbul a gidiyoruz.''

Bu konuşmamızdan sonra babam ne zaman gerekli ayarlamaları yaptı, ne zaman bir hafta geçti ve biz kendimizi İstanbul a giderken bulmuştuk inanın hatırlamıyorum...

Loading...
0%