Yeni Üyelik
7.
Bölüm

KAVUŞMA

@bluemoonn

Yakınlık ,uzaklıktan daha sıkıntılıdır çünkü her yakınlıkta kaybetme korkusu, uzaklıkta ise kavuşma ümidi vardır...

                      

Belli ki yakınlıkları, var olan dostluğumuzu kaybetme endişesi korkutuyordu onları. Bir şekilde birbirine kaymıştı gönülleri. Buna ne söylenebilecek söz ne de yapılabilecek bir eylem vardı. Ne zaman, nasıl ya da kime aşık olacağımızı bilmiyorduk ki...


Bu hissetiğimiz duygu kimi zaman, hayatımızı çok daha anlamlı ve güzel bir hale getirirken, kimi zaman da tabiri caiz ise cehenneme çevirebiliyordu...Kalpleri birbiri için atar olmuştu, iki arkadaşımın. Karışmam ne kadar doğruydu bilmiyorum ama bir seyler düşünmeli ve yapmalıydım. En azından bir nebze de olsa bazı şeylerin farkına varmaları gerekliydi.


O an aklıma gelen bir plan ile kendimi bir anda ortaya attım.


''Hepimizin yüzünün maşallahı var. İçim daraldı, oyun falan mı oynasak acaba?'' Boş boş suratıma bakmaya devam ediyorlardı. İlk tepki Ali den geldi.


''Ne oyunu Çisem, hiç mi işimiz yok, ayrıca çocuk muyuz biz?''


''Hah... Laf söyledi bal kabağı.'' Gözlerimi kısarak Ali'ye bakmam ona gereken cevabı vermiş olacak ki, ağzına fermuar çekme hareketi yaparak sustuğunu belli etti.


Cansu lafa atlayarak;


''Ne oynayacağız? Şişe çevirmece falan mı?''


Kıza bakar mısınız ya hem soruyor hem de dalga geçiyordu. Ama itiraf edin siz de öyle sandınız değil mi?


''Belki birbirini andırıyor olabilir ama oyunu ben yöneteceğim ve ismini söylediğim kişi, sorduğum soruya cevap verecek. Yan yattı çamura battı yapmak yok.. Kabul mü?


Herkes , ilk önce birbirinin yüzüne baktı. Bir şeyleri anlamaya çalıştılar ama sonra vazgeçmiş olacaklar ki, kabul ettiler.


''Başlıyorum, sormaya o zaman? Cevaplamaya hazır mısınız gençler? Çağtay ve Defne den çıkan onaylama sesini ancak karıncalar ve benim keskin kulaklarımdan başkasının duymadığına adımın Çisem olduğuna emin olduğum kadar emindim.

Ah.... Şu an yapmaya çalıştığım şeyin gerçek boyutunu bilseniz, katılırmıydınız acaba? Bu ara içimdeki şeytanla çok fazla iş birliği yapıyordum sanırım...


‘’İlk sorum… Çağtay! Aşk nedir?’’


İlk soruyu ona sormama çekinse de cevap umduğum gibi çok gecikmedi.


''Parçalanmak’’ dedi. ‘’Kimi zaman yok olmak!''


''Pekiii’’ dedim. Çağtay’ın deyimi ile, hiç yok olmak istedin mi defne?''


Defne, yüzüme baktı… baktı… baktı…


''Evet'' dedi. Korkusuzca. Böyle bir cevabı Defne den kimsenin beklemediğine o kadar emindim ki...Özellikle de Çağtay’ın. Havaya kalkan kaşlar bunu gayet net bir biçimde göz önüne seriyordu zaten.


Ali sanırım sonunda dayanamamış olacak ki, bodoslama atladı lafa:


''Kızım sen aşık mı oldun lan? Ne zaman ve kime? Hemen söylüyorsun!''


Bu sorunun üstüne Cansu’yu tutabilir miydiniz? Tabiki hayır...


''Benim neden haberim yok peki bundan?’’


Defne cevap vermeden kafasını aşağıya doğru eğdi. Utanıyordu, ama bu akşam bu iş bir yola girmeliydi. O yüzden, sesimizi biraz yükselttim ki, ortamdaki uğuldamayı kesebileyim.


''Tamam, artık susar mısınız lütfen? Sormaya devam ediyorum izninizle?''


Ali ye seslenerek devam ettim.


''Aşkın için her türlü fedakarlığı yapar mısın? Sonunda acı çekeceğini bilsen bile!''


Ben bu soruyu yanlış kişiye mi sordum diye düşünmedim değil bir süre ama olan olmuştu artık. Belki hayırlı bir cevap verir diye ummaktan başka çare yoktu.


''Aşk...Zaten acı çekmektir ki....Koy ver gitsin derim...Allah ne verdiyse bodoslama dalar, haykırırım bir güzel.'' Diye cevap verince derince bir ‘’oh’’ çektim. Elimde kalan son ismi iyi değerlendirmeliydim ve o kişi Cansu dan başkası değildi..


O da sıranın kendisine geldiğini düşünmüş olacak ki, soran gözlerle bana baktı.


''Mesela’’ dedim.’’ Sana, hiç ummadığın bir anda, hiç aklına gelmeyecek ve tanıdığın birinden teklif gelse, ne yapardın ya da ne düşünürdün Cansu?''


Cansu bir şeylerin farkına varır gibiyim .Birazdan çözerim seni bakışı atınca, onu doğrular vaziyette güldüm. Bana bakarak kafa salladı ve sorunun cevabını verdi.


''Bu zamanda gerçekten seven insan kaldı mı? Ben olsam böyle birini kaybetmeyi göze alamazdım. Hele ki biraz bile olsa bende ondan hoşlanıyorsam hiç beklemez kabul ederdim!’’

Yapılan bu konuşmaların bizimkilerin biraz da olsa aklını yola sokacağını umarak...Ateşin odununu biraz daha harlamaya karar verdim ve işin kıskançlık boyutunu devreye soktum...


Defne’ye doğru döndüm bir anda;


''Klişe bir soru olacak ama...Diyelim ki platonik aşıksın ve sevdiğin çocuğu bir gün çaktırmadan izlerken, yanına tanıdığın bir kız geldi ve senin baktığın tarafa bakıp iç geçirdikten sonra ...BU ÇOCUK ÇOK YAKIŞIKLI DEĞİLMİ?..SEN TANIYORDUN DEĞİLMİ ONU?...NUMARASI FALAN VARMI SENDE?...YA DA...ARAMIZI YAPARMISIN ? Diye bir teklifte bulunsa, cevabın ne olurdu?


Farkındayım uzun bir cümle olmuştu ama olayı biraz dramatize etmenin de kimseye zararı olmazdı!


Defne, bir düşündü! Olayı kafasında yaşıyor gibiydi o an. Evirdi, çevirdi, gözlerini kıstı ve ateşin diğer tarafında olan Çağta’ya gözlerini dikerek tek kelime etti!


''YOLARIM''


Ali ve Cansu’nun olduğu taraftan bir ''YUHH'' nidası yükseldi. Onlara bakan Defne’de ki cevap sadece....


''NE VAR… Yolarım tabi, o kim ki benim aşık olduğum çocuğa iç geçirecek, birde aramızı yapsana diyecek? Kafasında tek bir tel saç teli bile bırakmam.''


''Yürüüü beee... kim tutar seni!"


Ali iş başındaydı yine sağ olsun. Yavaş yavaş oluyordu sanırım. Biri fokurdamaya başlamıştı sıra diğerindeydi...


Çağtay’ın olduğu tarafa baktığımda, alttan alttan sırıttığını gördüm. Sanırım cevap hoşuna gitmişti.


Gel bakalım Çağtay efendi... Sen çok sırıttın...Biraz da biz sırıtalım? Değil mi?


''Şimdiki sorum da sana Çağtay''


Sırıtan yüz ciddileşti birden. Felecek olan soruya hazırlanır gibi, kendine çeki düzen verdi, yerinde dikleşti.


''Aşıksın, ama kızın haberi yok.. Seni bilmiyor.. Kızımız güzel.. Talibi falanda çoktur doğal olarak.. Bir gün arkadaşlarınla kafe de oturuyorsun, kapı açılıyor, içeriye aşık olduğun kız giriyor...Tabi sen, gayri ihtiyari bir çaba ile çeki düzen veriyorsun kendine...Devamında bir bakıyorsun, senin sevdiğin kız, yanında olan başka bir çocuğun elini tutmuş, gülüşerek içeri giriyorlar...Sizin gruptakilerle de arkadaş oldukları için sizin masanıza gelerek selam veriyorlar...Birlikte olduklarını açıklıyorlar...''dedim göz kırparak...

Bana bakışından anladığım kadarı ile mesaj yerine ulaşmıştı, hayırlı olsun du. :) Çağtay bir anda, yerinden fırladı demek az kalır...


Resmen uçtu!!!

''KİMMİŞ LAN O...BENİM SEVDİĞİM KIZIN, YOK ELİNİ TUTACAK, YOK GÜLÜŞECEKLER, BAK BURASI DAHA İYİ, BİRLİKTE OLDUKLARINI SÖYLEYECEKLER...KİMMİŞ O LAVUK...KİMMM?''

Yavaş ol Aslanım! Yerler kaygan düşersin falan! Olmaz!

''ÇÜŞŞŞŞŞŞ...Yavaşşşşş gel birader.'' Dedi Ali. Benim içimden geçenlere tercüman olarak.


Şimdi tek bir golle fileleri havalandırmak kalmıştı. O an aklıma bir söz geldi tam yeri ve zamanıydı sanırım...


''Eğer bir şeyi yapmakta tereddüt ediyorsanız, onu gerçekten istemiyorsunuz demektir...Biz insanlar ha bugün ha yarın diye beklersek, elimizdekini kaybetmemiz hiçte zor değil" dedim bilmişçesine.


Çağtay ateş saçan gözleri ile bana baktı.


''Ben’’ dedi ‘’ Ben istemiyorum yani öylemiii....Tereddüt ediyorsam onu gerçekten sevmiyorum demek yani...''


Durdu... Durdu...


Derin bir nefes aldı elleri belinde, bir o tarafa bir bu tarafa dolanırken ve bir anda...


''SEVİYORUM LANNN, DELİLER GİBİ KISKANIYORUM SENİ, KORKUYUM KAYBETMEKTEN. ÇEKİNİYORUM AMA HİÇ AKLINA GELMEYECEK KADAR DA ÇOK SEVİYORUM...ŞİMDİ AL BU İTİRAFI NEREYE KOYMAK İSTİYORSAN ORAYA KOYABİLİRSİN TAMAM MI ?"


Bu sözleri Defne’nin gözlerinin içine bakarak söylemişti.


Defnem.. Şaşkınlıktan ağzı, balık gibi bir açılıp, bir kapanıyordu ama sesi çıkmıyordu.


''Oldu mu? Başardın sonunda...Yok oyun oynayacakmışız...Yok canı sıkılmış...Falan, filan. OHHH beee kurtuldum sonunda. Bak iyi dinleyin tekrar söylüyorum.''


Defnenin yanına giderek çömeldi ve :


''Defne.. Seni seviyorum...Çok aşığım be kızım sana.'' Dedi.


Defnemin incileri dökülmeye başladı yavaş yavaş. Dudakları titrerken, ben hariç! Herkesi dumura uğratacak o sözler çıktı ağzından;


''Ben...Ben.. Bende seni seviyorum Çağtay!''


Defne’nin Çağtay’ın boynuna sarılıp, öyle içli içli ağlayışı vardı ki, içimde buruk bir mutluluk oluşturmuştu. Şimdi, o kokusunu aldığı boynuna incilerini akıtıyordu. Çağtay, Defne’nin ağlamasına daha fazla dayanamamış olacak ki, yüzünü elleri arasına alarak...


BAKTIII..BAKTIII..BAKTI!


Sonra, bu akşam olanlara inanamıyormuş gibi tekrar sarıldı.


Bir anda koluma giren Ali’ye baktım. Ortamın güzelliğini bellemeye niyetli olmuş olacak ki;


''Pardon ama’’ dedi. ’’ Biz az önce ne yaşadık anasını satayım...''

Kafasını kaşıdı. Belli ki şaşırmıştı!


''Siz iki deli...birbirinize olan aşkınızı mı itiraf ettiniz? Bana mı öyle geldi...Ben ne diyorum ya?...''


Sonra yeniden kendisini toparlamaya çalıştığı her halinden belli olarak,


''Hiii!’’ dedi. ‘’ Siz aşık mısınız? Şey.. yani seviyorsunuz, yani birbirinizi?...''


Saçma sapan bir şaşkınlık cümlesi kurmaya çalıştığı sıra cevap Cansu’dan kocaman bir,


''GÜNAYDIN'' oldu.


Sanırım aşk böyle bir şeydi. İnsanın aklını başından alır dedikleri bu olsa gerekti. Bundan sonrası artık onları ilgilendiren kısımdı...
İnşallah çok mutlu olur, hissettikleri duygunun kıymetini bilerek yok olmasına izin vermezlerdi...

Loading...
0%