Şu an önümde bir kağıt, elimde bir kalem...Ne mi yapıyorum? Tabi ki de hiç beceremesem de, yazmaya çalışıyorum!
''Yaz ve kendini okuyuculara sen tanıt, ben hiç uğraşamam senin gibi nerede, ne yaptığı belli olmayan hızlı biriyle'' diyerek beni başından savdı.
Beni yaa...Beni...
Madem öyle yazalım bakalım… Emir büyük yerden sonuçta. Sonra, kızıp beni bir böcek olarak falan yazar aman, aman...
Neyse... Ben Poyraz Şahin. Yirmi üç yaşında, Tıp okumakta olan, sıradan bir genç adamım. Benden beş yaş büyük bir abim var. Kendisi şu an yurt dışında.
Yaşadığı bazı tatsız olaylar sonrası, çıkışı yurt dışı olarak görüp, bir nevi kaçtı buralardan.
Haksız mıydı? diye soracak olursanız, kesinlikle haklıydı. Ne kadar zorlansa da ayakta durmayı başarabilmişti. Kırgınlığını ve hırslarını da alarak gitmişti buralardan.
Her neyse! Ayrıca niye ben onu anlatıyorum ki!
Bu satırlar benim kendimi anlattığım satırlar olacaktı değil mi? Abimi değil!
Bir zahmet yazar hanım ile konuşup, ne yazmak istiyorlarsa kendi aralarında halletsinler! Beni karıştırmasınlar lütfen.
Şimdiii...Nerede kalmıştık? ''Hehh'' hatırladım.
Babam ben daha on yaşımdaydım vefat ettiğinde. O gün kendime bir söz verdim ve Tıp okuyacak, doktor olacaktım. Annem bir daha hiç evlenmedi ve abim ile beni büyütüp, bu yaşımıza gelmemizi sağladı. Sizlere kendimi daha iyi tarif edecek olursam. Bana kesinlikle evin neşesi, hıpırı, ele avuca gelmez karakteri de diyebilirsiniz. Bugünü olması gibi yaşamayı, çevremdeki insanları yaptığım şakalar ile güldürmeyi çok severim.
Yazarımızın da dediği gibi biraz fazla hareketliyim sanırım...
Tabi ki bu halimin gün gelip durulacağının farkındaydım ama açıkçası bazı şeylerin bu kadar çabuk olacağını da hiç hesaba katmamıştım ki ben.
Okulun başladığı ilk gün Mimarlık Fakültesinin önünde gördüğüm, bir çift göz adeta ölümüm olmuştu. O günden sonra kendimi bir şekilde hep onu görebilme isteği içerisinde bulmuştum.
Artık kader mi dersiniz, yoksa şans mı bilemem ama bir şekilde hep önüme getirmişti hayat onu.
Arkadaşlarla müdavimi olduğumuz bir kafe var. Bugün oraya gitme kararı almıştık, küçük ama güzel bir yerdir. Oturduğumuz henüz bir kaç dakika olmuştu ki, etrafıma bakındığım sırada, bir kaç masa arkamda oturan, gözlerin sahibini görmüştüm. İlk defa o gün ve o an fark etmiştim ki, onun da benim varlığımın bilincinde olduğunu. Gözlerindeki ateş parçalarını görmüştüm. Kendini zor tuttuğunun da farkındaydım.
''Gel'' dedim içimden.'' Gel ve hesap sor bana, gel ki seni daha yakından görebileyim GÜZELİM...''
Buradan sonrasında açıkçası ne olur bilemem ama benim onun peşini kolay kolay bırakmaya hiç niyetim yok...
Artık top yazarımız da. Nasıl yazar, nasıl çizerse onları yaşayacağız. Güzel şeyler yazmasını ummaktan başka çaremin olmadığının farkında olarak bitiriyorum.
Biliyorum.....Biliyorum....Beni tanıdığınıza çok memnun oldunuz. Söylemenize hiç gerek yok.
İnanın, bende sizleri tanıdığıma çok memnun oldum. Biraz çalıntı bir replik olacak ama, Poyraz kaçar!
Siz yine de çok şey etmeyin… Ben denizi, hikayenin herhangi bir yerinde, muhakkak göreceğinizi söylemekten onur duyarak ayrılıyorum aranızdan…
Saygılar… Poyraz ŞAHİN