Yeni Üyelik
14.
Bölüm

ŞAŞKINLIK

@bluemoonn

Hayatımızdan kimlerin çıkacağını bilemediğimiz gibi, kimlerin gireceğini de bilemiyoruz.
Yaşantımızın bize ne gibi sürprizler hazırladığı ise tam bir muamma. Kimini mutlulukla, kimini hüzünle, kimini ise şaşkınlık yaratacak tepkilerle karşılayacağımız sürprizler...

Arabanın içerisinde ki şaşkınlık nidalarının ne anlama geldiğini anlamayan tek kişi olarak, yapabildiğim tek şey bir Elif'e bir Poyraz'a bakmaktan başka bir şey değildi. En sonunda bulunduğumuz durumun da kasvetiyle, olaya bir son verdim.

''Bakışmanızı böldüğüm için kusura bakmayın ama, biriniz burada ne döndüğünü bana da anlatabilir mi acaba?'' Poyraz dudağının hafif bir şekilde yukarı kalkmasını sağladıktan sonra, sinsi bir gülümseme sergiledi.

Gözlerini Elif’in yüzünden bir saniye bile ayırmıyordu.
''Yok bir şey küçük cadı! Aramızda geçen ufak bir mesele sadece'' diyerek önüne döndü ve arabayı çalıştırdı.
Arka koltukta olan Elif'ten ise hiç ses çıkmıyordu. Kaşları olabildiğince çatık bir şekilde dudağını kemirerek, dalmış bir şekilde camdan dışarıyı izliyordu.
Bunların arasında kesinlikle bir şeyler olmuştu. Nerede ve nasıl olduğunu öğrenmek ise bana biçilen zorlu bir görevdi.
**********************

BİR SAAT ÖNCE

En son Poyraz’la bankta oturup, dalgaların sesini dinlerken, aramızdaki sessizliği bozan çantamın içerisinden çalmaya devam eden telefonum olmuştu. Ben bu anı kimsenin bozmasına izin vermeyerek açmazken, telefon… beni açacaksın demek istercesine bas bas bağırıyordu adeta!
En sonunda Poyrazında sinirleri bozulmuş olacak ki ‘’ Şu telefonu açsan mı acaba artık! Demişti.
Tabi bu arada bilmem kaç kez çalan telefon, yeniden çalmaya başlamıştı. Elimle gelişi güzel çantanın içerisinde yakaladığım telefonun ekranında yazan ismi gördüğümde panik duygusu sarmıştı içimi.
ELİF!
İyi de Elif beni bu saatte aramazdı ki! Kesin bir şey olmuştu!
Nihayetinde telefon sussa da, hemen geri aramıştım. Anında açılan telefonda duyduğum ses, kendime daha çok kızmama neden olmuştu. Neden keyfim bozulacak diye açmamazlık etmiştim ki ben!
‘’A… Alo Çisem!’’ O kadar boğuk ve derinden gelen bir sesti ki duyduğum, eğer ismi yazmıyor olsa, konuştuğum kişi Elif diyemezdim.
‘’Elif…. Canım! İyi misin? Sesin niye böyle? Bir şey mi oldu?’’
Ne konuştuğumun farkındaydım anın verdiği şaşkınlıkla, ne de bu kadar çok soru sorduğumun. Poyraz’ın kolumu sıkıca tutması ve ‘’ sakin ol!’’ dediğini bile hayal meyal hatırlıyorum. İşte tam da o sıralarda kedi mırıltısı gibi bir ses işittim.


‘’Çisem… Onlar burada beni almaya gelmişler!’’


Onlar dediği sanırım ailesiydi. En sonun da korktuğu başına gelmişti anlaşılan. Nasıl bir anne bu kadar acımasız olabilirdi ki? Kendi iç savaşıma bir soverermem lazımdı.


‘’ Tamam canım korkma! Hiçbir şey yapamazlar! Amcam iki aylık peşinat ödedi dememiş miydin sen?’’


‘’ Şey, yurt müdürüyle konuşmuşlar ve ev tuttuklarını artık orada beraber yaşayacağımızı söylemişler! Müdür odasına çağırdı ve bu akşam için çıkışımı yapmamı istedi! Ben… Ben… Sanırım bu sefer cidden gidiyorum Çisem!’’


İşte bu konuşmadan sonrası bende pek yok. Hangi ara olanları Poyraz’a anlattım ve Elif’i almaya yurt binasının oraya gittik inanın hatırlamıyorum. Her şey benim için bir hayal alemiyken, birde bu ikisinin birbirini bir şekilde tanıyor oluşu ise tam bir sürprizdi.

 

*****

 

Hiç kimseden bir daha tek ses dahi çıkmadığı kısa bir yolculuk sonrası arabadan indiğimde, Elif sadece bulunduğumuz yeri inceliyordu. Yüzüne baktığınız da dile getiremedikleri gözlerinden kelime kelime geçiyordu adeta.
Elifle konuştuğumuz zamanlarda, tek hayalinin okumak, daha doğrusu tek kurtuluşunun okumak olduğunu anlatırdı. ''Ne ümitlerle geldim buralara, şimdi ise yaşadıklarıma bakar mısın? '' demişti bir keresinde. ''Bütün hayallerim, Ümitlerim bitti, yıkıldı'' diye kendini anlattığı zaman, elimden geldiğince onun yanında olmayı daha çok istemiş ve ona göre kafamda planlamalar yapmaya başlamıştım.

Ben önde Elif arkada, apartmanın merdivenlerini çıkıp bizim kata vardığımızda, anne ve babam kapının önünde bizi bekliyorlardı. Arkamdaki Elif'e baktığımda, utangaç bir yüz ifadesiyle bizimkilere baktığını gördüm. Hemen Elif'in koluna girerek destek olmak adına onu kendime doğru çektim ve ''Annecim, babacım bu size anlattığım arkadaşım Elif!'' Ona olan temasımdan cesaret almış olacak ki, kafasıyla minik bir baş hareketi yaptı selam vermek adına.

''Merhaba efendim sizlere de rahatsızlık verdim bu saatte ama özür dilerim.''

Mahcup olan tek şey sadece bakışları değildi. Sözleri de bir o kadar çekingendi. Annem daha fazla dayanamamış olacak ki, Elif'i bir anda kolumdan çekerek sarıldı.

''Aşk olsun güzel kızım o nasıl laf öyle, hadi geçelim içeride konuşuruz.’’ Elif’i kolundan çekerek beraber içeri geçmelerini sağladı.

İçeri girdiğimde tam oturmak üzereyken, kapıda dikilip bana işaret yoluyla bir şeyler anlatmaya çalışan Poyraz görüş açıma girdi. Henüz daha mabadımı konduramadan yeniden kalkmak zorunda olmaktan nefret eder oldum artık. Onun olduğu tarafa doğru ilerlediğimi anlayınca, valizleri işaret ederek üst kata çıkmaya başladı. Kapıdan dışarı uzanıp;
''Poyraz!!! Nereye gidiyorsun? Gelsene içeriye '' diye seslendiğimde ise Olduğu yerde durdu. Hiç benim olduğum tarafa dahi dönmeden karşısındaki duvara bakarak konuşmaya başladı.
''Şimdi sizin konuşacaklarınız vardır, hiç rahatsız etmeyeyim Çisem. Başka zaman gelirim''
Ne saçmalıyordu bu çocuk böyle. Onca zaman yanımda, yardımcım olduktan sonra, kendini fazlalık olarak görüp gidecek miydi yani.

''Saçmalamayı bırakıp buraya gelir misin? sanki yaşananlardan haberin yokmuş gibi davranma lütfen ve bu arada unuttuğumu zannetmeyin, arabada verdiğiniz tepkinin hesabı sorulacak Poyraz bey!'' Bulunduğu yerden milim kıpırdamadan baktı sadece. Yavaş yavaş yumuşamaya başlayan yüzüne o her zaman ki ukala gülümseyişini takındı. '' Bilmez miyim cadı! Canıma okuyacaksın sen belli!'' dedikten sonra merdivenleri tek tek inerek içeri girdi.

Salona geçtiğimizde fark ettiğim şey, Elif'in bizimkilerle çoktan konuşmaya başlamış oluşuydu. Bizim içeri girmemizle dikkatleri dağılmış olacak ki, kısa bir toparlanma sonrası babam lafa girdi.

'' Bak kızım!! Sana karşı açık olacağım, yaşadıklarına üzülmedim desem yalan olur, gönül isterdi ki böyle olmasın ama olan olmuş artık. Bu evi ilk gördüğümüzde büyük olduğu konusunu düşünmüştük. İlerleyen senelerde belki kızım kendine yakın hissettiği bir arkadaşı ile ev arkadaşı da olmak ister diyerek kendimizce planlar yapmıştık. Ancak bunun bu kadar çabuk olacağını hiç hesaba katmamıştık. Seni açıkta bırakacak değilim ama sizden de söz almak zorundayım. Her ne yaşarsanız yaşayın hemen haberim olacak.'' dedikten sonra Poyraz'a dönerek konuşmasına devam etti.

''Deli kanlı gözün üzerlerinde olacak, Elif kızımın ailesi biraz sıkıntılı, onların başına bir şey gelecek olursa, bana hemen haber vereceksin tamam mı?'' Konuşacakları bitince, sorgulayıcı bir şekilde Poyrazı inceledi.

''Aklınız burada kalmasın efendim. Ben gereken neyse onu yaparım ve emin olun ki bunu yaparken de büyük bir zevk alırım.'' Bakışları annemin yanında oturan Elif'i buldu. Yalnız aralarında ki tek fark, Elif'in gözleri düşmanca bakarken, Poyrazın ki tam tersi hayranlık uyandıran bir şekildeydi.

*****

 

Yapılmış olan konuşmanın üzerinden tam beş gün geçmişti. Şaşkınlık yaratacak olaylar arasında ilk sırayı, kesinlikle Elif'in ailesinden hiç bir şekilde ses çıkmayışı alıyordu. İyi gelişmeler de olmuyor değildi aslında. Annemler geçen bir kaç günde Elif'i biraz da olsa tanıma fırsatı bulmuşlar ve sanırım Elif onlara kendini sevdirmeyi başarmıştı. Özellikle babamın tarafında işler olumlu bir yöne dönmeye başladığını Elif'e olan sıcak bakışlarından anlayabilmiştim. Tatil o kadar hızlı bir şekilde geçmişti ki, yaşadığımız olaylardan hiç bir şey anlamamıştım. Dün akşam bizimkileri tekrar Muğla'ya yolcu etmiştik. Bu bir kaç günde Poyraz hiç görünmemiş, Aynur teyze ye sorduğumda bir kaç işinin olduğunu onları halletmek adına koşturduğunu söyleyince, bir daha da üstelememiştim.

Şimdi ise Elif'in fikriyle okulların açılmasına iki gün kala bütün bir evi temizliyorduk. Bu dönem biraz daha tempolu geçeceğinden fazla vakit bulamazmışız. Deyim yerindeyse bütün evi yalayıp yutmuş son bir kaç iş arasında da iş bölümü yapmıştık.
Evi tuttuğumuz zaman var olan eşyalardan, benim kullandığım oda da bulunan kitaplığın içindeki kitaplarda dahil toz almaktı bana düşen.
Yeni taşındığım dönemde, Aynur teyze ye kitapları götürsem de bende kalmasını, belki işime yarabileceğini söylemişti. Tekrar yerlerine yerleştirmiştim ben de durum böyle olunca. .Şimdi fark ettiğim şey ise hiç zaman bulup da kitapları incelememiş olduğumdu. Hem tozlarını alıp, bir yandan da içlerine baktığım sıra, oldukça kalın olan bir kitabın arasından ayaklarımın ucuna düşen katlanmış bir sayfa dikkatimi çekti. Yere eğilerek aldıktan sonra, her ne kadar bakıp bakmamak arasında kalsam da merakıma yenik düşerek katlanmış sayfayı açtım. Gözüme çarpan yazılar tamamıyla Poyraz'ın abisine ait olan duygular olduğunu anlamak zor değildi.
Çok dikkat çekici ve muntazam bir el yazısıyla yazılmış, duygulara önem veren her insanın etkileneceği türden kelimeler...

''Şimdi her şeyin bittiği o noktadayım, ve tek çaremin kaçmak olduğunun farkındayım. Öylesine işlemişsin ki içime, nerede diyorum, nerede hata yaptım ki, bana, bize var olduğunu sandığım aşkımıza bunları layık gördün. Sen benim, gözünden tek bir damlanın dahi düşmesine izin vermediğim canımdın. Baktığım her yerde bir anı oluşturmuşuz seninle. Duramıyorum, boğuluyorum. Senin varlığını dahi hissetiğim bu şehrin havası mahvediyor beni. Hırslanıyorum ama yine sana kıyamıyorum...’’

Okuduğum kısma kadar olan duygu, o kadar içime işlemişti ki, daha fazlasını merak etmeye başladım o an. Kaldığım yerden devam ettim okumaya. Belki de hiç hakkım olmadan!


‘’Tek suçum delice bir kadını sevmek ve güvenmekti oysa ki. Düşünüyorum da hala akıl erdiremiyorum yaşadığımız bu olaya. Oysa ki ne güzeldik biz yan yana geldiğimizde. O an gerçekler bir kez daha yüzüme çarpıyor biliyor musun? İşte diyorum, buda senin kendini kandırma şeklindi belli ki...
Gidiyorum sevgili...Senden, yaşadığım bu şehirden, anılardan kaçarak tıpkı bir korkak gibi gidiyorum.
Geri döner miyim?...Bilmiyorum...
Bazı şeyleri unutmak zaman alacak, ama ne var biliyor musun?
Ben Alaz Şahin sana yeminim olsun ki, döndüğümde herkes farklı bir ben bulacak.
Kimileri yanacak...Kimi yananlarda KÜL olacak...''


Gözümden fark etmeden akan bir damla yaşı sildim. Düşündüğüm ve içime işleyen tek şey kalp acısıydı. Nasıl bir aşkmış yaşadığı? Nasıl bir kalp kırıklığı yaşamış ki bu adam bu kadar etkilenmişti. Keşke dedim, keşke okumasaydım da içim bu denli yanmasıydı Alaz'ın duygularıyla. Keşke bilmeseydim, hissetmeseydim yaşadığı yangını.
Kocaman bir ''OFF'' çekerek başımı odanın tavanına kaldırdığımda Elif'in sesi ile dönüp ona doğru baktım, o da sanırım farklı bir ruh halinde olduğumu anlamıştı ki, sorgulayıcı bir şekilde yüzümü inceliyordu. Bir süre o bana, ben ona sessizce baktık.
''Şu an sormuyor olmam, hiç sormayacağım anlamına gelmiyor. Konuşacağız, tıpkı senin benimle konuştuğun gibi, ama şimdi kahve içer misin demeye gelmiştim. Kendini cevap vermek için zorlama ben aldım cevabımı ve gidiyorum, seslendiğimde mutfakta ol'' diyerek arkasını dönüp gitmişti.
Kendime gelmek için uğraştığım bir kaç dakikanın ardından, yüzümü sıvazladım ve böyle olmayacağını düşünerek, elimdeki kağıdı tekrar eski formunda katladığım gibi cebime koyarak banyo ya yüzümü yıkamaya doğru ilerledim.
Aynada gördüğüm yansımanın bana ait olup olmadığını anlamak için, bir kaç defa gözlerimi kapatıp açtım. Sanırım sadece ben bir damla olduğunu zannediyordum gözyaşlarımın. Aynada gördüğüm suretim ise hiç öyle söylemiyordu. Bir mektup muydu beni bu kadar etkileyen? Ellerimde ki ıslaklığı tekrardan gözlerime doğru yayarak, tekrarladım birkaç kere. ‘’ Kendine gel Çisem! Kendine gel! Ne oluyor sana? Ne bu yaşadığın duygu karmaşası?’’
Okuduklarımı unutmaya çalışıp, banyodan çıkıp direk mutfağa ilerledim. Karşımda ki görüntü, benim şuan ki ruh sağlığımdan daha gerçekçiydi. Pişirdiği kahveleri masanın üzerine koymuş, bir eli ile başını destekleyerek oturmuş düşünen bir Elif!

Hafif ses çıkartarak çektiğim sandalye ile daldığı düşünceden çıktı. ''Seslendim ama banyodaydın sanırım'' dedi. Onaylar şekilde başımı salladım ve çektiğim sandalye ye oturdum.
''Zorlamak istemiyorum ama anlatmak ister misin? . Birde ben istemeden şahit oldum sanırım bazı şeylere! Elinde bir kağıt vardı ve sen ağlıyordun!’’
Yaşadığı ve hala daha içinden çıkamadığı sorunları olmasına rağmen, nasıl bu kadar kibar konuşabiliyordu? Açıkçası bende onu anlamış değildim. Daha on dakika öncesi kapı da söyledikleri ile şuan ağzından çıkanlar asla ama asla birbirini tutmuyordu! O dişli kız gitmiş, yerini soru sormaya dahi çekinen kız almıştı bir anda. Bir süre önümde soğumaya yüz tutmuş kahveye bakarak düşündüm! Doğru muydu Elif’e anlatmam? Sonra, bana söyledikleri geçti bir bir aklımdan. O bana anlatıyordu ya! Peki ya bende ona anlatsam ne olurdu? Ama bu çok farklı bir durumdu. Ben bile hakkım olmadan başkasına ait özel olan, duygularla dolu geçmişini okumuşken, ona anlatmam ne denli doğruydu?
‘’Çisem!’’ dedi. Kısa bir nefes verirken bakışlarım onu buldu. O da önündeki fincanı ileri geri hareket ettiriyordu. ‘’Anlatmak istersen dinlerim! Konu her neyse! Yok ama anlatmak istemiyorum diyorsan da saygı duyarım! Sen bana ve az önce söylediklerime bakma! Ben takılmak için söyledim sana öyle. Ağladığını görünce… Üzüldüm biraz!’’
Düşündüm…. Bir süre daha kendime izin verdim ve sadece hakkım olmayan bir şeyi anlatıp anlatmamayı ve nedensizce okuduğum yazılara olan ağlayışımın sebebini…
Sonra bir anda döküldü iki dudağım arasından cümleler ve ben anlatmaya başladım.
''Az önce aşk'ın bir insanın canını nasıl acıtabildiğini okudum o gördüğün kağıtta Elif. Bir insanın hayatını nasıl geride bıraktığına şahit oldum ve sanırım gereğinden fazla etkilendim. Neden bilmiyorum ama...'' elimi sol göğsümün üzerine koyup, parmaklarımla vura vura işaret ettim. ''Burası çok acıdı. Sanki içimden bir parça koptu. Ben hayatında hiç aşık olmamış biriyim. Neden böyle hissettim bilmiyorum. Bu duygu bana o kadar uzaktı ki, inan anlamdım.''

Şimdiye kadar masanın üzerinde olan bakışlarım, nihayetinde olması gereken yere yani Elif’in yüzüne doğru tırmandı. Bir bakış bu kadar anlamlı ve manidar olabilirdi. Bir anda aramızdaki masanın ve üzerindeki fincanların varlığını unuttum ve ona sıkıca sarıldım.
''İçimden bir ses yakın zamanda çok değişik şeyler olacak diyor ve bu yaşanacak olanlar senin gerçek anlamda dönüm noktan olacakmış gibi hissediyorum.'' Duyduğum cümleler karşısında onu kendimden uzaklaştırdım.
'' Saçmalama lütfen sadece bir mektup o kadar, benim hayatımla ne gibi ilgisi olabilir ki? Boşluğuma geldi sanırım, bizimkilerden her ayrıldığımda böyle duygu karmaşaları yaşarım ben. O yani… O kadar.'' Verdiğim cevaba olan tek hareketi '' aynen, aynen'' dermiş gibi kafa sallamaktan ibaretti.
Kendimi biraz daha toparlayıp oturuşumu düzelttikten sonra, '' Hem bir saniye ya… Konuşmamız gereken konu bu değil ki...Hayır, unuttum zannediyorsan kocaman bir yanılgı içerisindesin uyarmak isterim ve şimdi dökülmeye başla yoksa farklı yollar deneyerek öğrenirim bilgin olsun.''
Yapar mıydım? yapardım hani!!! O da bunu kafasının içerisinde bir düşünmüş olacak ki, haklı olduğumu düşündüğü için suratını ekşi bir meyve yemiş gibi buruşturdu.

'' Tamam… tamam… Pes ediyorum ve anlatıyorum ama baştan uyarayım dalga geçmek ya da üzerime gelmek falan yok. Beni ve düşüncelerimi bana bırakacak ve yorum yapmayacaksın?''
Elimi havaya kaldırıp, izci sözü işaretini yapmamla ağzından çıkan ''şapşal şey'' kelimesi ikimizin de kahkaha atarak gülmemize neden olmuştu.
Biraz kendimizi toparladığımız da, ona devam etmesi için beklediğimi belirten bir el hareketi yaptığımda aynı zamanda da kahvemden içmeye başlamıştım. Maalesef ki artık donma noktasına gelmiş olan kahvemden!

''Sor ''dedi. ''Merak ettiklerini, aklında soru işareti olarak kalanları, bekliyorum.'' Madem soru sorma işini bana bırakmıştı, kendisi bilirdi!! Ağzımı buruşturup, elimdeki soğumuş olan kahveyi eski yerine döndürdükten sonra;
''Poyraz'la aranızdaki olay ne? Nereden tanışıyorsunuz?'' Sanırım fazlaca hızlı ve umulmadık bir soru olmuştu ama yapacak bir şey yoktu.
''Anma be şunun adını!!! Tanımıyorum ben öyle birini.'' Dedi. Merak ettiğim şey söylediklerine kendisinin de inanmadığıydı. Yüzünde o kadar iğreti bir şekil oluşmuştu ki, bas bayağı belliydi işte bir şeyler olduğu.

''Elif… Daha ne kadar inkar etmeyi planlıyorsun canım! Belli ki senin hoşlanmadığın ama benim deli gibi merak ettiğim bir şeyler var. Anlat, anlat ta sende kurtul ben de!’’
'' Öf be.. Tamam… Tekrar söylüyorum dalga geçmeyeceksin ama?''

''Seninle bir kafeye gitmiştik hatırlıyor musun? Orada sana birinden bahsetmiştim.? Hani şu sürekli karşıma çıkan...''
Evet anlamında başımı sallarken bir yandan da fincanımda kalan son yudum kahvemi içiyordum.
''İşte o Poyraz’dı...''dediğinde içmiş olduğum kahveyi yutmayı becerememiş olacağım ki şuan hepsi Elif'in yüzünde ve vücudunun farklı yerlerindeydi.

Kızgın bakışlarla bana bakarak banyoya doğru giden Elif'in arkasından sadece etrafa boş boş bakarak, söylediklerini anlamaya çalıştığım sıra kocaman bir ampul yanmıştı kafamda ''ne yani o gün yüzünü görmek için o kadar uğraştığım kişi Poyraz mıydı?'' Kafamdan geçenleri bir kaç kere daha tekrar ettikten sonra, bir hışımla oturduğum yerden fırlamış ve banyoya ani bir şekilde dalış yapmıştım. Elif bir anda ''Yavaş ol kızım yaa, ne öyle bir anda dalıyorsun'' derken hem üzerini temizliyor, hem de aynadan bana bakıyordu.
''Hadi sor, sende kurtul bende'' dediğinde nasıl bir soru bombardımanına tutulacağını anlamış olacak ki ''Yada dur, vaz geçtim! Salona geçelim ama mümkünse içecek bir şey olmasın elinde, bu işkenceyi bir daha yaşamak istemiyorum.'' dedi ve ilerledi.
Salona geçip oturduğumuzda ;
''Okulun ilk haftası bitip diğer öğrencilerin geldiği ikinci haftaydı sanırım. Hani amcamla mesajlaştığımız dönemler var ya ? Onlardan biri işte. Kampüsten çıkmıştım, otobüs durağına doğru ilerlerken, bir yandan da mesaj yazıyorum, önümde kimsenin olmadığını düşündüğüm bir anda kafamı sert bir yere çarptım ve aynı anda iki ayrı ses çıktı. Ben ''AHH'' derken o ''AYAĞIM'' diye söyleniyordu. Hem utancımdan hem de başımın acısından kafamı kaldırmaya çekindikçe beyefendi konuşmaya devam etti ''Öyle olmaz kızım, çık ve çiğne '' deyince bende şarteller attı. Ne utanç kaldı ne de başka bir şey. Başımı bir anda kaldırmamla karşımda işte bu ''öküz.'' Göz göze geldiğimiz ilk an beyefendi ''şey, aa,,kusura bakmayın'' gibi bir şeyler gevelerken, sırıtarak yüzüme bakıyordu. Sinirlerim iyice zıplamış durumdaydı ve ben sadece, ''kusura bakmayın ve müsadenizle'' diyerek bu yalı kazığı gibi dikilmiş olan Poyraz'ı ittim. Yoluma devam etmeye çalıştım, çalıştım diyorum çünkü Poyraz bey, arkamdan konuşuyordu. Son dediği şey ise ''Düştüm ALLAH kaldırma beni '' gibi bir şeydi sanırım. Bir hışım geri döndüm ve gelişi güzel bacağına bir tekme savurdum. ''Ama bu çok daha fazla acıdı ''diye bağırıyordu arkamdan. Bu ve bunu takip eden günlerde de sürekli karşıma çıkıp durdu. Uzaktan baktığının farkındaydım ama dönüp bakmadım. Hani derler ya insanın istemediği ot burnunun dibinde biter diye ''ben böyle ota da kadere de ''diyeceğim ama olmayacak. Her neyse İşte Poyraz beyle olan tanışma maceramız böyle, geçti mi merakın?'' demesi ile zilin çalma sesi bir olmuştu. Sanırım Elif, benim şuan kendimde olmadığımı anlamış olacak ki kapıyı açmaya gitti.

Kapının açılma sesini duymuştum ancak gelen her kimse ses gelmeyince, oturduğum yerden kalkarken aynı zamanda da Elif'e sesleniyordum. ''Kimmiş gelen Elif!'' dediğimde ters bakışlarını bir bana bir de kapıda ki kişiye gönderip sadece ''İstenmeyen ot '' diyerek oradan uzaklaştı. Kapıdakinin Poyraz olduğunu anlamak için sanırım müneccim olmaya gerek yoktu.

Kapıda ki Poyraz şaşkın bir şekilde bir bana bir giden Elif'e baktıktan sonra; ''İstenmeyen ot mu dedi o bana?'' diye bir soru yöneltti. ''Boş ver sen onu, yine laf sokma gününde bugün'' diyerek geçiştirmeye çalışsam da O da şuan için çok takılmışa benzemiyordu. Poyraz, kapıdan öyle ani bir hareketle beni çekti ve nefes almamı bile engelleyecek şekilde sarıldı ki ''Ne oluyor'' dememe fırsat vermeden söylediği şey ile şaşırma sırası bu sefer bana geçti!

''Abim geri dönüyor Çisem, inanabiliyor musun abim geri dönüyor!!!!''

Loading...
0%