@bluesea12
|
İki gün ablamlarda kaldım yeğinimle bol bol vakit geçirdim. Defne öncekine göre daha iyi ama hala zayıf ve halsizdi bu sürecin uzun olduğunun farkındayım. Kaldığım sürede ablam Ayazla aramızda ne olduğunu merak etse de geçiştirmeye çalıştım. İki gün boyunca defalarca kez Ayaz aramasına rağmen geri dönüş yapmadım. Oğuz ve Kuzeyle ders için konuştum hafta sonu on iki de Oğuzun kardeşine ders çalıştıracaktım, üç de Kuzeyin kardeşine ders çalıştırmayla anlaştık cumartesi benim için sorun olmasa da Pazar erkenden bitirip eve hazırlanmaya gitmem gerekiyordu. Ne olursa olsun bir anlaşma yapmıştık bende bu anlaşma sayesinde yeğenim iyileşiyordu bu anlaşmayı bozamam bu yüzden bugün okuldan sonra mecburen davete katılacağım. Semih ders çalışmamız dün bitti bütün konuları bitirip eksiklerini olabildiğince tamamladık biraz da olsa rahatlamıştım en azından bugün geç kalma gibi bir sıkıntı yaşamayacaktım. Ablamdan ayrılmadan önce vedalaştım en kısa zamanda geleceğimi söyleyip üniversiteye geçmiştim. Bugün sabah on da bir dersim vardı. Dersim on iki gibi bitti acıktığım için yemekhaneye gidip bir şeyler atıştırıp kütüphaneye geçtim. Dersler beni yorunca bıraktım saate baktığım da üç olmuştu eşyalarımı toparladım kulaklığım takıp sevdiğim playlistlerden birini açtım. Üniversiteden çıktım otobüs durağına yürürken biri koluma dokundu hızlıca kolumu çektim. Bana dokunana baktığım da karşımda Ayazı görmeyi beklemiyordum şaşkınlıkla arkama birkaç adım attım. Kulaklığımı çıkardım “burada ne yapıyorsun “ dedim sesim şaşkın çıkmıştı “ kaç gündür sana ulaşamıyorum “dedi ses tonu haddinden fazla yüksekti. Yanımızdan geçenler dönüp bize bakıyordu çok utanç verici bir durumdaydım. “sesini alçak oyun parkında değiliz “ dedim “nedense ben küçük bir çocuğu oyun parkına götürmüş gibi hissediyorum” dedi “ne saçmalıyorsun” dedim bu sesim sert çıktı. Rezillikten başka bir şey değildi resmen yolun ortasında kavga ediyorduk “küçük bir çocuk gibi davranıyorsun bunu anlamayacak kadar beynin basmıyor mu?” dedi “sen yetişkin gibi mi davranıyorsun da gelip bana hesap soruyorsun” dedim “Alya beni sinirlendirme “ dedi “ sinirlensen ne olacak pardon nasıl unutabilirim senin her şeyi söylemeye hakkın olduğunun ama benim bir şey söylemeye hakkım olmadığını “ dedim sesim sona doğru kinayeli çıkmıştı. Kolumu tuttu ondan kolumu kurtarmaya çalıştım ama bırakmadı “ kolumu bırak” dedim “kendine gelince bırakacağım “ dedi “ben yeterince kendimdeyim asıl sen kendine gel hem benim okuluma geliyorsun hem de benle kavga ediyorsun sonrada karşıma geçip kendine gel diyorsun” dedim sonunda ondan kolumu kurtardım kulaklığımı takıp otobüs durağına yürümeye devam ettim. Aynı eve gidiyor olsak da şuan ona katlanmak istemiyordum. Otobüs durağına geldiğimde ekrana baktım benim bineceğim otobüsün gelmesine sekiz dakika vardı. Otobüsü beklerken Ayazın arabası önümde durdu tanımazlıktan geldim ama adımı o kadar yüksek sesle söylüyor ki kulaklıkla bile rahatlıkla duyabiliyordum bu da yetmezmiş gibi birde bana bakıyordu. Benle birlikte bekleyenlerin sitemlerini duyuyordum daha fazla rezil olmamak için arabasına bindim. Kulaklığımı çıkardım “ sayende rezil olmadığım kimse kalmadı teşekkür ederim” dedim “sürekli arkanı dönüp gidemezsin” dedi konuşmamayı tercih ettim. “bak yine aynısını yapıyorsun ya arkanı dönüp gidiyorsun ya da susuyorsun “ dedi “senle ne zaman konuşsak sonunda tartışıyoruz gerçekten artık yoruldum bu yüzden konuşmak istemiyorum” dedim “tartışmayı başlatan hep sen oluyorsun “ dedi şaşkınlıkla ona baktım. “ her şeyin sorumlusu bensem o zaman gerekmedikçe benle konuşma böylece ikimizde daha az yoruluruz “ dedim “hatta mümkünse zorunlu olmadığımız zamanlar hariç birbirimizle vakit geçirmeyelim “dedim “bende senle vakit geçirmeye meraklı değilim ama dışarıya karşı mutlu bir çift izlenimi vermemiz lazım ama sen onu bile beceremiyorsun “ dedi “bugün buraya gelmeseydim davete gelmeyecektin” dedi ilk söylediğini duymazlıktan gererek ikinci cümlesine karşılık “ bugün davete gelecektim aramızda ne yaşanırsa yaşansın bir anlaşmamız var. Bu anlaşmayı bozmaya da niyetim yok “ dedim “sen hala benim yeğinimin masraflarını karşılıyorsun sen anlaşmada kendine düşen kısmı yaparken ben bencillik yapıp, yaptıklarını görmezden gelemem” dedim “yanlış anlamanı istemem senle davetlere gelirim, aile yemeklerine katılırım buna benzer evli çift olduğumuzu kanıtlayacak aktivitelerde yanında olurum ama benden daha fazlasını bekleme. Dışarıya karşı gösterdiğimiz sahteliği eve gelince arkamda bırakmak istiyorum. Gerekmedikçe senle muhatap olmak istemiyorum, yanında bile durmak istemiyorum” dedim doğru söylemek gerekirse ben herkesin iki yüzlü olduğunu düşünen biriyim. Kim içi kan ağlarken sırf karşı tarafa belli etmemek için iyimmiş gibi davranmamıştır. Ben bu durumu çok yaşadım yaşadıklarımdandır belki bilinmez ama benim artık iyiymiş gibi davranacak enerjim kalmadı. Karşımdaki insanlara o kadar iyiymiş, mutluymuş gibi davrandım ki artık gerçek mutluluğun nasıl bir his olduğunu unuttum. Eve gelmiştik Ayaz arabadan inmedi ben tam inerken kapıları kilitledi. Ona döndüm o da bana baktı “ bu kadar mı Alya “ dedi “ ne bu kadar mı Ayaz “ dedim “ biz sürekli böyle mi olacağız neden olayları akışına bırakmak yerine her şeyi kendini izole ediyorsun” dedi “ denedim Ayaz gerçekten denedim her şeyi sineye çekip senle ev arkadaşı olmak istedim. Aynı yurtta ya da aynı evde kaldığım kişiler gibi hatta onların aksine senle gerçekten arkadaş olup bu oyunu sürdürmek istedim böylece bu içinde olduğumuz durum daha kolay geleceğini düşündüm ama yanılmışım geçen yaşadığımız olay sayesinde gerçekleri gördüm. Biz senle arkadaş bile olamayacağımızı anladım belki de sorun bendedir bu zamana kadar çok arkadaşım olmadı nasıl davranmam gerektiğini bilmiyorumdur yine de hayatımda senin bana davrandığın gibi birini arkadaşım olmasını istediğimi düşünmüyorum. ” dedim “geçen yaşadığımız olay da hatalı olduğumu kabul ediyorum ama seni herkesle o kadar mesafeli gördükten sonra Çağrıyı tam anlamıyla tanımadığın halde ona karşı yakınlığın mantıklı gelmedi.” Dedi “sende direk onu ayartmayı düşündüğümü, düşündün çünkü böyle düşünmek işine geldi” dedim bazen karşındaki insanı tanımasak bile ondan aldığımız enerji vardır ve bu enerji sayesinde ona kendimizi daha yakın hissederiz. Çağrıyla ilk tanıştığımda enerjim uymayacağını düşündüm ama o gün onunla olmak bana iyi gelmişti. “Ayaz bence artık konuşmamızı gerektiren bir durum yok ikimizin de hazırlanması gerekiyor kapıyı açar mısın” dedim “ birbirimizi anlayabilmemiz için konuşmamız gerekiyor “ dedi “ insanları anlamak yerine direk sonuca vardığını gördüm. Bu yüzden birbirimizi anlamamız gerekmiyor ” dedim” o an ki sinirimle olan bir durumdu” dedi “Ayaz kapıyı açar mısın” dedim bu sefer kapıyı açmıştı. Eve girdiğim gibi odama girdim yatağımın üzerinde üç kutu vardı; ilkinin içinden elbise diğerinin içinden çanta sonuncusunun içinde ayakkabı çıktı. Elbise siyah ince askılı uzundu etek kısmında derin bir yırtmaç vardı. Onun haricinde sade şık bir elbiseydi. Giyinmeden önce ilk önce duşa girdim, duştan çıkınca bakım yapıp makyajımı yapmaya başladım. Göz makyajımı koyu ama ışıltılı yapmayı tercih ettim dudaklarımı koyu mat kırmızı sürdüm saçımı su dalgası yaparak salık bıraktım. Elbiseyi, ayakkabıyı giyindim elbisenin önü dekolteli olduğu için kolye takmayı tercih ettim çantamı da alıp aşağıya indim. Ayazı göremeyince salona girdim Ayaz giyinmiş tabletine bakıyordu geldiğimi fark edince ayağa kalktı. İkimizde konuşmadan arabaya bindik arabayı sürmeye başladı. Arabanın camından dışarı seyrediyordum bu defa yolculuğumuz sessiz geçmişti. Beş yıldızlı bir otele geldi arabadan indikten sonra Ayazın koluna girdim. Ayaz kulağıma doğru eğirerek “ en azından rahat olmaya çalışsan” dedi yüzüme tebessüm yerleştirdin en azından dışardan biri gördüğünde güzel bir şey söyledi de bende mutlu oldum gibi algılanırdı. İçeriye girene kadar yüzümde hafif bir tebessüm vardı. İçeriye girdiğinde şık bir lobiden geçtik konuşma yapılacak olmalıydı ki hepimiz konferans salonu geçmiştik buradaki sandalyeler ya da koltuk her neyse kalkmış onların yerine uzun masalar yerleştirilmişti. Basık ve iç karartıcı olmasını beklerken daha çok beyaz tonlarda sade ve insanın içine huzur verecek şekilde dekore edilmişti. Garsonlardan biri yanıma gelip içki ikram etti alıp gülümseyerek teşekkür ettim. Ayazın yanına gelen birçok davetli vardı mecburen onlarla tanışıp gülen yüz gösterdim “konuşma ne zaman başlayacak “ dedim “ birazdan başlar “ dedi “ ben biraz dışarıya çıksam sorun olur mu?” dedim ne kadar içerisi ferah olsa da sürekli masaya gelip konuşan davetlilere gülümsemekten yorulmuştum. “arka bahçeye çıkabilirsin” dedi gibi konferans salonunundan çıkıp arka bahçeye çıktım doğru söylemek gerekirse ilk başta bulamadım orada çalışan arkadaşlara sordum onlarda yardımcı oldular. Burasıda kalabalıktı ama içerisi kadar değildi aynı konferans salonundaki gibi masalar vardı ayrıca masaların üzerinde kül tablası da vardı. Boş olan masalardan birine geçip sigaramı yaktım sigaramdan derin bir nefes alıp etrafı göz attım kim bilir kaçı namusuyla bu hale gelmiştir emindim burada olanların çoğu el altından iş çevirdiğine sırf bu yerlere gelebilmek için sigaramdan derin bir nefes daha çektim. Karşıma orta yaşlarda karizmatik bir adam geldi. Adam orta yaşlı olmasına rağmen kendine iyi bakmıştı burada bile fiziğinin düzgün olduğu belliydi yüz hatları keskindi. “merhaba hanımefendi “ dedi “merhaba” dedim “sizi daha önce böyle yerlerde hiç görmemiştim” dedi gülümsedim “eşimle geldim “ dedim “ bu kadar genç ve güzel bir kadının evli olmasına şaşırmamam lazım” dedi sigaramın sonunu da içip söndürdüm. “ müsaadenize “dedim bu sefer kimseye sormadan yolu bulmuştum. Sahnede 40- 45 yaşlarında çok zarif bir kadın vardı konuşmanın ortasında geldiğim için ne dediğini anlamadım. Ayazı görememiştim etrafa tekrar bir göz gezdirdiğimde Yeliz’in yanında gördüğümde şaşırdım. Yeliz’in burada olmasına ayrı bir şaşkınlıktayken her yerde gazeteci olmasına rağmen yine de onun yanına giden Ayaza ayrı bir şaşkınlık içindeydim. Yanlış anlaşılmak istemediğin için o tarafa bakmak yerine sahnedeki kadını dinlemeye çalıştım. Kadını dinlemeye başladığımda son cümlelerini kuruyordu. Kadının konuşması bitince lobiye geçtim. Lobiye geçtiğimde arka bahçede karşılaştığım adam orada oturduğunu görünce biraz rahatsızlık hissettim. Oradan ayrılmaya vakit bulamadan hemen yanıma geldi “ eşiniz sürekli başka birinin yanında aranızda tatsız olaylar mı var” dedi dudaklarıma tatlı bir gülümseme kondurdum “ düşündüğünüz gibi tatsızlık yaşamıyoruz sadece eşim arkadaşını gördü yanına gitti ayrıca dışarıda olmama rağmen yanlış anlamamı istemediği için bana haber vermek için mesaj attı” dedim “başka merak ettiğiniz bir soru yoksa müsaadenizle “ dedim gülümseyip oradan çıktım. İki duvarın arasında küçük bir boşluk vardı oraya girip Ayazı aradım daha demin konferans salonundaydı şimdi nereye gitmişti. Defalarca aramama rağmen cevap vermiyordu. Derin bir nefes alıp telefonu çantama koyup arka bahçeye çıktım. Bir sigara daha içtim en azından bu sefer o adam yanıma gelmemişti. Çantamın içinden cep aynamı çıkarıp baktığım da rujumun silindiğini gördüm, aynayı çantama koyup lavaboyu bulmaya çalıştım. Daha demin Ayazı aramak için girdiğim aranın ilerisinde olduğunu gördüm. Bayanlar lavabosunun önünde arızalı tabelası vardı benim için sorun değildi zaten sadece rujumu tazeleyecektim. İçeriye girdim içerisi sanki lavabo değil de lüks bir daire gibiydi girdiğinde boy aynası ve karşısında koltuk vardı. İki kısımdan oluşuyordu sol taraf altın ve siyah lavabolar karşılaşıyoruz hemen karşısında makyajını tazelemek isteyenler için güzel bir köşe yapmışlardı. Duvarların arka tarafınca ise tuvaletler olması gerekiyordu o tarafa gitmeden hemen rujumu tazeledim. Tam rujumu çantamın içine koyacakken tuvaletlerin olduğu taraftan çığlık sesi geldi. Önümde iki seçenek vardı; ilki duymazlıktan gelip içeriye geçip hiçbir şey olmamış gibi davranmaktı bunun sonucunda içerdekine bir şey olursa vicdanım beni rahat bırakmazdı. İkincisi ise içerdeki kişiye yardım etmekti açıkça düşünmeye bile gerek yoktu yavaş ve emin adımlarla tuvaletlerin olduğu tarafa gittim. Görünürde kimse yoktu “içerde biri var mı?” dedim aferin Rüya daha ne kadar saçmalayabilirdin. Tekrar bir ses geldi ama bu sefer boğuk bir çığlık sesiydi tuvaletin sonuna kadar gittim. Ses sondaki kabinden geliyordu kabini açmadan önce çantamdan kalem çıkardım. İçeriye hiçbir şey almadıkları için kendimi koruyabileceğim bir kalem birde anahtarım vardı. Bir elimde kalem diğer elimde anahtarı yerleştirdim. Anahtarın sivri kısmı dışa bakar şekilde elime yerleştirdim bu sayede yumruklarım karşımdaki insanın canını daha çok yakacaktı. Kabinin kapısını yavaşça açtım gördüklerimden sonra dona kalmıştım. Kaç saniye, dakika geçti bilmiyorum tek bildiğim elimdekilerin yere düşmesiyle kendime geldiğim. Hızlıca bulunduğum yerden uzaklaşıp arka bahçeye geçtim. Hala yaşadığım şokun etkisiyle kendime gelememiştim. Ellerim zangır zangır titriyordu sakinleşmek adına bir sigara yaktım. sigarayı içime çektikçe sakinleşiyor gibiydim ama hala dik durmakta zorlanıyordum. Koluma dokunulmasıyla hızlıca kendim çektim vücudumdaki titreme tekrardan gelmişti. “Alya iyi misin?” dedi yanımda Ayazı görmeyi beklemiyordum neredeyse davetin başından beri yanıma hiç gelmemişti. “kendimi iyi hissetmiyorum eve gidebilir miyiz?” dedim endişeli ses tonuyla “ biri sana bir şey mi yaptı “ dedi başımı iki yana salladım. “Alya tekrar soruyorum biri sana bir şey mi yaptı “ dedi titreyen sesimle “ hayır sadece yorgunum” dedim koluma girmeye çalıştı geri çekildim “ Ayaz lütfen şuan bana dokunma “ dedim kızdığının farkındaydım ama nasıl haldeysem üstelemedi birlikte eve gittik. Eve gelir gelmez odama gidip kapıyı kilitledim sanki bu anı bekliyor gibi gözyaşlarım akmaya başladı. Banyoya gidip soğuk suyu açtım küvet dolmasını beklerken dizlerimin bağı çözüldü yere oturdum. Kapı defalarca çalıyordu Ayaz sürekli nasıl olduğumu soruyordu. Çocukluğumdan beri öğrendiğim bir şey varsa o da sessiz ağlamaktı çoğu zaman başkalarının yanında ağlasam bile kimse fark etmezdi. Sesimin çatallı çıkmaması için birkaç kez derin bir nefes aldım “ iyiyim duş alıp uyuyacağım” dedim “sesin kötü geliyor “ dedi “ sigaradandır ayrıca bugün çok yoruldum normal “ dedim cümleyi kurarken sesimi düz çıkarmaya çalıştım. Sessizlik oluştu zar zor ayağa kalkıp suyu kapattım üstümü çıkarmaya halim olmadığı için küvete kıyafetlerimle girdim. İlk başta soğuk su vücudumun titremesine neden oluyordu suda zamanla vücuduma iyi gelmeye başladı. Aklıma o anlar gelmeye başlamıştı. Tuvalette yaşlı bir adamla orta yaşlarda bir kadın birlikte oluyorlardı neyse ki böyle bir olayın tamamını görmemiştim adamın arkası dönükken kadın bana bakıyordu işin tuhaf tarafı yardım ister gibi bir hali yoktu tam tersi orada olduğum için benden nefret eden biri gibiydi. Belki de o an adamın yüzünü de görmüşümdür ama anın şokuyla hatırlamak istemiyorumdur. Aslında bu olayın beni bu kadar etkilemesinin nedeni beni on dört yaşıma götürmesiydi. Her şeye rağmen Anadolu lisesi kazanmıştım bazı insanlara göre hiç emek vermediğim halde kazandığımı düşünüyordu. Aslında öyle olmamıştı okuldayken notlarımı çalışma kağıtlarına dökerdim yanıma alabildiğim kadar kağıt alırdım ne zaman babam bana sinirlenip bir yerlere hapsetse açar defalarca kez okurdum. Neyse o zaman ben çok heyecanlıyım tabi güzel bir lise kazanmışım koşarak babamın yanına gittim “baba bak ben liseyi kazandım beni yazdırır mısın?” dedim ilk önce baya kızdı sonra nasıl olduğunu bilmiyorum ama bir şekilde ikna olmuştu. Kayıt günü geldiğinde gerçekten beni okula yazdırmıştı o gün benim en güzel günüm olabilirdi. Sonra babamın bana sürprizi olduğunu söyledi ilk kez babam bana sürpriz yapacaktı doğum günlerimi kutlamayı bırak hatırlamazdı eğer hatırlarsa o gün benden daha çok nefret ederdi. Küvette kayıp tam suyun altına girdim o zamanki çocukluğum gözümün önüme geldi. Babam beni bir daireye götürdü dairenin içi baya lüks döşenmişti o zaman ne olduğunu bilmeden babama “ sürprizin burası mı? Burada mı yaşayacağız artık “ dedim heyecanla “hayır sen burada yaşayacaksın” dedi içerden orta yaşlarda bir adam girdi saçları kırlaşmaya başlamıştı boyu kısaydı tabi o zaman ki benden uzundu. Adam elinde kağıdı babama vermişti “anlaştığımız gibi senetlerin burada “ dedi ne olduğunu anlamamıştım içimde tarifsiz bir korku belirdi “baba lütfen giderim buradan çok korkuyorum” dedim babam arkasına bile bakmadan oradan gitti. Adamla ben baş başa kalmıştım benden kapıdan çıkmaya çalıştım ama adam izin vermedi. Kolumdan tutup beni yatak odasına kadar sürükledi kurtulmaya gücüm yetmiyordu attığım çığlıklar duvarlara çarpıp bana geri dönüyordu. Beni yatağa fırlattı kalkmaya çalıştım ama çabalarım boşaydı adam üstüme abandı yalvardım beni dinlemedi üstümdeki t-shirtü yırttı altımdaki eşofmanı çıkardı sadece iç çamaşırıyla kalmıştım. Nefes almakta zorlanıyordum yaşadıklarım tekrar gözümün önüne gelmesi mi yoksa suyun altında olmamı nefesimi daraltıyordu ne fark ediyordu ikisi de beni öldürüyordu. O iğrenç dudakları ilk önce benim dudaklarımda sonrada vücudum da dolaşmaya başladı bir eliyle bütün vücuduma dokunuyordu. O an kendimden nefret ettim vücudumdan, aldığım her nefesten sanki biri beni orada öldürmüşte sadece bedenim kalmış gibiydi pes ettiğimi görünce gevşemişti. Bunu fırsat bilerek enerjimin hepsini kullanarak diz kapağımı kasıklarına olabildikçe sert vurdum. Acı içindeyken hemen kalkıp odadan çıktım, çıkarken odanın kapısını kapatmıştım dış kapıya yaklaştığım da kapının açıldığını duymuştum ama o gelmeden iç çamaşırlarımla oradan çıkmıştım. Ara sokaklara girip çöpün oraya saklanmıştım. Tekrardan elini tutup beni iten babamken düştüğüm yerden kalkmaya çalışan kişi bendim bu hayatta kendimden başka kimsem olmadığını defalarca kez hayat hatırlatıyordu. Ona sormak isterdim Ben sana ne yaptım baba, neden sürekli beni satmaya çalıştın? Neden beni hiç sevmedin, baba? Benim en büyük acım sensin, baba biliyor musun babam var demeye utanıyorum. Kendimi kimsesizden bile daha çok kimsesiz hissediyorum. Bana böyle hissetmeyi sen öğrettin baba ölsem mutlu olur musun? Bir nebze olsa bana olan nefretin söner mi? Bilmiyorum şuan tek bildiğim karanlık beni içine çekiyordu belki ölüyorumdur. belki burada annemle karşılaşırım karanlığın içinde hiç tatmadığın sadece duyduğum anne sevgisini öğretir. Aydınlığın içinde sevgisizliği öğrenmiştim belki karanlığın içinde sevgiyi öğrenirdim. İki gün ablamlarda kaldım yeğinimle bol bol vakit geçirdim. Defne öncekine göre daha iyi ama hala zayıf ve halsizdi bu sürecin uzun olduğunun farkındayım. Kaldığım sürede ablam Ayazla aramızda ne olduğunu merak etse de geçiştirmeye çalıştım. İki gün boyunca defalarca kez Ayaz aramasına rağmen geri dönüş yapmadım. Oğuz ve Kuzeyle ders için konuştum hafta sonu on iki de Oğuzun kardeşine ders çalıştıracaktım, üç de Kuzeyin kardeşine ders çalıştırmayla anlaştık cumartesi benim için sorun olmasa da Pazar erkenden bitirip eve hazırlanmaya gitmem gerekiyordu. Ne olursa olsun bir anlaşma yapmıştık bende bu anlaşma sayesinde yeğenim iyileşiyordu bu anlaşmayı bozamam bu yüzden bugün okuldan sonra mecburen davete katılacağım. Semih ders çalışmamız dün bitti bütün konuları bitirip eksiklerini olabildiğince tamamladık biraz da olsa rahatlamıştım en azından bugün geç kalma gibi bir sıkıntı yaşamayacaktım. Ablamdan ayrılmadan önce vedalaştım en kısa zamanda geleceğimi söyleyip üniversiteye geçmiştim. Bugün sabah on da bir dersim vardı. Dersim on iki gibi bitti acıktığım için yemekhaneye gidip bir şeyler atıştırıp kütüphaneye geçtim. Dersler beni yorunca bıraktım saate baktığım da üç olmuştu eşyalarımı toparladım kulaklığım takıp sevdiğim playlistlerden birini açtım. Üniversiteden çıktım otobüs durağına yürürken biri koluma dokundu hızlıca kolumu çektim. Bana dokunana baktığım da karşımda Ayazı görmeyi beklemiyordum şaşkınlıkla arkama birkaç adım attım. Kulaklığımı çıkardım “burada ne yapıyorsun “ dedim sesim şaşkın çıkmıştı “ kaç gündür sana ulaşamıyorum “dedi ses tonu haddinden fazla yüksekti. Yanımızdan geçenler dönüp bize bakıyordu çok utanç verici bir durumdaydım. “sesini alçak oyun parkında değiliz “ dedim “nedense ben küçük bir çocuğu oyun parkına götürmüş gibi hissediyorum” dedi “ne saçmalıyorsun” dedim bu sesim sert çıktı. Rezillikten başka bir şey değildi resmen yolun ortasında kavga ediyorduk “küçük bir çocuk gibi davranıyorsun bunu anlamayacak kadar beynin basmıyor mu?” dedi “sen yetişkin gibi mi davranıyorsun da gelip bana hesap soruyorsun” dedim “Alya beni sinirlendirme “ dedi “ sinirlensen ne olacak pardon nasıl unutabilirim senin her şeyi söylemeye hakkın olduğunun ama benim bir şey söylemeye hakkım olmadığını “ dedim sesim sona doğru kinayeli çıkmıştı. Kolumu tuttu ondan kolumu kurtarmaya çalıştım ama bırakmadı “ kolumu bırak” dedim “kendine gelince bırakacağım “ dedi “ben yeterince kendimdeyim asıl sen kendine gel hem benim okuluma geliyorsun hem de benle kavga ediyorsun sonrada karşıma geçip kendine gel diyorsun” dedim sonunda ondan kolumu kurtardım kulaklığımı takıp otobüs durağına yürümeye devam ettim. Aynı eve gidiyor olsak da şuan ona katlanmak istemiyordum. Otobüs durağına geldiğimde ekrana baktım benim bineceğim otobüsün gelmesine sekiz dakika vardı. Otobüsü beklerken Ayazın arabası önümde durdu tanımazlıktan geldim ama adımı o kadar yüksek sesle söylüyor ki kulaklıkla bile rahatlıkla duyabiliyordum bu da yetmezmiş gibi birde bana bakıyordu. Benle birlikte bekleyenlerin sitemlerini duyuyordum daha fazla rezil olmamak için arabasına bindim. Kulaklığımı çıkardım “ sayende rezil olmadığım kimse kalmadı teşekkür ederim” dedim “sürekli arkanı dönüp gidemezsin” dedi konuşmamayı tercih ettim. “bak yine aynısını yapıyorsun ya arkanı dönüp gidiyorsun ya da susuyorsun “ dedi “senle ne zaman konuşsak sonunda tartışıyoruz gerçekten artık yoruldum bu yüzden konuşmak istemiyorum” dedim “tartışmayı başlatan hep sen oluyorsun “ dedi şaşkınlıkla ona baktım. “ her şeyin sorumlusu bensem o zaman gerekmedikçe benle konuşma böylece ikimizde daha az yoruluruz “ dedim “hatta mümkünse zorunlu olmadığımız zamanlar hariç birbirimizle vakit geçirmeyelim “dedim “bende senle vakit geçirmeye meraklı değilim ama dışarıya karşı mutlu bir çift izlenimi vermemiz lazım ama sen onu bile beceremiyorsun “ dedi “bugün buraya gelmeseydim davete gelmeyecektin” dedi ilk söylediğini duymazlıktan gererek ikinci cümlesine karşılık “ bugün davete gelecektim aramızda ne yaşanırsa yaşansın bir anlaşmamız var. Bu anlaşmayı bozmaya da niyetim yok “ dedim “sen hala benim yeğinimin masraflarını karşılıyorsun sen anlaşmada kendine düşen kısmı yaparken ben bencillik yapıp, yaptıklarını görmezden gelemem” dedim “yanlış anlamanı istemem senle davetlere gelirim, aile yemeklerine katılırım buna benzer evli çift olduğumuzu kanıtlayacak aktivitelerde yanında olurum ama benden daha fazlasını bekleme. Dışarıya karşı gösterdiğimiz sahteliği eve gelince arkamda bırakmak istiyorum. Gerekmedikçe senle muhatap olmak istemiyorum, yanında bile durmak istemiyorum” dedim doğru söylemek gerekirse ben herkesin iki yüzlü olduğunu düşünen biriyim. Kim içi kan ağlarken sırf karşı tarafa belli etmemek için iyimmiş gibi davranmamıştır. Ben bu durumu çok yaşadım yaşadıklarımdandır belki bilinmez ama benim artık iyiymiş gibi davranacak enerjim kalmadı. Karşımdaki insanlara o kadar iyiymiş, mutluymuş gibi davrandım ki artık gerçek mutluluğun nasıl bir his olduğunu unuttum. Eve gelmiştik Ayaz arabadan inmedi ben tam inerken kapıları kilitledi. Ona döndüm o da bana baktı “ bu kadar mı Alya “ dedi “ ne bu kadar mı Ayaz “ dedim “ biz sürekli böyle mi olacağız neden olayları akışına bırakmak yerine her şeyi kendini izole ediyorsun” dedi “ denedim Ayaz gerçekten denedim her şeyi sineye çekip senle ev arkadaşı olmak istedim. Aynı yurtta ya da aynı evde kaldığım kişiler gibi hatta onların aksine senle gerçekten arkadaş olup bu oyunu sürdürmek istedim böylece bu içinde olduğumuz durum daha kolay geleceğini düşündüm ama yanılmışım geçen yaşadığımız olay sayesinde gerçekleri gördüm. Biz senle arkadaş bile olamayacağımızı anladım belki de sorun bendedir bu zamana kadar çok arkadaşım olmadı nasıl davranmam gerektiğini bilmiyorumdur yine de hayatımda senin bana davrandığın gibi birini arkadaşım olmasını istediğimi düşünmüyorum. ” dedim “geçen yaşadığımız olay da hatalı olduğumu kabul ediyorum ama seni herkesle o kadar mesafeli gördükten sonra Çağrıyı tam anlamıyla tanımadığın halde ona karşı yakınlığın mantıklı gelmedi.” Dedi “sende direk onu ayartmayı düşündüğümü, düşündün çünkü böyle düşünmek işine geldi” dedim bazen karşındaki insanı tanımasak bile ondan aldığımız enerji vardır ve bu enerji sayesinde ona kendimizi daha yakın hissederiz. Çağrıyla ilk tanıştığımda enerjim uymayacağını düşündüm ama o gün onunla olmak bana iyi gelmişti. “Ayaz bence artık konuşmamızı gerektiren bir durum yok ikimizin de hazırlanması gerekiyor kapıyı açar mısın” dedim “ birbirimizi anlayabilmemiz için konuşmamız gerekiyor “ dedi “ insanları anlamak yerine direk sonuca vardığını gördüm. Bu yüzden birbirimizi anlamamız gerekmiyor ” dedim” o an ki sinirimle olan bir durumdu” dedi “Ayaz kapıyı açar mısın” dedim bu sefer kapıyı açmıştı. Eve girdiğim gibi odama girdim yatağımın üzerinde üç kutu vardı; ilkinin içinden elbise diğerinin içinden çanta sonuncusunun içinde ayakkabı çıktı. Elbise siyah ince askılı uzundu etek kısmında derin bir yırtmaç vardı. Onun haricinde sade şık bir elbiseydi. Giyinmeden önce ilk önce duşa girdim, duştan çıkınca bakım yapıp makyajımı yapmaya başladım. Göz makyajımı koyu ama ışıltılı yapmayı tercih ettim dudaklarımı koyu mat kırmızı sürdüm saçımı su dalgası yaparak salık bıraktım. Elbiseyi, ayakkabıyı giyindim elbisenin önü dekolteli olduğu için kolye takmayı tercih ettim çantamı da alıp aşağıya indim. Ayazı göremeyince salona girdim Ayaz giyinmiş tabletine bakıyordu geldiğimi fark edince ayağa kalktı. İkimizde konuşmadan arabaya bindik arabayı sürmeye başladı. Arabanın camından dışarı seyrediyordum bu defa yolculuğumuz sessiz geçmişti. Beş yıldızlı bir otele geldi arabadan indikten sonra Ayazın koluna girdim. Ayaz kulağıma doğru eğirerek “ en azından rahat olmaya çalışsan” dedi yüzüme tebessüm yerleştirdin en azından dışardan biri gördüğünde güzel bir şey söyledi de bende mutlu oldum gibi algılanırdı. İçeriye girene kadar yüzümde hafif bir tebessüm vardı. İçeriye girdiğinde şık bir lobiden geçtik konuşma yapılacak olmalıydı ki hepimiz konferans salonu geçmiştik buradaki sandalyeler ya da koltuk her neyse kalkmış onların yerine uzun masalar yerleştirilmişti. Basık ve iç karartıcı olmasını beklerken daha çok beyaz tonlarda sade ve insanın içine huzur verecek şekilde dekore edilmişti. Garsonlardan biri yanıma gelip içki ikram etti alıp gülümseyerek teşekkür ettim. Ayazın yanına gelen birçok davetli vardı mecburen onlarla tanışıp gülen yüz gösterdim “konuşma ne zaman başlayacak “ dedim “ birazdan başlar “ dedi “ ben biraz dışarıya çıksam sorun olur mu?” dedim ne kadar içerisi ferah olsa da sürekli masaya gelip konuşan davetlilere gülümsemekten yorulmuştum. “arka bahçeye çıkabilirsin” dedi gibi konferans salonunundan çıkıp arka bahçeye çıktım doğru söylemek gerekirse ilk başta bulamadım orada çalışan arkadaşlara sordum onlarda yardımcı oldular. Burasıda kalabalıktı ama içerisi kadar değildi aynı konferans salonundaki gibi masalar vardı ayrıca masaların üzerinde kül tablası da vardı. Boş olan masalardan birine geçip sigaramı yaktım sigaramdan derin bir nefes alıp etrafı göz attım kim bilir kaçı namusuyla bu hale gelmiştir emindim burada olanların çoğu el altından iş çevirdiğine sırf bu yerlere gelebilmek için sigaramdan derin bir nefes daha çektim. Karşıma orta yaşlarda karizmatik bir adam geldi. Adam orta yaşlı olmasına rağmen kendine iyi bakmıştı burada bile fiziğinin düzgün olduğu belliydi yüz hatları keskindi. “merhaba hanımefendi “ dedi “merhaba” dedim “sizi daha önce böyle yerlerde hiç görmemiştim” dedi gülümsedim “eşimle geldim “ dedim “ bu kadar genç ve güzel bir kadının evli olmasına şaşırmamam lazım” dedi sigaramın sonunu da içip söndürdüm. “ müsaadenize “dedim bu sefer kimseye sormadan yolu bulmuştum. Sahnede 40- 45 yaşlarında çok zarif bir kadın vardı konuşmanın ortasında geldiğim için ne dediğini anlamadım. Ayazı görememiştim etrafa tekrar bir göz gezdirdiğimde Yeliz’in yanında gördüğümde şaşırdım. Yeliz’in burada olmasına ayrı bir şaşkınlıktayken her yerde gazeteci olmasına rağmen yine de onun yanına giden Ayaza ayrı bir şaşkınlık içindeydim. Yanlış anlaşılmak istemediğin için o tarafa bakmak yerine sahnedeki kadını dinlemeye çalıştım. Kadını dinlemeye başladığımda son cümlelerini kuruyordu. Kadının konuşması bitince lobiye geçtim. Lobiye geçtiğimde arka bahçede karşılaştığım adam orada oturduğunu görünce biraz rahatsızlık hissettim. Oradan ayrılmaya vakit bulamadan hemen yanıma geldi “ eşiniz sürekli başka birinin yanında aranızda tatsız olaylar mı var” dedi dudaklarıma tatlı bir gülümseme kondurdum “ düşündüğünüz gibi tatsızlık yaşamıyoruz sadece eşim arkadaşını gördü yanına gitti ayrıca dışarıda olmama rağmen yanlış anlamamı istemediği için bana haber vermek için mesaj attı” dedim “başka merak ettiğiniz bir soru yoksa müsaadenizle “ dedim gülümseyip oradan çıktım. İki duvarın arasında küçük bir boşluk vardı oraya girip Ayazı aradım daha demin konferans salonundaydı şimdi nereye gitmişti. Defalarca aramama rağmen cevap vermiyordu. Derin bir nefes alıp telefonu çantama koyup arka bahçeye çıktım. Bir sigara daha içtim en azından bu sefer o adam yanıma gelmemişti. Çantamın içinden cep aynamı çıkarıp baktığım da rujumun silindiğini gördüm, aynayı çantama koyup lavaboyu bulmaya çalıştım. Daha demin Ayazı aramak için girdiğim aranın ilerisinde olduğunu gördüm. Bayanlar lavabosunun önünde arızalı tabelası vardı benim için sorun değildi zaten sadece rujumu tazeleyecektim. İçeriye girdim içerisi sanki lavabo değil de lüks bir daire gibiydi girdiğinde boy aynası ve karşısında koltuk vardı. İki kısımdan oluşuyordu sol taraf altın ve siyah lavabolar karşılaşıyoruz hemen karşısında makyajını tazelemek isteyenler için güzel bir köşe yapmışlardı. Duvarların arka tarafınca ise tuvaletler olması gerekiyordu o tarafa gitmeden hemen rujumu tazeledim. Tam rujumu çantamın içine koyacakken tuvaletlerin olduğu taraftan çığlık sesi geldi. Önümde iki seçenek vardı; ilki duymazlıktan gelip içeriye geçip hiçbir şey olmamış gibi davranmaktı bunun sonucunda içerdekine bir şey olursa vicdanım beni rahat bırakmazdı. İkincisi ise içerdeki kişiye yardım etmekti açıkça düşünmeye bile gerek yoktu yavaş ve emin adımlarla tuvaletlerin olduğu tarafa gittim. Görünürde kimse yoktu “içerde biri var mı?” dedim aferin Rüya daha ne kadar saçmalayabilirdin. Tekrar bir ses geldi ama bu sefer boğuk bir çığlık sesiydi tuvaletin sonuna kadar gittim. Ses sondaki kabinden geliyordu kabini açmadan önce çantamdan kalem çıkardım. İçeriye hiçbir şey almadıkları için kendimi koruyabileceğim bir kalem birde anahtarım vardı. Bir elimde kalem diğer elimde anahtarı yerleştirdim. Anahtarın sivri kısmı dışa bakar şekilde elime yerleştirdim bu sayede yumruklarım karşımdaki insanın canını daha çok yakacaktı. Kabinin kapısını yavaşça açtım gördüklerimden sonra dona kalmıştım. Kaç saniye, dakika geçti bilmiyorum tek bildiğim elimdekilerin yere düşmesiyle kendime geldiğim. Hızlıca bulunduğum yerden uzaklaşıp arka bahçeye geçtim. Hala yaşadığım şokun etkisiyle kendime gelememiştim. Ellerim zangır zangır titriyordu sakinleşmek adına bir sigara yaktım. sigarayı içime çektikçe sakinleşiyor gibiydim ama hala dik durmakta zorlanıyordum. Koluma dokunulmasıyla hızlıca kendim çektim vücudumdaki titreme tekrardan gelmişti. “Alya iyi misin?” dedi yanımda Ayazı görmeyi beklemiyordum neredeyse davetin başından beri yanıma hiç gelmemişti. “kendimi iyi hissetmiyorum eve gidebilir miyiz?” dedim endişeli ses tonuyla “ biri sana bir şey mi yaptı “ dedi başımı iki yana salladım. “Alya tekrar soruyorum biri sana bir şey mi yaptı “ dedi titreyen sesimle “ hayır sadece yorgunum” dedim koluma girmeye çalıştı geri çekildim “ Ayaz lütfen şuan bana dokunma “ dedim kızdığının farkındaydım ama nasıl haldeysem üstelemedi birlikte eve gittik. Eve gelir gelmez odama gidip kapıyı kilitledim sanki bu anı bekliyor gibi gözyaşlarım akmaya başladı. Banyoya gidip soğuk suyu açtım küvet dolmasını beklerken dizlerimin bağı çözüldü yere oturdum. Kapı defalarca çalıyordu Ayaz sürekli nasıl olduğumu soruyordu. Çocukluğumdan beri öğrendiğim bir şey varsa o da sessiz ağlamaktı çoğu zaman başkalarının yanında ağlasam bile kimse fark etmezdi. Sesimin çatallı çıkmaması için birkaç kez derin bir nefes aldım “ iyiyim duş alıp uyuyacağım” dedim “sesin kötü geliyor “ dedi “ sigaradandır ayrıca bugün çok yoruldum normal “ dedim cümleyi kurarken sesimi düz çıkarmaya çalıştım. Sessizlik oluştu zar zor ayağa kalkıp suyu kapattım üstümü çıkarmaya halim olmadığı için küvete kıyafetlerimle girdim. İlk başta soğuk su vücudumun titremesine neden oluyordu suda zamanla vücuduma iyi gelmeye başladı. Aklıma o anlar gelmeye başlamıştı. Tuvalette yaşlı bir adamla orta yaşlarda bir kadın birlikte oluyorlardı neyse ki böyle bir olayın tamamını görmemiştim adamın arkası dönükken kadın bana bakıyordu işin tuhaf tarafı yardım ister gibi bir hali yoktu tam tersi orada olduğum için benden nefret eden biri gibiydi. Belki de o an adamın yüzünü de görmüşümdür ama anın şokuyla hatırlamak istemiyorumdur. Aslında bu olayın beni bu kadar etkilemesinin nedeni beni on dört yaşıma götürmesiydi. Her şeye rağmen Anadolu lisesi kazanmıştım bazı insanlara göre hiç emek vermediğim halde kazandığımı düşünüyordu. Aslında öyle olmamıştı okuldayken notlarımı çalışma kağıtlarına dökerdim yanıma alabildiğim kadar kağıt alırdım ne zaman babam bana sinirlenip bir yerlere hapsetse açar defalarca kez okurdum. Neyse o zaman ben çok heyecanlıyım tabi güzel bir lise kazanmışım koşarak babamın yanına gittim “baba bak ben liseyi kazandım beni yazdırır mısın?” dedim ilk önce baya kızdı sonra nasıl olduğunu bilmiyorum ama bir şekilde ikna olmuştu. Kayıt günü geldiğinde gerçekten beni okula yazdırmıştı o gün benim en güzel günüm olabilirdi. Sonra babamın bana sürprizi olduğunu söyledi ilk kez babam bana sürpriz yapacaktı doğum günlerimi kutlamayı bırak hatırlamazdı eğer hatırlarsa o gün benden daha çok nefret ederdi. Küvette kayıp tam suyun altına girdim o zamanki çocukluğum gözümün önüme geldi. Babam beni bir daireye götürdü dairenin içi baya lüks döşenmişti o zaman ne olduğunu bilmeden babama “ sürprizin burası mı? Burada mı yaşayacağız artık “ dedim heyecanla “hayır sen burada yaşayacaksın” dedi içerden orta yaşlarda bir adam girdi saçları kırlaşmaya başlamıştı boyu kısaydı tabi o zaman ki benden uzundu. Adam elinde kağıdı babama vermişti “anlaştığımız gibi senetlerin burada “ dedi ne olduğunu anlamamıştım içimde tarifsiz bir korku belirdi “baba lütfen giderim buradan çok korkuyorum” dedim babam arkasına bile bakmadan oradan gitti. Adamla ben baş başa kalmıştım benden kapıdan çıkmaya çalıştım ama adam izin vermedi. Kolumdan tutup beni yatak odasına kadar sürükledi kurtulmaya gücüm yetmiyordu attığım çığlıklar duvarlara çarpıp bana geri dönüyordu. Beni yatağa fırlattı kalkmaya çalıştım ama çabalarım boşaydı adam üstüme abandı yalvardım beni dinlemedi üstümdeki t-shirtü yırttı altımdaki eşofmanı çıkardı sadece iç çamaşırıyla kalmıştım. Nefes almakta zorlanıyordum yaşadıklarım tekrar gözümün önüne gelmesi mi yoksa suyun altında olmamı nefesimi daraltıyordu ne fark ediyordu ikisi de beni öldürüyordu. O iğrenç dudakları ilk önce benim dudaklarımda sonrada vücudum da dolaşmaya başladı bir eliyle bütün vücuduma dokunuyordu. O an kendimden nefret ettim vücudumdan, aldığım her nefesten sanki biri beni orada öldürmüşte sadece bedenim kalmış gibiydi pes ettiğimi görünce gevşemişti. Bunu fırsat bilerek enerjimin hepsini kullanarak diz kapağımı kasıklarına olabildikçe sert vurdum. Acı içindeyken hemen kalkıp odadan çıktım, çıkarken odanın kapısını kapatmıştım dış kapıya yaklaştığım da kapının açıldığını duymuştum ama o gelmeden iç çamaşırlarımla oradan çıkmıştım. Ara sokaklara girip çöpün oraya saklanmıştım. Tekrardan elini tutup beni iten babamken düştüğüm yerden kalkmaya çalışan kişi bendim bu hayatta kendimden başka kimsem olmadığını defalarca kez hayat hatırlatıyordu. Ona sormak isterdim Ben sana ne yaptım baba, neden sürekli beni satmaya çalıştın? Neden beni hiç sevmedin, baba? Benim en büyük acım sensin, baba biliyor musun babam var demeye utanıyorum. Kendimi kimsesizden bile daha çok kimsesiz hissediyorum. Bana böyle hissetmeyi sen öğrettin baba ölsem mutlu olur musun? Bir nebze olsa bana olan nefretin söner mi? Bilmiyorum şuan tek bildiğim karanlık beni içine çekiyordu belki ölüyorumdur. belki burada annemle karşılaşırım karanlığın içinde hiç tatmadığın sadece duyduğum anne sevgisini öğretir. Aydınlığın içinde sevgisizliği öğrenmiştim belki karanlığın içinde sevgiyi öğrenirdim. |
0% |