Yeni Üyelik
15.
Bölüm

14.Bölüm Yolculuk

@bookgirl_

(İki hafta sonra, Melisa'nın anlatımı ile)

 

İki haftadan beri doğru düzgün yemek yememiş, su içmemiş, doğru düzgün uyumamış ve odadan dışarı adımımı atmamıştım. Gizem arada sırada kapının önüne gelip benimle konuşmaya çalışıyordu ama ben konuşmuyordum. Enes de arada sırada arıyordu ama ben telefonları açmıyordum. Bir erkek için üzülmemem gerektiğini biliyordum ama elimde değildi. Zaten Bora mesajları ile daha kötü olamamı sağlamıştı. Belki de haklıydı?

 

"Gerçekten bir erkeğe üzülecek kadar salağım!" Dedim. Saate baktığımda saat 09.45'idi. Gizem çoktan evden çıkmıştı."Belki de biraz uzaklaşmak bana iyi gelir." Diye düşündüm ve uçak bileti bakmaya başladım. Almanya'ya saat 12.05'e bir bilet buldum. Üstelik %70 indirimli bir şekilde idi. fiyatı da bu yüzden çok ucuzdu.

 

"Uçak biletinin bu kadar indirime girmesi çok garip. Uçak bileti alabileceğimi düşünmemiştim." Dedim ve eşyalarımı toplamaya başladım ama burada bana yetecek kadar eşyam yoktu. Enes'in evine gitmem gerekiyordu. Hızlıca eşyalarımı toplayıp üstümü değiştirip kendime çeki düzen verdim ardından kaldığım odayı düzenledim ve iki haftadır çıkmadığım odadan dışarı çıktım. Gizem'e küçük bir not bıraktım ve evden çıktım. Enes'in evi çok uzakta olmadığı için Enes'in evine yürümeye başladım.

 

( Enes'in anlatımı ile)

Edebiyat dersindeydik. Ben ise yanımdaki boş sıraya bakıyor ve derse bir türlü odaklanamıyordum. Melisa Gizem'in evinde güvendeydi ama şu an depresyona girmişti. Ve iki haftadan beri Melisa'nın ne sesini duymuş ne de yüzünü görmüştüm. Bu benim içimi parçalıyordu... ayrıca Asya da Melisa'nın olmayışını fırsat bilerek bana sırnaşıyor Melisa ve ben hakkımda yalan dedikodular çıkarıyordu. Melisa'yı düşünmekten Asya'ya dersini verememiştim bile. Tenefüs zili çaldı ve dışarı çıktım. Melisa gittiğinden beri yalnız takılıyordum. Sonra Selim yanıma geldi.

 

"Ne istiyorsun?"

 

" Ne o? Sevdiğin kız seni terk mi etti yoksa... kıyamam ben sana..."

 

"SELİM SİKTİR GİT!"

 

"Ay çok korktum. Acıyorum oğlum sana. Kesin seni paran için sevmiştir o. Aa hatta sevmemiştir..." kıkırdar "salak, salaksın oğlum sen."

 

İçimden sakinleşmek için kendi kendime konuşuyordum. " Sakin ol Enes. Sakin..."

 

"Sana. Ne. İstiyorsun. Dedim."

 

"Ayy. İmdat. Çok korkuyorum! Enes beni dövecek şimdi!" *kahkaha atar*

 

"SELİM SİKTİR GİT! İSTESEM SİZİ OKULDAN ATTIRIRIM! AYAĞINI DENK AL!"

 

"Nasıl olacakmış o?"

 

"Annem buraya gelip de müdüre atar yapınca müdür kızların benden uzak durması için açıklama yaptığını hatırlatırım. Değil mi? Bir lafıma bakar."

 

"Sen tam bir sürtüksün Enes!"dedi ve yanımdan uzaklaştı.

 

( Melisa'nın anlatımı ile.)

 

Enes'in evinin önüne gelmiştim. Bahçeden girdiğim an güvenliklerin biri yanıma gelip. " Melisa hanım?! Neredeydiniz? Enes bey perişan haldeydi. Geldiğinizi haber-"

 

"Sakın! Kimse benim buraya geldiğimi haber vermeyecek! Anlaşıldı mı?!"

 

"Ama Melisa Ha-"

 

"ANLAŞILDI MI?!"

 

"Anlaşıldı Melisa hanım!"

 

Eve girdim ve eşyalarımı bavula doldurdum. Sonra da Alya' nın odasına girip ona not bıraktım.

 

Not: Sevgili kardeşim Alya. Sen benim her zaman yanımda oldun. Bunun için sana ne kadar teşekkür etsem azdır. Biliyor musun bilmiyorum ama ben Enes abin ile tatsız bir olay yaşadım. Şimdi biraz uzaklaşmaya ihtiyaç duyuyorum. Bu notu gördüğünde ben belki çoktan Almanyada olacağım. Ne yapacağımı bilmiyorum. Belki beni affetmeyeceksin, sana bunu yaşattığım için. Haklısın. Ama emin ol... artık ben bazı yaşadıklarımı kaldırmakta çok zorlanıyorum. Senden ayrılmak istemiyorum ama gitmem gerekiyor. Ve... sana bir sır vereceğim. Lütfen bu sır ikimizin arasında kalsın. Ben... Enes abine duygular besliyordum ama o yaşadığım beni çok derinden vurdu. Şimdi sana o çok istediğin ama benim vermediğim o kolyeyi sana hediye ediyorum. Benden sana bir hatıra kalsın istiyorum. Umarım ömür boyu takarsın...

Sevgilerle, ablan Melisa

 

Notun altına imzamı atıp notu katladım. Ardınan da Alya'nın masasının üstüne kolye ile birlikte koydum. O an ağladığımı fark ettim. Alya'nın bir fotografını da yanıma alıp hızlıca odasından çıktım. Dayanamadım ve Enes'in odasına baktım. Oda ilk defa dağınıktı... odaya göz gezdirdim. Komidinin üstünde birkaç fotoraf vardı. Umursamadım. Ardından duvara bant ile yapıştırılmış Enes'in fotorafını gördüm ve dayanamayıp aldım. Ardından Enes'in odasından çıktım. Bahçeden çıkarken güvenliklerin " Nereye gidiyorsunuz!?" Sorusunu görmezden geldim ve tekrar bir şey söylememeleri için onları uyararak oradan ayrıldım ve havalimanına yöneldim...

 

( saat 11.57)

 

Anons: Sayın yolcularımız. Almanya'ya gitmek üzere kalkacak ucak pilotumuz Timur bey rahatsızlandığı ve diger pilotlar uygun olmadığı için rötara alınmıştır. Bu sebepten dolayı özür diler. Sağlıklı günler dileriz.

 

"Ah... bir bu eksikti! Sadece biraz rahatlamak istiyorum! Çok mu ya!?" Dedim, ardından da uçağın bir an önce kalkmasını diledim ve kitabımı okumaya devam ettim.

 

( saat 15.45, Enes'in anlatımı ile.)

Eve geldim, çantamı bir kenara fırlattım ve kendimi yatağa attım. Melisa'yı düşünmeden edemiyordum ama en azından Gizem'in evinde güvendeydi diye kendimi avutmaya çalışıyordum.

 

(O sırada Alya,Alya'nın anlatımı ile)

 

Odama girdiğimde çantamı bir kenara attım ve tam yatagıma yatacakken masanın üstündeki notu ve kolyeyi fark ettim. Bu ablamın kolyesiydi. Notu aldım ve okumaya başladım. Notu okumayı bitirdiğimde ise şoka girmiştim. Gerçekten ablam gidiyor muydu? Beni bırakamazdı... değil mi? Gözlerimden yaşlar süzülüyordu... kolyeyi elime aldım ve kolyeyi taktım. Ardından notu alarak Enes abinin odasına gittim ve kapıyı çaldım.

 

( Enes'in anlatımı ile)

 

"Girin?"

 

Alya kapıyı açtı. Ağlıyordu. Hemen yatakta doğruldum.

 

"Alya? Ne oldu, neden ağlıyorsun?"

 

"..."

 

"Alya ne oldu? Söyle bana?"

 

"Ablam..."

 

"Ne oldu Melisa' ya?"

 

Alya bana elindeki kağıdı uzattı. Tereddüt etmeden hemen kağıdı alıp okumaya başladım. Kağıdı okuduğumda ise elim ayağım boşalmıştı. Melisa bana karşı duygular besliyordu ve ben her şeyi maf etmiştim. Her şey o Gerizekalı Asya yüzünden Melisa'yı kaybediyordum. Birden telefonum çalınca irkildim ve düşüncelerimden sıyrılıp telefonu açtım.

 

"Alo?"

 

"Alo Enes. Melisa gitmiş!"

 

"Biliyorum biliyorum. Ben şimdi havalimanına gidiyorum... "

 

"Tamam. Ben de geliyorum." Arabaya hızlıca ilerlerken Alya da benim peşimden geliyordu. Alya ile arabaya bindik ve şoföre havalimanına gitmesi için talimat verdikten sonra Gizem ile konuşmaya devam ettim.

 

"Melisa'nın gittiğinden bizden başka kimin haberi var? Biliyor musun?"

 

" Hayır... bilmiyorum. Ben şimdi hazırlanıp çıkacağım."

 

"Melisa'nın gittiğini nasıl öğrendin?"

 

" Not bırakmış. Kaldığı oda da derli topluydu."

 

Sıkıntılı bir nefes verdim ve telefonu kapattım. O sırada dikkatim Alya'ya kaydı. Alya'nın morali bozulmuş kolyeye bakıyordu.

 

"Bu o nottaki kolye mi?"

 

" Hm hm... " Alya çok dalgın görünüyordu. Ben de yola odaklandım. Melisa'yı düşünmeden edemiyordum.

 

"Enes abi?"

 

Alya'nın sesi ile irkildim.

 

"Evet?"

 

"Ablam Almanya'ya gitmişse ne yapacağız?"

 

"Peşinden gideceğim." Dedim sert bir tonla.

 

" Ne?"

 

" Melisa'yı bulmak için Almanya'ya gideceğim."

 

"Gerçekten mi?"

 

"Evet... onu bırakmam, bırakamam."

 

Tam o sırada havalimanına geldik. Ben hızlıca arabadan indim ve havalimanına yöneldim. Alya da peşimden geliyordu.

 

( Melisa'nın anlatımı ile)

 

Birkaç dakika önce anons geldi ve ucağımın kalkışa hazır olduğunu söylemişti... saate baktığımda saat 16.08' idi.

 

" Cidden mi ya? Bir uçağı 5 saat 50 dakika mı bekledim?"

 

Hızlıca eşyalarımı topladım ve uçağa gidiyordum ki Enes'in sesini duydum.

 

"Melisa..."

 

"Melisa! Bekle!"

 

"Melisa?"

 

Olduğum yerde durdum.Arkamı dönmeye korkuyordum. Enes'in yüzüne bakmaya korkuyordum.

 

" Melisa ne oldu? nereye gidiyorsun?? "

 

Arkamı döndüm. Enes bana birkaç adım uzaklıktaydı, bana endişeli ve yorgun gözlerle bakıyordu. Stresli olduğu belliydi. Saçları dağınıktı,rengi solgundu.

 

"Gitmem gerek..."

 

"Neden? Seni kıracak bir şey mi yaptım?"

 

"Benim sana muhtaç olduğumu biliyordun. Bu yüzden Asya ile sevgili olduğunu bana söylemedin."

 

Ağlamaya başlamıştım. Neden bir erkek için ağlıyordum bilmiyorum ama elimde değildi. Kendimi durduramıyordum.

 

"Melisa bu doğru değil! Kim söyledi bunu sana? Ben asla öyle bir şey düşünmem."

 

Ben tam cevap verecekken anons duyuldu.

 

Anons: Türkiye - Almanya uçağı birazdan kalkmak üzeredir. Lütfen son kontrollerinizi tamamlayınız ve uçağa bininiz. Bizi tercih ettiğiniz için teşekkürler. Sağlıklı uçuşlar dileriz.

 

"Gitmeliyim..."

 

Ben tam arkamı dönecekken Enes beni kolumdan tuttu,kendine yaklaştırdı ve dudağıma yapıştı. Her şey saniyeler içinde gercekleşmişti. O an ne yapacağımı bilemedim. Onu özlemiştim.. onu çok özlemiştim... bir yanım Enes'i tutkuyla öpmemi fısıldarken diğer yanım gitmemi söylüyordu. Kendime karşı koyamıyordum. Enes dudaklarını dudağımdan ayırdı. Kendini geri çekti, bir adım uzaklaştı, birbirimizin yüzlerini yakından görebiliyorduk.

 

"Melisa.. yalvarırım gitme.. bırakma beni! Yalvarırım!"

 

Ne yapmam gerektiği konusunda kararsızdım. Enes bana umutlu gözlerle bakıyordu.

 

" Melisa... sen gidersen ben yaşayamam! Yalvarırım bırakma beni... Yalavarırım gitme. Ben... ben seni seviyorum. Beni sensiz bırakma...Melisa ne olur... yalvarırım."

 

 

Gözünden bir damla yaş süzüldü.

 

" Nolur gitme Melisa... ben sensiz yaşayamam.."

 

Enes bana umutlu ve aşık gözlerle bakıyordu... kalbim deli gibi atıyordu.

 

"..." yere bakıyordum. Ne yapacağımı, ne diyeceğimi, ne tepki vermem gerektiğini bilmiyordum.

 

" Ben..."

 

"Melisa... ben seni seviyorum... ne olur. Ben sensiz yaşayamam. Lütfen."

 

Derin bir nefes aldım. Yaşlı gözlerle Enes'in gözlerine baktım.

 

"Ben... ben de seni seviyorum Enes."

 

"Yani... bu da demek oluyor ki?"

 

" Burada, Türkiye'de kalıyorum."

 

Enes derin bir nefes aldı. Önüme diz çöktü ve cebinden bir takı kutusu çıkardı.

 

"Melisa... benimle çıkar mısın?"

 

"Ben mi?Ama sen As-"Enes sözümü böldü.

 

"O sadece büyük bir yanlış anlaşılmaydı Melisa."

 

"Ben..." bir an dedim. Hala ne yapmam gerektiğini düşünüyordum. Beynim Almanya'ya gitmemi kalbim ise burada Enes ile olmamı istiyordu bana. Ben kalbimi seçtim. Enes birden konuşmaya başlayınca düşüncelerimden sıyrıldım. Uzun zamandır düşünüyordum sanırım.

 

"Evet? Sen?"

 

"Ben senin sevgilin olmayı çok isterim... Enes..."

 

"Gerçekten mi?"

 

"Evet!"

 

"Şimdi ben... sana sevgilim diyebilir miyim yani?"

 

"Evet, evet diyebilirsin.

 

Enes'in Mutlulukla gözleri parladı. Kolyeyi boynuma taktı. Beni havaya kaldırdı ve havada döndürüp bana sıkıca sarıldı.

 

"Nasıl oldu? Beğendin mi kolyeni Meleğim?"

 

"Beğe- Meleğim mi?" Dedim şaşırarak.

 

"Beğenmediysen değiştirebilirim."

 

" Hayır hayır, çok beğendim, çok da sevdim. Şaşırdım sadece."

 

Enes kıkırdadı.

 

"Tamam meleğim. Şimdi eve gidiyoruz. Alya arabadaydı. Gizem de Alyanın yanınday olmalı sanırım."

 

" Tamam... gidelim." Enes bavullarımı taşırken çıkışa doğru ilerlemeye başladık. Tam o sırada Gizem,Salih,Bora ve Sinem anne'nin bizi izlediğini fark ettik. ikimiz de onaların yanına ilerledik.Bora kenarda duruyordu. Bakışlarımı yere çevirdim ve ellerimle oynamaya başladım. Yanlarına geldiğimizde Alya bana sıkıca sarıldı.

 

"Gideceksin sandım!"

 

"Enes sayesinde... yoksa çoktan gitmiş olurdum."

 

Enes de konuşmaya dahil oldu.

 

"Aslında notta Almanya'ya gideceğini yazmasaydın seni nasıl buluruduk bilemiyorum."

 

Enes'e döndüm ve konuşmaya başladım.

 

"Artık eve gidelim mi sevgilim?"

 

Enes tam konuşacakken hepsi tek bir ağızdan "Sevgilim mi!?" Dedi. Kıkırdadım. Tam o sırada Enes konuşmaya başladı.

 

"Evet,evet. Biz az önce Melisa ile sevgili olduk."

 

Gizem birden öne atıldı.

 

"Ben dememdim mi sevgili olur bunlar diye!"

 

"Ne zaman dedin? Niye benim haberim yok?" Dedim.

 

"Sen o zaman depresyondaydın canım." Dedi Gizem tavırla. Ardından Salih konuştu.

 

"Bu arada biz Gizem ile sevgili olduk."

 

"Ne zaman? Niye bize söylemediniz Salih?" Diye dahil oldu Enes konuşmaya. O sırada hepbirlikte havalimanından çıkıyorduk.

 

"Sen Melisa'ya sevgili olmayı teklif edeceğin gün ben de Gizem'e teklif edecektim. Sonra işler ters gidince teklif edemedim. Ben de ertesi gün okul çıkışı sahilde Gizem'e ile sevgili olmayı teklif ettim. Kabul etti. Sen de o sırada çökmüştün tabii... sen Melisa'yı düşünürken ben sana böyle bir haberi söyleyemezdim ki. Baksana şu an bile rengin soluk, zayıflamışsın ve çok yorgunsun." Dedi Salih. Ardından da Gizem'e bir öpücük kondurdu.

 

"Haklısın... Melisa'nın yokluğunda kendimi kaybettim."dedi Enes bana bakarak. Enes ve diğerleri konuşmaya dalarken ben Enes'e odaklanmıştım. Gerçekten de rengi solmuş, zayıflamış ve rengi solmuştu.. ve bu benim yüzümdendi. Ona istemeden zarar vermiştim. Başımı öne eydim ve gözlerimin dolmasını engelleyemedim. Suçluluk ve pişmanlık duyguları altında eziliyordum. O an hıçkırarak ağlamayı ve saçlarımı çekip bağırıp çağırmak istesem de yapmadım. Enes ile eve gitmek için arabaya bindiğimizde tek kelime etmemiştim. Gizemle konuşmamdan bu yana sessizdim. Pişmanlık ve suçluluk duygusu beni her saniye daha da eziyordu. Güvenlik eşyalarımı bagaja yerleştiriken Bora arabaya bindi. O da mı bizimle aynı arabayla gelecekti. Bundan rahatsız olarak Enes'e yaklaştım. Ağlamak istiyordum. Hem suçluluk ve pişmanlık duygusu, hem Bora'nın mesajları bana ağır gelmiş olmalıydı. Enes benim bir sorunum olduğunu anlamış olmalı ki kulağıma eğilerek."Ne oldu Meleğim? Bir sorun mu var?" Diye sordu. Enes'e sarılmakla yetindim. Gözlerim tekrar dolmaya başlamıştı. Enes bana sıkıca sarıldı ve beni kendine çekti. " Ne oldu benim meleğime? Söyle bakalım?" Enes'i benim yüzümden bu kadar zayıf ve yorgun görmek içimi parçalıyordu. O an ağladığımı fark ettim.

"Şhh.. ne oldu aşkım? Niye ağlıyorsun?"

Enes'e cevap vermedim. Yüzümü göğsüne gömdüm ve ağlamaya devam ettim. Enes beni kolları ile daha sıkı sardı.

 

"Melisa.. bana bakar mısın? Lütfen bana bak Meleğim." Enes'e bakmadım. Ağlamaya devam ettim.. gözyaşlarım Enes'in göğsünü ıslatıyordu.Enes'in kalp atışlarını hissedebiliyordum ama umursamadım bile. Şu an tek düşündüğüm Enes'in benim yüzümden bu halde olmasıydı. Enes elini çeneme koydu ve nazikçe yüzümü yüzüne çevirdi. Ben ise hala ağlıyordum.

 

" Niye ağlıyormuş benim Meleğim?"dedi.. birkaç dakika sonra da ekledi. "Ağlama Melisa.. sen ağladıkça içim gidiyor.."

 

"Özür dilerim.." dedim göz yaşlarımın arasından.

 

" Ne için özür diliyorsun?" Dedi Enes bir eliyle göz yaşlarımı silerken.

 

"Ben yokken.. zayıflamışsın.. rengin de solmuş. Yorgun ve her an bayılacak gibi duruyorsun. Benim yüzümden..." dedim. Daha da ağlamaya başlamıştım.

 

"Şhh. Olur mu öyle şey.. bu benim suçum. Kendime daha iyi bakmalıydım. Kendini suçlama.. tamam mı Meleğim? Üzülme."

 

"Ama-" biraz sakinleşmeye başlamıştım.

 

"Aması falan yok aşkım. Kendini üzme tamam mı? Eve gidince duşa gireriz.. sonra ikimiz de yatarız... sen de yorgunsun değil mi?"

 

" Hm hm... ama.. benim eşyalarım-" Enes yine benim sözümü kesti.

 

"Benim yatağımda yatarsın."

 

"Sen nerede yatacaksın? Yerde mi?"

 

"Bilmem... a-"

Bu sefer Enes'in sözünü ben kestim.

 

"Yanımda yat! Lütfen. Seni özledim.." Bu sırada güvenlik eve doğru sürmeye başlamıştı.

 

Enes kıkırdadı. "Beni mi özledin?" Dedi Enes. Gözlerinde mutluluğu görebiliyordum sanki. Gözlerinin içi gülümsüyordu.

 

"Evet... senin kokunu özledim."

 

"Kokumu?" Dedi Enes gülümsüyordu.

 

"Hm hm... seni çok özledim... her şeyini özledim." dedim. Sakinleşmiştim.

 

"Ben de seni o kadar çok özledim ki Melisa..." Enes benim alnımı öptü... bu hareketi sanki beni sarhoş etmişti.. hayatımda hiç alkol almamama rağmen sarhoş gibi hissediyordum. Başımı göğsüne dayadım. Yorgundum.

                                ☆

Eve çok yaklaşmıştık ama uykuya dalmamak için savaşıyordum. Enes ve Bora hiç konuşmuyordu. Enes eliyle saçlarımı okşuyordu. Araba durduğu anda Bora arabadan indi... ben de uykuya dalmak üzereydim.

 

"Melisa... uyudun mu aşkım?"

 

"Hı..." gözlerimi yavaşça açtım. Enes kıkırdadı. "Hadi kalk artık.. eve geldik." Dedi huzur verici bir ses tonu ile. Doğruldum. Hala yorgundum. Enes kapıyı açtı ve benim inmeme yardım etti. Hizmetkarlar çoktan eşyalarımı odama götürmüştü. Ben kendi odamdaki banyoda,Enes de diğer banyoda doş aldıktan sonra üstümüzü giyindik. Ben Enes'in odasına geçtiğimde iyice uyku bedenime çökmüştü. Enes yatakta oturmuş telefonuna bakıyordu. Beni gorünce telefonunu komidinin üzerine koydu ve ellerini açarak. " Gel buraya gel..." dedi. Sesi yorgun,uykulu ama bir o kadar da huzurlu ve mutlu geliyordu. Kendimi Enes'in kollarına bıraktım. Uyku beni yavaş yavaş kollarının arasına çekerken Enes perdeyi kapattı. Oda kapkaranlık olmuştu. Ardından yanıma yattı ve kulağıma fısıldadı.

 

"Anneme uyuyacağımızı ve bizi rahatsız etmemelerini söyledim..." dedi ve ardından saçlarımı koklayarak öptü.

"Tamam.." diye mırıldandım. Uykuya dalmadan önce. "Hatırlıyor musun? Senle yatarken kabus görmüştüm. Sen sakinleştirmiştin beni." Dedim uyku ile uyanıklık arasında.

"Hatırlamaz olur muyum? Dün gibi aklımda."dedi Enes. O sırada Enes'e doğru dönüp ona sarılmıştım. Uyku beni kollarının arasına yavaş yavaş almaya başlamıştı.

" Biliyor musun Melisa?"

 

" Neyi?..."

 

"Bu gün benim en mutlu günlerimden biri... "

 

"Niyeymiş o?"

 

"Çünkü sana tekrar sahip oldum." Dedi Enes. Arsından alnıma bir öpücük kondurdu. Ardından kendimi uykunun kollarına bıraktım.

                                ☆

Uyandığımda Enes'in odasındaydım fakat Enes odada değildi. Doğruldum. Yeni uyandığım için üşümüştüm. Bu günün tarihi 19/09/2018 idi. Saat ise 11.05 idi.

"Uyuya kalmışım..." diye mırıldandım. Bu gün okula gitmem gerekiyordu. Sonuçta 12.sınıftım. Ayrıca bu aralar ders çalışmamıştım ve derslerimden geri kalmıştım. Uykumun açılmasını beklerken içeriye Enes girdi.

 

"Benim Meleğim uyanmış mı? Günaydın." Dedi Mutlulukla. Ardından beni öptü.

 

"Tünaydın. Öğlen olmuş. Okula çok geç kaldım."

 

"Bilerek uyandırmadım seni güzelim."

 

"Neden?"

 

"Çok yorgundun. Ben senin yanındayken çok iyi dinlendim.. erken kalktım ama belli ki benim güzelim benden daha çok yorulmuş."dedi Enes. Kıkırdadım.

 

"Sanırım öyle olmuş." Dedim. Uykum yavaş yavaş açılıyordu.

 

"Bu arada eşyalarını odana eskisi gibi yerleştirttim. Sen yorulma diye."

 

"Cidden mi? Teşekkür ederim." Enes yanıma oturdu ve saçlarımı düzelti. "Aç mısın? Birşeyler hazırlattırayım mı?"

 

"Aç değilim." Dedim. Birkaç gündür hiçbir şey yememiştim. "Ama çok zayıf görünüyorsun. Endişeleniyorum."

 

"Sen kendine bak. Hıh!" Enes de zayıflamıştı ama dünden daha iyiydi.

 

"Ben çoktan yemek yedim küçük hanım. Sıra sende."

 

"Ama aç değilim."

 

"Tamam tamam. Senin istediğim olsun. Pes ediyorum Güzelim." Dedi Enes beni öperek.

 

"Enes?"

 

"Efendim aşkım?"

 

"Bu para nereden geliyor?"

 

"Hangi para?"

 

"Siz zenginsiniz ya."

 

"Haa.. sen onu diyorsun. Sen "Güven Hastanesi" ni biliyorsun değil mi?"

 

"Evet. Türkiyenin en gelimiş, en büyük ve en iyi hastanesi. Ee ne olmuş ona?"

 

" işte o hastanenin sahibi annem yani biz."

 

"Ne!?" Dedim. Bunu tahmin etmemiştim. Hastanenin ismi Enes'in soy adı ile aynıydı, evet bunu tahmin etmemek zor değildi ama şaşırmıştım işte.

 

"Bu yüzden ailemiz yani 'Güven ailesi' tanınıyor"

 

"Tanınıyor derken? Ne manada?"

 

"Yani ünlü diyelim. Gazeteciler hastanemiz ile ilgili ben ve annemle röportaj yapmak istiyor. Ve zengin olduğumuz için ünlüyüz." Sanırım ağzım açık kalmıştı. Şimdi ben şans eseri zengin bir çocukla karşılıklı duygular beslemiştim şimdi ise onunla sevgiliydik. Enes yüz ifademi görünce bir kahkaha patlattı.

 

"Ünlü? Siz? E gazeteciler? Niye hiç etrafınızda dolaşmıyorlar?"

 

"Dikkat çekmememiz gerek. Bu yüzden annem okulla ve öğrencilerle anlaşma yaptı. Her yerde korunuyor ve kendimizi gizliyoruz. Yoksa peşimizde hep gazeteciler olurdu."

 

" Peki Gazeteciler peşinizi bırakmadığında? Ne oluyor o zaman?"

 

" Güvenlikler koruyor bizi. Tabi öyle bir ortama girdiğimizde elimi bırakmayacaksın." Dedi ve elimi öptü. Ben ise öğrendiklerimi sindirmeye çalışıyordum.

 

"Gerçek mi bu?" Dedim. Şaşkınlıkla Enes'e bakıyordum. Şaka mı yapıyordu?

 

Enes kıkırdadı. " Tabii gerçek. Hatta Alya'ya bunu söylediğimde o da bu kadar şaşırmıştı. Ama senin kadar tepki vermedi. Ve bu aramızda küçük bir sır." Dedi ve burnuma dokundu.

 

"Alya'ya be zaman söyledin?"

 

"Sen uyurken. Neyse.. madem bu gün okula gitmedik. Birlikte vakit geçirelim mi?"

 

"Olur..." dedim. Aç olduğumu hissediyordum. Hatta açlıktan midem bulanıyordu ama belli etmedim. " Ben giyinip geliyorum o zaman." Tam yataktan kalkacakken aklıma Boranın mesajları geldi. Şu an onları Enes'e göstermek istesem de bunu yapmadım. Çünkü mesajlarla morali bozulacaktı. Hızlıca yataktan kalktım üstümü giyindim ve yüzümü yıkayıp eşyalarımı hazırladım ve aşağıya indim. Enes çoktan hazırlanmış beni bekliyordu.

 

"Çok beklettim mi?"

 

"Hayır meleğim. Az önce indim zaten. Nereye gidelim?"

 

"Bilmem."

 

"Sahile gidelim mi?"

 

"Olur." Ayakkabılarımı giydim ve yürüyerek sahile gitmeye başladık. Enes ile kol kola yürüyorduk. Açlıktan başım dönüyordu. Ama dikkatimi dağıtmaya çalıştım.

 

"Ev de ne kadar iyi bir konumdaymış, sahile ve merkeze çok yakın. Ayrıca manzarası da güzel."

 

"Teşekkürler aşkım.. sen... iyi misin?"

 

"İyiyim. Neden sordun?"

 

"Rengin dünden daha soluk. Ve zar zor ayakta duruyorsun sanki. Ne oldu Güzelim?"

 

"iyiyim. Yok bir şeyim." Enes aniden durdu ve beni kendine doğru çevirip beni birkaç dakika süzdü.

 

"Bana hiç öyle gelmedi ama. Çok zayıfsın zaten. Bana birşey olduysa söylemelisin. Endişeleniyorum aşkım.. sana bir şey olduğunu düşünmek bile beni deli ediyor."

 

Enes'in bu itirafı ile gülümsedim. "İyiyim ben. Merak etme." Dedim ardından yürümeye devam ettik.

                                 ☆

Sahile geldiğimizde açlıktan gözlerim kararıyordu. Enes'in kolunu bırakırsam yere yığılacağımın farkındaydım. Bir süre Enes ile yürüdük.

 

"Melisa."

 

"Hm?" Konuşmak dahi istemiyordum. Çok yorgundum. Sanki hiç uyumamış gibi hissediyordum.

 

"Ne oluyor sana?"

 

"Nasıl yani 'ne oluyor' ?"

 

"Rengin çok soluk, ayrıca koluma sanki yere düşmemek için asılıyorsun.. etrafa boş boş bakıyorsun. Ne oldu Meleğim neyin var?" Dedi Enes beni yürüyüş yolundan çimenlere çekerek.

 

"Ben... " Kafamı Enes'in göğsüne dayadım. Açlığım hat safadaydı. Kaç günden beri yemek yememiştim ben?

 

"Sen ne? Hasta mısın?"

 

"Açlıktan ölüyorum.."

 

"Aç mısın? Niye bana bunu daha önce söylemedin?" Dedi Enes yüzümü yavaşça kendi yüzüne çevirdi.

 

"Bilmiyorum ama... en son sen bana sevgili olmayı teklif edecekken bir şeyler yedim. Sonra birşeyler atıştırmıştım. O kadar... yani.. sanırım 2 haftadan beri doğru düzgün yemek yemedim..." dedim. Enes'in endişeden rengi atmıştı sanki...

 

" Tamam. Şimdi en yakın lokantaya gidip yemek yiyyoruz tamam mı?" Evet anlamında başımı salladım. " şu an ne hissediyorsun?" Diye ekledi Enes. Sesinde endişenin her tonu vardı sanki...

 

"Midem bulanıyor.. başım dönüyor ve.. gözlerim kararıyor." Dedim güçlükle. Enes benim koluma girdi ve en yakın lokantaya doğru yürümeye başladık. Enes kolunu sanki kilitlemiş gibi sıkıca kolumu tutuyordu, düşmemden korkuyor olmalıydı.En yakın lokantaya girdik ve dışarıda boş bir masaya oturduk.

 

" Menüyü okuyabiliyor musun? Gözlerim kararıyor demiştin ya."

 

"Çok zor okunuyor." Dedim. Enes benim için menüyü okuduğunda kendime sulu et ve pilav sipariş ettim. Enes de kendine patates sipariş etmişti.

 

"Ben aç değilim. Sen yersin istersen patatesi. Ve ayrıca bu günlük kahvaltıda bunları yiyyorsun Melisa. Anlaştık mı?"

 

"Peki... ve sen neden kendine patates sipariş ettin. Toksun ya. Ziyan olmasın."

 

"Sen yersin diye meleğim. Hem uzun süredir yemek yememişsin. Bayılacak gibi duruyorsun korkuyorum."

 

"Teşekkür ederim ama boşa para..." Enes bana yaklaşarak fısıldadı. "Zengin olduğumuzu unutuyorsun güzelim." Dedi Enes. Evet tamamen aklımdan çıkmıştı. Bir şey demeden denizi izlemeye başladım. Birkaç dakika sonra yemekler geldi. Yavaş yavaş yemeği yemeye başladım.

 

"Lezzetli mi? Beğendin mi?"

 

"Hm hm... güzelmiş."

 

Hem yemek yiyyor hem de Enesle sohbet ediyordum. Telefonuma mesaj gelince dikkatim telefona kaydı. Telefonuma Gizem'den mesaj gelmişti.

 

Gizem: Çifte kumrular. Niye okula gelmediniz?

 

Melisa: Benim bir suçum yok. Enes uyandırmamış.

 

Gizem: Neredesiniz? Biz şimdi öğle arasına girdik. Yanınıza gelelim Salih'le.

 

Melisa: Valla Enes'e sor. Benimle vakit geçirmek istediğini söyledi.

 

Kafamı telefondan kaldırıp Enes'e döndüm. Aynı zamanda yemek de yiyyordum.

 

"Ne oldu?"

 

"Gizem ve Salih öğle arasında buraya gelmek istiyorlarmış. Sana sormasını söyledim." Tam o anda Enes'in telefonu titredi.Enes telefonuna bakmaya başladı. "Ne yazmış?" Diye sordum. Acaba ne yazmıştı?

 

" 'Enes Salihle sizin yanınıza gelelim mi?' Yazmış."

 

"Sen ne yazdın?"

 

" 'Hayır' yazdım. Bu gün sadece seninle vakit gecirmek istiyorum."

 

"Kesin Gizem sana şu an laf ediyordur." Dedim kıkırdayarak.

 

" Muhtemelen." Yemeğimi bitirdikten sonra Enes ile yürümeye devam ettik. Enes çimenlerin yanına gitti ve bana bir çiçek koparıp saçıma taktı. "Çok güzel oldun Güzelim." Dedi ve bana bir öpücük kondurdu.

 

"Teşekkür ederimm.. ama.. keşke çiçeği koparmasaydın." Dedim ardından Enes'in göğsüne dokundum. "Ebe!" Diye bağırdım ve kaçmaya başladım. "Hey ne oluyor!?"

 

" Yakalayamaz ki!" Enes benim peşimden koştu ve beni yakaladı. İkimiz de çimenlere yuvarlandık. Ben Enes'in altına düşmüştüm. Enes de kollarıyla kendi ağırlığını kollarına veriyordu. İkimiz de gülmeye başladık. Sanki yaşayamadığım çocukluğu Enes bana tekrar vermişti. Sonra Enes yere yattı ve birlikte gökyüzünü izlemeye başladık.

                                ☆

Zaman çok hızlı geçmiş ve hava kararmaya başlamıştı. Enes ile bankta oturmuş gün batımı ile denizin manzarasını izliyorduk. Yorgun olduğumu hissediyordum. Uyumamak için savaşırken uykuya yenik düştüm ve kendimi uykunun kollarına bıraktım.

                               ☆

(Enes'in anlatımı ile)

Melisa ile bankta oturmuş denizi izliyorduk. Melisa göğsüme kafasını dayamıştı. Tek kelime atmıyordu.

 

"Güzelim. Manzara çok güzel değil mi?" Diye sordum Melisa'ya bakmadan. Melisa cevap vermedi.

 

"Meleğim? Melisa?" Melisa'ya baktığımda uyuya kaldığını fark ettim. Elimde olmadan kıkırdadım. Melisa'yı kendime doğru daha çok çektim. "Ne kadar da masum uyuyorsun." Dedim yüzüne düşen saç tutamlarını kulağının arkasına sıkıştırırken. " Seni uyandırmak istemiyorum. O kadar şirin ve güzelsin ki şu an." Dedim kendi kendime Melisa uyurken. Birkaç dakika sonra Melisa'yı kucağıma aldım ve bir arac çağırdım. Araç gelince araca kucağımda Melisa ile araca bindim.

                                  ☆

Eve geldiğimizde hızlıca Melisa'yı yatağına yatırdım. Melisa'yı öptüm ve odadan çıktım.

 

"Oğlum. Neredeydiniz?" Dedi Annem odasından çıkarken.

 

"Melisa ile sahile indik anne."

 

"Hmm... güzel güzel. Gelinime iyi bakıyorsun değil mi?"

 

"Evet anne... ama... bunları konuşmak için daha erken biliyorsun."

 

"Biliyorum. Şaka yapıyorum alt tarafı. Neyse ben aşağı iniyorum."

 

"Tamam anne." Dedim. Annem aşağıya inerken ben de odama geçip biraz ders çalıştım. Ardından pijamalarımı giydim ve tuvalete girip yatmaya hazırlandım. Yarın bale kursu ve okul olduğu için çantalarımı hazırladım ve ışığı kapatıp yatağa yattım. Bir saat boyunca uyumaya çalıştım ama gözüme uyku girmiyordu. Melisa'yı öpmek istiyordum... onun kokusu ile uyumak istiyordum ama odasına gitsem uyanacaktı. Yataktan yavaşça kalktım ve sessizce Melisa'nın odasına girdim. Melisa hala uyuyordu. O kadar tatlı ve masumdu ki... Melisa'nın saçlarını koklayarak öptüm. Melisa'nın yanında yatmak istesem de bu isteğime karşı gelip sessizce odadan çıktım, kapıyı ve odama geçtim. Yatağıma yattım ve birkac dakika sonra Melisayı düşünerek uykuya daldım.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Loading...
0%