@bookgirls
|
Selam bölüme oy ve yorum yapmayı unutmayın 60 oy 60 yorum gelirse diğer bölüm gelicek Şimdiden iyi okumalar : ) 🤍 2008 Gönül büyük salonda minderlerin üzerinde oturuyordu elinde ki kitaba dalmıştı kitap okumayı severdi kendini bu dünyadan bir nebze kurtarıp o dünyada kendini hissetiyordu Konak büyüktü sesler gelmeye başlamıştı annesi bu odaya doğru geliyordu oturduğu minderin altına kitabı sıkıştırdı annesi kitap okumasını istemiyordu bu kitabı evin şoförü olan huri ye gizlice aldırtmıştı annesi odaya doğru adım attıkça avcunun içi terliyordu annesi kapıyı açtı ve içeriye girdi gönül korku dolu gözlerle ona bakıyordu annesi yine siyah göz kalemi ve takım elbisesiyle karşısında duruyodu ancak arkasından bir kadın daha vardı siyah saçlarını topuz yapmış kırmızı rujlu beyaz gömlek ve siyah etek giymişti tamamen farklıydı annesi ona yalandan da olsa gülümseyerek baktı " gitar ve piyona öğrenmenin Merve hanım " gönül direkt istemedi çünkü annesi eğer ki birşey yapıyorsa altında birşey yatıyordur ayağa kalktı " istemiyorum ben " annesi dişlerini sıkarak ona bakıyordu sabrı kalmamıştı kadına döndü " ben gönüle konuşiyim " kadın gülümsedi ama yapmacıktı bu gülümseme ve kapıdan dışarı çıktı kadın ve kapıyı ardından kapattı gönül annesiyle baş başa kalmıştı annesi direkt hızlı adımlarla ona doğru geliyordu " sen bana bak bir ben senin öğrenmeni istiyormuyum millet ne der diye getirdim öğretmeni evde birşeyler öğreniyormuş desinler diye " " Yoksa bende hasret değilim " dedi gönül yutkundu annesi eğilirken bozulan eşarbını ayağa kalktığında düzeldi ve işaret parmağını salamaya başladı " gönül eğer ki birşey yaparsan seni pişman ederim " dedi ve arkasını dönüp gitti gönül sadece stres ve gerginlikten dolayı hızlı nefesler alıyordu annesi gittikten sonra öğretmeni olarak tanıttığı gizem geldi " Merhaba küçük hanım ben Merve " sesi bile yapmacıktı yere oturdu ve elini ona uzattı gönül ilk ellerine sonra yüzüne baktı gönül ne konuştu ne de adını söyledi zaman geçtikçe kadından gitar ve piyonadan ders aldı ilkinde istemese de zamanla bu durum güzelleşmişti Günümüz Sıkılmıştım gitarla o kadar zamanı geçirdiğimi fark etmedim derin bir nefes verdim nasıl becerdim de cama bastım ayağımı Ayağa kalktım mutfakta olan çikolataları yemeye başladım ama ne yapsam zaman geçmiyordu telefonum masanın üzerinde çalmaya başladı hemen ayağıma ağırlık vermemek için hızlı bir şekilde yürüdüm dağ ayısı arıyor diyince bir heycanlandım galiba iyi değildim hemen telefonu açtım " Alo " diye konuşmayı başladı " Alo " cevap verdim " Nasılsın " bu dağ ayısında bir tuhaflık var " Evdeyim , zaman geçmiyor sen nasılsın " diye kısa bir şekilde özetledim " Bende karargahtayım çorba falan içtin mi " bu soru karşısında gülümsedim " Yok içmedim zaten fazla ayakta duramıyorum " bu konuda haklıydım üstüne ağırlık verice ağrıyordu " Bir saat sonra sendeyim kendine iyi bak yavrum " telefonun yüzüme kapatılmasıyla bir şok yaşadım bana yavrum demişti ne yavrusu be Televizyon izlemeye devam ettim sıkıcı olsa bile aradan ne kadar zaman geçti bilmiyorum kapı çaldı Kılıçın geldiğini düşündüm ve kapıya kadar ayağıma ağırlık vermeden yürüdüm kapıyı açtığımda koca heybetiyle kapıya yaslanmış bana bakıyordu gülümsedim " Hoşgeldin " dudağı yana kıvrıldı sağ yanağında bir gamze bulunuyordu " Hoşbuldum " hemen kapıyı açtım o ise yaslandığı yerden kalktı arkamı döndüm ve salona doğru yürümeye başladım yavaş adımlarla salon koridorun sonundaydı yavaş yavaş ilerlerken kapıyı kapatma sesi geldi o ne kadar çok dikkat etsemde dikişlerim zorlanıyordu havalanmamla ağzımdan bir çığlık koptu Kılıç'ın kucağındaydım kaşlarımı çattım " Kılıç indir beni " yine düz ifade ile bakıyordu " yavrum ayağının üzerine o kadar basarsan dikişlerin çıkması uzun sürer " yavrum diyince bir utanıyordum sebepsizce " öyle deme " birden kahkaha atmaya başladı " niye ne oldu " anlamamazlıktan geliyordu bende gülümsedim " anladın sen " salona girdiğimizde koltuğa oturtu " ben sana tarhana çorbası yapayım " bu benim en sevdiğim çorbaydı bunu nerden biliyordu off gönül herşeyi kendine bağlama tesadüftür Ayça Geçenleri yazdığım numarayı tekrar yazma kararı aldım çünkü hem canım sıkılıyordu hem de işsizim Ben : burhan diye kız varmı Ben : yoksa sennn tövbe tövbe Ben : sen erkektin dimi kız da olabilirsin Çevrimiçi ✓ Görüldü Yazıyor 05 : hanımefendi derdiniz ne ? Ben : çok derdim var hangi birini anlatsam Ben : dinleyeceksen anlatırım Ben : adın ne ? Gönül Yavaş yavaş tarhana kokusu evi basmıştı bayılıyorum şu çorbaya ardından salona kılıç geldi elinde tepsi ile bana doğru geldi ve koltuğa oturup bana döndü tepsiye baktığımda bir tabak tarhana bir tabak pilav ve su vardı tepsideki kaşığı eline aldı ve çorbaya batırdı ben ise sadece onu izliyordum şaşkınlıkla kaşığı aldı ve bana doğrultu " ağzını aç yavrum " " kılıç bebek değilim kendim " sözümü bitirmeme izin vermeden kaşığı ağzıma verdi " yiyebiliyorum " diyerek somurtum " benim için öylesin " onu umursamadan yemeğimi yemeye başladım cidden eli lezzetliymiş tabağı bitirdikten sonra ona baktım akşam bizim tim gelicek seni ziyarete " " tabi ki gelsinler " diye gülümsedim ama kılıç dudağıma bakıyordu gerildim baş parmağını bana doğru yaklaştırınca sadece gözlerine baktım heyecanlanmıştım o ise baş parmağını yaklaştırdı ve dudağıma sürmeye başladı anladım ki dudağımda ki leke veya ekmek kırıntısıydı ben niye bu kadar heyecanlanmıştım elini çektiğinde hemen ayağa kalktım ve lavaboya doğru gittim o ise birşey dememişti elimi yüzümü yıkadım ve odama doğru yürüdüm kapıyı açtım ve içeriye girdim odam yine dağınıktı zaten toplu olduğu günü görmek mucizeydi hemen dolabımı açtım pantolan giymek yerine pembe bir elbise aldım ve onu üstüme geçirdim saçlarım topluydu onu da açıp tarak ile taradım hafif bir makyaj ile bitirmiştim salona geldiğimde Hande , Ayça , kılıç koltukta oturmuşlardı kılıç ise telefonla konuşuyordu ben gelince telefonu kapattı okyonus gibi gözleriyle baştan aşağıya baktı gülümseyerek " çok güzel olmuşsun " hemen yan tarafına oturdum " teşekkür ederim " telefonuna mesaj geldi ve bana döndü " Tim az sonra gelir zaten yemekler hazır hazırladım " aradan beş dakkika geçtikten sonra kapı çaldı ve Ayça kapıyı açmaya gitti ben ise ayağa kalktım biraz heyecanlıydım umarım iyi anlaşırdık selamlaşmak için içeriye beş kişi girmişti kılıç kadar olmasada hepsi cüsseliydi ilk gelen Esra ablanın eşi serhat abiydi " geçmiş olsun " gülümsedim " sağol " ardından içeriye kumral yeşil gözlü biri girdi " ben emir geçmiş olsun yenge " ona da aynı şekilde gülümsedim " bende gönül sağol " ardından içeriye esmer cüsseli biri girdi bu burhandı " geçmiş olsun yenge " aynı şekilde gülümsedim " sağol " İçeriye Ali girdi " geçmiş olsun yenge " ona da gülümsedim " sağol " sonra sarışın biri girdi " ben Mustafa geçmiş olsun yenge " gülümsedim " sağol " içeriye geçtik Ayça çayları dağıttı ve yerine oturdu biz ise derin bir sohbete girmiştik Ayça Sabah yazdığım şahıs yazmamıştı tekrar yazma kararı aldım ve yazmaya başladım Ben : adını söylemeye mi korktun Yandan birinden bildirim sesi yükseldi ve takmadım Ben : korkma yemiyicem Yine bir bildirim sesi geldi yandan kafamı kaldırdığımda 60 oy ve 60 yorum geldiğinde diğer bölüm gelicek : ) Beni takip etmeyi unutma : )
|
0% |