Yeni Üyelik
4.
Bölüm

Buradan Kurtulmak İster misin?

@bookofbrave

Yeni bir bölümden hepinize merhaba. Yorumlarınızı merakla bekliyorum. *kalp *kalp

Gözlerimi siyah perdeli ve rutubet kokan bir odada açtığımda ölümün böyle olmaması gerektiğinden başka bir şey yoktu aklımda.

"Yaşadığım haksızlığın hediyesi bu muydu?" diye bağırdım şaşkınlıkla. "Sana inanmamı hakediyor musun tanrım?"

Beyaz önlüklü biri odaya girdiğinde ancak fark ediyordum kollarımdan ve bacaklarımdan bağlandığımı. Koyu karanlık hücremden daha iyi olduğundan emindim ve enerjimde yerindeydi. Ölmemiştim ancak bir terslik vardı. Nedense kafamda önlüklü adamın benim numaramı söylediği sahne canlandı aklımda. Gözlerim odaya giren önlüklü adama döndü. Tam karşımdaydı... aynı gözler.

İçimde kötü bir his vardı. Bu hissi kollarımda ki ve bacaklarımda kayışlar kuvvetlendiriyordu.

"Benimle ne yapacaksınız? Neden ölmedim." Yüzüme aldığım darbe başımı döndürdü. Burnum kırılmış gibi hissediyordum. "Birinci kural asla konuşamazsın!" diye bağırdı önlüklü adam.

Acıdan gözlerim dolmuştu ve etrafımı algılamakta zorlandığımı fark ettim. Bir iğne ile yanıma doğru yaklaştığını algıladığımda deli gibi çırpınıyordum. Kayışların fazlasıyla sağlam olduğunu o zaman fark ettim çünkü yatak devrilecek gibi bir sağa bir sola yalpalandığı halde kayışlarda hiç hareket yoktu. Bir yumruk daha ve hiçlik.

"İyi bir denek olmayacağını söylemiştim. Gençler asla sakin olamıyor ve boyun eğmiyor." dedi önlüklü adam yanında daha önce hiç görmemiş olduğum adama.

"Daha ilk gün doktor. Hangi denekte hemen sonuç aldın ki?"

Denek. Denek mi? Denek olan kim? Odanın az önce bulunduğum odadan farklı olduğunu fark etmemin bu kadar zaman alması algılarımı harekete geçirdi ve odayı incelemeye başladım. Etrafımdaki eşyaları daha önce görmediğim için ne için kullanıldıklarını çözemiyordum. Kafamı sağa sola döndürdüğümü fark eden doktor yanıma doğru yaklaştı ve ilk kez direkt benimle konuştu. Ağzından çıkan kelimeler tüylerimin diken diken olmasına neden oldu. Hatta içimden keşke benimle hiç konuşmasaydı dememe neden oldu.

"Şimdi burada konuşmanın sonucunu bizzat kendin tecrübe edeceksin." bu sözleri söylerken sesinde duygudan eser yok gibiydi.

Kafamı hareket ettirememem için olduğunu tahmin ettiğim bir kayışta boynumdaki yerini aldı. Kafama kaska benzer ancak tam olarak neye benzediğini göremediğim bir şey kondu. Vücudum beni neyin beklediğini bilmediği için kaskatı kesilmiş ve bundan dolayı yavaş yavaş kaslarımda acımaya başlamıştı. Doktorun odadan çıktığını fark ettiğimde konuştuğu adama döndüm. Adamın gözlerinde merhamet aradım. Ufacık aralık bir kapı...

Kollarıma batan iğnelerle dişlerimin birbirine çarpması bir oldu. Koluma dikenlerin batırıldığını düşündüğüm için gözlerim koluma kaydı. Ancak yalnızca elimin üzerine doğru uzanan kabloları görebiliyordum. Elektrik diye düşündüm ve zaten bu gün içinde düşünebildiğim son şey olmuştu.

Uyandığımda yine bu tuhaf yerle ilk tanıştığım odada buldum kendini. Anlaşılan yolun sonu genellikle buraya çıkıyordu. Vücudumun zonkladığını hissedebiliyordum. Başıma ağrılar saplanıyor ve dişlerim zonkluyordu. Ağzıma gelen metalik tat diş doktorundaymışım gibi hissetmeme neden olmuştu. Keşke diş doktorun da olsaydım diye düşünmeden edemedim.

"Ağzına bez koymayı nasıl unutursun. Uzun zamandır sağlıklı dişleri olan birisini bulamıyorum." diye söylenerek odaya girdi doktor denilen adam. Ardından odaya giren adam tahmin ettiğim gibi bana elektrik veren adamdı. Yüzünde mahcup ve gergin bir ifade vardı.

İçeri girdiklerinde ani bir refleksle gözlerimi kapattım. Uyanık olduğumu anlamalarını istemiyordum. Korku tüm bedenimi esir almıştı. Gözlerimin hareket etmemesi için sabit bir yere bakmaya çalışıyordum. Biraz olsun baskıcı bir aileye sahip olmak şuanda işime yarayabilirdi.

"Ne durumda olduğu fark etmez. Bir an önce deneylere başlayıp sonuç almamız gerekiyor." diye mırıldandı doktor. Yanındaki adamla değil de kendiyle konuşuyormuş gibiydi. Bu sözler kanımın donmasına neden oldu.

Tüm bu olayları kafamda yerine oturtmaya çalışırken kendimi karanlıkta ve umutsuz hissediyordum hep. Abim yaşadığımı biliyor muydu? Bir daha karşılaşacak mıydık?

"Uyanman iyi oldu." dedi doktor. Sözlerinin şaşkınlığı ile afalladım ve gözlerimi açtım. Doktorun bana bakar halde bulmayı bekliyordum ancak çeşitli malzemelerin olduğu tezgahta bir şeyler yaptığını gördüm. Tam şaşkınlıkla nereden anladığını soracaktım ki aklıma sözleri geldi.

*burada konuşmanın sonucunu bizzat kendin tecrübe edeceksin

"Öncelikle bir krem ile başlayacağız. Bu krem çok etkili sonuç almayı beklediğimiz bir yara kremi. Henüz kimsenin üzerinde denenmedi. Öncelikle ufak bir yara açacağız." Tezgahtan ayrılıp gözlerini vücudumda gezdirdi. Bacağıma baktığını fark ettim. Tezgahtan bir bıçak alıp tekrar yanıma doğru geldi. Sürekli hareket etmeye çalışsam bile kayışlar asla yerinden oynamıyordu.

"Bacağın gayet uygun." kendisiyle konuşmayı seven biri olduğunu fark ettiğim kısım bu kısımdı. Bana anlatmıyordu ki zaten anlatması saçma olurdu. Bıçağı bacağıma yaklaştırdığında kaskatı kesildim. Yalvarmak istiyordum ancak konuşmanın sonucunu gayet net öğrenmiştim. Bacağıma kadar uzanan beyaz kıyafetin bir parçasını özenle kesti. Tam bir kare şekliydi.

"Gayet iyi bir boyut." diye kendi kendine konuştuktan sonra tezgaha doğru döndü. Öylece acı çekmeyi beklemekten başka çarem yoktu. Yanaklarım ıslandığında ağladığımı fark ettim ancak tekrar elektrik vermelerinden duyduğum korkuyla sesimi çıkartamıyordum. Bacağıma metal neşterin soğukluğunu hissettim ve sonrası yıllar boyunca aklımdan çıkmayacak bir acı...

Çığlığım koridorda yankılanıp odaya geri döndü. Ne kadar kurtulmaya çalışsam da yerimden hareket bile etmiyordum. Sonunda işi bittiğinde birkaç pamuk ve bir beyaz plastik bir kavanozla geri döndü. Pamukla kestiği yerdeki kanı temizliyordu. Akan kanın fazlalığından ve çektiğim acıdan derin bir kesik olduğunu anlayabiliyordum.

Neden diye çığlık atmak istiyordum. Neden beni öldürmediniz...

Sonraki dört gün boyunca odaya tanımadığım bir kişi daha girdi. Hemşire olduğunu tahmin ettiğim kişi yemek getirip bana yemek yediren ve serumumun içine bir şeyler enjekte ediyordu. Yemek dediğim şey yoğurttan biraz daha sıvı meyveli süte benzeyen şeylerdi. Sonradan bunların yemek yemekte zorlanan kişiler için takviye gıda olduğunu öğrenecektim. Başlarda yutmamayı denemiştim ancak boğulacak gibi olduğumdan yutmak zorunda kalıyordum.

Doktor her gün gelip beyaz kavanozdaki kremden sürüyor yarayı inceliyor ve gidiyordu. Karşılaştığım herkes son derece ifadesiz ve mutsuz görünüyordu. Burada mutlu olduklarını düşünmüyordum. Dört gündür konuşmuyordum.

Genellikle akşamları kimse gelmiyordu. Kapkaranlık odada acılarımla baş başa kalıyor ve abimin beni bulması için yalvarıyordum. Daha yaşadığımdan bile haberi olmayan abimin...

Kapı tıkırdadığında şaşkınlıkla kafamı kapıya çevirmeye çalıştım. Birinin kilidi zorladığından emindim. Herkesin anahtarı olduğu için bu durum beni şaşırtmıştı. Yalnızca korku içerisinde seslerin bitmesini ve gelen kişinin gitmesini bekliyordum. Öyle olmadı...

Kapıdan bir gürültü geldi ve kapı serbest kalıp aydınlık koridoru gözler önüne serdi. Kapının önünde bir karaltı duruyordu. Daha net görmek için gözlerimi kısmam işe yaramıyordu. Zaten kafamı tamamen çeviremediğim için gelen kişiyi de tamamen göremiyordum. Işığı arkasına aldığı için yalnızca koyu ve belirsiz görünüyordu.

Odaya adım attığında uyumuş numarası mı yapsam mı diye düşünüyordum yalnızca. Hiçbir anlamı olmadığını bilsem de her şeyi böyle atlatabilecekmişim gibi bir his vardı içimde. Karaltı yaklaştı ve yavaş yavaş hatları ortaya çıktı. Otuzlu yaşlarında duran bir adamdı. Kemikli bir burnu vardı ve sol gözü ufak bir bez parçası ile kapatılmış gibi duruyordu.

Yanıma yaklaştı ve işaret parmağını dudaklarının üzerine götürdü. Sessiz olmamı istediği her halinden belli oluyordu. Yüzünü yüzüme yaklaştırdı ve fısıldadı.

"Buradan kurtulmak ister misin?"

Bölümü nasıl buldun?

Benim şahsen içime sinen bir bölüm oldu. Umarım sizde beğenmişsinizdir. Sizce gece İklim'in yanına gelen adam kim? İklim bu adamla konuşmalı mı? Beğendiyseniz vote atmayı ve yorum atmayı unutmayınnn.

Kurallara Uymayanlar

Yeni bölümden hepinize selamlarr...

"Buradan kurtulmak ister misin?"

Hayatımda bu kadar anlamsız çok az soru duymuştum. Elbette ki kurtulmak isterim. İçimde beni kurtar diye yalvarmak için fırtınalar kopuyordu. Bu kadar kolay olamaz diye düşünmekten kendimi alamadım. Belki de bazı savaşlar ufak sıyrıklarla atlatılabilirdi değil mi? Kafamı korkuyla karışık belli belirsiz salladım. Adam daha yakınıma geldiğinde yüzünde siyah bir maske olduğunu fark ettim. Simsiyah giyinmişti ve üzerinde bir trençkot vardı.

Adam cebinden bir bıçak çıkartıp kayışları kesmeye koyuldu. Kayışların gıcırtılı sesleri kalbimin küt küt atmasına neden oluyordu. Her an birisi içeri girebilir ve bu mucizeyi durdurabilirdi. Kimse gelmedi. Kayışlar teker teker el ve ayak bileklerimden ayrıldı. İlk yataktan kalkma deneyimim başarısız sonuçlandı. İkinci denememde yatakta oturur pozisyondaydım. Kaslarım burada geçirdiğim birkaç günde erimiş gibiydi.

Gözlerim bacağımdaki yarayla buluştu. Neredeyse iyileşmiş gibi görünüyordu. Sanırım ilaç işe yarıyor diye düşünmeden edemedim. Biraz önce yanımda olan adam şuanda karşı odanın kapısının kilidini açmakla meşguldü. Kilidi açtı ve içeri doğru temkinli şekilde ilerledi. Az önce yaşadıklarımı dışarıdan izliyor gibiydim.

"Buradan kurtulmak ister misin?" bir süre cevap vermesini bekledi ve aldığı cevapla birlikte dışarı çıkıp odanın kapısını kapattı. Odada öylece beklediğimi fark ettiğinde odanın kapısından acele etmek ister misin diye sordu. Kaba diye düşündüm ancak haklı olduğunu biliyordum.

"Özür dilerim." dedim mahcup bir sesle. O sırada çoktan odadan ayrılmış ve başka bir kapıya yönelmişti bile. Bacağımı yere basabiliyor muyum diye üzerine ağırlık verdim. Bir problem yokmuş gibi görünüyordu. Yavaşça ayağa kalktım. Peşinden birazda korkarak takip ettim.

"Buradan kurtulmak ister misin?" sesleri oldukça sessiz olan koridorda ılık bir yankı yapıyordu. Koridora çıktığımda burayı ilk kez gördüğümü ve ne kadar yabancı bir yerde olduğumu daha çok idrak etmiştim. Upuzun bir koridordaydım ve koridor çok dardı. Fazlasıyla şaşkındım çünkü yüzlerce kapı görüyordum çevremde. Bakışlarım bulanıklaştığında ağladığımı fark ettim.

"Yardımına ihtiyacım var. Ağlamanı durdurmazsan buradan asla kurtulamazsın."

Koridorun sonundaki odadaydım yani insanlara soru sormaya yeni başlamıştı. Birkaç kişi çoktan koridora çıkmıştı. Adamın biri koridorda gözüne bandaj sabitlemeye çalışıyordu. Yanına yardım etmek için yaklaştım. Tüm vücudunu saran dövmeleri gördüğümde yaptığım hareketten çoktan pişman olmaya başlamıştım. Adam durumu fark ettiğinde banda benzeyen bir şeyi bana doğru uzattı.

Bandaj olmadan diğer gözümde kötü görüyor diyerek kendini açıkladı. Görünüşünün aksine fazlasıyla nazikti. Hızla en yakındaki odaya göz attım. Hiçbir yerde makas görünmüyordu. Dişlerimle bandı parçalayıp tek tek bandajın etrafına yapıştırmaya başladım. Koridorda çok fazla insan olmaya başlamıştı ancak çoğu ölü gibi duruyordu. Burada ne kadar süredir olduklarını düşünmeden edemedim.

Bende odaları gezip o önemli soruyu sormaya başladım.

"Buradan kurtulmak ister misiniz?"

Son odaya da girildi ve artık koridorda büyük bir kaçmak isteyenler grubu oluştuğunda sıradaki planı merak ediyordum.

"İyi durumda olanlar kötü durumda olanlara yardımcı olsun." dedi tüm bunları başlatan siyah maskeli adam. Herkes taparcasına dediklerini yerine getirdiler. Böylece grup liderimiz gayet açık bir şekilde belliydi.

İdare eder bir durumda olduğum için birine yardım etmeye karar verdim. Etrafıma göz gezdirirken köşede bacağından yere azda olsa kan sızan birini gördüm. Hızlıca yanına ilerledim ve koluna girdim. Yüzüne mahcup bir gülümseme kondurdu ve üçüncü sırada yerimizi aldık. Her şey çok hızlı olup bitiyordu. Çoktan birçok farklı koridor ve merdivenler aşmıştık. Şaşırtıcı olan uzun süredir yolda olmamıza rağmen kimseyle karşılaşmamıştık.

"Mola vermemiz gerekiyor. Herkes bu duruma aynı enerjiyi gösteremiyor." diye seslendi arkadan bir ses.

"Kimse size buradan kaçmanın kolay olacağını söylemedi. Böyle bir beklentiniz varsa sizi üzücü bir haber vermem gerekecek. Bu yalnızca bir başlangıç ve buradan kaçmak aylarımızı bile alabilir. Buranın nasıl bir yer olduğunu konusunda hiçbir fikriniz yok." kafam fazlasıyla karışmıştı. Kolay olacağını elbette düşünmemiştim ancak kaçmanın aylar sürebileceği hiç aklıma gelmemişti. Herkesin en az benim kadar şaşkın olduğunu fark etmem uzun sürmedi. Kimse sesini çıkartmadı ve herkes elinden gelen son hızla maskeli adamı takip etti.

Yarım saat ara vermeden yürüdüğümüzde akıl almaz büyüklükte bir yerde olduğumuza emindim. Her yerde farklı farklı yüzlerce koridor vardı ve ilginç olan kısım hiçbiri birbirine benzemiyordu. Sonunda bir merdivene vardığımızda geride bıraktığımız yol hakkında hiçbir şey hatırlamıyordum. Üç kat merdiven çıkıp diğerlerine nazaran küçük bir koridor çıktı karşımıza. Koridorda tek bir kapı vardı. Maskeli adam bir anahtar çıkarttı ve kapıyı açtı.

Kapının önünde durdu ve bize içeri girmemiz için işaret yaptı. Odaya girer girmez temiz ve düzenli bir yerle karşı karşıyaydık. Oda Hogwarts'ın yemek salonu büyüklüğündeydi ve büyük bir kısmını eski yataklar oluşturuyordu. Odanın bir kısmında büyük koliler vardı.

"Bu bir isyandı ve siz bu isyana benim yanımda olarak katıldınız." Maskeli adam yüksek sesle bunları söylemişti ve herkes maskeli adama odaklanmıştı. "Burada kimse gerçek ismini kullanmayacak. Bu odanın bazı kuralları ve bunlara uymayanlar bu odadan atılacak. Şuanda herhangi bir itirazı olan veya ben kurallara uymam diyen varsa kapı orada." dedi aynı zamanda eliyle kapıyı işaretlerken.

"Bu bir savaş ve bizim kazanmamızın tek yolu verilen kurallara uymamızdır."

Herkes pür dikkat adamı dinliyordu ve söylenenlere kimsenin itirazı yoktu. Maskeli adamın her söylediğini yapmak zorundaydık çünkü karşımızda iki seçenek vardı ve biri asla istenmeyecek bir seçenekti.

"Ben bir doktorum." dediğinde herkesin yüzüne bir şaşkınlık dalgası yayıldı. "Burada çoğunuz çeşitli yollarla hasta edildiniz. Bir çoğunuz çeşit çeşit yaraları var. Burada önceliğimiz sizleri iyileştirmek olacak ancak bunun kolay olmayacağına emin olabilirsiniz."

Maskeli adam buranın düzenini anlatan birçok konuşma yaptıktan sonra herkes az çok buradan nasıl kurtulacağımızı veya en azından planı anlamıştı. Maskeli adamın elinde burada yapılan çeşitli deneyler hakkında videolar vardı ve bunları şantaj için kullanmayı planlıyordu. Anladığımız üzere dışarısı ile bir bağlantısı vardı ve maskeli adama bir şey olması durumunda tüm videolar dünyayla paylaşılacaktı.

Maskeli adam herkesin kendisine doktor demesini istiyordu. Kimsenin bununla bir problemi olmadı ancak çoğu kişinin aklında soru işaretleri oluşturmuştu. Birde üzerinde on iki kural olan yazılı olan ufak bir pano asılıydı duvarda. Kurallar basit ve bir topluluğu ayakta tutmaya yetecek cinstendi. En sonuncu madde dışında diğerleri gündelik uyulması gereken kurallardı.

Kural 12- Yöneticinin odasına hangi nedenle olursa olsun girilmeyecek. Kırmızı kuraldır ve sonucu buradan kovulmaktır.

Herkes halinden memnun görünüyordu. Durumu kötü olanlar çoktan yataklarına yerleşmiş dinleniyorlardı. Biri üç gün aralıksız uyusa kimse bunu sorgulamazdı. Doktor'un oda dediği yer içini her ne kadar görmemiş olsam da oldukça küçük ve görünmezdi. Doktor odasından çıktığında ayakta ben ve dört kişi vardı sadece.

Doktor'a en yakın olan bendim. Bir süre gözlerimin içine baktığında gözlerimi kaçırma isteğimden kurtulmaya çalışıyordum. Yanıma doğru yaklaştı elindeki dosyayı bana uzattı.

"Aralarında burada en az süre kalmış olan sensin. Dışarıda hayatın nasıl olduğunu olduğunu en çok senin hatırlıyor olman gerek." dedi anlamlı bir bakış attı. "Ben doktor Engin." dedi elini bana doğru uzatırken. Bir elimde doktorun uzattığı dosyayı diğer elimle de doktorun elini sıkıyordum.

"Burada bir asistana ihtiyacım olacak. Bu senin için uygunsa asistanım olmanı isterim çünkü buradaki çoğu kişi mental sağlığı iyi olamayacak kadar uzun süredir burada." dedi. Ses tonu emir verir gibi olsa da kullandığı sözcüklerle nezaketini koruyordu.

"Asistanınız olurum." dedim düz bir sesle. Üç gün boyunca uyuma planım suya düşmüş gibi görünüyordu.

"Herkesin kendine özel dosyası olmasını istiyorum. Bunun için seninle beraber herkesin yanına tek tek uğrayacağız ve senin herkesin ayrı ayrı sağlık durumlarını ve kişisel bilgilerini not almanı istiyorum." dedi ve duraksadı. Yüzüme bakarken bir anlığına gözlerini kaçırdı. Bir şeyleri söylemeye çekiniyor gibi bir ifadesi vardı.

"Neden idam cezasına çarptırıldıklarını da istiyorum."

"Peki." dedim ancak artık ben ondan daha çok çekiniyordum.

Bir polisi öldürmekten idam cezasına çarptırıldım.

"Hepsinin dürüst olmalarının kendileri için daha iyi olacağını ve dürüst olmamalarının sonuçlarının olduğunu söylemen de iyi olur." diye ekledi. Kafasının içine girip ne dümenler döndüğünü bilmek istediğimi fark ettim. Biraz fazla dikkatli bakmış olacağım ki doktor neden baktığımı anlamaya çalışır gibi ellerini yüzüne sürdü.

"Ben ayakta olanlarla başlayayım." dedim ve yanından ayrıldım. Yatakların aralarında bazıları geziyor ve hatta birbirleriyle iletişim kuruyorlardı. Sosyallikten uzun aylar ve birbirleriyle sohbet etmeyi özlemiş insanlar. Yalnız olan ve kimseyle konuşmayan bir kadının yanına gittim.

"Merhaba, doktor beni herkese sorular sormam ve dosyalamam konusunda görevlendirdi. Dürüst olmanız oldukça önemli." bu cümleleri gün sonunda kırk dört kişiye söylemiştim. İsimlerinden yaptıkları mesleklere kadar çeşit çeşit sorular sormuştum. Yüzleşmekten ve insanların tepki vermesinden korktuğum için neden idama mahkum edildiklerini sormayı hep en sona bıraktım.

Kendi bilgilerimi de kağıda detaylı bir şekilde geçirdim. Yaklaşık on saatin sonunda elimde kırk beş dosya ile doktorun tuhaf ve girilmesi yasak olan ofisinin kapısına geldim. Kapıyı tıklatmaya bile çekiniyordum. Kapıyı tıklattım. Tıklatmaktan çok dokunmaya benzediğini düşününce birkaç saniye sonra açmasına fazlasıyla şaşırdım.

Kendi dosyanı da yazdın mı diye sorarken dosyaları elimden kaptı. Kapıyı odayı göremeyeceğim şekilde aralık bıraktı. Gözüm istemsizce aralık kapıya kaymıştı.

"Evet yazdım." dedim kapıdan gözümü alamayarak. Doktor o ufak aralıktan içeri sızdı ve kapıyı kapattı. Üç gün uyuma düşünceleri kafamda gezerken hantal hantal kendime bir yatak bulmaya çalıştım. Vücudumun kendini kapatmaya başladığını hissedebiliyordum.

Gözlerimi açtığımda bulduğum boş bir yatağa yığılmış olduğumu anladım. Çevremde bazıları uyuyor ve bazıları sohbet ediyordu. Bir müddet yatakta oturdum ve ayıkmayı bekledim. Çevremdeki insanların azaldığını hissettiğimde gözümle ufak bir tarama yaptım. Yaklaşık yirmi kişi saydım. Sağımdaki yatakta oturan kadına döndüm.

"İnsanlar nerede?"

"Doktor teker teker kendi odasına aldı ancak odasına çağırdığı kimse geri dönmedi." dedi korkmuş bir ses tonuyla. Kafamı salladım ve önüme döndüm.

Doktor odadan çıktı ve hava kararmaya başladığı için odanın ışıklarını yaktı.

Herkes doktora dikkat kesilmişti ve ağzından çıkacak kelimeleri bekliyordu.

"Yalandan nefret ederim. Zaten bu nedenle sizler ilk sınavını verdiniz. Yalan söyleyenlerden ayrıştınız. Sizler bu grubun dürüstleriniz ve burada kalmaya devam edebilirsiniz. Kural dört, yalan söylemek yasak." dedi ve herkesi şaşkınlık içerisinde bırakarak odasına tekrar çekildi.

Yorum ve destekleriniz benim için çok değerli bir sonraki bölümde görüşmek üzere.

Loading...
0%