Yeni Üyelik
1.
Bölüm

“D.K.”

@bookolog

Şarkı: Lover's Rock- TV Girl

 

Başlama tarihinizi buraya bırakabilirsiniz.

 

 

 

 

 

 

 

"1. BÖLÜM"

 

 

"D.K. "

 

 

 

 

 

Elime aldığım yeşil renk havluyla henüz banyodan yeni çıktığım için ıslak olan saçlarımı gelişigüzel kurularken, gelen bildirim sesiyle adımlarım, yatağın üstüne savurduğum telefonuma yöneldi.

 

Paytak ve ıslak adımlarla ilerleye ilerleye yatağıma varırken yastığın altında olan telefonumu aldım ve muhtemelen hay dayden geldiğini düşündüğüm 'inekleri sağmayı unuttunn' bildirimini alacağıma eminmiş gibi bıkkın bir edayla telefonun tuş kilidini açtım.

 

Gönderen: D.K.

 

Uyu artık, okula geç kalacaksın. (01.22)

 

Ekrana düşen mesajla uykulu ve bayık gözlerim anında irileşirken elimdeki havluyu bir kenara fırlatıp deli gibi odamın penceresine koştum.

 

Bir çırpıda açtığım pencereden başımı dışarıya sarkıtırken gözlerim tek bir şeyi görme umuduyla ıssız sokakta ve aralarında hızlıca gezindi.

 

Daha doğrusu tek bir kişiyi.

 

Islak saçlarıma vuran rüzgar, ağırlığına rağmen onları havalandırıp pencereden dışarıya uçuştururken yediğim soğuğu umursamadan pencere pervazından daha da sarkarak etrafa bakmaya çalıştım. Ama nafile, gecenin bir yarısı olduğundan ötürü sokak bomboş ve ıssızdı, tek bir kedi bile yoktu üstelik.

 

Heyecanımın yavaş yavaş hayal kırıklığına dönüştüğü o sırada elimde varlığını unuttuğum ama bir yandan da sıkı sıkıya tuttuğum telefonum tekrar titredi.

 

Gönderen: D.K.

 

O ıslak saçlarınla pencereyi açman yetmiyormuş gibi bir de aşağıya sarkarak canına kast etmeye devam edersen, bozuşacağız. (01.24)

 

Bir çırpıda okuduğum mesajdan sonra hızlanan kalp atışlarımı umursamamaya çalışarak başımı hızlıca ekrandan kaldırıp gözlerimle tekrar ıssız sokak aralarını taradım.

 

Sonuç yine olumsuzdu.

 

Yoktu, hiçbir yerde.

 

Hiç olmamıştı.

 

Olmuyordu.

 

Bir şekilde kendini ustaca gizlemenin yolunu bulmuş, gölgesini dahi esirgiyordu benden. Bu kadar yok olan birine göre her daim bir adım gerimde hissettiğim varlığıysa aklımı bulandırıyor, bana gerçeği sorgulatıyordu.

 

Gözlerim amansızca sokak lambalarının aydınlatmadığı kuytu köşeleri bir daha taradı ve değişmeyen sonuçla kendimi sıkıntıyla oflarken buldum.

 

Oftu gerçekten yani.

 

Ne zaman gösterecekti acaba kendini?!

 

Yedi ayı aşkındır bu böyle gidiyordu. Ben onu kovalarken ustaca kaçıyordu benden ama bu öyle bir kaçıştı ki her daim soluğunu ensemde hissediyordum.

 

İlk mesajını yağmurlu bir şubatta atmış, mesajın içeriği ve zamanlaması yüzünden ilgimi çekmişti.

 

Okul çıkışı sınıf arkadaşlarım tarafından dışlandığım ve hor görüldüğüm için moralim fena bozulmuştu bir bankta oturmuş ağlıyordum, telefonum sessizde olduğundan şiddetli bir şekilde titremişti avuçlarımda. Gözlerimdeki yaşları ve yüzümdeki yağmur damlalarını özensizce silerken içli içli açmıştım o ilk mesajını...

 

Gönderen: 0542...

 

Biraz daha ağlarsan bu yağmurlar sağanağa dönüşecek.

 

Korkmuştum başta. Hızlıca oturduğum banktan ayağa dikilip etrafımı taramıştım. Aynı şimdiki gibi müthiş bir boşluk sarmıştı her yanı. Issızlık. Tenha. Yağmur damlalarının gürültülü şapırtısı dışında sağır edici bir sessizlik.

 

O böyleydi işte.

 

Bir gölgesi dahi yoktu onun.

 

Bir rüzgar gibiydi en fazla. Saçlarımı usul usul hareketlendiren ılık bir meltem.

 

O gün koşa koşa oradan ayrılıp eve vardığımı hatırlıyorum, telefonu göğsüme bastırmış biçimde. Şoktan dilim tutulmuştu, birinin benimle alay ettiğini ya da bir sapığın dadandığını düşünüyordum ama en ürkütücü biçimde.

 

Kendimi odama atıp bütün perdelerimi de çektikten sonra numarayı engellemek için yeniden telefonumun tuş kilidini açınca ondan bir mesaj daha geldiğini görmüştüm.

 

Gönderen: 0542...

 

Seni korkutup kaçmana sebep olsam da artık ağlamıyorsun. Bu da bir şeydir.

 

Kalbim korkudan deli gibi atarken kendime gelmeye çalışarak hızla kafamı iki yana sallayıp numarayı engellemek adına mesaj sekmesinden çıkmıştım o gün, ama telefonum bir kez daha ondan gelen mesajın bildirimiyle titremişti. Görüldü yapmamak için üstten okumuştum bu sefer gelen mesajı.

 

Gönderen: 0542...

 

Bir gün kollarıma da böylesine deli gibi koşacağın günler gelecek. Şimdilik kaç, ne de olsa geri döneceksin.

 

Kaşlarım hızla çatıldığını, bu sefer hiçbir mesajını beklemeden numarasını engellediğimi, birinin benimle düpedüz alay ettiğini ve engelledikten sonra bir daha ondan mesaj almayacağımı düşünüyordum.

 

Ki böyle düşünmekte de haklıydım çünkü o günden sonra bir hafta boyunca yazmamıştı bana. Bir daha da yazmaz sanıyordum. Arada sırada sohbet kısmını açıp mesajlarını tekrar tekrar okuyup kim olduğunu çözmeye çalışıyordum sadece.

 

Yirmi bir yıllık hayatım boyunca kimse hoşlanmamıştı benden. Aklıma kimse gelmiyordu, tabii dalga geçeceğini düşündüğüm birkaç kişi hariç.

 

Arada bir okulda şüphelendiğim kişileri gözlesem de içimden bir ses onun farklı biri olduğunu fısıldayıp duruyordu.

 

O gün ağladığım park yarım bırakılmış, terk edilmiş, biraz tenhada kalan bir parktı. Herhangi birinin bulmasının imkansız sayılabileceği bir park. Ben dahi tesadüf eseri bulmuştum. Bulduğumdan beri de ağlama mekanım bellemiştim orayı.

 

Yani herhangi biri değildi, buna karar kılmıştım.

 

Beni tanıyordu.

 

Tahmin edebileceğimden daha çok.

 

O günden bir hafta bir gün sonra ise diğer atağını yapmış, kütüphanede kafamın altına alıp uyukladığım kitabın arasına sıkıştırılmış bir not ve de omuzlarıma bırakılmış siyah bir deri ceketle hatırlatmıştı varlığını.

 

Ben farkında olmadan dibime kadar girmişti o gün. Öylesine bir yerden koparılmış kağıt parçasına düzgün bir el yazıyla düştüğü notsa omuzlarımdaki ceketinin varlığına rağmen içimi bumbuz etmişti.

 

Benden korkmaman gerektiğini sana uzun uzun anlatsam bile böyle ürkek bir ceylan gibi bir süre kaçacağını biliyorum, tıpkı kahvenin soğuduğunu bilmene rağmen yine de üflemen gibi saçmasapan bir savunma mekanizman var.

 

Sadece şunu bil; ne bir sapık ne de düşündüğün gibi seninle alay eden bir ergenim. Şimdilik bir yabancı olmadığımı, zihninin derinliklerinde kaybolduğumu, hatırlanmayı beklediğimi bilsen yeter.

 

Beni engelleyerek ya da benden kaçarak bir yere varamayacağını da öğrenmen gerekecek. Ben sana ulaşmak istemişsem, bil ki ulaşırım. Ve de dünya üzerindeki hiçbir kuvvet buna 'engel' olamaz.

 

Telefon engelini kaldırıp kaldırmamanı bu yüzden sana bırakıyorum.

 

Son olarak, bu notu okuduktan sonra anında imha edeceğini ve günün geri kalanını varlığımı inkar ederek geçireceğini biliyorum. Başta bahsettiğim garip savunma mekanizma olayın.

 

Ama gece çöktüğünde ve de ay güzel yüzüne vururken zihninle başbaşa kaldığında beni düşüneceğini de biliyorum.

 

Bunu bilerek bu gece kafamı yastığa rahat koyacağım.

 

D. K.

 

Ondan hiçbir şekilde haber alamadığım ve de bundan sonra da alamayacağıma dair olan zihnimdeki tüm düşünceler bu notuyla yok olmuştu.

 

Dediği gibi o gün, tüm gün boyunca kendimi derse vererek onu düşünmemeye çalışsam da gece çöktüğünde, ay ışığı yüzümü aydınlatırken küçük odamın küçük penceresinde onu düşünürken buldum kendimi.

 

Ve de o gece engelini kaldırıp yeniden bana mesaj atmasını bekledim. Zavallı gibi.

 

Hiç sevilmemiş bir zavallı.

 

O gün sandığının aksine de notunu yırtmadım ve de hala da arasına iliştirdiği aynı kitabın aynı sayfasının arasında saklamaktayım.

 

 

Siyah deri ceketiyse de kapımın arkasındaki askılığa asılı.

 

O günden sonra ve geri kalan yedi ay boyunca ne zaman benimle iletişim kursa ve onu görmezden gelmeye çalışsam da içimden ona doğru, kendimden dahi korkmamı sağlayacak engel olamadığım ılık hisler aktı. Tutamadım.

 

Ve asla bir yabancıya güvenmeyeceğimi bilmeme rağmen ceketinden burnuma dolan o kokuya da bir anda etrafımı sarıp kalp atışlarımı hızlandıran o tanıdık hisse de güvendim.

 

Şimdi olduğu gibi.

 

Belki şimdi daha kuvvetlenen hislerle.

 

O yüzden engeli kaldırdıktan birkaç ay boyunca mesajlarına sadece görüldü atarken daha sonraları tek tük de olsa cevap yazmaya başladım.

 

Şu son iki aydırsa onunla konuştukça sürekli artan onu görme isteğimin bana verdiği cesaretle, bana attığı en son mesajına kayıtsız kalamayıp ustaca gizlendiği sokak aralarına doğru seslendim.

 

"Seni görmek istiyorum! "

 

Ellerim pencere pervazını sıkmaktan bembeyaz kesilmiş, dişlerim ve çenem soğuktan titrese dahi kendimden beklemeyeceğim bu atak yüzünden vücudum cayır cayır yandı bir anda.

 

Tuş kilidi açık telefonum bir mesaj bildirimiyle yeniden titredi.

 

Gönderen: D.K.

 

Beni; kendi başına, görünüşüm ve kim olduğum afişe olmadan hatırlaman gerektiğini biliyorsun. Bunu konuştuk seninle. Pencerenden bana serenat yapar gibi tatlı tatlı seslenerek de aklımı bulandırma. O saçlar da kurutulmadan yatılmasın. Son uyarım. (01.32)

 

Beni bir güzel payladığı mesajına somurtarak bakarken sesli bir şekilde ofladım. Bu sefer de kendini göstermeyecekti.

 

Gecenin bir vakti kimseye aldırmadan verdiğim sesli tepkiler yüzünden hafiften kızarmaya başladığım ve kendime gelerek penceremi kapatacağım sırada boş sokak aralarının birinde yankılanan erkeksi bir gülüş sesiyle ellerim donakaldı.

 

Oydu.

 

Oflamama gülen bu boğuk ses, onun sesiydi.

 

 

Aylar sonra varlığına tutunduğum ilk somut belirti olan gülüşü kulaklarımda çınladı. Sesini ilk kez duyduğumdan bir süre şoktan çıkamazken, zihnimin içi bu sesi bir daha duyma arzusuyla kıvrandı.

 

Kalp atışlarım yine deli gibi hızlanmaya başlayınca en iyi bildiğim şeyi yapıp kaçtım. Penceremi bir çırpıda kapayıp perdesini de aynı şiddetle çekerken olduğum yere bir elim kalbimde çöküverdim.

 

Sesini duyunca bile deli gibi heyecanlanırken onu görmeyi nasıl kaldıracaktım acaba? Bir de ısrar edip duruyordum sürekli.

 

Haklıydı.

 

Onu kendim hatırlamalıydım.

 

Biraz sonra sakinleştiğime karar verip oturduğum yerden kalkarken telefonu elime alıp hızlıca bir cevap yazdım.

 

Gönderen: Rüya

 

Emredersin, başka arzun var mı? Yatmadan onu da halledeyim. (01.47)

 

Mesajı yolladığım gibi adımlarım banyoya varırken çekmecemdeki saç kurutma makinesini fişe taktığım sıra telefonum yeniden titredi.

 

Gönderen: D.K.

 

Evet var.(01.48)

 

Beni bir an önce hatırlaman.(01.48)

 

Elimde kurutma makinesi, olduğum yerde donakalırken son mesajına ne kadar müddet baktım bilmiyorum.

 

Kendime gelip telefonumu bir kenara koyarken dalgın dalgın saçlarımı kurulamayı ne ara bitirdiğimi de pek hatırladığım söylenemez.

 

En son bütün işlerimi halledip yatağıma geçtim. Işığımı kapattığım gibi boş sokakta yankılanan tanıdık motor sesiyle iç çekmem bir oldu.

 

Gitmişti.

 

Beni düşüncelerimle bir başıma bırakarak...

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Can sıkıntısından yazdığım bi kurgu. Beğenirsiniz umarım. Her gün bölüm atmaya çalışacağımm.

Loading...
0%