Harikulade bir ilk bahar öğleden sonrasıydı günes neredeyse batmak üzereyken ki yorgun ışık hüzmeleri yer yüzünü sakin sakin okşuyordu ve o gün batımının güzelim turuncu tonları arasında Payidar on iki yaşlarındaki kızı Violet ile malikanelerinin arka bahçesinde eşi Mary için papatya dan bir taç ve buldukları bir tür dalı süsleyerek kendilerince kılıç hazırlıyorlardı. Devlet idaresinden henüz gelen Mary çalışma odasına giden merdivenlerini çıkarken arka bahçedeki neşeli cıvıltıları dinleyerek sakinleşiyor birnevi günün yorgunluğunu üzerinden defediyordu, odasına girip kendini "günlük işler" diye adlandırdığı bir dizi evrağı incelemeye verdi. Sabah ona ulaşan ve İngiltere savunma bakanlığından gelen telgrafı cebinden çıkardığı gibi titreyen cılız elleriyle tekrar okumaya koyuldu ;
Sayın General Mary Honest;
Savunma bakanıligi tarafından yazılan bu mektupta siz ve sizin gibi ülkenin sayılı generallerini ön görülen 2.dunya savaşına İngiltere çapında öncülük etmek adına göreve cağirmaktan onur duyarız. Krallığımız uğruna dünyaya İngilterenin ne kadar kudreti ve sağlam bir ordusu olduğunu aynı zamanda hala güçlü ve saygın bir devlet olduğumuzu sağlam ve iyi kazanılmış bir zafer ile tekrar dünyaya hatırlatmanızı istemekteyiz, krallığı ve kralı uğruna gerekirse canını bile verebilecek onurlu generallerimizi savaş meydanında görmekten onur duyarız.
~ İngiltere savunma bakanı Winston Churchill
Mary donuk bir ifade ile mektuba bakmaya devam ederken bir anda kalbi sıkışmaya ve kendini derin nefesler almaya çalışırken buldu acıması kadın hiddetle bacaklarının hakimiyetini yitiriyor çalışma masasının yanına yavaş yavaş çöküyordu.
Mary öylece yerde beklerken kapısına doğru yaklaşan adımları duydu. Bu adımlar eşi ve kızının kendilerine özgü neşeli adımlarıydı. Aceleyle ayağa kalktı ve ıslanmış yanaklarını silip titremeye müsait olan sesini şiddetle kontrol altına almaya çalışarak üstünü düzeltti, ardından kapı nazikçe çaldı.
Mary yapmacık bir tebessüm takınarak cevap verdi;
" Girin!"
Kapı aralandı ve aralıktan içeriye masumca bakış atan iki silüet belirdi, Payidar elini Mary'e uzatarak;
" Mary tatlım arka bahçeye bizimle gelebilir misin? Violet ile senin için küçük bir süprizimiz var" dedi.
Mary elindeki mektubu buruşturup hızla cebine sokuşturdu ve eşinin elini sertçe kavrayarak arka bahçenin yolunu tuttu. Violet annesini bahçedeki bir bank'a oturturken,böğürtlen çalılığının arasından papatya ve gelincikler le süslenmiş bir taç, yanında da bulduğu alelade bir ceviz ağacının dalından yaptığı tahta kılıcı çıkardı.
" Anne diz çokebilir misin?" Dedi Violet annesini kutsamak için kılıcı elinde alıp, annesine hazırladığı tacı kafasından düsürmemeye çalışarak.
Mary diz çöktü ve başını bu hayatta gerçekten kraliçesi olarak saydığı tek kadının karşısında eğdi.
Violet annesinin önce sağ ardından sol omzuna yaptığı tahta kılıç ile dokunarak yüksek sesle;
" General Mary Honest sizi İngiliz kraliyet ailesinin onayı ve kraliçe olmanın bana verdiği hak ile İngiltere ana ordusunun baş generali ilan ediyorum!" Diye şakacı bir tavırla gülmemeye gayret ederek başladı.
Ardından başındaki tacı çıkarıp annesinin dalgalı gür sarı saçlarına nazikçe yerleştirdi.
Neşeyle;
" Beğendin mi anne? Gerçekten sevgimle yaptım tıpkı senin öğrettiğin gibi bak bir alt bir üst görüyor musun.
Mary'nin kısık bir kahkaha attı. Gözlerinin yaşlarını ani bir hamle ile sildi ve rahat bir manevra ile kizının elindeki kılıcı kaptı.
" Eskrim derslerinin ne kadar işe yaradığını görelim bakalım bayan Violet . Pozisyon al, çünkü annen sana bu sefer acımayacak!"
Violet koşarak bankın yanından dört saat önceki eskrim dersinden kalma kılıcını kaptı ve annesine karşı sağlam bir hamle yaptı.
" Dikkat edin de acınacak duruma siz düşmeyin! Unutmayın ki karşınızdaki kişi kızınız olmak ile birlikte aynı zamanda da bir Türk.
Mary bıkkınlık la ekledi "hadi ama sen benim de kızımsın."
" Ve babamın da."
" Ama ben bir ingilizim"
" Aynı zamanda babam da bir Türk."
" Baban konusunu ne zaman kapatmayı düşünüyorsun sen melezsin!"
" Seni yere serer sermez."
Mary eşinin gözlerindeki ateşi ilk defa kızının gözlerinde görür gibi oldu.
" Hala genç ve güçlüyüm Violet, beni hafife almamani tavsiye ederim, çünkü senin aksine ben toy değilim. Ama ne diyebilirim ki benim kızımsın."
Violet konuşmuyordu.
Mary ve Violet arasındaki eskrim yarışı şiddetle devam ediyor fakat anne ve kızı yorgunluktan yürüyemeyecek hale gelenedek durmaya niyetli gibi görünmüyorlardı en sonunda Payidar ayağa kalkıp hakemlik görevi olarak yarışı berabere bitirdi.
" İyi yarıştı hanımlar. Lakin geç oldu ve akşam yemeği vakti çoktan geldi. Hem Mary hayatım bu gün senin askeriyede yeni subaylar ile atış talimin yok muydu yorgun olmalısın ve aynı zamanda da aç." Dedi
Mary garip bir kadındı denilebilir mi. Hayır, o tam bir çılgın dı. Nedendir bilinmez ama yorulmak hakkında hiç deneyimi olmamış gibi coşkulu ve dinç ti.
" Haklısın. Violet son bir yarışa var mısın tatlım?" Dedi Mary kızının heyecan dolu gözlerine bakarak.
Violet hırsla ;
" Tabi ki! Yarış nedir?" Dedi
Mary banka oturdu ve sırtını yasladı.
" Yemek odasına ilk varan kazanır!"
Violet hızla koşmaya başladı ve;
" Sen gelene kadar ben çoktan orada olacağım ve dinlenecek vakit bile bulacağım."
Konuşmasında sesi tam da genç bir aslan gibi çıkıyor. Etrafta koşup zıplıyor, tıpkı annesi gibi yorulmak nedir bilmiyordu.
Violet uzaklaştıktan sonra Mary Payidar ı yanına oturması için elinden cekiştirdi.
Mary cebine sıkıştırdığı mektubu çıkartıp mührü Payidar a gösterdi.
Payidar bıkkın bir nefes vererek konuşmaya başladı.
" Bu kadar erken gelmesini beklemiyordum"
Mary yorgun bakışlar ile mektubu bir kez de Payidar a okudu ve ekledi;
" Bunun ne anlama geldiğini biliyorsun, seninle böyle bir durum olabileceği hakkında ya da buna benzer bir durum gercekleşebilecegini defalarca kez konuştuk."
" Gidecek misin?"
" Yönetime karşı gelemem. Hem hayatım boyunca böyle bir fırsat bekledim."
" Bu oyunun ucunda ölüm var Mery!"
" Bu bir oyun değil benim görevim ve bunu sen de çok iyi biliyorsun."
"Fakat..."
" Kabul mektubunu akşam yemeğinden hemen sonra yazacağım."
" Mary ama Violet?"
" O beni anlayacaktır. O her zaman beni anladı, senin aksine o benimle daima gurur duydu..."
" Mary tabiki seninle gurur duyuyorum ama gitmem konusunda tereddütlerim var ."
Mary dalgaya vuran konuşması ile ortamın ciddi havasını değiştirebilme umudu ile konuşuyordu "Ah hayır korkma seni dul bırakmam."
Payidar derin bir iç çekti
" Annesizlik... annesizlik nedir bilirim Mary ve bunu kızıma yaşatmak istemiyorum. Sen aptallık edebilirsin lakin ben buna izin vermeyeceğim! O mektubu yazmayacaksın!"
Mary hiddetle ayağa kalktı ve eşinin karşısında dikildi
" Ne cüretle benim hayallerime karşı dil uzatırsın!"
"Hayallerin ölmek mi? Hayallerin kızını yetim bırakmak mı?"
" Sırf benim kızım yetim kalmasın diye. Binlerce eşi dul ve binlerce çocuğu anne, babasız mi bırakayım yani!? Senin vicdanın bu mu! Sen eskiden de bu kadar bencil miydin?"
" Mary bencillik değil... Haklısın... Haklısın ve bu bana acı veriyor kumar oynuyorsun Mary!Gazetelerde okuduguma göre tarihin en kanlı savaşı olacağı konusunda pek çok yazı var Nazi Almanyası Avrupa'ya acimayacaktir.
" Gazetelerde okuduğun her şeye inanmamanı tavsiye ederim."
"Beni neden kendi ellerimle eşimi ölüme teslim etmem gerektiği konusunda ikna etmeye çalışıyorsun anlayamıyorum. Yalnızca bu konuyu akşam yemeğinden sonra bir kez daha konuşalım olur mu?"
" Pekâlâ, sonra."
Annesi ve babasını solgun yüzler ile gören Violet neler olduğunu sormak istedi ama ona söylemeyeceklerini bildiği için yalan duymak istemiyordu bu sebeple sormadı. Fakat yemek masasına neşe katmak için elinden geleni ardına koymadı başarılı olduğu söylenebilirdi. Mary nin güzündeki gülücükleri ortaya çıkarabilen tek varlık kızı Violetten başkası değildi.
Yemekten sonra Violet ertesi gün ki eskrim dersi için bu gün öğrendiği yeni manevraları denemek niyeti ile annesinin ona tekvando öğrettiği çalışma odasına gitti o an Mary ve Payidar ana salonda baş başa kala kaldılar. Payidar Mary'i izlemeye koyulmuştu fakat bu bakışlardan rahatsız olan Mary salonun süsleri ve çiçekleri ile uğraşmaya çekmeceleri karıştırma ya başlamıştı bütün çabasına rağmen yerinde durmayan hâli eşinin bakışlarını ondan uzaklaştırmak yerine tam aksine daha çok kendine çekiyordu. Payidar sessizliği bozmak adına Mary ile konuşma denemeleri yaptı fakat Mary her sorusuna kısa ve net cevaplar veriyor eşinin açmaya çalıştığı konuyu açmasına izin vermiyor çünkü zar zor verdiği bu karardan dönmek bir yana bu görev için can atıyordu.
" Mary tatlım bir şey mi arıyorsun?" Dedi Payidar bir kez daha sessizliği bozmak umudu ile.
" Ah, hayır yalnızca Violet in bir kaç kitap denemesini buldum ve kazara sayfaları karıştırdım onları tekrar numara sırasına sokmaya çalışıyorum." Diye yanıt verdi Mary.
" Yardımcı olmamı ister misin? İkimiz yaparsak daha hızlı toparlayabiliriz." Diyerek öneride bulundu Payidar. Fakat Mary bu öneriyi de red etmekte niyetliydi.
" Hayır, hayır ben hallediyorum teşekkürler."
Payidar bu sessizlikten sıkılarak ve hafiften ofkelenmeye başlayarak ayağa kalktı ve ana salonun kapısını kapattı.
Mary şaşkınlıkla " Ne yapıyorsun neden kapıyı kapattın ki?" Diyebildi.
Payidar öfkesine hakim olmaya çalışarak "Konuşacağız! Hemen! Şimdi!"
Mary karıştırdı çekmeceyi iç çekerek kapattı.
" Mary gitmeyeceksin öyle değil mi? O telgraf'a cevap vermeyeceksin öyle değil mi ?" Diye sordu Payidar. Gözlerindeki umut pırıltıları hemen hemen sönmeden önce.
Mary başını yere eğerek suçlu gözlerle " Çok geç. Ben eve gelmeden telgrafı çekmiştim bile" diyebildi.
" Ne demek çok geç kabul mü ettin hem de bize sormadan mı! Cevap mektubunu akşam yazacağını söylemiştin!" Dedi Payidar bilinçli olmadan sesini Mary e karşı yükselterek.
" Bu fırsatın benim için ne demek olduğunu bilmiyorsun! Hayatım boyunca İngiltere ordusunda bir savaşa katılma hayalleri kurdum ben. Yıllarca çalıştım çabaladım her şey bu fırsat için di... Ve şimdi sen bana bu fırsatı tepmemi söylüyorsun. Neden?"
Mary yumuşak sesi ile" Ben ölmeyecegim. Tanrı aşkına neden sağ dönebileceğim ihtimalini göz önünde bulundurmuyorsun?" Diye eşinin içini rahatlatmaya çalıştı.
" Bana kumar oynatmaya çalışıyorsun!"
" Bu bir kumar değil!"
" Bu bir kumar! Hem de en büyüğünden!"
Eskrim çalışması biten Violet odasına gitmek için tam da ana salonun kapısının bulunduğu koridordan geçiyordu ve salonun kapısının kapalı olduğunu fark etti. Genç kız içeride annesi veya babasının olup olmadığına bakmak için kapıyı açmak için davrandı tam o anda annesinin "gideceğim!" Lafını duydu.
Violet merak ve şaşkınlıkla masum saf bakışlarını annesine yöneltti ve "nereye gideceksin, neyden söz ediyorsunuz?" Dedi.
Okur Yorumları | Yorum Ekle |