Yeni Üyelik
2.
Bölüm

2. Bölüm

@borty._

Eve vardığımda tekrar neşem yerine geldi, evimin havası hiç bir zaman kasvetli değildi zaten olmasına izin dahi vermezdim, huzura erdiğim tek yer sakin ve sessiz mesut evimdi o dört duvar arası değildi yuvam dı.

Bir anda odamın kapısı çaldı

"Müsait misiniz efendim?" Dedi Vardar in sesi

" Evet… girebilirsin Vardar"

Vardar kapıyı usulca açtı, eline bir kağıt parçası tutuyordu.

" O elindeki nedir Vardar?" Dedim merakla

" Bilmiyorum efendim, okumadım az önce bayan Katina'nın torunu Nikol getirdi sizin için olduğunu söyledi özel bir tür mektup olduğunu ve sizin için önemli bir şey olabileceğini söyledi."

" Ah, öyle mi ver bakalım kimdenmiş."

Vardar kağıdı elime verdi ve usulca odadan çıkıp kapıyı ardından kapattı.

 

Sevgili beyefendi;

Bana haftalar önce yaptığınız teklif konusunda aramızda anlaşılmayan bir takım durumlar olduğunu sezmekteyim, bu konuya bir açıklık getirmekten kıvanç duyarım lütfen önümüzdeki hafta salı günü, öğleden sonra bir de benimle koru da buluşun

~ Dr. Katerina

 

Ali kağıda dikkatlice bakındı, bu sabah Nikol a verdiği reçetenin ta kendisiydi, demekki Katerina eline bayan Katina için bir reçete değil bizzat benim için bir not bırakmıştı. Günler gelmesini istemediğin bir gün için fevkalade hızlı geçer iken. Aynı şekilde günler damla damla saniyeler ile ifade edilemez miydi istenen bir gün beklenirken ve salı günü sanki bir türlü gelmek bilmiyor du işte.

Pazartesi akşamı geldi çattı, Ali, Katerina'nın kendisi ile ne konuşacağını bilmiyordu fakat kendisinin Katerina ile ne konuşacağını gayet iyi biliyordu bütün gece aklında kurguladı bazen dayanamadı kalktı mektuplar yazdı sonra kendi yazdığı drama dan utandı ve sayfaları yırtıp attı, bir kez daha kalktı bu sefer geçti ayna karşısına konuşmasını kendisine karşı yaptı, belki de hisler rest ve miniklerle onları da takip eden bir şiir ile belli edilebilir dedi kendi kendine. Kalktı sayfalarca şiirler yazdı papatyalardan, gözlerinden bahsetti, yüreğinden asıl saf sevgiden bahsetti olmadı neydi onu bukadar utandıran biri ona bu sözleri söylese fevkalâde mutlu olurdu belkide fakat kendisi birine söylese yerin dibine geçerdi yüksek ihtimalle.

İnsanlara sevdiğini söylediğinde kaldıramaz bazıları ağır gelir bu onlara, bazen birini çok seversin , güzel sözlerle fevkalade gözler ile bakarsın ona ancak sonucu hüsran olur pek çoğunda.

" Zavallı talihsiz evladım ne kadar da acınası!" Dedi tekrar o bilinmez ses .

Ali duymak istemiyordu, gerçi hakikatten öylemiydi acaba, zavallı mıydı gerçekten de ? Saçma sapan hayallerle geceleri uykusunu kaçıran bir oğlan.

"Hata yapıyorsun evladım, o bakire bunu hak etmiyor seninle gelmeyecek sen nekadar istesen de o istemiyor zorlamak sana ne kazandıracak sevgili evladım? Ses bunları mı söylüyordu hakikatten. Yoksa bu ses Ali'nin zihninde başka bir kaynaktan gelen sözler miydi ?

" Sus!... Sus lütfen, benimle dalga geçmeyi bırak!" Ali bir anda bıraktı kalemi kağıdı geçti yatağına sarıp sarmaladı kendini yorganı ile.

Uykuya daldıktan sonrası pek rahattır çoğu insan. Ali için de öyle oldu sabaha çok iyi hissediyordu kendini, nedendir bilinmez, büyük bir rahatlık oluyordu üzerinde. Yataktan yavaşca çıktı iyice elini yüzünü temizledi tam o sırada Vardar kapıyı çaldı.

"Efendim... Uyandınız mı?"

" Evet Vardar şimdi uyandım."

"Günaydın efendim Kahvaltınızı yemek odasında hazırladım" dedi Vardar kapının ardından.

" Teşekkür ederim Vardar şimdi gidiyorum" dedi Ali.

Hızlıca giyindi ve aceleye indi merdivenleri, mutfak kapısının önünden geçerken Vardar in mutfakta evin aşçısı olan bayan Emiliya ile bir masada oturmuş, sessiz bir şekilde kahvaltılarını yaptıklarını gördü. Bayan Emilya kırklı yaşlarında dul bir hanımefendi idi aynı zamanda Vardar'ın da annesiydi. Ali tek başına kahvaltı yapmayı hiç sevmezdi bir yalnızlık hissiyatı verirdi ona. Onun için sofralar her zaman şen şakrak ve hareketli olmalıydı yada hiç olmazsa masada ondan başka insan olmalıydı. Hızlıca yemek odasında kahvaltı tepsisini alıp mutfağa geldi.

" Vardar, Bayan Emiliya sizinle yemek yeme şerefini bana bahşeder misiniz?" Dedim

" Şefkatli ve mutlu gözlerle bana baktılar ve Vardar hemen benim için bir sandalye çekti.

" Buyrun efendim oturun onur duyarız." Dedi.

Ali kahvaltısını bitirdikten hemen sonra saate baktı öğleden sonra Katerina ile koruda buluşması gerekiyordu ve hızlıca atölye ye gidip o gün halledilmesi gerekilen önemli evrak işlerini halletmeliydi.

Bütün işler hallolur olmaz Ali hızla koru nün yolunu tuttu. Koruya vardığında koru girişinde Katerina'nın onu beklediğini gördü ve hemen selam vermek için yanına gitti.

"Tünaydın efendim umarım bu gün önemli bir işiniz yoktu" dedi Katerina yüzündeki yapmacık bir gülümseme ile.

" Hayır hanımefendi bu gün buraya gelmekten daha önemli bir isim olmadığını gönül rahatlığı ile söyliyebilirim"

" Ne hoş ozaman benimle koruda bir yürüyüşe de hayır demezsiniz umarım" dedi ve eliyle referans yaparak patikaya doğru döndü.

" Hay hay! Hanımefendi büyük bir zevkle."

Dedim ve patikada usulca yürümeye başladık. Uzun ve rahatsız edici bir sessizlikten sonra ortamı yumuşatmak adına;

" Notunuz da benimle teklifim hakkında konuşacağınızı söylemiştiniz."

" Evet tam olarak o konu için sizi buraya davet ettim"

" Teklifim hakkında cevabınızın net olduğundan kuşkum yoktu ve hiç istemesem de kararınıza saygı duydum, kabullendim fakat ne oldu da tekrar benimle bu konu hakkında konuşmak istediniz?" Dedim tamamen kayıtsız bir ses tonuyla.

" Öncelikle sizinle rahat konuşabilmek adına aramızdaki bu resmi ve soğuk kalıpları bir kenara bırakmayı teklif ediyorum, tabi sizin için de uygunsa."

" Tabiki, nasıl rahat olacak isen benimle öyle konuşabilirsin Katerina, benim için gayet makul."

" Ali... Savaşın Yunanistan'a sıçramasına ramak kaldı Almanya sınırlara dayandı biliyorsun."

" Evet yakından takip ediyorum."

" Mustafa bana Türk konsolosluğu tarafından geri çağırdığınız üzere bir mektup aldığınızı söyledi" Katerina gergin görünüyordu.

" Ne yazık ki evet. Öyle bir mektup iki hafta önce elimize ulaştı."

" Ali aklımda tek bir soru var, gerçekten merak ediyorum. Neden? Neden mektup eline geçtiği günün ertesi günü apar topar bana evlenmeyi teklif ettin?"

" Seni beraberimde götürebilmek içindi."

" Bunu zaten biliyorum ve seninle gelemeyeceğimi söylemiştim. Ama… Ali neden-"

Ali Katerina'nın sözünü keserek.

" Neden? Beni… anlayamıyorum beni hiç evelenebileçeğin biri olarak görmedin mi?" Sesi titriyordu özür dileyen bir çocuk edasında.

" Hayır tabiki o sebeple değildi söylediklerim! Lütfen böyle düşünme. Konunun seni sevip sevmemek ile hiç bir alakası bulunmamakta, bunu sen de çok iyi biliyorsun."

" Peki, asıl konu nedir Katerina?"

" Ailemi bırakamam, onlarsız yapamam."

" Ben senin ailen degilmiyim ki Katerina? Tıpkı onlar gibi ben de seni sevmiyor muyum? Onlar seni özlüyor da peki ben seni özlemiyor muyum? Bana güvenmiyorsun. Aceleyle verilmiş bir karar olduğunu düşünüyorsun. Anlayamıyorum. Yaşamak istemiyor musun?"

" Elbette... Elbette istiyorum. Kim yaşamak istemez ki?"

" Öyleyse niçin benimle Türkiye ye gelmiyorsun. Lütfen Katerina bana güven Türkiye ye benimle gelirsen nekadar mutlu olabileceğimizi düşün, ailen de böyle istemez miydi? Mutlu olmanı."

Katerina yürümeyi durdurdu ve Ali'ye döndü.

" Bana neden zaman tanımıyorsun ? Yalnızca bir kaç gün, bir karar vermeliyim."

" Katerina eğer kararın benden yana olur ise lütfen gelecek hafta bu gün benimle sahaflar caddesinde buluş, gelecek hafta konsolosluğa gitmek için son günüm."

Katerina başını onaylar şekilde salladı. Birlikte geri döndüler ve birbirlerine iyi günler dileyip uzaklaştılar.

Katerina eve gittiğinde bu konuyu babası ile konuştu. Bay Fred aklı başında bir adamdı Katerina onun tek çocuğuydu ve kızının küçüklüğünden beri onun için hep en doğrusunu yapmaya çalışıyordu babası. Ve bir kez daha en iyisini yapmaya kararlıydı, bu kendisinin karar verebileceği bir durum değildi Ali, Bay Fred'in gözünde iyi kalpli ve çalışkan bir çocuktu. Bay Fren Türklerin daima iyi yürekli, dinine sadık, adaletli ve asil kan taşıyan insanlar olarak görüyordu, bir savaştan çıkmalarına rağmen hiç bir Türk evladından tek bir kötülük görmemişlerdi tabiki vatanını milletini düşman devletlere savunmayı kötülük gören insanlar da vardı fakat Bay Fred onlardan biri değildi.

Bay Fred eşini yani Bayan Kasie yi de çağırdı kızlarını yanlarına oturttular ve kendi fikirlerini kızlarına en içten ifadeleri ile anlattılar. Bay Fred eşi ile olan ortak düşüncelerini şu söz ile sonlandırdı.

" Ne olursa olsun sevgili kızımızı mutlu görmek isteriz, bu evlilik bizim için makbuldür fakat gitmek istemez isen lütfen bizim için yapma bunu pişman olabileceğin şeylerin sebebi olmayı ben de sevgili annen de istemeyiz Katrina. Ali gibi azimli çalışkan bir adamın sana çok iyi göz kulak olacağına annen ile canı gönülden inanıyoruz." Dedi bay Fred ve sözün geri kalanını bayan Kaise üstlendi.

Bayan Kaise kızının ellerini sımsıkı tuttu;

" Her türlü kararında yanındayız bunu biliyorsun gitmek ya da kalmak senin iraden içerisinde kızım, seni mutlu edeni yap."

Ve Katrina nin evindeki konuşma burada bitti.

Aynı şekilde Ali ve Mustafa Türkiye ye dönmek için hazırlanmaya başlamıştı. Ali ümitsizce Mustafa'ya baktı.

" Yarın salı." Dedi Ali

" Gelemeyeceğini düşünüyorsun ha!"

" İki gün önce sokağa çıkma yasağı getirildi biz Türk istihbaratı sayesinde güvenlice konsolosluğa gidebileceğiz fakat o bu ayrıcalığın bir parçası değil evinden çıkamayabilir."

" Hep böyle yapıyorsun Ali, hep tedirginsin hayrı düşünmeyi hiç bilmez misin?" Dedi. Ümit vermek le karışık azarlama ile.

O gece konsolosluğa daha yakın olduğu için Mustafa Ali'nin evinde kalacaktı ve ertesi gün yola çıkmak için konsolosluğa gideceklerdi. Tek fark Ali konsolosluğa Mustafadan biraz daha geç gidecekti çünkü ne olursa olsun içindeki sesin galip gelmesine izin vermeyecek ve Katerina yi sahaflar caddesinde bekleyecekti. Sonra iki dost birbirlerine iyi uykular dileyip yataklara geçitler, deliksiz bir uykunun ardından, o soğuk Ekim sabahında iki Şi de artık bu kaos ve ızdırap tan kurtulmak için yola koyuldular.

Ali sahaflar caddesinde her zamanki sokağın başındaki bir fırının önünde dururdu Katerinayı beklerken dalmıştı ki bir anda arkasında devriye gezen alman bir asker onu far etti Ali'ye doğru koşmaya başlayan Alman askeri gören Ali Türk olduğu için endişe etmedi fakat asker bir anda silahını çıkarıp Ali'ye nişan aldı.

" Efendim bekleyin ben düşman değilim ne yapıyorsunuz?"dedi Ali korktuğunu belli etmemeye çalışarak.

Fakat asker ne Yunanca ne de Türkçe biliyordu, Ali'nin ona derdini anlatma şansı yoktu. Alman asker el hareketleri ile Ali'yi bir ara sokağa ilerletti.

Ali daha ne olduğunu fark edemeden asker onu duvara yasladı. Ali gözlerini kapattı ve daha önce hiç korkmadığı kadar büyük bir korku ile irkildi

"Ben...ben bir Türküm! Lütfen efendim ben bir Türküm bana zarar vermeyin!"

Asker silahı Ali'nin ensesine dayadı!

"Ein Volk, ein Reich, ein Führer" ( "Tek Halk, tek İmparatorluk, tek Lider")

Ve bir silah sesi duyuldu

Ali'nin yüzü kanlar içindeydi fakat vurulan Ali değildi, Alman askeri kanlar içinde yere yığıldı ne olmuştu ona bir anda. Hemen ardından elini sıcak bir elin tuttuğunu hissetti.

"İyimisin!... Bir yerine zarar geldi mi?"

Ali dehşetle karşısındaki kişiye baktı.

"Bir Alman askeri daha!" Diye korkuyla haykırdı.

Ve karşısındaki asker bir anda Ali'nin ağzını avucuyla kapatıp diğer eli ile kendi şapkasını çıkardı. Uzun sırma saçları bukle bukle döküldü omuzlarına.

"Sessiz ol lütfen. Benim Katerina! Seni konsolosluğa götürmeye geldim."

Ve Ali sessiz olacağını kafasını sallayarak ifade ettikten hemen sonra zamanının en sen şakrak sokaklarından korka korka koşarak geçtiler. Çünkü hiç bir

şey sonsuza kadar iyi kalmaz elbet bir kırılma noktası vardır ve o zaman bu zamandı.

 

Loading...
0%