@borty._
|
Konsolosluğun bahçesine vardıklarında otobüs Ali'yi bekliyor du fakat Ali aniden Katerinanın ellerini kavrayarak hızla konsolosluk binasına girdi ve büyük elçi ile acil bir görüşme yapmak istediğini söyledi. Katerina masum ve meraklı bir genç kız edasıyla etrafa bakınarak sordu. " Otobüs aşağıda fakat biz buradayız, sebebi nedir ?"dedi. Ali; " Beni red etmedin ve teklifimi kabul ettin. Katerinam, biricik sevgilim, güzeller güzelim, şimdi ben de bana verilebilecek en müstesna vazifeyi yerine getireceğim." Diyerek tebessümle Katerina'nın yumuşacık ellerine birer buse kondurdu. " Vazifen?... Vazifen nedir?" Dedi Katerina Ali usulca eğildi, " beni eşiniz olarak kabul eder misiniz hanımefendi?"... Yapılan kısa ve küçük merasimin ardından genç çift artık resmen yola çıkmaya hazırdı.
" Vay efendim! Sonunda bizim evlatların da mürvetini görüyoruz ya ne de keyif alırım iki birbirinden delikanlı gencimizin izdivacını kendim gercekleştirmekten öyle sık münasip olan bir hadise değil sonuçta." dedi büyük elçi. " Hadi, hadi otobüs aşağıda bizi bekliyor bizsiz gitsin istemeyiz ya?" Diye araya girdi Mustafa.
Ve her küçük çocuğa anlatılan peri masalı başlamış oldu. Tıpkı büyük usta Tolstoy un dediği gibi bir hikayenin başlaması için ya bir insan bir yolculuğa çıkar ya da şehre bir yabancı gelir ve şimdi o yolcu, sonu belirsiz diyarlara doğru haraket ediyordu...
Hikayemiz Türkiye ye vardıktan sonra çok hızlı ilerledi mutlu çiftimiz Ali nin Hatay'da ki baba ocağına döndüğünde herkes ile tanışması pek uzun sürmedi Ali'nin ablası Halime hanım kardeşinin geldiği haberini alır almaz tez vakitte kardeşini karşılamaya gitti ve biricik kardeşini görür görmez boynuna sarıldı. Halime hanım kumral ve yeşil gözlü evladı olmayan fakat fazlasıyla varlıklı dul,tonton bir kadındı. Halime hanım ve Ali'nin babaları 1.dunya savaşında şehit düstüğünde anneleri henüz Ali ye yedi aylık gebe imiş kadın çağız bu acıya katlanamamış ve daha yedi aylık gebe iken doğum yapmış, doğum esnasında da bir felaket daha gerçekleşmiş. Halime hanım ile Ali'nin annesi Afife hatun vefat etmişti o zamanlarda Halime henüz 20'li yaşlarındaydı, evliydi. Annesinin ve babasının ölümü ile ne kadar sarsılmış olsa bile daha kundaktaki bebek kardeşine iyi gelebilmek için elinden geleni yapmıştı Halime hanımın eşi ile hiç çocukları olmadığı için Ali yi kendi evlatları gibi büyütmüşlerdi Halime hanımın eşi İbrahim bey Zengin bir Toprak ağasiydi mutlu bir evlilikleri vardı fakat evliliklerinden on dokuz sene sonra İbrahim bey vahim bir hastalık nedeni ile vefat etmiş İbrahim Bey'in ölümünden sonra son dayanağını da kaybeden halime hanım eşinin bütün mal varlığına sahip olmuştu ve tıpkı eşinden öğrendiği gibi en iyi şekilde bu toprakları işlemeyi ve yönetmeyi başardı, her zorluğa rağmen yiğit bir kadın olan Halime, erkek kardeşini de desteklemiş onun kendine bir iş kurmasını ve kendi başına geçinebilmesini sağlamıştı. Halime hanım dolu gözleri ile biricik kardeşinin kehribar rengindeki hasret dolu gözlerine uzun uzun baktı. " Gelmeni bekliyordum Ali'm, savaş haberini aldığım günden beri her gece bekledim, her sabah yolunu gözledim, her gün sağa Salim gelebilmen için dualar ettim. Rabbim dualarımı kabul etti biricik kardeşimi bana getirdi." Ali Katerina yı göstererek " Bir tek beni değil ablacığım bir tek beni değil sana eşimi de getirdim." Dedi. Halime hanımın bir anda çimen yeşili gözleri parladı sevgi dolu bir bakış ile Katerina yı baştan aşağı süzer iken bir yandan da ona sorular soruyordu. " Adın nedir güzel kızım?" " Katerina efendim." " Pek te zarifsin birtanem peri kızı gibi mübarek." " Çok teşekkür ederim efendim." " Ne zamandır evlisiniz kızım? Niye haberimiz yoktu bu zamana kadar?" Katerina bir Ali ye bir de halime hanıma baktı "çok yeni efendim." Halime hanım bir kahkaha koy verdi " canım kızım sen bana iyisimi abla diyi ver olur mu?" Katerina samimi bir gülümseme ile halime hanıma baktı. " Çok sevinirim ablacığım." " Hadi bakalım gelin de sizi yerleştirelim yol yorgunusunuzdur şimdi güzel bir aklanır paklanırsınız sonra da akşam yemeği yeriz olur mu ?" Ali, Katerina ve Mustafa hep bir ağzından" çok iyi olur" dediler ve küçük bir gülüşme yaşandı. Halime hanım eve girer girmez hemen kızlarına seslendi evde 4 öksüz kız çocuğu büyütüyor du, belki de en büyük korkusuydu yalnız kalmak bu sebeple 4 kızı kardeş gibi büyütüyor iyi bir eğitim almalarını sağlıyor, öz kızlarıymış gibi sevgi ve alaka gösteriyordu. Kızların en büyükleri zarife kapının açılma sesini duyunca heyecanla salondan girişe fırlamış ti bile " Hoş geldin Ali ağabey." Diye koşarak Ali ye sarılmıştı ardından Mustafaya dönerek küçük bir tebessüm ile selam verdi. Zarife 17 yaşında çoktan serpilmiş bir genç kız idi süt gibi beyaz bir teni, kahve renginde uzun dalgalı saçları, endamlı bir boyu ve çoktan bir yetişkin olmuş gibi davranışları vardı. Zarifenin sevinç çığlıklarını üst kattan duyan kızlar önce ne olduğuna bakmak için merdivenin ucuna kadar gelip başlarını sarkıttılar onları gören halime hanım bir anda bir anne edası ile " kizlar kaç kere su merdivende sarkmayin dedim! Hadi gelin bakın kim geli" dedi. Kızlar gözlerini kocaman açarak hep bir ağzından sevinçle " Ali ağabey gelmiş!" Diye cıvıldadılar. Ve koşup üçü bir anda Ali'ye sarıldılar en küçükleri Hüsniye küçük ellerini heyecanla Ali'ye onu taşımasını istercesine uzattı, üç yaşındaki Hüsniye dünyalar tatlısı bir bebek idi Ali'nin en son ki memelket ziyaretinden 2 sene önce doğmuştu. Ali bir yandan gülüyor diğer yandan Hüsniye nin minik bedenini havada atıp tutuyor etrafında döndürüyor du. " Vay efendim bizim Hüsniye ye de bakın hele herkesten önce attı kendini kollarıma amma da özlemiş, bakıyoruz kocaman olmuş" dedi ve Hüsniye ye dönüp " konuşmayı öğrendin mi bakalım* diyerek heyecanla sordu Ali. Hüsniye tombul yanakları ile gülümsüyor ve yüzünu evet diyen bir ifade ile büzüyordu. Arkandan Zarife den 2 yaş küçük olan Selma nin sesi geldi. Selma mavi gözlü sarı saçlı ve uzun boylu bir kızdı. " Konuş bakalım ağabey ile Hüsniye" diyerek Hüsniyeyi konuşması için teşvik etmeye çalışıyordu. Hüsniye yüzünü gıdısına çekerek güldü. " Nasılsın Hüsniye özledin mi beni" dedi Ali küçük kızın kahverengi gözlerine bakarken. " Hihi! İyiyim çoyk özleydim Ali abiy." Dedi paytak konuşması ile. Ali, Hüsniye'nin cevabına gülümseyerek, "Ben de seni çok özledim, küçük sultanım." dedi ve onu kollarının arasına alarak sıkıca sarıldı. Ardından, Selma'ya dönerek, "Gel bakalım gel yok mu Ali ağabeyine sarılmak özlemedin mi yoksa beni." dedi. Selma, biraz utangaç bir şekilde gülümseyerek, "Tabii ki, ağabey. Özlemez olur muyum." dedi.
Bu sırada Halime hanım, Ali'nin yorgunluğunu ve açlığını fark etti. "Gelin, Ali. Önce biraz dinlen, sonra da akşam yemeği için hazırlanırız." dedi ve onu dinlenmek için bir odaya götürdü. Ali, odada dinlenirken, Katerina da diğer kızlarla tanıştı ve onlarla sohbet etti.
Akşam olunca, Halime hanımın leziz yemekleriyle dolu sofrada herkes bir araya geldi. Ali, Katerina ve Mustafa, Halime hanım ve kızlarıyla birlikte, bir aile gibi mutlu bir şekilde yemeğin tadını çıkardılar. Hüsniye, Ali'nin yanında oturarak onunla keyifli bir şekilde yemek yedi.
Yemek sonrası, Halime hanım, "Ali, seninle bir şey paylaşmak istiyorum." dedi ve ciddi bir ifadeyle devam etti. "Burası senin için bir sığınak, bir aile. Artık senin de burası, bizim evimizdir. İster bir günah işle, ister bir sevinç paylaş, her zaman burada seni bekleyen bir ailen var."
Ali, duygulu bir şekilde Halime hanımın elini sıkarak, "Teşekkür ederim, ablacığım. Sizlerle birlikte olmak, gerçek bir aileye sahip olduğumu hissettiriyor." dedi. Katerina da gözlerindeki yaşları silerek, "Ben de size minnettarım. Burada olmak, gerçek bir yuvada olduğumu hissettiriyor." diye ekledi.
Ve böylece, Ali ve Katerina, yeni bir hayata ilk adımları atmışlardı. Çok değil hemen hemen 2 sene sonra Katerina gebe olduğunu ogrenmişti günler hızla geçiyor talihli bebek gelişmeye devam ediyor Katerina günden güne kendini doğuma hazırlıyordu. Ve gebe olduğu haberi geldikten dokuz ay sonra o beklenen kutlu hadise yaşandı. Mart ayının ayının güzel serin sabahında Halime hanım, kızları ve Mustafa oturmuş hoş sohbetler arasında çaylarını yudumluyorlardı. "Katerina abla aşağıya geliyor musun? " Diye üst kata seslenen zarife aynı zamanda Mustafa'nın çayını tazeliyordu. Üst kattan sakin bir ses geldi " Geliyorum yalnızca bir dakika, kalkıyorum." Dedi Katerina. " Kızım istersen tek kalkma bekle Selma gelsin yavaş yavaş in hem merdivenler var zorlanma." Dedi Halime hanım cana yakın bir anne edasıyla. " Yok, yok kalktım bile geliyorum-" Katerina büyük çığlık bastırdı. Kızlar ve halime hanım büyük bir telaş içinde üst kata çıktı Katerina büyük bir sancı ile yerde oturuyordu halime hanım dehşetle sancılar içinde ağlayan Katerina ya baktı ve büyük bir hiddetle zarifeye seslendi " Kızım koş ebe kadını çağır Mustafa ya da söyle bir koşu Ali yi çağırsın — zarife dona kalmış titriyordu — hadi kızım durma hadi koş" dedi halime hanım fakat zarife hala dehşetle Katerina ya bakıyor du, ablasının korktuğunu anlayan Selma bir koşu aşağı indi ve Mustafa ya haber verdi Mustafa Ali yi Selma ise ebe kadını getirmek için kosuşturarak evden çıktılar. Halime hanım Fatma ile Katerina'nın yanındaydı ki ebe kadın sakin sakin odaya girip genç kızları odadan çıkardı böylece Halime hanım, Katerina ve ebe kadın baş başa kaldılar. Üç kız endişe ile karışık bir mutluluk içerisinde her ihtimale karşı kapıda bekliyorlardı tam o sırada salonda uyuyan küçük Hüsniye Katerinanın bağırışları sebebiyle uyanıp üst kata doğru çıkmaya çalışıyordu ki Mustafa ve Ali eve vardılar Ali hızla üst kata çıkar iken Hüsniyenin tatlı söylenmelerini duymamıştı fakat Mustafa merdivenin trabzanınında yukarı çıkmaya çalışan Hüsniye yi fark edip onu çoktan kucağına almış ve Ali'nin peşinden sakince yukarı çıkmaya başlamıştı bile Katerina nin çığlıkları kesilmişti geriye ise Ali'nin içini acıtan çiğliklardan çok yüreğini ısıtan bir ağlama sesi aldı. "İşte... İşte benim bebeğim... İşte babasının nuru geldi." Ebe kadın biraz garip bir suratla bebeğin cinsiyetine baktı ve mutlulu yüzü bir anda düştü. Bebeği beyaz bir battaniyeye sardı ve yavaş adımlar ile Ali'nin yanına geldi. Ali heyecanla elini biricik evladını kucağına almak için uzatırken. " Nasıl ebe kadın Katerina iyi mi?" Diye de sormayı ihmal etmedi. Ebe kadın tebessümle başını onaylar şekilde salladı ve hemen ardından, Ali'nin heves ile uzattığı ellerine bebeğini nazikce bıraktı. Ali mutlulukla bebeğinin minnik ellerini örttü ve ufacık burnuna işaret parmağı ile dokundu. Ebe kadın neredeyse Ali'den daha meraklı gözlerle ona baktı. " Cinsiyetini merak etmiyor musunuz beyim?" Dedi memnuniyetsiz bir yüz ifadesi takınarak. " Evet... Evet çok isterim cinsiyeti ne yavrumun?" Dedi Ali sevinçten titreyen sesi ile. "Kız!" Dedi ebe, bunu söyler iken kız kelimesi ağzından adeta bir tükürük gibi çıkmıştı. Fakat Ali o mutluluk ile bunu nasıl bir nefret ile söylediğini fark etmemiş heyecan ile kızına sım sıkı sarılmiştı" ah benim minik sultanım, güzel kızım" dedi fısıldarcasına alçalttığı sesi ile ve odaya Katerina nın yanına girip eşinin terden başına yapışmış saçlarını anlından kenara çekti. Eşinin bitkin ama bir o kadar da mutlu görünen yüzüne bakarken kucağındaki evladının yüzünü göstererek fısıltıyla " bak şu korkusuz kıza hele onca ses içinde nasıl da uslu uslu kapamış gözlerini." Dedi Katerina yorgun bir tebessümle baktı Ali ye. Ardından odaya giren Mustafa ve Ömeri gören Ali heyecanla süt kardeşine döndü. " Mustafa! Mustafa! Kızım oldu! Kızım var benim Mustafa!" Bazen insanlar çocukça davranabilir. Bu fazlasıyla normaldir. İlk defa babalık duygusunu tadan Ali ye çocuk demek Kimin haddinedir?
|
0% |