@bprcuu
|
Telefonumu gülümseyerek köşeye koyarak suyumdan bir yudum aldım. Bu adam sinirlerimi çok bozmuştu; daha beni tanımadan kendince bana karşı bir önyargı oluşturmuş, daha sonrasında ise nefretini üzerime kusmaktan alıkoymamıştı kendisini, tıpkı diğer herkes gibi. Alışkındım bu durumlara; tanıdık tanımadık herkesin kafasında benim hakkımda iyi veya kötü düşünceleri vardı ve bunu bana yansıtmaktan geri durmuyorlardı, umurumda değildi. Fikirlerini veya düşüncelerini umursadığım kişiler beni tanıyordu, nasıl birisi olduğumu biliyorlardı; diğerleri ise umurumda değildi, hakkımda istediklerini düşünebilirler. İster yalancı ister bencil ister şımarık desinler, arkamdan hayatımda yeri olmayan insanın düşüncelerinin de hayatımda yeri olmazdı, ama çoğu kişi bu lafları yüzüme değil de arkamdan söyler, sonrasında ise hiçbir şey dememiş gibi yüzüme gülümserdi; kimse direkt olarak bana bu tarz laflar etmeye cesaret edemezdi, bu adam etmişti. Sahi, kimdi bu adam Cesur Alaz? Ünlü ve başarılı bir iş adamı olduğunu biliyordum, ama daha önce hiç yüz yüze gelmiş miydik, sanmıyorum; yüzünü bile görmediğim bir adamın benim hakkımda çok fazla düşüncesi vardı. Tıpkı diğer herkes gibi, hakkımda belli fikirler belirlemiş, benden nefret etmişti ve birçok kişinin aksine, bunları bile bile bana söylemişti; bu istemsizce hoşuma gitti. Bakalım yüz yüze geldiğimizde de aynı tavrı olacak mıydı, yoksa sadece klavye delikanlısı mıydı? Bana annelik yapmak yerine menajerlik yapan anemin işaretiyle verdiğim molayı bitirip kayıt odasına girdim. Yakında yeni bir şarkı çıkartacaktım ve onun kayıtlarıyla uğraşıyordum; birkaç gündür bu durumdan mutlu olurdum, eğer annem burada olmasaydı. Bu kadının yakınında olduğum her an boğuluyor gibi oluyordum. Adama hazır olduğumu belirtip kaydı başlatması için bir baş hareketi yapacakken, annemin söyledikleriyle gülümsemem gerçeğe dönüşmüştü istemsizce. "Ben şu çekim işleri ile ilgili konuşmaya gidiyorum, siz devam edin," diyerek gittiğinde içim huzur dolmuştu. Oyunculuktan nefret ediyordum, ama şarkıcı olmak işte buna bayılıyordum; her ne kadar asıl içimden geçenleri dile getiremesem bile, şarkılarımla kendimi ifade edebiliyor olmak hoşuma gidiyordu. Benim mutluluğumu gören adam bana göz kırpıp kaydı başlatacağını söylediğinde yüzümden silinmeyen gülümsemem ile başladım bende. Stüdyoda işim bittiğinde eşyalarımı alıp çıktım binadan; arabada telefonuma bakarken, o adamın hala mesajlarımı görmediğini fark ettim, umursamadan arkadaşım Can'a yazmaya başladım. Siz: 1 saat sonra sen, ben ve benim ev? Can'ım: Ahh kızım, sen hala akşamdan kalma değil misin? Can'ım: Ne bu sürekli partileme isteği, alkolik olacaksın başıma bu gidişle. Siz: Abartma, bekliyorum; geç gel Yüzümden silinmeyen gülümsememle eve doğru sürmeye başladım. Can gelmeden masamızı hazırlayıp kendime bir kadeh doldurup küçük yudumlar alarak gelmesini bekledim. Bence mütevazı bir evim vardı. 2+1 bana fazlasıyla yeten, hatta çoğu zaman yalnızlığımı yüzüme vuracak kadar da büyüktü, ama seviyordum. Oturduğum rezidansın en üst katındaydım, mükemmel bir deniz manzarası sunuyordu bana. Zilin çalmasıyla gülümseyerek kalktım oturduğum yerden. Kapıyı açtığım anda bana gülümseyerek bakan Can'ın boynuna doladım kollarımı. "Çok özledim seni," dedim, kelimeleri uzatarak. Bu halime gülüp benden ayrılıp kapıyı kapatırken konuştu. "Abartma güzelim, alt tarafı iki gündür görüşmüyoruz." "Sen beni özlememişsin," diyerek sahte bir trip atarak oturdum balkonda hazırladığım masaya, bu halime kıkırdayıp saçlarımı dağıtarak oturdu o da karşıma. Yaklaşık yarım saat geçmiş, biz kıkırdaya kıkırdaya içip eğlenirken durgunlaşıp konuşmasıyla bende istemsizce durgunlaşmıştım. "Melda intihar etmiş, duydun mu?" durgunluğumun sesime yansımasını umursamadan cevap verdim. "Evet, annem izin vermedi ama uzaktan da olsa gittim cenazesine." "Benim bu akşam haberim oldu, kaçırdım gidemedim," dediğinde destek olmak istercesine elimi elinin üstüne koyup sıktım. "Yaşanan şeyler kolay değildi, Can; bunu sende çok iyi biliyorsun. Melda da tıpkı Burak gibi dayanamadı, olanların ağırlığına kurtuluşu ölümde buldu. Ben artık kızmıyorum onlara, sende kızma," sertçe elindeki içkisini kafasına dikti. "Bunun için çağırdın değil mi bugün beni, öğreneceğimi bilip tek kalmama izin vermemek için," cevap vermeyip önümdeki bardakla oynamaya başladım. Can, Melda, Burak ve ben çocukluk arkadaşıydık; aynı zamanda da ailelerimizin isteğiyle çocuk oyuncu olduğumuz bir dönemdi. Dördümüzün de aynı çocuk dizisinde olduğu bir projeydi ve yakın arkadaş olmuştuk, ama geçen yıllar içerisinde daha da bağlanmış, ayrılmaz olmuştuk neredeyse. Daha sonra ise hepimizin kariyerleri farklı yerlere evrildi, ama yaşadığımız acılar, sırlar ortaktı. Geçen yıllar sonrasında Burak bu sırların altında ezilmekten yorulmuş, intihar etmişti; tıpkı yakın zamanda Melda'nın da yaptığı gibi. Ben bunlarla baş edebiliyordum, ya da kendimi kandırıyordum, ama daha önce birkaç kez intiharın eşiğinden döndürdüğüm Can, bu konularda çok hassastı; bugün onun yanında olmam gerekiyordu. "Sarhoş olmak yetmeyecek galiba bugün, bana sakın söylenmeye başlama yine; ama benim kafayı bulmam gerekiyor, Can'ım," bana onaylamaz bakışlar atsa bile bu gece kaçmaya ihtiyacım olduğunu o da bildiği için bir şey demedi. @ aleninfirdevs: sonunda Can'ımla kavuştuk @ thecann <3 @ thecann: minik bilgilendirme sadece iki gün ayrı kaldık @34 : bunlaın arkadaşlığını çok kıskanıyorum valla @36 : ay shipppp @54 : of bu kızda cozuttu iyice he 89k beğeni 50k yorum
|
0% |