@bprcuu
|
Sonunda o lanet çekim günü gelmişti. Çok şükür, bugün bitince bundan da kurtulacaktım. Üzerimde gezinen bakışları umursamadan bir yandan stüdyoyu inceliyor, bir yandan yanımda emirler yağdıran annemi dinliyormuş gibi yapıyordum. "Firdevs, sen beni dinlemiyor musun?" derin bir nefes alıp sert bakışlarla bana bakan anneme döndüm. "Dinliyorum anne, merak etme, istediğin gibi olacak her şey." Hayır anne, dediğin hiçbir şeyi duymadım bile, ama sen bir saat daha konuşup başımı şişirme diye dinlemiş gibi yapıyorum. Geniş, ferah bir stüdyonun içindeydik. Duvarlar beyaza boyanmış, tavandan sarkan endüstriyel ışıklar sahneyi aydınlatıyordu. Arka planda yeşil ekranla kaplı büyük bir duvar var. Bir köşede, makyaj ve saç ekibi hazırlıklarını yapıyordu. Cesur'un bakışlarını geldiğimden beri üzerimde hissediyor ve görmezden geliyordum. Bir kez dahi bakmamıştım ne ona ne de onun olduğu tarafa; yokmuş gibi davranıyordum. Kimse benim başarımı küçümseyemez, imalarda bulunamazdı. Onun gibi düşünen pek çok insan bulunmuştu hayatımda, hepsini anında silmiştim. Benim neler yaşadığımı, bugüne nasıl geldiğimi bilmeden beni küçümsemesi hadsizlikten başka bir şey değildi. Böyle bir şeye göz yummazdım. Yazık ettin kendine Cesurcuğum, seninle gayet güzel eğlenebilirdik hâlbuki. "Sizi makyaja alabiliriz, Firdevs Hanım," makyaj ekibinden olduğunu düşündüğüm kadının konuşmasıyla annemi umursamadan oraya doğru ilerledim. Nasıl olsa gelirdi peşimden. Saç, makyaj, kostüm her şey hazır olduğunda çekimin başlaması için hiçbir eksik kalmamıştı. Fotoğrafçı, kameranın arkasında enerjik haliyle başlamak için konuşmaya başlamıştı. "Harika, hepiniz hazır mısınız? Bu çekim, derginin 50. yıl özel sayısı için olacak, yani mükemmel olmalı." Onun sesiyle olduğum yerde daha da dikleşip sahneye doğru ilerlemeye başladım, her zamanki kendimden emin tavırlarımla. Her şeyimle kusursuz göründüğüme emindim; eğer o kasıntı canımı sıkacak bir şey yapmazsa, gayet kolayca bitirebilirdik bu günü. O da yanıma geldiğinde, başlamak için gelecek olan direktifleri beklemeye başladım. Annem, kameramanın ardından gözlerini üzerimize dikmişti. Fotoğrafçı, kadraja son bir kez baktı ve ardından kameranın arkasından talimat vermeye başladı. "Harika. Şimdi birbirinize doğru dönün, doğal olun. Birbirinizle sohbet ediyormuş gibi yapın." Yüzümde sahte bir gülümsemeyle ona doğru döndüğümde, o da aynı şekildeydi. "Firuze, ben gerçekten özür dilerim. Başka bir şeye sinirlenip acısını senden çıkarttım. Biliyorum, bu laflarımı asla haklı çıkartmıyor ama gerçekten çok pişmanım," sözlerinin benim için gram önemi yoktu, o yüzden umursamadım. Duymamış gibi davranmaya devam ettim. Mümkün olsa görmezden gelmeye devam ederdim. Gülümsememi ufak kahkahalara döndürüp elimi koluna koydum. "Mükemmel, devam edin. Çok iyi görünüyorsunuz," diyen heyecanlı sesle elimi kolundan çekip göğsüne yerleştirdim. Her hareketimde daha çok kasılan karşımdaki varlık, derin bir nefes alarak bana doğru daha da yaklaştı. Bir elini belime koyarken kulağıma eğildi. "Gerçekten beni görmezden gelmeye devam mı edeceksin?" Onu umursamadan, verdiği poza ayak uydurmaya devam ettim. Ben ne kadar onu görmezden gelmeye çalışsam da, o bir türlü rahat durmuyordu. Ya sözleriyle ya da bedeniyle asla rahat vermeyi ve pişman olduğunu belli etmeye çalışıyordu. Neyse ki bunların hiçbiri beni etkilemiyordu ve görmezden gelmeye devam edebiliyordum. Her geçen dakika, çekimin sonuna biraz daha yaklaşmak demekti. Fotoğrafçının yönlendirmelerine uyarak farklı pozlar veriyorduk. Kafamın içinde sürekli "Biraz daha sabır, biraz daha" diyordum. Cesur'un gözlerinden yayılan pişmanlık ve çaresizlik ise adeta içimi rahatlatıyordu. Onun bu durumu, zaferimin bir sembolüydü. Son pozlar çekildiğinde, fotoğrafçı büyük bir memnuniyetle çekimin bittiğini ilan etti. "Harikaydınız, gerçekten muhteşem bir iş çıkardık!" dediğinde derin bir nefes aldım ve içimdeki gerilimden kurtuldum. Ama maalesef gün henüz bitmemişti birde minik bir röportaj yapacaktık. Röportajımızı derginin baş editörü yapıyordu, bu kadın her işbirliğimizde beni fazlasıyla geriyordu. Fazlasıyla kurnazdı, kimi nasıl köşeye sıkıştıracağını çok iyi biliyordu. Bu kadınla olan ilk işimde neredeyse ortalığı yıkıp projeyi iptal etmiş güzel bir tazminat ödemek zorunda kalmıştım. E haliyle annemde beni bir güzel haşat etmişti. Kadın ukala gülümsemeli ile yerine yerleşmiş başlamak için bizi bekliyordu. Cesur kadının karşısındaki beraber oturacağımız ikili koltuğa yerleşip bakışlarını etrafta gezdiriyordu. ''Bana bak Firdevs sakın bir rezillik çıkartma, soruları zaten öncesinden istemiştik. Hazır cevaplarını unutma, eminim ki bu kadın rahat durmayacak o yüzden sakinliğini koru.'' Başımı sallayarak onayladığımda bakışlarım hala o kadının iğrenç gülümsemesindeydi. ''Bu işe dün başlamadık, sakın amatörce bir hata yapma'' onu daha fazla dinlemeden Cesur'un yanına doğru ilerledim, bir an önce olsun ve bitsin istiyordum. ''Ah merhaba Firdevsçim uzun zaman oldu görüşmeyeli nasılsın?'' sorusuna gözlerimi devirerek yerime iyice yerleşip kameraya en iyi halimi göstermek için konumlandırdım kendimi. ''Başlayalım mı?'' benim cevap vermeme bozulan kadın Cesur'un sorusuyla işaret verişti kameramana. '' Öncelikle harika bir çekim olduğunu belirtmeliyim, teşekkür ederiz. Şimdi, birkaç soru sormak istiyoruz. İlk olarak, böyle bir projede yer almak sizin için nasıl bir deneyimdi?'' yüzündeki o iğrenç gülümsemeden iğrensem bile belli etmeden gülümseyerek ilk Cesur'un konuşmasını bekledim. ''Benim için oldukça farklı ve heyecan verici bir deneyimdi. Normalde bu tarz projelerde yer almayı tercih etmiyorum bilindiği üzere. iş dünyasında daha ciddi bir ortamdayım ama burada biraz daha rahat ve yaratıcı olma fırsatı buldum ayrıca Firdevs hanımla beraber çalışma şerefine nail olduğum içinde fazlasıyla memnunum.'' Şuanda dün gece ettiği lafları suratına çarpmak için delirsem dahi sahte gülümsememi bozmadan ona doğru dönüp bende cevabımı verdim. '' Benim için de çok keyifliydi. Farklı sektörlerden insanlarla çalışmak her zaman ilham verici olmuştur. Ayrıca, iş dünyasıyla sanatın buluşması her zaman güzel sonuçlar doğurur derginin sayısı yayınlandığında eminim ne demek istediğim daha net anlaşılacaktır.'' '' Pekâlâ, bunlar harika cevaplar. Ben eminim ki insanlar sizin özel hayatınızla daha çok ilgileniyor. Peki, kariyerlerinizdeki en gurur duyduğunuz an nedir?'' bu sefer ilk cevabı ben verdim. ''Sanırım, ilk konserimdi benim için. Bilindiği üzere ben kendimi bildim bileli bu sektördeyim. Oyunculuk konusunda kendime güvenim oldukça tam olsa dahi müzik sektörü benim için biraz kumar gibiydi, ama o ilk sahnemde aldığım tepkiler bana aldığım bütün ödüllerden daha çok gurur vermişti'' bana o iğrenç gülümsemesiyle bakan kadın Cesur'un cevabı için ona döndüğünde bende ona dönmüştüm, bakışları benim üzerimdeydi. Ne yapıyor kameranın ve bu cadının karşısında bu geri zekâlı. Hala cevap vermediği için birkaç yalancı öksürükle kendine getirmeye çalıştılar onu, sanki bir transtan çıkar gibi olup bakışlarını benden kameraya çevirirken konuştu. ''Benim için de şirketimizi uluslararası bir platformda ilk temsil ettiğimiz ve büyük bir anlaşmayı başarıyla tamamladığımız an. Bu, sadece benim değil, tüm ekibimin başarısıydı. O gün bu kadar büyümemizin ilk adımıydı.'' Bir süre daha klasik daha önceden çalıştığım sorular sorulmuş olsa dahi sonlara yaklaştığımızda karşımdaki iğrenç varlığın suratındaki gülümseme büyüyordu ve bu benim canımı sıkıyordu, çünkü bu yılan ne zaman canımı sıkacak bir şey yapacak olsa bu gülümsemeyi yapıyordu. Onu tanıyordum birazdan canımı sıkacak bir şey yapacaktı emindim. Bakışlarım kameranın arkasındaki annemi bulduğunda bakışlarımla çaktırmadan durumu anlatmaya çalıştım, bana gözlerini açarak yanlış yapmamam gerektiğini sakin olmam gerektiğini anlatıyordu. ''Hayranlarınıza ve okuyucularımıza vermek istediğiniz bir mesaj var mı?'' '' Her zaman hayallerinizin peşinden gidin ve asla pes etmeyin. Zorluklar sizi güçlendirir ve sonunda başarıya ulaşmanızı sağlar.'' Sahte gülümsememle gerginliğimi gizlemeyi başarıyordum ama içim daralıyordu. ''Ben de aynı şekilde, azim ve kararlılıkla çalışmanın önemini vurgulamak istiyorum. Başarı, sürekli çaba ve adaptasyon gerektirir.'' Cesur'un cevabı bile dikkatimi çekmedi normalde bu soru son soruydu ve bundan sonra bitirmemiz gerekiyordu ama öyle olmayacağına emindim çünkü biliyordum, bu kadını tanıyordum ve üzerime oynamadan rahat etmeyecekti. '' Pekâlâ, normalde başka sorumuz yok fakat Firdevs Hanım izniniz olursa size son bir soru sormak istiyorum'' gönder gelsin yılan seni ne yumurtlayacaksın acaba. Kalbim sinirle çarpmaya başlarken belli etmeden onaylamak amacıyla başımı salladım. ''Herkesin bildiği gibi neredeyse setlerin içinde doğdunuz, çok fazla çalışıp birçok başarı ve ödülün sahibi oldunuz'' onaylamak amacıyla başımı sallarken devam etmesini bekledim. Kitlenmiş gibi bakışlarımı yerden ayırmıyor etrafımda olup biteni fark etmiyordum. ''Soruma gelecek olursak sürekli yüksek tempoda çalışıp ailenize vakit ayıramadığınız için hiç pişmanlık duydunuz mu? Özellikle babanızın intiharından sonra'' Duyduğum soruyla bakılarımı hızla yerden kaldırıp gözlerine diktim. Bunu yapmış olamazdı değil mi? Yapmıştı. Yapmıştı ve zaferle gülümsüyordu. Ellerim titremeye başlamıştı, kalbim sanki kan değil de sinir pompalıyordu. Bakışlarımı ondan çekip anneme döndürdüğümde sanki vereceğim tepkiden eminmiş gibi elleriyle yüzünü avuçluyor oradan oraya yürüyordu. Merak etme anne bu kadına bir kez daha o zaferi hissettirmeyeceğim. Birkaç saniye derin derin nefesler alıp yüzümdeki gülümsemeyi büyüttüm. '' Babamın benim için ne kadar önemli olduğunu herkes kadar sizde çok iyi biliyorsunuz. Bu soruyu sormaktaki amacınızı çok iyi anlıyorum Neslihan Hanım fakat sorun yok sonuçta her köpeğin biraz kemiğe ihtiyacı vardır değil mi?'' benim yüzümdeki gülümseme daha da büyürken onun gülümsemesi siliniyor yerine sinir hâkim oluyordu. ''Ve hayır pişman olmadım çünkü bilindiği gibi menajerliğimi anne ve babam yaptığı için sürekli beraberdik vakit geçiriyorduk'' yüzümdeki gülümseme yerini alay dolu bir gülümsemeye bıraktığında bu sefer ben ona saldırmak istedim her ne kadar ciddi anlamda üzerine atlamak istesem dahi onu onun silahıyla vurmak istedim. ''Peki, ben size bir soru sorabilir miyim?'' yerinde rahatsızca kıpırdandı etrafına bakındı kimse çekimi kesmediği için mecbur onaylamak zorunda kalmıştı. ''Tabi ki'' ''Normalde kimseyi bel altı vurmayı sevmem, özellikle ailesinden bana çok alçakça gelir. Fakat sizin en sevdiğiniz ve başarınızın yegâne kaynağının bu olduğunu göz önünde bulundurursak bence bana çokta darılmazsınız.'' O karşımda kıvrandıkça benim içim zaferle doluyordu. ''Sizde çok fazla çalıştığınız için eşinize vakit ayıramıyorsunuz galiba, yoksa kendisinin bana attığı mesajların başka bir açıklaması olamaz'' gol Allah'ım gol. O öksürük krizine girerken ben zaferle gülümsüyordum, ne yanımdaki Cesurun bakışları ne annemin arkada çıldırması ne de çekim ekibinin şaşkınlığı umurumda değildi. Ne oldu Neslihancığım kaos isteyen sendin.
|
0% |