@bprcuu
|
Umay'dan ''Sen gerçekten konuşuyorsun yani?'' Ahmet'in altıncı kez aynı soruyu tekrarlamasıysa sinirle nefesimi verip sakince cevap verdim. ''Evet, konuşuyorum Ahmet'' hala inanamıyor gibiydi. Kaan'la aramızdaki sorunları halletmek için attığımız adımlardan sonra o işine geri dönmüş bizde eve geri dönmek için yola çıkmıştık. Ahmet ise arabaya bindiğimizden beri sanki yeni farkına varmış gibi şaşkın ördek bakışlarıyla aynı soruları tekrarlıyor resmen sabrımı sınıyordu. ''ama nasıl yani kusura bakma ama konuşamadığını sanıyordum'' elim sıkıntıyla boynumdaki zincire giderken sakin tutmaya çalıştığım sesimle cevap verdim. ''bir engelim veya rahatsızlığım olduğu için değil istemediğim için konuşmuyordum'' yarı gerçek yarı yalan olan cevabım onu tatmin etmemiş olacak ki sorularına devam ediyordu. ''ama neden yani niye ki?'' sıkıntıyla derin nefesler alırken ters ters yüzüne bakmaya başladım yolda olan gözleri sonunda bana dönüp tepkimi görünce eliyle ağzına fermuar çekip yola döndü tekrar. Yaklaşık on dakika sonra evin bahçesine girince duran arabayla Ahmet'e teşekkür edip indim arabadan umarım şaşkınlığını çabuk atlatırdı da her konuştuğumda onun şaşkın bakışlarıyla karşılaşmazdım. Eve mutfak kapısından girip sessizce direkt kaldığım odaya çıktım. Üzerimi değiştirip günün duygusal yükü ve yorgunluğunu atlatmak için vaktimin çoğunu geçirdiğim balkona yerleşip gökyüzünü izlemeye başladım. Bu anı bekler gibi yaşlar akmaya başlamıştı yanaklarıma doğru umursamadım rahatlamak istercesine ağladım. Kardeş olarak gördüğüm arkadaşımla arama giren zamana ona ulaşamamış olmama ihtiyacım olduğu anlarda yanımda olamayışına ağladım bu akşam. Uzun bir süre sonra gözyaşlarım durmuş akşamın karanlığı babam gibi sarmalamıştı beni zihnimin karanlık tarafı beni içine çekmek için kurduğu pusuda sakince beklerken tıklanan kapıyla uzaklaştım o karanlıktan. Geleni çokta umursamadan tek tük olan yıldızlara bakmaya devam ettim birkaç adım ve kapı kapanma sesi geldi daha sonra ise odayı saran sevdiğim koku. Kimin geldiğini biliyordum büyük bir rahatlamayla bir elim sağ göğsüme giderken derin bir nefes alıp kapattığım gözlerimi sakin mırıltısıyla açtım. ''Meleğim'' oturduğum yerden kalkıp karşısına geçtim sakince ne durumda olduğunu çözmek için inceledim biraz. Üniformasını değiştirmişti muhtemelen önce karargâha uğramıştı. Gözaltları hafif hafif morarmıştı büyük ihtimalle uykusuzluktan. Dudakları çatlamıştı çok mu susuz kalmıştı? Vücudunun yorgunluğunu beş metre ileriden anlayabilirdim. İyi olduğuna emin olduktan sonra açtığı kollarının arasına bıraktım kendimi. ''İyiyim meleğim merak etme'' kollarını iyice sıkılaştırarak saçlarımın üzerine birkaç öpücük kondurdu '' çok özlemişim seni meleğim'' olduğum yere biraz daha sinip kokusunu solumaya devam ettim. ''Bende seni çok özledim abi'' sarıldığım bedeni kasıldı önce sonra verdiği titrek nefesini hissettim saçlarımda kollarını daha da sıkılaştırdı. Başımı kaldırıp yüzüne gözlerine bakmak istedim. Kollarının arasından ayrılmadan biraz geri çekilip gözlerine baktım bütün vücudunun kasılmaktan titrediğini hissederken dolan gözlerini görmek benim gözlerimi de doldurdu. ''M-meleğim. Sen?'' biraz uzaklaşıp ellerinden tutarak yatağa çekiştirdim zaten yorgun olan bedeni yaşadığı şaşkınlıkla daha çok yorulmuştu ayakta durarak daha çok yorulmasını istemiyordum. Birbirimize dönük oturduğumuz yatakta sessizce birbirimizin gözlerine bakarak usul usul ağlıyorduk. Onun gözyaşları mutluluktan akarken benim gözyaşlarım onu üzdüğüm zamanlar için suçlulukla akıyordu. Çocukluğumun büyük bir bölümünde yanımda olan bu adam aynı zamanda yapayalnız kaldığımda yanımda olup benim için çabalayan tek insandı. Ona olan minnet borcumu asla ödeyemezdim. Beni sadece abimin emaneti olarak değil hiç sahip olmadığı kardeşi olarak görmüş abilik yapmıştı yıllarca. O benim için ne kadar çabalarsa çabalasın ben ona gözlerimi kapatmış gömüldüğüm karanlıktan çıkmak için çabalamamıştım bile. '' Şükürler olsun. Şükürler olsun Umay'ım, meleğim'' akan gözyaşlarını silip sağ yanağından öpüp başımı göğsüne yasladım yanımda olduğu için bir kez daha şükrettim rabbime. '' Abi ben daha fazla böyle yaşamak istemiyorum.'' Sadece bu şekilde değil direkt yaşamak istemiyorum abi affet beni ama merak etme çabalayacağım denemeden pes etmeyeceğim. ''Yanındayım meleğim yanındayım güzelim ne kadar sürerse sürsün ne kadar zor olursa olsun yanındayım'' o da titreyen sesiyle usul usul fısıldarken saçlarımı okşuyordu. Bir süre sonra kendisini toparlamak ister gibi derin nefesler alıp uzaklaştı biraz benden tekrar yüz yüze gelmemizi sağlayıp sorgusuna başladı. ''Neler oldu ben yokken bakalım?'' ufak bir tebessüm ettim. ''Önemli bir şey olmadı abi merak etme her zamanki gibiydim pek bir değişiklik yok yani.'' ''Ne zaman konuşmaya karar verdin bakalım?'' ''Bugün ve dürüst olmak gerekirse çok zorlanıyorum ama pes etmek istemiyorum'' anlayışla başına sallayıp gururla baktı gözlerime. ''Aferin meleğime sen kim olduğunu unutmuş olsan bile ben senin kim olduğunu unutmadım ve sana hatırlatmaktan büyük zevk duyacağım. Kim olduğunu hatırla Umay sen öylesine birisi değilsin sen Umay Bozkurt'sun bırak pes etmeyi o düşünce aklının ucundan bile geçemez senin kim olduğunu bir an önce hatırla'' Buruk bir tebessüm yerleşti dudaklarıma eski Umay yoktu ve geri gelebileceğini de düşünmüyordum eğer kendimle verdiğim bu savaşı kazanırsam belki o zaman eskisinden de güçlü olarak gelirdi geri. ''Haklı olduğunu biliyorum ve bunun için çabalayacağım için rahat olsun'' konuyu değiştirmek ister gibi evdekiler hakkında sorular sorarak devam etti sorgusuna bende bozuntuya vermeden cevap verdim bütün sorularına. Daha sonra ise bizi yemeğe çağıran Utku ile toparlanıp aşağı indik. ''seni aramızda gördüğümüz için çok mutluyuz Aslancım seni daha yakınan tanımak istiyoruz.'' Ayla Hanımın nazik sesiyle ona dönmüştük gördüğüm kadarıyla Aslan abime de tıpkı bana davrandıkları gibi çok nazik ve ilgili davranıyorlardı bu durum hoşuma gidip onların gözümdeki yerlerini yükseltiyordu. '' sağ olun Ayla Hanım nezaketiniz için asıl ben teşekkür ederim'' Aslan abimin mesafeli ama yumuşak cümlesiyle masada farklı bir muhabbet açıldı muhtemelen Aslan abimin sert duruşuna kıyasla yumuşak konuşmuş olması cesaretlendirdi Utkuyu. ''Nereden tanışıyorsunuz Umay'la aranızdaki bağı fark edebiliyoruz.'' Üzerimde hissettiğim bakışlarla Aslan abime döndüm bana değen bakışları anında yumuşarken cevapsız bırakmadı üzerimizde olan bakışları. ''Umay benim hiç sahip olamadığım kardeşim gibi olmuştur her zaman.'' Gözlerine çöken hüzünle konuşmasına devam ederken destek olmak amacıyla elimi bacağının üstüne koyup okşadım sakince. '' Ben ailemi 10 yaşımda kaybettim akrabalarımdan kimse bana sahip çıkmazken Umay'ın ailesi beni bırakmayıp ailem oldular.'' Gözlerinde hüzün dolu olsa dahi yüzündeki tebessümü sabitti ailemin ölümü beni etkilediği kadar onu da etkilemişti ikinci kez ailesini kaybetmiş gibi hissettiğinin farkındaydım ama kendimi o kadar kaybetmiştim ki resmen onun duygularına kör olmuştum. Vicdanım sızladı bencilliğime tekrar lanet ettim. Masada duygusal bir sessizlik olurken ilk ses Berzan Beyden çıktı boğazını temizleyip. '' Başın sağ olsun oğlum bu genç yaşında pek çok zorluk görmüşsün ama maşallah dimdik ayaktasın. Kapımız sana her zaman açık masamızda tabağın hep olacak sende bizim bir evladımız sayılırsın.'' Sözleriyle hepimizin yüzüne bir tebessüm oluştururken minnetle baktım gözlerine o da bana sıcak gülümsemesini sunduğunda Aslan abimin teşekkür mırıltılarından sonra sessizce devam ettik yemeğimize. *** Yine her zamanki gibi balkonda oturup gökyüzünü izlerken düşüncelerimle boğuşuyordum. Dün yemekten sonra çay eşliğinde birkaç sohbet edildikten sonra Aslan abim gitmiş bende odaya çekilmiştim. Şuan her gece olduğu gibi yine kâbuslarla uyanmış balkonda oturup sakinleşmeye çalışıyordum. Kendi sesimi duymayalı konuşmayalı uzun zaman olmuştu bunun zorluğunun kâbuslarıma etki etmesi beklediğim bir şeydi tabi ama yine de zor geliyordu. Alışmam gerekiyordu nasıl sessizliğe suskunluğa alıştıysam buna da alışıp atlatacaktım ne kadar zorlansam bile belli etmeyip aşacaktım bütün engelleri. Oflayarak olduğum yere iyice sinip yüzümü ovuşturdum kendimden çok sıkılmıştım. Neden her şeyi kendim için bu kadar zorlaştırıyordum ki. Sık kafana kurtul Umay. Aklımdan geçen düşünceleri susturmak içim doğruldum yerimden hayır kendimi öldürmeyeceğim hayır pes etmeyeceğim. ''Pişt'' sesin nerden geldiğine bakınırken tekrarlanmasıyla aşağıdan geldiğini anladım. Metehan neden bu saatte uyanık ve aşağıdaydı ki? Ekşittiğim suratımla ona bakarken o bana gülümsüyordu tek gözümü kırpıp başımı iki yana sallayarak ne oldu dercesine baktığımda '' Hadi gel biraz spor yapalım '' gözlerimi devirip boş boş baktım suratına. Çok uzun zamandır bırak antrenmanı sporu yürümekten bile aciz durumdaydım değişiklik olabilirdi ama Metehan'la son baş başa kalmamız aklıma geldiğinde gergin hissetmekten kaçamıyordum umursamamaya çalışarak üzerimi değiştirip yanına ilerledim. '' İzinli günlerimde antrenmanımı evde yapmaya çatışıyorum ve bugün izinliyim sen neden bu saatte uyanıksın?'' şimdi anlaşılmıştı neden sabahın köründe burada olduğu. ''Ben hep bu saatlerde uyanıyorum'' şaşkınca sağına soluna bakındı sonra büyüttüğü gözleriyle bana döndü ''Sen mi konuştun'' bu şaşkın haline gülmek istesem bile dudağımı ısırarak tuttum kendimi başımı sallayarak onayladım. '' Çok sevindim güzelim seni rahatsız hissettirmeyecek ne diyebilirim bilemiyorum ama gerçekten çok sevindim'' gülümsedim bu konu hakkında konuşmak gerçekten beni rahatsız hissettirecek şeylerden biriydi. Konuyu değiştirmek için '' Bir senedir sporla hiçbir bağım yok çok yüklenme bana'' başımın üzerine bir öpücük kondurup ''Söz verememem güzelim'' diyerek göz kırptı. Gerçekten acıması yoktu evin etrafında yaklaşık yarım saatten fazla koşmuş daha sonra hiç soluklanmadan 200 mekik 250 şınav çektirmişti o da bana eşlik etmişti tabi ki anca beraber kanca beraber ama şimdi bile birçok yerim ağrıyorken yarın ne halde olurum tahmin edemiyorum. Ayrıca korkumun ve gerginliğimin boşa olduğunu anlamış rahatlamıştım. Bırak sorular sormayı konusunu dahi açmamış üç maymunu oynamaya devam etmişti. Bu hoşuma gitmişti. Ayrıca bu antrenmanı geçen sene yapmış olsaydık sinek ısırığı gibi gelir etkisi olmazdı fakat bir sene boyunca dört duvar arasında kalmış sporla uzaktan yakından alakam olmamıştı bir anda böyle bir hareketliliği bünyem kaldırmamıştı. ''Ay yeter Metehan bayılacağım'' sızlanmamla bana yandan bakıp gülümsemişti. ''Daha çabuk pes edersin sanmıştım baya dayanıklı çıktın'' ona göz devirdim şaka olarak bile olsa beni küçümsemesine gıcık olmuştum. ''Bir sene boyunca 10 metrekare bir odada ilaçlarla hayatta kal ve sonra gel Metehancım işte o zaman az da olsa eşit şartlarda oluruz belki'' omuzlarıma yapışan saçlarımı sağ elimle savurup göz kırparak suratının şekilden şekle girmesini izlemek hoşuma gitmişti. ''Ben özür dilerim amacım seni kırmak değildi gerçekten özür dilerim'' panik ve korkuyla tedirginde konuşasına kahkahalarla gülmek istesem bile oynadığım oyunu biraz daha devam ettirmek istedim. Kıvranması hoşuma gitmişti o kalıplı cüsse ve sert yüzün karşımda kızarıp şekilden şekle girmesi inanılmaz bir haz vermişti bana. Elini ayağını nereye koyacağını şaşırıp tedirgin tedirgin ne yapacağını bilememesi ağzını açıp açıp tekrar kapatması çok tatlı görünüyordu. Fazla bir samimiyetimiz olmadığı için bu minik oyunumu uzatmak istemeyerek kalktım oturduğum çimlerden. ''Sakin ol dalga geçiyorum bu tarz şeylere kırılacak kadar hassas biri değilim'' tebessüm edip elimle omzunu okşayıp eve ilerledim sıcak bir duş alıp kaslarımı yumuşatıp temizlenmem gerekiyordu yapış yapış hissediyordum kendimi. *** ''Seansları seninle yapmak istiyorum'' havanın güzel olmasından kaynaklı kahvaltıyı bahçede yapmış konuştuğumu duyan herkes ufak(!) çaplı bir şaşkınlık yaşamış daha sonra Metehan sayesinde üstüme çok gelinmeden kahvaltı sessizce devam etmişti. Onursa kahvaltı sonrası tedavi ve seanslar hakkında konuşmak için bahçede bulunan oturma grubuna getirmişti beni. ''Umay bunu yapmamız etik değil bunu biliyorsun'' sıkıntıyla konuşmasıyla oflayıp ısrarıma devam ettim. ''Onur bu konuda çok ciddiyim kimseye aklımdan geçenleri anlatacak kadar güvenemiyorum eğer bunu yapacaksam bunu seninle yapmak bana en sıcak gelen seçenek'' Şaşkınca ''Bana güveniyor musun?'' diye sorduğunda heyecanına karşılık vereceğim cevap için beni sıkıntıya soksa da umursamadım dürüst olmam gerekiyordu sırf o üzülmesin diye yalan söyleyecek değildim. ''Hayır, güvenmiyorum ama güvenebileceğimin sinyallerini alıyorum'' minik bir yalandan zarar gelmez çünkü hayatım boyunca kimseye tam anlamıyla güvenebileceğimi düşünmüyorum. Tahmin ettiğim kadar büyük bir hayal kırıklığı yaşamamıştı bu iyiydi. ''Olaya profesyonel olarak yaklaşabileceğini düşünüyorum ki bilmeni isterim ki yaşanan olayların çoğu gizli bilgi olduğu için öyle sırf sen güveniyorsun diye önüme gelene gözüm kapalı anlatabileceğim şeyler değiller. Senin güveniyor olman benimde güvenmemi gerektirmez'' söylediklerimle olduğu yerde biraz daha dikleşmiş olayın ciddiyetini kavramaya çalışıyordu tamam doğru noktadayım buradan devam edersem kabul ettirebilirim sanırım. Düşünmemin bile beni bir uçurumun köşesine sürüklediği şeyleri tanımadığım birisine sırf Onur güveniyor diye anlatamazdım. Her ne kadar kan bağımız olsa bile onura da güvenecek değildim ama o hissi önseziyi alıyordum ondan gözlemlediğim kadarıyla ek olarak gerçekten yaşanan olayların çoğu gizli bilgi olduğu için öyle önüme gelene anlatamazdım hele böyle kimin ne olduğunun belli olmadığı bir devirde asla. ''Nasıl gizli bilgi ?'' oflamaktan çenem kopacaktı bu gidişle. ''Askeri bir okuldaydım ve asker bir ailenin kızıydım Onur sence anlatacaklarım gördüğüm yaşadığım şeyler ulu orta anlatılacak şeyler olabilir mi bir asker kardeşi olarak az çok ne demek istediğimi anlayabilirsin'' bakışlarındaki soru işaretleri azalmış o sert itirazları kalkmıştı ortadan. ''Tamam, kabul seanslarına ben gireceğim ve mümkün olduğunca profesyonel olmaya çalışacağım'' kazanmış olmanın gururuyla zafer kazanmış gibi gülümsedim. ''Bugün öğleye kadar seansım yok istersen seninle ufak bir giriş yapabiliriz'' olabilir zaten yapacak farklı bir işim yoktu bugün. Seanslar için belirlediğimiz yer bu evde en çok sevdiğim ve vaktimi geçirdiğim balkonum olmuştu. Ben bizim için kahve yaparken o da mesleki kimliğine bürünüp gözlüğünü ve not defterini almış gelmişti. Balkonda karşılıklı otururken gözlüklerini gözlerine yerleştirmiş ifadesiz gözleriyle bana bakıyordu. ''ilk defa gözlükle görüyorum seni kostüm mü yoksa?'' çarpık gülümsemem ve hafif alay barındıran ses tonumu umursamamış gayet ciddi bir ses tonuyla cevaplamıştı beni. '' Dinlendirici gözlük Umay Hanım günlük yaşantımda kullanmak yerine çalışırken tercih ediyorum'' ciddiyetine ve büründüğü role gülmek istesem bile ayak uydurmayı tercih ettim. ''Peki, Onur Bey nereden başlıyoruz seansımıza'' ben kahvemden küçük bir yudum alırken o da not defterini açmış eline aldığı kalemle ciddi ve mesafeli bakışlarını üzerimden ayırmıyordu. '' Bana biraz çocukluğunuzdan bahseder misiniz? Nasıl bir çocukluk geçirdiniz?'' klasik sorusu yüzümde buruk bir tebessüme sebep olmuştu. ''Bu klasik soruyla tam olarak ne anlatmamı istiyorsunuz Onur Bey?'' Kahvesinden aldığı yudumu yutarak sakince yanıtladı gereksiz sorumu. ''Anne ve babanızdan başlayabilirsiniz'' gülümsedim üzerindeki ciddiyete. '' Çocukluğumda çok fazla yalnız kaldığım anılarım olsa bile asla yalnız hissettiğimi hatırlamıyorum. Başarılı asker bir anne ve babayla büyümüş çocuklar olduğumuz için çoğu zamanımızı onların yolunu beklemekle geçiriyorduk. O dönemlerde kadın askerlerin saha görevine çıkmasını geçtim asker olmaları bile pek mümkün olmazdı ama benim annem farklıydı asker olmuş üstüne saha görevlerine çıkıyordu ne kadar başarılı ve iyi bir asker olduğunu en kolay bu şekilde anlatabilirim sanırım.'' kalbimin atışları hızlanırken soluklanmak için duraksadım biraz. ''Babamda çok başarılıydı hatta içinde bulunduğu timin o dönemin en başarılı timi olduğunu hatırlıyorum. Bugün bile birçok askere gururla anlatıldığına emin olduğum bir timdiler. Timdekiler de çok sevdiğim ailemden gördüğüm insanlardı şimdi birçoğu şehit olmuş olsalar dahi her zaman başarılarıyla anılacak unutulmayacak pek çok insan vardı içlerinde. Birde abim vardı ki o apayrı bir konu ona hiç girmiyorum bugün.'' onay almak ister gibi baktığımda sakince gözlerini kapatarak onayladı beni aldığım onayla ben anlatmaya devam ederken o da sakince dinleyip ara ara notlar almaya devam etti. ''Dediğim gibi pek çok göreve gider uzun süre ortalıkta olmazlardı ama ne olursa olsun çocuklarını bir köşede unutmazlardı işlerine olduğu kadar çocuklarına da bağlılardı. Kendimi bildim bileli bir eğitimin içerisindeydim. Bu eğitimler asker olmam için olan değil de bir asker çocuğu olarak risk altında olduğumdan kaynaklı kendimi her türlü tehlikeden koruyup kurtarabilmem içindi başlangıçta.'' kahvemden büyük bir yudum alarak aklıma dolan anıları uzaklaştırmak için gözlerimi kapattım birkaç saniye. ''Peki, bu durum seni nasıl etkiliyordu? Korkutuyor muydu?'' ''Asla aksine hoşuma gidiyordu kendimi korkusuz hissettiriyordu. Kendimi bildim bileli güce karşı bir zaafım vardı. Her zaman en iyisi en güçlüsü olmayı arzulayan bir insandım her türlü güçten bahsediyorum. O yaşımda bile güçlü olduğumu hissedip kendimi yenilmez sanıyordum fazla özgüvenli bir çocuktum anlayacağın ve aldığım eğitimlerle ister istemez kendi kendimi pohpohlayıp özgüvenimi arşa çıkartıp bunun pek çok insana ego olarak yansımasına sebep oluyordum.'' hatırladıklarımla gülümsedim gerçekten baş belası bir velettim. ''her neyse toparlamak gerekirse ailemle ayın yarısında yan yanaysak diğer yarısında ayrıydık sürekli o şehir senin bu şehir benim sürüklenir giderdik. Kalıcı olmayan pek çok yeni insan girip çıkardı hayatıma birçok eğitim alıp kendimi geliştirmemi sağlardı ailem. Mutluydum çocukken birazda kıskanç anneme o kadar olmasa bile babam ve abime karşı inanılmaz bir kıskançlık yaşar onları annemle bile paylaşmaktan haz etmezdim'' anlattıkça aklıma dolan anılarla onlara karşı olan özlemim arttı birer anı olarak kalmaları canımı yaktı daha fazla konuşmak istemedim sustum. Bir süre konuşmamı bekleyen Onur konuşmadığımı fark edince kendisi konuştu. ''Bugünü burada bitirmek istediğini fark ediyorum istediğin gibi olsun giriş seansımız için gayet güzeldi bir sonraki seansımızda abinden bahseder ailenin içine daha çok gireriz senin içinde uygun olursa'' başımı sallayarak onayladım onu. ''O zaman ben şimdi gidiyorum Umay Hanım bir sonraki seansımıza kadar sağlıcakla kalın kendinize dikkat edin'' oturduğu yerden bir baş selamıyla ayaklandığında kendime engel olamayarak sataşmak istedim ona. ''Onur bey ödemeyi konuşmadık'' bakışlarında oluşan muziplikle konuşup göz kırparak çıktı odadan. ''Merak etmeyin Umay Hanım deftere yazıyorum zamanı geldiğinde misliyle alacağım ödemelerinizi'' kıkırdayıp kahvemi de alarak yaslandığım yerden gökyüzünü izlemeye başladım. *** Merhaba ballarımm Hikâyenin gidişatı karakterler hakkında neler düşünüyorsunuz? Fikirlerinizi belirtmekten lütfen çekinmeyin her fikriniz düşünceniz benim için çok kıymetli <3
|
0% |