@bprcuu
|
Umay'dan İyi mi yaptım? Kötü mü yaptım? Bilmiyorum ama işe alınmıştım. Ne iş yapacağım henüz kesinleşmemişti ama olsun sonuçta kendime bir uğraş bulmuştum. Bu kadar hızlı kabul etmesini beklemiyordum tabi ki ama sanırım Utku ve ailesini tanıdığı için bu kadar çabuk kabullenmişti bu durumu. "Söylediğim gibi bu kurallara uyduğun sürece bir sorun yaşamayız" Anlattığı kuralların hiçbirini dinlememiştim bile, yine de belli etmeyerek başımı sallayarak onayladım. "Hangi dallarda bilgilisin? Sertifikan, lisansın var mı?" "Neredeyse bütün dallarda uzman sayılırım ve evet gerekli bütün belgelere sahibim" saçımı savurarak cevapladığımda şaşkınlıkla bakıyordu bana bu bakışlara pek çok kez şahit olmuştum, kendimle gurur duyuyordum. "İşe alım durumunu resmiyete dökmem, sigortanı ayarlamam birkaç gün alabilir bu sırada gerekli belgelerini ne kadar erken getirsen o kadar iyi. İlk bir ayı deneme süren olarak görebilirsin karşılıklı birbirimizi dener duruma göre ne yapacağımıza karar veririz senin için de uygunsa" daha sonra yanındaki çekmeceden bir kâğıt çıkartıp uzattığında konuşmasına devam etmişti. "Bu üyelik formunu doldurmanı rica edeceğim. Akşam da gerekli belgelerin olduğu listeyi gönderirim sana" bir yandan onu dinliyor bir yandan formu inceleyip dolduruyordum. İşim bittiğinde kâğıdı geri ona uzattım. Ufak bir oyundan zarar gelmez diye düşünerek, elini kâğıdı almak için uzattığında sanki farkında değilmiş gibi elimi eline sürttüm o sanki elektrik çarpmış gibi hızla elini çekmiş kendi kendine öksürmeye başlamıştı. Onun bu haline kahkaha atmak istesem dahi köşede duran açılmamış suyu uzatıp yanaklarımı dişlemiştim sadece, çok tatlı görünüyordu. Hızla suyu alıp içerken gözlerime bakmaktan kaçıyordu. Sonunda kendine gelmiş olacak ki öksürükleri durmuştu, kâğıdı bu sefer en uç noktasından tutarak almış ve incelemeye başlamıştı. "Eğer yanındaysa kimliğinin fotokopisini çekmem gerekiyor ve eğer varsa 2 tane vesikalık fotoğrafın lazım" hala ciddi halinden ödün vermiyordu. Onun bu hallerine çaktırmadan gülümseyip cüzdanımdan istediği şeyleri çıkartıp masanın üzerine koydum. O elindekileri incelerken bende onu incelemeye başlamıştım. Fazlasıyla yakışıklı ve çekiciydi, sadece vücuduna bakarken bile içim bir sıcak oluyordu. Hele gözlerine baktığımda hipnoz olmuş gibi hissediyordum. Karşımdaki dağ ayısı en basit tabirle fazlasıyla yakışıklı birisiydi ve benim yakışıklılara her zaman zaafım olmuştur. Uzun süre dört duvar arasında kalıp sonrasında karşıma çıkan ilk karşı cins ile ilgili böyle hissediyor olmamın normal olduğunu hatırlattım kendime. Karşımdaki adam kimsenin inkâr edemeyeceği kadar çekiciydi ve ben bir yıldır erkek görmüyor sayılırdım. Kesinlikle bu yüzdendi, başka bir açıklaması olamazdı. Yokluktaydım. Tıpkı vatan borcunu ödemeye giden askerlerin o kadar erkek içinde kadınlara duyduğu açlık gibi bir şeydi bu. Sağlıklı bir kadındım ve hormonlarım çalışıyordu yani birini arzuluyor olmam gayet normaldi. "Umay" ismimi sesleniyor elini gözümün önünde sallıyordu. Dikkat ettim de sesi de fazla iyiydi sanki. Başımı iki yana sallayarak kendime gelmeye çalıştım. Sakin ol Umay. "Efendim bir şey mi demiştin?" "Birkaç kez seslendim, dalmıştın galiba" başımı sallayarak onayladım onu ne söylemek istediğini anlamak ister gibi baktığımda şaşkın sesiyle devam etti konuşmasına. " Utku'nun ikizi olduğunu sanıyordum, kimliğinde tek uyan şey soyadın ve sanırım doğum tarihin?" Evet, geldik zurnanın zort dediği yere. "Biraz karmaşık bir konu o. Umut, Utkunun yıllardır beraber büyüdüğü ikizi ile ben bebekken karışmışız yeni ortaya çıktı" sanki önemsiz bir şeyden bahseder gibi rahatça konuşup elimi geçiştirmek ister gibi salladığımda kaşları çatılıp ağzı bir süre açık kaldığında bu haline tebessüm etmiştim. Bir elini gergince ensesine atıp kaşırken mahcupça bakıyordu bana. "Kusura bakma bilmiyordum" hala bakışları merak dolu olsa dahi kurcalamaması hoşuma gitmişti. "Boş ver, karışık bir konu. Belki bir ara anlatırım" göz kırptığımda derin bir nefes aldı. Sıkıntıyla etrafa baktıktan sonra sonunda konuşmaya karar vermiş olacak ki fotokopisini çektiği kimliğimi geri uzatıp ağzını açmıştı. "Bugünlük işlemler bu kadar yarın istediğin zaman gelebilirsin, programını ayarlarız geldiğinde ve son bir şey daha Umay, burası benim fazlasıyla değer verdiğim bir yer." Neyi nasıl söyleyeceğini bilemiyor gibiydi, devam etmesini ister gibi başımı salladığımda devam etti. "Buradayken benimle flört etmemeni rica edeceğim senden. Sen eğlencesine yapıyorsun ama yanlış anlaşılmalar olabilir" bunu söylemek için mi bu kadar gerilmişti istemsizce minik bir kıkırtı kaçırdım dudaklarımın arasından. Kimliğimi alıp çantama attığımda oturduğum yerden de kalkmıştım. " Eğer seninle flört ediyor olsaydım birbirimize bu kadar uzak bir mesafede olmazdık" aramızdaki mesafeyi işaret ettiğinde bakışları önce parmaklarıma sonra gözlerime kilitlenmişti. Bir değişik bakıyordu umursamak istemedim, kapıya doğru ilerlemeye başladım tam çıkacakken aklıma sanki yeni bir şey gelmiş gibi geri döndüm. "Ve bilmeni isterim ki 'yanlış anlaşılmalar 'önemseyeceğim en son şey bile değil. Yarın görüşürüz patron" radarıma girdin dağ ayısı, keşke girmeseydin. Kapıyı kapattığımda yüzümdeki anlamsız gülümseme daha da büyümüştü. Ahmet'e işimin bittiğine dair bir mesaj atıp o gelene kadar da etrafa göz gezdirmeye başlamıştım. Kendi kendine çalışanlar, eğitmeniyle olanlar, arkadaşlarıyla sohbet edenler, kafeteryada oturanlar burası genel olarak güzel ve bana göre bir yerdi en azından aklımı dağıtabileceğim bir yer gibi geliyordu şu anlık. Gözüm sağımdaki eğitmene takıldı genel olarak basit düzeydeki hareketleri gösteriyordu. Kimseyi tanımadan ne kadar bilgili oldukları hakkında tam bir yorum yapamazdım tabi ki, sonuçta belki de karşısındaki kişinin seviyesine göre öğretiyor olabilirdi. Ama yani karşısındaki dev adamın bu kadar başlangıç seviyesinde olacağını da düşünmüyordum. Beni ilgilendirmediğini düşünerek umursamamaya karar verdim. Yarın için sabırsızdım acaba nasıl bir programım olacaktı, kimlerle çalışacaktım, benimle çalışmaktan memnun olacak mıydılar? Çünkü ne kadar boş bir durum olsa bile çoğu kişi dövüş sanatları konusunda bir kadına karşı önyargılı olabiliyordu. Derin bir nefes alarak birazda dışarıda beklemeye karar vermiştim nasıl olsa yarın görecektim her şeyin nasıl olacağını, düşünmemeye karar verdim. Ben dışarı çıkıp akan trafiği izlemeye başlayalı neredeyse on dakika olmuşken Ahmet önümde durmuştu. Arabaya bindiğimde sabahki durgun ruh halinden eser yoktu, her zamanki gibiydi. Ne sorunu varsa halletmiş olmasına sevinmiştim. "Bu aralar çok fazla buraya geliyorsun bir sıkıntı mı var?" "Yarın burada çalışmaya başlıyorum" benim heyecanlı sesime karşın fazlasıyla şaşırmıştı. "Ne!" şokla arabayı sarstığında neredeyse ön cama uçuyordum sinirle ona döndüğümde o kahverengi gözlerini kocaman açmış bana bakıyordu. Sabır çekerek ona yolu işaret ettiğimde kendi kendine bir şeyler mırıldanıp yola odaklanmıştı. "Neyse onu boş ver yarın detaylı konuşuruz da ben sana başka bir şey soracaktım" "Cevaplayabileceğim bir şeyse seve seve, dinliyorum" göz devirip sıkıntıyla aklıma takılan konuyu açtım ona. "Sanırım Arslan'ın kalbini kırmış olabilirim. Herkesin üzerime titremesine çok doluydum ona patladım" o söylediklerimi dinleyip anladığına dair mırıltılar çıkartırken devam ettim "Nasıl affettirebilirim sence kendimi, sen daha iyi tanıyorsun onları" bir süre düşündükten sonra gülümseyerek konuşmaya başlamıştı. "Alıştın dimi onlara, hatta değer bile vermeye başladın. Baksana su haline kendini nasıl affettireceğini düşünüyorsun" normal sertlikte bir yumruk attım koluna " Ne saçmalıyorsun be abart biraz daha" o beni hiç umursamadan gülmeye devam ederken ben onun bu hallerine daha çok sinir olmuştum. "İllaki alışmaya başlıyorum Ahmet, uzun zaman oldu o eve geleli, insan aynı evde yaşadığı insanlara illaki alışmaya başlar. Aramızda bir gerginlik olmasın diye de hatamı telafi etmeye karar verdim, sonuçta o evde misafir olan benim" "Tabi canım tabi, annemin de sakalı olsaydı dedem olurdu" kurduğu cümlede anlam aramayı boş verip beklentiyle bakmaya başladım bana bir ipucu, fikir falan versin artık diye. "Bak şimdi Arslan'ı üzmek çok basittir, ama bunu kimseye belli etmez içinde yaşar duygularını." Sıkıntıyla bir nefes alıp devam etti bütün dikkatimi ona vermiştim. ''Duygusal bir ponçikti o her zaman, onu kırmanın kolay olduğu gibi kendini affettirmende çok kolaydır o yüzden. Gidip bir özür bile dilesen her şeyi unutur.'' ''Niye salak mı?'' sorumla gür bir kahkaha atmıştı. Ben neden güldüğünü anlamazken o sonunda ciddi olduğumu fark ettiğinde tekrar o alıştığım şaşkın bakışları hâkim olmuştu gözlerine. ''Sen ciddisin?'' başımı sallayarak onayladım onu. ''Umay bu durum sende nasıl işliyor bilmiyorum ama birisi özür dilediğinde onu affedersin. Değer verdiğin birisiyse affetmeyip ne yapacaksın'' omuzlarım silkerek bana göre gayet normal olan ama onun daha da şaşırıp hayretle bakmasına sebep olan cevabımı vermiştim. ''Biri beni üzdüyse bir özürle affettiremez kendisini Ahmet, değer verdiğim biriyse de yeterli çabayı gördüysem affetmiş gibi davranıp son anımı beklerim'' ''Neden son anın?'' omuz silktim ''Çok basit ölmeden önce onu asla affetmediğimi söylemek için'' şokla açtığı ağzıyla bir bana bir yola baktıktan sonra şaka yapmadığımı anlayıp sonunda açıp kapattığı ağzından döküldü kelimeleri. ''Sen korkunç bir insansın, senden korkmam gerektiğini biliyordum. Psikopat'' Benim için gayet mantıklı bir plandı, neden bu kadar abartılı tepki verdiğini anlamlandıramadım. Sonuçta kolay kolay kırılacak birisi değildim, eğer birisi beni gerçekten üzmeyi başarmışsa bende ona bu vicdan azabını pekâlâ yaşatabilirdim. ''Neyse boş ver şimdi bunu anladım ben anlayacağımı. Senin sabah neden canın sıkkındı onu anlat bana '' sanırım olan şey her neyse tekrar aklına gelince canı sıkılmıştı. Başını iki yana sallarken kendine gelmeye çalıştı. '' sonra konuşuruz şimdi eve geldik'' gözlerimi kısarak ona bakarken, onu zorlamanın anlamsız olduğuna karar verip asker selamı vererek indim arabadan. Birkaç adım atmıştım ki aklıma ne yaptığım gelinde olduğum yerde donmuştum. Asker selamı vermek, uzun zamandır yapmadığım bir şeydi. Tamam, sakin ol Umay. Silkelenerek kendime geldiğimde bakışlarımı etrafta gezdirdim korumalar bakışlarını etrafta gezdirip ara ara birbirleriyle muhabbet ediyordular. Bu evde neden bu kadar koruma olduğu bazen aklıma takılsa dahi çokta kurcalamamaya karar vermiştim bir süre önce. Fazla merak ettiğim bir şey değildi ayrıca ne demişler, cahillik mutluluktur. Cahil ve mutlu olmaya çalışacaktım, bunca zaman bildim de ne oldu. Ayla Hanım bahçedeki çiçekleriyle ilgileniyordu. Bakışlarımı hızla ondan çekip eve doğru ilerlemeye başladım, bu saatte evde Ayla Hanımdan başka kimsenin olmayacağını düşündüğüm için rahatlayarak açık olan mutfak kapısından girdim içeriye. Genel olarak Ayla Hanımdan kaçıyordum. Bana gösterdiği ilgi ve şefkati ona veremeyeceğim içindi bu kaçışım bana beklentiyle baktığı her anda onu kırmamak için fazla muhatap olmamaya çalışıyordum. Korumalar dışında evde bir çalışan olmaması da dikkatimi çekmişti bir ara bunu Utku'ya sorduğumda ise Ayla Hanım'ın evinde yabancı bir kadın istemesinden kaynaklı olduğunu söylemiş üzerine de annesinin ne kadar kıskanç olduğunu anlatmıştı. Sadece iki haftada bir detaylı temizlik için gelen birisi olduğunu onun da ortak alanları temizlediğini söylemişti. Herkes kendi odasını özelini temizliyormuş. Bu durum şaşırmama sebep olsa da bence de mantıklıydı benim özel alanıma tanımadığım birinin girip dip köşe kurcalaması benimde hoşuma gitmezdi. Burada geçirdiğim süre boyunca gelen yardımcıyla hiç karşılaşmamış olmam da sanırım ya ben odaya kapanmışken ya da dışarıdayken geliyor olmasıydı. Ayla Hanım'ın da zaten çoğunlukla evde tek başına olduğunu fark etmiştim büyük ihtimalle vakit geçirmek için kendisini ev işlerine veriyordu. Başta bu kadar yalnız vakit geçirmenin onu yalnız hissettirip üzebilecek olduğunu düşünsem dahi sonrasında bu kadar kalabalık bir evde kendisine ayırabileceği tek zaman diliminin bu olduğunu anlamış ona hak vermiştim. Gerçi beni de ilgilendirmezdi ya neyse. Mutfakta kendime soğuk bir kahve yapmış, sakince kendimi odama atmıştım. Bugün biraz terlediğim için kendimi yapış yapış hissediyordum. Bu histen kurtulmak için hızlı bir duş almaya karar verip kahveyi balkona bırakıp banyoya geçtim. Aynaya hiç bakmadan hızla girip temizlenip çıktım. Üzerime rahat şortlu bir pijama takımı giyip balkona geçtim. Saçlarımı taramaya üşeniyordum. Bir süre hiçbir şeyi düşünmemek için çabalayıp kahvemi içip etrafı izlemeye odaklandım. Daha sonrasında ise çalan kapımla oraya dönmüştüm, Ayla Hanım yüzünden hiç eksilmeyen gülümsemesiyle bana bakıyordu. '' Gelebilir miyim?'' başımı sallayarak içeriye buyur ettim onu. Karşımdaki sandalye yerine yanıma oturmuş bir süre sessizce beni izlemişti. Bakışları o kadar yoğundu ki altında ezildiğimi hissedip dışarıya çevirdim gözlerimi bir süre sonra. "Üzerine gelmek istemiyorum çünkü seni azda olsa anlayabiliyorum kızım. Kızlar annelerinin kaderini yaşarmış derler hayatım boyunca hem çok korktuğum hem de çok inandığım bir sözdü bu. Aksi olsun diye geceler boyu dualar ettiğim bir söz." Titreyen sesiyle konuştuğunda istemsizce bakışlarım döndü ona. Benimde bildiğim ve inandığım bir sözdü bu. "Umut için, kızım için dualar edip çabaladım hep. Bu söz öbür kızımın üzerinde gerçekleşmiş meğerse benim haberim bile olmadan. Bilsem kızım için değil de kızlarım için ederdim o duaları. Aynı olmasa bile benzer acılarımız var bizim kızım, özür dilerim" gözleri dolduğunda daha da meraklanmıştım. Derin derin nefes alıp ara sıra gözlerini gözlerimden kaçırıp konuşuyordu. "Bende ailemi lisedeyken kaybettim, Allah razı olsun ki kimse istemezken teyzem sahip çıktı bize. Baktı büyüttü bir gün olsun fazlalıkmış gibi yükmüş gibi hissettirmedi ama ne olursa olsun içten içe hep yük gibi hissettim ben kendimi o evde. Bizi kendilerine alıştırmak için çok uğraştılar çok üstümüze geldiler. Başta zor olsa da bir süre sonra yavaş yavaş alıştık bizde uzun mevzular bunlar ama seni bu yüzden az da olsa anlayabiliyorum. Ailenin yokluğuna alışamadan birden kendini yabancı insanların içinde buldun. Birden düzeninin değişmesi, farklı bir aile ortamına dâhil olmanın ne kadar zor olduğunu çok iyi biliyorum. O yüzden üzerine gelmemeye seni rahat bırakmaya çalışıyorum elimden geldiği kadar." Derin bir nefes alıp etrafta gezdirdi bakışlarını sonra tereddütle bir elini saçlarıma götürdü. Tepkisizliğimden cesaret almış olacak ki bir süre saçlarımı okşadı. O kadar şefkat doluydu ki bunu yaparken içim sızladı. Aklıma annem doldu, onun şefkatli dokunuşları doldu aklıma. "Saçını tarayabilir miyim?" Usulca başımı sallayarak onayladım. Sakince yerinden kalkıp odadaki tarağı alıp tekrar yerine oturdu ona arkamı dönüp bekledim sadece. Ne kremsiz saçımı tarayamadığımı söyledim, ne de başka bir şey bekledim öylece saçlarımı okşamasını, taramasını. O bir yandan anlatıp bir yandan saclarımla oynarken, uzun zaman sonra bir anne şefkatine ne kadar da özlem dolu olduğumu fark ettim o an. "Sonra, iyi kötü alıştık yeni yaşantımıza. İyi bir meslek edinip kardeşlerimi de alıp kimseye yük olmamak için çalıştım, edindim de. Doktor oldum, bir süre her şey çok iyi ilerledi. Teyzemlerle aramız hep iyiydi ama artık kardeşlerimle beraber kimseye muhtaç değildik hepimiz kendi kendimize yetebiliyorduk." Hiç doktor olduğunu düşünmemiştim eski bir manken olabileceği geçiyordu daha çok aklımdan. Çok güzel bir kadındı ama eğer doktorsa neden sürekli evdeydi ki? Tabi ki kendisini ailesine adamış olabilir bunda hiçbir sorun yok ama nedense içimden bir his öyle olmadığını fısıldıyordu. Bir süre sonra saçlarımda ki ellerinin titrediğini hissettim. Ağlamamak, güçlü durmak için derin derin nefesler aldığını anlıyordum. Bu süre içinde de titreyerekte olsa saçlarımı taramaya devam etti. Ara ara kremsizlikten canım yansa da umursamadım. Bir anne saçlarımı tarıyordu, azıcık acıya katlanabilirdim. Bir anne şefkatle saçlarıma dokunuyordu, bu gözlerimin dolmasına neden oluyordu. "Sonra, aradan zaman geçti ben babanla evlendim Arslan oldu. Teyzen evlendi, dayın kendine bir düzen kurdu derken her şey çok güzel ilerliyordu. Gerçek olamayacak kadar güzeldi her şey. Sonra ben hastalandım, ellerimin titremesinden bırak neşter tutup ameliyata girmeyi, kalem tutup ilaç bile yazamaz hale geldim. Sonrasında da istifa edip tedavime, aileme odaklandım. Çok zordu kendimi başarılı hissettiğim, en iyi olduğum şey mesleğimdi. Hatta o kadar seviyordum ki doğum iznine bile ayrılmamıştım." Anlattığı hikayeyle beni az da olsa anlayabilgini göstermek istediğini en başından beri anlamıştım tabi ama bu kadar benzer ve bir bu kadar da farklı hayatlar yaşamamız beni gerçekten şaşırtmıştı. "Kızlar gerçekten de annelerinin kaderini yaşarmış güzel kızım, özür dilerim. " Tüm anlattıkları boyunca kendini tutup benden özür dilerken kendini tutamayarak ağlaması canımı yaktı. Kendi çektiği acılar için benden özür dilemesi yüreğimi ağrıttı. Benim çektiğim acıları kendi suçu olarak görmesi kalbimi sıkıştırdı. Nasıl ve neden bilmiyorum ama dönüp sarıldım ona. O benim kollarım arasında özürler dileyerek ağlarken ben kendimi ağlamamak için sıkıyordum. Evet, gerçekten de kızlar annelerinin kaderini yaşarmış. Ben ondan tamamen uzakta ve bağımsız da olsam 'annemin' kaderini yaşarken Umut'ta aynı şekilde kendi 'annesinin' kaderini yaşamıştı. Farklı ailelerde yetişsek dahi ne kaderden kaçabilmiştik ne de gerçeklerden. "Hiçbir şey sizin suçunuz değil" ağlaması azalsa bile iç çekişleri yerli yerindeydi. "Benim suçum, benim dikkatsizliğim yüzünden oldu her şey. Benim salaklığım nasıl kendi evladımı tanıyamam" Başımı iki yana sallayarak yanaklarında ki yaşları sildim. " Hayır değil, ben yaşadığım hayattan gayet memnunum. Ailem bana çok iyi baktı hiçbir şüpheniz olmasın. Bende eminim ki sizlerde Umut'a çok iyi baktınız. Böyle konuşup hem kendinize hem de Umut'a haksızlık etmeyin lütfen" derin bir nefes alıp iyice yüzünü inceledim her an tekrar ağlayacak gibi gözüküyordu. "Hem böyle şeyler dediğinizi duysaydı eminim Umut çok üzülürdü." Bir an olduğu yerde irkildi sanırım yeni yeni kendine geliyordu. Bakışlarını suçluluk duygusu kapladı. " Ben gerçekten çok kötü bir anneyim. Buraya seninle konuşup seni anladığımı hissettirip yalnız olmadığını söylemeye gelmiştim ama şu halime bak. Resmen kızlarım arasında ayrım yapar oldum" başımı iki yana sallayarak reddettim tekrar onu. "En az ben ve Umut kadar sizin de hayatınız karıştı, bu tarz tepkiler vermeniz gayet normal kendinizi suçlamayın lütfen. Ben sizin ne kadar iyi bir anne olduğunuzu yetiştirdiğiniz çocuklara bakarak gayet anlayabiliyorum." Dudakları titreyerek baktı Bir süre bana sonra hızla sarıldı. Bunu beklemiyordum ama iyi oldu çünkü ben ona tekrar sarılma cesaretini bir daha ne zaman gösterebilirim ya da gösterebilir miyim bilmiyordum. Bugün ben uzun zaman sonra anne şefkatine kavuşurken sanırım o da az da olsa içini döküp rahatlamıştı. İki taraf içinde kazançlı bir durumdaydık sanırım.
<3 Heyyooo, ben geldiimm. <3 <3 Nasılsınııızzz ? <3 Ayy asklarım kız kardeşimi (8) yanıma getirdim 1 haftadır ona bakıyorum ve asla çocuk yapmak istemediğime emin oldum gfhdjsk benden anne olmazmış aşklarım sabrımın sınırları test edildi resmen, bu 1 haftada öldüm öldüm dirildim. Neyse kardeşimi çok seviyorum tabi ki (ama uzaktan) :(((
|
0% |