@bprcuu
|
Kızlar annelerinin kaderini yaşarmış. Saatlerdir aklımda dolanan sözler rahat vermiyordu bana. Ayla Hanım'ın odamdan çıkmasının üzerinden saatler geçmişti ama ben hala olanları düşünmekten kurtulamamıştım. Kendi hikâyesinin bir kısmını paylaşmıştı benimle, aramızda bir köprü oluşturmak istemişti. Belki de benim onlara yaklaşmamı beklemekten sıkılmış bazı şeyleri hızlandırmak istemişti bilemiyorum. O da ailesini kaybetmişti, o da kendisini farklı bir aileye alıştırmak zorunda kalmıştı. O da mesleğine, hayallerine veda etmek zorunda kalmıştı. Gerçekten de kaderlerimiz benziyordu sanırım. Gerçekten de beni tam olarak anlayabilir miydi? Hiç sanmıyorum ama yine de aramızda bir bağ oluştuğunu inkâr edemeyecektim. Benzer acılar köprü oluşturuyordu aramızda. Ya da uzun zaman sonra özlediğim anne şefkatini tekrar hissettiğim içindi bu düşüncem hiçbir şeyden emin olamıyordum. Bir süre daha olanları, onları, kendimi, geçmişi kısacası bütün hayatımı kararlarımı düşünüp sorguladıktan sonra Daha fazla düşünmemeye karar verip telefonumu aldım elime ilk olarak Aslan abimin mesajı dikkatimi çekmişti. Buluşmak istiyordu, bende onu özlediğim için onaylayan bir cevap verip ondan haber bekleyeceğimi söylemiştim. Büyük ihtimalle onun evine giderdim. Kolay kolay dışarıda vakit geçirmeyi tercih etmezdim alıştığım rahat hissettiğim ortamların dışına çıkmak beni fazlasıyla geriyordu. Konfor alanımdan çıkmak tercihim olmazdı hiçbir zaman. Bir süre telefonla uğraşıp aklımı dağıtmak için uygulamalarını sildiğim ama hesaplarımın hala aktif olduğu uygulamaları indirip tekrara giriş yaptım. Bir süre üst üste gelen bildirimler yüzünden telefonun kafayı yiyeceğini düşünsem dahi sonunda kendine geldiğinde uygulamalarda gezinmeye başladım. Hesabımın herkese açık olduğunu fark ettiğimde gizliye alıp gelen bildirimlere baktım. Evdekiler hesabımı takip etmeye başlamıştı, onlara geri dönüp bir süre daha uygulamada oyalandım. Daha sonra ise kayıtlı olmayan bir numaradan gelen mesajla çok şükür içinde düştüğüm sosyal medya çukurundan çıkabildim. 0530*: nüfus kayıt örneği, diploma eki, kan grubu kartı, ikametgâh, sağlık raporu ve sertifikaların 0530*: Bugün de söylediğim gibi belirttiğim belgeleri getirmen gerekiyor. Okuduğum şeylerle derin bir nefes aldım ne kadar uğraştırıcıydı bir işe girmek böyle, neyse ki çoğu oturduğum yerden temin edebileceğim belgeler olduğu için kendimi avutup onaylayan bir cevap verip halime şükredip oturmaktan uyuşan bacaklarımı esnetip kalktım olduğum yerden. Yapmak istediğim birçok şey vardı. Saate baktığımda ev halkının çoktan gelmiş olduğunu düşünüp yapmak istediğim şeylerden birini yapmak için kendimi cesaretlendirdim. Arslan'dan dilemem gereken bir özür vardı. Kendime çeki düzen verip içimdeki anlamsız heyecanı göz ardı etmeye çalışarak odasına doğru ilerlemeye başladım, umarım odasındadır. Tıklattığım kapıdan gelen onayla beraber vazgeçmek için yanıp tutuşan tarafımı görmezden gelerek içeri girdim. "Umay bir sorun mu var?" Şaşkın çıkan sesiyle tebessüm ettim. Sorduğu soru ise birbirimize karşı ne kadar uzak olduğumuzu bir kez daha fark etmemi sağladı. 'Öz abim' onun yanına gitmem için bir sorun olması gerektiğini düşünüyordu. "Hayır, bir sorun yok. Yanına gelmem için bir sorun mu olması gerekiyordu?" "Ah hayır tabi ki, istediğin zaman gelebilirsin. Ben sadece şaşırdım. Kusuruma bakma lütfen" önemsiz dermiş gibi başımı iki yana sallayarak oturduğu yatağın karşısındaki koltuğa oturdum. "Ben aslında senden özür dilemek için geldim" "Ne için?" "Geçen gün istemeden de olsa seni kırdığımın farkındayım ve kendimi açıklamam, özür dilemem gerektiğini düşünüyorum." Sıkıntıyla soluklandı "Güzelim gerçekten önemli bir mevzu değil, boş ver." Sanırım bu konuşmaya girmek istemiyor hiç yaşanmamış gibi davranmak istiyordu ama bu konu çözülmediği sürece ben rahat edemeyecektim. "Arslan, bu konu konuşulmadığı sürece ben rahat edemeyeceğim lütfen" "Pekâlâ, ben senin asıl niyetinin ne olduğunun farkındayım Umay bile isteye beni kırmaya çalışmadığını da biliyorum. O yüzden sana kırılmadım merak etme. Sadece seni ne kadar daralttığımızı fark etmemi sağladın" " Öncelikle istemeden de olsa yaptığım yanlış bir hareketti hatamı kabul ediyorum ve sana hak etmediğin şeyler söylediğim için özür diliyorum, umarım beni kalpten bir şekilde affedebilirsin." Bakışlarımı sabitlediğim yerden bir an olsun kaldırmadan devam ettim sözlerime. "Daraltma konusuna gelecek olursak eğer, üzerime fazla geldiniz diyemem ama benim için çok karışık bir dönemde girdiniz hayatıma. Tam her şey bitti derken bir anda çıktınız karşıma ister istemez zihnim kendimi korumaya aldı ve en ufak bir şey benim için hayatıma karşı yapılan büyük bir saldırı gibi geldi. Bilemiyorum belki de size karşı attığım sizin bana karşı attığınız her adım büyüdüğüm aileme ihanetmiş gibi hissetmemi sağladığı için kendimi kontrol edemedim" Ağzımdan çıkan lafları toparlamakta zorlanıyordum. İstemeden kendimi fazla açmıştım, neden böyle bir şey yaptığımı sorgulama işini sonraya bırakmaya karar verip ismimi söylemesiyle sonunda bakışlarımı ona çevirdim. "Umay, sen benim kardeşimsin. Seni tüm kalbimle affediyorum sakın kalbine birde beni yük etme. Ben her şeyi kaldırır atlatırım ama senin, kardeşimin kalbinde bir yük olmayı kaldıramam." Ara ara titreyen sesiyle konuşmasıyla içimde anlayamadığım hisler meydana geldi. Ona bağlanmak ona kalbimde bir yer vermek istiyor ama fazlasıyla da korkuyordum. "Güzelim, içindeki çatışmaları fark edemediğimiz için lütfen sen de bizi affet. Ailenle aranızda nasıl bir ilişki vardı bilemem ama onların yerini almaya çalışmıyoruz biz. Tamam, bizimle geçiremediğin zamanlar için üzülüyoruz kaybettiğimiz zamana kızıyoruz ama asla onların yerini almaya çalışmıyoruz onların yeri bambaşka olacak tabi ki senin için, biz bize yeni bir sayfa açmanı istiyoruz. Eminim ailende senin mutlu olmanı isterdi" Sessiz kaldım ne diyeceğimi bilemedim daha doğrusu istemeden yine onu kıracak bir şeyler söylemekten korktum. Onu üzmekten korktum, uzun zaman sonra birinin hisleri benim için önemli oldu. Kendi içimde gireceğim bir savaştan onun sözleriyle çıktım tekrar. "Duvarların olduğunu ilk bakışta anlayabiliyoruz Umay. Bu evdeki kimse salak değil herkes her şeyin farkında. Hiçbirimiz birbirimize yüzde yüz bağlanamayacağımızı biliyoruz fakat aynı evde yaşayan yabancılarda olmak istemiyoruz. Kendini koruma şeklinin ördüğün duvarların arkasına saklanmak olduğunu fark edebiliyoruz ama biz senin kendini korumak gereken kişiler değiliz. Tabi ki bize karşı ördüğün duvarlarını yık bizi hemen kalbine kabul et demiyorum yanlış anlama lütfen" Tepki vermeden dinelemeye devam ettim, derin soluklar alıp devam etti. " Biz senin kendini koruman gereken kişiler değiliz biz seni her türlü şeyden koruyacak kişileriz, biz senin aileniz Umay. Lütfen artık bize gerçek bir şans ver" Bende isterdim kendimi kolayca açıp sonunu düşünmeden hareket etmeyi ama olmuyordu yaşanmış şeyler kırılan güvenim, kalbim bir türlü cesaret edemiyordu. İnsan en güvendiklerinin ihanetine uğrayınca bir daha birilerine güvenmesi kolay olmuyordu. Hele benim gibi zaten güven problemleri olan birinin böyle bir ihanetten sonra tekrar birilerine bağlanıp güvenmesi imkânsız gibi geliyordu bana. Verecek cevap bulamadım ama kararımı vermiştim bunu sesli bir şekilde dile getirmek benim için zor olsa dahi kendi içimde emindim kendime yeni bir sayfa açacaktım. Geçmişi bir şekilde geçmişte bırakmayı öğrenecek ve bugünüme yarınıma odaklanacaktım. Oturduğum yerden kalktım hala bana cevap bekler gözlerle bakan Arslan'a bakmadan kapıya kadar ilerledim daha sonra ise kendimi tutamadım. "Peki ya zaten en güvendiklerim tarafından kırıldıysa güvenim, ya zaten beni en çok koruyanlar kırdıysa kalbimi Arslan" Cevabını beklemeden çıktım odadan zaten bir cevap almak için değil de beni birazda olsa anlayabileceğini düşündüğüm için kurmuştum o cümleyi. Beni anlayabileceğine inandığım için... ... Akşam yemeğine inmeyi reddetmiş odamda oturup düşünmeye devam etmiştim. Benim odam olmuştu burası artık değil mi? Kaldığım bir oda değil de benim odam olmuştu artık sahiplenmiştim, kabullenmiştim sonunda içinde bulunduğum durumu, aile denen bu şeyi. Zor olacaktı biliyorum ama kararlıydım başaracaktım açtığım yeni sayfayı kirletmeyecektim. Çabalayacaktım gerekirse onlarca yeni sayfa açacaktım ama geçmişe gömülmeyecektim. Kendime yaptığım işkencelere bir son verecektim. Dışarıda hissettiğim hareketlilikle oraya kaydı dikkatim. Ahmet kendi kendine turluyordu bahçede, canı sıkkındı tekrar. Konuşmak için yanına gitmeye karar verdim hemen. Hem benim aklım dağılır hem belki ona bir faydam dokunurdu. Ne kadar daldıysa artık yanında yürüyen beni fark etmemişti bile sahte bir öksürükle dikkatini çekmeye çalıştığımda ise şaşkınlıkla irkilmişti ama hala boş bakışları yerindeydi. "Ne zaman geldin? Fark etmemişim" "Oldu biraz, neye dalgınsın bu kadar" "Önemli bir şey değil boş ver" sıkıntıyla nefes aldım. Birilerini üstelemekten hoşlanmazdım ama Ahmet benim için kıymetli birisiydi ve canı sıkkındı yardımcı olmak istiyordum. "Ahmet anlatır mısın lütfen, sen anlatana kadar rahat vermeyeceğim." "Umay gerçekten anlatabileceğim bir şey değil." "Bana anlatamayacağın ne olabilir Ahmet, Allah aşkına biz seninle ne gizli işler çevirdik, ne muhabbetler ettik, ne sırlarımız var. Bana anlatamayacağın ne olabilir" "Umutla ilgili" şaşkınca olduğum yerde kaldım bir iki saniye Umut mu? O ne alakaydı ki? İtiraf etmek gerekirse asla böyle bir şey beklemiyordum. "Dinliyorum" merakla sorduğum soruyla hızla tekrar benden birkaç adım uzaklaşan Ahmet'e yaklaşmıştım. Sıkıntıyla ilerliyor yüzüme bile bakmıyordu bu konuyu konuşmaktan hoşlanmadığı metrelerce uzaktan anlaşılabilirdi ama umursamadım. "Aramızda kalacak tamam mı? Umut ve benim herkesten sakladığımız bir ilişkimiz vardı" "Vardı derken bitti mi?" "Bilmiyorum Umay, sorunda bu zaten. dün gece büyük bir kavga ettik. O kavgadan sonra hala birlikte miyiz emin olamıyorum" Demek Ahmet ve karıştığım ve sadece bir kere yüz yüze gördüğüm o kız sevgiliydi ve bunu herkesten gizliyordular. Fazlasıyla şaşırmıştım böyle bir şey beklemiyordum. " Baştan başlamak gerekirse, ilişkimizin ilk yılıydı Umut normalde burada okuyordu her şey çok güzeldi ilişkimizde hiçbir büyük sorunumuz yoktu, her şeyini benimle paylaşırdı en küçük detayına kadar bütün gününü anlatmaktan büyük keyif alırdı, neyse işte sonra bir şeyler oldu kendi içine kapanmaya başladı. Canının sıkkın olduğunu belli etmemeye çalışıyordu evdekiler fark etmese bile ben fark ediyordum ama benimle derdini paylaşmıyordu artık. Eskisi gibi davranmaya çalışıyordu ama o enerjisi neşesi asla yoktu fark edebiliyordum. " Bir süre sessizce etrafta gezdirdi bakışlarını sonra anlatmaya devam etti bense sessizce onu dinliyor anlamaya çalışıyordum. "Sonra bir gün kendi kendine bir karar verip yurtdışına gitmek orada eğitimine devam etmek istediğini söyledi. Kendi kararı kendi eğitimi sonuçta benim karışma hakkım yoktu ki bu onun için güzel bir şey olduğu için sonuna kadar da destekçisi olurdum ama benim canımı sıkan etrafına karşı olan tavırlarıydı kendi kendini yiyip bitiriyordu her ne olduysa benimle paylaşmayıp beni geçiştirip kendisi çözmek istiyordu. Anlayış gösterdim, bir şekilde kapattık konuyu. Gitti, Başta ilişkimiz açısından uzak mesafe zor bir süreç olsa da bir süre sonra alıştık. Umut eski neşesini tekrar geri kazanmaya başladı yavaş yavaş. Her şey düzelmeye başlamıştı. Ufak tefek kavgalarımız her çift gibi bizde de oluyordu ama hiç bu kadar büyük bir kavga etmemiştik." Bir süre sessiz kaldı. "Anlıyorum peki bu büyük kavganızın sebebi ne. Gerçekten anlattığın gibi bir ilişkiniz varsa illaki bunu da atlatırsınız diye düşünüyorum. Birbirimizi gerçekten seviyorsanız çözülmeyecek problem yoktur Ahmet." "Bilemiyorum Umay, bu karışma mevzusundan sonra tekrar iki yıl öncesine döndü, içine kapanmaya başladı. Kendi kendine kafasında bir şeyler kurduğuna eminim. Umut genel olarak neşeli cıvıl cıvıl bir kız olsa bile bir şeyi kafasına taktığı zaman hayatı kendisine zehir eder. Galiba bu son olaylar onda beklediğimden daha büyük bir etki bıraktı. Normalde neredeyse her hafta gelir o gelemediği zaman ben giderdim yanına ama bu olaylar olduğundan beri bir kere bile gelmedi, yanına gitmek istediğimde ise istemediğini söyleyerek tartışmalar çıkartmaya başladı." ''bir süre anlayış gösterdim bu istek ve tavırlarına ama daha sonra aramalarımı açmamaya mesajlarıma saatler sonra bakmaya başladı. Ona o kadar çok güveniyorum ki asla bana ihanet ettiğini düşünmedim bile beni üzen derdini benimle paylaşmıyor kendi kendine acı çektiriyor oluşu. Eminim ki hiç gerçek olmayan olmayacak şeyler düşüp kendine acı çektiriyor bunca zamandır.'' Titreyen sesi dolan gözleri ile verdiği değeri hissettiği duyguları o kadar güzel yansıtıyordu ki hayret ettim bu kadar anlayışlı olabilmesine bu kadar güzel sevmesine. ''Neyse fazla konuştum öyle işte durumlar böyle olunca yanına gitmek istediğimi bu olanların beni rahatsız ettiğini onun yanında olmak istediğimi söyledim tartıştık biraz. Sonra konu uzadıkça uzadı baya birbirimizi kırdık anlayacağın. Birçok kez aradım telefonu kapalı ulaşamıyorum bir türlü. O yüzden sıkkın canım anlayacağın'' Şaşkınlıkla Ahmet'e baktım, bir yandan söylediklerini sindirmeye çalışırken, diğer yandan ona nasıl yardımcı olabileceğimi düşünüyordum. Ne diyeceğimi bilemiyordum. Sessizce yanında yürümeye devam ettim. Nihayet bahçedeki oturma grubuna oturdu ve başını ellerinin arasına alarak derin bir nefes çekti. Ona bakarken kalbimde bir sıkıntı hissettim; Ahmet'in bu kadar üzgün olması hoşuma gitmiyordu. Ona yardımımın dokunamayacak olması ile daha çok canımı sıkıyordu. "Ahmet," dedim sakin bir sesle, "Duygusal konularda uzman sayılmam ama Umut'la yüz yüze konuşmanın bir yolunu bulmalıyız. Anlaşılan onun da kafası karışık ve seninle konuşmak için cesaretini toplayamıyor. Anlattıklarından anladığım kadarıyla Umut bir sıkıntı olduğu anda kendi içine kapanmayı tercih ediyor. Uzun bir süre ona bu fırsatı vermişsin ama artık ona zaman vermek yerine kendi hislerini ve düşüncelerini de onunla paylaşmalısın." Ahmet, derin bir nefes alarak başını kaldırdı ve gözlerime baktı. "Belki haklısın," dedi yavaşça. "Ama onu daha fazla zorlamak istemiyorum. Ya tamamen uzaklaşıp giderse?" "Eğer gerçekten birbirinizi seviyorsanız, konuşmak ve problemleri çözmek en iyisi," dedim. "Onun duygularını ve düşüncelerini anlamaya çalışmışsın bunca zamandır artık birazda o seni anlamaya çalışsın. İlişkiler tek taraflı fedakârlıklarla ilerlemez Ahmet. Kendi duygularını bastırdıkça önce kendinle sonra da karşındaki ile ilişkin zarar görmeye başlar. Belki de sadece zamana ihtiyacınız vardır." Ahmet bir süre sessiz kaldı, sonra yavaşça başını salladı. "Haklısın, Umay," dedi. "Onunla bir kez daha konuşacağım. Belki de sadece kendimi ifade etmem gerekiyordur." Gülümsedim ve Ahmet'in elini tuttum. "Her zaman yanındayım, Ahmet. Ne olursa olsun, senin destekçinim. Böyle dedim diye de kızın karşısında horozlanma sakın" şakayla karışık söylediğim cümleyle içten bir tebessüm oluştu dudaklarında. Ne kadar yardımcı olabildim bilmiyorum ama umarım bir faydam dokunmuştur. Ahmet, elimi sıkarak karşılık verdi. "Teşekkür ederim, Umay. Seninle konuşmak gerçekten iyi geldi. Umut'la konuşacağım ve ona hissettiklerimi anlatacağım." ''Oh be sonunda birisi ile ilişkimi paylaşmak iyi geldi valla. O kadar uzun zamandır gizli saklı götürüyoruz ki bu ilişkiyi bazen ben kafamda mı kuruyorum diye şüpheleniyordum.'' Büyük bir rahatlama ve gülen yüzüyle kurduğu cümleler benimde kıkırdamama sebep olmuştu. Umarım aralarındaki sorunları halledebilirlerdi. Biraz daha oturduk daha sonra Ahmet'le uzun uzun yürüdük ve konuştuk. Onun içini dökmesine izin verdim ve elimden gelen her şekilde destek oldum. Ahmet'in, Umut'la konuşarak bu sorunları aşabileceğine olan inancım tamdı. Odama geçmeden önce kendime büyük bir bardak kahve yapıp sessiz olmaya çalışarak ilerledim. Saat fazlasıyla geç olmuştu ve evde kimsenin sesi çıkmıyordu. Kimseye rahatsızlık vermek istemeyerek dikkatle çıktım odama. Kapıdan içeri girdiğim anda ilk dikkatimi çeken şey benim yatağımda uzanan Utku olmuştu. Ne işi vardı bunun bu saatte benim odamda üstelik yatağımda. '' Oh çok şükür gelebildin be kızım. İki saattir burada seni bekliyorum bak valla kıskanmaya başlıyorum ben mi senin ikizinim Ahmet mi''? Utku'nun umursamaz ama bir o kadar da komik sözleri, kafamın içindeki karmaşayı bir anlığına unutturdu. Gülümseyerek kapıyı kapattım ve kahve bardağımı masanın üzerine bıraktım. "Utku, senin burada ne işin var? Hem de bu saatte," dedim, yatağıma doğru yürürken. ''İkizimin yanına gelemez miyim kızım? Hayırdır yani aaaa'' Utku, yastığa yaslanarak beni süzdü. "Şaka bir yana, gerçekten seni bekliyordum. Ahmet'le konuştuğunu gördüm. Pek iyi görünmüyordu, ben de sana sorayım istedim. Ahmet anlattı mı bir şeyler?" Derin bir nefes aldım ve yanına oturdum. "Ahmet'in özelini seninle paylaşmayacağım, Utku. Kendi içinde bazı problemler yaşıyor. Çözülemeyecek bir şey değil aklın kalmasın. Onunla konuşmaya çalıştım umarım bir faydam dokunmuştur." Utku, kaşlarını çatarak başını salladı. "Ahmet'i bu kadar üzgün görmek hiç alışık olduğum bir şey değil ama ona yardımcı olmanın bir yolu olmalı." Aynen canım senin yıllarca beraber büyüdüğün ikizinle gizli bir aşk yaşıyorlar kesinlikle senin yardımına ihtiyacı vardır. ''Hiç burnunu sokmaya kalkma zaten içine kapanık birisi daha da kapanmasına sebep olursun'' geçiştirmeye çalıştım umarım çok kurcalayıp olayları öğrenmez. Utku, bir süre sessiz kaldı. Sonra aniden ayağa kalktı. "Neyse bunu daha fazla düşünmeyelim. Ahmet'e destek olmamız gerekiyor. Onun yanında olduğumuzu hissettirelim." Gözlerimi devirerek gülümsedim. "Sen her zaman böyle miydin, Utku? Sorunları çözmek için hemen harekete geçmek konusunda bu kadar hevesli misin?'' Utku, gülerek başını salladı. "Evet, ne sandın kızım her zaman böyleyimdir ben. Hadi, yarın Ahmet'le buluşalım ve ona moral verelim. Belki birlikte bir şeyler yaparak kafasını dağıtmasına yardımcı olabiliriz." '' Çok isterdim tatlım ama yarın işe başlıyorum'' Şaşkınca kocaman açtığı gözleriyle bana baktı. Böyle bir şey beklemediğini biliyordum. ''Ne işi kızım ne işler çeviriyorsun sen ikizinden gizli.'' ''İkizimin tavsiyesini dinledim Utkucum.'' Bir süre anlamayarak baktı yüzüme. ''Nasıl yani kızım anlamıyorum amına koyayım düzgünce anlatsana şunu'' Ettiği küfürle kaşlarım çatılsa bile sakin olmaya çalıştım. ''düzgün konuş geri zekâlı. Sen demedin mi kulübe gel arada falan diye bende orada işe girdim '' Utku'nun şaşkın bakışlarıyla karşılaştım. "Kulüpte mi işe girdin?" diye sordu, gözleri hala kocaman açılmış halde. "Evet," dedim gülerek. "Biraz para kazanmak ve kafamı dağıtmak istiyorum. Ayrıca senin önerinle hareket ettim, suçlayamazsın beni." Utku, şaşkınlığını atlatıp gülmeye başladı. "Tamam, tamam. Süper bir fikir aslında. Ama Ahmet'le de ilgilenmemiz lazım. Onu yalnız bırakmak istemiyorum." Cidden bu kadar önem verdiği birisi miydi Ahmet, aralarındaki samimiyetin elbette ki farkındaydım ama onu bu kadar çok düşünmesi ilgilenmesi beni şaşırtıyordu. ''Ahmet'e olan bu bağlılığının sebebini merak ettim.'' ''Çok uzun ve karışık bir mevzu bu daha sonra konuşuruz boş ver şimdi ama kısaca beraber büyüdük diyebilirim o da bizim ailemizin önemli bir parçası oldu her zaman'' ''pekala öyle olsun bakalım'' Utku ile biraz daha sohbet ettikten sonra onu resmen odamdan kovmamla sohbetimiz son bulmuştu. Yatağıma uzandım ve düşüncelerim Ahmet ve Umut'un etrafında döndü. Onların bu zor dönemi atlatmaları için elimden geleni yapacağıma karar verdim. Gerçek dostluk, zor zamanlarda kendini gösterirdi ve ben de dostlarımın yanında olacaktım. En azından Ahmet'le dost olduğumuzu düşünüyordum. Ayrıca kulüpte ilk iş günüm içinde oldukça heyecanlıydım. Yeni insanlarla tanışmak ve farklı bir ortamda çalışmak bana iyi gelecekti. İşten sonra Utku'yla buluşup Ahmet'in yanına gitmeyi planladık. Ahmet'in moralini düzeltmek için güzel bir akşam geçirmeyi umuyorduk. Arslan'la olan minik sohbetimizde aklımda dönmeye başlayınca kendi kendimi düşüncelerimde boğmamak adına ilacımı içip uyumaya çalıştım. 🌸 merhaba aşklarımmm ben geldimmmm
|
0% |