Yeni Üyelik
20.
Bölüm

19.Bölüm

@bprcuu

Umay'dan

Hayat, bize sunduğu her yeni günle birlikte bir fırsatlar bütünüdür. Bazen geçmişin ağırlığı omuzlarımızda bir yük gibi hissedilir. Yaşadığımız acılar, hayal kırıklıkları ve hatalar zihnimizde birer gölge gibi dolaşır. Ancak, yeni başlangıçlar yapmak, bu gölgelerden sıyrılmanın ve kendimizi yeniden inşa etmenin en güzel yoludur.

Geçmişi geçmişte bırakmak, her şeyden önce kendimize bir iyilik yapmaktır. Yaşananları kabul etmek, hatalarımızdan ders almak ve ileriye bakmak, bizi daha güçlü ve bilge kılar. Yeni bir sayfa açmak, umut dolu yarınlara adım atmaktır. Bu, belki de en cesurca attığımız adımdır çünkü bilinmezlikler, korkular ve belirsizlikler arasında yeni bir yola çıkmak, yürek ister.

Her yeni başlangıç, bir tohum gibidir. Onu sevgiyle, sabırla ve umutla beslersek, zamanla kök salacak ve güçlü bir ağaca dönüşecektir. Hayatımızın bu yeni dönemi, tıpkı bir bahar mevsimi gibi, taze ve canlı olacaktır. Yeni insanlarla tanışacak, yeni deneyimler yaşayacak ve kendimizi yeniden keşfedeceğiz.

Geçmişin izleri silinmez belki, ama onlar bizi biz yapan, şekillendiren anılar olarak kalır. Her bir iz, bir ders, bir hatırlatma ve aynı zamanda bir güç kaynağıdır. Yeni başlangıçlar, bu izlerin üzerine inşa edilen güçlü bir geleceği temsil eder.

Öyleyse, cesur olmalıyım. Geçmişin ağırlığını üzerimden atmam ve yeni başlangıçlara yelken açmam gerekiyor. Hayatın bize sunduğu her yeni gün, bir mucize ise bu mucizeyi kucaklayıp kalbimdeki ufacık umutla, inançla adım atmalıyım. Çünkü her son, yeni bir başlangıcın habercisidir ve bizler, her defasında yeniden doğma gücüne sahibiz.

Bu düşüncelere erişmem çok uzun zamanımı almıştı. Bazen bildiğimiz, tavsiye ettiğimiz şeyleri kendimiz üzerinde uygulamamız zor olur. Benim içinde böyle olmuştu her zaman geçmişe takılı kalmanın zarardan başka bir şey olmadığını bilen birisi olmuştum fakat söz konusu kendi hayatım üzerinde uygulamak olduğunda işler değişiyordu. Kararlıydım doğru olduğunu bildiğim ama gerçekleştirmeye cesaret edemediğim şeyleri gerçekleştirecektim. Korkak olmayı bırakıp eskisinden de güçlü olacaktım.

Saatlerdir oturduğum balkonumda hayatımın her ayrıntısını detaylıca düşüp bugünün yeni hayatımın ilk günü olduğuna karar vermiştim. İçimde tuhaf ama iyi hissettiren bir heyecan vardı.

Aklımda tuttuğum yapılacaklar listemi tamamlamış sayılırdım.

Arslan ile aramı düzeltmiştim.

Ahmet'in derdinin ne olduğunu öğrenmiş ve az da olsa yükünü hafifletmiştim.

Kendime bir iş, bir uğraş bulmuştum.

İşe başlangıç için gereken evrakları pdf haline getirip dağ ayısına göndermiştim.

Aslan abim ve Kaan ile arama koyduğum gereksiz mesafeyi yıkmış ve buluşma planı yapmıştım.

Evdekileri artık potansiyel düşman olarak görmüyor onlara alışmaya çalışıyordum.

Onur ile olan seanslarım aksasa dahi bana iyi geleceğini hissediyorum.

Yapmak istediğim şeyleri neredeyse tamamlamıştım sadece son iki maddem kalmıştı.

Eski evime gidip geçmişle yüzleşip kaçmayı bırakmak.

Ve

Aileme karşı duyduğum suçluluk duygusundan kurtulmaya çalışmak.

Son iki maddem benim için en zor ama psikolojik olarak en çok faydasını göreceğim maddelerimdi. Ailemin ölmesinin benim suçum olmadığını doğru olanı yaptığımı düşünsem dahi içten içe yaşadığım vicdan azabı ve suçluluk duygusunu aşamıyordum. Her seferinde ya farklı bir yolu olsaydı diye düşünmekten kafayı yediğimi hissediyordum.

Eski evime girmek ise abimi kaybettiğim anların tekrar tekrar gözümün önünde canlanmasına sebep olduğu için benim açımdan büyük bir işkence gibi geliyordu.

Son iki görevimi de yerine getirebilir isem yeni bir başlangıç yapmaya tamamen hazır olduğuma inanmam garanti olacak gibi hissediyordum.

Balkonumda oturup planlarımı gözden geçirirken içimdeki heyecan dalgası yavaş yavaş yerini kararlılığa bırakıyordu. Yeni bir başlangıç yapmak için attığım adımların her biri, hayatımın daha dengeli ve huzurlu bir hale gelmesini sağlayacaktı. Ancak, geçmişin gölgelerinden tamamen kurtulmak ve yeni başlangıçlara tam anlamıyla yelken açmak için son iki adımı da tamamlamam gerekiyordu.

Derin bir nefes alıp içeriye, makyaj masamın başına geçtim. İlk adım, eski evimle yüzleşmekti. Oraya gitmek, abimi kaybettiğim anları tekrar yaşamak demekti. Ancak, bu yükten kurtulmadan, hayatımda gerçek anlamda ilerleme kaydedemeyeceğimi biliyordum. Biraz tereddüt ettikten sonra, yarın bu adımı atmak için bir plan yaptım. Belki de geçmişle yüzleşmek, düşündüğüm kadar zor olmayacaktı. Bir yandan kendimi motive ederken bir yandan da hafif bir makyaj yapıyordum.

Her ne kadar bolca ter dökeceğim bir iş yapacak olsam dahi bugün benim ilk iş günümdü ve tabi ki kendimi güzel görmek istiyordum. Makyajımı bitirdikten sonra ise saçlarımı sımsıkı bir atkuyruğu yapmış zaten giyinmiş olduğum sporcu sutyeni ve taytla hazır sayılırdım sadece evden çıkarken üzerime ince bir tişört ve çantamı alacaktım.

Telefonumdan hareketli bir çalma listesi açıp bir yandan eşlik edip bir yandan da kendi kendime saçma dans hareketleri yaparak spor çantama ihtiyacım olabileceğini düşündüğüm eşyalarımı dolduruyordum.

Tamamen hazır olduğumda ise tekrar balkonuma geçip derin derin nefesler alarak yüzümdeki heyecanlı gülümsemeyi tüm gün devam ettirebilmeyi ümit ettim.

Bir süre etrafı izledikten sonra kahvaltı vaktinin geldiğini fark edip üzerime hazırladığım tişörtü geçirip çantamı da alarak hızla aşağı indim.

Mutfağa yaklaşırken gelen çatal bıçak sesleri istemsizce yüzümde bir gülümsemeye sebep oldu.

"Günaydın Bozkurt ailesi!" Neşeyle mutfağa girip boş bir yere oturduğumda onlardan da şaşkın sesleriyle aynı karşılığı almıştım.

"Günaydın kızım, bugünkü neşenin özel bir sebebi var mı acaba?" Berzan Bey'in meraklı sesiyle önce karşımdaki Arslan'a bakmış sonra ise ona dönmüştüm.

"Yeni başlangıçlar yapmaya karar verdim ayrıca kendime bir uğraş uğraşta bulmuş olabilirim"

"Kulüpte işe başladı, ikizimden ders alacağım artık baba" hissettiğim mutluluktan olsa gerek ki bugün patavatsız Utkuya bile göz deviresim gelmedi.

"Ders vermek mi?" Ayla Hanım'ın şaşkın sesiyle istemsizce bir kıkırtı kaçtı dudaklarımdan, yine benden önce cevaplayan Utku oldu.

"Evet anne, of varya görmeniz lazım öyle bir dövüşüyor ki anlatamam." Utku heyecan ve gururla benim hakkımda konuşurken diğerleri ise oldukça şaşkındı. Tamam, askeri bir okulda okuduğumu biliyorlardı fakat bir dövüş kulübünde eğitim verecek kadar bilgili olduğumu düşünmediklerine emindim.

"Bildiğiniz gibi asker bir ailede büyüdüm ve bir süre askeri bir okulda eğitim gördüm ama bilmediğiniz minik bir ayrıntı var" Sanki bir sır verecekmiş gibi masaya doğru eğildim

"Ben kendimi bildim bileli asker olmak için eğitiliyorum" asla olamayacağım gerçeği içim acısa dahi dışarıdan hala gülümsüyordum. Ne olursa olsun gülümsememi kaybetmeyecektim.

"Acaba daha bilmediğimiz hangi yönlerini göreceğiz çok merak ediyorum kızım, her geçen gün bizi daha da şaşırtıyorsun"

"Sürprizlerle dolu olduğumu söylerler Berzan Beycim" masadakilerin şaşkın bakışları Utkunun tezahüratları eşliğinde kahvaltıma başladım, masadakilerden ise şaşkınlıktan olsa gerek tek bir çıt dahi çıkmadı.

Herkes yavaş yavaş vedalaşıp masadan ayrılırken masada Ayla Hanım ve ben kalmıştık. Kahvaltım biteli çok olmuştu ama kahvaltı masasında uzun uzun çay içmek her zaman sevdiğim bir şey olmuştur.

"Sizin bugün bir planınız var mı?"

"N-ne ben mi?" Ayla Hanım'ın şaşkın halleri ve etrafına bakmasına gülümsedim çok tatlı gözüküyordu ve sanırım onunla hiç bir sohbetimizi ben başlatmadığım içindi bu kadar şaşırması.

Başımı sallayarak onayladım yüzümdeki gülümsememle, o ise heyecanla neler yapacağını anlatmaya başlamıştı bile.

"Öyle büyük bir planım yok canım bir saate kadar yardımcılar gelecek onlarla ilgileneceğim sonrasında ise birkaç arkadaşımla kahve içmek için sözleşmiştik. Sonra da biraz gidip babanın parasını harcarım büyük ihtimalle"

Son cümlesiyle kahkaha atarken bende kıkırdadım.

"Umarım güzel bir gün olur, bol bol para harcamayı unutmayın lütfen" kıkırdarken masadan kalktım.

"Masayı toplamaya yardım etmek isterdim ama ilk iş günüme fazlasıyla geç kalmış bulunmaktayım, kusuruma bakmayın lütfen" bardağımda kalan son yudumu da alıp Ayla Hanım'ın güzel dilekleri eşliğinde çantamı da alarak çıktım evden.

Ahmet girişte hazırda beklerken hızla ona doğru ilerledim beni fark ettiğinde ise o da ayaklandı ve çalışmaya hazır olarak bekleyen arabaya doğru ilerledi.

Bahçede bekleyen diğer korumalara ise sanırım ilk defa 'kolay gelsin' diyerek bende arabanın yan koltuğuna yerleştim.

"Günaydın dert ortağım ne bu neşe sabah sabah"

"Ayy günaydın Ahmet, yeni bir gün yeni bir başlangıç o yüzden bu neşem. Eee sen ne yaptın ulaşabildin mi gizli sevgiline"

"Dalga geçme be kızım. Ulaşamadım hala kapalı telefonu." Sesi hala sıkkındı sanırım aşk cidden sorunlu bir şeydi.

İlişkilerim olmuştu ama çoğunluk saygı çerçevesi içerisinde ilerlemişti hiçbirinde aşk veya sevgi olmamıştı içimde, benim için önemli olan ten uyumu ve aramızdaki çekim olmuştu her zaman.

"Aşk meşk bana göre değil be Ahmet, anlamıyorum yani senin nasıl hissettiğini kusuruma bakma koçum"

"Koçum ne be kızım, gün geçtikçe içinden bir mağara kaçkını çıkacak diye endişelenmeli miyim?" Birazda olsa neşeli olmaya çalışıyor olması hoşuma gitti kendisini kapatıp içine gömülmesinden iyiydi.

"Yani şimdi teknik açıdan bakarsak birazcık mağara kaçkını olabilirim. Baya vakit geçirdim oralarda"

"Şu bebek yüzünün ardında neler saklıyorsun valla çok merak ediyorum " başını iki yana sallayarak umutsuzca konuşmasıyla kıkırdadım.

"Belki bir gün bende sana derdimi anlatırım be kuyruğum benim" bizim minik sohbetlerimiz ve şakalaşmalarımızla iş yerime yaklaştığımızda ufak ufak toparlanmaya başladım arabanın içinde. İş yerim ne kadar da tuhaftı ben çalışıyordum benim bir işim vardı değil mi? Hayal gibi.

"Çok sağ ol, akşam haberleşiriz dikkat et kendine aşk böceği seni" ondan gelecek cevabı beklemeden hızla arabadan inip girişe ilerledim.

Evet, şimdi sırada dağ ayısı ile program hazırlamamız gerekiyordu. Tek odağım onun odasıyken oyalanmadan oraya doğru ilerledim, tıklattığım kapıyla cevap vermesini beklemeden içeri daldım. Sanırım gerçekten bazen içimdeki mağara kaçkınını kontrol edemiyordum.

"Keşke gir dememi bekleseydin"

"Bugün birazcık sabırsız olabilirim, nasıl olmuşum ilk iş günü kombinim" iki parmağımı birbirine iyice yaklaştırıp konuşurken bir yandan da kendi etrafımda dönüp kombini gösteriyordum hevesle. Bakışları baştan aşağı her karışımda gezindi, yutkunduğunu fark ettim hareketlenen âdemelmasından. Benden etkileniyor olması içimde fazlasıyla hareketlenmelere neden oluyordu.

"çok güzel olmuşsun, yani iş için uygun" kendini dizginleme çabasına kahkahalar atmamak için kendimi tutarken bir yandan da karşısındaki koltuğa yerleşiyordum.

Bana gülümseyip başını iki yana sallaması ile beklentiyle ona bakmaya başladım.

"Gönderdiğin belgeleri sisteme soktum, istersen uygun olan öğrenciler ile programını ayarlayabiliriz" heyecanla başımı sallayarak onayladığımda yüzündeki kocaman gülümsemesi ile önündeki kağıtları karıştırmaya başladı.

"Şuanda yeni kayıt yaptıran birkaç kişi var is-"

Hızla konuşmasını bölmek zorunda kaldım, amatör birine öğretmekle uğraşmazdım.

"Başlangıç düzeyindekilerle çalışamam, o kadar sabırlı birisi değilim"

"Başlangıç seviyede değiller merak etme farklı bir salondan gelmişler."

"Olur, o zaman"

"Tamamdır onları sana veriyorum bizimkilerde seninle çalışmak istiyorlar kabul edersen onları da sana ekleyeceğim. Bu arada genel olarak birebir özel ders üzerine ilerliyoruz ama bazı günler grup dersleri de oluyor istersen programındaki boşluğa göre sana ekleyebilirim"

O konuşurken ben sadece başımı sallayarak onay veriyor ve onun bu ciddi hallerini zevkle izliyordum. Fazla yakışıklıydı, saçma arzular içime akıyordu.

Bu adam ile aramızda ciddi bir tensel çekim vardı, acaba o da benim kadar yoğun hissediyor muydu bu çekimi.

Ne söylediğini uğultu bir şeklinde duyarken neyi onayladığımı bile bilmeden başımı sallıyordum fakat bütün dikkatim ve bakışlarım geniş omuzlarında geziniyordu. Önüme uzatılan kâğıtla kendime gelirken yaşadığım hafif bir irkilme ile sesi tekrar normal tonunda gelmeye başlamıştı.

"Bu programın, bu hafta deneyelim olmazsa tekrar değiştiririz. Aklına yatmayan bir durum olursa benimle paylaş lütfen. Bugünün ilk dersi 40 dakika sonra başlıyor, ilk öğrencinin tanıdık biri olması adapte olmanı kolaylaştırır diye düşündüm."

Sanırım az önce onayladığım şeyler bu programda olan şeylerdi, ilk öğrencim Buğra oluyordu. Sıkıntı yoktu eğlenceli bile olabilirdi.

"Peki, bu 40 dakika boşluğumda bana kahve ısmarlamak ister misin yakışıklı patronum" yüzümdeki sinsi gülümseme ile ona bakarken birkaç kez öksürüp şaşkın bakışlarını gizlemeye çalıştı. Cidden ama her karşılaşmamızda ona imalar yapıyordum hala alışamamış olması çok tatlı oluyordu.

"Umay, uyarmıştım"

"Şuan mesai saatleri içerisinde değilim Dağhancım"

"Bana ilk defa ismimle hitap ediyorsun, hoşuma gitti"

Dalgınca konuşmasıyla ben gülümserken o ne söylediğini sonradan fark etmiş olacak ki kendi kendine şaşırmış her çekindiğinde yaptığı gibi ensesindeki saçlarıyla oynamaya başlamıştı.

"Belki bir gün farklı şekillerde söylerim ismini" benim imam ve göz kırpmamla gözlerini şokla açarak olduğu yerde dona kaldı, utanınca çok tatlı oluyordu.

"Ben en iyisi bize kahve söyleyeyim" imamı anlamış geçiştirmeye çalışıyordu bu hali kıkırdamama sebep olmuştu. Daha fazla üzerine gitmemek için bir süre onunla uğraşmamaya karar verdim.

"Söyle bakalım" bacak bacak üzerine atıp onun kahve istemesini izlerken günümün nasıl geçeceğini düşünmeye başlamıştım. Bence fazlasıyla eğlenceli olacak gibi duruyordu. Yüzümdeki sinsi gülümsemem ile arsızca dağ ayısını süzerken o da bunun farkında olarak yerinde rahatsızca kıpırdanıyordu. Sanırım burada roller değişmişti.

''Yeter ama gerçekten canım çıktı Umay!'' Buğra'nın isyan ederek olduğu yerde durduğunda gözlerimi devirip çattığım kaşlarımla ona bakarken ip atlamaya devam etti.

''şuanda senin için arkadaşının ikizi Umay değil eğitmenin olan Umay'ım üslubunu ona göre ayarla'' oldukça sert tuttuğum sesim ve çatık kaşlarımla yorgunlukla ip atlamasını izliyor bakışlarım ve duruşumla üzerinde üstünlük kurmaya çalışıyordum.

Ders saatimiz geldiğinde ilk önce hangi seviyede nasıl bir durumda olduğunu öğrenmek için birkaç minik test yapmıştım ve kondisyonunun fazlasıyla zayıf olduğunu görmüş şuanda da kondisyonunu düzeltmek için uğraşıyordum.

Bir süre koşturduktan sonra ısınma hareketleri yapmasını izlemiş daha sonra ise o direkt teknik öğreteceğimi düşünürken benim eline tutuşturduğum atlama ipiyle bir süre tabiri caizse mal gibi suratıma bakmış sonrasında ise ciddi olduğumu fark edip atlamaya başlamıştı.

Yaklaşık yarım saattir ip atlarken artık dayanamayacak duruma gelmişti ama onu biraz daha zorlamak istiyordum.

''Ulan arkadaş dedik bağrımıza bastık, o güzel tekniklerini öğretir diye düşündük. Şu halime bak ilkokul çocukları gibi ip atlıyorum anasını satayım!'' Bir yandan atlamaya devam ederken bir yandan da kendi kendine sanırım duymadığımı düşünerek homurdanıyordu.

Sakince etrafında dönerken beklemediği bir anda çelme takarak yere düşmesini sağladım. O acıyla bağırırken ben sakinlikle yerden kalkmasını bekliyordum.

''Az laf çok iş'' sabır çekerek kalkarken ben hala sert bakışlarımla onu izliyordum.

Buğra, dişlerini sıkarak yerden kalkarken gözlerindeki öfkeyi saklamaya çalışıyordu. İpi eline yeniden alıp atlamaya başladığında, bu sefer sesini yükselterek konuştu.

"Tamam, tamam! Devam ediyorum. Ama bu yöntemle bir yere varabileceğimizden emin misin?"

Buğra'nın sözlerine aldırmadan bir adım geri çekildim ve saati kontrol ettim. "Beş dakika daha, sonra dinlenebilirsin,"

Kararlı bir ses tonuyla konuşarak bana karşı olan inancını sağlamlaştırmaya çalıştım. "Buğra, kondisyonun olmadan teknikleri öğrenmenin bir anlamı yok. Temelleri sağlamlaştırmadan ilerleyemeyiz."

Buğra derin bir nefes alıp kendini zorladı. Gözleri terden yanıyordu ama pes etmek istemiyordu bu çabası hoşuma gidiyordu. Düzgün bir eğitim alırsa güzel bir başarı elde edebilirdi. Haklı olduğumu o da biliyordu ama yine de benimle inatlaşmaktan da geri durmuyordu

Beş dakika sonra, Buğra yorgun bir şekilde yere çöktü. Su şişesini uzatarak ona doğru eğildim.

"İyi iş çıkardın," sesimde bu sefer bir nebze yumuşaklık vardı. "Şimdi biraz dinlen, sonra devam edeceğiz."

Buğra, su şişesini alıp birkaç büyük yudum içtikten sonra derin bir nefes aldı. "Peki, sırada ne var?" dedi merakla.

Gözlerimle spor salonunu tarayarak düşündüm bir süre. "Biraz dinlendikten sonra, temel teknikleri çalışacağız. Ama önce bir konuşmamız lazım," benim ciddiyetle konuşmamla o da kendini daha dik bir konuma getirip konuşmamı bekledi. "Buğra, burada sadece fiziksel olarak değil, mental olarak da hazır olman gerekiyor. Sana ne kadar zorlanırsan zorlan, pes etmemen gerektiğini öğretmeye çalışıyorum. Anlıyor musun?"

Buğra başını salladı. "Anlıyorum. Zorlanıyorum ama bunun önemli olduğunu biliyorum."

Gülümsedim. "Güzel. Bu daha başlangıç ilk dersimiz olduğu için hafif başladım çok daha fazla zorlayacağım seni. Şimdi birkaç dakika daha dinlen, sonra başlıyoruz."

Buğra, nefesini düzene sokarken etrafındaki spor salonuna göz gezdirdi. O etrafı incelerken bende onu inceliyor tepkilerini tavırlarını iyice tartıp aklımda planlar kuruyordum. Mola bittiğinde kendini toparlayarak ayağa kalktı ve derin bir nefes aldı. Bir saniye bile bakışlarımı üzerinden çekmedim.

Buğra'nın azmi ve inatçılığı işimi biraz zorlaştırsa da aynı zamanda daha keyifli hale getiriyordu onunla uğraşmak söylenmelerini dinlemek hoşuma gidiyordu.

"Şimdi temel tekniklere geçiyoruz. İlk olarak duruş ve denge üzerine çalışacağız. Bu, tüm tekniklerin temelini oluşturur."

''Hocam farkındaysan bunları ben zaten biliyorum bana hiçbir şey bilmiyormuşum gibi davranma lütfen ya'' imayla 'hocam' demesine içimden gülerken diğer söylediklerine cevap verdim hızla.

''bildiğin şeylerin ne kadar doğru olduğunu tartıyorum. Neyde ne durumdasın, neyi yanlış biliyorsun görmem ve düzeltmem gerekiyor. Bir süre başlangıç seviyesindeymişsin gibi muamele göreceksin alış buna''

Buğra çok şükür daha fazla üstelemeden dediklerime odaklanarak hazırlandı. Hatalı duruşunu fark ettiğimde başımı iki yana sallayarak karşısına geçip duruşunu kontrol ettim. Daha en basit teknikleri bilmiyordu ama bana sitem ediyordu.

"Bacaklarını biraz daha aç, dizlerini hafifçe bük ve ağırlığını eşit olarak dağıt," Talimatlarımı yerine getirerek duruşunu düzeltti, pozisyonunu inceleyerek küçük düzeltmeler yaptığımda daha iyi olmuştu.

"Şimdi, denge egzersizleri yapacağız. Bu senin hareket kabiliyetini ve tepkilerini geliştirecek. İlk olarak tek ayak üzerinde durmayı deneyeceğiz,"

"Bu pozisyonda dururken, dengeni korumanı ve mümkün olduğunca hareketsiz kalmanı istiyorum."

Buğra, tek ayak üzerinde durarak dengede kalmaya çalıştı. Dengesini bozmak için küçük itmeler yaparak tepki vermesini sağladım. Düşündüğüm kadar kötü değildi dengesi sağlamdı.

"İdare eder, şimdi diğer ayağını dene," memnun bir ifadeyle baksam dahi sesimde minik iğnemeler gizleyerek hırslanmasını sağlamaya çalıştım. Diğer ayağına geçerek denge egzersizlerine devam etti.

Bu basit temel egzersizlerin ardından, birkaç temel dövüş tekniği göstermeye başladım. "Bu hareketleri mükemmel bir şekilde yapabilmen için sürekli pratik yapman gerekecek, unutma, teknikleri tam ve doğru öğrenmek zaman alır ama sabırlı olmalısın."

Buğra, gösterdiğim teknikleri dikkatle izleyip tekrar etmeye başladı. Her hareketini inceleyerek gerekli düzeltmeleri yaptım.

Bir süre sonra Buğra, ter içinde kalmıştı ama gözlerinde kararlılık parlıyordu. Onun bu azmini ve hırsını takdir ediyordum fazlasıyla hoşuma gitmişti iyi bir öğrenci olacaktı. Kendisini tamamen bana bırakırsa tabi

"Bugünlük bu kadar yeter, iyi iş çıkardın, Buğra. Her gün biraz daha ilerleyeceğiz."

Buğra, yorgun ama tatmin olmuş bir şekilde gülümsedi. "Teşekkürler, Umay. Gerçekten yorucu ama bir o kadar da öğretici oldu."

Hafifçe başımı sallayarak gülümsedim. "sonraki derste tam saatinde burada ol. Daha yapacak çok işimiz var."

 

Loading...
0%