@bprcuu
|
Umay'dan Yemek saatine yetişmiştik bu nedense hoşuma gitmişti. Alışıyor muydum onlara bilmiyorum ama akışına bırakmak istiyordum biliyordum onları hiçbir zaman ailemin yerine koymayacaktım ama hayatımda onlar için yer açabilirdim belki zamana bırakmak en iyisi olacaktı galiba. Ellerimi yıkayıp mutfağa geçtim hızla herkes yerindeydi geldiğimi fark ettiklerinde hepsi gülümseyerek bana bakmaya başlamışlardı bende ufak bir tebessümle baş selamı verip tek boş yer olan Onur ve Ayla hanımın arasına oturdum. "ya sormayayım sormayayım diyorum ama siz Kaan'la nerden tanışıyorsunuz ikizim yeminle kafayı yedim tüm gün düşünmekten" Utkunun sesiyle elimdeki kaşığı bırakıp telefonumu aldım elime. Normalde görmezden gelip cevap vermezdim ama bir şans vermeye niyet etmişken bunu yapmam her şeyi daha da karmaşıklaştıracaktı. Çocuk değildim çocuk olmayı da çocukça davranmayı da uzun zaman önce bırakmıştım. Düşmanım değildi onlar kan bağım olan insanlardı kendi önyargılarını kenarı bırakıp benim kendimi açmam için uğraşan insanlardı. Geçirdiğimiz süre boyunca ne bana ne de bir başkası hakkında hiçbir yanlış hareketleri olmamıştı. Aile olamayacak olsak bile aynı evde yabancı olmamıza da gerek yoktu 'aynı dönemde okuyorduk ' Utkunun kurduğu aile grubuna yazmıştım bu mesajı. "yakındınız galiba yoksa neden eski sevgilisini görmüş gibi triplensin ki" bu sefer ses yanımdaki Onurdan gelmişti. 'evet, çok yakındık sonra ben ona haber vermeden ortalıktan kayboldum. Verdiği tepkilerde fazlasıyla haklı' yazdığım şeylerden mi yoksa rahatsız tavrımdan mı emin değilim ama sonunda herkes bu konuyu rafa kaldırmıştı. Gözlerimi masadakilerde gezdirdim Ayla Hanım ve Berzan Bey düşünceli görünüyorlardı. Utku çaktırmadan telefonuyla oynuyordu. Aslan ve Metehan yemeğine odaklanmıştı. Onura baktığımda ise bakışlarımız çakıştı o da bana bakıyordu yanıma yaklaşıp fısıldadı. "yemekten sonra seninle konuşmak istiyorum" fısıltısına gözlerimi kapatıp açarak onay verdim. Ne konuşacaktı ki benimle umursamadan yemeğime geri döndüm pek iştahım kalmamıştı ama dikkatleri üzerime çekmemek için belli etmemeye çalıştım. Elimde kahve merakla Onurun konuşmasını bekliyordum. Yemekten sonra sofrayı her zamanki gibi hep beraber toplamış odama geçecekken Onur bahçede onu beklememi söylemiş sonrasında ise elinde iki kahve kupasıyla yanıma gelmişti ve neredeyse 5 dakikadır konuşmasını bekliyordum. " Umay neler yaşadın nasıl bir hayatım olduğunu bilmiyoruz ama zor bir döneminde karşına çıktığımızı biliyoruz. Seni daha da zor duruma sokmak üstün gelmek istemiyoruz ama seni kendi haline bırakırsak daha da içine kapanacağının farkındayım" kahvesinden büyük bir yudum daha alıp konuşmasına devam etti gözlerime bakmıyordu. " birbirimizi geç bulmuş bile olsak sen benim kardeşimsin Umay. Sen şuanda beni abin olarak görmesen bile ben seni kardeşim olarak görüyorum. Senin benim için ne Utkudan ne de Umuttan farkın yok nasıl benim kardeşimse sende öylesin nasıl onların iyi olması için canımı verebilirim diyebiliyorsam senin içinde aynı şeyler geçerli." şaşırmıştım bunu beklemiyordum tamam beni kabullendiklerini benim için çabaladıklarını görsem bile bu kadar duygu yükü beklediğim bir şey değildi. Sonunda gözlerime baktığında yutkunmak istedim çok yoğundu bakışları. "bir abi olarak olamasa da bir psikiyatrist olarak kardeşime yardımcı olmak istiyorum. Eğer sende istersen sana yardımcı olabilirim. Seans yapmamız etik olmaz ama farklı yöntemlerle sana yardımcı olabilirim" cevap veremedim cevap vermek istemedim tuttum kendimi çünkü biliyordum tutmasam bir an durmaz reddederdim teklifini. Düşünmek istedim düşünmeden yanlış bir şey yapmak istemedim. "sen bunu düşün biraz olur mu istediğin kadar beklerim ben seni" sanki aklımı okumuş gibi konuşup başımın üstünden öpüp kayboldu ortalıktan bense duyduklarım ve öpücüğün etkisinden şoktaydım. *** Yattığım yatakta bir sağa bir sola dönüp duruyordum saat henüz o kadar geç değildi evdekilerin bir kısmı benim gibi odasına çekilmiş bir kısmı ise aşağıda oturmaya devam ediyordu. Ben ise Onurun konuşmasından sonra kendimi odaya kapatmış düşünüyordum ne yapmalıydım bir yanım teklifini kabul etmek isterken bir diğer yanım ise şiddetle bu fikri reddediyordu. Bana bir faydası dokunmayacağına emindim ama onurla vakit geçirip aramızda bir samimiyet yakınlık kurmak için güzel bir fırsattı bu ama yine de emin olamıyordum isteyip istemediğimi bilmiyordum. Sanırım biraz daha düşünmem gerekiyor. Kapımın tıklatılmasıyla dikkatimi oraya verip yattığım yatakla dikleştim. İçeri giren kişi beni şaşırtmıştı Metehan şu eve geldiğim ilk andan itibaren hep sert ve soğuk tavırlarıyla çekmişti dikkatimi en az benim kadar soğuk nevaleydi o da resmen girdiği ortama kendisinden önce gerginliği gidiyordu ve şuanda burada olması beni de germişti istemsizce. Donuk bakışları benim donuk bakışlarımla karşılaşınca dudaklarının sağ tarafında ufak bir kıvrılma oldu. Ona boş bakıyor olmam hoşuna mı gitmişti tuhaf bir tipti sanırım bu evdeki en tuhaf kişi oydu. "oturabilir miyim?" bakışlarıyla isteğini onayladığımda yatağımın ayakucuna oturdu sakince. "sanırım evde en uzak olduğun kişi benim" bakışlarımı kaçırdığımda onun bakışlarını hala üzerimde hissediyordum. Uzak değildim hatta sanırım bu evde en çok benzediğim kişi oydu. Tabi o beni tanımadığı için bunu bu şekilde algılamış olması normaldi. En çok biz benziyorduk birbirine bu evde. Bende onun kadar soğuk ve duvarlıydım. Bende en az onun kadar gergin bir insandım. Bende en az onun kadar stresli ve ters bir insandım ve daha birçok benzer yönümüz vardı gözlemlediğim kadarıyla. Hayallerimiz bile aynıydı bizim bildiğim kadarıyla başarılı bir askerdi benimde hayalim buydu ben hayallerimi kaybetmiştim ama o sanki benim yerime de gerçekleştiriyordu ikimizin de hayallerini. "yarın izinliyim ve ikimiz için bir plan yaptım sürpriz olsun istiyorum ama hoşuna gideceğine inanıyorum belki aramızdaki duvarları az da olsa aşmamızı sağlar sende ister misin "? Şaşkın bakışlarımı onun hevesli bakışlarına diktim ne deseydim düşünmedim düşünmeme fırsat bırakmadan başımı sallayarak kabul ettiğim anda bir pişmanlık sardı içimi kabul etmemeliydin diyen bir ses istila etti beynimi. Bu sesi duymazdan gelerek tepkimle heyecanla yerinden kalkıp bana kocaman gülümseyen adama baktım. Tek bir hareketimde tıpkı bir çocuk gibi bu kadar mutlu olup heyecanlanması içimi acıttı o kadar mı kötü davranmıştım onlara o kadar mı uzak durmuştum. Hayır, yanlış bir şey yapmamıştım neden bu kadar mutlu oldu ki acaba benimle bir şeyler yapmayı neden bu kadar çok istiyordu bunlar anlamlandıramıyordum. " tamam, o zaman ben artık gideyim de sende rahatça uyu yarın nasılsa beraberiz." heyecanla el sallayıp odadan çıktığında onun bu haline tebessüm ettim. Dışarıdan suratsızın teki olsa bile içi çocuk gibiydi tıpkı benim gibi onun heyecanı bana da geçmişti galiba ki yarın ne planladığını düşünüp heyecanlanmıştım kendimi uyumaya zorlamak için yastığıma koydum tekrar başımı. Gece yine kâbuslarla uyanmıştım ne zaman bitecekti bu durum ne zaman bende huzurla uyuyacaktım uykusuzluğa alışkındım ama sürekli aynı döngünün içinde olmak çok zorluyordu zaten bitiktim iyice bitiyordum sanki. Düşüncelerimin arasına dalmamak için hızla attım kendimi odadan dışarı sessizce mutfağa gidip zar zor dolapları karıştırarak bulduğum kahveyi yaptım kendime. Bugün beynimi saf dışı bırakmak istiyordum bugün düşüncelerime esir olmak istemiyordum. Mutfak kapısından çıkarak bahçeye geçtim saat henüz gece 04.20 olduğu için gececi korumalar dışarıdaydı göz göze geldiklerime baş selamı verip elimde kahvemle ilerleyecekken çiçeklerin orada duran Ahmet'i görünce tekrar mutfağa girip onun içinde bir kahve yapıp tekrar çıktım dışarı. Bıraktığım yerde duruyordu hala sessizce yaklaştım. Beni gördüğünde minik bir tebessüm belirdi dudaklarında elimdeki fincanın birini ona uzattığımda şaşkınlıkla aldı elimin arasından ama tebessümü büyümüştü. "teşekkür ederim" önemli değil dercesine tek omzumu silkip başımla ilerideki oturma alanını işaret edip peşimden gelmesini umarak oraya ilerledim. Gelmişti yanıma oturdu o da ikimizde sessizce kahvemizi yudumlayıp karşıyı izliyorduk. Sessizliğimizi o bozdu. "her gece bu saatlerde uyanıyorsun değil mi? Birkaç kez denk geldim. Korumaların değişim saatine kadar balkonunda gökyüzünü izleyip ağlıyorsun ne gözlerin gökyüzünden ayrılıyor ne de gözyaşların duruyor." Şaşırmıştım verecek bir cevabım yoktu vermeye cesaretim de gerçi benden bir cevap almak içinde söylememişti. Bildiğini bilmem için yalnız olmadığımı kanıtlamak ister gibiydi bakışları ben seni görüyorum yanındayım tek değilsin diyordu gözleri sanki ya da ben öyle anlamak istedim bilemiyorum. "merak etme mesai saatimde olmadığı için bu bilgileri kendime saklıyorum" az önceki ciddiyetinin aksine muzipçe söylemişti bu sefer. Omzumla omzuna çarptım bu hareketime küçük bir kıkırdamayla karşılık verdi. Derin derin baktı gözlerimin içine tebessümü silindi yavaş yavaş. Aklına ne geldi bilmiyorum ama bakışlarını keder kapladı sonra tekrar karşıya bakmaya başladı. Bende aynı şeyi yaptım bir süre sonra birinden destek almak ve ona destek olmak için başımı omzuna yasladım başta omuzları kasılsa bile sonrasında tekrar eski haline döndü. Uzun bir süre o şekilde durduk o düşündü ben düşündüm o sustu ben sustum aynı anda nefes alıp verdik o neyi düşündü bilmiyorum ama ben onu düşündüm onun gözlerindeki kasvetin nedenini düşündüm birçok ihtimal buldum birçok sebep geldi aklıma ama hangisinin doğru olduğuna karar verecek kadar tanımıyordum onu. Korumaların hareketlenmesiyle değişim saatinin geldiğini anlayıp doğruldum yerimden benden önce o ayağa kalktı. "abilerin beni böyle görürse birbirimizi son görüşümüz olur görüşürüz" kıkırdayıp giderken bende tebessüm ettim. Daha sonra ise duş alıp hazırlanmak için kaldığım odaya çıktım. Hep duşa girmeden önce yaptığım şeyi bu sefer duştan sonra yaptım. Üzerimde sadece iç çamaşırlarım varken odadaki boy aynasının önünde kendimi inceliyordum. Ellerimi tek tek dövmelerimin üzerinde gezdirdim onları hissettikçe gözlerimdeki hırs arttı onları hissettikçe vücudumun öfkeyle kasıldığını hissettim. Kendime gelmek için başımı hızla iki yana sallayıp kaçtım aynadan en çokta kendimden. Bugün kendimden kaçacaktım bugün ne geçmişe takılacaktım ne kendi zihnimin acımasız oyunlarına. Nereye gideceğimizi bilmediğim için her ortama uygun bir şeyler giymek istedim ama sonra vazgeçtim bugün aklımda bir plan olduğu için ama en çokta kendimi iyi hissetmek için elbise giymeye arar verdim. Beyaz üzerinde küçük mavi çiçekleri olan midi boy ama yırtmaçlı kısa kollu bir elbise giydim. Abimin hediyesiydi bu elbise bana sanki onu hissedebilecekmiş gibi sardım kollarımı kendime. Hissedemedim. Olsun ihtimali bile güç verdi içime tam yazlık bir elbiseydi bana çok yakışacağına emin olduğunu söyleyerek vermişti bana bunu. Bir kere bile üzerimde göremediği gerçeği çarptı yüzüme derin bir nefes alarak oturdum makyaj masasının önüne sade ama hoşuma giden bir makyaj yapıp saclarımın önünden iki tutam alıp arkadan kurdeleli bir tokayla tutturdum. Tekrar geçtim aynanın karşısına içimin aksine dışım güzeldi güzel görünüyordum hoşuma gitti bu görüntü. Daha fazla oyalanmadan çantamı ve telefonumu alarak çıktım odadan. Merdivenlerden inerken Aslanla karşılaştım bir an olduğu yerde kalıp baştan aşağı süzdü beni sonraysa gözlerini kapatıp açtı birkaç kere onun bu haline gülümseyip yanından geçerek mutfağa ilerledim. Ben herkese baş selamı verip çantamı sandalyenin köşesine asıp Utkunun yanına otururken onlar kocaman açılmış gözlerle bana bakıyordular. Ben oturduk yaklaşık 3 dakika sonra Aslan anca gelebilmişti ve hala herkesin bakışları bana dönüktü sanırım ilk kendine gelen Berzan Bey olmuştu ki konuştu. "bir yere mi gideceksin kızım çok güzel olmuşsun" cevap benden önce Utkudan gelmişti. " ne yani baba sen benim ikizime ne demeye çalışıyorsun normalde güzel değil mi yani?" Öyle bir niyeti olmadığını tabi ki biliyordum ama Utku oyun oynamak istiyordu sanırım ben ona onaylamaz bakışlar atarken Berzan Bey durumu anlamamıştı ki telaşla açıklama yapmaya başladı. "asla öyle bir şey demedim kızım yanlış anlama lütfen her zaman her gün ayrı güzelsin bugünde ayrı güzelsin sen bu salağa bakma" onun telaşla konuşmasını bölen ve susmasını sağlayan şey masadaki herkesin ona kahkahalarla gülüyor olmasıydı hatta Utku o kadar çok güldü ki tutmasam az kalsın sandalyeden aşağı düşecekti. Sonunda durumun ne olduğunu anlayan Berzan Bey Utkuya ters bakışlarını yollarken ona gülümsedim benim gülümsememi görünce o da gülümsedi. Kahvaltının sonuna doğru ben çayımı içerken bu sefer soru Ayla hanımdan gelmişti. "bir planın mı vardı kızım dışarı çıkacaksın galiba" ona cevap benim yerime Metehan'dan gelmişti. "beraber çıkacağız anne Umay'ı götürmek istediğim bir yer var" dediğinde masadaki herkesin sert bakışlarından nasibini almıştı hatta karşımdaki Aslanın dudaklarını okuduğumda 'şerefsiz piç' dediğini anlamış gülmemek için kendimi tutmuştum. Yaklaşık 20 dakikadır Metehan'la aynı arabada sessizce yolculuk yapıyorduk. Sanırım uzun zamandır yaptığım en gergin araba yolculuğu buydu arabaya bindiğimiz andan itibaren ikimizden de tek bir çıt bile çıkmamıştı. Bu durum başta o kadar rahatsız edici olmasa bile ikimizin de birbirine attığı kaçamak bakışlarla gerici olmaya başlamıştı. Neyse ki bu durum arabayı park etmesi ile son bulmuştu. Arabadan aynı anda inmiştik yanıma gelip heyecanla baktı gözlerime "eğer hoşuna gitmezse söyle lütfen olur mu hemen başka bir yere gideriz" ona tebessüm edip başımı salladığımda ise yavaşça ilerlemeye başladı bende onunla beraber ilerlemeye başladım. Geldiğimiz yere baktığımda bunun bir poligon olduğunu görmüştüm heyecanlanmama engel olamadım. İçeri girdiğimizde birkaç bakış bize dönmüştü bu bakışları gören Metehan'ın ise kaşları çatılmıştı. "umarım kimseyi dövmeden çıkarız buradan. Kızım sen niye bu kadar güzelsin ya" kendi kendine isyan eder gibi konuştuğunda omuz silkip yüzümden silinmeyen gülümseme ile ona bakmaya devam ederken başını iki yana sallayarak elimden tutup birinin yanına ilerletti bizi. "ooo hoş geldin kardeşi yoktun uzun zamandır gözümüz yollarda kaldı" diyen adama her zamanki sert ifadesiyle cevap vermişti Metehan "hoş bulduk hoş bulduk Efe tek değilim bugün 1 saatlik istiyoruz" dediğinde adamın bakışları bana dönmüştü şaşkınca bakarak "bu prenses kim" "kardeşim Efe kız kardeşim gözlerine de düşüncelerine de hâkim ol" Metehan'ın sert sesiyle adam bakışlarını kaçırmıştı. Bende onların konuşmasından dikkatimi çekip etrafa bakınmaya başlamıştım çok kalabalık değildi ama sakin denecek kadar da boş değildi. Kısa bir süre sonra Metehan tekrar elimi tutup ilerletmeye başlamıştı beni elime değen eli o kadar sıcaktı ki yanacağımı düşündüm bir an midem kasıldı bir an neyse ki bu durum çok uzun sürmeden bir yerde durduk. "burası bizim yerimiz bildiğini düşünüyorum ama istersen yardımcı olabilirim" dediğinde ona tebessüm edip başımı iki yana salladım. "o zaman izninle ilk ben başlıyorum" gözlerimle onayladığımda köşedeki kulaklığı alıp dikkatle bana taktı daha sonra ise kendisine ve gözlüğünü de takarak hedefine döndü. Bende onu izlemeye başladım duruşu ve silahı tutuşu güçlü ve doğruydu dikkatle atış yapmaya başladığında bu sesi duymayı ne kadar özlediğimi fark etmiştim. On atış yaptıktan sonra durmuş ve kulaklığını çıkartmıştı bende çıkarttım ve çağırdığı atış kâğıdının gelmesini bekledik beraber. Kâğıda baktığımızda on atışın sekizini tam isabet ettirirken iki tanesini ortanın bir tık daha sağına getirmişti. Elimi omzuna koyup iki kere pat pat yaparak bu sefer ben önce onun kulaklığını sonra ise kendiminkini taktım. İzle ve gör bakalım Metehancım nasıl şok ediyorum seni.
|
0% |