@brc.prlk
|
Yine neyin içine düştüğümü bilmediğim bir andaydım. Önce bir not, şimdi ise iki fotoğraf. Birisi benimle nedenini bilmediğim bir şekilde uğraşıyordu. Anlamak için bir sebep arıyor ama bulamıyordum. Ya da birisinin bilmeden canını yakmıştım. Ama bunu yapanın kim olduğunu bulmam gerekiyordu. Ve işin daha da kötüsü var ki babama göndereceğini söylüyor olmasıydı fotoğraflardan birisini. Babama oraya tek gideceğimi söylemiştim ve bu fotoğrafı babamın görmesi yeni bir sıkıntıya yol açacaktı. Ne yapacağımı bilemiyordum ve bu durum bana kafayı yedirecekti. Boş boş masaya baktığım için Beren durumu farketti ve "Ne oldu" diye sordu. Bende fotoğrafları ve arkasında yazanları gösterdim. "Nasıl oluyor bu ya, kim bu" diye şaşkınlıkla tepki verdi. Beren eline aldığı ajandayı başka bir şeyler var mı diye düşünerek salladı. Ajandanın arasından bir kişinin kartviziti çıktı.
'Niyazi Kunt - İnşaat Teknikeri' "Kim ki bu, seninle alakalı niye böyle birşey yapsın" dedi Beren. "Tanımıyorum böyle bir ismi" dedim. İlk defa duyduğum bir isimdi. "Müge'ye soralım, o birçok insanı tanıyor, belki birşey bulur. Gelir birazdan" Kafamda binbir türlü soruyla Müge'yi beklemeye başladım. Biraz sonra Müge bize yaklaşıp "Selam kızlar" dediğinde ise asık bir suratla sadece ajandayı uzattım. "Birisi Bolu'dayken Güneş'in fotoğraflarını çekmiş. Tabi Kerem'in de. Bildiğin tehdit mesajı gibi bu. Babasına göndermekle falan tehdit ediyor" dedi Beren Müge'ye. "Bunu yapan seni yakından tanımış biri bence. Şu fotoğraftaki ben olsam ve bu not bana yazılsa umursamam babamın görmesini. Babanla aranızın iyi olmadığını bilen biri bence bu. Ve kartvizitteki kişiyle bir alakası olan birisi" Sanırım Müge haklıydı. Babamın bana olan tavırlarını bilen birisi ancak bana böyle birşey yapar. Ama bu kadar yakınımdaki birisi benden ne istiyordu ki? Babamla zaten çokta iyi olmayan bağımızı iyiden iyiye koparmak isteyen kimdi? "Bir şekilde bu adamın kim olduğunu öğrenip, okuldan birisiyle bir alakası var mı öğrenmemiz lazım" dedi Müge. Böyle konularda en zekice fikirler Müge'den çıkıyordu. Beren ve bende bu fikri benimsemiş kartvizitin izini sürecektik. Dersimiz edebiyattı ve en son konuştuğumuz tiyatro oyunu için seçmeler yapılacaktı. Edebiyat öğretmenimiz Gaye Aryalı sınıfa geldi. "Merhaba arkadaşlar güzel bir haftasonu tatilinden sonra tekrar buradayız. Umarım eğlenmişsinizdir, en son bazı arkadaşlar yapacağımız tiyatro için katılmak istemişti. Şimdi o arkadaşlara görev dağılımları yapalım ve çalışmalarımız konferans salonunda olacak. Uygun saatleri belirleyip hızlıca çalışmalara başlayacağız. Kimler vardı bu sınıfta katılan" diye sordu Gaye öğretmen. Tolga, Sinan, Beren, Müge ve ben ellerimizi kaldırdık. "Çok güzel şimdi rolleri dağıtalım" diyerek oyun metninin yazılı olduğu dosyayı eline aldı Gaye öğretmen. "Bu sınıftaki arkadaşlarımıza roller konusunda biraz daha güveniyorum diyebilirim. Tiyatro konusunu ilk bu sınıfta açmıştım ve ilk gönüllü çok iyi hatırlıyorum ki Güneş'ti. O yüzden başrol onun, Hermia rolü senin Güneş." dedi Gaye öğretmen bana." Güzel bir deneyim olacaktı. Daha sonra diğer roller dağıtıldı. Sinan Lysander, Beren Helena, Müge Titania, Tolga Oberon karakterlerini canlandıracaklardı. Hikayeyi hatırladığım kadarıyla Müge ve Tolga eş olmuş oldular ve Müge burnundan soluyordu adeta. "Kalan rolleri diğer sınıflardaki arkadaşlarınızla paylaşınca yarından itibaren çalışmalara başlar, kısa sürede sonuç alırız diye düşünüyorum." dedi Gaye öğretmen son olarak. Daha sonra yine rutin bir şekilde ders çalışmaya devam etmiştik. Ders arasında okul bahçesinde otururken ajanda konusuyla alakalı Müge'nin aklına bir fikir gelmişti. "Canım sen müdür beye gidip masanda bir ajanda olduğunu söyle. Arasında da bu kartvizitin çıktığını ve okuldan biriyle bir tanışıklığı var mı yok mu bunu sormayı dene. Bir isim çıkarsa sonrasına bakarız" dedi. Mantıklı gelmişti ve bende ajandayı alıp müdür odasına doğru gittim. Giderken Tolga ile karşılaşmam ve bana kötü kötü bakıyor olması, başıma gelenin sebebi oymuş gibi hissettiriyordu. Hızlıca müdür odasının önüne geldiğimde kapıyı tıklattım ve içeri girdim. "Merhaba Nedim Bey müsaitseniz bir konuda danışmak istiyorum size." "Gel Güneş, seni dinliyorum" "Bu ajanda bu sabah geldiğimde masamın üzerinde duruyordu. Benim değil de, arasında bu kartviziti buldum. Niyazi Kunt diye birini tanımıyorum. Okulumuzda birinin tanıdığı olabilir mi acaba, defteri kendisine ulaştırayım" "Boş bir defterin masanda olması tuhaf. Defteri bana ver bakacağım ben kimin olduğuna" dedi Nedim Bey. İsim söylemediği yetmiyormuş gibi defteri de elimden aldı. Hüsranla odadan çıktım. Ders başlamak üzere olduğu için doğruca sınıfa ilerledim. Üzgün bir şekilde yerime gecip oturdum. "Yapamadım, defteri de aldı hatta" dedim surat asarak. "Neden, defteri niye aldı ki" dedi Beren. "Kendisi ulaştırırmış, öyle söyledi" dedim. Kendimi beceriksiz gibi hissediyordum. "Tamam, sıkma canını, hallederiz bir şekilde" dedi Müge. Bence içten içe bana kızıyordu yapamadığım için. *** Gün bitmiş ve okuldan çıkış vakti gelmişti. Son iki derstir Müge ortalıkta yoktu. Çıkışta ise koşarak benimle Beren'in yanına geldi. "O ismi vermezse ben almasını bilirim diyordu." Elinde defterin arasından çıkan kartvizit vardı "Nasıl aldın, elimden aldı hepsini müdür bey" "İzinsiz aldım" dedi Müge alelade bir şeyden bahsediyormuş gibi. "Ne çaldın mı" diye bağırdı Beren şaşkınlıkla. Elimle Beren'in ağzını kapattım. "Biraz daha bağır, bak şuradaki çocuk duymadı" dedi Müge kinayeyle. "Ayrıca ben bunu ödünç çaldım, onun bu kartvizit tekrar aklına gelene kadar ben koyacağım yerine" diye ekledi. "Kameralar var ama sonuçta fark edilirse başın ağrır çok" dedim. Benim için yaptığını biliyordum, ama kendini tehlikeye atmasından dolayı huzursuz olmuştum. "Merak etmeyin, her şey kontrolüm altında" dedi Müge gülümseyerek. "Peki şimdi ne yapıyoruz. Bu adamın okuldan biriyle bir ilgisi var mı yok mu anlayamadık" dedim merakla. "O işi de çözdüm, iki isim var aynı soyisime sahip olan. Tufan Kunt ve Zehra Kunt. Bu arkadaşları bir süre izlemeye alacağım" dedi Müge bir komiser havasıyla. "Valla bravo" dedi Beren. Bu kadar şey yapmış olmasına şaşırmıştı. "Tanımıyorum bile, ne işleri var benimle anlamadım" dedim. Kafam çok dağılmıştı. "Onu da anlarız yakında merak etme" dedi Müge gözümün içine bakarak.
"Teşekkür ederim, benim için neler yapmışsın" diyerek sarıldım. "Elimden ne geliyorsa yapıyorum" diyerek o da bana sarıldı. Müge deliydi doluydu ama tam bir kötü gün dostuydu. "Neyse kızlar bugünlük bu kadar casusçuluk yeter. Yarın görüşürüz" diyerek birbirimizden ayrıldık. Eve giderken yapmayı en sevdiğim şeyi yapıp Kerem'i aradım. Rutinim olmuştu artık. Telefon ikinci çalışında açıldı ve Kerem "Güzel Güneş'im" diyerek açtı telefonu. "Nasılsın sevgilim, bugün hiç konuşamadık. Çok özledim seni" dedim iç çekerek. Sanki günlerdir görüşmüyor gibiydik. "Gayet iyiyim, Griss adında bir yerde akşam sahne alacağım. Onun için görüşmeler yapıyordum. Sen nasılsın, okul nasıl geçti." Kerem konservatuar şan öğrencisiydi ve bazen bir yerlerde şarkı söyleyip deneyim kazanıyordu. "Eğer gelmek istersen, bu sefer ayarlayabilirim sana da yer" dedi Kerem. Daha önce de Kerem'i dinlemeye gitmek istemiştim. Ama onsekiz yaşını doldurmamış olduğum için kabul edilmemiştim. "Çok isterim, ayarlayabilirsen gelirim" dedim sevinçle. "Tamam ayarlayıp sana haber vereceğim. Görüşürüz güzel Güneş'im." Evin önüne geldiğimde Deniz Hanım'ın sırtı bana dönük bir şekilde telefonda konuştuğunu duydum. "Tamam Nadir'im dikkat et kendine" diyordu telefondaki kişiye. "Deniz Hanım" diye seslendim. "Bir sorun yok değil mi" Acele ile telefonu kapatıp bana döndü. "Korktum bir an. Oğlumla konuşuyordum, bir sıkıntı yok merak etmeyin" dedi Deniz Hanım. "Kusura bakmayın, ben pek sizi dışarıda bu şekilde telefonla konuşurken görmedim de o yüzden merak ettim." "Babanız biraz sinirli. Bir zarf geldi ve anlamaya çalışıyor sanırım. O yüzden bende dışarı çıktım" Merakla içeri girdiğimde ise "Merhaba" diyerek salona girdim. Babam gözlükle elindeki kağıdı incelerken Ezgi ise tekli koltukta oturuyordu. "Hoşgeldin Güneş, babana bir zarf gelmiş, içinde bir fotoğraf vardı. Ama ne olduğunu anlayamadık." dedi Ezgi. Sanırım kalbimin atışları dışarıdan belli oluyordu. Çünkü babamın elinde tuttuğu fotoğraf benimle Kerem'in olduğu akşam çekilmiş olan fotoğraftı. Arkamız dönük olduğu için muhtemelen anlamamıştı babam. Fotoğrafı bu yüzden inceleyip duruyordu. "Bakabilir miyim" diye fotoğrafı babamdan aldığım anda o fotoğraf olduğuna iyice emin oldum. Fotoğrafın arkasını çevirdiğimde ise yine tek kelimelik bir not vardı. "SOBE" Beğenip kaydederseniz sevinirim şimdiden teşekkürler.. |
0% |