Yeni Üyelik
20.
Bölüm

20. Bölüm

@brc.prlk

Çocukken saklambaç oynardık ve ebe olan yani gözlerini yuman kişi saklananları yakaladıkça "Sobe" diyerek belli ederdi yakaladığını. Ama gittikçe sarmaşığa bağlayan bu hikayede saklanan kişi aynı zamanda ebeydi. Ve ben bu hikayenin neresinde olduğumu bilmemekten artık gerçekten çok sıkılmıştım.


Bir insanla, bir derdiniz varken çıkıp açık açık yüzleşir miydiniz, yoksa kaçak mı dövüşürdünüz? Kaçak dövüşmenizdeki amaç nedir peki?


"Bunlar kim, ne diye sana göndermişler" dedim babama. Resimdeki alenen bendim, ama bunu benden başka kimse bilmediği için söylememekte bir sakınca yoktu.


"Ne bileyim, bir saattir bakıyorum. Ne isim var, ne cisim. Karanlık bir fotoğrafı ne diye bana göndermişler. İş yerinde birini görevlendireyim, kargo ile gelmiş zarf. İsim falan araştırsınlar." dedi babam. Kırk yılda bir işime yaradı sevgili babacığım.


"Bence de mantıklı" diyerek kararını destekledim. Umarım bir isim bulurdu da, benimde işim kolaylaşırdı.


"Bu kadar takılma canım, belki de yanlışlıkla olan birşeydir. Sana gelecek belki başka bir zarf vardı ve bir karışıklık oldu, başka birisine gitti, olamaz mı?" dedi Ezgi.


"Olamaz" diye çıkıştım. "Üzerinde adı yazıyor işte kesinlikle bakmalı. Belki de bir düşmanı vardır belli mi olur? Haklı bile olsan, iyice baktırdıktan sonra içi rahatlar, değil mi?" diyerek babama döndüm. O fotoğraftaki benim diyemeyeceğime göre bir şeyler uydurmam gerekiyordu. Babam ise bana hayretle bakıyordu. "Sana hak vereceğim aklıma gelmezdi. Ama doğru, yanlışlıkla bile gelmişse de emin olmak gerekir" dedi babam. İlk defa aynı fikirde olmamıza sevinmiştim.


"Neyse ben odamdayım" diyerek salondan çıktım. Müge'ye ve Beren'e haber vermem gerekiyordu bu durumu. Hemen üçümüzün olduğu "Acil Durum" adında bir grup açtım.


"Kızlar merhaba, eve geldiğimde babamın elinde Kerem ile benim karanlıkta çekilen fotoğrafımız duruyordu." diye yazıp gönderdim.


"Nasıl ya, baban anladı mı birşey" dedi Beren.


"Yok anlamadı. Ama öbür resimde gelirse kıyamet kopar" dedim.


"Bir isim falan var mıydı peki, kim göndermiş" dedi Müge.


"İsimsiz bir zarf, babam araştıracak ama" dedim.


"İnşallah bir isim bulur" dedi Müge.


"İnşallah kızlar, kim olduğunu öğrenip rahatlarım. Ve tabi ki benden ne istiyor onu da anlamam lazım. Neyse kızlar, bu konu hakkında bir durum olursa buradan konuşuruz. Öpüyorum ikinizi de."


Elimi yüzümü yıkadım ve üzerimi değiştirip kardeşimi görmeye gitmem gerekiyordu. Ada'nın odasına gittiğimde ise Ada uzun zaman sonra resim yapıyordu. Annemin ölümünden önce çok sık yapardı, daha sonra kalemi eline almaz olmuştu.


"Civcivim, ne yapıyorsun bakayım" diyerek odaya girdim.


"Resim yapıyorum abla, özlemişim resim yapmayı" dedi Ada gülümseyerek.


"Bende seni böyle görmeyi özledim. Ne yapıyorsun bakalım birkaç gündür" diye sordum.


"Hiç Ezgi abla ile çok vakit geçirdik. Dışarı çıktık, alışveriş yaptık biraz. Gamze ablanın yanına da gittik. Bu arada abla Gamze abla seni görmek istiyor, tekrar söyledi." Gamze hanım beni ikinci defadır çağırıyordu ve ben gidememiştim.


"Tamam civcivim, yarın gidelim. Ben bir sorayım uygunsa yarın gidelim" dedim.


"Yarın sabah randevumuz var abla zaten. Beraber gideriz o zaman" dedi Ada.


"Tamam, hazırsan yemeğe gidelim"


Tamam anlamında kafasını salladı ve beraber yemeğe gittik. Babam baş köşesinde, Ezgi sağ tarafında oturuyordu. Benim yerimi sahiplenmiş olması hiç önemli değildi artık.

Ada ve bende yan yana babamın sol tarafına "Afiyet olsun" diyerek oturduk. Önceden masaya geç gelmemize köpüren babamın artık sesi çıkmıyordu. "Size de kızlar" dedi Ezgi.


"Yarın Ada'nın randevusu varmış sanırım. Ben götüreceğim, doktor benimle konuşmak istemiş" dedim Ezgi'ye. Durum bildirimi yapmak hoşuma gitmiyordu ama birkaç gündür Ada ile ilgilendiği için söylemiş bulundum.


"Evet geçen gün bana da söyledi. Tamam sıkıntı yok" dedi Ezgi. Kendisini içten içe Ada'nın annesi ilan etmemişti umarım. Yemeklerimizi yedikten sonra odama çıktım. Tiyatrodaki rolüm belliydi ve yarın çalışmalara başlayacaktık. Ve önceden biraz hazırlanmaktan zarar gelmezdi. Biraz çalışıp sonra, günün yorgunluğuyla uykuya daldım.


***


Sabah kalkınca hazırlanıp, Ada ile kahvaltı yapıp evden çıktık. Gamze hanımın iki defadır beni görmek istemesinin sebebini merak ediyordum.

Sıramız geldiğinde Ada ile beraber Gamze hanımın odasına gittik. "Güneş Hanım merhaba" diyerek yanıma geldi Gamze Hanım.


"Merhabalar, kusura bakmayın gelemedim bir süredir. Anca bu gün gelebildim. Benimle konuşmak istemişsiniz." diye sordum Gamze hanıma.


"Evet Ada ile ilgili gelişmeleri duymak istersiniz diye düşündüm. Bunu size ben söylemek istedim. Ada olumlu anlamda çok gelişme kaydetti. Artık eskisi gibi sessizlik, korku gibi duygular yaşamayacak. Normale dönüyor artık Ada" dedi Gamze Hanım. Sevinçten boynuna atlamak istedim.


"Nasıl oldu bu. Ben çok şaşırdım. Çok teşekkür ederim size" dedim kesik kesik.


"Bana değil birkaç gündür yanında gelen kadına edin teşekkürü. Çok ilgilendi Ada ile." Bu kişi Ezgi'den başka kimse olamazdı. Aylardır yapamadığımızı birkaç günde yapmıştı. İçimi bir hüzün kaplamıştı, ama önemli olan Ada'nın iyileşmesiydi tabiki.


"Haber verdiğiniz için teşekkür ederim" dedim.


"Ne demek, çok emeğiniz var sizin de. Bu sürecin çoğunu sizinle geçirdik. Artık daha aralıklı tarihlerde görüşebiliriz. Ara ara beni ziyaret et Ada'cığım" dedi Gamze Hanım Ada'ya. Ada ise sadece gülümseyerek karşılık verdi.


"Peki, başka birşey yoksa biz sizi meşgul etmeyelim. Tekrar teşekkür ederim" diyerek odadan çıktık.


Kardeşimin iyileşme sürecine girdiğine sevinmiştim. Ama bu uzun zamandır uğraştığım bu konuda sanki hiçbir işe yaramamış gibi hissediyordum. Birkaç günde kardeşime bu kadar iyi gelmesini anlayamıyordum. Haftalar geçiyordu ve ben Ezgi ile ilgili fikirlerimi hala kafamda oturtamamıştım.


Ada'yı eve bırakıp daha sonra okula gittim. İki dersi kaçırmıştım sadece. Bizim kızları sınıfta konuşurlarken buldum. "Ne dedikodu var yine" diyerek yanlarına gittim.


"Gel gel, bil bakalım ne oldu. Daha doğrusu tiyatroda rol alacak isimlerden birisi kim al bak bakalım" dedi Müge. Kağıtta rol alan isimler yazıyordu ve Zehra Kunt adını görünce gözlerim açıldı.


"Şansımız var sanırım, bu arada bu kızla arkadaşlık kurup bir şeyler biliyor mu öğreniriz" dedi Beren.


"Kızı tanımıyorum bile. Bu kız yapıyor olsa bile neden yapsın ki?" dedim.


"Anlarız, yorma kafanı gel otur" dedi Müge.


"Bu arada Güneş, son iki ders provalar başlıyormuş" dedi Beren.


"Tamam sıkıntı yok, başlayalım bir an önce"


Son iki derse girdiğimizde ise Beren, Müge, Tolga, Sinan ve ben tiyatro odasındaydık. Diğer sınıflardan arkadaşlarda gelmişlerdi. Yaklaşık yirmi kişi vardı. Benim en merak ettiğim kişi ise tabiki Zehra'ydı. Bir an önce tanışmak istiyordum.


"Evet arkadaşlar, hoşgeldiniz. Bugün ilk provamızı yapalım istedim. Herkese önceden rollerini söyledim." dedi Gaye Aryalı. Herkese belli kostümler ayarlamış ve bize giymemiz için vermişti. Salondaki bütün kızlar arkadaki soyunma odasına ilerledik.


"Güzel olacak Zehra, senin rolün fazla değil zaten. Halledersin merak etme" dedi arkamdaki bir ses. Zehra adını duymamla arkamı döndüm. Ses çaprazımdan geldiğine göre tam arkamdaki kişi Zehra Kunt olmalıydı. Kızıl saçlı beyaz tenli ela gözlü güzel bir kızdı.


"Senin aklına uydum, ama bakalım" dedi Zehra. Hemen göz ucuyla Müge ve Beren'e bakıyordum. Zehra'yı işaret etmiştim onlara. Onlarda tamam anlamında işaret yaptılar. Kostümlerimizi giyip tekrar tiyatro salonuna döndük. Ve çalışmalar başladı.


***


Eve geldiğimde babamın "Bu ne saçma iş, koskoca kargo şirketi nasıl kabul eder." diye söyleniyordu. Ne olduğunu anlamak için salona girdim.


"Merhaba, bir sorun mu var"


"Hoşgeldin Güneş, dünkü zarfın arkasından tuhaf bir şey çıktı. NKA yazıyormuş gönderen kişinin adı olarak." dedi Ezgi.


"İsim olması gerekmiyor muydu?" diye sordum.


"Bizde onu anlamadık. Ama bu normal birşey değil." dedi babam.


Evet, normal değil ve ben bu anormalliğin içinde birkaç gündür cebelleşiyordum. Ve şimdide önümüze üç harflik bir soru daha çıktı.


   NKA da neydi?


Beğenip kaydederseniz sevinirim...


Loading...
0%