@brc.prlk
|
Sanki bir denizin ortasında kıyının ne tarafta olduğunu bilmeden yüzmeye çalışıyordum. Yönümü kaybetmiştim ve akıntı beni nereye sürüklerse gidiyordum. Bir bilinmezliğin içinde kaybolmuştum. "Acil Durum" grubuna "Kızlar işler iyice karışıyor. Babam kendisine gelen zarfın kime ait olduğunu araştırmış. NKA yazıyormuş gönderen kişinin adında. Birisi işini iyi yapıyor" yazıp gönderdim. "Niyazi Kunt olabilir mi acaba?" dedi Beren. "Tam olarak o diyemeyiz. Ama o konuyu çözmemiz lazım. O defter nasıl geldi oraya bilmemiz gerekir. Bu NKA durumunu da aklımızda tutalım" dedi Müge. Haklıydı, şu an o ajandayı kim, nasıl koydu bunu öğrenmeliydik. "Bu arada Zehra'yı takibe aldık ama Tufan'da gözden kaçmamalı. Belki de aradığımız kişi o" dedi Beren. "O işi ben halledeceğim, merak etmeyin" dedim. Bu konuyla ilgili Mert ile konuşmayı düşünüyordum. "Tamamdır kızlar, sabah görüşürüz, öpüyorum ikinizi de" deyip telefonu kapattım. İnsanlar hayatındaki düğümleri çözer, benim hayatımda ise kördüğümün üzerine bir düğüm daha atılmıştı. Açmaya çalıştıkça daha çok bağlanıyordu sanki. Bir uyuyup bir uyanarak ertesi güne başladım. Kafam bu kadar doluyken uyku bile uyuyamıyordum. Bir sürü düşünceyle yatağımdan kalktım. *** Okulun önüne geldiğimde ise gözüm Mert'i aradı. "Naber Güneş" diyerek arkamdan gelen kişi tesadüfen Mert'in kendisiydi. "Bende seni arıyordum, biraz konuşalım mı ders başlamadan" dedim. "Olur, gel arkaya gidelim konuşuruz" dedi Mert. Okulun arka tarafındaki bölmeye gittik. Burası bizim ciddi konularda konuştuğumuz bir yerdi. "Benim bir sıkıntım var" dedim gelen notları Mert'e gösterip. Mert şaşkınlıkla notları inceliyordu. "Bunlar ne Güneş" diye sordu Mert. Bilmiyorum anlamında kafamı iki yana salladım. "Bir tane ajanda da geldi, başka bir notla beraber, arasında da bu kartvizit. Niyazi Kunt diye biri. Okul da soyadı benzer isimleri araştırdım." dediğimde ise "Tufan" dedi Mert. "Tanıyor musun" diye sordum heyecanla. İsmini biliyor olmasına sevinmiştim. "Yanımdaki çocuk işte, en yakın arkadaşlarımdan biri." dedi Mert. Tufan konusunda dört ayak üstüne düşmüştüm diyebilirim. "Onun öyle bir defteri var mıydı, biliyor musun?" diye sordum. Mert'in dikkatini çektiyse hatırlar diye düşünüyorum. "Ajanda kullanıyor bazen, not falan alıyor, hatta bir tane de bana vermişti. Ama sana defteri o bırakmıştır diyemem." "Defteri Tufan mı bana getirdi öğrenmem lazım Mert. Bana yardım eder misin?" "Tamam, çaktırmadan ağzını ararım" dedi Mert. Tekrar okulun ön tarafına geldik. Beren gelmişti, ama Müge yoktu henüz ortalıkta. "Günaydın Beren" diyerek gidip yanına oturdum. "Günaydın canım, nasılsın bakalım. Var mı bir gelişme." "Tufan'ı tanıyan birisiyle konuştum. Benimle bir ilgisi var mı gizliden takip edecek işte." "İnşallah bir iz bulur her kimse" "Eğer Tufan ise aradığımız kişi, bulur, merak etme". Mert'e her zaman, her konuda güveniyordum. Telefonuma gelen mesaj sesiyle beraber telefonu çıkarıp baktım. "Güneş'im senin gelme işini ayarladım. Ne zaman dinlemeye gelmek istersen bana haber vermen yeterli. En kısa zamanda bekliyorum" diye yazmıştı Kerem. Sonunda onu şarkı söylerken dinleyebilecektim. "Çok sevindim, hemen ayarlayacağım" yazıp gönderdim. Belki de bu akşam bile olabilirdi. "Kerem benim onu dinlemem için çalıştığı yerden izin almış sanırım. Bu seferlik müsaade varmış. Müge ile sizde mi gelseniz acaba" dedim Beren'e. Tek başıma da gitmek istemiyordum. "Nereye gidiyoruz bakalım" diye geldi arkamdan Müge. "Kerem bir yerde sahne almaya başladı ve benim gidebilmem için izin istemiş. Diyorum siz de mi gelseniz." "Kerem'e sorun olmuyorsa ben varım" dedi Müge. "Bende tabiki, kaçırmam bunu. Sen nasıl yapacaksın Güneş" dedi Beren. Bende bir şekilde halledecektim. "Bize mi gelsen acaba, babama Güneş bize gelebilir mi dersin olmaz mı?" diye sordum. Şu an aklıma ilk gelen buydu. "İşe yararsa gelirim tabi" dedi Beren. "Tamam okul çıkışı beraber gidelim bize olur mu?" Akşam dışarı çıkmak için anlaşıp sınıflara yöneldik. Yine sakin bir şekilde dersleri bitirip son iki derste tiyatro salonuna indik. Ezberlerimizi çoğunlukla yapmış rolleri iyice özümsemeye çalışıyorduk. Ve bugün bir şekilde Zehra ile diyalog kurmamız gerekiyordu. "Merhaba arkadaşlar, bugün biraz daha ezberden ilerlemeye çalışacağız mümkün oldukça. Güzel ilerleme kaydediyoruz." dedi Gaye öğretmen. Kostümlerimizi giyip elimizde yazılı bir metin olmadan rollerimizi yapmaya çalıştık. Verdiğimiz ufak bir molada Zehra'nın yakınında duruyordum. Arkadaşıyla konuşup beceremediğini söylüyordu. "Bence haksızlık etme kendine hiç kötü değilsin." diyerek diyalog kurmaya çalıştım. "Teşekkür ederim, ama yapamıyorum bence" dedi Zehra. "Sakin ol ve kendini sadece cümlelere odakla. Daha da iyi olacaktır merak etme. Bu arada Güneş ben" diyerek kendimi tanıttım. "Zehra bende. Tavsiyen için sağol" dedi. İki dersin sonunda ise "Gayet güzeldi, teşekkür ederim hepinize arkadaşlar. Yarın görüşürüz" dedi Gaye öğretmen. Kostümlerimizi çıkarıp günü bitirdik. Okul çıkışı ise Mert yanıma gelip "Konuşabilir miyiz" diye beni çağırdı. Kızların yanından biraz uzaklaşıp Mert'e "Birşey mi oldu?" diye sordum. "Bugün Tufan ile konuşurken Necati Kunt'un amcası olduğunu öğrendim. Anladığım kadarıyla da okula ciddi miktarda bağışları oluyormuş" dedi Mert. "Sence notlarla bir bağlantısı olabilir mi?" diye sordum. Bilmiyorum anlamında kafasını salladı. "Tamam teşekkür ederim, gözünü üzerinden ayırma olur mu?" diye tembihleyerek yanından ayrıldım. Kızların yanına gittiğimde ise Mert ile ne konuştuğumu sordular. "Tufan'ı tanıyor, durumu anlattım. Takip ediyor onu" dedim. "Peki ne söyledi şu anda" dedi Müge. "Necati Kunt'un amcası olduğunu ve okula ciddi miktarda bağışları olduğunu" dedim. "Müdür beyin ajandayı alıp sana vermemesinin nedeni şimdi anlaşıldı." dedi Beren. "Doğru. Aferin kız sana" dedi Müge Beren'e ve kafasından öptü. Sanırım burada kafası çalışmayan tek kişi bendim. Müge ile görüşüp Beren'le ise bizim eve gitmek üzere yola çıktık. Kerem'e haber vermem gerekiyordu. Telefonla aradım ve açmayınca mesaj attım. "Sevgilim bugün eğer sorun olmazsa Beren ve Müge ile gelmek istiyoruz. Senden haber bekliyorum, öpüyorum çok" yazıp gönderdim. "Müsait olmayabilir, mesajı görünce dönüş yapar bize" diye sesli düşündüm. Beren'le beraber bizim evin önüne geldiğimizde ise "Buraya geldiğimizde hep bir tedirginlik duyuyorum" dedi Beren. Ben o tedirginliği her gün duyuyordum. İçeri girmeden Kerem'den mesaj geldi. "Tamam Güneş'im, sorun yok bekliyorum" İçeri girdiğimizde babamı, Ezgi ve Ada'yı bir arada gülüşürken buldum. "Merhaba, biz geldik" diyerek içeri girdik. "Hoşgeldiniz" diye gülümseyerek karşıladı bizi Ezgi. Beren sadece benim duyabileceğim bir şekilde "Ezgi bu mu? Vay canına" diye sordu. "Hı hı" diyerek kafamı salladım. "Hoşbulduk, Beren'le geldim haber vermeden ama." "Sorun yok, gelin bakalım" dedi babam. Keyfi öyle bir yerindeydi ki bana bile gülümsüyordu sanki. Herkes birbiriyle sohbet ediyordu ve sanki hiç birşey olmamış gibiydi. Yemek masasına oturduğumuzda fırsat bu fırsat deyip Beren'i konuyu açması için dürttüm. "Ateş amca, iznin olursa Güneş bugün bizimle kalabilir mi? Çalışmamız gerekiyor bir oyuna hazırlanıyoruz." dedi Beren. Kalbim gümbür gümbür davul çalıyordu sanki. "Ne oyunu bu. Hem buraya kadar gelmişsin kızım, çalışın yukarıda işte." Babam yine bizi köşeye sıkıştıracak bir cümleyle gelmişti işte. "Okulda öğretmenimiz gönüllü herkesle bir oyun için anlaştı. Bize bir arkadaşımız daha gelecek, Güneş için de sizden izin istemeye geldik." diyordu Beren. Ama babam sanki üsteleyecek gibiydi konuyu. "Bence üsteleme daha fazla canım. Hem gençler onlar, bir arada vakit geçirmek istiyor olabilirler. Bırak gitsinler işte" dedi Ezgi. "İyi peki peki. Gidin bakalım" diye kestirip attı babam konuyu. "Kızlar bu oyun ne zaman sergilenecekse bizde gelmek isteriz. Eğer davet ederseniz tabi. Hem Ada içinde güzel bir aktivite olur" dedi Ezgi. Babam şaşkınlıkla Ezgi'ye bakıyordu. "Tabiki, gelirseniz neden olmasın" dedi Beren. Bizde yemeklerimizi yiyip masadan kalktık ve odama çıktık. Gizliden kıyafet alıp çıkmamız gerekiyordu. Hızlıca kendim ve Beren için de kıyafet seçip evden çıktık. Bir işimizi daha halletmiş olmanın mutluluğunu yaşıyorduk. "Ezgi'ye bak sen, işimizi halletti valla helal olsun" dedi Beren. "Hiç sorma, isteyerek mi yapıyor, yoksa işin içinde iş mi var bilmiyorum" "Yok be canım ya, babana sevimli gözükmeye çalışıyor olabilir. Başka bir niyeti yoktur bence, takılma bu kadar." Umuyorum ki böyleydi. Ezgi'nin evimizden çıkmayacağına iyice ikna olmuştum. Sevemiyordum bir türlü, ama gözle görülür bazı yardımları da olmuyor değildi. Her şeyden önemlisi Ada'nın iyileşmesinde bile büyük bir payı vardı. O yüzden kızgınlığım artık ilk güne nazaran daha azdı. Şimdi ise Beren'in annesini de ikna etmemiz gerekiyordu. Melek teyze birazcık zorlamayla ikna olacak birisiydi. O yüzden Beren ile birlikte ne yapıp edip ikna edecektik. Hem babam ikna olduysa Melek teyze daha kolay ikna olurdu. Kapıyı açtığında "Hoşgeldin Güneş kızım" diye her zamanki güler yüzüyle karşılıyordu beni Melek teyze. "Bende buradayım ama" diye annesine sarıldı Beren. Melek teyze gülümseyerek ikimize birden sarılıyordu. "Gelin bakalım kızlar" diye içeri davet etti. Salona geçtiğimizde "Anne biz aslında fazla durmayacağız. Senden izin almaya geldik" diye söze girdi Beren. Melek teyze "Hayrola kızım" diye sorunca "Eğer izin verirsen Beren'i ve bir arkadaşımızı daha bir arkadaşımın sahne aldığı bir yere götüreceğim." dedim dan diye. "Kızım nasıl bir yer orası, sizin öyle yerlere girmeye yaşınız bile müsait değil. Olmaz öyle şey" "Melek teyze lütfen, onikide burada oluruz. Çok uzak bir yerde de değil. İstersen video falan da atarız devamlı. Ararsın da." Şu anda tüm tuşlara basmaktan başka çarem yoktu. "Off, içim rahat değil. İyi tamam, ama ararsam açılacak o telefon ona göre" "Sen merak etme, melek annem" diyerek sarıldı Beren annesine. Onları böyle gördüğüme mutlu oluyordum, hatta imreniyordum da. Beren'in odasına gidip güzelce hazırlanarak evden çıktık. Kerem'in daha önceden attığı konumu Müge'ye de gönderdim ve Griss'in önünde buluştuk. Kapıdaki görevlilere "Merhaba Kerem Bey'in arkadaşlarıyız biz, geleceğimizden haberi vardı" diyerek içeri girmek istedim. "Ama bizim haberimiz yok" dedi bana göre sol tarafta duran görevli. Şaşkınlıkla birbirimize baktık. "Ama bize gelebileceğimizi söyledi" dedim üzüntüyle. "Kusura bakmayın kızlar, sizi içeri alamam" dedi görevli. "Kerem'i arasana" dedi Müge sinirle. Sanki Kerem'e ben değil de o surat yapacaktı. Kerem'i aradım ve neredeyse kapanmak üzereyken telefon açıldı. "Provadaydım, sesten duyamadım. Özür dilerim" diyerek telefonu açtı. "Kapıda kaldık, buradaki arkadaşlar bizi içeri almak istemiyorlar" dedim. "Hemen geliyorum" diyerek telefonu kapattı. Kapıya geldiğinde ise "Arkadaşlar benim misafirim, içeriye söylemiştim geleceklerini. Size belki bildirmemiş olabilirler." dedi Kerem. Adamlar bizi birkaç saniye inceledikten sonra içeri girmemize izin verdiler. İlk defa içeri girdiğimiz böyle bir ortamda oldukça ayna kullanımı dikkat çekiyordu. Şık bir yerdi. İçeride henüz on kişi bile yoktu. "Siz bir yere oturun" diyip sahnede provaya devam etti. "Çok güzel bir mekan. Hep adını duyardım iyi anlamda." dedi Müge. " "Güneş sayesinde buraya gelebildik, yoksa baksana kapıda kalıyorduk" dedi Beren. Bense gözümü sahnede şarkı söyleyen Kerem'den alamıyordum. Kerem ise şimdiden sanki bana özel mini bir konser veriyordu. Dur... Gitme.. Bu acelen ne Doyamadım daha Güneş kokusuna "Biz gelmese miydik Müge" dedi Beren gülümseyerek. Kerem'in sahnede güzel bir enerjisi vardı ve ben gözümü kırpmadan izliyordum. Saatler biraz daha geçmiş Griss iyiden iyiye dolmuştu. Kerem şarkı söylemeye devam ederken kızlarla lavaboya gittik. Hızlıca üzerimize çeki düzen verip çıkacakken içeriden gelen sesle adeta donup kalmıştık. "Asayiş şube, herkes kimliklerini çıkarıp beklesin" Uzunca bir bölüm oldu. Beğenip kaydederseniz sevinirim. |
0% |