@brc.prlk
|
Önümde olan sınavları hakkıyla vermiş, dilediğim sonuçları almıştım. Ama Kerem'le o gün gayet iyiyken, eve döndükten sonra bir uzaklık girmişti sanki aramıza. Uzaklık dediğim soyut bir anlamda tabi. Yine buluşuyor, konuşuyorduk. Ama adını koyamadığım bir uzaklık olmuştu işte. Derken doğum günüm olan 15 Haziran gelip çatmıştı. Önemli bir eğlence yeri olan "That'sWay" de bu akşamı geçirmek için önceden burayı ayarlanmıştım. Sabahtan da gerekli süsleme ve hazırlıklarla bizzat ilgilenmiştim. "Masa ve sandalyeler daha az olsun istiyorum. Müzik ve dansın önde olacağı bir gün olsun. Şöyle şuraya da atıştırmalık birşeyler yaparız işte" diyerek mekan sahibine isteklerimi anlatmıştım. "Tamam Güneş Hanım, başka istediğiniz birşey yoksa ben arkadaşlara istediklerinizi anlatayım" "Yok teşekkür ederim, ben son kontrol için tekrar uğrarım. Kolay gelsin size" diyerek mekandan çıktım. Şimdi ise akşam için hazırlanmam gerekiyordu. Beren ve Müge'yi bizim eve çağırmış, hem özlem gideriyor, hem de bana hazırlanmam da yardım istiyordum. Aldığım elbisenin hem yaşıma uygun, hem üzerime yakışan, hem de görenin beğeneceği bir şekilde istemiştim. Uzunca bir arayış sonucu istediğim elbiseyi buldum. Pembe renkli, straplez kesim, balon kolları ve eteği olan mini bir elbiseydi. Ufak bazı tadilatlarını da halledince üzerime hazır hale getirmiştim. "Güneş çok iyi görünüyorsun" dedi Müge. "Çok yakıştı sana kuzucuğum" dedi Beren. İkisinin de gözleri parlıyordu bana bakarken. "Of ben bayağı heyecanlıyım, gerçekten güzel oldu mu" "Gel şuraya otur saçını ve makyajını da halledelim. Sonrasını gör sen bir de" dedi Beren. Fakat saç modeli konusunda Müge ve Beren'in anlaşamaması saçlarımda ufak tefek kopuklara neden olmuştu. Hayır hayır bildiğiniz saçımı yoluyorlardı. "Kızlar, bir karar verirken bana da saç bırakın sonraya olur mu?" diye söylendim. "Güneş şuna birşey söyle topuz yapmamız lazım saçını" diyerek saçlarımı toplamaya çalıştı Beren. "Hayır ya saçlarına maşa yapmalıyız, bırak şu kızın saçlarını" diyerek Beren'in eline, yani saçlarıma yapıştı Müge de. "Ay yeter" diye söylenerek ikisinden de kurtulup ayağa kalktım. "Ben ne istiyorsam onu yapacaksınız" diyerek ikisinin de benim dediklerime odaklanmasını sağladım. Sonunda saçlarımı hepimizin ortak bir noktasında buluşturarak yapmıştık. Maşa ile başlayıp ensede biten bir topuz yapmıştım. Pembeye uygun sade bir makyajla da hazırlığımı tamamlamıştım. "İşte bu, tam bir doğum günü kızı oldun" diyerek beğenisini belli etti Müge. "Su gibisin Güneş, Kerem bir daha aşık olacak sana" dedi Beren. Şu son zamanları düşününce biraz zordu ama neyse. Müge ve Beren saç ve makyajı hazır gelmişlerdi. Ben hazırlanınca onlarda sadece elbiselerini giydiler. Beren siyah, önü kısa arkası uzun bir elbise, Müge ise mavi, sırtı açık bir elbise tercih etmişti. "E siz benim havamı şimdiden söndürdünüz" diyerek ikisine de sarıldım. Bir süredir birbirimizi görmüyorduk ve ikisini de özlemiştim. Acaba babamla konuşsam da Beren ve Müge'yi bize mi alsak. Beraberce tekrardan That'sWay e geldik. Etraf hemen hemen hazırdı. Süslemeler sade ve şık, atıştırmalıklar için gerekli masa köşede, karşı kısımlara belli miktarda sandalyeler konulmuş ve orta alanda kocaman bir boşluk açılmıştı. "Vay canına, elinin değdiği belli oluyor Güneş" dedi Beren. "Ben daha süslüyümdür, ama burası çok havalı olmuş gerçekten" dedi Müge. Kızlar beğendiyse bir değişiklik yaptırmaya gerek yok demektir. "Tamamdır teşekkür ederim" diyerek geride duyduğum ses Kerem'in sesiydi. Siyah bir kot pantolon ve lacivert polo tişörtle oldukça yakışıklı görünüyordu. Benden önce gelmiş burada ne yapıyordu acaba? "Sen ne yapıyorsun bakayım burada" diye gülümseyerek Kerem'e yaklaştım. Kerem beni burada görmeyi beklemiyor olacaktı ki uzunca bir süre sadece bana baktı. "Muhteşem görünüyorsun" dedi en sonunda. Bu iki kelime beni daha da yükseltmeye yetmişti. "On sekizinci yaşımı çok önemsiyorum. Bu yüzden herşey güzel olsun istiyorum. Güzel olmuş muyum" dedim Kerem'e. Kerem ise elimden tutup beni kendi etrafımda döndürdü. "Daha iyisi olamazdı, muazzam" dedi beni süzerek. "Peki, biz diğer yerlere bakalım" diyerek Müge ve Beren yanımızdan ayrıldı. Kerem'le ben köşedeki balkona doğru ilerledik. "Ben hazır baş başayken hediyeni vermek istiyorum." diyerek elini cebine soktu Kerem. Kutuyu açmam için bana uzattı. Ortasında güneş sembolü olan bir bileklik vardı kutuda. "Teşekkür ederim canım" diyerek boynuna sarıldım. "Çok beğendim. Kolye, bileklik derken yakında yüzükle de gelirsin." dedim. Neden öyle dedim bilmiyorum ama son cümleden sonra Kerem gülücükler saçıyordu. Daha sonra yanağıma içimden birşeyler alıp götüren bir öpücük kondurdu. "Hadi içeri girelim, vakit yaklaşıyor son kontrolleri yapalım" diyerek tekrar içeri girdik. *** Bazı insanların önemli işleri olmasına ve dolayısıyla gelememesine rağmen kalan herkes gelmişti. Gelmeleri beni mutlu etmişti, bir kişi hariç: Mert. Mert'i gördüğüme sevinemedim, çünkü hareketlerinden anladığım kadarıyla o kötü maddelerden kullanıp gelmiş buraya. Benim için en önemli günde bu yapılacak iş miydi? "Mert, bu halin ne böyle?" diyebildim kendisine. En normal bu şekilde konuşabilirdik. "İyiyim ben, merak etme. Bir sorun olmayacak." Ah Mert.. Şimdi bir gözüm hep sende olması gerekecek. "Tamam fazla kimseyle muhabbete girme, anlaşılmasın" "Köşedeyim, önemli bir işim var zaten." Bu halde önemli ne işi varsa acaba? Parti tam anlamıyla başlamış, kimileri müzik eşliğinde dans ediyor, kimileri birşeyler atıştırıyor, kimileri ise oturmuş kendi aralarında sohbet ediyordu. Bir anda fonda Emir Can İğrek - Kor çalmaya başladı. Ben ne olduğunu anlamadan herkesin yüzüne taktığı Emir Can İğrek maskeleri benim ağzımın bir karış açılmasına neden olmuştu. Arkadan maskeli biri pastayı getiriyordu. Kıyafetlerinden anlaşılacağı üzere bu isim Kerem'di. "Üfle bakalım güzellik" dedi Kerem. Gözlerimi kapadım ve dileğimi dileyip mumları üfledim. 'Allah'ım her şey yolunda gitsin bundan sonra' "Sen mi yaptın bu maske olayını" dedim Kerem'e heyecanla. "Devamlı bu adamı dinliyorsun biliyorum. Bir dahakine inşallah kendisini getiririz" dedi Kerem alayla. "Teşekkür ederim, her şey için. İyiki buradasın" "Başka nerede olacaktım. Olmam gereken yerdeyim" dedi Kerem gözümün içine bakarak. Vakit iyice akşam olmuş, ama herkes yeni gelmiş gibi dans ediyordu. Kerem'le bir süre dans ettikten sonra kenara sandalyelere oturduk. Kerem elinde telefonla birşeylere bakıyordu. "Aklımdaki gibi bir akşam oldu gerçekten. Müzikler, yemekler.." Kerem hiç bir yorum yapılmamış telefonla uğraşmaya devam ediyordu. "Senin sürpriz de çok güzeldi." Kerem sanırım beni duymuyordu. "Kerem iyi misin" diye sordum. Kerem o kadar telefonuna odaklanmıştı ki beni kesinlikle duymuyordu. "Kerem" diye biraz bağırarak kolunu dürttüm. Kerem sanki bir kabustan uyanır gibi sıçradı. "Bir sorun mu var" "Yok, yok ben hemen geliyorum" diyerek üst kata terasa çıktı. Umarım ciddi bir sorun yoktur. Yanıma Sinan yaklaştı. Kerem'in gitmesini fırsat bekliyor gibi hemen yanıma geldi. "Merhaba Güneş, fazla uzatmak istemiyorum. Hediyeni ben vermek istedim sadece. İyi ki doğmuşsun." derken o sırada bir elektrik kesintisi oldu. Yanağımda birinin beni öptüğünü hissetmemle tedirgin oldum. Sanırım bu kişi Sinan'dı. Aniden "Ne yapıyorsun sen" diyerek sıçradım. Ve elektrik devreye girdi. "Teşekkür ederim, ama yanımdan uzaklaş Sinan. Kerem buralarda ve senin yaptığına bak." diye kızdım. "Özür dilerim" dedi ve yanımdan uzaklaştı. Müge hemen yanıma geldi. "Vay vay vay, neler oluyor burada." diye imalı bir şekilde yanıma geldi. "Gördün mü yaptığını" diye sinirle Müge'ye çıkıştım. "Görmedim canım, anladım. Valla çocuk Kerem'i bile tanımıyor" dedi Müge alayla. "Başıma iş çıkaracak, niye yanıma geldiyse" Müzik bir an için durduğunda üst kattan bağrışma sesleri duyuldu. Kalbim deli gibi atmaya başladı. En son duyulan "Ah" sesi bir kişinin acı çektiğini belli ediyordu. "Neler oluyor Güneş" dedi Beren. O da korkmuştu. "Bilmiyorum" Büyük bir gürültü sesinin duyulmasıyla üst kata koştum. Arkamda olayı merak eden herkes vardı. Yukarı çıktığımda ise Kerem'i ve yerde kanlar içinde yatan Mert'i gördüm. Başımdan aşağı kaynar sular dökülüyordu. Ayaklarım daha fazla gitmek istemiyordu. Çakılmıştım olduğum yere. Ne yapacağımı bilemez bir halde bir Kerem'e, bir Mert'e bakıyordum. Derken bana acı veren o cümleyi duydum. "Nefes almıyor..." Beğenip oy verirseniz sevinirim. |
0% |