Yeni Üyelik
35.
Bölüm

35. Bölüm

@brc.prlk

"Müge bu kız canına susamış" diye bağırdım. Müge bana yavaş olmamı söylese de engel olamıyordum.


"Manyak mı bu ya, gelsin derdi neyse açık açık söylesin. Böyle aptalca oyunlar niye. Neyse ben bulur bizzat sorarım artık." diyerek hareketlendiğim anda Müge beni kolumdan tuttu.


"Hayır, şu an hiç birşey söyleyemezsin. Bir işine yaramaz, zaten inkar eder. Bize kanıt lazım, o şekilde konuştururuz." dedi Müge. Mantıklı konuşuyordu ama bende o sabır var mıydı emin değildim.


"Ya belli işte Kerem'in benden ayrılmasını istiyor. Bana geldi, ben kabul etmeyince şimdi de Kerem'in sabrıyla oynuyor. Bırak beni Müge ben bekleyemem. Belli işte o bunu yapan." diyerek Müge'den kurtulmaya çalışıyordum.


"Hiç birşey belli değil, ben değilim dese ne yapabileceksin." Birşey diyemeden yüzüne bakakalmıştım.


"Müge ben bunu bile bile nasıl susacağım. Karşıma çıkmaz inşallah" diye feryat etmiştim.


"Sakinliğimizi koruyup bunu onun yaptığını ispatlayacağız. Sonra hep birlikte soracağız hesabını merak etme sen. Sana bunu şu anda göstermeyecektim ama mecbur kaldım. Hadi şimdi salona geçelim. Ezgi'yi meraklandırmamalı, malum dedikodu seviyor." diye söylendi.


"Ezgi demişken, ne demek evlilik ne zaman." diye Müge'yi cimcikledim. Müge acıyla ah derken "Ne yapayım, dedikodu istiyordu bende laf açtım işte." dedi


"Karpuz kabuğuna gerek yok Müge"


"Neyse tamam, hadi gidelim" diyerek yanımdan kaçtı Müge. Neyse şu anda yapmam gereken şeye odaklanmalıydım.

Salona girdiğimizde "Bir sorun yok değil mi kızlar" dedi Ezgi merakla. Hakikaten her şeyi merak ediyor olması sinirimi bozuyordu. Bazı şeyler arkadaşlar arasında kalabilirdi.


"Sıkıntı yok, hallettik. En son ayrıldığım eski sevgilim çok yakından tanıdığımız biriyle görüşmeye başlamış. Güneş'te ona sinirlendi işte" dedi Müge. Bir yandan bana salondan çıkmam için kaş göz yapıyordu.


"Aa hadi ya, oluyor artık bu devirde böyle şeyler. Hem sen ayrıldın sonuçta değil mi? Bitmiş bir ilişkiden sonra insanlar istedikleriyle beraberlik kurabilir. Bu normal Müge'ciğim." diye bir laf attı ortaya. Ama bu laf kendi durumunu da gözler önüne seriyordu. Çünkü kendisi bitmemiş bir evliliğin tam ortasına yerleşmişti.


"Öyle tabi, ama insan yine de sinirleniyor işte" dedi Müge.


"Ben bir lavaboya gideyim" diyerek yanlarından ayrıldım. Babamın gelmesi yakın bir zaman diliminde olduğu için elimi çabuk tutmalıydım. Hızlıca çalışma odasına ilerledim. Güvenlik görüntüleri bilgisayardaydı büyük ihtimalle. Hızlıca bilgisayarı açtım ve olası bütün dosyaları açıp inceledim. Bilgisayarın tüm ekranı belli dosyalarla doluydu. Ama bir tanesi çok geçmeden dikkatimi çekmeyi başarmıştı.


"ESRA"


Babamın zamanında birbirimizi çok sevmiştik dediği kadının ismiydi. Hala bilgisayarında ne işi vardı bu ismin. Üstelik annemi geçtim, Ezgi vardı hayatında. Annemi sevmediğine onlarca kez şahit olmuşken Ezgi'ye de bunu yapması şaşkınlık vericiydi.

"Kendine gel" diyerek odağımı kaybetmemeye çalıştım. Çünkü benim kamera görüntülerini incelemem gerekiyordu. Biraz sonra görüntülerin olduğu uygulamayı buldum. Uygulamayı açıp gerekli tarih ve saati ayarladım. Gelişimizin bir saat öncesinden hızlı şekilde inceliyordum. Tam gerekli görüntüyü bulduğum anda kapının açılmasıyla sıçradım.


"Ne yapıyorsun sen burada" diye kapıda söylenen babama bakıyordum. Sadece bakıyordum, ağzımı açamıyordum. Bir yandan gözüm bilgisayardaydı.


"Sana söylüyorum, ne işin var bu odada" diye bağırmaya başladı babam.


"Bilgisayarında bir şeye bakmam gerekiyordu." dedim zar zor çıkan bir sesle.


"Senin bilgisayarın yok muydu" deyip kapıyı kapattı ve yanıma yaklaştı. Güvenlik görüntülerine baktığımı anlayınca da "Bunlara bakmak benim aklıma gelmedi mi sanıyorsun" dedi.


"Belki birşey dikkatimi çeker diye bakayım dedim"


"Çekti mi bari." Hayır anlamında kafamı salladım.


"Bir daha habersiz bir şekilde bu odaya girmeni istemiyorum." dedi uyarıcı bir ses tonuyla.


"Tamam" dedim ve arkamı dönüp gidiyordum ki "Sır hala aramızda değil mi" dedi babam.


"Evet, ama neden onun adının olduğu bir dosya var bilgisayarında" dedim. Esra dosyasına baktığımı düşünüyordu sanırım. Bu yüzden bir anda sakinleşmişti.


"Bazı şeyleri atmak istesende atamazsın" dedi sadece. Gözlerime bakmıyordu, ama ses tonuyla bana kendisini anlatmaya çalışıyordu.


"Ezgi'yi sevmiyor musun" diye sordum. Kafasını şaşkınlıkla bana çevirdi, beklemiyordu bu soru galiba.


"Tabiki seviyorum, bu nasıl bir soru. Ama o farklı bunu anlatamam sana." Duruma bakar mısınız babamla ölmüş annemden sonra, içerideki sevgilisinin duymayacağı şekilde, ilk aşkını konuşuyorduk. Ben ne yaşıyordum böyle.


"Peki, ben kızların yanına gidiyorum" diyerek odadan çıktım. Ağlamak istiyordum, ama zamanı değildi. Hayatımda onca şey oluyordu ki ağlamaya bile vakit lazımdı.


Salona geri döndüğümde Ada'da oradaydı. Bu ara yaz gribine yakalandığı için fazla etrafta dolaşmıyor, odasında dinleniyordu. Yüzü hala çok solgundu ve kendini toparlayamadığı belli oluyordu.


"Civcivim senin dinlenmen gerekiyor ama, odadan çıkmamalısın." diyerek salona girdim. Ada kafasını koltuğa yaslamış bana bakıyordu.


"Çok sıkıldım odada abla, birazcık durayım burada lütfen." dedi Ada yorgun çıkan bir sesle. Onunla bile tam anlamıyla ilgilenemiyordum.


"Tamam, ama seni birazdan odana götüreceğim. İtiraz yok, tamam mı?" Ada tamam anlamında kafasını salladı. Müge bana görüntülere bakıp bakamadığımı kaş göz işaretiyle sordu. Bende sadece kafamı salladım.


"İyi misin Güneş, gelmen uzun sürdü, hasta falan değilsindir umarım." diye sordu Ezgi. Bu sorulacak soru mu yani?


"Yok iyiyim, başka bir işim daha vardı hallettim geldim." dedim.


"Ezgi bir bakar mısın?" Kapıda beliren babamın sesini duymasıyla Ezgi'nin odağı bizden kaymış oldu.


"Geliyorum hayatım. Görüşürüz kızlar." diyerek Ezgi babamın yanına gitti.


"Mümkünse görüşmeyelim" dedi Müge Ezgi'nin arkasından.


"Ee ne yaptın Güneş, bulabildin mi birşeyler?" diye sordu Beren. Hayır anlamında kafamı salladım.


"Nasıl ya, baktım dedin ama" dedi Müge itiraz edercesine.


"Bakmış olmam birşey bulabildiğim anlamına gelmemeli." dedim sesimi yükselterek. Ada'ya çaktırmadan konuşmaya çalışıyorduk. Çocuğun bizi duyacak hali yoktu ama.


"Bu kimse belli ki hep aynı şeyi yapacak. Gördüğüm yine siyah kapüşonlu biriydi. Yüzünü de kapatmıştı, görünmüyordu. Zaten kameraya elini kolunu sallayarak gelip zarfı bırakmazdı." dedim nefes vererek. Her seferinde bir iz bırakmadan beni sinirlendirmesi canımı sıkıyordu.


"Belli işte kim olduğu, ne yapacaksak yapalım Müge. Ben o kızı görüp duramam öyle." dedim sinirle.


"Tamam, sakin ol, halledeceğiz biraz sabır." diyordu Müge hala. Aylardır bana sorun çıkarmasının nedenini sormak zorundaydım. Nedeni belliydi aslında -Kerem- ama yine de ondan duymalıydım.


"Ada, gel yukarı çıkalım. Yemeğini odada yersin, dinlen biraz daha." diyerek Ada'ya sarılıp yürümesine yardım ettim. Kafamın bir köşesinde babamla Esra denen kadın hakkında konuştuklarımız duruyordu. Bu yüzden üzerimdeki gerginliği de atmam lazımdı bir an önce.

Ada'nın odasına geldiğimizde "Duş almak ister misin? Çok iyi gelir, halsizliğini azaltır biraz." dedim. Hayır anlamında kafasını salladı.


"Tamam o zaman, ben sana yemek getireyim. Sende rahat birşeyler giyin, hemen geliyorum." diyerek odadan çıktım. Mutfakta Deniz Hanım'dan Ada için yemekleri hazırlamasını isteyip, hazır olunca da tekrar odaya çıkardım.

Ada yemeğini yerken "Abla sence babam Ezgi abla ile evlenir mi?" diye sordu. Bugün evlilik lafı dönüp duruyor bu evde hadi hayırlısı.


"O nereden çıktı, yok öyle birşey." dedim. Bir yandan da çorba içiriyordum.


"Bilmem, hep burada artık. Evlenirler bence."


"Düşünme sen bunları, iyileşmene bak."

Ada'nın yemeğini yedirip tekrar aşağı indiğimde yemek masası hazırdı. Bundan aylar önce masaya geç geldiğim için bağırıp çağıran babam "Ada nasıl oldu, bir daha mı götürsek doktora." diye sordu bana. Bu şekilde sorması bir yandan mutlu etse de, bir yandan bunu Ezgi'nin sağlıyor olmasına -öyle hissediyordum- bozuluyordum. İçinden gelerek sormasını tercih ederdim.


"İlk güne göre daha iyi, ama yine de bir kontrole daha gitmeli bence de. Yemekten sonra götürelim." dedim.


"Sen arkadaşlarınla kal, biz Ezgi ile götürürüz Ada'yı."


"Tabi tabi, sen kızları tek bırakma. Biz gider geliriz babanla." dedi Ezgi. Beraber gitmek ister gibi halleri vardı. Bende kızların yanında konuyu uzatmamak adına birşey demedim. Belki de kızlarla Kübra'yı nasıl oyuna getiririz de itiraf eder herşeyi diye plan yapmalıydık.


***


Sabah kızlarla birlikte bize yakın bir AVM'ye kahve içmek için çıktık. Birazda alışveriş yapacaktık. Beraberce bir akşam Kerem'in şarkı söylediği yere gidecektik. Bu sefer yaşımız on sekizi geçtiği için korkulacak birşey yoktu. Tek sorun bizim evden nasıl çıkacağımızdı.


"Güneş bence turuncu giymelisin. Sana çok yakışır, Kerem'de gözlerini alamaz senden." dedi Müge sırıtarak.


"Geçen gittiğimizde almış mıydı ki?" dedi Beren aynı Müge gibi sırıtarak. Sırıtmalar eşliğinde seçtiğim kıyafetleri denedim.


Elbiseyi aldığım mağazadan çıkıp başka yerleri gezinirken bir boşlukta tanıdık bir ses duymamla duraksadım. Ne söylediğini anlamıyordum, ama seslerden anladığım kadarıyla öfkeliydi. Bu kişi Kerem'den başkası değildi. Fakat kiminle konuştuğunu tam göremiyordum. Kızlar biraz ilerlemiş başka vitrinleri inceliyorlardı. Kerem'in yanına doğru yavaşça giderken diğer sesi de duymamla adımlarım hızlandı. Adım seslerimden geldiğimi anlamışlardı zaten. İkisininde yanına iyice yaklaştım. Şaşkınlıkla yüzüme bakıyordu Kerem ve Kübra.


"Biri bana burada ne yaptığınızı anlatabilir mi?"











Beğenip oy verirseniz sevinirim...


Loading...
0%