@brc.prlk
|
Bir kitapta okumuştum ve aynen şöyle yazıyordu:
"Yalan söylediğinde birinin gerçeğe ulaşma hakkını çalarsın. Hile yaptığın, birini aldattığın zaman, haklılığı çalmış olursun."
Kerem'in söylediği son şeyden sonra bu cümleler aklıma gelmişti. İstemediğim bir olaya bulaşmış ve daha çok dibe çekilmiştim. Hiç tanımadığım birisi bir yalan söyleyerek bizim haklılığımızı çalmış olup, bizi de kendi bataklığına sürüklemişti. Hayatımın her bir yanı delik deşik olmuş, kan kaybediyordu adeta.
"Ne yapacağız peki" diye sordum Kerem'e telaşla.
"Doğruları söylemeye devam edeceğiz." Gözlerime kararlı bir şekilde bakıyordu Kerem. Hiç bir tedirginlik ya da korkusunun olmamasına hayret etmiştim.
"Peki ya ona inanırlarsa, ne yapacağız."
"Öyle bir şey olmayacak, diyelim ki oldu, sonuç olarak o herifi yaralayan benim. Senin bir şekilde bu işten kurtulmanı sağlarım."
"Ben onu demek istemedim. Beraberce kurtulalım bu adamdan. Senin zaten daha önceden bir sabıkan oluştu. Acaba gidip konuşsak mı? Belki şikayetçi olmaz, ne dersin?"
"Ne diyorsun Güneş, adam seni taciz etti diye git özür dile istersen." Sadece bu işin uzamasını istemediğimi belirtmek istemiştim.
"Çok büyüyecek bu iş."
"İstediği kadar büyüsün, gerçeklerin mutlaka ortaya çıkmak gibi bir huyu vardır." Üzüntüyle bir nefes vererek denize doğru döndüm. Her ne kadar haklı olsakta, bana yapılan şeyi Kerem'e zarar gelmemesi adına görmezden gelebilirdim. Çünkü insan sevdiği için gururunu görmezden gelebilirdi.
***
Akşam olmak üzere eve geldiğimde babam, Ezgi ve Ada yemek yiyorlardı. Beni taciz etmeye çalışan kişinin durumu inkar ettiğini ve bizden şikayetçi olduğunu evdekilere anlatacaktım. Büyük bir kavga çıkma pahasına yapacaktım anlatacaktım herşeyi. Çünkü artık gizli kapaklı iş yapmaktan çok sıkılmıştım.
"Afiyet olsun herkese" diyerek masaya oturdum.
"Hoşgeldin Güneş, gel bakalım" dedi Ezgi annemmiş gibi bir tavırla. Ama şu an bu durumu görmezden gelebilirdim.
"Hoşbulduk, size anlatmam gereken birşey var, geçen günkü konu hakkında." dedim dan diye.
"Ada yemeğin bittiyse bize müsaade eder misin?" dedi babam. Ada tamam anlamında kafasını salladı ve masadan kalktı.
"Evet, ne oldu anlat bakalım." dedi babam yüzüme bakarak. Daha sonra tekrar çorbasını yudumlamaya devam etti.
"O adam herşeyi inkar etmiş ve şikayetçi olmuş." Babamın elindeki kaşığı tabağa sertçe bırakmasıyla kısa süreli sessizlik bozulmuş oldu.
"Ne demek şikayetçi olmuş, canına mı susamış o adam." Bu sefer tam olarak neye sinirlendiğini anlayamamıştım.
"Bilmiyorum, henüz kendisiyle yüzleşmedik."
"Sakın birşeyler yapmaya çalışıp işleri daha da karıştırma. Ben halledeceğim." Sinirlendiğinde yapabileceklerinden korkuyordum.
"Ne yapacaksın."
"Ben halledeceğim dedim işte. Bu arada durumu direkt olarak gelip anlattığın sağol." Tarihe not edelim babam bana teşekkür ediyordu. Ufak bir gülümsemeyle sadece kafamı salladım.
"Bu arada" dedi tekrar babam kısa süreli sessizliğin ardından.
"İki gün sonra ehliyet sınavı için dersler başlıyor. Dersleri ihmal etmemeye çalışırsan iyi olur."
"Aa ablama araba mı alacaksın baba" dedi Ada şaşkınlıkla. Aynı şaşkınlık kaç gündür bende de vardı.
"Önce ehliyet, arabası zaten hazır."
"Beraber gezer miyiz arabanla ablacığım." dedi Ada iki elini çenesinin altında masumca birleştirerek. Gülümseyerek tamam anlamında kafamı salladım. Uzun zamandır keyifli bir sofrada oturmuyordum ve biraz içim tuhaf olmuştu. İyi hissiyatları ne kadar unutmak istemesem de hatırlamak çok zaman almıştı.
Odama geçtiğimde güzel bir duş almak için hazırlanıyorken telefonuma gelen mesaj sesi dikkatimi dağıttı.
"Güneş konuşmak istiyorum"
Mesajı atan kişi Beren'in ta kendisiydi. Zaten söyleyeceklerini söylememiş miydi?
"O konu hakkındaysa, beni ilgilendirmiyor Beren. Ben seni bir arkadaş olarak uyardım. Ne yapacağın seni ilgilendirir beni değil."
"Güneş kızdığını biliyorum ve seninle bu yüzden aramızın bozulmasını istemiyorum."
"Yarın konuşuruz."
Tek ihtiyacım sıcak bir duştu. Sıcak suyun tenime temas etmesi zihnimi boşaltmama biraz olsun yardımcı oluyordu. Duştan çıktıktan sonraki rahatlamış his ile kendimi yatağa atıp uykuya bıraktım.
Boş, uyuşuk bir kafa ile uyandığımda bir süre tavanı izledim. Gece boyunca gördüğümden emin olduğum ama şu an aklıma dahi gelmeyen rüyaları hatırlamaya çalıştım. Zihnimdeki karmaşa gitgide vücuduma yayılıyordu. Telefonumu elime aldığımda Beren'den gelen mesaj olduğunu görünce sesli bir nefes vererek mesajı açtım.
"Arkadaşlığını kaybetmek istemiyorum Güneş, bugün konuşalım mutlaka. Beni anlamanı istiyorum."
Ben Beren'i anlamıştım, ama kimseye dil dökmeye mecalim yoktu. Bazı olaylar olsa ve köşede başkaları devam etse ne güzel olurdu.
"Bir saat sonra AVM'de buluşalım." Gardrobun başına geçip ne giysem diye bakınırken Beren'den mesaj geldi.
"Ben hazırım ve çıkıyorum."
Havanın serinlemesini de göz önüne alarak siyah bir kot pantolon ve üzerime de mavi kayık yaka bir kazak ve siyah yarım botlarımı giydim. Saçıma yarım bir topuz ve hafif bir makyaj yaptıktan sonra artık hazırdım.
AVM'nin oraya gittiğimde Beren'i hemen girişte gördüm. İçeriye girmeden beni dışarıda bekliyor olması şaşırtıcı bir durumdu.
"Kapıda mı karşılanıyorum" diyerek Beren'e yaklaştım.
"Hoşgeldin Güneş" dedi Beren.
Sesindeki titremeden, bayağıdır bekleyip üşüdüğünü anlamıştım. Beraberce AVM'den içeri girdik. Bir kafeye otururken iki tane kahve siparişi verdik.
"Seni dinliyorum" diyerek söze başladım.
"Çok ezikçe göründüğünün farkındayım, ama yıllardır seni seven birisini sevdim ben içten içe. Diploma günü ilk üç kişinin sen, ben ve onun olması, tiyatroda oynadığımız rolde bile senin eşinken bana dönmüş olmasını kafamda aptal gibi bir işaret olarak düşündüm hep. Bir gün bu anın geleceğini biliyordum. Onunla okuldan sonra tesadüfen karşılaşıp sohbeti ilerletince konuşmaya devam ettik. Konuştukça da birbirimizi anladık diye düşünüyorum. Yıllarca tek taraflı bir şey yaşamanın ne olduğunu bilirim ben." dedi Beren kafasını önüne eğerek.
"Kötü olan ne biliyor musun, seni anlayabiliyorum. Normalde yerimde başkası olsa kıyameti koparabilirdi. Ama bana bunu bir şekilde anlatsaydın, onun ilgisini belki sana ta o zamanlardan kaydırmaya çalışırdım. Sinan'ın bana hissettiği şeyin elbet birgün geçeceğini biliyordum. Tek taraflı olan o hisler bence erkeklerde uzunca zamanlar sürmüyor. Mesele Sinan değil ki, mesele seninle sandığım kadar yakın değilmişiz bunu anlamış olmam." Beni iyice anlamış olması için gözünün içine bakıyordum.
"Nasıl bir tepki vereceğini bilemedim Güneş. Korktum seninle arkadaşlığımız bitecek diye." Beren neredeyse ağlayacak gibi bana bakıyordu.
"Birini sevdiğin için arkadaşlığımız neden bitsin. Senin adına mutlu olurdum sadece ve elimden geleni yapardım. Gerçekten sana kendimi hiç anlatamamışım gibi hissediyorum."
"Peki şimdi.. Şimdi ne hissediyorsun." dedi Beren dikkatle bana bakarak.
"İnşallah doğru bir karar vermişsindir diye diliyorum. Hakkında hayırlısı olsun. Umarım mutlu olursun kardeşim." Beren gülümseyerek gelip yanıma oturdu ve
"Teşekkür ederim" diyerek boynuma sarıldı.
"Seni üzerse yakarım onu bilmiş ol."
AVM'den çıkıp evin önüne geldiğimde dış kapının girişinden evin kapısının önündeki siyah kutuyu görebiliyordum. Biraz merak, biraz telaşla kutuya doğru yaklaştım ve kutuyu yerden alıp kapağını açtım. İçinde benim daha biraz önce AVM'de Beren ile uzaktan çekilmiş fotoğraflarım, Ada'nın kapı önündeki fotoğrafları ve annemden Ada'ya kalan bebeğin koparılmış kafası vardı. Ve tabiki bir not.
"Arkadaşlar iyidir, ama sen sen ol kardeşini boş bırakma. Kaparlar kapı önünden."
Beğenip oy verirseniz sevinirim...
|
0% |