72. Bölüm

58. Bölüm

Burcu Parlak Sağsöz
brc.prlk

"Anne," dedim, "yarın yine buluşalım mı?"

Sesimdeki titreklik yerini kararlı bir tona bırakmıştı. Kalbim hızla çarpıyor, bu buluşmanın ne getireceğini merak ediyordum. Karşıdan gelen, buruk bir sevinçle karışık, "Tabii, elbette Güneş'im," sesi, içimdeki o son fırtınayı da dindirmişti. Bu kez, yalanların değil, gerçeklerin ışığında bir araya gelecektik. Ne kadar zor olursa olsun, bu adımı atmak zorundaydım.

Ertesi gün, aynı küçük kahve dükkanının önünde buluştuk. Bu kez, ikimiz de daha farklıydık. O, yüzündeki hüzünlü ifadeyi silmeye çalışıyor, ben ise içimdeki karışık duygularla yüzleşiyordum. Birbirimize sarıldık. Bu, ilk defa bir anne-kız sarılması gibi hissettirmişti.

Sessizce kahvelerimizi yudumlarken, Tufan'ın dünkü sözleri aklıma geldi: "Sadece dinle, o seni yönlendirir." Bu kez, yönlendiren ben olmak istiyordum. Her şeyi öğrenmiştim, artık sıra benim hikayemi anlatmaktaydı.

"Anne," dedim, "Necati Kunt'la konuştum."

Esra'nın yüzündeki ifade değişti. Gözlerinde bir panik belirdi. "Ne konuştunuz?" diye fısıldadı.

"Her şeyi," dedim. "Babasıyla dedemin arasındaki anlaşmayı, şirket meselesini, her şeyi biliyormuş."

Esra'nın gözleri doldu. "Güneş," dedi, "inan bana, abimin de o zamanlar çok zor durumda kaldığını düşünüyorum. Herkes bir şeylerin daha iyi olacağını düşündü."

"Biliyorum," dedim. "Ama neden bana anlatmadı? Neden herkes bu sırrı benden sakladı?"

Gözleri dolu dolu bana baktı. "Korktum Güneş," dedi. "Korktum Güneş. Yıllardır süren bu acı, bu yalan... Bütün bunların üstüne, bir de bu gerçeklerin ağırlığını taşımanı istemedim."

Sözleri, içimdeki öfkenin son kırıntılarını da süpürüp götürmüştü. Onun da bir kurban olduğunu anlamıştım. O, bu karmaşanın ortasında, annelik içgüdüsüyle hareket etmişti. Yanlışlar yapmıştı, ama amacı beni korumaktı.

"Beni korumak istemen güzel bir şey," dedim. "Ama ben artık kurban olmak istemiyorum. Benim hikayemi, ben yazmak istiyorum. Ve bu hikayenin başlangıcı, seni affetmekle başlıyor."

Esra, şaşkınlıkla bana baktı. Gözyaşları, bu kez hüzünle değil, sevinçle karışık akıyordu. "Beni affettin mi?" diye sordu, sesi titriyordu.

"Seni affetmedim," dedim, "ama affetmeye çalışıyorum. Bu, bir anda olacak bir şey değil. Ama bir başlangıç. Sana şans vermek istiyorum, kendime şans vermek istiyorum. Birbirimizi tanımak, anlamak için."

O an, masanın üzerindeki elini tuttum. Dokunuşu, rüyadaki kadar tanıdık ama artık yabancı değildi. Bir anne-kızın el ele tutuşması gibiydi. Bu, yıllardır aradığım o bağdı.

"Çok teşekkür ederim Güneş," dedi, gözyaşlarıyla gülümseyerek.

"Bunun için çok bekledim. Sana söz veriyorum, bu kez her şey farklı olacak. Her şeyi en baştan başlayarak öğreneceksin. Benim hayatımı, senin hayatını. Ve biz, artık birbirimize yalan söylemeyeceğiz."

O gün, kahve dükkanından ayrılırken içimde bir hafiflik vardı. Bu, bir affedişin değil, bir başlangıcın hafifliğiydi. Yıllardır taşıdığım yük, omuzlarımdan yavaşça kalkmıştı. Araba yolunda ilerlerken, Tufan'dan bir mesaj geldi.

"Nasıl geçti?"

"Çok iyi," diye cevap verdim. "Gerçek bir başlangıç oldu."

Tufan'ın mesajına gelen yanıt, "Sana inanıyorum," oldu. Bu sözler, içimdeki huzuru daha da pekiştirmişti.

Eve dönüp, kapıyı açtığımda beni Tufan karşıladı. Gözleri endişeyle doluydu. "Konuşmak ister misin?" diye sordu.

"Yorgun değilim, sadece... düşündüklerimi toparlamaya çalışıyorum. Ama iyi bir düşünceli hal bu."

Gülümseyerek ona sarıldım. Tufan'ın kolları arasında, bu fırtınanın ortasında, kendimi güvende hissetmiştim. O, bu hikayenin bir parçasıydı, ama aynı zamanda benim limanımdı.

"Artık ne yapacaksın?" diye sordu.

"Önce kendimi affedeceğim," dedim. "Sonra da... bana yalan söyleyenleri. Bu, kolay bir yolculuk olmayacak. Ama yalnız değilim."

Tufan gülümsedi. "Yalnız değilsin. Ben buradayım. Seninle beraber bu hikayeyi yazmaya hazırım."

O gece, uyurken, yıllardır kabuslarıma giren o eski anılar yerini, Tufan'ın ve annemin gülümseyen yüzlerine bırakmıştı. Bu, bir rüya değildi. Bu, gerçekti. Bu, yalanların gölgesinde değil, kendi ışığımda yaşayacağım yeni bir hayattı.

Ertesi sabah, ilk işim butiğe gitmek oldu. Günlük rutinime, işlerime geri döndüm. Ama bu kez, içimdeki farklı bir enerjiyle. Bir yandan işlerime odaklanırken, diğer yandan annemle olan bu yeni başlangıcın ne yöne gideceğini merak ediyordum. Tufan'la beraber, hayatımın bu yeni bölümünü yazacaktım.

Birkaç gün sonra, Tufan'la beraber babamın yanına gitmeye karar verdik. Yüzleşmek zorundaydım. Tufan, yanımda durarak bana güç veriyordu.

"Hazır mısın?" diye sordu.

"Hazırım," dedim. "Bu hikayenin son perdesini de izlemem gerekiyor. Her şeyi duymak, anlamak zorundayım."

Babamın yanına gittiğimizde, yanımda Tufan'ı görmesi onu şaşırttı. Yüzündeki ifade, önceki görüşmemizdekinden daha farklıydı. Bir hüzün ve pişmanlık vardı. Tufan'la yan yana oturduk.

"Biliyorum, bana çok kızgınsın" dedi. "Ama sana bir şey anlatmak istiyorum. O zamanlar çok çaresizdim. Şirket meselesi, babamın bana kurduğu bir tuzaktı. Anneni ve seni terk etmek zorunda kaldım. Ama bu, sizi sevmediğim anlamına gelmiyor. Ben, sizi korumak istedim. Ve yıllar sonra öğrendim ki aslında seni terk etmemişim. Bazı şeyler benim için de kolay olmadı"

"Sen beni yıllar önce kaybettin, evet haklısın. Çünkü sen beni Dilşah'tan olma kızın zannediyordun. Yıllarca, içten içe sevdiğin kadının sana böyle bir şey yapacağı aklından geçmemişti. Bu yüzden sana bazı şeyler kolay gelmiyor olabilir."

Babamın gözyaşları, bu kez samimiydi. Yıllardır sakladığı o acı, bu kez açığa çıkmıştı. Tufan'la göz göze geldik. Tufan'ın yüzündeki öfke, yerini acımaya bırakmıştı.

"Seni affetmem mümkün değil," dedim. "Ama... seni anlamaya çalışıyorum. Yaptıklarının bir mazereti yok. Ama... bu, artık bizim hikayemiz değil. Bu, bizim yeni hikayemizin başlangıcı. Ve ben, bu hikayenin kahramanı olmak istiyorum."

Babam, başını öne eğdi. "Sana yaptıklarımı geriye alma şansım yok, bunun için çok pişmanım. Yaptıklarım için beni affet Güneş."

"Sadece seni affetmem mümkün değil ," dedim.

"Ben de kendimi affetmeliyim. Yıllarca süren bu yalanın içinde, kendime de acı çektirdim. Artık yeter."

O gün, babamın olduğu nezaretten ayrılırken içimde bir huzur vardı. Tufan'ın elini sıkıca tuttum. Bu, bir son değildi. Bu, her şeyin başlangıcıydı. Ve bu hikaye, artık yalanların gölgesinde değil, sevginin ve güvenin ışığında yazılacaktı.

Babamın yanından ayrılırken içimdeki huzur, Tufan'ın elini tutmamla daha da pekişmişti. Bu bir son değildi, her şeyin başlangıcıydı. Babamın itirafı, ne kadar acı olsa da, omuzlarımdaki yükü hafifletmişti. Yıllarca içimde biriktirdiğim soruların cevaplarını almıştım ve bu, yeni bir sayfa açmam için bana güç vermişti. Artık yalanların gölgesinde değil, sevginin ve güvenin ışığında yaşayacaktım.

Butiğe geri döndüm. İşlerime, hayallerime, kendime daha sıkı sarıldım. Annemle, babamla ve Tufan'la olan bu yeni başlangıcım, bana ilham veriyordu. Bir yandan yeni koleksiyonlar tasarlıyor, diğer yandan annemle düzenli olarak buluşuyorduk. O, bana hayatını, gençliğini, babamla olan hikayelerini anlatıyordu. Her buluşmamız, aramızdaki buzları biraz daha eritiyor, bizi birbirimize daha çok bağlıyordu. Babamla da ara sıra konuşuyor, onun hayatındaki zorlukları ve pişmanlıklarını dinliyordum. Onu tamamen affetmek kolay değildi, ama anlamak, acısını hissetmek, bir nebze olsun içimdeki öfkeyi dindiriyordu.

Tufan ise bu süreçte en büyük destekçimdi. Yıllarca süren karmaşık bir ilişkinin ardından, aramızdaki bağ daha da güçlenmişti. O, sadece sevgilim değil, aynı zamanda en yakın arkadaşım, sırdaşım ve yol göstericimdi. Bir akşam, sahil kenarında yürürken, Tufan elini tuttu ve durdu. "Güneş," dedi, "seni bu kadar güçlü ve kararlı görmek beni çok mutlu ediyor. Yıllarca aradığın huzuru bulduğunu görüyorum."

Gülümsedim. "Evet, buldum. Ama bu huzur, kendimle ve geçmişimle barışmamla geldi. Artık kimsenin bana ne yapacağımı söylemesine izin vermiyorum. Kendi yolumu kendim çiziyorum."

"Ben de hep yanında olacağım," diye fısıldadı. O an anladım ki, hayatımdaki fırtınalar dinmiş, yerini dingin bir denize bırakmıştı.

***

Üniversitedeyken Tufan beni aradı ve babasının yani Necati Kunt'un vefat ettiğini söyledi. Bu haber, içimde garip bir his yarattı. Bir yandan, yıllarca süren bu karmaşanın asıl sorumlusunun hayatta olmaması, bir devrin kapanması gibiydi. Diğer yandan, onun da kendi içinde bir hikayesi, bir acısı olduğunu düşündüm. Necati Bey için pek duygu beslemesem de sonuç olarak Tufan'ın babasıydı ve ben Tufan'ın yanında olmalıydım. Annemle beraber cenazeye gittik, o da çok üzgündü. Orada, Necati Bey'in kalan ailesiyle tanıştım. Onların da bu hikayenin kurbanları olduğunu anladım.

Bu süreçte Tufan'ın elini hiç bırakmadım, tıpkı bütün zor anlarımda onunda yaptığı gibi. Umarım onun benim elimi tutarken aldığım o gücü, biraz olsun şimdi ben ona hissettirebilmişimdir.

"Benim biraz cenaze işleriyle ilgilenmem gerekiyor. Sonra görüşürüz." dedi Tufan.

"İstersen seninle gelebilirim" dedim tuttuğum eli biraz daha sıkarak.

"Benim biraz yalnız kalmam lazım Güneş, bazı şeyleri senin yanında bile yapamam. Hem bence annen ile de olmalısın, o da çok üzgün. Akşam görüşürüz."

"Peki" diyerek yanından ayrıldım.

Annemin yanına giderken Zehra'yı gördüm. Kızıl saçları bu kalabalıkta bile kendisini çok net belli ediyordu. Liseden sonra ilk defa görmüştüm kendisini, çok güzel bir genç kadın olmuştu.

"Merhaba Zehra" diyerek yanına yaklaştım.

"Bu şekilde sormak biraz saçma ama nasılsın?"

Zehra'nın yüzünde sahte bir tebessüm belirdi.

"Ne kadar iyi olunursa o kadar iyiyim işte. Sen nasılsın, haberlerini alıyorum her yerden. Tebrik ederim Güneş, çok iyi ilerliyorsun."

"Teşekkür ederim, zor bir dönemden geçtim. Ama dönüşüm muhteşem oldu diyebilirim. Neyse ben seni tutmayayım. Başın sağ olsun demek için yanına gelmiştim."

"Sağol Güneş, görüşürüz umarım."

Cenazeden sonra, annemle sahilde yürürken bana döndü ve, "Biliyor musun Güneş, artık bu hikayenin sonuna geldik. Şimdi kendi hikayemizi yazma zamanı," dedi. Gözleri yaşlıydı ama bu kez hüzünden değil, umuttandı.

"Haklısın anne," dedim. "Yıllarca başkalarının yazdığı bir hikayeyi okuduk. Artık kalem bizim elimizde."

Akşam Tufan'ı aradım. Sesini duymak, bana iyi gelmişti. "Nasıl hissediyorsun?" diye sordum.

"Garip," dedi. "Uzun zamandır ne düşüneceğimi bilemiyorum. Şimdi babamı kaybettim, bir yandan içimde bir boşluk var, bir yandan da bir huzur. Artık kimse kimseden bir şey saklamıyor."

Onu anladığımı belirterek, "Seninle birlikte bu sürecin de üstesinden geleceğiz," dedim.

"Sana inanıyorum," dedi. "Seninle birlikte, bu hikayenin sonunu getireceğiz ve kendi hikayemizi yazacağız."

Zor zamanlarda birbirimize destek olmak, aramıza hiçbir şeyin giremeyeceğini bir kez daha kanıtlamıştı. Tufan'ın sesindeki o garip boşluk, benim de içime işlemişti. Babasını kaybetmişti, ama bu kayıp, yıllardır süren bir sır perdesini de aralamıştı. Şimdi, hepimiz için yeni bir başlangıç vaktiydi.

Birkaç hafta sonra, Tufan ve ben bir akşam yemeği için bir araya geldik. Konu, kaçınılmaz olarak geleceğimize geldi.

"Necati Bey'in şirketle ilgili vasiyetini biliyor musun?" diye sordum.

"Evet, avukatla konuştum," dedi Tufan. "Zehra'ya hiçbir şey bırakmamış. Şirketin yönetimini bana devretmek istediğini söylemiş, ama bir şartla..."

Merakla ona baktım. "Ne şartı?"

Tufan elimi tuttu. "Seni bu hikâyenin dışında bırakmak istiyormuş. Yani, şirketi devralırsam... seninle olamayacağımı söylemiş."

Duyduklarım karşısında şaşkınlıkla donup kaldım. "Böyle bir şey... olamaz!"

"Olabiliyormuş Güneş," dedi Tufan. "Necati Bey, babam, her zaman beni kontrol etmek istedi. En son vasiyetinde bile."

Kalbim hızla çarpıyordu. Bu, bizim hikâyemizin son perdesi değildi, yeni bir kâbusun başlangıcıydı. Yıllardır süren bu karmaşa, bu kez bizi ayırmakla tehdit ediyordu.

"Peki sen ne yapacaksın?" diye fısıldadım.

Tufan'ın gözleri, her zamanki kararlılığıyla parlıyordu. "Bu şartı kabul etmeyeceğim, Güneş. Babamın bana bıraktığı tek şey bu şirket değil. Benim için en değerli miras, seninle kurduğumuz bu bağ. Onun vasiyeti değil, kalbimdeki sevgi yönlendirecek beni."

O an, Tufan'a daha da âşık oldum. Onun bu kararı, sadece bana olan sevgisinin değil, aynı zamanda kendi hayatını ve özgürlüğünü de kazanma arzusunun bir göstergesiydi. O, bu döngüye bir son veriyordu.

"O zaman ne yapacağız?" diye sordum. "Necati Bey'in vasiyetine karşı çıkmak..."

"Savaşacağız," dedi Tufan. "Seninle birlikte savaşacağız. Bu kez, yalanlarla değil, gerçeklerle ve hukukla."

Ertesi gün, Zehra beni aradı. Sesi titriyordu ve çok öfkeliydi.

"Bana hiçbir şey bırakmamış," diye bağırdı. "Bütün bu olanların tek sorumlusu o, ama cezasını çeken ben oluyorum."

Zehra'yı dinlerken, ona karşı duyduğum eski nefretin, yerini acımaya bıraktığını hissettim. O da, tıpkı ben gibi, bu ailenin kurbanıydı.

"Zehra," dedim, "biliyorum çok zor bir durumdasın. Ama lütfen şunu unutma: Bu senin hatan değil, senin amcanın benim babamın yanlış kararları yüzünden hepimiz acı çektik."

Zehra, bir an sessiz kaldı. "O zaman ne yapacağım? Hayatım boyunca amcamın bana bıraktığı mirasla yapacaklarımı hayal ettim. Şimdi elimde hiçbir şey yok."

"Ben sana yardım edebilirim," dedim. "Tufan, şirketin yönetimini almak istemiyor. Ama o şirket, ikinizin de hakkı. Onunla konuşup şirkette senin de söz hakkın olması için konuşabilirim. Temiz bir sayfa açabiliriz. Sana söz veriyorum Zehra, bu kez, bu hikâye bizim yazdığımız bir hikâye olacak."

Zehra'nın sesindeki öfke, yerini şaşkınlığa bırakmıştı. "Bunu... bunu gerçekten yapıyor musun?"

"Evet," dedim. "Bu, benim kendi hikâyemi yazma yolum. Artık kimsenin gölgesinde yaşamayacağım. Tufan'la, Ada'yla ve annemle, Müge ve Beren'le, hatta seninle, hepimiz kendi hikâyemizi yeniden yazacağız. Ne dersin?"

Telefondaki sessizlikten sonra Zehra'nın sesi yeniden duyuldu, ama bu kez çok daha kararlıydı. "Evet, Güneş. Ne olursa olsun, bu kez yanındayım."

O an anladım ki, yıllar önce kaybettiğim bir arkadaşımı yeniden bulmuştum. Bu, sadece bir iş birliği değil, aynı zamanda bir dostluğun da başlangıcıydı.

Hayatımın fırtınaları dinmiş, yerini dingin bir denize bırakmıştı. Artık yalanların gölgesinde değil, sevginin, güvenin ve gerçeklerin ışığında bir hayat beni bekliyordu. Tufan'ın elini tutarken, bu yeni başlangıcın her şeye değeceğini biliyordum.

Zehra’nın “Evet, Güneş” demesiyle içime yayılan sıcaklık, yıllardır hissetmediğim bir şeydi. Bu, sadece bir iş birliği teklifinin kabulü değil, aynı zamanda ortak bir acının ve yepyeni bir umudun habercisiydi. Telefonu kapattıktan sonra, yanımda duran Tufan'a döndüm. Yüzümdeki gülümsemeyi gören Tufan, “Sanırım doğru yoldasın,” dedi.

“İnanılmaz bir şey,” diye fısıldadım. “Yıllardır Zehra’ya karşı duyduğum o öfke, şimdi yerini onun için bir şeyler yapma isteğine bıraktı. O da bizim gibi bu hikâyenin kurbanıydı.”

Tufan başını salladı. “Biliyorum. Babalarımızın hırsı, hepimizin hayatını mahvetti. Ama artık o döngüyü kırabiliriz. Şirket, bizim ellerimizde, gerçek bir amaca hizmet edebilir.”

O gece, Tufan’la geleceğimiz hakkında uzun uzun konuştuk. Artık sadece kendi butiğimin değil, aynı zamanda Zehra ile Tufan'ın birlikte yöneteceği yeni bir şirketin de hayallerini kuruyorduk. Bu şirket, sadece kâr amacı gütmeyecek, aynı zamanda dürüstlük, şeffaflık ve insan odaklılık gibi değerler üzerine kurulacaktı. Babalarımızın yaptığı hataları tekrarlamayacaktık.

Ertesi sabah ilk işim Zehra’yı aramak oldu. Sesindeki kararlılık, dün geceki öfkeli halinden eser bırakmamıştı. “Hazırım Güneş,” dedi. “Ne yapmamız gerekiyorsa yapalım.”

İlk adımı attık ve avukatlarımızla bir araya geldik. Tufan, Necati Bey’in vasiyetine karşı dava açtı. Biz ise bu davanın sonucunu beklerken, yeni şirketimiz için planlar yapmaya başladık. Annem de bu süreçte en büyük destekçimdi. Yaptığımız her planı heyecanla dinliyor, yeni başlangıcımızın bir parçası olmaktan mutluluk duyuyordu. Babamla olan ilişkimiz de yavaş yavaş toparlanıyordu. Nezaretten çıktıktan sonra bir süre uzaktan da olsa takip etmiştim. O da kendi hayatını yeniden kurmaya çalışıyordu. Ona karşı hissettiğim öfke, yerini kabule bırakmıştı.

Birkaç ay sonra mahkeme kararı açıklandı. Tufan, Necati Bey’in vasiyetindeki şartın, onun kişisel özgürlüğüne ve evlenme hürriyetine aykırı olduğu gerekçesiyle davayı kazanmıştı. Bu, sadece bizim için bir zafer değil, aynı zamanda babalarımızın yıllarca süren bu karmaşık hikayesinin de sonuydu. Şirket, Tufan’a kalmıştı. Tufan ise ilk iş, hisselerin bir kısmını Zehra ve bana devretti. Artık şirket, Tufan ve Zehra'nın ellerindeydi.

Yeni şirketin açılışını, Tufan, Zehra, annem ve ben, hep birlikte kutladık. Bir zamanlar Tufan’ın babası ile benim babamın hikayesinin başladığı o eski ofis binası, şimdi yeni bir hayata uyanıyordu.

“Bu, babalarımızın bize bıraktığı en büyük miras oldu,” dedi Tufan, elindeki kadehi kaldırarak. “Bu şirket, bizim affetme ve yeniden başlama hikayemizin bir simgesi.”

Zehra, Tufan’ın sözlerine gülümseyerek karşılık verdi. “Biliyor musunuz,” dedi. “Yıllarca Tufan’a aşık olduğumu sanırdım. Ama aslında aşık olduğum şey, babamın bana çizdiği o hayatın getirdiği statü ve zenginlikti. Oysa şimdi, ilk defa kendi hayatımı yaşıyorum.”

Onun bu sözleri, hepimizi derinden etkiledi. Gerçekten de, bu yeni başlangıç, sadece bir iş kurmak değil, aynı zamanda hepimizin kendi kimliklerimizi bulduğu bir yolculuktu.

Açılış partisinin ardından, Tufan’la baş başa kalabildik. Şirketin tepesindeki terasta, İstanbul’un ışıklarını izlerken, Tufan elimi tuttu.

“Hayatımın en doğru kararını verdiğimi şimdi anlıyorum,” dedi. “Senden vazgeçmek yerine, sana sahip çıktım. Her zorlukta, her karmaşada, benimle birlikte oldun. Bu, o şirketten daha değerli bir şey.”

Gözleri parlıyordu. Yüzündeki ifade, uzun zamandır aradığım o huzurun ta kendisiydi. Başımı Tufan’ın omzuna yasladım ve, “Biliyorum,” dedim. “Uzun zamandır karanlık bir yolda yürüyorduk. Ama artık kendi ışığımızı yakmayı öğrendik.”

Hayatımızdaki fırtınalar, yerini dingin bir denize bırakmıştı. Şirketimiz başarılı bir şekilde büyüyor, annemle olan ilişkimiz her geçen gün daha da güçleniyordu. Babamla da aramızdaki buzlar, tamamen erimemiş olsa da, incelikle yavaş yavaş kırılıyordu. Herkes kendi hikayesini, kendi elleriyle yazıyordu.

“Güneş, bu hikâyeyi artık sonsuza dek birlikte yazmak istiyorum,” dedi.

Şaşkınlıkla ona baktım. "Ne demek istiyorsun?" diye sordum.

Gülerek, cebinden küçük, kadife bir kutu çıkardı ve önümde diz çöktü. "Benimle evlenir misin?" diye sordu. O an anladım ki, bütün bu acılar, bütün bu karmaşalar, bu ana ulaşmak için yaşanmıştı. Bu, yalanların değil, gerçeklerin, affedişin ve sevginin ışığında kurulan yeni bir hayatın başlangıcıydı.

Artık hikayemizi kendi ellerimizle yazıyorduk.

 

 

 

Beğenip yorum yapmayı unutmayın ❤️

Bölüm : 24.08.2025 12:11 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
İçindekiler
Burcu Parlak Sağsöz / Dönme Dolap (KİTAP OLUYOR) / 58. Bölüm
Burcu Parlak Sağsöz
Dönme Dolap (KİTAP OLUYOR)

17.14k Okunma

4.63k Oy

0 Takip
67
Bölümlü Kitap
TANITIM...KARAKTERLER...1.Bölüm - Davetsiz Misafir...2.Bölüm - Hayal Kırıklığı...3.Bölüm - İkili Oynamak...4.Bölüm - Karar Zamanı...5.Bölüm - Geçmişten Gelen...6.Bölüm - Bazı Sırlar...7.Bölüm - Zor Cevaplar...8.Bölüm - Eskiye Özlem...9.Bölüm - Bir Gelin, Bir Damat, Bir Bank...10.Bölüm - Zoraki İşler...11.Bölüm - Karmaşık Bir Gün...12.Bölüm - Küçük Bir Kaçamak...13.Bölüm - Bir Nefes Kadar...14.Bölüm - İz Peşinde...15.Bölüm - Sobe...16.Bölüm - NKA17.Bölüm - Kötü Biten Gece...18.Bölüm - Yeni Bir Soru...19.Bölüm - Senin Yüzünden...20.Bölüm - İlk İtiraf...21.Bölüm - Sürpriz...22.Bölüm - Kilit...23.Bölüm - Okulda Son Gün...24.Bölüm - Eski Sevgili...25.Bölüm - Bela Geliyorum Dedi...26.Bölüm - Belirsizlik...27.Bölüm - Kaybetme Korkusu...28.Bölüm - Ağır Kayıp...29.Bölüm - İtiraf...30.Bölüm - İşler Çözülüyor...31.Bölüm - Baskın...32.Bölüm - Bir Mektup...33.Bölüm - Hayatımın Gerçeği...34.Bölüm - İşler Sarpa Sarıyor...35.Bölüm - Babamın Gerçeği...36.Bölüm - Baş Belası...37.Bölüm - Kontrol Delisi...38.Bölüm - Ummadık Taş Baş Yarar..39.Bölüm - Yeni Bir Bela...40.Bölüm - Dertleşmek...41.Bölüm - Heyecan...42.Bölüm - Davetiye...43.Bölüm - Sona Yaklaşıyoruz...3k için teşekkürler❤️❤️4k için teşekkürler ❤️❤️5k için teşekkürler ❤️44.Bölüm - Kaçırılma...45.Bölüm - Büyük Yüzleşme(Ara Final)...46.Bölüm - Önemli Kararlar...10k için teşekkür ederim ❤️❤️❤️47.Bölüm - Yeni Bir Başlangıç (Part1)48. Bölüm Yeni Bir Başlangıç (Part-2)49. Bölüm - Küçük Kıvılcımlar...50. Bölüm51.Bölüm52. BölümBölüm 5354.Bölüm55.Bölüm56. Bölüm57. Bölüm58. Bölüm59. Bölüm60. Bölüm(Final)KİTAP OLUYOR!!!!!
Hikayeyi Paylaş
Loading...