@brimadeks
|
Pek bir sohbetim olmazdı kendisiyle. Dürüst olmak gerekirse adını dahi bilmezdim. Ancak o gece komutana ateş ederek hayatımı kurtaran adamı şehir meydanında asılmış halde bulmak, beni derinden yaralamıştı. "İhmisan köpeği. Hakkını bulmuş." ihtiyar adam asılmış adamın karşısında ve benim de hemen yanımda durdu. "Üzülme evlat. Bunun gibilerine karşı duracak bir ordumuz her zaman vardır." elini omzuma koydu ve sözde babacan bir tavırla gülümsedi. "Daha önce bu meydanda birinin asıldığını görmedim. Suçu neymiş?" elimdeki sebze paketlerini incelemeyi kesen adam iç çekerek "Komutanlardan birini öldürmüş. Ahmak herif, bunu yapan bir pisac dâhi olsa orada sallandırırlardı." Yanımdaki ihtiyarın bir pisac olmadığını ancak şimdi anlayabilmiştim. Kendini İhmisan'dan soyutlamış kendi kendine takılan bir bunaktı sadece. "Ancak yine de, burada böyle şeyler olmazdı. Başka yer mi yokmuş da-" sözümü kahkaha atarak kesti. "İnsanların çoğunluk olduğu tek meydan burası. Daha iyi bir yer olamazdı." ellerini arkasına bağlayıp, kıh kıh gülerek uzaklaştı ve ara sokaklardan birine sapıp gözden kayboldu. Herif beni o kadar irrite etmişti ki; gecenin birinde kafamı uçuran ihtiyar pisacı geçip, en sevmediğim ihtiyarlar tablosunda birinciliği kapmıştı. Birkaç büyük adımla sallanan adama yaklaştım. İsmini saraya döner dönmez soracaktım. Kafasındaki torbaya, ayağındaki ayakkabılara baktım. Kıyafetleri o gece giydiklerimizle aynıydı, lekeli ve kırışmıştı yalnız. Kendimi onun yerinde hayal etmemi kolaylaştırıyordu bu. En azından bir anı olarak kravatını belki de mendilini almalıyım diye düşündüm. Kimsecikler dikkat etmiyor, gözlerini ondan kaçırıyorken. Böylece yaklaştım ona, avucunda sımsıkı tuttuğu kağıdı fark edecek kadar yaklaştım. Avucunu açıp etine batan tırnaklarını kurtardım. Kağıdı çabucak çekip cebime attım. Kimseyle konuşmadan, kaçarcasına saraya döndüm. Merdivenlerden bir hızla çıktım. Kapıyı ardımdan kapattığım gibi de elimi cebime attım. Notta: "Bu ülkeyi en kısa sürede terk etmeli. İnsan kampları, kölelik, damızlık insanlar. Sadece dedikodular mı planlar mı emin değilim. Karım ve oğlum güney adasında bir köyde yaşıyorlar. Lütfen onları buradan götür." Kağıdın arkasında iki isim var. "Avaron ve Artek Vazo" Bu notun zengin ve güçlü bir ihmisanlı tarafından bulunmasını umut etmiş olmalı. Ne yazık ki zengin, güçlü ve kellesini riske atmayı seven bir ihmisanlı bulmak, biraz zor. "Söz veriyorum" dedim zengin, güçlü ve kellesini riske atmayı seven bir ihmisanlı gibi. "İyiliğinin karşılığını ödeyeceğim." .... Akşam vakti, tüm çalışanlar emirlere uyarak ana salonda yan yana dizilmiştik. Yanında onbir pisac askeri ve ne idüğü belirsiz garip bir herifle Bay Joseph, masalardan birinde çaprazımızda oturuyorlardı. Lily saygısızlığa uğramış gibi hissetmiş olmalı ki, yüksek sesle söylendi: "Ne diye bizi buraya diktiniz?" Tüm salon Lily'nin tavrından öyle bir gerildi ki, onların konuşmayı kesip sessizce bu tarafa dönmesi boğulacakmışım gibi hissettirdi. Joseph yerinden kalktı ve konuşmaya başlamadan önce hafifçe öksürdü. Önemli bir şeyler söyleyecek gibi olan suratına ani bir gülümseme geldi. "Kovuldunuz." ortada kalmış asalak balıklar edasıyla birbirimize bakıyorduk şimdi. İtiraz ederek Joseph'e doğru birkaç adım attım, saldırmayacaktım kendimce tepki gösteriyordum. "Bir açıklama-" Askerler masadan öyle bir doğruldular ki nasıl konuşacağımı unuttum! Gerim gerim geriledim. Ancak tek korkak benmişim. Kalanlar öfkeyle konuştular, öfkeli işsiz kalabalığın sesleri tüm salonu doldurdu. Ne diye, ne için, ne hadle, yıllarımız, Onları susturmak beni susturmaktan daha kolaydı. Askerlerden en aptalı havaya birkaç el ateş etti ve işte, kutsal sessizlik. Kafamı kaldırıp camdan tavanı inceledim. Üç delik ve koca koca çatlaklar. Tüm güzelliğini kaybetmişti. Joseph'in de dikkatini çekmişti, göz göze geldik. "Bir açıklamayı hak etmiyor muyuz?" Gülümsedi ve onaylar gibi kafasını salladı. Bakışları garip giyimli -din adamı falan mı acaba- adama döndü. Joseph'ten pek haz etmediği belliydi. Tüm bu öfkeli işsizlerin onu içten içe iğrendirmiş olduğuna emindim. "Askeriyenin emri ile bu saraya el koyuyor ve tüm çalışanlarını da askeriye gözetiminin altında yaşamaya ve çalışmaya çağırıyoruz." pek çağırıyor gibi davranmıyordu. Özellikle de arkasındaki on bir silahlı herifle emir veriyor gibiydi. Joseph araya girdi. "O gece komutanın içkisinde siren kanı bulundu." itirazlar tekrar yükselecek oldu ki adam tek bir hareketiyle hem bizi hem Joseph'i susturdu. "Gözetim altında ayrı ayrı yerlerde çalışacaksınız." "Şu andan itibaren hepiniz birer şüphelisiniz, tek bir hatanızda üzülerek söylüyorum-" üzüldüğü falan yoktu. "bir suçlu olarak kabul edilir ve bir suçlu gibi yaşayıp, bir suçlu gibi ölürsünüz." Müzisyenin notunu anımsamadan edemedim: İnsan kampları, kölelik, damızlık insanlar. Bu adamlar bizim suçlu olduğumuzdan şüphelenselerdi çoktan ölü olurduk. İşin bahanesi bunlar, haklarımızı kaybettik. Ardından hepimizin isimleri ve gideceğimiz görev yerlerimiz duyuruldu. Isaac kuzeye bir hastaneye, Evelyn bir pisac olduğundan orduya, ben ve Lily eski bir siyasetçinin yanına, aşçıların tümü ordu için yemek yapmaya ve kalanlar da başka başka komutanların yanına gönderildi. Komutanların ya da siyasetçinin ismi söylenmedi. Soracak gibi bir halimiz de yoktu. "Dearan Vazo" ismi bir anlığına kazayla geçip gitti. Söylendiği gibi üstü çizildi. Müzisyenin adı Dearan'dı. Hakkında dahasını bilmek isterdim. Ölümü göze alarak ölümsüz birini kurtarmıştı, belki de bu gereksiz fedakarlığından dolayı kendimi ona karşı bu kadar borçlu hissediyordum. Ahh.. Annem benim naif bir geri zekalı olduğumu düşünürdü. "Gün doğumuyla beraber yola çıkacaksınız." "Kabul etmiyorum! Yaptığınız haklarımıza tamamen karşı. Siren kanını bizim gibi alt sınıf çalışanların bulabilmesi imkansız. Konuklar, öteki komutanlar-" eyvah eyvah "herhangi biri olabilir. Elle tutulur bir kanıtınız bile yok. Bizi bir suçlu olarak yargılayamazsınız!" Lily sanki hiçbirimiz bunları akıl edememişiz gibi ne var ne yok söyledi. Yanındaki aşçı kadın dürterek uyarsa da umursamadan devam etti. Lily konuştukça askerler yumruklarını sıktı. Başka bir komutanı ortaya atması, anlaşılan takıldıkları tek nokta buydu. Joseph köşeden izliyor, onaylamaz gibi başını iki yana sallıyordu. Adını söyleme zahmetinde bulunmayan pisac-sa çenesini sıkmaktan dişlerini dökecekti. Askerlere döndü ve eliyle Lily'i gösterdi en sonunda. Bu saatten sonra yapılacak bir şey yok dedim kendi kendime. Evelyn askerlerden hızlıydı, bir nefeste Lily'nin yanında bitti. Kolundan tutup arkasına aldı. Söyleyecek bir sözü yoktu. Isaac ve ben de dahil olmak üzere kimse yerinden oynamadı. Evelyn dışında kimse Lily için kılını kıpırdatmadı. O kuralcı, soğukkanlı duruşuna rağmen Eva da naif bir geri zekalıydı. O akşam Lily'i alıp götürdüler. Kalan bizlerse buradaki son gecemiz için odalarımıza yönlendirildik. Evelyn'in gözlerinde tehlikeli bir şeyler var. Bu gece uyumak aptallık olur. |
0% |